• Sonuç bulunamadı

Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK) Televizyon Reklamlarında Çocuklara

2. ÇOCUK VE TELEVİZYON REKLAMLARI

2.5. Televizyon Reklamlarında Çocuklara Yönelik Düzenlemeler

2.5.4 Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK) Televizyon Reklamlarında Çocuklara

Reklam Özdenetim Kurulu, Reklamverenler Derneği, Reklamcılar Derneği ve mecra kuruluşlarının katılımıyla oluşan bir etik hizmet platformudur. Tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK) reklamveren - reklam ajansı - mecra üçlüsünün temsilcilerinin katılımı ile reklamların yasal, ahlaki, doğru ve dürüst olmasının sağlanması yolunda proaktif ve sürekli çaba göstermeyi amaçlamaktadır (Rök, 2015).

RÖK ICC esaslarını ilke kabul etmekle birlikte uygulamada ticaret bakanlığı yönetmeliğini aynen kabul etmiştir. Bu bölüm aşağıda olduğu gibi alıntılanmıştır: (Rök, 2015).

“Madde 18: Çocuklar ve Gençler

Çocuklara ve gençlere yönelik ya da onları konu alan pazarlama iletişimi gerçekleştirilirken, çok dikkatli olunmalı ve ayrı bir özen gösterilmelidir. Aşağıdaki hükümler, geçerli yasalarda tanımlandığı şekilde, çocuklara ve reşit olmayan gençlere yönelik pazarlama iletişimini kapsar. Bu tarz iletişimler, olumlu sosyal davranışları, yaşam biçimlerini ve tavırları sarsacak nitelikte olmamalıdır.

Çocuklar ve gençler için uygun olmayan ürünlerin iletişimleri, bu hedef kitleye yönelik olan mecralarda yayınlanmamalıdır. Çocuklara ve gençlere yönelik ürünlerin reklamları ise, içerik olarak bu hedef kitleye uygun olmayan mecralarda yayınlanmamalıdır. Çocuklar için uygun olmayan içerik açıkça tanımlanmalıdır.

Özellikle çocuklara ilişkin kişisel bilgi verilerinin korunmasına ilişkin kurallar için Madde 19'a bakınız.

Deneyimsizlik ve Kolay İnanma

Pazarlama iletişimi, çocukların ve gençlerin deneyimsizliğini, kolay inanmasını (saflığını) özellikle aşağıda sıralanan konularda istismar etmemelidir.

a. bu ürünün bir araya getirilmesi, montajı ve kullanımı için gerekli beceri ya da yaş düzeyini olduğundan az göstermemelidir;

b. tanıtılan ürünün gerçek boyutlarını, değerini, özelliklerini, dayanıklılığını ve performansını abartmamalıdır;

c. tanıtılan ürünün kullanıma hazır hale gelmesi için ek malzeme gerekiyorsa (örneğin; piller) ya da ürün, bir serinin veya koleksiyonun parçası ise bu bilgi gizlenmemelidir.

2) Her ne kadar hayal gücünün kullanımı hem çocuklar hem de gençler için uygun olsa da; yapılacak pazarlama iletişimi, onların gerçekle hayal gücü arasındaki ayırımı yapmalarını güçleştirecek nitelikte olmamalıdır.

3) Çocuklara yönelik olarak yapılacak pazarlama iletişimi, çocuklar tarafından da ayırt edilecek biçimde olmalıdır.

Zararın Önüne Geçme

Pazarlama iletişiminde, çocuklarda veya gençlerde zihnen, ahlaken ya da bedenen zararlı bir etki yaratabilecek herhangi bir beyanda bulunulamaz veya görsel sunum kullanılamaz. Yapılacak iletişimde, çocuklar ve gençler, tehlikeli durumlarda gösterilemez veya kendilerine ya da başkalarına zarar verebilecek faaliyetler içinde yansıtılamaz ya da potansiyel olarak zararlı olabilecek faaliyet ve davranışlar içinde bulunmaya özendirilemezler.

