• Sonuç bulunamadı

İçsel Kendi Kaderini Tayin Hakkının Uygulanma Metotları

2.2 Kendi Kaderini Tayin Hakkının Türleri

2.2.1 İçsel Kendi Kaderini Tayin Hakkı

2.2.1.2 İçsel Kendi Kaderini Tayin Hakkının Uygulanma Metotları

Ülke içinde farklı yapıda bir unsur olduğuna inanan halklar, çoğu zaman ayrılma talebinde bulunur. Bu sebeple devlet ile bu halk arasında sürekli bir gerginlik ortaya çıkarabilmektedir. Ancak içsel kendi kaderini tayin hakkının tam uygulanması, bu arzu edilmeyen durumun panzehiri olarak görülmektedir.458

Bu bağlamda iki tür uygulama göze çarpmaktadır: Demokrasinin tesisi ve özerklik. İçsel kendi kaderini tayin hakkı, ya geniş bir özerklik tanınarak ya da ilgili halka, devlet işlerine ilişkin karar verme mekanizmalarında yer açılarak sağlanabilir.459

Bununla birlikte, bu iki metot birbiriyle ilintilidir, çünkü hem demokrasi hem de grup özerkliği arasında illiyet bağı vardır. Bu iki önemli husus kendi kaderini tayin hakkı için ayrılamaz nitelikte olup, etle kemik gibidir.460

2.2.1.2.1 Demokratik Temsilin Sağlanması

Demokrasi, yurttaşların siyasal hayata etkin olarak katıldığı rejimdir. Milenyum sonrası artık uzay çağına adım atıldığı söylenen dünyada, küreselleşmenin de etkisiyle geleneksel devlet anlayışı çoktan yıkılmış, yerine modern devlet ikame edilmiştir. Artık, “halk devlet içindir” sloganı, yerini “devlet halk içindir” yaklaşımına bırakmıştır. Bu anlamda devlet, toplum sözleşmesindeki vaatlarini hatırından çıkarmayarak egemenliği altında yaşayan halkın müreffeh, mutlu, rahat ve özgür bir yaşam sürmesi için çaba sarf eder.461

Zira bu, devletin varoluş nedeni ve asıl görevidir. En azından bunun gerçekleşmesi için samimi çaba harcamalıdır. Kendi kaderini tayin hakkı da, devletin halk için var olduğunu teyit eden hukuki bir araçtır.462

Dolayısıyla günümüzde, devlet ile birey ve toplulukların karşılıklı ilişkileri, insan hakları ve demokrasi temelinde bina edilmelidir.463

Aksi bir ilişki ve irtibat sağlıklı bir

458

Ayhan, a.g.e., s. 121.

459 Lauwers/Smis, a.g.e., s. 60.

460 Lauwers/Smis, a.g.e., s. 60’dan aktaran Ayhan, a.g.e., s. 121. 461 Ayhan, a.g.e., s. 121.

462

Ayhan, a.g.e., s. 122.

devlet-toplum ortaya çıkaramaz. Bu gerçek pek çok uluslararası metinde ifadesini bulmuştur.464

İHEB, demokratik yönetim meselesine büyük önem vermiştir. 21. maddeye göre:

“Herkes doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığıyla, memleketinin yönetimine katılma hakkına sahiptir. Herkes, kamu hizmetlerinden eşit olarak faydalanma hakkına sahiptir. Hükümetin erk kaynağı insanların isteğine göre olmalıdır; bu istek belirli aralıklarla yapılan seçimlerle yinelenmelidir...”465

İkiz Sözleşmeler’in üzerinde önemle durduğu içsel kendi kaderini tayin hakkı, demokratikleşme ve insan haklarıyla ilgi kurmuştur. KİSHUS’un birçok maddesi demokratik toplumun gerekliliğini vurgular.466

Halkların Hakları Evrensel Bildirisi467

de, içsel kendi kaderini tayin hakkını hükme bağlamıştır. Bu Bildiri’nin 7. maddesi şöyledir:

“Her halkın, ırk, cinsiyet, inanç ve renk ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşları temsil eden demokratik bir yönetim altında yaşama hakkı vardır.468

1990’ların başlarında AGİT kapsamında kabul edilen Kopenhag, Paris ve Moskova belgelerinde, devletlerin “demokratik yönetim” ilkesiyle uyumlu idare edilmeleri gerekliliği teyit edilmiştir. Paris Şartı, demokrasi konusuna özel bir önem atfetmiştir:

“Demokratik yönetim, düzenli aralıklarla yapılan serbest ve adil seçimlerde ifadesini bulan halk iradesine dayanır. Demokrasinin temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğü vardır. Demokrasi ifade özgürlüğü, toplumdaki tüm gruplara hoşgörü gösterilmesi ve her bireye fırsat eşitliği tanınması konusundaki en önemli güvencedir.

