• Sonuç bulunamadı

Aaland Adaları Sorunu ve Kendi Kaderini Tayinin Görmezden

1.2 Kendi Kaderini Tayinin Tarihçesi

1.2.1 Kavramın Ortaya Çıkışı ve Ulusal ve Uluslararası Arenada Siyasi Bir Argüman

1.2.1.3 İki Dünya Savaşı Arasında Kendi Kaderini Tayin ve İmparatorlukların

1.2.1.3.2 Aaland Adaları Sorunu ve Kendi Kaderini Tayinin Görmezden

MC’ye kendi kaderini tayine dayandırılarak başvuruda bulunulmuş tek olay olması bakımından, siyasi tarihe Aaland Sorunu olarak geçen olay önem arz etmektedir, zira Baltık devletleri arasında siyasal bir denge mahiyeti taşıyan Aaland adaları kendi kaderini tayinin gelişiminde önemli bir yer tutmaktadır. Baltık Denizi’nde stratejik önemi olan Adalar, 1812 yılında İsveç tarafından Finlandiya ile birlikte Rusya’ya bırakılmıştı. Finlandiya, 4 Aralık 1917’de aralarındaki andlaşmaya göre sahip olduğu özerkliğe dayanarak Rusya’dan ayrılmış ve bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu tarihten sonra Aaland Adaları sorunu tekrar canlanmıştır. Rusya, Finlandiya’nın bağımsızlığını tanımakla beraber askerlerini çekmeyi kabul etmemiştir. Aaland Adaları’nın İsveçli halkı, İsveç Krallığı’na bağlanma konusundaki isteklerini Finlandiya’nın Rusya’dan ayrılması gerçekleşene kadar ertelemiş, bir bakıma bu durumu basamak olarak kullanmıştır. Aaland Adalarının İsveçli halkı234, kendilerinin de ayrılacakları

umuduyla, bu ayrılmayı desteklemiştir. Adalar halkı, İsveç’e aşırı bağlıydı ve adaların coğrafi yeri dolayısıyla İsveç ile yakın kültürel ve ekonomik ilişkileri vardı. İsveç de adaya büyük önem veriyordu. Fin kuvvetleri 16 Mayıs 1918’de adaları işgal etti. Adalardaki İsveç toplumunun politik amaçlar gütmesiyle başlayan sorun, İsveç’in adalıların düşüncelerini benimsemesiyle de uluslararası bir niteliğe büründü.235

28 Ağustos 1917 tarihinde Adaların İsveç Cemaat Meclisi aldığı kararda adalar halkının tekrar İsveç Krallığı ile birleşmek istediğini belirtti.236

Devletler hukukuna konu olacak

232 Cassese, a.g.e., s. 27. Musgrave, a.g.e., s. 31. Crawford, James, “The Right of Self-Determination in

International Law: Its Development and Future”, Philip Alston (Ed.), Peoples' Rights, Oxford University Press, New York: 2001, s. 14.

233 Ganguly/Taras, a.g.e., s. 49-50.

234 1910 yılında adadaki Fin toplumunun nüfusu sadece % 4’tü. Arsava, “‘Self-Determination’ Hakkının ...”, s.

63.

235

Arsava, “‘Self-Determination’ Hakkının ...”, s. 61-64.

herhangi bir olayın tarafları ancak devletler olabileceğinden, İsveç hükümetinin adalar halkının bu talebini benimsemesi ile sorun, uluslararası bir boyut almış oldu ve İngiltere hükümeti tarafından MC’ye taşınmasına karar verildi. Uyuşmazlık, 19 Haziran 1920’de MC Misakı’nın 11. maddesine dayanılarak, MC’ye getirilmiştir.237

Komisyon’a incelenmek üzere getirilen sorun temelde adalar halkının halkoylamasıyla Finlandiya egemenliğinde kalma yahut İsveç’e ilhak etme konusunda karar verme yetkisi olup olmadığı noktasındaydı. MC Konseyi 12 Temmuz 1920’de, -Finlandiya’nın bu başvuruya, Misak’ın 15/8 hükmüne göre, sorunun kendi milli yetkisinde olduğu için MC Konseyi tarafından ele alınamayacağı itirazı üzerine- sorunu üç bilirkişiden238

oluşan Hukukçular Komisyonu’na gönderdi. Bu kurul mütalaasını 20 Eylül 1920’de açıkladı.