Toplumsal Değerler

a. Pazarlama iletişimi herhangi bir şekilde, tanıtımını yaptığı ürüne sahip olan ya da bu ürünü kullanan çocukların ya da gençlerin, ürüne sahip olmayan diğer çocuklara ve gençlere göre, fiziksel, psikolojik ya da sosyal avantajlar sağlayacaklarını ileri süremez. Benzer şekilde, bu ürünlere sahip olmamanın ya da kullanamamanın, olumsuz etkilerinden de söz edemezler.

b. Pazarlama iletişimi, sosyal ve kültürel değerleri göz önüne alarak, ebeveynlerin otoritelerini, sorumluluklarını, değerlendirmelerini ya da zevklerini sarsacak beyanlarda bulunamaz.

c. Pazarlama iletişimi, ebeveynleri ya da çevrelerindeki yetişkinleri, belli bir ürünü satın aldırtmaya ikna edebilecek şekilde, doğrudan çocuklara ve gençlere yönelik olarak, mesajlar veremez.

d. Pazarlama iletişiminde fiyata yer verildiği durumlarda, çocukların veya gençlerin, ürünün maliyetini ya da gerçek değerini yanlış algılamalarına neden olacak şekilde, fiyat olduğundan daha az gibi gösterilmemelidir.

e. Hiçbir pazarlama iletişimi, tanıtılan ürünün her ailenin bütçesine uygun olarak, hemen elde edilebileceğini ima etmemelidir.

f. Eğer pazarlama iletişimi, çocukları ve gençleri reklamverenle iletişime geçmeye davet ediyorsa; o takdirde, ebeveynlerinden ya da ilgili yetişkinlerden, iletişim için gerekli bedel de dahil olmak üzere, yapılacak tüm harcamalar için önceden izin almaya da teşvik etmelidir.

Çocuklar ile ilgili pazarlama iletişimine ilişkin diğer spesifik kurallar:

dijital interaktif medyadaki faaliyetler için Bölüm D, Madde D5'e bakın,

gıda ve alkolsüz içecekler bağlamındaki kurallar için, ICC Gıda ve İçeceklerin Sorumlu İletişim Çalışma Düzenlemesi'ne bakın.

Madde 19: Verinin Korunması ve Kişilik Haklarına Saygı

Bireylerden kişisel veri toplarken, hem kişilik haklarına saygılı davranmak hem de toplanan veriyi korumak için gerekli kurallara ve düzenleyici yasalara uyulmalıdır.

Veri toplanması

Tüketicilerden kişisel veri toplandığı durumlarda, ilgili bireylerin bu verinin toplanma amacından ve bu verinin üçüncü şahısların pazarlama etkinlikleri için bu kişilere verilebileceğinden haberdar edilmeleri koşuldur. (Üçüncü kişiler, pazarlamacıya teknik ya da operasyonel destek sağlayan ve kişisel bilgileri başka herhangi bir amaçla kullanmayan ya da ifşa etmeyen ajansları ya da diğerlerini kapsamaz.) Bireyin, verilerin toplanması sırasında bilgilendirilmesi en iyisidir, bu mümkün olmadığında, veri toplama işleminin sonrasında en kısa sürede gerçekleştirilmelidir.

Verinin kullanılması

Burada sözü edilen Uygulama Esasları'na göre toplanan kişisel veriler aşağıda sıralanan koşulları yerine getirmelidir:

bu veriler, belirtilen ve gerçek olan amaç dışında başka bir neden için kullanılamaz;

toplanan veriler; yeterli, konuyla ilgili, amacın dışına taşmayacak nitelikte olmalı ve bu şekilde kullanıma hazır hale getirilmelidirler;

veriler doğru ve güncel olmalıdır;

toplanan verinin amacına ve kullanıma hazır hale getirilmesine uygun olarak, gerektiğinden daha fazla bir süre saklanmamalıdır.

