• Sonuç bulunamadı

Bu durum karşısında Doğu Romalılar ise hemen savunma hazırlıklarına başlamışlardı. O sırada İran ile savaş halinde olan İmparator ise karşısında bulunan İran ordusunu bırakamadığı için müttefik arayıp duruyordu. Bu sırada İran ordusu Boğaziçi sahillerine kadar gelmiş, karargâh kurmuştu. 29 Haziran 626 tarihinde 30.000 kişi olduğu tahmin edilen Avar öncü birlikleri Trakya’dan Edirne’ye oradan da Uzun Sur’a kadar gelmişlerdi516. Burada kendilerini gösterdikten sonra on gün boyunca yani 8

Temmuza kadar Marmara Denizi yakınlarında Melanthias bölgesinde beklediler.

514 L. Rasonyı’nin aktardığına göre, Efes Piskoposu Suriyeli Johannes Slavlarla ilgili olarak şunları nakletmiştir: “eskiden ormanları içinden çıkmaya cesaret edemeyen İslavlar artık Avarlarla birlikte savaşa katılıyorlar, altınları, gümüşleri ve at sürüleri var”. Bkz. Rasonyı, s.80.

515 The Chronicle of Theophanes, s.21-22;Kafesoğlu, Türk Milli…s.154;Bkz. Harita 4. Berktay,s.82. 516 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.9; Michael Whitby,s.61.

Avarların bu hareketi Doğu Romalıları yanıltmak için yapılmış bir plandı. Birkaç gün sonra garnizonda kuvvetli bir savaş sürerken kuvvetli bir Avar gücü Galata’ya gönderilmiştir. Avarlar Galata’ya ulaştıklarını İranlılara ateş yakarak bildirmişlerdir. Nitekim Avarların gittiğini zanneden Doğu Roma orduları surlardan çıktıktan sonra aniden Avar ordusuyla karşılaşmış ve büyük zayiat vermişlerdir. Bunun üzerine uzun bir aradan sonra ilk defa bu kadar büyük bir korkuyla karşı karşıya kalan Doğu Romalılar diplomatik yollarla anlaşabilmek üzere Athanasius’u elçi olarak Avarlara göndermişlerdi517. Edirne civarında Avar Hanı Roma elçisi Athanasius’u İstanbul’a

göndererek “Buradan daha ileri gitmemem için bana ne verirler” demişti. Bir süre sonra Avar Han’ına gelen cevapta Doğu Romalılar “Avarların dostu olan Romalılar merkezi hükümete yaklaşmamalarını” tavsiye ediyorlardı. Bu cevaba kızan Han ise elçiye şu sözleri söylemişti: “Defol git! Kendilerine de ki her şeylerini elime versinler, aksi takdirde şehirlerini yıkar, halkı da esir alır götürürüm”518

.

Avar yardımcı birlikleri de Melanthias taraflarında kaldığı süre boyunca zaman zaman şehre keşif devriyeleri de çıkarmışlardır. Bu sırada şehirde bulunan Patricius Bonus şehir savunmasını güçlendirmeye çalışırken, Patrik Sergios da halkı manen güçlendirerek savunmaya katılımı sağlamaya çalışıyordu519. Asıl Avar ordusu ise

eşyaları çok olduğu için yavaş yavaş bu taraflara doğru hareket etmişti. Denizde de savaşacaklarını bilen Avarlar arabalara kayıklarını ve gemilerini yüklemişlerdi. Bu sırada Avarların yardımcı birlikleri Melanthias karargâhındayken bir gün şehrin süvari birlikleri yem tedarik etmek için dışarı çıkmışlar, Avarlar da hemen üzerlerine hücum ederek onları püskürtmüşlerdi. Bu küçük zaferden cesaret alan Avarlar karargâhı terk ederek Boğaziçi sahillerine gelmişler, gece karşıda bulunan İran ordusuna ateşle işaret vermeye başlamışlar, karşı taraftan da aynen cevap almışlardı520

.

