• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3. ÖRGÜTSEL DEDİKODU

2.3.1. Batı ve Doğu Literatüründe Dedikodu Kavramı

Dedikodu, hem batı hem de doğu toplumlarında oldukça yaygın olarak kullanılan bir kavramdır. Türkçede “birisinin arkasından konuşmak” anlamı taşıyan dedikodu, gıybet, kov, nemime gibi birbirine yakın ve bazen de birbiriyle karıştırılan kelimeler vardır. Bu kavramların ayrıştırılması için bu sözcüklerin çeşitli dillerdeki semantik karşılıkları farklı sözlük ve kaynaklardan (TDK, 2018, Cambridge Dictionary, 2018, Oxford Dictionary, 2018, Tureng, 2018, Elhalil Sözlüğü, 2018, Luggat, 2018, Kanar, 1993, Kanar, 2011, Demirci, 2004, Gülensoy, 2007) yararlanılarak aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 2. Dedikodu, Gıybet, Kov, Nemime Kavramlarının Çeşitli Dillerdeki Karşılıkları

Kavram Türkçe İngilizce Arapça Farsça

Dedikodu

Dediko(y)du: Demek ve koymak fiillerinden türetilmiş isim; başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında yapılan konuşmalar, kılükal. Gossip: god-sibbs (tanrının kardeşleri) kelimelerinden türetilmiş isim; dedikodu, gevezelik, boş laf, boşboğazlık

Kıl u kal (egavil): kıl (söylendi) ve kal (o dedi) ifadelerinden türetilmiş isim; boş söz, boş konuşma güft ü gû: güft (dedi) ve gû (söyle) kelimelerinden türetilmiş isim, boş konuşma Gıybet Çekiştirmek: Bir kimsenin kötü taraflarını arkasından konuşmak, kötüleme, yerme Backbite: back (arkadan) ve bite (ısırmak) kelimelerinden terkip edilmiş ve birisini arkasından çekiştirmek Ğıybet: ‘ġyb’ (kayıp, gıyabında) kökünden gelmekte ve birinin gıyabında aleyhinde kötü konuşma Ğıybet: Arapçadan alınmış ve birinin arkasından kötü konuşmak. Kov

Kov, Kovucu: Halk dilinde arkadan laf taşıma, yerme, gıybet

Talebearer: Kötü niyetli bir şekilde sırlarını taşıyan veya açığa çıkaran kimse.

Nemime: Söz götürme, taşıma, kişi aleyhindeki sözleri ona eriştirme, koğuculuk etme

Tablo 2’de dedikodu, gıybet, kov, nemime gibi dilimizde kullanılan sözcüklerin farklı dillerdeki anlamları verilmiştir. Buna göre yakın anlamlar taşımalarına ve birbiriyle karıştırılmalarına karşın “dedikodu” ve “gıybet” kelimeleri birbirinden farklı anlamlar içermektedirler. Tablo 2’de görüldüğü gibi Türkçede “dedikodu” kelimesi etimolojik olarak “dedi ve koydu” kelimelerinden türetilmiştir (Gülensoy, 2007: 271). “Dedikodu” kelimesinin morfolojik açıdan kökeni “demek” fiilinin geçmiş zaman kipi olan “dedi” ve “koymak” fiilinin geçmiş zaman kipi olan “koydu” fiillerinin birleşmesiyle ses düşmesine uğrayarak “dediko(y)du” şeklinde birleşik isim şekline gelmiştir (Demirci, 2004: 12). Dedikodu, başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında yapılan konuşmalardır (Wikipedia, 2018). Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ise daha olumsuz anlam yüklenerek “bir birey ya da toplumsal küme üzerinde, yüze karşı değil arkadan sözlü saldırıda bulunmak yoluyla toplumsal denetim kurma’ (TDK, 2018) olarak tanımlanmıştır.