Mütalaanın Konsey tarafından kabul edilen noktaları şunlardır:

1- İsveç ve Finlandiya arasındaki uyuşmazlık, münhasıran bir devletin egemenlik sahası içine giren, siyasal bakımdan kesin olarak düzenlenmiş bir duruma ilişkin değildir. Finlandiya bu tarihte, henüz kesin olarak kurulmuş bir devlet statüsünü haiz değildi.

2- Tam tersine, uyuşmazlık, kendi kaderini tayin hakkına dayanan adalar halkının siyasal bakımdan bölünmesi, diğer taraftan Finlandiya’nın Rusya’dan ayrılması olgusundan doğmuştur.

3- Sonuç olarak, uyuşmazlık konusu, devletler hukukunun münhasıran Finlandiya’nın yetkisine bırakabileceği bir konu değildir.239

Karara göre Finlandiya’nın itirazı, henüz kesin olarak kurulmuş bir devlet olmaması gerekçesi ile reddedildi, zira Finlandiya devlet niteliğine henüz ulaşamamıştı ve bu haliyle uluslararası toplumun bağımsız bir süjesi sayılmazdı.240

Adaların İsveç halkı ise, kesin olarak kurulmamış bir devlet içinde kendi kaderini tayin hakkı talep ediyordu. Alınan karar bir yandan uyuşmazlığın henüz tam kurulmamış bir devlet olması nedeniyle Finlandiya yetkisine bırakılmayacağını ifade ederken, diğer yandan da kendi kaderini tayin hakkını kullanarak

237

Uyuşmazlığın Konsey’e kim tarafından getirildiği net değildir. Cassese, İsveç tarafından sunulduğunu belirtir. Cassese, a.g.e., s. 28. Arsava’ya göre İngiltere tarafından getirilmiştir. Arsava, “‘Self-Determination’ Hakkının ...”, s. 64. Bir başka tespite göre Adalar halkınca getirilmiştir. Ancak bu mümkün değildir, çünkü Cemiyet’e bir dava ancak devletler tarafından taşınabilir.

238 Komisyon üyeleri F. Larnaude (Paris), Max Huber (Zürich) ve A. Struycken (La Haye) idi. Arsava, “‘Self-

Determination’Hakkının ...”, s. 64.

239 Arsava, “‘Self-Determination’ Hakkının ...”, s. 65. 240

Cassese, a.g.e., s. 29. Kesin olarak kurulmamış, statüsü belli olmayan bir devletti. Arsava, “‘Self- Determination’ Hakkının ...”, s. 62-64.

Adalar halkının plebisit yolu ile İsveç’e bağlanmak ya da Finlandiya egemenliğinde kalmak arasında seçim yapmak konusundaki talebini de aynı nedenle haksız buluyordu. Böylece üç yargıçlı Komisyon, sorunun ulusal yetki alanına giren bir uyuşmazlık olduğunu kabul ederek, Finlandiya’nın iddiasını desteklemiştir. Bununla beraber Komisyon’a göre uyuşmazlığın MC’nin salahiyetine de girdiği açıklanmıştır.241

Komisyon, Finlandiya ve Aaland Adaları’ndaki bu uluslararası konumu kararında esas olarak almış, Finlandiya’nın milli yetki itirazını, içinde bulunduğu şartları göz önünde tutarak reddetmiştir.242

