• Sonuç bulunamadı

1. BALKAN ADI VE C OĞRAFYASI

1.2. Avrupa Hun Devleti

1.2.3. Rua Dönemi

Ostrogotlar ve Vizigotların mağlubiyetinden sonra Hunlar Tuna boylarında fazla görünmediler. Ancak Olympiodors’un bir fragmanından öğrendiğimize göre 412 yılında Doğu Roma tarafından Hunlara bir elçilik heyeti gönderildi. Bu heyet Karadeniz’in üzerinden kuzeye doğru yelken açmak zorunda kalmış ve yolculuk sırasında neredeyse yollarını kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Elçilik heyeti sonunda Hunların Doğu kanadı kralı olduğu tahmin edilen Donatus’a ulaşmıştır. Burası Uldin’in topraklarında çok uzakta bir yerdeydi. Ancak bunlar krallığı tehlikeli bir şekilde güçlenen Donatus’la dostluk yemini ettikten hemen sonra onu öldürmüşlerdir. Vali Anthemius’un yönetimindeki Doğu Roma hükümeti bu tehlikeyi en ucuz şekilde atlatmanın çaresini bu yolda bulmuştu. Donatus’un yerine krallığa getirilen Karaton’a da Theodosios’un adına pahalı hediyeler sunularak barışı sürdürmeye ikna etmişlerdi116

.

113 A.VASİLİEV, Bizans İmparatorluğu Tarihi, C.I, (Çev., Arif Müfid MANSEL), Maarif Matbaası, Ankara-1943, s.124-128;Ahmetbeyoğlu, s.49-50;Şerif Baştav, Attila’nın Hayatı ve Ölümü,Türk Kültürü, S.1, 1952,s.35.

114 Orkun, s.20. 115 Thompson, s.51.

Bundan sonra 420 yılına kadar Hunlar hakkında bir şey duyulmamıştır. Ancak, Hunlar 415-420 yılları arasında Sasaniler ile savaşmışlardır. Hunlara ait arkeolojik buluntular arasında Sasani kuyumculuk sanatı eserlerinin bulunması da bunu ispatlamaktadır. Bu süre içerisinde Hunlar, Güney Rusya’dan Macaristan ovalarına, Türkistan’dan da Güney Rusya’ya hareket etmişlerdir117

.

422 yılında ortaya çıktıklarında Hunların başında tahta ne zaman geçtiği tam olarak bilinmeyen Rua118 bulunmaktaydı. Bu dönemde Hunlar teşkilatlanmalarını tamamlayarak imparatorluk haline gelmelerine rağmen onun hayatı ve saltanatı hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Sadece yukarıda bahsi geçen Hun kralı Karaton’un oğlu olup olmadığı veya onunla akrabalık derecesi tartışılmaktadır. Rua’nın kardeşlerinin isimleri Oktar, Aybars ve Muncuk’tur. Attila ve Bleda’nın babası Muncuk erken yaşta vefat etmiştir. Aybars ise büyük ihtimalle Doğu kanadı komutanıdır. Priskos’un fragmanlarından anlaşıldığına göre Attila onu büyük bir saygıyla sağ tarafında bulunan sandalyeye oturtarak onurlandırmaktdır119. Oktar ise Batı kanadı

komutanı olarak Ren nehri kıyısında Burgundlarla mücadele etmiştir120

.

420 yılında Doğu Roma İmparatorluğu Sasaniler ile savaşa girmiştir. Çünkü Sasaniler Romalı tüccarların mallarını gasp ediyor ve parayla tuttukları Romalı altın madencilerini de geri göndermiyorlardı. Hem de Hıristiyanlara karşı genel bir baskı politikası uyguluyorlardı. Dolayısıyla Roma ordularının çoğunluğu doğu eyaletlerinde bulunuyordu. Bu nedenle uzun bir aradan sonra Hunlar yeniden Makedonya ve Trakya’ya bir yağma akını başlattılar. Doğu Roma Sasaniler ile 421 yılında savaşmıştır. Savaşı Doğu Roma kazanmasına rağmen bu kesin bir zafer değil sadece çatışmayı durduran bir galibiyet olmuştur. Hunların Trakya’ya saldırısı üzerine buralardaki ordular hemen geri dönmeye başladılar. Siyasette Uldin’in izinde yürüyen Rua, Doğu Roma’nın Hun ordusunu isyana teşvik etmek ve tâbi kavimleri Hunlar’dan ayırmak amacıyla Hun topraklarında faaliyete geçirdiği casusluk şebekesini ve propagandacıları ileri sürerek 422 yılında Bizans’a karşı bir sefer tertiplemiş ve Doğu Roma orduları yenilgiye uğratılmıştır. Bu sefer sonucunda imzalanan anlaşma ile Doğu Roma, Hunlar

