• Sonuç bulunamadı

REKABETE DAYALI PAZARDA KALİTENİN ÖNEMİ

Globalleşen dünyada üretilen bir malın tüketiciye ulaşması ve rekabet ortamında kendisine pazar bulabilmesi, artık malın kalitesi ve güvenilirliğine bağlıdır. Çünkü bilimsel ve teknik gelişme; dünyada, endüstriyel gelişmenin dinamiğini hızlandırmış, endüstri mamullerinin kullanımında kalite ve güvenilirlik büyük önem kazanmıştır.

İşletmeleri rekabetçi hatta rekabet üstü yapan unsurlar; sahip olduğu insan kaynakları, yönetim ve üretim yapısıdır. Mesleki zeka düzeyi yüksek çalışanlarla işletme, yönetim ve üretim dokusunu sürekli geliştirerek dinamik bir örgüt yapısına kavuşabilmektedir.

Günümüzde büyük ölçüde rekabete dayanan ekonomik sistem içerisinde ticaret, mal ve hizmetlerin kalitesi sürekli olarak geliştirilmek zorundadır. Sorunlar ortaya çıkmadan önce çözümlenerek, ürün ve hizmetler kusursuz sunulmak zorundadır.

Müşterilerin memnun edilmesi ve hatta daha da önemlisi müşteri bağlılığının sağlanması zorunlu hale gelmiştir (Kalder, 2000: 2 - 9).

Dünyada küreselleşmeyle birlikte rekabet artmış, gümrük duvarlarıyla korunan ve dar bir alanda faaliyet gösteren organizasyonlar, uluslararası rekabetin içine sürüklenmişler ve kızışan rekabet, organizasyonlarda kaliteyi artırırken, bir taratanda maliyetleri aşağıya çekmeyi sağlayacak değişikliklerin yapılmasını gerekli kılmıştır. Bu sıkı rekabet karşısında ülkeler ve organizasyonlar kendi şartlarını tekrar gözden geçirmişler, yapılarında değişiklik yapma gereğini duymuşlardır. Bu nedenle o güne kadar amaç, maksimum kar elde etmek iken, şimdi hayatta kalabilmek, en iyi olmak ve Dünya çapında bir organizasyon olmaktır. Bu amaca ulaşmak için ise, organizasyonlar, çeşitli felsefeler geliştirmişlerdir. Bunlardan birisi, kaliteyle rekabet edebilmek için, çağdaş yönetim anlayışlarından biri olan toplam kalite yönetimidir. Bu teknik,

sistematik bir yönetim yaklaşımı olarak her tip organizasyonda başarıyla uygulanır (Özevren, 1997:1-2).

Rekabet ve verimlilik, günümüz ekonomi dünyasının en önemli iki savaş alanını oluşturmaktadır ve bu savaş alanında sadece ürettiğiniz ürün ya da hizmetin kalitesinin değil, tüm yönetimsel ve operasyonel birimlerin bir bütün olarak kalitesinin başarıya götüreceği açıktır. Modern yönetim anlayışları bunu zorunlu kılmaktadır. Değişen müşteri ihtiyaç ve beklentilerine cevap verebilecek kalite anlayışı ve uygulamalarının benimsendiği ve sürekliliğinin sağlandığı işletmeler rakipleri karşısında üstünlüklerini koruyabileceklerdir. Özellikle uluslararası kalite standartlarına uygun ürün yada hizmet üretimini gerçekleştiren işletmeler, iç pazarda olduğu gibi dış pazarda da rekabet avantajına sahip olacaklardır. Kalite kavramı artık, ürüne üretim sürecinden sonra takılan bir aksesuar olmaktan çıkmıştır. Günümüz koşullarında endüstriyel kuruluşlar, pazar payını kaybetmemek amacıyla kalitesiz üretim yapmamaya özen göstermekte ve kalitenin üretim sürecinde yaratılabilmesi için, kalite kontrol sistemleri geliştirmektedirler (Tan ve Peşkircioğlu, 1989: 26).