Avar Han’ının asıl ordusu ise nihayet 27 Temmuz’da İstanbul surları önüne gelmiş ve 31 Temmuz’da Propontis(Marmara Denizi)’den Keras(Haliç) körfezine kadar olan surların haricinde bulunan alanı işgal etmişlerdi. Saldırı için seçilen zaman oldukça isabetliydi. 447 yılındaki depremde ağır hasar gören Marmara denizindeki surlar, tamir edilse de yeterli olmamıştı. Ancak bir taraftan da bütün şehir halkı surların güçlendirilmesine yardım ediyordu. Bu Avar ordusunda aynı zamanda Bulgarlar,

517 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.9-10. 518 Orkun, s.174-175.

519 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.10.

Slavlar ve başka kavimler de bulunuyordu. İstanbul önünde çabuk bir zafer elde etmeyi hedefleyen Avar Hanı çok sınırlı miktarda erzak getirmişti. Bu ihmali nedeniyle Avar Hanı operasyonlarını hızlı bir şekilde yapmaya çalışmış, zamanı gelmeden kesin saldırıyı yapmaya kalkıştığı için başarıya ulaşamamıştır521

.

Avar Hanı kuşatma için getirdiği malzemeleri yerleştirmiş, gemilerine güvenli bir yer bulmuş, merkeze kendi idaresindeki Avarları, sol cenaha da Slavları almıştı. Ayrıca on iki büyük kule yapılmıştı ki bu kuleler şehrin surları ile aynı yükseklikteydi. Kulelerin ve hücum makinelerinin ateşe karşı korunması için de üzerleri derilerle kaplanmıştı. Avar Hanı, Doğu Romalıların üç sıra kürekli büyük savaş gemilerini görünce buna karşı kendi gemileriyle hareket etmenin mümkün olmadığını anlamış, büyük gemilerin hücumundan korunmak için gemilerini Barbyss nehri civarına getirmişti. Avarlar ilk hücumlarını Altınkapı taraflarına yapmışlar ama şehirden kuvvetli bir mukavemet görmüşlerdi. 31 Temmuz’da başlayan kuşatma beş gün sürmüş, on iki tekerlekli kule, duvar delmeye yarayan aletler ve birçok makine etrafa dehşet saçmıştı. Duvarlar delinince Avarlar da bu deliklerden ok yağmuruna başlıyorlardı. Doğu Romalılar sık sık kaleden çıkarak hücum ediyorlar, Avarların aletlerini tahrip ederek, kulelerini yıkmaya çalışıyorlardı. Doğu Roma Kumandanı Bonus daha fazla kan dökülmesini engellemek için Avar Han’ına defalarca yıllık vergiyi alarak geri çekilmesini söylemiş, Han ise bunu kabul etmeyerek şehrin teslim edilmesini istemişti522

.

2 Ağustos 626’da Avar Hanı müzakere için Doğu Romalılardan elçi gönderilmesini istemişti. Bunun üzerine yapılan toplantının ardından Doğu Roma beş kişilik bir elçilik heyeti göndermeye karar vermişti. Bu heyette Patrik Sergios, Athanasios, Theodosos, Theodoros Synkellos ve Commerkiaros’lu Theodoras gibi yüksek rütbeli memurlar vardı523. Bu görüşme sırasında Avar Han’ının yanında civar

çadırlardan gelen üç İran’lı Han’ın yanına oturtulmasına rağmen Doğu Roma elçileri ayakta bırakılmıştı. Avar Hanı, Doğu Romalı elçilere İranlıların Asya taraflarına hakim olduklarını dolayısıyla İmparatorun şehre giremeyeceğini, bunun için bir an önce şehri teslim ederlerse canlarına dokunulmayacağını söylemiş, Doğu Romalılar ise şehri teslim etmeyeceklerini söylediler. Bunun üzerine Avar Hanı “balık gibi yüzerek veya kuş gibi uçarak kaçsanız da sizleri yakalayacağım” tehdidinde bulundu. Doğu Romalılar Avar

521 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.11-12.

