• Sonuç bulunamadı

Hunların V. yüzyılda Tuna’nın güney eyaletlerine yaptıkları son saldırı imparator Zeno’nun (474-491) tahta yeni çıktığı sıralarda nehrin korumasız bırakılan bir bölgesinden başlatılmıştı ancak Zeno’nun generalleri bu baskını çok zorlanmadan bastırmışlardır. Dolayısıyla Leo ve Zeno dönemlerinde Hunların asıl kuvvetleri Tuna boyunda yerleşmişti. Ancak bunların bir kısmı Roma topraklarına yağma akınları yaparken bir kısmı da imparatorluk ordusunda görev yapmayı tercih etmiştir331

.

Attila’nın ölümünden sonra Hunlar bir kez daha bir konfederasyon altında birleşmeye çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Bunda etkili olan önemli bir faktör ise 460’lı yıllarda gelişen olaylardır. Priskos’un anlattığı 463 yılındaki Avar hücumu yeni bir durumu ortaya çıkarmıştır. Priskos bize Saraguri, Uguri ve Onoguri uluslarından elçilerin Konstantinpolis’e geldiklerinden söz eder332. Bu uluslar Sabiriler tarafından

topraklarından sürülmüşler onlar da kendilerinden ilk defa söz edilen Avarlar tarafından topraklarından sürülmüşlerdi. Avarlar, Saragurileri de harekete geçirmek yoluyla ilerlemiş, Saraguriler de 448 yılında Attila’nın egemenliği altına giren ve o günden

331 Thompson, s.197-199.

sonra giderek özgürlüklerini yeniden kazanan Akatzirileri harekete geçirmişlerdi. Ancak sonra yeniden ülkelerini kaybettiler ve bundan sonra Doğu Roma’nın dostluğunu kazanmaya çalıştılar. Ancak Saraguriler arkalarından batıya doğru hareketlenen ulusların yalnızca öncüsüydüler. Attila’nın ölümünden 12 yıl sonra yeniden yeni bir nesil göçebe ve savaşçı kavmin akını başladı. İrnek ve diğerleri ise Doğu Roma imparatorluğu topraklarında ya da sınır bölgesinde yaşamaya mecbur kalmışlardı333

.

1.5.1. Hun İmparatorluğu’nun Yıkılışının Nedenleri

Hun askeri gücünün büyük çaplı fetihlerde çıkan en belirgin özelliği bölünmüşlüğüydü. Çünkü Attila’nın imparatorluğu Kafkaslar’dan Fransa ve Danimarka sınırlarına kadar uzanıyordu. Ancak bu zayıflıktan kaynaklanan bir tutum sergileyen Attila, Ardarik ve daha bir takım lejyon krallarını iktidarda bırakmayı gerekli buluyordu. Eğer Attila bu ulusları güvendiği adamları ve garnizonları aracılığıyla doğrudan kendisi yönetseydi daha başarılı olabilirdi. Aksi takdirde yiyecek ve vergi toplama ve garnizon görevleri nedeniyle Hun savaşçıları büyük ölçüde dağınık bir halde bulunuyorlardı. Bunun sonucunda Attila her defasında Doğu Romalılardan Hun esirleri ve kaçakları istemek zorunda kalıyordu. Bu esirlerin ve kaçakların sayısı Attila’nın elinde liste halinde bulunduğu için bunların saklanması da mümkün olmuyordu. Tabi yine onun bu şekilde davranmasının nedenlerinden biri de Doğu Roma ordusunun yeni asker alımlarıyla güçlenmesini önlemektir. Ancak her defasında bu düşüncesini gizlemek için Romalı elçilere böyle orduların Romalılara çok fayda sağlamayacağını söylüyordu. Attila 447 yılında, Utus nehri yakınlarında zafer kazanmasına rağmen ağır kayıplar vermiştir. 451 yılında Galya’da ağır bir yenilgi yaşamıştı ve 452 yılında Veba ve kıtlık nedeniyle İtalya’dan geri dönmüştü ve ertesi yıl da ölmüştü. Ölümünden sonra imparatorluğu oğulları arasında bölüşüldü. Oğulları önce kendi aralarında çatıştılar. Sonra tebalarına karşı bir dizi masraflı savaşa giriştiler ve Nedao nehrinde bozguna uğradılar. Burada önemli sayıda Hun kaybedildi. Sonuç olarak Hun hakimiyetindeki kavimler isyan hareketine giriştiler. Bu olayları takip eden karmaşa ve yenilgi dönemlerinde Doğu Roma hükümeti Hun toplumuna iki ayrı darbe indirmiştir. Bunlardan birincisi 468-469 yıllarında Attila’nın çocukları tarafından Leo’ya bir elçi heyeti göndermeleri sırasında yaşanmıştır. Bu heyet Roma hükümetinin Tuna boyundaki eski pazarları yeniden yapılandırmasını böylece Hun ve Romalıların