Veri hazırlanırken alınacak güvenlik önlemleri

Toplanan verilerin hassasiyeti göz önünde tutularak, sözü edilen kişisel verilere, yetkili olmayan kişilerin erişememesi ve bu bilgilerin açığa çıkmaması için gerekli güvenlik önlemleri alınmış olmalıdır.

Eğer bu bilgiler üçüncü şahıslara iletilmişse, onların da en az, benzer düzeyde güvenlik önlemi aldıklarından emin olunmalıdır.

Çocuklara ait kişisel bilgiler

a. 12 yaş ve altında çocuklar olduğu bilinen ya da çocuk olduğuna inanılan bireylerden kişisel veriler toplanırken, mümkünse çocukların gizliliğini korumak için ebeveynlerine ya da yasal vasilerine yol gösterilmelidir.

b. Dijital interaktif medya aracılığı ile alınan bilgilerde, çocukların ebeveynlerinin veya uygun bir yetişkinin onayı ile bilgileri vermesi desteklenmeli, bu onayın alınıp alınmadığını kontrol etmek için makul adımlar atılmalıdır.

c. Yalnızca etkinliğin gerektirdiği kadar kişisel bilgi istenmelidir.

d. Ebeveynin onayı olmadan, çocuktan alınan kişisel bilgilerle, ebeveyn veya diğer aile bireyleri pazarlama iletişimi faaliyetlerine dahil edilemezler.

e. Çocuk olduğu bilinen bireylere ait tanımlanabilir kişisel bilgiler, sadece bir ebeveynin ya da yasal vasinin rızası alındıktan sonra ya da yasanın söz konusu açıklamaya izin verdiği durumlarda üçüncü kişilere açıklanabilir. (Üçüncü kişiler, pazarlamacıya teknik ya da operasyonel destek sağlayan ve çocukların kişisel bilgilerini başka herhangi bir amaçla kullanmayan ya da ifşa etmeyen ajansları ya da diğerlerini kapsamaz.)

f. Çocuklara yönelik olarak dijital interaktif medya kullanılarak gerçekleştirilen pazarlama faaliyetlerine ilişkin daha ayrıntılı kurallar Bölüm D, Madde D5'te yer almaktadır.

Madde D5 - Dijital Pazarlama İletişimi Faaliyetleri ve Çocuklar

Ebeveynler ve/veya vasiler, çocuklarının interaktif faaliyetlere katılmaları ve/veya bu faaliyetleri denetlemeleri konusunda teşvik edilmelidir.

Çocuk olduğu bilinen kişilere ait tanımlanabilir kişisel bilgiler, yasaların ifşa etmeye izin verdiği durumlarda, sadece bir ebeveynden ya da yasal vasiden izin alınarak üçüncü kişilere ifşa edilebilir. Üçüncü kişiler, internet sitesine operasyonel destek sağlayan ve çocuğun kişisel bilgilerini başka bir amaçla kullanmayan ya da ifşa etmeyen ajansları ya da diğerlerini kapsamaz.

Alkollü içkiler, kumar ya da tütün ürünleri gibi yaş kısıtlamasına tabi ürün ve hizmetlere yönelik internet siteleri, küçük yaştaki kişilerin bu sitelere erişimini kısıtlamak için önlemler almalıdır.

Belirli bir yaş grubundaki çocuklara yönelik dijital pazarlama iletişimi faaliyetleri, bu çocuklar için uygun nitelikte olmalıdır.”

