• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3. ÖRGÜTSEL DEDİKODU

2.3.3. Örgütlerde Dedikodu

Dedikodunun örgüt bağlamında incelenmesine öncülük eden araştırmacılardan Noon ve Delbridge, (1993) dedikodunun antropoloji ve diğer bazı bilim dallarında ampirik olarak çalışılmasına karşın örgütsel analizlerde oldukça sınırlı çalışıldığını ileri sürmüşlerdir. Araştırmacılar, örgütün sosyal işleyişinde oldukça önemli olan bu konunun sadece örgüte zararlı yönlerinin çalışılmasını eleştirmişlerdir. Örgütsel dedikodu çalışmalarının, sosyal örgütün bazı yönlerini açıklamada önemli bir etmen olabileceğini ve dolayısıyla sistematik bir şekilde araştırmalara konu olması gerektiğini belirtmişlerdir (Noon ve Delbridge, 1993: 22). Son zamanlarda ise araştırmacılar, örgüt kültürü, çatışma ya da etik çalışmalarının bir yan ürünü olarak değil, kendi başına bir fenomen olarak dedikoduların çalışılması gerektiğini belirtmektedirler (Vaidyanathan, Khalsa ve Ecklund, 2016: 557).

Dedikodu, çeşitli bilim dallarında yapılan çalışmalara konu olmuştur. Örneğin, antropologlar dedikoduyu grup çıkarlarının korunmasında bir araç olarak değerlendirirken, psikologlar ise dedikodunun bireysel çıkarları korumak için kullanıldığını ileri sürmüşlerdir. Yönetim araştırmacıları ise dedikodunun bireysel ve grup çıkarları arasında bir dengede olduğunu ileri sürmüşlerdir. Araştırmacılar dedikodunun örgüt performansına faydalı ya da zararlı olduğu yönündeki çalışmalarına devam etmektedirler (Kniffin ve Wilson 2005: 278).

Dedikodu, insanın sosyal ilişkilerinin temelini oluşturan etmenlerdendir (Dunbar, 2004: 100). Dedikodu, hem sosyal bir olgudur hem de örgütsel iletişimin önemli bir yönüdür (Waddington, 2005: 221). Sosyal hayatta genellikle olumsuz bir anlam yüklenen dedikodunun, örgütsel yaşam da dâhil tüm sosyal ortamlarda yaygın varlığı inkâr edilemez bir gerçektir (Leblebici, Yıldız ve Karasoy, 2009: 562). Dedikodu, modern örgütlerde en yaygın ve sık rastlanan faaliyetlerden biridir (Luna ve Chou, 2013: 115). Neredeyse hepimiz sıklıkla konuşma esnasında orada olmayan birisi hakkında dedikodu üretir, işitir veya değerlendirici yorumlar yaparız (Foster, 2004: 78). Bu bakımdan dedikodu, her sosyal ortamın doğal bir parçasıdır ve örgütsel davranışlar üzerinde derin bir etkisi vardır (Thomas ve Rozell, 2007: 111). Yani bir örgütün çalışanları; içeriği, süreci ve niyeti duruma göre değişiklik gösterse de karşılıklı konuşma ve bilgi değişimi süreci olarak dedikoduları oldukça sık deneyimlerler (Mills, 2010: 21). Bu anlamda dedikodu, örgüt kültürünün bir göstergesi olarak düşünülebilir ve bir örgütün iklimi ve çalışma ortamı hakkında değerli bilgiler sağlayabilir (Georganta, Panagopoulou ve Montgomery, 2014: 76).

İşyerinde geçirilen sürenin doğal olarak büyük bir kısmı, meslektaşlar hakkında konuşmak da dâhil olmak üzere sosyal konulardaki konuşmalarla geçer (Ellwardt, Labiance ve Wittek, 2012: 193). Bu sosyal konuşmaları ifade eden örgütsel dedikodu; iş performansı, kariyer ilerlemeleri, diğer örgüt çalışanları ile ilişkiler ve işyerindeki diğer genel davranışlar gibi çalışanların iş hayatına odaklanan iletişimleri içerir (Kurland ve Pelled, 2000: 430). Aslında bireyler, neye ihtiyaç duyacaklarını veya hangi bilgilerin faydalı olacağını bilmediklerinden dolayı dedikodu seanslarını planlamıyorlar, aksine bu seanslar kendiliğinden oluşuyor. Dedikodu alıcısı da, dedikodu içerisindeki bilgilerin gelecekte faydalı olabileceğini düşündüğünden genellikle dedikoduya ilgi duyar (Berkos, 2003: 17).

