• Sonuç bulunamadı

İnsan Haklarına İlişkin İkiz Sözleşmeler: Sürekli Bir Hak Olarak Kend

2.1 Kendi Kaderini Tayin Hakkının Hukuki Kapsamı

2.1.1 BM Şartı, Bildiriler ve Sözleşmeler

2.1.1.3 İnsan Haklarına İlişkin İkiz Sözleşmeler: Sürekli Bir Hak Olarak Kend

1946 yılında BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi'ne bağlı İHK kurulmuştur. Bu komisyon tarafından hazırlanan İHEB, BM Şartı’nda ifade edilen insan hakları ve temel özgürlükleri koruma ve geliştirme amacı, açıklığa kavuşturma ve kapsamını belirleme gereksinimi ile hazırlanmıştır.394

BMGK’nın Uluslararası İnsan Hakları Tasarısı’nın bir parçası olarak 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği İHEB’de, kendi kaderini tayin hakkının bazı yönleri olan kişinin kendi ülkesinin yönetimine katılma hakkı (m. 21/1) ve halkın iradesinin hükümetin esası olması (m. 21/3) hususları bulunsa da, hak açıkça yer almamıştır.395

İHEB’in yasal bağlayıcılığının da bulunmaması sebebiyle taraf devletlere birtakım yükümlülükler yüklemek, bir denetim sistemi kurmak ve Bildiri’de yer alan ilkeleri bağlayıcı bir hukuk belgesine dönüştürmek amacıyla devletleri hukuki olarak bağlayacak bir sözleşme yapılması fikri ortaya çıkmıştır.396

1949 yılında İHK, hak ve hürriyetleri tespit eden ve bunların ihlali halinde alınacak tedbirleri öngören sözleşmeler hazırlamaya başlayıp, ayrı ayrı iki taslak olarak 1954’de tamamladı. Bu taslaklar, 10 yılı aşan bir süre boyunca BMGK’da tartışıldı ve neticede hazırlanan metinler tek bir sozleşme yerine biri kişisel ve siyasal haklar; diğeri sosyal, ekonomik ve kültürel haklara ilişkin iki ayrı sözleşmeye dönüştürüldü.397

Sözleşme taslaklarının hazırlanması evresinde Batılı devletler iki sözleşmenin de bireylerin temel hak ve özgürlükleri ile ilgili olmasında ısrar ederken, SSCB halkların kendi kaderini tayin hakkının sözleşmelere dahil edilmesinde ısrarcı olmuştur.398

Bu halde sosyalist ve gelişmekte olan devletlerin desteğiyle kendi kaderini tayin hakkının sözleşmelerde yer alacağını anlayan Batılı devletler, karşı atağa geçerek kendi kaderini tayin hakkının sadece sömurge halklarına değil diğer bağımsız devletlerin halklarına da ait bir hak olarak sözleşmeye dahil edilmesini sağlamaya çalışmışlardır.399

Zira, sömürgelerin giderek hızlanan bir şekilde bağımsızlıklarını kazanmış olması Batı’nın sömürgeci devletlerinin elini rahatlatmıştı. Çünkü, daha önce Komünist Blok tarafından kendisinde yöneltilen kendi kaderini tayin hakkı silahını, bu kez Batı, özellikle SSCB’nin dağılması için kullanmaya soyunmuştu.

394 Reisoğlu, a.g.e., s. 8. 395

Şahin, a.g.e., s. 18.

396 Gözlügöl, Said Vakkas, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İç Hukukumuza Etkisi, Yetkin Yayınları,

Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara: 2002, s. 95.

397 Gündüz, a.g.e., s. 456. 398

Cassese, a.g.e., s. 47.

16 Aralık 1966 gün ve 2200 (XXI) sayılı BMGK kararı ile kabul edilip400

19 Aralık 1966’da üye devletlerin imzasına ve onayına sunulan ve 1976 yılında yürürlüğe giren İkiz Sözleşmeler401

, kendi kaderini tayin hakkını açıkça teyit etmiş ve yeni türlerini ortaya çıkarmıştır.402

Her iki sözleşmenin ortak 1. maddesinde kendi kaderini tayin hakkı şöyle düzenlenmiştir:

“Bütün halklar, kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak uyarınca kendi siyasal statülerini serbestçe oluştururlar ve ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmelerini özgürce belirleyebilirler.