522 Orkun, s.176; Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.12-13. 523 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.15.

Han’ının bu sözleri karşısında ona tek verebilecekleri şeyin para olduğunu söylediler ve geri döndüler. Olanları Doğu Romalı komutanlara anlatan elçilik heyeti Avar Han’ının kararlı olduğunu ve savunmanın zorlu geçeceğini bildirdi524

.

Avar Han’ının huzuruna çıkanların hepsi aralarında geçen konuşmalardan dolayı üzgün ve kaygılıydı. İran birliklerinin geçişine karşı Boğaz’daki birliklerin arttırılmasına karar verildi. Ertesi akşam Doğu Romalılar gemilerle geri dönen İranlıları beklemişler, bunları tutarak birinin başını, diğerinin ellerini keserek arkadaşının başını ve kendi ellerini boynuna asıp Avar Han’ına geri göndermişlerdi. Üçüncüsünü de İran ordusunun gözü önünde keserek makinelerle karşıdaki İran taburuna bir yazı eşliğinde atmışlardı. Bu yazıda: “Avar Hanı ile anlaştık, elçilerinizi Han bize teslim etti. Birisini gönderiyoruz, diğerlerini de düşünmeyiniz” demişlerdi525

.

Bütün bunlara rağmen Avar Han’ı, şehirden iki saat mesafede olan Khelai adlı küçük bir körfeze gemilerini getirterek Pazar günü sabah, ilk gemiye de kendisi binerek, yardımcı İran kuvvetlerinin karşıya geçmesine nezaret etmek istemişti. Ancak bunları duyan Doğu Romalılar, Avar gemileri ilerler ilerlemez üzerlerine hücum ederek bu gemileri batırmaya başlamışlar, bunun üzerine kalan gemiler de geri çekilmeye başlamıştı. Bu olaylar üzerine yeni hazırlanan plana göre ise gece şehrin Blacherna ve İskele tarafına düşen kısmına Barbyss nehrinden gemilerle hareket ederek hücum etmeyi düşünmüştür. Fakat Doğu Romalılar durumdan şüphelenmiş, Bonus, gemilere körfezin iki tarafına dizilmelerini emretmiş ve Blacherna körfezi girişine kuvvetler yerleştirmişti. Askerlerin harekete geçmesine işaret olarak ise St. Nicolaus kilisesinin balkonundan meşale yakılacaktı. Avarlar için de plan gereğince hareket etmek üzere Blacherna tepesinde ateş ile işaret verilecekti. Doğu Romalıların ateş işaretini kendi işaretleri sanan Avarlar gemileriyle hareket etmişler fakat müthiş bir ok yağmuru altında kalmışlardı. Bu sırada Doğu Roma gemileri de bulundukları yerlerden çıkarak Avar gemilerine hücum etmiş gemileri batırmış, karanlıkta suda yüzmeye çalışan Avarları öldürmeye başlamışlardı. Dolayısıyla Avarlar oldukça fazla kayıp vermişlerdi. Böylece kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. 8 Ağustos Cuma günü sabaha karşı Avar askeri birlikleri de geri çekildi. Güneş doğduğunda surların önünde tek bir asker kalmamıştı ve İstanbul alevler ve dumanlar içinde kalmıştı. Savaşın kaybedilmesinin asıl sebebi Doğu

524 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.15-16;Orkun, s.176-177. 525 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.16;Orkun, s.177;

Roma’nın üstün donanması karşısında Avarların donanma yetersizliği526

olmasına rağmen Avar Han’ı erzak yetersizliği nedeniyle geri çekildiğini ama en kısa zamanda geri döneceğini bildirdi527

.