ellerinde olan fazla malların ticaretinin kolayca yapılmasını talep etti. İmparator I.Leo(457-474) ise Roma’ya bu kadar zarar vermiş bir ulusun onun ihraç ettiği mallardan yararlanması için bir neden görmediğinden Hun heyeti başarılı olamamıştı. Burada pazarların yeniden yapılandırılması talebinden 468 yılından önceki bir tarihte Doğu Roma hükümetinin pazar kurulan kasabaları Hunlara kapattığını tahmin edebiliyoruz. Böylece Hun toplumuna Attila zamanında ulaşılan refah düzeyine büyük bir darbe indirilmişti. Artık Hunlar, temel gereksinimlerini karşılayamaz hale gelmişlerdi. Ayrıca Nedao meydan savaşının ertesi günü yürürlüğe sokulan bir kanunla Marcius, her türlü silahın ve silah yapmaya yarayan bütün malzemelerin Hunlara ihraç edilmesini yasaklamıştı. Bu kanun daha sonraları diğer başka milletler için de geçerli olmuştu ancak ilk olarak Hunlar için yürürlüğe girmişti. Nedao meydan savaşından sonra Hunların durumunu iyice kavrayan Doğu Roma hükümeti ekonomik anlamda da onları zor duruma düşürmek için pazar kurulan kasabaları onlara kapatmış ve Hunların silah ikmal yollarını kesmişti334

.

Priskos’un aktardığına göre Romalı esirlerden biri serbest bırakılmasından sonra Priskos’a Hunların barış zamanlarında ellerindeki nimetlerin keyfini çıkardıklarını rahatsızlık ve sıkıntı yaşamadıklarını, Romalıların barış zamanında olduklarından daha tasasız ve kaygısız bir hayat yaşadıklarını söylemiştir335. Ancak Attila’nın ölümünden

sonra oğulları arasındaki ayrılık ve yenilgiler sonunda Hunlar arasında güvensiz ve karmaşık bir ortam oluştu. Her küçük kabile reisi kendisine mümkün olduğu kadar çok taraftar toplayıp diğerlerine boyun eğdirmeye ve onları tebaası yapmaya çalışıyordu. Dolayısıyla Hun toplumunda konfederasyon gibi üst düzey organizasyonların yerini kabile düzenleri almıştı. Ancak 460’lı yılları takip eden yirmi otuz yıllık dönem içerisinde yeni ve güçlü milletlerin Doğu Avrupa’ya akın etmeleri nedeniyle ne yeni bir Attila ne de yeni bir konfederasyon ortaya çıkmıştır336

.

334 Thompson, s.220-224.

335 Ahmetbeyoğlu, Priskos…,s.41-42; Thompson, s.114-115. 336 Thompson, s.224-228.

2. AVAR-BİZANS İLİŞKİLERİ

2.1. Avarların Menşei

Çin kaynaklarında “Juan-Juan” diye bilinen bir kavim olan Avarlar, Orta Asya’da bir süre Altay çevresindeki Türk boylarını hakimiyetleri altına alarak büyük bir devlet kurmuşlardı. Bu devletin sınırları M.S 400 yıllarında İrtiş nehrinden Korea’ya kadar uzanıyordu. 535’lerden sonra bunların hakim oldukları “Aşina” sülalesinden Bumin ve kardeşi İstemi idaresinde ayaklanan Türk boyları 552 yılında Avarların hakimiyetinden çıkarak Gök Türk Devleti’ni kurdular337

.