117 Ahmetbeyoğlu, s.53;Kafesoğlu,s.71.

118 Kaynaklarda Ruga, Roa, Rua, Roila, Rugila gibi farklı şekillerde geçen Got menşeli bu ismin anlamı “kurtçuk”’dur. Hunların çok uzun süre Gotlarla yakın ve sıkı münasebetlerde bulunduğu göz önüne alınırsa bu durum gayet normaldir. Bkz. Orkun,s.12; Kafesoğlu,s.68-69.

119 Ali Ahmetbeyoğlu, Grek Seyyahı Priskos(V.Asır)’a Göre Avrupa Hunları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul-1995, s.50.

tarafından 350 libre altın vergiye bağlandı. Böylece ilk kez Doğu Roma altınları Hunlara akmaya başladı 121

.

Bu anlaşmayı izleyen on yıl içerisinde Doğu Romalıların yerini Batı Romalılar aldı. 423 yılında Batı Roma imparatoru Honorius ölünce, Batı Roma imparatorluğunda Büyük Theodosios’un kendi tarafından erkek halefi kalmadı. Bunun üzerine Ordu ve Senato Batı Roma’yı himayesinden bırakmak isteyen Doğu Roma’ya karşı cephe alarak bir İtalyan soylusu Senatör Johannes’i imparator seçtiler. İmparator Johannes yetenekli bir kumandan olan Aetius’a Cura Palatii ünvanını verdi. Ancak Büyük Theodosios’un kızı ve II. Theodosios’un halası Galla Placidia bunu kabul etmeyerek Doğu Roma imparatorunun yardımıyla Johannes’e karşı harekete geçti. Bu ittifak karşısında zor durumda kalan Johannes Aetius’u Hunlardan yardım istemeye gönderdi. Rua, Aetius’un bu ricasını kabul ederek İtalya üzerine yürüdü. Fakat Aetius’un sağladığı bu yardım daha İtalya’ya varmadan Johannes bertaraf edildi(425)122. Böylece Batı Roma

imparatoru III. Valentinius’un (425-455) annesi Galla Placidia oğlunun küçük olması nedeniyle iktidarı ele geçirdi. Oğluna ise, Comes rütbesi vererek onu babası Gauentius’un halefi olarak en büyük askeri komutan sıfatıyla Galya’ya atadı. Ancak Galla Placidia’nın yönettiği Batı Roma hükümeti Hunların istenmeyen yardımlarına karşılık Hunlar tarafından haraç vermeye zorlandı. 425 yılında Hunlar İmparatorluğun iç politikasında oldukça fazla söz sahibiydiler. Aeitus’u destekleyerek nüfuzunun artmasına sebep olan Hunlar hiç engelle karşılaşmadan İtalya’ya kadar ulaştılar123

. Hunların bu yardımları ve sonraki yıllarda yaptıkları destekleri karşılığında onlara Tuna sınırında önemli geçiş noktaları ve içerisinde altınlarla dolu zengin bir mezar olan Valeria Ripensis şehri124

ve Sarmat Limes’i verilmiştir. Buralar aynı zamanda Onların İtalya’dan çekilmesi karşılığında III. Valentinius tarafından verilmiştir125. Yeni Hun iktidar merkezinin kurulması bu olayla yakından ilgilidir.

Çünkü bu merkez Batı ve Doğu imparatorluk sınırlarından çok uzakta olmayan her ikisinin de başkentinin kesiştiği yola giden, iyi savunma imkânı olan bir yerdedir. Tuna havzasının göbeğinde, Körös ve Maros nehirlerinin ortasındadır. Hunların asıl

121 Thompson, s.48;J.B.Bury, s.269;Kafesoğlu; s.72;Ahmetbeyoğlu, s.54-55. 122 Kafesoğlu, s.72;Ahmetbeyoğlu, s.55.

123 The Fragmentary Classicising, I, s.111-112;Ahmetbeyoğlu, s.56.

124 425’li yıllarda Valeria şehri Hun elçilerinin isteğiyle Hunlara verilmişti. Çünkü Hunlar, kendilerine ait kontrol noktalarını Tuna çevresinde önemli yerlere kurmuşlardı. Valeria şehri de bu önemli noktalardan biriydi. Bkz, Ahmetbeyoğlu, s.56.