Avarları geri çekildiğini gören İran ordusu da Kadıköy’den çekilerek Suriye’ye doğru hareket etmiştir. Bu kuşatma her ne kadar İran ile ittifak halinde yapılsa da İran ordularının sembolik ve az sayıda katılımı onları neredeyse kuşatmayı izleyici konumuna getirmiştir. Dolayısıyla kuşatma Avar Hanı’nın eseriydi denilebilir. Han’ın geri çekilme nedenlerinden biri de İmparator’un kardeşi Theodoros’un İranlılara karşı büyük bir zafer kazandığını haber almasıdır528

.

Büyük bir Avar ordusunun yaptığı bu on günlük kuşatma Doğu Romalıların zihinlerinde silinmez bir iz bırakmıştır. İstanbul böylece kurtulmuş ve bunun üzerine büyük bir tören yapılmıştır. Hatta bu törenin yapıldığı gün daha sonra dini tören olarak devam etmiştir. Büyük perhizin beşinci haftası Cuma günü bugünün hatırası olarak yapılacak tören günü tayin edilmişti529

.

2.3.5. Avar İmparatorluğu’nun Çöküşü

Doğu Roma, İran’a karşı galip gelince, İmparator Heraklius 14 Eylül 628 tarihinde dört beyaz filin çektiği araba ile İstanbul’a girmişti. Ancak Arabistan’da Hz. Muhammed’in halefleri Suriye, Mezopatamya ve Filistin’e hücum etmişler, 637’de Kudüs, 639’da Menphis ve İskenderiye Arapların eline düşmüş, Doğu Roma mağlup olmuştu. Bütün bu başarısızlıklardan sonra İmparatorluğun başına bir de Avar gailesi açmak istemeyen İmparator meseleyi diplomatik yollardan çözmeye karar vermişti. Dolayısıyla Avarlara tâbi olan ve olmayan diğer küçük kavimleri Avarlara karşı hareket ettirip bunları zayıflatma politikasını takip etmiş ve bunda başarılı olmuştu530

.

526 Kafesoğlu, Türk Milli…s.154;Sinor, s.292. 527 Orkun, s.177-178.

528 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.16-21;Kafesoğlu, Türk Milli…s.154.

529 Doğu Roma’lı yazarlar Avarlara karşı elde edilen bu başarının kiliyse ait olduğunu kabul ederler. Özellikle bu zaferin Hırıstiyanlığın, kutsallarının ve sembollerinin ortaya koyduğu mucizeler sayesinde olduğuna inanırlar. Böylece toplumsal hafızanın maneviyatını diri tutmaya çalışırlar. Kuşatma anlatılırken Hıristiyanlığın galip geldiğini söylerler. Bu sebeplerle bugünün anısına ilahiler bestelenmiştir. Bu şekilde Yunan kilisesi, İstanbul’un mucizevi kurtuluşunu hafızalardan silmemeye çalışmaktadır. Kuşatma sırasında da halkın manevi duygularını kuvvetlendirebilmek amacıyla din adamları konuşmalar yaparak moralleri diri tutmaya çalışmışlardır. Veliaht İmparator Constantin ve patrikler her gece Meryem Ana kilisesinde dua etmişlerdir. Dolayısıyla Doğu Romalılar İstanbul’un Avarlardan kurtuluşunu Meryem Ana’ya atfederler. Bkz. Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.4-5, 23-24;Kafesoğlu, Türk Milli…s.155;Orkun, s.178;Sinor, s.292.

Avarların Slavlara karşı yaptığı muameleden dolayı öncelikle bir Slav kabilesi sonra da Vend’ler Karinthia vadilerinde isyan ederek Avarlardan ayrılmışlardı. Vend’ler daha önce silahsız ve lidersiz olduklarından Avarlara tâbi olmaya mecbur olmuşlardı. Ancak Galya’lı bir asker bunların başına geçerek Avarları mağlup etmiş ve sonunda Vend’ler Samo adlı bu askeri kendilerine kral tayin etmişlerdi. Heraklius bu fırsatı kaçırmayarak Samo ile ittifak yapmıştı. Fakat çok geçmeden Austrasia Franklarıyla aralarında bir sorun ortaya çıkmıştı. 630 yılında Samo’nun ülkesinde bir Frank ticaret kervanı soyulmuş ve tüccarlar da katledilmişti. Bunun için Frank Kralı Dagobert özür istemiş ancak savaş yapılmıştı. Samo, Franklara karşı birkaç defa savaşarak galip gelmişti531

.