“Dedikodu” sözcüğünün İngilizce karşılığı “gossip” (Cambridge Dictionary, 2018), Arapça karşılığı “kîl u kal” (Mutçalı, 1995: 736; Hadi, 2010: 8258; Elhalil Sözlüğü,

2018) ve Farsça karşılığı ise “güft ü gû” dur (Kanar, 1993: 97; Kanar, 2011: 149; Luggat, 2018).

Kavramın Arapça karşılığı olan “kîl u kal”; boş söz, boş konuşma anlamındadır (Mutçalı, 1995: 736). Benzer şekilde kavramın İngilizce karşılığı olan “gossip”; “diğer insanlarla ilgili gerçekliği doğrulanmamış ve genellikle ayrıntıları içeren haber, sıradan veya rahat konuşmalar (Oxford Dictionary, 2018); dedikodu, gevezelik, boş laf, boşboğazlık anlamındadır (Atalay, 1999: 1514).

Alanyazında dedikodu ile yakın anlamlar içeren ve köken olarak Arapça bir kelime olan “gıybet” ise daha çok olumsuz anlam içeren “çekiştirme” anlamında kullanılmaktadır (Kanar, 1993: 157; Kanar, 2011: 145; Serdaroğlu, 1963: 7; Mutçalı, 1995: 640; Küçük, 2017: 9). Türkçe Etimoloji Sözlüğünde ise “arxadan çəkişdirmə, birinin arxasından deyilən kötü söz (Hadi, 2010: 8132) anlamındadır. Gıybet kelimesi yerine kullanılan İngilizce “backbite” kelimesi; gıyabında kötülemek, çekiştirmek, zemmetmek, iftira etmek, aleyhinde küçük düşürücü söz söylemek (Atalay, 1999: 248), çekiştirme, yerme, kötüleme (Büyük Türkçe Sözlük, 2011: 1375), harfi harfine çevirilince ise Türkçede ‘arkadan ısırma’ anlamına gelerek semantik bir bütünlük sağlamaktadır (Demirci, 2004: 17). Bu bakımdan dedikodu kavramının olumsuz çağrışımları olmakla birlikte olumlu yönlerinin de olduğunu söylemek mümkündür. Gıybet kavramı ise “çekiştirmek” anlamında olduğundan tamamen olumsuz çağrışımlar taşıdığı söylenebilir.

Dedikodu kavramı, batı kaynaklarında ilk önce dini bir çağrışım ile ortaya çıkmıştır. Dedikodu sözcüğü ilk olarak Eski İngilizcede "god-sibbs" olarak kullanılmaktaydı. "God-sibbs", (tanrının kardeşleri) kelimesi “godparents” (vaftiz ebeveyni) (Rysman, 1977: 176), "tanrının kardeşi, tanrı-kardeş, güven ve makam konumunda olan ailenin dostu” (Adkins, 2017: 7) anlamında kullanılmaktaydı. Vaftiz esnasında çocuk, akrabalar ve diğer ailevi olaylar hakkındaki küçük konuşmaları ifade ederdi (Rysman, 1977: 176). Eski İngilizcedeki bu ‘godsibb’ kelimesi ayrıca; 'vaftiz babası, vaftiz annesi, vaftiz sponsoru', şeklinde anlamlar içermekteydi. Kelimenin terim anlamı ise 'tanrıdaki kimseyle ilişkisi olan kişi', ‘tanrıdan olan’ ya da ‘tanrının akrabası’ anlamlarını taşıyordu (Oxford Dictionary, 2018). Tebbutt’a (1995) göre dedikodu (gossip), Anglo-Sakson kültürde “god-sibb” sözcüğünün önce morfolojik, sonra tümüyle semantik değişime uğramış halidir. Kökeni bakımından “tanrısallık”, “tanrıya yakın olma” anlamını taşır. “God-sibb” sözcüğünden türeyen gossip (dedikodu) köken itibariyle “vaftiz ailesi”, “vaftiz annesi” (godparent) gibi tanımlamalara karşılık gelmiştir. Çocuğun vaftizinden

