• Sonuç bulunamadı

2.2 Kendi Kaderini Tayin Hakkının Türleri

2.2.2 Dışşsal Kendi Kaderini Tayin Hakkı

2.2.2.1 Sömürge Halklarının Kendi Kaderini Tayin Hakkı

I. Dünya Savaşı sırasında Wilson’un ilan ettiği Ondört Nokta’nın 5. noktası çok önemlidir, zira ilk kez bağımsızlık temasını sömürgeler çerçevesinde gündeme getirmiştir:

“Sömürgelerin bütün talepleri serbest, açık görüşlü ve tümüyle tarafsız bir yaklaşımla ele alınmalı, bu tür egemenlik sorunlarının çözümünde ilgili halkların

495

Arsava, “Azınlık Kavramı ...”, s. 77.

496 Karar’ın İngilizce tam metni için bkz. BMEM, “Saldırının Tanımı Kararı”

http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/3814.pdf Erişim Tarihi: 02/04/2015.

497 Cassese, a.g.e., s. 78. 498

Gudeleviciute, Vita, “Does Principle of Self-Determination Prevail Over The Principle of Territorial Integrity?”, International Journal of Baltic Law, Cilt: 2, Sayı: 2, Nisan: 2005, s. 64.

çıkarları ile egemenliği tartışılan devletin adil taleplerinin eşit ağırlık taşıması ilkesine kesinlikle uyulmalıdır.”499

Burada bağımsızlık açıkça belirtilmese de ima edilmiştir. Ayırca, sömürgelerle sömürgecilerin hakları eşdeğer görüldüğü anlaşılmaktadır. Yani sömürgeler de bir devlet gibi eşit bir birim olarak görülmeye başlanmıştır. Böylece sömürgelerin, ileride bağımsız olacak bir devletin ögesi olarak değerlendirildiği söylenebilir. Son olarak da, “adil talepleri” ifadesiyle sömürgelerin daha önemli sayıldığı görülmektedir.500

II. Dünya Savaşı sonrası 1950’lerden itibaren sömürgeciliğin tasfiyesini meşrulaştırmak için, SSCB öncülüğünde501

sosyalist ülkelerin talebi ve siyasi bağımsızlığını henüz kazanmış gelişmekte olan ülkelerin güçlü desteğiyle, sömürgeciliğin sona erdirilmesi amacıyla kendi kaderini tayin hakkına BM nezdinde açıkça başvurulmuş ve Batılı ülkelerin isteksizliğine rağmen yeni eğilimlerin kabul edilmesiyle buna ilişkin bir mutabakat sağlanmış, sömürgelere kendi statülerini özgürce seçme fırsatı verilmesi gerektiği fikri ile yeni bir ölçüt gelişmiştir.502

Aynı zamanda bu dönemde siyasi zeminde anti-emperyalist tutumlar gelişmeye başlamıştır.503

1960’lardaki siyasi dekolonizasyon süreci bir anlamda, kendi kaderini tayin hakkının bayrak gemisi olmuştur. İlerleyen zamanlarda da BM, bu yönde kararlı bir tutumla sömürgesizleştirme politikası gereği, çeşitli bağımsızlık hareketlerine destek vermiştir.504

Nitekim daha sonra, sömürgeciliği suç kapsamına da almıştır.505

Sömürgecilik Bildirisi ve 1541 (XV) sayılı BMGK kararı sömürge yönetimi veya yabancı işgali altındaki ülkelerin bağımsızlıklarını kazanabileceklerini ve buna yardımcı olunması gerektiğini ilan etmiştir.506

Nitekim, bu süreçte yüzden fazla sömürge halkı bu haktan faydalanmış ve 1945-1978 yılları arasında 70 devlet bağımsızlığını kazanmıştır.507

499

Oran, a.g.e., s. 110.

500 Oran, a.g.e., s. 109-110.

501 SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı Nikita Kruşçev, 23 Eylül 1960’da, BMGK başkanına gönderdiği bir

mektupta, XV. Genel Kurul toplantısının gündemine Sömürgecilik Bildirisi’nin konulmasını istemiştir. Kruşçev, mektubunda 100 milyondan fazla insanın sömürge rejimleri altında olduğunu ve artık buna son verilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Gündüz, a.g.e., s. 451. Bu çalışma, Genel Kurul tarafından 89 kabul oyuna karşı hiç red oyu almadan kabul edilmiştir. Avustralya, Belçika, Dominik Cumhuriyeti, Fransa, Portekiz, İspanya, Güney Afrika Birliği, Birleşik Krallık ve ABD çekimser oy veren ülkelerdi. Cassese, a.g.e., s. 71.

502 Cassese, a.g.e., s. 71. 503

Taşdemir, “Ulusal ...”, s. 13.