630’lu yıllarda Avar Hanı vefat etmişti. Bunun üzerine Bulgar Kralı Kuvrat, Avarlarla hanlığın birleşmesini istemişler, hanlığın değişerek bir defa da Bulgarlardan olmasını talep etmişlerdi. Avarlar buna razı olmayınca aralarında savaş çıkmış ve Avarlar galip gelmişti. Bunun üzerine Pannonia Bulgarları arasında on bin Bulgar, Avarlardan kaçarak Austrasia Franklarına iltica etmişle, kral Dagobert de bunları Bavyera’ya yerleştirmişti. Fakat bir süre sonra gizli bir karar vermiş, bir gece aniden Bulgarların üzerine hücum ederek onları katlettirmişti. Bulgarlardan yalnız yedi yüz kişi kurtularak Karinthia Vend’lerine kaçabilmişti532. Bulgar kralı Kuvrat bütün bunlara

Avarların sebeb olduğunu düşünerek, intikam almak amacıyla Doğu Roma İmparatoruna ittifak teklif etmiş ve İmparator tarafından kendisine “Patricius” rütbesi verilmişti533

.

Bundan sonra Heraklius, Oder ve Vistül sahillerinde oturan Hırvatları Tuna’nın güneyine yerleştirmiş, Hırvatlar birkaç yıl içinde Avarlarla savaşarak Dalmaçya’yı işgal etmeyi başarmışlardı. Bunu takiben Lausitz ve Meissen havalisine yayılmış olan Vend kabilelerinden oluşan Sırp’lara İmparator, Yukarı Moesia, Dacia Dardania’yı, Dyrrachium’a ve Epirus ortalarına kadar uzanan araziyi vermiş bu suretle bugünkü Sırbistan ve Bosna teşekkül etmişti534

.

Bulgar kralı Kuvrat vefat ettikten sonra oğlu Asparuh kendi kabilesiyle Tuna taraflarında bir tarafı bataklıklar diğer tarafı da sarp kayalıklarla çevrili araziye çekilmiştir. Buradan bazen Avarlara bazen Doğu Romalılara hücum ederek Tuna’yı

531 Orkun, s.179.

532 Balkanlar El Kitabı, s.92. 533 Sinor, s.293;Orkun, s.179. 534 Orkun, s.180.

geçmiş ve Varna’yı işgal etmişti. Asparuh burada Ant, Sloven ve sair Slavları kendi hakimiyetine alarak bugün kü Bulgaristan’ın temelini atmıştı535

.

Avarların 626 yılında yaptıkları İstanbul kuşatması ve mağlubiyetleri onların çözülmesinin bir başlangıcı olmuştur. Pannonia ve Tuna havzasında 50 yıldan fazla hüküm süren devletin gücü azalmaya başlamıştır. Balkanlara Avarların yardımıyla yerleşen Slavlar bu tarihi olaydan sonra günümüze kadar gelen kesin bir yerleşmeyi elde etmişler ve Balkanlar’daki demografik sorun çözümlenmeye ve kavimler daha hızlı ayrışmaya başlamıştır. Dolayısıyla günümüz Orta ve Doğu Avrupa’nın etnik haritasının çizilmesinde Avarlar önemli bir rol oynamışlardır536

.