Bütün halklar, karşılıklı çıkar ilkesine ve uluslararası işbirliği içinde oluşan uluslararası hukuka dayanan yükümlülüklerine, kendi menfaatleri için zarar vermeksizin ulusal zenginlik ve kaynaklarını özgürce kullanabilir. Hiçbir koşulda bir halk kendi geçim olanaklanndan mahrum bırakılamaz.

Bu Sözleşme’ye taraf devletler, kendini yönetmeyen ve vesayet altında bulunan ülkelerin yönetiminden sorumlu olanlar da dahil, halkların kendi kaderlerini tayin hakkının gerçekleşmesini özendirir ve BM Şartı’nın hükümleri uyarınca bu hakka saygı gösterirler.”403

Sözleşmeler’in ortak 1. maddesinde kullanılan genel dil kendi kaderini tayin hakkını sadece sömürge yönetimi altındaki ülke halklarına değil tüm halklara doğru genişletmiş ve böylece kişisel ve siyasal haklar arasında devamlı bir bağlantı kurmuştur.404

Sözleşme çerçevesinde kendi kaderini tayin hakkı, bağımsızlığın kazanılmasıyla sona eren değil süreklilik arz eden bir hak haline gelmiştir. Maddedeki düzenlenme biçiminden hakkın

400 Karaosmanoğlu, 2200 (XXI) sayılı kararın oybirliğiyle kabul edildiğini yazmaktadır. Karaosmanoğlu, “İç ...”,

s. 69.

401 ESKUS 141 devlet tarafından onaylanıp 03 Ocak 1976’da, KİSHUS ise 144 devletin onayıyla 23 Mart

1976’da yürürlüğe girmiştir. ESKUS metni için bkz. BMEM, “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”, http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/metin134.pdf Erişim Tarihi: 03/04/2015. KİSHUS metni için bkz. BMEM, “Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi”,

http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/metin133.pdf Erişim Tarihi: 03/04/2015. Ayrıntılı bilgi için bkz. Gemalmaz, a.g.e., s. 25 vd.

402 Cassese, bu dönemde kendi kaderini tayin hakkı ile ilgili hakim görüşün sömürge yonetimlerinden kurtulma

anlamına gelmesine rağmen bu sözleşmeyle kavramın çok daha geniş bir anlam kazandığını belirtmekte ve bunu dört maddede toplamaktadır. Birincisi, sözleşmeye taraf devletlerin içinde yaşayan insanlar kendi yöneticilerini serbestçe seçme hakkını kazanmıştır. Kendi kaderini tayin hakkının içsel yönü somutlaşmıştır. İkincisi, taraf devietlere diğer devletlerin bağımsızlığını engellemekten kaçınma zorunluluğu getirmektedir ve yabancı toprakların işgali halkların kendi kaderini tayin hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Üçüncüsü, sömürge ülkeleriyle ilgili BM Şartı hükümleri tekrar canlandırılmıştır. Dördüncüsü, doğal zenginliklerin kontrolu hakkının vurgulanmasıyla beraber daha önce sadece politik yönü düşünülen kendi kaderini tayin hakkının ekonomik yönü de ortaya çıkmıştır. Cassese, a.g.e., s. 65-66

403

Gündüz, a.g.e., s. 458.

kullanımının bir defaya mahsus olmadığı, aksine kendisini sürekli olarak yenilemesi ve güçlendirmesi gereken (dinamik) sürekli bir hak olduğu anlaşılmaktadır. 405

Sözleşmeler’in ortak m. 1/2’de, halkların kendi doğal zenginliklerini ve kaynaklarını serbestçe kullanması ve kendi geçim kaynaklarından mahrum edilmemesi olarak ifade edilen ekonomik kendi kaderini tayin hakkı düzenlenmiştir.406

Böylece, kendi kaderini tayin hakkının siyasi boyutunun yanı sıra ekonomik boyutuna da yer verilmiştir.407

Ortak m. 1/3 ise, vesayet altındaki ve muhtar olmayan ülkelere bağımsız bir devlet kurma ya da mevcut bağımsız bir devletle birleşmeye karar verme hakkını vermektedir.408

Bu madde ile Sözleşmeler, kendi kaderini tayin “ilkesi”nden değil, “hakkı”ndan söz etmektedir. Bundan sonra, artık kendi kaderini tayinin hukuki bir yüküm yüklemediği, yalnız yol gösterici bir ilke olduğu ileri sürülemeyecektir. 409

