• Sonuç bulunamadı

Rekabet Gücünü Belirleyen Faktörler

1. ÇALIŞMANIN METODOLOJĐSĐ

1.4. REKABET GÜCÜ VE REKABET STRATEJĐLERĐ

1.4.3. Rekabet Gücünü Belirleyen Faktörler

Rekabet gücünü belirleyen faktörler yada etkenleri geleneksel ekonomi ve internet ekonomisi olmak üzere iki yarı kategoride ele alınmaktadır. Geleneksel ekonomide rekabet gücünü belirleyen temel faktörler mutlak ve karşılaştırmalı üstünlükler teorileri ile açıklanmaktadır. Đnternet ekonomisi ise, geleneksel ekonomiden oldukça farklıdır ve internet ekonomisinde rekabet gücünü belirleyen birçok faktör yada etken bulunmaktadır. Đktisatçıların rekabet gücünü belirlemede kullandıkları modellerin hemen hemen hepsi dış ticaret eksenindedir. Bu modeller iki farklı temel faktörün dış ticaret üzerindeki etkisini açıklayarak rekabet gücünü inceler. Bunlar, “fiyat” ve “fiyat dışı” rekabet edebilirliktir. Ancak, söz konusu iki faktör internet ekonomisi içersinde farklı alt faktörleri barındırırlar. Fiyat için başta ücret olmak üzere maliyet unsurları, fiyat-dışı için teknoloji ve Ar&Ge gibi kalitatif unsurlar alt-faktörler olarak kullanılır (Sabır, 2002: 5).

a) Fiyat-Maliyet Faktörü: Fiyat rekabet edebilirliği, parasal ücretler, verimlilik ve döviz kurlarındaki değişmeler tarafından belirlenen ve bu faktörlerdeki değişikliklerin fiyatlara yansıması sonucu oluşmaktadır. Maliyetlerini verimlilik artışı veya ucuz emek ile düşürebilen firmalar, piyasadaki mevcut firmalardan daha düşük fiyatlarda ürün satabilmekte ve rekabet gücü kazanabilmektedir (Kaymakçı, 2006: 111). Đnternet ekonomisini tanımlayan unsurlardan biri marjinal maliyetlerin düşük hatta sıfıra yakın olmasıdır. Bu tip piyasalarda, ürünü geliştirmenin maliyeti önemli; fakat, bir kez üretildikten sonra onu kopyalamanın veya benzerlerini piyasaya sürmenin maliyeti son derece düşüktür. Bu tip piyasalarda faaliyet gösteren teşebbüsler ürünlerinin satış fiyatını saptamakta güçlük çekebilirler. Zira rekabetçi piyasalar için bilinen “fiyat = marjinal maliyet” denklemi bu tip pazarlarda tutmamaktadır. Firmalar ürünlerini öyle bir fiyattan satmalılar ki, bu fiyat hem marjinal maliyetin üstünde olmalı, hem de satış gelirleri firmanın ürün geliştirmeye harcadığı yüksek sabit maliyetleri karşılamalıdır. Đlk ürünün maliyeti ile onu takip eden ürünlerin maliyeti arasındaki önemli fark, maliyet + gibi diğer

geleneksel fiyatlandırma metotlarının da uygulanmasını güçleştirmektedir. Đnternet ekonomisinin en önemli araçlarından biri olan elektronik ticaretin, ekonomik alanda önemli değişikliklere neden olacak bir uygulama olduğu ifade edilmektedir. Gerçekten de ticaretin sanal ortama kaymasının etkileri dikkat çekmekte ve tartışma konusu olmaktadır. Meseleye rekabet kuralları açısından yaklaşıldığında, ilk olarak elektronik ticaretin beraberinde fiyat şeffaflığını getireceği saptamasını yapmak gerekir. Sanal ortamda satış, fiyatların önceden ilan edilmiş olmasını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle tüketiciler ilgilendikleri ürünün fiyatına kolaylıkla erişebilecekleri gibi, rakip teşebbüsler de piyasa fiyatlarını daha kolaylıkla izleyebilme imkanına kavuşabileceklerdir. Bunun sonucunda, yapısal nedenlerle rekabetin nispeten düşük olduğu piyasalardaki fiyat değişikliklerini bir anlamda gerçek zamanlı olarak tespit etmek mümkün olacaktır. Rakiplerine oranla daha düşük bir fiyatlandırma stratejisine başlayan bir teşebbüsün bu hareketi rakipleri tarafından hemen fark edilecek ve karşı tedbirlerin alınması muhtemelen gecikmeyecektir. Oysa ki, fiyatını düşüren teşebbüsün amacı rakipleri buna tepki göstermeden geçecek süre zarfına satışlarını artırarak pazar payını yükseltmektir. Sanal ortam, işte bu tip fırsatları hemen hemen ortadan kaldırmaktadır. Zira, fiyat değişikliğinin rakipleri tarafından anında saptanabilmesi nedeniyle tepkinin gecikmeden verilebilmesi, fiyat indirimi stratejisinin etkisini azaltacaktır. Bu durumda rakip firmalar da fiyatlarında ayarlama yaparak, fiyatını kıran firmaya müşteri kapmaya zaman bırakmayacaklardır*. E-ticaretin gelişmesi ile birlikte, fiyatlar düşecek ve kâr marjları azalacaktır. Böyle bir tehlikenin farkında olan satıcıların başvuracağı temel yöntem ise, fiyat rekabetinin olabilecek olumsuz etkilerinden arınmak için, müşterilerinin kendilerine olan bağımlılığını artırmak olacaktır. Sonuçta internet ekonomisi, ilk aşamada fiyat rekabetini körükleyecektir ve körüklemektedir. Elektronik