504 Sur, a.g.e., s. 109.

505 Sömürgecilik, BMGK’nın 12 Ekim 1970 tarih ve 2621 (XXV) sayılı kararı ile ilk defa bir suç olarak

değerlendirilmiştir. Karar 85 lehte, 5 aleyhte ve 15 çekimser oyla kabul edilmiştir. Taşdemir, Fatma,

Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu

Yayınları, Ankara: 2006, s. 42.

506 Halperin/Scheffer/Small, a.g.e, s. 47. 507

BM bu dönemde yalnızca Ruanda-Burundi ve Britanya Kamerunu’nda ülkesel bütünlüğe üstünlük tanımamıştır. Belçika yönetimindeki Ruanda-Burundi, BMGK’nın 1746(XVI) sayılı kararıyla Ruanda ve

Uluslararası teamül hukukunun bir anlamda açıklayıcısı olarak ve Dostça İlişkiler Bildirisi’nde de sunulan seçenekler arasından, sömürge ülkelerinin çoğunlukla bağımsız bir devlet olmayı tercih ettikleri görülmüştür.508

Bu süreçten faydalanan ülkeler, sömürgeci devletten coğrafi olarak ayrı ve etnik olarak da farklı olan halklar olmuşlardır. BM’nin kendi kaderini tayin hakkını uygulamada başarısız olduğu üç olay söz konusu olmuştur.509

Buna sebep olarak, her olaydaki sui generis durumlar ve bir ölçüde de BM sisteminin yaptırım mekanizmasının olmayışı gösterilebilir.

Sömürge altındaki halkların kendi kaderini tayin hakkına sahip oldukları noktasında, hukuki olarak tereddütsüz bir kabul vardır. Ve bu konumdaki halkların bu haklarını dışsal yönüyle “egemen ve bağımsız bir devlet olma (ulusal kendi kaderini tayin)” şeklinde kullanmaya yetkili oldukları hususunda da kuşku yoktur. Zaten sömürge altında bir halkın varlığı, bağımsız bir devlet kurabilmenin ana koşuludur.510

Ancak bir sömürge ülkesi çeşitli etnik ya da ulusal gruplara bölünmüşse, bunların ayrıca kendi dışsal statülerini belirlemeleri söz konusu hak kapsamında değerlendirilmemiştir.511

Yani bağımsızlığını yeni kazanan bu devletler için uti possidetis kuralına (toprak bütünlüğüne saygı) üstünlük verilmiştir. 512

Bu bağlamda, dışsal kendi kaderini tayin hakkı yalnızca bir defalık bir haktır. Sömürge ülkesi seçtiği statüye geçerek513

bu hakkını kullanmış olur ve bir daha, içindeki farklı halklar için bağımsızlık söz konusu olamaz. Böylece BM, eski sömürge devletlerin içlerinden çıkacak sonu gelmememe ihtimali olan, devletleri dağılma sürecine sokabilecek ve hem bölgesel hem de uluslararası alanda istikrarsızlıklara sebebiyet verecek yeni bağımsızlık taleplerini önlemeyi amaçlamıştır. Belirtmek gerekir ki, günümüzde artık klasik sömürgecilik anlayışı ortadan kalktığı için bu kategori içinde beliren sorunlar uluslararası toplumun gündeminden çıkmıştır.

Burundi olarak iki ayrı bağımsız devlet olarak ayrılırken; diğer olayda Kuzey Kamerun’un Nijerya ile, Güney Kamerun’un ise BM gözetiminde yapılan bir halk oylaması sonucu Kamerun ile birleşmesine müsaade edilmiştir. Cassese, a.g.e., s. 79.

508 Cassese, a.g.e., s. 79.

509 Cassese, a.g.e., s. 87. Kendi kaderini tayin hakkının net bir şekilde tanınmadığı bu olaylar, Hindistan’ın

1961’de Goa, Damao ve Dini’yi ilhakı, 1969’da Endenozya’nın Batı Yeni Guinea’yı ilhakı, yine 1975’te bu ülke tarafından Doğu Timor’un ilhakı olayları olup bu devletler tarafından kendi kaderini tayin hakkına dayanılması kabul görmemiştir. Cassese, a.g.e., s. 81.

510

Pazarcı, a.g.e., s. 9.

511 Cassese, a.g.e., s. 73.

512 Taşdemir, “Yeni Dünya ...”, s. 48.

513 Bağımsızlık tercih edilmişse bağımsız bir devlet olunduğunda, bağımsız bir devletle birleşmek seçilmişse bu

birleşme gerçekleştiğinde veya hür irade ile başka bir statü seçilmişse bu statüye geçildiğinde hak kullanılmış olur.