Komisyon’un bu görüşünü kabul eden Konsey, sorun hakkında bir eylem planı tavsiye etmesi için bir Raportörler Heyeti atamıştır. Raportörler Heyeti’nin birkaç ay sonra yayınlanan raporunda, Aaland Adaları’nın Finlandiya’nın egemenliğinde kalmasını ancak Finlandiya’nın bölgeye uluslararası garantörlük altında özerklik vermesini ve takımadaların askersizleştirilmesini tavsiye etmiştir. Raportörler Heyeti’nin üzerinde durduğu bir başka mesele azınlık haklarının korunması ve kendi kaderini tayin arasındaki ilişki olmuştur. Şayet bir devlet yetkilerini azınlık aleyhine kullanır, bunların üyelerine kötü muamelelerde bulunur ya da azınlığı koruma güvencelerini uygulamada başarısız olursa, uyuşmazlık artık ulusal yetki alanından çıkacak ve istisnai de olsa azınlığın devletten ayrılma hakkı kabul edilebilecekti. Bu görüşü eldeki mevcut uyuşmazlığa tatbik eden Raportörler Heyeti, Aaland Adaları sakinlerinin Finlandiya tarafından zulme uğratılmadıkları ve baskı altında tutulmadıkları için ayrılma hakkının olmadığı yargısına varmıştır. Böylece MC, Aaland Adaları üzerinde Finlandiya’nın egemenliğinin tanınması yönünde karar almış ve Finlandiya ile İsveç, Adalar’da İsveç dilinin kullanılması ve siyasal kurumların özerkliği konusunda anlaşmıştır.243

Esasında MC Konseyi, bu uyuşmazlığı inceleyebilir ve adil olan çözümü önerebilirdi. Nitekim rapora uygun olarak MC kendisini yetkili ilan etti. Cemiyet, olayı incelemek ve eylem planı önermek üzere iki raportör görevlendirdi. Raportörler Aaland Adaları’nın Finlandiya’nın egemenliği altında kalmasını ancak Finlandiya’nın adalara verilen garantileri artırması gerektiğini önermiştir.244

Ayrıca azınlıkların korunması ve kendi kaderini tayin arasındaki bağı incelemiş ve bir azınlığın kendi devletinden ayrılarak başka bir devletle

241 Halperin/Scheffer/Small, a.g.e., s. 19.

242 Arsava, “‘Self-Determination’ Hakkının ...”, s. 64. Cassese, sorunun ulusal yetki alanına giren bir uyuşmazlık

olduğunu belirterek Hukukçular Komisyonu’nun Finlandiya’nın savını desteklediğini yazar. Ancak sorun ona göre Finlandiya’nın uluslararası konumundan dolayı aynı zamanda MC’nin de yetkisine girmekteydi. Cassese, a.g.e., s. 29.

243 Kılınç, Doğan, “Self Determinasyon İlkesinin Azınlıklar Açısından Değerlendirilmesi”, Gazi Üniversitesi

Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XII, , Sayı: 1-2, 2008, s. 962.

birleşmesinin sadece istisnai bir durum olabileceğini ve ilgili devletin azınlıklara etkin garantiler uygulamadığı durumlarda “son çare” olarak düşünülebileceğini ileri sürmüştür.245

Bundan dolayı komisyon adalıların, Finlandiya tarafından zulüm, baskı ve şiddete maruz kalmadıklarından hareketle, ayrılma hakkının olmadığına hükmetti. İsveçli halka ayrılma hakkı verilmedi ve yerine azınlık hakları artırılarak Fin egemenliğinde yaşaması kabul edildi.

Sonuç olarak, Aaland Adaları sorunu, kendi kaderini tayin hakkının tanınması yerine tamamen bir azınlığın koruması şeklinde çözülmüştür. Nitekim Raportörler Komisyonu raporunda da “modern siyasi düşüncede halkların kendi kaderini tayin hakkı önemli bir yer tutsa da, MC Misakı’nda bu konuya hiç değinilmemiştir. Birkaç uluslararası andlaşmada kendi kaderini tayinin tanınmış olması, uluslararası pozitif kurallar ile aynıymış gibi değerlendirilmesi için yeterli değildir” görüşü yer almıştır.246