Çin kaynaklarının verdiği bilgilere göre bu olaydan sonra bunların bir kısmı Çin’e göç ederken bir kısmı da Batı’ya doğru göç ettiler. Batı’ya göç edenler Orta Avrupa’da Doğu Roma ile Frank Krallığı arasında, eski Hun, Sabir kalıntıları ve Ogur(Bulgar) gibi Türk kitlelerinin desteğiyle güçlü bir devlet kurdular. Yaklaşık üç asır boyunca(558-805) Avrupa siyasetine yön verdiler. Avarlar’ın menşei konusu bilim adamlarını oldukça uğraştıran zorlu konulardan birisi olmuştur. Bunun sebebi ise olaylara hem zaman hem de mekân bakımından en yakın olan Doğu Roma kaynaklarındaki birbirleri ile çelişkili bilgilerdir338

. Avarlar ile ilgili ilk bilgileri bize Roma tarihçisi Priskos339 başta olmak üzere yine başka bir Roma tarihçisi Theophylact

Sımocatta340

vermektedir. Sımocatta eserinde “Gerçek Avarlar” ve “Sahte Avarlar” olmak üzere iki ayrı topluluktan bahsetmiştir. Ona göre İdil boylarına gelen Avarlar,

337 Kurat,s.24;Ahmet Taşağıl, Gök-Türkler, TTK Yay., Ankara-2012, s.18;Orkun,s.151;Rasonyı,s.78. 338 Kafesoğlu,Türk Milli…s.151-152.

339 Priskos Orta Asya’da Juan-Juan’ların çökmesinden 100 yıl önce Batı Sibirya bölgesinde Avar kavminden bahsetmiştir. Eserde Avar adının geçtiği fragmanda şunlar anlatılmıştır: “…Aşağı yukarı bu sıralarda Saragur(Sarı Oğur) ve Onogurlar Doğu Romalılara elçiler gönderdiler. Bu kavimler Sabirler’le yapılan harp neticesinde meskun oldukları yerlerden çıkartılmışlardı ve komşu ülkelerin topraklarını istila etmişlerdi. Sabirler’i Abarlar(Avar) püskürtmüşlerdi. Abarlar’ı ise okyanus kıyısında oturan ve bir yandan denizden yükselen büyük buharlarla sislerin, diğer taraftan şimdiye kadar duyulmamış pek çok yırtıcı kuş(griffon)’un yaklaşmasından kaçan kavimler vatanlarından çıkartmışlardı ki, bu yırtıcı kuşların insan soyunu yiyip bitirmeden yok olmayacakları söylentisi vardı ve insanları paralıyorlardı. Bu felaketler neticesi hareketlenerek komşu ülkelere hücum ettiler. Bütün bu kavimler hücumun şiddetinden dolayı mukavemet edemeden bulundukları yerleri terk edip kaçıyorlardı. Öyleki yeni bir yurt arayan Saragurlar ilerlediler ve Acatir Hunları’na rastladılar. Onları harple yenerek tâbi kıldılar ve özellikle Romalılar’ın dostluğunu kazanmak maksadıyla elçiler yolladılar. İmparator elçileri iyi kabul etti ve hediyelerle memnun ederek geri gönderdi ”. Bkz. Ahmetbeyoğlu,Priskos…s.65-66.

340 Theophylact Sımocatta, “The History Of Theophylact Sımocatta”, (Translation Englısh, Mıchael and Mary Whıtby), Oxford Universty Press, 1997.

“Sahte Avarlar”dır. O dönemde Avar zannedilerek Doğu Roma’ya korku vermek isteyen Batı Türkistan ve Kuzey Kafkasya arası ve Don-Volga nehirleri dolaylarındaki Ogur boylarına komşu olarak yaşayan Doğu Romalılar tarafından kendilerine “Warkhon”(yani Var ve Hun) denilen kavimlerin var olduğu da bir gerçektir. Ancak 552 yılında Gök Türklerin baskısıyla Talas boylarından kalkarak İdil boylarına oradan da Kuzey Kafkas Don boylarına gelenler “Gerçek Avarlar”dır. Gök Türklerin bunları sıkı bir şekilde takip etmeleri ve iki kavim arasındaki düşmanlık ve savaşlar bunu ispat eden önemli bir unsurdur. Nitekim Batı Gök Türk hükümdarı İstemi Han, 576 yılında kendisine gelen Bizans elçisi Zemarchos’a Avarların Türk hakimiyetinden kaçtıklarını belirtmiştir. Böylece İstemi Han Avarların kimliklerini de aydınlatma konusunda bize yardımcı olmuştur341

.

