• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3. ÖRGÜTSEL DEDİKODU

2.3.4. Örgütsel Dedikoduyu Ortaya Çıkaran Faktörler

Örgütlerdeki çalışanlar arasında dolaşan dedikodular, her ne kadar insanlar tarafından onaylanmayan ve etik dışı davranışlar olarak kabul edilse de toplumda ve örgütlerde oldukça sık rastlanan informal iletişim biçimlerindendir. Dedikodu yapmanın birçok insan tarafından olumsuz bir davranış olarak algılanmasına karşın, toplumda bu kadar sık sergilenmesi dedikoduları ortaya çıkaran çok yönlü ve karmaşık birçok etmenin varlığını göstermektedir.

Alanyazında dedikodulara kaynaklık eden etmenler; örgüt çalışanlarında görülen çeşitli olumsuz tutum ve davranışlar, çalışanların ihtiyaç duydukları temel bilgi eksiklikleri ve formal iletişim kanallarındaki tıkanıklıklar şeklinde sıralanabilir.

2.3.4.1. Olumsuz Tutum ve Duygular

Örgütlerde dedikoduların ortaya çıkmasına neden olan etmenlerden biri örgüt çalışanlarının çeşitli olumsuz tutum ve duygulara sahip olmasıdır.

Kant’a (2017: 123) göre insanın tabiatında kötülüğe karşı tabii bir meyil vardır. İnsan ancak erdem ile yani kendi kendini sınırlandırarak ahlaki anlamda iyi olabilir.

Kant’ın bu tahliline dayanarak insan tabiatında var olan kötü meyillerin diğer insanlar hakkında kötü sözlerin yayılmasına kaynaklık ettiği söylenebilir.

Bireylerin dedikoduları anlatma ve yayma nedenleri; kendini ispatlama, intikam, nefret, kıskançlık vb. duyguların bir bileşenidir (Stewart ve Strathern, 2004: 30). Araştırmalar kişilerin tutum ve öznel normlarının dedikodu yapma niyetinin önemli yordayıcılarından olduğunu ortaya koymuştur (Luna ve Chou, 2013: 115). Benzer şekilde Arabacı, Sünkür ve Şimşek, (2012: 183) öğretmenler üzerine yaptıkları araştırmada eğitim örgütlerinde dedikodunun “kıskançlık, çekememezlik, şüphecilik, özgüven eksikliği gibi kişilik özellikleri ile amaçsızlık, boş zaman fazlalığı, ego tatmini, sosyal kabul gibi nedenlerden dolayı ortaya çıktığı sonucuna ulaşmışlardır. Ayrıca dedikoduların temelinde belirsizlik, güvensizlik, merak, kıskançlık, inanç ve endişe gibi unsular vardır (Çalıkuşu, vd., 2013: 445). Bunun yanında etik değerlerin zayıf olması da (Eşkin-Bacaksız ve Yıldırım, 2015: 118), dedikoduların doğmasına neden olmaktadır.

2.3.4.2. Bilgi Eksikliği

Çalışanlar örgütlerindeki insanları tanıma ve bilme ihtiyacı hissederler. Dolayısıyla ihtiyaç duyduğu belirli bir konuda herhangi bir bilgi gelmediğinde kişiler bunlarla ilgili tahminler üretmeye başlarlar (Bordia ve Rosnow, 1998: 168). Bir başka ifade ile insanların ilgi duydukları bir durum hakkında eksik bilgiler varsa (DiFonzo, Bordia ve Rosnow, 1994: 52) veya bilgiler yeterince açıklanmamışsa (Çalıkuşu, vd., 2013: 445), genellikle insanlar bu bilgileri dedikodular yoluyla öğrenmek isterler. Yani nerede bilgi eksikliği varsa dedikodu oraya üşüşür, sırların yarattığı anlam boşluklarına ise birbiriyle ilgisi olmayan imgeler, çağrışımlar doluşur. Dedikodu, yarım yamalak bilgiyi kategorileştirerek hayali nesnelere dönüştürür ve bildik kavramlarla ilişkilendirerek olup biten hakkında konuşulur hale getirir (Solmaz, 2006: 567). Örneğin örgütte yeni işe alınan bir çalışan hakkındaki dedikodular kişinin sosyal konumunu belirlemeyle birlikte, bilinmeyen kuvvetlerden gelen karmaşık bir rahatsızlığı hafifletir (Foster, 2004: 88).