3. Literatür Tarama

Roger Brown (1925–1997, social psychologist), insan yavrusunun en önemli özelliğinin ‘bilgi kazanma’ olduğuna işaret etmektedir. Çocuklar bilgi kazanmayı en çok model alma ile öğrenmektedirler. Çocuğun çevresinde yer alan ebeveyni ilk modelledikleri kişilerdir, bunun dışında evin içinde yer alan, çevre ile irtibata geçiren, kolay ulaşılan çocukların ilgisini çekerek vazgeçilmez olan nesne, televizyondur. Televizyonda gördüğü karakterler de çocuk için rol modeli oluşturmaktadır. Televizyonun çocuğun hayatında olması ve kolay ulaşabilmeleri sebebi ile çocuklar, izledikleri çizgi filmlerin, programların arasında reklamlara yoğun bir şekilde maruz kalmaktadırlar. Çocukluk, dönem özelliği olarak dış uyaranlara açık olunan, gelen bütün bilgilerin zihnine yerleştirilerek temel kabul edildiği ve öğrenmenin fazlaca gerçekleştiği ve etkilenmelere açık olunan bir dönemdir. Helen Bee ve Denise Boyd (2009), “Çocuk Gelişim Psikolojisi” adlı eserinde, doğumdan itibaren ergenlikle birlikte çocukların fiziksel ve psikolojik gelişim aşamaları ve öğrenme yöntemleri üzerine, alanda öncü kabul edilen bilim insanlarının görüşlerini dikkate sunarak önemli bir kaynak sunmuşlardır. Haluk Yavuzer, Doğan Cüceloğlu çocukların gelişim aşamaları ve öğrenme yöntemleri ile ilgili ortaya koydukları çalışmalar başvuru kaynakları olarak alanda önemli yer tutmaktadır.

Ailenin alışverişi sırasında çocuklar tanıdıkları aşina oldukları marka ürünlerin alınması konusunda seçimleri etkileyebilmekte midir sorusu reklamcılar için önem arz etmektedir. Dolayısıyla çekirdek aile yapısı içinde, alışverişte söz sahibi olan çocukların etkisinin reklamcılar tarafından fark edilmesini perspektiflerine alan, Aktaş ve Diğerleri (2009), ‘Yeni Reklam Aracı ‘Oyunreklam’ın (Advergame) Çocuk Üzerindeki Etkisi’ adlı makalede, ‘Çocuk’ kitlesini etkilemeye yönelik olarak, yeni nesil reklam aracı olan ‘İnternet Üzerinden Oynanan Oyunlar’ı araştırma konusu yapmıştır. Bu çalışmada, ürün reklamlarının oyun haline getirilerek; çocukların algı evrenine sokulması, marka farkındalığı ve satın alma davranışı oluşturması konuları üzerinde durulmuştur. Gerçekleştirdikleri deneysel çalışmada, Lipton markası için hazırlanmış olan “Her Şeyi Bilen Kadın” oyunu, ilköğretim 3-8. sınıf öğrencilerinden seçilen bir örnekleme oynatılarak çocuklar üzerindeki etkisi test edilmiştir. Çalışma sonucunda çocuklar

bilgisayar oyununu oynarken eğlenmekte ve ürünü tanımaktadır. Ayrıca çay çocuk içeceği olmamasına karşın oyun, içme isteği oluşturmaktadır. Bu nedenle, ailenin alışverişinde çocukların, bu markanın alınması konusunda istek göstereceklerini belirtmişlerdir.

Televizyonda yer alan, çocuklara yönelik programların ve bu programların aralarına yerleştirilen reklamların hangi bakış açılarıyla hazırlandığını araştırmaya yönelik olarak, Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünce oluşturulan çalışma grubu “Çocuk Programları ve Bu Programlarda Yayımlanan Reklamların İçerik Analizi” adlı bir araştırma yapmıştır. (Şentürk vd. 2008), Bu araştırma, ulusal ve uydu üzerinden yayın yapan televizyon kanallarında çocuğa yönelik programlar ve bu programlarda yayınlanan reklamların içerik analizini yaparak, reklamlarda kullanılan dil, söylem ve yöntemleri ortaya koymayı amaçlamıştır. Amaç doğrultusunda, çocuk programları ve bu programlarda yayınlanan reklamların içeriği betimlenirken nicel ve nitel olmak üzere iki ayrı yöntem kullanılmıştır. Çocuklara yönelik yayınların hazırlanması ve denetlenmesinde etkili olan kişilerle derinlemesine görüşmeler yapılarak televizyon ve reklam sektörünün konuya bakış açısı irdelenmiştir. Böylelikle televizyonda yer alan çocuk programları ve bu programlarda yayınlanan reklamların nasıl bir bakış açısıyla hazırlandığı ve nihayetinde ortaya çıkan ürünlerin neler olduğu tespit edilemeye çalışılmıştır.