Doğu Roma İmparatoru Heraklius, Avarlara karşı izlemiş olduğu politikada tamamen muvaffak olmuştu. Böylece Doğu Roma İmparatorluğu üzerinden Avar tehdidi kalkmıştı. Artık Avarlar ile Doğu Romalılar sınır komşusu değildi. Avarlar ile Doğu Roma arasına yerleşen kavimler Avarlar ile Doğu Roma arasında sağlam bir tampon bölge oluşturarak Avarların Doğu Roma’ya saldırmasına engel oluyordu537

. Bu olaylardan sonra Heraklius iktidarı daha da güçlenmişti. İstanbul kuşatmasının başarısızlığı Heraklius’a önemli kazanımlar olarak geri dönmüş ve Heraklius dönemi Doğu Roma tarihinde parlak bir devir olarak yazılmıştır538

.

Avarlara bağlı olarak yaşan Slav, Bulgar ve diğer kavimler arasında başlayan huzursuzluklar ve iç ayaklanmalar nedeniyle Avarlar artık bulundukları bölgede eskisi gibi rahat hareket edememişlerdir. Yani Balkanlar’daki Avar hakimiyeti gerilemeye başlamıştır539. Slav kabileleri bağımsızlıklarını ilan etmişler, Tuna havzasında da Bulgar

İmparatorluğu güçleninceye kadar düzensizlik ve otorite boşluğu başlamıştır. Nitekim Avarlar Tuna ve Sava nehri arasındaki bölgeleri Slavlara Valachie(Eflak) ve Bulgar bölgelerini Bulgarlara bırakmak zorunda kalmıştır. Avarlar daha sonraki dönemlerde Frank etki ve nüfuzu olan bölgelerde etkin rol oynamaya çalışmışlardır. Ancak Frank kralı Şarlman Avar meselesini kökünden çözmeye karar vererek 791 yılında sekiz yıl sürecek olan büyük bir savaş başlatmıştır. Bu savaşlara Avarların kendi iç mücadeleleri de eklenince çöküş büyük ölçüde hızlanmış ve devlet ortadan kalkmıştır. VIII. Yüzyıla

535 Orkun, s.180.

536 Rasonyı, s.83-84;Hamzaoğlu,s.688. 537 Orkun, s.180.

538 Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.23. 539 Michael Whitby,s.84.

kadar Macaristan topraklarında varlıklarını devam ettirmeye çalışan Avarlar zaman içinde bölgedeki halklar içinde eridiler540

.

2.3.6. Doğu Roma’nın Avarları Hıristiyanlaştırma Politikaları

Avarlar arasında Hıristiyanlığı yaymak için541

Doğu Roma tarafından uzun süre herhangi bir teşebbüste bulunulmamıştır. Çünkü Hun ve Avarların etrafa saldığı korku nedeniyle bunlar arasında Hıristiyanlığı yayma görevini kimse üzerine alamamıştır. Nihayet Poitiers’da rahip olan Emerammus Avarlara Hıristiyanlığı kabul ettirmek için 649 yılında gemiyle Bavyera’nın payitahtı olan Regensburg’a gelmişti. Ancak Avarların putperest kalmasını kendi menfaatlerine uygun gören Bavyeralılar buna engel olmaya çalıştılar. Zaten kendileri de Hıristiyanlığı üzerlerinden atmak istiyorlarken Avarların da Hıristiyan olmalarına ve bu suretle Fransızların idaresine geçmelerine izin veremezlerdi. Bu nedenle öncelikler rahibe Avarlar arasına gitmemesini söylemişler daha sonra da onu esir alarak alıkoymuşlardı. Üç yıllık esaretten sonra rahip yola çıkmış ise de Bavyera prensi Theodor’un oğlu Lambert tarafından öldürülmüştü542

.