Karmaşık bir sosyal çevrede etkin bir şekilde çalışabilmek için insanlar, çevrelerindeki insanlar hakkında bilgi edinmek isterler. Fakat toplumsal bağlar karmaşıktır ve bu tür bilgileri doğrudan doğruya elde etmek imkânsızdır. Bu nedenle, birçok kişi bir aracı vasıtasıyla bunları elde etmeye çalışır (Foster, 2004: 78). Dolayısıyla insanlar, dedikoduyu gruptaki diğer insanlarla ilgili bilgileri onlarla görüşmek zorunda kalmadan öğrenmek için kullanırlar (DiFonzo ve Bordia, 2007: 26). Örneğin, arkadaş grubumuzda

tanıştığımız kişinin ya da işyerimizde çalışmaya başlayan yeni çalışanın, spor salonuna yeni gelen spor hocasının hakkındaki bilgileri, merak ettiklerimizi onun hakkında dedikodu yaparak öğrenebiliriz (Artaç, 2017: 26). Bu durumda bireylerin çevrelerindeki insanlar hakkında bir şeyler bilme isteği eğer doğal yollardan giderilmezse, insanların bu bilgileri bireylerin kendilerine sormak yerine dedikodulardan öğrenme eğiliminde oldukları söylenebilir.

2.3.4.3. Formal İletişimdeki Eksiklikler

Örgüt içerisindeki dikey ya da yatay iletişim kanallarında meydana gelen tıkanıklıklar nedeniyle formal iletişim iyi örgütlenememekte veya iyi işlememektedir. Bu nedenle kişiler ve gruplar, bölümler arasında bu tıkanıklıkları giderecek informal iletişim ağları kurmaktadırlar (Bahar, 2016: 121). Yani çalışanlar, örgütlerdeki resmi iletişim kanallarından elde edemedikleri bilgileri resmi olmayan kanallardan edinmeye çalışırlar (Solmaz, 2004a: 121). Bazen bir dedikodu, örgüt üyelerinin resmi iletişimi anlamlandırma girişimlerinin bir parçası olarak ortaya çıkar (Mills, 2010: 22). Örneğin, resmi kanallarda herhangi bir konuda bilgi yokluğunda, grup üyeleri toplu bir problem çözme sürecine girebilir; diğer bir deyişle, grup üyeleri bu durumu açıklayan bilgileri paylaşır ve değerlendirirler (DiFonzo ve Bordia, 2007: 72).

Dedikoduların formal iletişimin az olduğu durumlarda ortaya çıkması daha olasıdır (Mills, 2010: 2). Yani dedikodular, formal iletişimin eksik kaldığı ve bilgilerin yeterince açıklanmadığı durumlarda daha fazla ortaya çıkarlar (Çalıkuşu, vd., 2013: 445). Doğan, (2002: 71) tarafından yapılan araştırmada, etkin bir örgüt içi iletişimin olmadığı örgütlerde dedikoduların devreye girebileceği ifade edilmektedir. Ayrıca yönetim stratejilerinin açık ve şeffaf olmaması gibi kurumun yönetim ve işleyişine ilişkin sorunların dedikoduları doğurduğu saptanmıştır (Eşkin-Bacaksız ve Yıldırım, 2015: 118).

Bireyler, kendilerine resmi iletişim kanallar ile sunulan bilgilerde şüphe duyduklarında bunların teyidini dedikodular aracılığı ile yaparlar. Bu durumlarda dedikodu, ‘gerçeğin arkasındaki gerçeği’ bulma çabasıdır (Stewart ve Strathern, 2004: 38). Örgüt çalışanları genellikle kendilerine ulaştırılan resmi değerlendirmelere şüphe duyduklarında bunu informal bir şekilde telafi etme eğilimindedirler. Yani aslında dedikodunun kendisinin de şüpheli ve güvenilir olmayan bir duyum olmasına karşın insanlar bu durumda yine de dedikoduya inanırlar (Stewart ve Strathern, 2004: 38). Ayrıca resmi iletişim bireyler için kısıtlayıcı olduğundan bireyler, riskli durumlar ortaya çıktığında

mesajlarını değiştirmeye olanak sağladığı için informal ortamlardaki dedikoduyu tercih ederler (Berkos, 2003: 17).