Elden ve Ulukök (2006) çocuklara yönelik reklamlarda etik ve denetim mekanizması hakkında çalışma yapmışladır Ayrıca, reklamların çocuklar üzerinde zaman zaman aldatıcı ve yanıltıcı rolü olabildiğine dikkat çekip, reklam yapanların etik değerlerini muhafaza etmesi gerektiği savunulmuştur. Bu aldatıcı reklamlar çocukların ailelerinden reklamda gördüğü ürünün tüketimi ile ilgili olabilmekte, bu da ailenin bütçesine olumsuz olarak yansıyabilmektedir. Buna ek olarak, reklamlarda çocukların kullanımı ve seyircisine verilen mesaj, reklamı izleyen çocuklar üzerinde davranış ve kişiliklerinde uzun vadede olumsuz etki yapabilmektedir. Yapılan çalışmada, Türkiye’de reklamların denetimini sağlayan kuruluşların verdiği yasal kararlar ile Avrupa’daki denetim mekanizmalarının, çocuklar üzerinde yapılan reklamlar hakkında verdiği kararlar karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Bu ülkeler arasında İngiltere, Fransa ve Avusturya yer almakta ve çocukların reklamlarda yer almasına ve çocuklara yönelik reklamlara dair yapılan düzenlemeler sunulmuştur. Örnek olarak, Avusturya’da

çocukların reklamlarda yer alması kesinlikle yasaktır. Bir başka örnek olarak Finlandiya’da çocukların hedef kitle olduğu sakız ve şekerleme reklamlarında diş fırçası bulundurma zorunluluğunun var olduğu belirtilmiştir. Ayrıca yine çocuklar sadece eğitici ve sağlık konulu reklamlarda yer alabilmekte olduğu aktarılmıştır. Sonuç olarak, Radyo Televizyon Üst Kurulu, Reklam Kurulu ve Reklam Özdenetim kurulu gibi kuruluşlar çocuklara yönelik reklamları denetlemede aktif olarak yer almakta olsalar dahi, reklamları yapan ajansların ve şirketlerin ve ayrıca reklamları yayınlayan kanalların da meslek etik ve ahlakına bağlı kalmalarının gerektiği tespit edilmiştir. Buna ek olarak, ebeveynlerin de çocuklara yönelik reklamlarda, çocuklarını koruyucu bir rol üstlenmelerinin gerekliliği belirtilmiştir.

Reklamlarda çoğunlukla kullanılan çizgi karakterlerin etkisini anlayabilmek adına dikkati çeken bir diğer çalışma, “televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi”ni araştıran Özakar ve Koçak (2012), 3-6 yaş arasındaki anaokuluna devam eden çocuklar üzerinde televizyonda gösterilen çizgi film, dizi ve reklamlardaki şiddetin çocukların üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu araştırmışlardır. Bu araştırmada, çocukların yaklaşık %60’ının şiddet içerikli çizgi film izlemektedir ve bunun sonucunda hem kız hem de erkeklerde saldırganlık oranı artmaktadır. Ayrıca yine yapılan çalışmaya göre, erkeklerde şiddet eğiliminin daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu tarz çizgi film ve dizi izleyen çocuklar televizyona daha bağımlı hale geldiğinden, ileride ne kadar süre televizyon izlemeleri gerektiğini kendileri belirlemişlerdir. Çalışmada en çarpıcı tespit olarak, 3 yaşındaki çocukların %100’ünün şiddet içeren çizgi film izlediği gerçeğidir. Özellikle, özel çizgi film kanallarının ortaya çıkması ve sayılarının artmasıyla birlikte çocuğun istediği saatte, zaman sınırlaması olmadan istediği çizgi filmi izlemesi, bu sonucun ortaya çıkmasında etkili bir rol oynamaktadır. Sonuç olarak, ailelerin televizyon izleme sürelerini çocuklara bırakılmaması ve çocuğun asosyal ve saldırgan bir kişiliğe sahip olmaması için çocuğun şiddet içeren çizgi filmlerden sakınılması önerilmiştir. Reklamlarda kullanılan bu çizgi kahramanlar ile çocukların özdeşim kuracağı gerçeği hatırlatılmıştır.