Son dönemde yapılan ilmi çalışmalar ve arkeolojik buluntular sonucunda da Avrupa Avarlarının Türk olduğu kabul edilmiştir342

. Avar kavminin ismi Orhon kitabelerinde de görülmektedir. Thomsen ve Nemeth’e göre kitabelerde adı geçen “Apar” adlı kavmin Avarlar olduğu kuvvetli bir ihtimaldir. Nemeth, bu kavmin ismini “Abamak” fiilinden çıkarmıştır. Abamak, muhalefet etmek, karşı koymak, isyan etmek anlamına gelmektedir. Kaçmak fiilinden “Kaçar” adlı kabile ismi yapıldığı gibi bu fiilden de kavim ismi teşkil edilmiştir343. Yine Avar Hakanlığında kullanılan bazı Türk

idari makamlar Türkçe deyimlerle anıldığı gibi (Tudun,Yugruş, Tarhan, Boyar, Ban vs.) isimleri tarihe yazılmış Avar devlet adamları Türk menşeliydiler. Ünlü Avar Hanı Bayan’ın adı da Türkçe bir kelimedir. Bayan kelimesi Türkçe Bay(zengin) kökünden türemiş bir şahıs adı olup, yalnız Avarlar tarafından değil, Bulgar Türkleri arasında da çok yaygın kullanılmıştır344. 579 yılında İstanbul’a gelen bir Avar elçisinin ismi “Solah”

yani “Solak”tır. Menandros Protektor345

ise Koh adlı bir Avar isminden bahsetmiştir ki,

341 Kurat,s.24-25;Orkun, s. 151;R. Grousset, s.199;Kafesoğlu, Türk Milli…s.152;Taşağıl, s.33;İstemi Han “Avarlar kuş değiller, havada uçup Türk kılıçlarından kaçamazlar;balık değiller, suya dalıp derin sularda yok olamazlar; toprak yüzeyinde dolanıyorlar. Eftalitlerle işim bitince, Avarlara saldıracağım ve benim gücümden kaçamayacaklar” demiştir. Bkz. İsmail Mangaltepe, Bizans Kaynaklarında Türkler, Doğu Kütüphanesi Yay. İstanbul 2009, s.39;Hatice Palaz Erdemir, VI. Yüzyıl Bizans Kaynaklarına Göre Göktürk-Bizans İlişkileri, Arkeoloji ve Sanat Yay., İstanbul-2002, s.29.

342 Kafesoğlu, Türk Milli…s.153-154;İsmail Mangaltepe, “Avar Hakanı:Bayan ve Dönemi”, İslam Öncesinden Çağdaş Türk Dünyasına Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu’na Armağan, Doğu Kütüphanesi Yay., İstanbul-2008, s.167-168.

343 Sevda A. Süleymanova, “Kafkasya ve Avarlar”, Türkler Ansiklopedisi, C.II., s.675;Orkun, s.152. 344 Kafesoğlu, Türk Milli…s.153;Emıl Hersak, “Avarlar:Etnik Yaradılış Tarihlerine Bir Bakış”, Türkler

Ansiklopedisi,Yeni Türkiye Yay., C.II., Akara-2002, s.644;Rasonyı, s.79;L.Rasonyı, Tuna Köprüleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara-1984, s.7-8;Orkun, s.152.

345 Menandros eseri öncelikle Grekçe’den İngilizce’ye tercüme edilmiş daha sonra Türk tarihi ile ilgili kısımları da İsmail Mangaltepe tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Bkz.R.C. Blockley, The

bu isim de Türkçe “Gök” kelimesi ile aynıdır. Yine Frank salnamelerinde “Canizauci” veya “Camzauci” isimli bir Avar Hakanından bahsedilmiştir. Nemeth, bu ismi Kam+Sauçı diye tahlil etmiştir. Bilindiği gibi “Kam” Türklerde din adamları sınıfından, Sauçı da haberci peygamber demektir346

.