Berkos, (2003: 16-18) dedikoduların temel olarak şu özellikleri taşıdığını ifade etmektedir:

1. Dedikodular iletişimde konuşulmaya değer görülür. Dedikodu, muhatabın davranışında beklenmedik, alışılmadık, ilginç, garip, uygunsuz, ahlaksız ya da acayipliğini vurgular.

2. Dedikoduyu anlatanlar ağırlıklı olarak paylaştıkları bilgiyi inandırıcı olarak sunmak eğilimindedirler.

3. Dedikodular programlı olmadığından, bireyler rasgele bir şekilde insanlar hakkında bilgi alır, elde edilen bilgilerin ne zaman faydalı olacağından asla emin olamazlar.

4. Dedikodular informaldır ve bu nedenle sabit bir gündemi yoktur. Sohbetler bir yerde başlayıp başka bir şeye dönüşebilir.

5. Dedikodu önem taşımayan konularda yoğunlaşır. Yani, dedikodunun kendisi boş konuşma olarak düşünülmelidir.

6. Dedikoduyu anlatan kişi, bilgisini diğer alanlara yaymak ister.

7. Dedikoduyu anlatan kişi yalnızca gerçekleri açık ve tarafsız dil ile anlatmaz. Dedikodu iletimindeki en önemli unsur dedikoduyu anlatanların bunu yorumlaması ve değerlendirmesidir.

8. Dedikodu yapanlar, yaptıklarının etik açıdan sakıncalı olduğunu bilirler.

İnformal bir bilginin örgütsel dedikodu olarak değerlendirilmesi için bilginin sosyal ortamdaki üyeler üzerinde bir etki yaratma potansiyeli olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Yani yargılayıcı bir tepki yaratma potansiyeline sahip mi? Grubun sosyal bileşimini değiştirebilir mi? Değilse, o zaman bu 'zararsız bilgi'dir. Mesela bir meslektaşın evini yeni taşıdığına dair haberler. Eğer bu yargılama potansiyeline sahipse, o zaman onu 'değer yüklü bilgi' olarak sınıflayabiliriz. Mesela iş yerindeki bir meslektaşın başka biriyle birlikte yaşamak için evini taşıdığı haberi gibi (Noon ve Delbridge, 1993: 25).

Dedikodu, çok yakın olan insanlar arasında gizli olarak bilgi değiş tokuşuyla başlayan ve sonunda 'sessiz' olma ihtimali az olan bireylerin eline geçene kadar 'gizli' olarak aktarılan bir bilgidir (Boehm 1984; Akt: Stewart ve Strathern, 2004: 31).

Dedikodu, çoğu zaman uygunsuz bir davranış olarak düşünülür, ancak hem iyi hem de kötü niteliklere sahiptir (Solove, 2007: 63). Dedikodu, bir kültüre girmek için kurallar, normlar ve diğer kurallar hakkında bilgi iletmenin potansiyel olarak güçlü ve verimli bir aracıdır. Görünüşte dedikodu, belli bir hedef kitle üzerinde belki de özellikle olumsuz olarak yansıtılan hikâyeler ve anekdotlardan oluşuyor. Buna karşın dedikodunun bazıları için sadece diğer insanlar hakkında bir şeyler öğrenmek amacıyla yapıldığı söylenebilir (Baumeister, Zhang ve Vohs, 2004: 113).

Cole, (1985: 13) dedikodunun 10 temel prensibini şöyle sıralamıştır (Akt: Kimmel, 2004: 26):

1. Herkes dedikodu yapar. Dinlemek için durmuş olsanız bile bu dedikodu yapmak gibidir.

2. Dedikoduda hiç kimse, bilgilerin doğru olup olmadığını sormaz. Herkes öyle olduğunu varsayar.

3. Dedikodunun olası zararı ne kadar büyük olursa, dedikodu yayılması da o kadar hızlı olur.

4. İnsanlara dedikoduların doğru olmadığını söyledikçe, onlar dedikoduya o kadar çok inanırlar.

5. Temel bazı kararlar dedikodu üzerine kurulmuştur. Kararın kötü olduğu ortaya çıktığında, kötü kararı açıklamak için yine dedikodular ortaya çıkar.

6. İletişim biçimleri içinde dedikodu en kolay bozulanıdır.

7. Erkekler de kadınlar kadar dedikodu yaparlar ve dedikodu, her iki cinsiyet tarafından sosyo-ekonomik tabakalar aracılığıyla iletilir.

8. İnsanlar kendi itibarlarını korumak için dedikodu yaparlar.

9. Dedikodu ne kadar çok inciticiyse, mağdurun bunu duyması daha uzun sürer. 10. Dedikodu, gizlilik ve rekabet ortamında gelişir. Gizliliğin çok fazla olduğu ve gelişmenin aşırı rekabete dayandığı yerlerde çoğalma eğilimindedir.