İkinci teşebbüs ise Worms Piskoposu Rupert tarafından 696 yılında gerçekleştirilmişti. Rupert, Regensburg’a gelmiş oradan Tuna ve sonra Sava’ya kadar gelerek oradan da Hunnia içlerine hareket edebilmişti. Avarlar Rupert’e dokunmamışlar, o da istediği gibi dini propagandalarına devam etmişti. Buradan da Slavlar’ın içlerinde propaganda yapmak için Laureacum şehrine gitmişti. Ancak Avarlar Hıristiyan dini ile beraber Frank nüfuzunun içlerine girdiğini görünce hemen Hıristiyanlığı terk ederek eski milli dinlerine dönmüşler ve Laureacum şehrine hücum etmişlerdi. Piskopos çok zor şartlar altında şehirden kaçabilmiş, şehir Avarların eline düşmüş ve özellikle kilise ve dini mahallerin hepsi tahrip edilmişti543

.

540 Kafesoğlu, Türk Milli Kül…s.155-156;Mangaltepe, “Avar Tarihinin En Önemli Savaşı…”, s.22- 23;Hersak, s.654; Doğu Roma İmparatoru Konstantinos Porphyrogennetos 950 yılında yazdığı eserinde Sava’nın ötesindeki Hırvat arazisinde o devirlerde Avarların yaşadığını kaydetmiştir. Konstantinos muhtemelen bu sözleriyle Avar Kağanlığı’nı değil, küçük bir grup Avar’ı kastetmiştir. Şöyleki bu bilgileri verirken Hırvatistan’da hâlâ Avarların olduğunu ve görünüşlerinden onların Avar olduğunun kesin olduğunu belirtmiştir. Bkz. Constantıne Porphyrogenıtus De Admınıstrando Imperıo, (Greek Text Edıted by Gyula Moravcsık, Englısh Translatıon by R.J.H. Jenkıns), Harvard University, Washington-1967, s.30.

541 Doğu Roma diplomasisi istilacı kavimlere karşı hem aldığı askeri tedbirler hem de para ve hediyeler dağıtarak, düşmanlarını birbirinden ayırarak ve onları birbirine kırdırarak nüfuz ve itibarını sağlamaya çalışıyordu. Bunun yanında din propagandasıyla da bu kavimleri nüfuzuna almaya çalışıyordu. Bu nedenle Hıristiyanlığı Karadeniz kıyılarından Habeşistan’a kadar götüre din heyetleri Orta Çağ’da Doğu Roma diplomasisinin en belirgen vasıflarından biriydi. Bkz. Dıehl, s.40.

542 Orkun, s.182. 543 Orkun, s.182-183.

3. BULGAR-BİZANS İLİŞKİLERİ

3.1. Bulgarların Menşei

Bulgarların menşei ile ilgili yapılan çalışmalarda onların Tatar, Slav, Fin, Fin- Ogur gibi kavimlerden oldukları iddia edilmiştir544.

Ancak ilk olarak 1882 yılında A. Vambery tarafından Bulgarlar’ın Türk olduğu görüşü ortaya atılmıştır. Bu görüş Bulgaristan’da arkeolojik kazılar ve sanat tarihi araştırmaları yapan G. Feher545, Türk

filolojisi uzmanı Gyula Nemeth546

ve Laszlo Rasonyı547’nin dil araştırmaları sonucunda kesinlik kazanmıştır. Bu bilgi daha sonra bir çok tanınmış dilci ve epigrafist tarafından da onaylanmıştır548

.

Bulgar adı ilk defa Doğu Roma İmparatoru Zenon(474-491)’un Doğu Gotlarına karşı kendine askeri destek sağlamak için 482’de yardımlarına başvurduğu Karadeniz’in kuzey-batı kıyılarında oturan Bulgar bir topluluğu göstermesi üzerine ortaya çıkmıştır549. Bulgar kelimesi Türkçe’den başka hiçbir dilde izah edilmemiştir.

Türkçe’de ise bulgamak yani karışmak, karıştırılmak, karışmış olmak anlamına gelmektedir550.

Türk kavimleri tarihi ile ilgili mevcut bütün Doğu Roma kaynaklarını eksiksiz olarak bir araya getiren Byzantinoturcica I, II. adlı eserleri yazan Gyula Moravcsik de