sorumlu kişiler en yakın aile dostlarıdır (Akt: Çaylı, 2008: 12). Yani terim yalnızca, birinin "godsibleri" ile meşgul olduğu bir etkinlik ya da diğer bir deyişle, biri ile özellikle yakın olan kişiler anlamına geliyordu (Dunbar, 2004: 100). Daha sonra 19. yüzyılın başlarında kelimenin anlamı, ‘kişinin dedikodu yaptığı kişi, yakın arkadaş’ şekline dönüşmüştür. Daha sonraları ise ‘boş konuşma’ şeklinde kullanılmaya başlanmıştır (Oxford Dictionary, 2018). Bu bakımdan "boş konuşma" haline dönüşmüş olan terim, tipik olarak bu tür davranışları olan kadınlarla da ilişkilendirilmiştir (Rysman, 1977, 176).

Dedikodu (gossip) 17. yüzyıldan itibaren, eskiden kullanıldığı biçimiyle “sırdaş, dost, komşu” değil, boş işlerin paylaşıldığı, gevezelik yapılan ve onaylanmayan arkadaş, arkadaşlık anlamıyla kullanılmaya başlanmış, değişen yaşam biçimleri, toplumsal ilişkiler ağının, iletişim etkinliklerinin farklılaşması, dedikodunun mekân ve içerik bakımından değişikliğe uğraması, dedikodu üzerine yapılan tanımların da değişmesini beraberinde getirmiştir (Çaylı, 2008: 13). Dedikodu zamanla olumsuz çağrışımlar içeren bir kelime haline gelmiştir.

Doğu literatüründeki kaynaklara bakıldığında dedikodu kelimesinin batı kaynaklarındakine benzer şekilde dini çağrışımları olan bir kelime olarak kullanıldığını görmek mümkündür.

Alanyazında olumsuz anlam yüklü bir kelime olarak kullanılan “gıybet” kelimesi, “kayıp olma, burada olmama" anlamına gelen Arapça ‘ġyb’ kökünden gelmekte ve birinin gıyabında, aleyhinde (Kasapoğlu, 2006: 54); hazır olmadığı bir yerde onun hakkında hoşlanmayacağı bir şey konuşmak (Küçük, 2017: 9), anlamında kullanılmaktadır. Gıybet, bir kişinin yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı bir ayıbını, kusurunu, eksikliğini konuşmak (Ensari, 2010: 15), kendisinde bulunsa bile birisini arkasından hoşlanmayacağı şeylerle anmaktır (Eş-Şevkani, 2013: 24). Gıybet; arkadan çekiştirmek, hazır olmayan birisinin aleyhinde konuşmak, birisinin gıyabında hoşuna gitmeyen bir şeyi söylemek şeklinde tanımlanmıştır (URL-5). Diğer bir tanımıyla gıybet odur ki; gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı çirkin bir günahtır (Nursi, 2017: 390). Bu bakımdan gıybet; bir kişiyi, söylenilen özellikleri taşısa bile, arkasından kötü ya da duyduğunda kendisini üzecek sözlerle anmaktır. O kişi hakkında söylenilen şeyler doğru bile olsa, bu bir gıybettir (Gürler, 2004: 34). Bu bakımdan gıybet, duyduğu zaman insanın hoşuna gitmeyen, gıyabında yapılan konuşmadır. Söylenen şey kişinin

bedeni, nesebi, ahlakı, fiili, zihni, bünyesi hatta elbisesi, evi ve bineği hakkında bir eksiklik bile olsa yine gıybettir (Gazali, 2017: 27).