“Hak” olarak bahsedilmesi kavramın hukuksal ağırlığını artırmıştır. Kendi kaderini tayin hakkının her iki sözleşmede de yer alması, bu hakkı hem kişisel ve siyasi hem de ekonomik, sosyal ve kültürel bir hak olarak algılandığı şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca, kavrama sözleşmelerin ayrı bir bölümünde yer verilmiş olması hakka bir bakıma ayrıcalıklı bir konum sağlamaktadır.410

Sözleşmelerde hak, bütün halklara tanınmış bir hak olarak yer almıştır.411

Ancak, halkın ne olduğu, kavramın tanımı ve kapsamı ile hakkın gerçekleştirilmesi için devletlerin yükümlülükleri konusunda Sözleşmeler’de bir açıklama yoktur. Bu hususlarda yalnızca BM Şartı’na atıf yapmakla yetinilmiştir.412

Hakkın ihlali halinde, bireylerin ya da toplulukların şikayet hakkı gibi bir mekanizmaya yer verilmemiştir. Zaten Sözleşmeler ile kurulan İHK’ya göre, Sözleşme’ye ekli ihtiyari protokolle düzenlenen kişisel başvuru hakkı ancak bireysel haklara yönelik olarak kullanılabilecektir.413

Sonuç olarak, BM uygulamasının başlangıcında sadece koloni ve yabancı egemenliği altında bulunan halklara tanınan kendi kaderini tayin hakkı, İkiz Sözleşmeler’in yürürlüğe girmesiyle daha kapsamlı bir geçerlilik kazanmıştır.414

İkiz Sözleşmeler, insan haklarına

405 Aral, a.g.e., s. 111. 406 Çavuşoğlu, a.g.e., s. 72-73.

407 Kılınç, “Self Determinasyon İlkesinin ...”, s. 970. 408 Cassese, a.g.e., s. 55.

409

Kütükçü, a.g.e., s. 269.

410 Crawford, a.g.e., s. 27.

411 3. fıkradaki “kendi kendini yönetmeyen ve vesayet altındaki ülkelerin yönetiminden sorumlu olanlar da dahil

...” ifadesi bize, “halk”tan kastedilenlerin sadece sömürge halkları değil, tüm dünya halkları olduğunu işaret etmektedir. Ayrıca “halk”, bir ülke halkının tamamını ifade eder. Yani ülke halkının sadece bir kısmı değil, tümü kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. Karaosmanoğlu, “Kendi ...”, s. 154.

412 Kütükçü, a.g.e., s. 269. 413

Aral, a.g.e., s. 31-32.

ilişkin belgeleridir. İHEB’deki hak ve hürriyetleri güvence altına almıştır. Kendi kaderini tayin hakkı, ilk kez bağlayıcı olarak insan hakları belgelerinde yer almıştır. Kavram artık devletlerin reddedemeyeceği, bağlayıcı bir bir hukuk kuralı haline gelmiştir. Bu noktada kavram ile insan hakları dirsek temasına geçmiş, insan hakları kendi kaderini tayin hakkını da kapsama alanına almaya başlamıştır. Dolayısıyla kavram, daha sonraki birçok belgede bir insan hakkı olarak görülecektir. Arsava’ya göre, kendi kaderini tayin hakkının İnsan hakları sözleşmelerine girmesi, hakkın insan hak ve temel özgürlüklerinden tam olarak yararlanmanın önkoşulu olmasından ileri gelmektedir. Kendi kaderini tayin hakkı halkların hakkı olarak açık bir şekilde düzenlenmiş kolektif bir insan hakkıdır.415 İHK’nın da belirttiği gibi, bu maddedeki hak da, kolektif kendi kaderini tayin hakkıdır. Bu madde bir anlamda kolektif demokrasi ilkesini de teyit etmektedir.416 İkiz Sözleşmeler ile birlikte, kendi kaderini tayin hakkı ile demokratik düşünce ve insan hakları arasında güçlü bir bağ kurulmuştur. Bu gelişmelere paralel olarak, uluslararası toplumda bağımsızlık temalı dışsal kendi kaderini tayin hakkı ikinci plana itilerek insan hakları ön plana çıkmaya başlamıştır. Bunun etkisiyle, kendi kaderini tayin hakkı da artık içsel boyutuyla önemsenir hale gelecektir.