Avar Hakanlığının kurucularını ve hakim tabakasını, Asya içlerinden gelen ve güney Rusya düzlüklerinde karşılaştıkları Ogur boyları ile birlikte, aralarında Gök Türklerin siyasi genişlemesi sonucu baskı altında kalarak batıya çekilen bazı Moğol ve Alan gibi yabancı unsurların da bulunduğu Türk kütleleri oluşturmuştur347

. Avarlar Doğu Roma İmparatoru Justinianos’un (527-565) son zamanlarında önlerine Ogur ve Sabir ve diğer Hun topluluklarını katarak Avrupa’ya göç etmiş ve Doğu Romalılara Hunları hatırlatmışlardır. Onlar da tıpkı Hunlar gibi çeşitli kavimleri ve hayatla ilgili hiçbir sosyo-ekonomik ve kültürel bilgi ve deneyime sahip olmayan Slavları yanlarına alarak, parçalanan grupları birleştirerek hakimiyetleri altına alarak büyük bir devlet kurdular. Ortalama 250 yıl kadar Avrupa’nın siyasi tarihine yön verdiler348

. Nitekim Attila’nın Hunlarıyla aynı kaynaktan gelen Avarlar sadece görüntü olarak onlardan farklıydılar. Bu tek farkları ise sırtlarına kadar inen iki taraflı saç örgüleridir349

.

2.1.1. Avarlar’ın Avrupa’ya Gelmeleri

Doğu Roma İmparatoru Justinianus(527-565) zamanında Göktürk hakimiyetine girmek istemeyen Avarlar, iki yüz bin kişilik bir ordu ile batıya doğru hareket etmişlerdi. Yalnız aralarında Tarniah, Kotzager ve Zabender isimli üç kabile eski yurtlarında kalmışlardı350. Bu sırada İmparator Justinianus tarafından başlatılan seferler

başarıyla sonuçlanmıştı. Doğu Roma bir taraftan 534 yılında Kuzey Afrika’daki Vandalları hakimiyeti altına almış, bir taraftan da 534-552 yıllarında İtalya’daki Ostrogotların devletini ortadan kaldırmıştı. Ancak İran’a karşı üstünlük elde edilememiş, yirmi yıl boyunca süren savaşlar Doğu Roma İmparatorluğu’nu yorgun

History of Menader The Guardsman, Liverpool 1985; İsmail Mangaltepe, Bizans Kaynaklarında Türkler, Doğu Kütüphanesi Yay. İstanbul 2009.

346 Rasonyı,s.79;Orkun, s.152. 347 Kafesoğlu, Türk Milli…s.153.

348 Michael Whitby, Essential Histories Rome at War AD 293-696, Osprey Publıshıng,2002,s.25; Yusuf Hamzaoğlu, “Slovenya’da Avar İzleri ”, Türkler Ansiklopedisi, C.II, Yeni Türkiye Yay., Ankara- 2002, s.688.

349 R. Grousset, s.199;Hersak, s.644;İsmail Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı:626 İstanbul Muhasarası”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, S.10, 2006, s.1;Balkanlar El Kitabı, C.I, (Çev., Osman Karatay-Bilgehan A. Gökdağ),KaraM Vadi Yay.,Ankara-2006,s.87.

düşürmüştü351. Bir de Karadeniz’in kuzeyinde Hunlardan arta kalan topluluklar yani

Kutrigur Bulgarları352

ve Slavlar Doğu Roma’nın Balkan topraklarını huzursuz

etmekteydi353. Tam bu sırada “Kavimler Kapısı”ndan Avarların gelmesi Doğu Roma tarafından öğrenildi ve tedbirler alınmaya çalışıldı354.

Avarlar’ın Batı’ya hareketi nedeniyle Sabirler önlerinden kaçmaya mecbur olmuşlar, onlar da Saragur ve Onogurları yerlerinden oynatmışlardı. Avarlar, bundan sonra ilerledikleri bölgelerde her temas ettikleri kavim üzerinde önemli tesirler bırakmışlardı355.