Bir başka kaynakta, televizyon reklamlarının görsel efektlerinin çocuk izleyiciler üzerindeki etkilerini tartışan Quadır ve Akaroğlu (2009), reklamcıların zaman zaman satışlarını arttırmak amacıyla çocukları yanlış bir şekilde yönlendirebildiği ve bu olaydan da çocukların birer bilinçsiz tüketiciye dönüştüklerinden bahsedilmiştir. İlerleyen

teknoloji ile birlikte çocukların reklamlarla karşı karşıya gelme olasılığının günden güne arttığı, hemen hemen her yerde radyoda, televizyon karşısında, sokakta veya toplu taşıma araçlarında çocukların reklamlara maruz kalabildiği tespit edilmiştir. Konya ili baz alınarak gerçekleştirilen çalışmaya göre, kız öğrencilerin reklamlarda daha çok dekor ve görsel öğelere dikkatinin erkek öğrencilere göre fazla olduğu tespit edilmiştir. Reklamdaki ürünü almak isteyen çocukların, harçlıkları dâhilinde satın alma işlemini yaptıkları ve harçlıklarının yetmediği takdirde yakın akrabalarından veya arkadaşlarından talepte bulundukları gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, ebeveynlerin de her ne kadar reklamları inandırıcı bulmasalar da çoğunun reklamda gösterilen ürünü almak istedikleri belirlenmiştir. Ebeveynlerin reklamları çocuklarıyla birlikte izleyerek, yanıltıcı reklam karşısında eleştiri yapmaları ve çocuklarının bilinçsiz tüketici haline gelmemesi için harçlıklarının yettiği kadar alışveriş yaptırmaları önerilmiştir. Ayrıca, çocuklarının en fazla ihtiyaç duyduğu ürün belirlenip onun alınmasını sağlamaları ebeveynlere bir görev olarak sunulmuştur.

Çocuklar için reklam nedir? sorusunu temel alarak yaptığı çalışmada, Gülerarslan (2014), “reklamların çocuk perspektifinden değerlendirilmesi” tartışmıştır. Reklamların çocuk zihninde dış dünyayı anlama ve yorumlamada kilit bir rol oynadığının ve çocukların sosyalleşmesinde rolü olduğunun üzerinde durulmuştur. Yapılan araştırmada 80 ilkokul öğrencisinin, reklamlarla ilgili çizdiği resimler incelenmiştir. Çocuklar, reklam sayesinde marka kavramını öğrenmekte, yeni ürünlerden haberdar olmakta, markaları karşılaştırabilmekte ve para ile ne yapılacağına veya yapılamayacağına karar vermektedir. Çocukların pazarlama iletişimi alanında birer tüketici olarak göründüğünden bahsedilmiştir.

Amerikan Pediatrik Araştırma Akademisi’nin yaptığı araştırmaya göre çocuklar yılda yaklaşık 40.000 ticari mesaja maruz kalmaktadır. (AAP, 2016) Şüphesiz Türkiye’de de tüketici olarak görülen çocuklar birçok ticari mesajla karşı karşıya kalmaktadır. Çocukların bu ticari mesajlarla en çok karşılaştıkları ortam ise televizyon olarak yapılan deneylerde gözlemlenmektedir. Dünyada yapılan literatürdeki örneklerinden de yola çıkarak, Güleraslan’ın Türkiye’de Konya ilinde çocuklar üzerinde yaptığı araştırma sonucuna göre % 47.5 oranı ile reklam mecrası çocukların zihninde televizyon ile ilişkilendirilmektedir. Çocukların reklamı anlamlandırmasında televizyon başat rolü üstlendiği gözlemlenmektedir.