Temsili ve çoğulcu karakteriyle demokrasi, seçmene karşı sorumluluğu, kamu görevlilerinin kanunlara uyma yükümlülüklerini ve tarafsız bir şekilde dağıtılan adaleti kapsar.”469 464 Ayhan. a.g.e., s. 122. 465 Gündüz, a.g.e., s. 450. 466 Ayhan, a.g.e., s. 122.

467 4 Temmuz 1976’da Cezayir’de bir arayan gelen bir grup akademisyen ve uzman tarafından kabul edilen ve

dolayısıyla resmi bir hüviyeti bulunmayan Bildiri’dir.

Yer verilen hükümlerden anlaşılacağı üzere, hükümetler, halkın iradesine uygun davrandıkları ölçüde meşrudurlar. Bu uygunluk ve meşruiyet, özellikle demokrasi inancı, insan onuru bilinci ve insan haklarının kutsandığı günümüzde daha çok başvurulan bir gereklilik haline gelmiştir. 1990’lı yıllara değin “demokratik yönetim”, devletlerin tanınmasında bir ön şart olmadığı470 gibi, demokrasinin yokluğu da müdahaleyi gerektiren bir husus olarak görülmemiştir.471 Bunun sebebi, dünyanın iki kutuplu olması ve her devletin bir anlamda diğer kutba kapalı olması, devletlerin iç meselesi olarak görülmesidir. Ancak 1990’lı yıllarla birlikte Doğu Bloku’nun dağılmasıyla, örneğin Avrupa Topluluğu (şimdi Avrupa Birliği), yeni kurulan Orta ve Doğu Avrupa devletleri ile Balkan devletlerinin tanınmasında, demokrasi ve insan haklarını şart koşmuş ve bünyesine katmadan evvel uzun yıllar bu devletlerle müzakereler yürütmüştür. Açılan bu çığırla, demokrasi son onyılların vazgeçilmez ögesi olmuştur.472

Böylece son yıllarda, devlet egemenliğinden halk egemenliğine geçiş hız kazanmış, “kendi kaderini tayin hakkı” ile “halk egemenliği” ilkeleri bir paranın iki yüzü gibi birbirini tamamlayan kavramlar haline gelmiştir.473 Bu yönüyle, içsel kendi kaderini tayin hakkı demokratik yönetim hakkına dönüşmüştür. Bu iki mefhumun birbirini tamamlıyor olması daha devinimli bir haklar kümesi meydana getirmiştir.474

Sadece Avrupa kıtası devletleri değil, BM de buna önem vermektedir. Geçmişte BM’nin kendi kaderini tayin hakkı uygulamaları daha ziyade sömürgeciliğin tasfiyesi ile sınırlıyken, şimdi içsel kendi kaderini tayin hakkı da gündeme taşınmıştır. Zira küreselleşmenin bir sonucu olarak, hükümetlerin nasıl tesis edildiği ve halklara nasıl davranıldığı uluslararası toplumun denetim ve gözetimi altındadır.475 Örneğin, BM Güvenlik Konseyi’nin Haiti’deki demokrasiyi tekrar hayata geçirmek için yapmış olduğu müdahale, bu görüşü destekler mahiyettedir.476

Son olarak, etnik çeşitliliği olan bir devletin kendisini ayrılıkçılıktan korumasının en iyi yolu, demokratik bir yönetim tesis etmekten geçmektedir. Demokrasi, açıkça kendi kaderini tayin hakkını sağlayacak şekilde tasarlanmış bir sistemdir. Demokrasi ayrılma, bölünme ve iç savaşa karşı en iyi ilaçtır. Çünkü demokratik bir devlette kendi hayatlarına yön vermek

469

Balcı, Muharrem/Sönmez Gülden, Temel Belgelerde İnsan Hakları, Danışman Yayınları, İstanbul: 2001, s. 361. 470 Aral, a.g.e., s. 116. 471 Ayhan, a.g.e., s. 123. 472 Ayhan, a.g.e., s. 123. 473 Aral, a.g.e., s. 116. 474 Aral, a.g.e., s. 118. 475 Ayhan, a.g.e., s. 123. 476 Lauwers/Smis, a.g.e., s. 60.

isteyen vatandaşlar, devlete karşı silaha sarılmak yerine seçebilecekleri barışçıl alternatiflere sahiplerdir.477 Bunların başlıcalarından biri de özerkliktir.