558 yılında “Hakan” ünvanı alan Bayan356, Kuzey Kafkasya’da

351 Prokopius, Bizans’ın Gizli Tarihi,(Çev., Orhan Duru), Türkiye İş Bankası Yay.,İstanbul-2005, s.115. 352 Kutrigur Bulgarlarına karşı Doğu Roma yine ünlü politikalarından biri olan düşmanlarını birbirine

kırdırma yolunu deneyerek Utrigur Bulgarlarını kullanmaya çalışmıştır. Bu nedenle İmparator Justinianos Utigurların lideri Sandilkh’e baskı uygulayarak onu Kutrigur lideri Zabergan’a karşı savaşması için ikna etmeye çalışmıştır. Ayrıca ona eğer Kutrigurları yok ederse Kutrigurlara ödenen verginin hepsini vereceğini söylemiştir. Ancak Sandilkh soydaşlarını ortadan kaldırmanın kötü ve uygunsuz bir davranış olduğunu söyleyerek “… çünkü onlar sadece bizim dilimizi konuşmuyor, bizim gibi çadırlarda yaşamıyor, bizim gibi giyinmiyor ve bizim gibi yaşamıyorlar, onlar aynı zamanda başka liderleri takip etseler bile, bizim akrabalarımızdır. Ne var ki, Kutrigurları Atlarından yoksun bırakacağız ve onların sahibi biz olacağız, böylelikle binekleri olmadan Romalıları talan edemeyecekler” demiş ve Doğu Romalıların bu oyunlarına alet olmayacağını bildirmiştir. Bkz. R.C Blockley, The History of Menader The Guardsman, Liverpool-1985, s.43;Mangaltepe, Menandros Protektor… s.38-39.

353 J.B Bury, History of the Later Roman Empıre from the death of Theodosius I to the death of Justinian, Volume II, St. Martins Press, Newyork-1923,s.156-159.

354 Kurat, s.25-26.

355 Rasonyı, Tuna Köprüleri, s.7;Bkz. Harita 3.Berktay, s.78.

356 Bayan Han’ın hüküm sürdüğü dönem ile ilgili çeşitli görüş ayrılıkları vardır. Bir çok tarihçi Bayan Han dönemi ile ilgili farklı tarihler vermiştir. Mesela Gyula Moravcsik, 568-582 yılları arasında hüküm sürdüğünü belirtirken, J.B Bury ise 558 yılında Avar Hanı’nın Kandik olduğunu söyler ki Doğu Romalı tarihçi Menandros Protektor’un verdiği bilgilere göre de Kandik Han değil Doğu Roma’ya gönderilen bir Avar elçisidir. Z. V. Togan ise 626 yılında İran ile İstanbul kuşatması ittifakının Bayan Han tarafından yapıldığını kaydeder. A.N Kurat ise Avarların İmparator Justinianos’a(527-565) elçi göndermelerinin tarihini 562 olarak kaydetmiştir. Bu bilgiden hareket edilirse Bayan Han’ın hükümdarlığının başlangıcı 558 yılından sonradır. Ancak 565’te Justinianos’un ölümünden önce olduğu söylenebilir. Ancak kesin olarak Hakanlığa ne zaman geçtiği ve ne kadar süre hüküm sürdüğü bilinememektedir. Ancak Menandros Protektor’un eserinde 582 yılı Sirmium kuatması sırasında halâ Bayan Han’ın isminin zikredilmesine bakılırsa bu tarihe kadar hüküm sürdüğü kesindir. Sirmium kuşatmasından sonra yapılan Avar-Doğu Roma Antlaşması(14 Ağustos 582), iki yıl kadar yürürlükte kalmıştır. Ancak Avarlar’ın saldırıya geçmesi üzerine anlaşma bozulmuştur. Bunun üzerine Doğu Roma elçileri Han’ın huzuruna gelerek onu ikna etmeye ve barışı sağlamaya çalışmışlardır. Antlaşmanın iki yıl sürdüğünü hesap edersek elçilerin gelişi 584-585 yıllarına tesadüf etmektedir. Elçilerin Avar Hanı’na İmparatorun, Han’ın atalarına karşı göstermiş olduğu hoşgörüden bahsetmiştir. Bu konuşmalara bakılırsa tahtta bulunan Han Bayan değil, bir başkasıdır. Çünkü elçilerin Han’a kendisinden öncekilere duyulan hoşgörüden bahsetmesi Han’ın yakın zamanda değiştiğini göstermektedir. Bu bilgilerden hareketle ortalama bir dönem belirleyecek olursak Bayan Han’ın 558-583 yılları arasında bir tarihte hüküm sürmüş olduğu söylenebilir. Bkz. Mangaltepe, Avar Hakanı…,s.170-175;Blockley, The History of Menader…, s.241-243;Mangaltepe, Menandros Protektor… s.41;J.B Bury,II, s.166;Zeki Velidî Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Enderun Yay., İstanbul-1981,s.155;Kurat,s.28; Denis Sinor, Erken İç Asya Tarihi, İletişim Yay., İstanbul-2000, s.286.