*

Business 2.0 dergisinin Nisan sayısında yer alan McKinsey danışmanlık şirketinin bir araştırmasına göre, fabrika çıkışı fiyatlar 6 ayda bir, katalog fiyatları 3 ayda bir, mağaza fiyatları 2 haftada bir, sanal katalog fiyatları günde bir, “auction” (açık artırma) sitesi fiyatları ise dakikada bir değişmektedir.

ticaretin fiyat rekabetiyle ilgili bir başka olası etkisi de fiyat kartelleriyle ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Bilindiği üzere fiyat karteli, rakip teşebbüslerin satış fiyatlarının tespitine yönelik anlaşmalara verilen addır. Elektronik ticaretin sağladığı fiyat şeffaflığı kartel antlaşmasını ihlal eden tarafların da saptanmasını kolaylaştırmakta olduğundan, kartel anlaşmasının olası ihlalini önlemekte ve dolayısıyla kartelin daha sağlam bir yapıya kavuşmasına katkıda bulunmaktadır. Elektronik ticaretin rekabet kurallarıyla ilgili bir başka boyutu da, sanal pazarların oluşturulmasında meydana çıkmaktadır. Günümüzde çeşitli sektörlere hizmet veren elektronik sanal pazarlar bulunmaktadır. Ancak dikkat çeken bir husus, alımlarda ölçek ekonomilerinden yararlanabilmek için piyasada rekabet içinde bulunan firmaların bu sanal pazarları ortaklaşa kurma teşebbüsleridir. Otomotiv sektöründen, kimya sektörüne; ilaç sektöründen demir çelik sektörüne kadar birçok sektörde lider konumdaki firmalar bir araya gelerek elektronik ticaretin sağladığı avantajları kullanarak ortak satın alma yapabilme amacıyla küresel sanal pazarlar kurmuşlardır (Ülgen, 2007: 5-7).

b) Fiyat-Maliyet Dışı Faktörler: Fiyat dışı rekabet edebilirlik, ürünün özellikleri, kalitesi, pazarlanması ve satış sonrası hizmetlere bağlı olan fiyat değişimleri etkisi altında kabul edilmeyen rekabettir. Bir malın uluslararası piyasalardaki rekabet gücü fiyata dayalı rekabet gücünden ziyade, artan oranda fiyat-dışı rekabete bağımlı hale gelmiştir. Temel olarak, tüketici gelirlerinin artmasına ve artan tüketici gelirlerine bağlı olarak tüketici tercihlerinde yaşanan değişim fiyat-dışı rekabeti, fiyat rekabetinin önüne getirmeye başlamıştır (Kaymakçı, 2006: 111). Fiyat-dışı rekabet gücüne etki eden faktörler, internet ekonomisinde geçerlik ve yoğunluk kazanan şu faktörlerden oluşmaktadır: Ar&Ge, Patent, Teknoloji.

1. Ar&Ge Faaliyeti: Đnternet ekonomisinde yaşanan gelişmelerin en büyük özelliklerinden biri, ekonomik yeniliklerin (innovasyon) hızlı bir biçimde yaşanmasıdır. Başta bilgi sektörü olmak üzere, ekonominin bütün kesimlerindeki üretim süreçlerinde önemli