2.2.1.2.2 Özerklik

Muhtariyet ya da otonomi de denen özerklik kısaca, içişlerinde serbest olup dışişlerinde merkezi otoriteye bağımlılığı ifade eder. “Bir devletin sınırları içinde yer alan bir ya da birkaç bölgenin idari yönden belirlenmiş bazı alanlarda serbest olması”dır.478

Özerk bölge ise, “bir şekilde ve belli dereceye kadar ait oldukları devlete bağlı kalarak, merkezi yönetimden ayrı bir güce sahip olan bölgedir.”479

Özerkliğin, azınlıkların korunmasında kendine özgü bir yeri olduğu kabul edilir. Özerklik, devlet olmayan bir oluşumun kendi işlerini hukuk kuralları ihdas etmek suretiyle düzenleme yeteneğidir. Ulusal özerklik, bölgesel ve fonksiyonel olarak iki farklı türde gerçekleşebilmektedir. Belirli bir coğrafi alanda yaşayan azınlıklara bölgesel özerklik tanınabilirken, azınlık grup üyelerinin ülke geneline yayılmış olması durumunda fonksiyonel özerklik olanağı tanınabilmektedir. Özerklik statüsü devletin yasama ve yürütme yetkisinin özüne dokunmaz, özerklik olanağının tanınıp tanınmayacağı konusu da devlet içi bir meseledir.480 Çeşitli azınlıkların ülkenin belli bir bölgesinde yoğun olarak bulunması halinde bu azınlıklara bölgesel özerklik verilebilir. Farklı etnisitelere bu hakkın verilmesiyle, onların genel nüfus içinde kimliklerini muhafaza etmeleri sağlanarak, kolektif insan haklarına saygı gösterilmektedir. Gelgelelim, özerkliğin tanınıp tanınmayacağını, kapsamını, niteliğini belirleme yetkisi tamamen devlete ait olup, bu konu iç egemenlik alanındadır. Buna karşın, her ne kadar örnekleri olsa da, ulusal yetkiye bakılmaksızın uluslararası uygulamaya göre, bir ülkede dağınık şekilde yerleşmiş azınlıkların yasama, yürütme veya fonksiyonel özerkliği bulunmamaktadır.481

İçsel kendi kaderini tayin hakkı, özellikle bölgesel özerklik, okul özerkliği ve kültürel özerklik olarak uygulanmaktadır. Günümüzde Faro, Aaland Adaları, Azor Adaları, Madeira, Katalonya ve Bask Bölgesi’nde uygulanan özerklik hakları, içsel kendi kaderini tayin hakkının en güzel örneklerini oluşturmaktadır. Buralarda devletin genel çıkarları ve çeşitli ulusal grupların özel çıkarları arasındaki denge, içsel kendi kaderini tayin hakkı ile

477 Talbott, a.g.e., s. 107. 478 Sönmezoğlu, a.g.e., s. 527. 479 Lauwers/Smis, a.g.e., s. 61. 480

Arsava, “Azınlık Hakları …”, s. 61.

sağlanmıştır.482

Bu örneklerde olduğu gibi devletler, farklı unsurlar içeren bir halkın ayrılmasını veya başka hoş görülmeyen taleplerde bulunmasının önüne geçmek amacıyla, ilgili halka özerklik verme gibi açılımlarda bulunabilmektedir. Ayrılma yoluyla ülkenin bir parçasının kaybedilmesi veya bir bölgenin sürekli sorunlu bir bölge haline gelmesindense, o bölge, özerklik verilerek ülke sınırları içinde tutulmaktadır.

2.2.1.3 İçsel Kendi Kaderini Tayin Hakkının Sağlanmadığı Hallerde Ortaya