kuvvetleri burada toplandığı için Doğu Romalılar etkili savunma önlemleri almaya çalıştılar. Bu nedenle Batı Roma imparatorluğuna ait Pannonia Secunda (Sirmium) bölgesini işgal ettiler. Orada içlerinde Hunların da bulunduğu Batı Roma hizmetinde olan grupları yerlerinden sürdüler. Buralarda askeri savunma önlemleri aldılar. Batı Roma tarafından öncelikle bu işgaller kabul edilmediyse de bu olaylardan on yıl sonra III. Valentianus İstanbul’u ziyareti ve evlenmesi sırasında Bizans’ın bu hareketini onaylamıştır(437)126

.

Bu dönemde Hun İmparatorluğu içerisinde büyük bir huzur ve sükunet hâkimken Batı Roma İmparatorluğu’nda Hunlar’ın neden olduğu “Kavimler Göçü” nedeniyle hareket halinde olan kavimlerin geçiş yolları üzerinde geniş ölçüde tahribat yapmaları nedeniyle huzur ve asayiş iyice sarsılmıştı. Bütün bunlara karşılık Batı Roma ise Hun ittifakını elinde bir kamçı gibi bulunduruyordu. Her ne zaman arazisine yerleşen Germen kavimleri kendisine fazlasıyla yüklense anında bu kamçıyı harekete geçiriyordu ve Aetius aracılığıyla Hunlar’dan yardım isteniyordu127. Dolayısıyla Aetius

Hunların yardımıyla büyük başarılar elde etti. Hemen hemen her yıl Hun birlikleri Galya’da göründüler. 425-427 yılları arasında Batı Roma için daha da tehlikeli ve saldırgan hale gelen Vizigotlar geri püskürtüldü. 428 yılında Galya’nın kuzey kısımlarını yağmalayan Ripuar Frankları Ren nerinin karşı kıyısına sürüldüler. 429-430 yıllarında kralları Gundahar’ın idaresinde bugün kü Belçika bölgesine saldıran Burgondlarla savaşmaya mecbur oldular128. Özellikle Necker nehri boyunca yapılan

savaşlarda Hun ordusuna Rua’nın kardeşi Oktar kumanda ediyordu ki, bu savaşta Gundahar dahil 20.000 Burgond öldürülmüştür129

. Bu, Hun-Burgond mücadelesi Almanlar’ın meşhur “Nibelungen” destanlarına konu olmuştur130. 429 yılında Hunlar’a

yakınlığı sayesinde Aetius İtalya’da Roma ordusunun üst komutanlığını yani “Magister Militum”131 ünvanını kazandı. Böylece rakibi Flavius Flex’in gücünü iyice kırdı. 430 yılında imparatorluk içlerine girmiş olan Juthunglar’ı kovdu ve Alpler’in kuzeyinde sarsılmış olan Roma hakimiyetini Norikum(Bugün kü Avusturya) ile Raetia’da tekrar kurdu. Yine Aetius, 431 yılında bu bölgede çıkan isyanı yine Hun birliklerinin

126 Thompson, s.66;Vaczy, s.85. 127 Kafesoğlu, s.74;Vaczy, s.84. 128 Orkun, Türk Tarihinin…,s.8. 129 Kafesoğlu, s.74. 130 Eckhardt, s.176-177. 131 Ostrogorsky, s.39.

yardımıyla bastırırken Tuna ve Ren nehirlerinin üst kısmındaki sınır istihkamlarını yeniden sağlamlaştırdı132

.