Günümüzde çocukların televizyonlarda rol almalarını tartışan Yılmaz (2014), gerek reklam dünyasında gerekse de dizilerde rol alan çocukların geldikleri yere kadar yaşadıkları zorlukları konu edinen çalışmada, çalışan çocukların yaşadığı problemlere dikkat çekilmiştir. Ayrıca, medya sektöründe çalışan çocuklarla ilgili devletin yasal düzenlemesinin olup olmadığı ve çocukların hangi şartlar altında çalışmaya maruz bırakıldıkları incelenmeye çalışılmıştır. Ebeveynlerin çocuklarını erken yaşta medya ajanslarına kaydetmesiyle başlayan bu süreçte, birçok çocuk reklam ve dizilerde yer almak için beklemekte olduğu belirlenmiştir. Tüm dünyada çocuk işçilerle ilgili yasal düzenleme yapılıp çocukların çalıştırılması engellenmeye çalışılırken, medya sektöründe yer alan çocuklar için herhangi bir düzenleme olmadığı tespit edilmiştir. Toplum düzeyinde de insanlar medya sektöründe çalışan çocuklara sempati duymakta ve kendi çocuklarının da yer almasını istemektedir. Ürünlerin pazarlanmasında aktif bir rol oynayabilen çocuklar bu nedenle reklamlarda sıklıkla tercih edilmekte olduğu belirlenmiştir. Bir ürünün pazarlanmasında reklamcılar en çok sevilen ve tanınan bir yüz ile o ürünü tanıtmak istemektedirler. Fakat bu tercih bazen bütçeleri için pahalı olabilmektedir. Bu düşünce ile reklamcıların ucuz yola yöneldikleri yani hem sempatik hem de sevilen bir yüz olarak çocukları reklamlarında kullanarak tüketicide güven hissi oluşturmaya çalıştıkları gözlemlenmiştir. Çocuk oyuncuların yaşadığı zorluklarla ilgili oyuncuların ebeveynleriyle yapılan görüşmede ebeveynlerin, çocuklarının gece geç saatlere kadar çalıştırılmasını istemedikleri ve düzenli bir çalışma saatlerinin olmamasından şikâyetçi olduğu gözlemlenmiştir. Bu olayların sonucunda çocuklarının gerek fiziksel gerekse de ruhsal olarak negatif olarak etkilendiğini belirtmişlerdir. Buna ek olarak, çocuk oyuncu çalıştıran şirketlerin hem Avrupa Birliği Sözleşmeleri hem de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi çocuk çalışanlara yönelik getirilen 15 yaş altı çocukların çalışmalarının engellenmesi hususunda uluslararası sözleşmeleri ihlal ettikleri tespit edilmiştir. Sonuç olarak, küçük yaşta televizyon dizi ve reklamlarında yer alan çocukların yaptığı iş birçok ihlali ve sıkıntıları beraberinde getirmekte olduğu belirlenmiştir. Toplumsal olarak sanayide çalışan veya yolda mendil satan bir çocuğa nasıl acınarak bakılıyorsa, medya sektöründe de yer alan çocuklara da aynı hassasiyetle bakılmasının önemi vurgulanmıştır. Çünkü kendileri çalışmaya karar vermemekte ne kadar ve ne için çalıştıklarını bilememektedirler. Çocukların emekleri üzerinden, başta aileleri ve reklam ajansları olmak üzere tüm şirketlerin pazarlama yaptığı ve para kazandığı önemle vurgulanmıştır.

Literatürde çocuk ve reklam konusu ile ilgili alanda yapılan çalışmalar oldukça