Çekiştirmek anlamında olan gıybet, duyduğu vakit canı sıkılacağı kusurlarını kardeşinin arkasından kötülemek maksadıyla onu tanıyan kimselere söylemektir (Serdaroğlu, 1963: 7). Gıybet, insan veya insanla ilgili birtakım şeyler üzerinde olur. Kişinin bedeni, nesebi, ahlâkı, işi, dini, dünyası, elbisesi, evi, bineği vb. gıybet konusu olabilir. Gözün şaşılığı, saçların döküklüğü, uzun veya kısa boyluluk, siyah veya sarı renkte olmak. Bunlardan alaylı bir şekilde bahsedilmesi söz konusu kişinin kalbini kırar (Döndüren, 2017). Ayrıca gıybet; söz, yazı, şiir ve fiil ile yani el, kol, göz, kaş işaretleri ile de yapılabilir (Şimşek, 2015: 253).

Kur'an-ı Kerim’de gıybetten bahseden Hucurat suresinin 12. ayetinde gıybet, “başkalarını arkasından çekiştirmek” anlamında kullanılmaktadır ve bu yüzden gıybet yasaklanmıştır. "Bir kısmınız diğerlerinizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi?" (Kuran-Kerim Meali, 2017) şeklinde gıybetin insanlar arasında sosyal ilişkilere zarar vereceği kastedilerek gıybet yasaklanmıştır. Kur'an, bu ayette anahtar kelime olarak gıybet kavramını kullanmıştır. Gıybet kavramıyla dedikodunun daha çok insanları arkadan çekiştirme şekline vurgu yapmıştır (Kasapoğlu, 2006: 53). Görüldüğü gibi bu âyet-i kerîmede yüce Allah, kişilik haklarını ihlâl eden bu gibi davranışlardan sakınılmasını emretmektedir. Bu anlamda gıybet, kişilik haklarını ihlâl eden, toplumun huzur ve güvenini sarsan davranışlardandır. Ayete göre gıybet çok çirkin bir davranıştır. Bu çirkinliği yüce Allah, ölen bir insanın etini yemeye benzetmiştir. Ölü bir insanın etini yemek ne kadar çirkin ise gıybet de o kadar çirkin bir davranıştır. Bu benzetme müminleri bu davranıştan alıkoymaya ve gıybet günahının büyüklüğünü beyan etmeye yöneliktir (İpek, 2014: 148).

Ayrıca Hz. Peygamber gıybetin zararlarının vehâmetine dikkat çekmek için özellikle bu davranıştan sakınmaları için Müslümanları uyarmıştır (Musahan, 2016: 298). Hadis-i Şeriflerde gıybet şöyle ifade edilmiştir: "Gıybet, kardeşini hoşuna gitmeyecek şekilde anmandır" (Tirmizî, Birr, 23; Dârimî, Rikat, 6; Mâlik, Muvatta, Kelâm,10; Ahmed b. Hanbel, II/384, 386; Akt: URL-6).

Gıybet kelimesi; sözlükte ''uzaklaşmak, gözden kaybolmak, gizli kalmak'' gibi anlamlara gelen “gayb” kökünden isim olup aslında hem iyi hem de kötü sözlerle anmayı ifade etmekle birlikte, terim olarak genellikle ''kötü sözle anma'' manasında kullanımı yaygınlık kazanmıştır (Musahan, 2016: 294). Bu yüzden gıybetin İslam dinince hoş

görülmemesi ve yasaklanması toplulukların kendine has olan güzelliklerin yok olmaması, dolayısıyla rekabet, kıskançlık, arabozuculuk gibi kötü hasletlerin ortaya çıkmaması amacını gütmektedir (Danış, 2015: 54). Bu bağlamda dedikodu, hem batı kaynaklarında hem de doğu kaynaklarında kelimenin kökeni itibarıyla dini çağrışımlara sahiptir. Bununla birlikte dedikodu kavramı, hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerecek şekilde kullanılmaktadır. Ancak dedikodu eyleminin kötü sonuçlarının baskın gelmesi ve gıybet eylemiyle karıştırılmasından dolayı halk arasında dedikodu kavramı genellikle olumsuz eylemleri ve halkın onaylamadığı davranışları ifade edecek şekilde kullanılmaya başlamıştır.