432 yılında Aetius’un başarıları ile beraber neredeyse bütün iktidarı ele geçirmesi üzerine onunla hesaplaşmak isteyen Galla Placidia ve mahiyeti ondan Magister Militium ünvanını alarak, Afrika dükü ve rakibi Bonifacius’a verdi. Bonifacius ve onun Afrika orduları Aetius’u Rimini civarında yendiler. Bunun üzerine Aetius önce Roma’dan yardım aradıysa da ardından Dalmaçya üzerinden Pannonia’ya giderek Rua’ya sığındı. Çünkü Aetius 25 yıldan fazla süre Hunların elinde esir kalmıştı ve 425 yılındaki dar boğazdan Hunlar tarafından kurtarılmıştı. Fakat bu arada Galla Placidia da Güney Galya’daki Vizigotlardan yardım istemişti. Ancak son derece atik davranan Hun kuvvetleri imparatorluğun son seçkin kuvvetlerini de dağıtarak Aetius ile beraber Roma’ya kadar gittiler. Ancak Hunların yaptığı bu yardımların da bir bedeli vardı. 427 yılında, Pannonia bölgesinde, büyük Sirmium şehrini içine alan ve bütün güçlü Tuna boyu kalelerinin de yer aldığı Secunda eyaleti Doğu Roma güçleri tarafından Hunlardan alınmıştı. Ancak 433 yılında Aetius ve Hunlar arasında yapılan bir anlaşmaya göre, Batı hükümeti Pannonia’daki Prima eyaletini Hunlara teslim etmişti. Ayrıca Aetius, Roma imparatorluğu’na ait bir eyaleti de kendi isteğiyle Hunlar’a teslim etmişti. Ancak bu politika daha sonraları Batı Roma açısından tehlikeli sonuçlar doğurmuştur. Bu bölge Hunlara yerleşme bölgesi olduğu gibi onları Batı, Doğu ve Güney’e yaptıkları seferlerinde büyük avantaj sağlamıştır. Anlaşmanın şartları ne olursa olsun, Aetius’un İtalya’daki konumu Rua’nın yardımıyla tekrar güçlenmişti. İmparator ve annesi Aetius’a karşı yumuşayarak ona Patricius rütbesini vermek zorunda kaldılar. Bundan sonraki 15 yıl boyunca İtalya ve Batı İmparatorluğu Hunlar tarafından rahatsız edilmemişlerdir. Bundan sonraki yıllarda Aetius ise Hunların yardımıyla düşmanlarını alt etmeye devam etmiştir133

.

437 yılında Aetius’un üsteğmeni Litorius Norbon şehrini kuşatan Vizigotlara karşı harekete geçmişti. Ordusu büyük olasılıkla Rua’nın gönderdiği Hunlardan oluşmaktaydı. Litorius, Norbon’a doğru ilerlemeyi sürdürmüş ve orada her birinin iki ölçek buğday taşıması emredilen Hunlu savaşçılar büyük bir gayretle hücum ederek Vizigotları püskürtmüşler ve aç kalan şehre yiyecek ikmali yapmışlardı. Daha sonraki yıllarda Litorius ve Hunları, Vizigotlara karşı saldırılarını sürdürdüler. Anlatılanlara

132 Ahmetbeyoğlu, Avrupa Hun…s.56-57. 133 J.B. Bury, s.269;Thompson, s.85-88.

göre 437 yılında savaş Hunların yardımıyla sürdürülmüştür ve onların yardımıyla başarı elde edilmiştir. 439 yılında Litorius Hunları Theodoric’in Toulouse’daki başkentini kuşatma altına aldı ve Gotların son üç yıldur verdikleri kayıplar nedeniyle cesaretleri kırılmıştı. Onlar Litorius’a elçi göndererek yalvarsalar da Litorius onlara “onlar Tanrı’ya ümit bağlarken bizler Hunlar’a ümit bağladık” diyerek barışı reddetti. Litorius yapılan savaşta esir düştü ve tek bir adam nedeniyle ordu yenilgiye uğradı. Ancak birkaç ay sonra savaş alanına gelen Aetius Vizigotlarla eşit sonuçlanan bir çatışmaya girdi. Sonuç olarak Romalı subay ve geleceğin Roma imparatoru Avitus aracılığıyla Romalılar ve Gotlar arasında barış antlaşması yapıldı ve soylu Aetius daha büyük bir sorunla baş etmek üzere İtalya’ya döndü134

.

Burgondlar ve Vizigotlar’dan sonra Aetius’un üçüncü düşmanları Bagaudae’lerdi. Bunlar diğerlerine göre hem daha büyük hem de daha dikkat çekiciydi. Çünkü bunların aralarında köylüler, köleler ve kuzeybatı Galya’nın eşkiyaları bulunuyordu. Bunlar geçiş yolları üzerinde tahribatlar yapıyor, yerli halkın mahsülünü zorla ellerinden alıyordu. Aynı zamanda bunların isyanı huzur ve asayişi iyice sarsıyordu. İki yıl boyunca Hunlar’ın yardımı sayesinde bunlarla mücadele edildi ve Bagaudae ayaklanması bastırıldı. Bütün Germania’nın Hunlar tarafından zaptedildiği bu savaşlar sonucunda ve bundan sonra ki yıllarda da birçok kavim Türk hakimiyeti altına alınmıştır. Priskos’un deyimiyle Türk hakimiyeti Okyanus üzerindeki adalar da bile kendini hissettiriyordu135.