öncelikle Zaros(Sarasios) adlı Alan357

kralına başvurarak kendisini Doğu Roma İmparatoru ile tanıştırmasını, dostane ilişkiler kurulması konusunda yardımcı olmasını istemişti358. Zaros aracılığıyla İmparatorun yakın akrabası olan Lazica(Lazika)359

valisi Jüstin ile temasa geçildi. Zaros, Avarların Doğu Romalılar ile dostane ilişkiler kurmak istediğini belirtti. Jüstin bu durumu İmparator Justinianus’a iletince İmparator Avarların bir elçilik heyetini kabul etmeye razı oldu. Bundan kısa bir süre sonra Avarların elçisi Kandik heyetiyle beraber İstanbul’a gelmiştir(558)360. Akdeniz dünyasının dış çevresine

dolayısıyla Doğu Roma’nın ilgi alanında olan bölgelerde bir şekilde siyasi bir vücut bulan topluluklar, güç ve kuvvetlerini ispatlayan faaliyetlerin ardından İstanbul’a elçi gönderirlerdi. Avarlar da aynı şekilde 558 yılında İstanbul’a elçilik heyeti gönderdiler. Bu heyet İstanbul’da büyük bir ilgi ile karşılanmıştı. Elbiseleri ve dilleri ile Hunlara benzeyen Avarların uzun ve örgülü saçları karşısında halk sokaklara birikmiş ve şaşkın kalmıştı361. Avar elçisi Kandik, Doğu Roma’ya dostluk teklif etmiş, eğer kendilerine

arazi verilirse, yıllık ödeme yapılırsa ve değerli hediyeler verilirse onlarla dostça geçineceklerini söylemişti362. İmparator ise elçiye değerli hediyeler vererek Avar

Hanı’na Valentin363

isimli elçisi ile kısa bir süre içinde cevap vereceğini bildirmişti. İmparatorun asıl niyeti Balkanlar’da Bulgarlar’a ve Slavlar’a karşı onların askeri gücünden faydalanmaktı364.

Bir süre sonra söz verildiği gibi Valentin Avar Hanı’na gönderilmiştir. Valentin, İmparatorun yıllık vergi ödeyeceğini ancak Avarların da Doğu Roma’nın düşmanlarına karşı savaşlar yapmasını talep ettiğini bildirmişti. Böylece

357 Bu dönemde Alanlar Kafkas Dağları’nın kuzey batı kısımlarında yaşıyorlardı. Bunlar daha önce Hun baskısından etkilenmeyen ve batıya göç etmeyen Alanlar’dı. Burada Lazica(Lazika) bölgesinden dolayı da Doğu Roma ile ilişkileri vardı. Bkz. Blockley, The History of Menader…, s.49;Mangaltepe, Menandros Protektor… s.40; İsmail Mangaltepe, “VI. Yüzyılın İkinci Yarısında Avar-Bizans Münasebetleri”, (Prof. Dr. Işın Demirkent Anısına), Dünya Yay., İstanbul-Şubat 2008, s.3.

358 Orkun, s.153.

359 Türkiye’nin Kuzey Doğusunda Gürcistan’da Kolhis(Colchis) olarak bilinen bölge. Bkz. Mangaltepe, Menandros Protektor… s.41.

360 J.B Bury, II, s.166. 361 Balkanlar El Kitabı, s.87.

362 Blockley, The History of Menader…,s.49;Mangaltepe, Menandros Protektor…,s.41; J.B Bury, II, s.166;Edvard Gıbbon, Roma İmpparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi, C.V, (Çev., Asım Baltacıgil), Arkeoloji ve Sanat Yay., İstanbul-1995, s.200-201.

363 Valentin muhtemelen Doğu Roma’da önemli bir askeri görevde bulunan önemli bir şahıstı. Zira