dönüşümler yaşanmaktadır. Böylece, firmalar için mevcut ürettikleri veya kullandıkları üretim sistemini etkin bir biçimde sürdürmek yerine, bütün bu unsurlarda yenilik yapma çabası rekabetin esasını oluşturmaktadır. Bunun sonucunda, geleneksel ekonomilerden farklı olarak, internet ekonomilerindeki firmalar için yenilik (innovasyon) fiyattan daha önemli bir rekabet faktörü haline gelmiştir. Yeniliğin temel belirleyici olduğu bu yeni ekonomik düzenin bir sonucu olarak, ürünlerin piyasadaki ömürlerinin de gittikçe kısaldığı belirlenmektedir (Karahan, 2006: 175). Ar&Ge harcamaları bir ülkenin veya firmanın teknoloji yeteneğini tanımlamakta yaygın olarak kullanılan değişkenlerden biridir. Ar&Ge harcaması yeni ürün ve/veya ithal edilen teknolojinin etkin kullanılması uyarlanması (adaptasyonu) veya değiştirilmesi (modifikasyonu) süreçleri gibi teknolojik faaliyetlerin her aşaması da büyük önem taşımaktadır (Saygılı, 2003: 70). Dolayısıyla, sadece teknoloji üreten firmalar veya ülkeler değil, aynı zamanda başka firma veya ülkelerden teknoloji ithali yapan firma veya ülkeler de ithal edilen teknolojiden en yüksek verimi elde etmek için önemli düzeyde Ar&Ge harcaması yapmak durumundadır. Bu kapsamda, Ar&Ge harcaması, sadece yeni bilimsel ve/veya teknolojik bilgi ortaya koyma veya mevcut bilginin mal ve hizmet üretimine yönelik olarak uygulanması açısından değil, aynı zamanda teknoloji yeteneğini kazanma sürecinde büyük önem arz eden bilgi birikimi ve deneyim kazanmanın en temel araçlarından biridir. Teknoloji yeteneğinin temel unsurlarından olan Ar&Ge harcaması gerek büyüme performansının gerekse de, uluslararası piyasalardaki rekabet gücünün en kritik belirleyicilerinden biridir (Kaymakçı, 2006: 112). Yeniliğin internet ekonomilerinde önem kazanmasına paralel olarak, Ar&Ge harcamalarının hacmi de hızla artmaktadır. Buna göre, bir firmanın rekabet gücünü ve dolayısıyla piyasadaki konumunu doğrudan belirleyen esas unsur Ar&Ge

kapasitesi olmaktadır. Öyle ki, Ar&Ge konusunda etkinleşmiş firmalar sağladıkları yeniliklerle piyasada büyük üstünlük kurarken, ekonominin üretim süreçlerini de önemli derecede dönüştürmektedirler. Böylece internet ekonomilerinin gelişim dinamiğinde yapılan Ar&Ge harcamaları veya firmaların sürekli yenilik amacı ile gerçekleştirdikleri yatırımların büyük rol oynayacağını söylemek mümkündür.

2. Patent: Yatırım ve Ar&Ge faaliyetleri yanında bir ülkenin veya firmanın teknoloji yeteneğini gösteren bir başka ölçüt o ülke veya firmaca alınan patent sayısıdır. Ancak, patent sayıları ile Ar&Ge harcamaları kıyaslanırken, bu ölçütler arasındaki aşağıdaki farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır (Gökovalı, 2005: 146). Öncelikle, Ar&Ge harcaması teknolojik yenilik faaliyetleri için bir girdi olduğu halde, patent sayısı teknoloji yenilik faaliyetlerinin bir çıktısı veya sonucudur. Bu çerçevede, teknolojik yenilik amacıyla başlatılan Ar&Ge projelerinin başarısı başlangıçta bilinemediğinden, pratikte bu projelerden bazıları başarısız olabilmekte ve ancak başarılı olan Ar&Ge projeleri için patent alma şansı oluşmaktadır. Dolayısıyla, Ar&Ge harcamaları ile patent sayısı arasında birebir bir ilişkiden ziyade güçlü bir pozitif ilişkinin varlığından bahsetmek daha anlamlıdır (Saygılı, 2003: 74). Ar&Ge faaliyetleri/harcamaları ile patent sayısı arasında birebir bir ilişkinin varlığını engelleyen diğer bir neden ise, Ar&Ge faaliyeti yanında teknolojik yeniliğin ortaya konulmasında önem taşıyan eğitim, yaparak öğrenme, görerek öğrenme gibi başka öğrenme mekanizmalarının bulunmasıdır. Son olarak, Ar&Ge faaliyetleri teknolojik yenilik ortaya koyma amacı dışında mevcut veya ithal edilen teknolojinin daha iyi kullanılması ve uyarlanması gibi patente konu olmayan amaçlara da yönelik olabileceğinden Ar&Ge faaliyetleri ile patent sayısı arasında birebir bir ilişki