Bir işletmenin, günümüzün dinamik pazar ve yoğun rekabet şartları karşısında varlığını sürdürebilmesi, müşteri beklentilerini her şeyin üstünde tutan ve adeta müşteri tarafından belirlenen kaliteyi, tüm faaliyetlerin yürütülmesi sırasında nihai hedef olarak öngören TKY’ni benimsemesiyle mümkündür.

Dünya pazarlarındaki rekabetçi yapılanmada ise temel başarı etmeni müşteridir.

Müşteri tercihlerini belirleyen en önemli boyut ise kalitedir. İşte bu iki olgu iş dünyasını

"kaliteli verimlilik" bağlantısına götürmüştür. Kaynaklar ne kadar verimli kullanılırsa kullanılsın, kaliteli çıktıya ulaşılamazsa, verimliliğin bir anlamı kalmadığı ve kaliteyi geliştirerek verimliliği artırmanın en iyi yol olduğu kabul edilmiştir. Bu görüş yeni bir yönetim anlayışının da başlangıcı olmuştur. TKY kalitesizliğin oluşturduğu tüm maliyetleri ortadan kaldıracağı için verimlilikle özdeşleşmektedir (Tan, 1995: 14).

Günümüzde rekabetin ana hedefi müşteridir. Müşteriyi elinde tutmak için tüm çabaları gösteren, müşteriyi tatmin eden işletmelerin, rekabetteki başarı şansı da yüksek olacaktır. 1980 ve 1990’ların en hızlı gelişen rekabet araçlarından birisi kalite olmuştur.

Rekabet yoğunlaştıkça; yaptığını satan işletme anlayışı yerini satabiliri yapan işletme anlayışına bırakmıştır. Kalite, işletmelerin daha fazla kar etmeleri için değil,

işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için zorunlu hale gelmiştir. Bugünün rekabet koşulları altında faaliyet gösteren işletmelerin, kendi kalite politikalarını planlamaları, uygulamaları ve zamanla bu politikalarını sürekli geliştirerek etkin hale getirmeleri gerekmektedir. (Sözer, vd, 2002: 27)

Bugün, en üst düzeyde rekabet gücüne sahip işletmelerin ortak özellikleri sekiz başlık altında toplanabilir (Kavrakoğlu, 1991: 3):

a) Müşteri odaklı: Dış ve İç müşterilerin gereksinim, talep ve beklentilerini tam olarak karşılayan bir anlayış içinde faaliyet gösteren,

b) Katılımcı: Problem çözme, fikir üretme, öneri geliştirme ve karar almada tüm çalışanların görüşlerinin dinlendiği,

c) Hedef birliği içinde: Tüm çalışanların ortak amacı gerçekleştirme yönünde birleştikleri,

d) Nitelikli işgücü: Yüksek performansın ancak yüksek kaliteli elemanlarla yapılabileceğine inanan ve çalışanların düzeyinin yükselmesine yönelik faaliyetlerde bulunan,

e) Yüksek motivasyonlu: İşletmeyi hedefe ulaştırma konusunda en çok çaba gösterenlerin çalışanlar olduğuna inanılarak, çalışanların gösterdikleri çabalar karşısında ödüllendiren,

f) Sistem içinde çalışan: Saptanan hedeflere ulaşmak için bir sistem içinde hareketi sağlayacak plan ve programların gerçekleştirildiği,

g) Gerçek veriler ve hız: Gelecek için verilen kararlarda görüşlerini gerçek verilere dayandıran ve kararlarını rakiplerine göre daha hızlı uygulamaya geçiren,

h) Sorumlu yönetim: Sistemlerin geliştirilmesi ve demokratik bir idarenin oluşturulması konusunda üzerine düşen görevlerin bilincinde bir yönetim anlayışı.

Bir firmanın ve ülkenin iyi rekabet edebilmesi, ürettiği mamullerin kalitesine bağlıdır. Geçmiş yıllarda, dünya elektrik piyasasının neredeyse tamamını elinde tutan Amerikan şirketleri bugün çok düşük bir paya sahiptir. Buradan da kalite ve rekabet

arasındaki ilişki çok açık bir biçimde görülmektedir.