beklenmemelidir (Kaymakçı, 2006: 114). Đnternet ekonomilerinde Ar&Ge faaliyetleri sonucunda elde edilen ve yeni üretim teknolojilerine kaynaklık eden bilgilerin, bunu sağlayan birimlere fayda sağlayacak şekilde korunması patent ve teklif hakları çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Đnternet ekonomilerinde üretim teknolojisinde etkinleşmek firmalara büyük bir üstünlük sağladığından, yüksek Ar&Ge harcamaları sonucu elde edilen yeni teknolojik bilgilerin korunması önemlidir. Bunun için teknolojik gelişmelerin sürekliliğini sağlamak amacı ile elde edilen buluşların korunması büyük bir zorunluluktur. Patent haklarının yarattığı güdüler ekonomik sistemlerin işlemesi için önemli rol oynarlar. Yaratıcı etkinlikte bulunan ekonomik birimler mevcut ekonomik düzenin kendi yaratmış oldukları değerlerden mümkün olduğunca fazla bir biçimde yararlanmasına imkân vermesini isterler. Eylemlerinin sonuçları kendilerine yeterince yansımaz ise, yenilik yaratanlar etkinliklerini gerçekleştirme güdülerini kayıp edebilirler. Bu bağlamda, yaratıcı faaliyetlerin motive edilerek yeniliklerin sağlanmasında patent hakları önemli bir araç olmaktadır (Karahan, 2006: 176).

3. Teknoloji: Teknoloji, yararlı ürünler üretmeye ve yeni ürünleri tasarlamaya yarayan bilgiler bütünü ya da girdileri çıktılara dönüştüren tüm fiziki süreçleri ve bu dönüşüme eşlik toplumsal düzenlemeleri ifade etmektedir. Belirtilen şekilde tanımlanan ve sınıflandırılan teknolojinin, XXI. yüzyılda küresel rekabet gücü alanındaki rolü o derece belirleyici hale gelmiştir ki bugün, ekonomik gelişmişlik sınıflandırılmaları giderek teknoloji üreten ve üretmeyen ülkeler şekline dönüşmektedir. Teknolojiye ve XXI. yüzyıl teknolojisinin kaynağı olan bilime egemen ülkeler, sanayi başta olmak üzere, bütün ekonomik etkinlik alanlarında mutlak bir üstünlük elde etme yolundadır. Kısacası, teknoloji, ulusların rekabet

üstünlüğünün tek anahtarı haline gelmiştir. Dolayısıyla da, dünya nimetlerinin yeniden paylaşılmasında ve toplumsal refahın yükseltilmesinde bilim ve teknoloji alanındaki üstünlük belirleyici olmaktadır. Teknoloji, insan hayatını kolaylaştıran, iş ve üretimde verimliliği arttıran sihirli bir güç olarak görülebilir. Ancak, bu sihirli gücün iyi bir şekilde yönetilmesi gerekir. Teknoloji yönetimi, teknoloji planlamasıyla kaynakların etkin kullanımı sonucu rekabet üstünlüğü sağlar. Bir ülkede ileri düzeyde çağdaş bir teknolojiye sahip olabilmek için, (a) Ar&Ge faaliyetleri ile buluş ve yeniliklerin ülkenin kendi çabalarına dayandırılması, yeni teknoloji üretimini; (b) Başka ülkelerde geliştirilmiş teknolojilerin ve bilgilerin aktarılması ve yayılması, yani teknoloji transferi yapılması gerekir. Teknolojik bilgi, Ar&Ge çalışmalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmakta, tüm ekonomiye yayılmakta, bunun sonucunda da rekabet gücü önemli ölçüde artarak, ekonomik büyüme gerçekleşmektedir. Küresel rekabet ortamında, ancak geleceğin teknolojik yeniliklerinin sağladığı fırsatları önceden görebilen ve bilimsel-teknolojik bilgileri üretime ve hizmete dönüştürerek yeni ürünler ve hizmetler üreten firmalar, küresel rekabet ortamında başarılı olabilmektedir. Geleceğin teknolojilerini tasarlayan, teknoloji stratejisini oluşturan ve bu teknolojilerin sağlayabileceği fırsatları gören ve geleceğin fırsatlarından yararlanmak için, Ar&Ge yapan ve teknoloji geliştirmeye önem veren firmalar, rekabet üstü olmakta ve küresel rekabette diğer firmalar ekonomik ve teknolojik üstünlük sağlamaktadırlar.

XXI. yüzyılda küresel rekabet ortamında firmaların rekabet üstünlüğü elde etmeleri; mevcut ve potansiyel pazarları çok iyi bir şekilde inceleyerek, tüketicilerin ihtiyaç ve isteklerinin etkin ve verimli bir şekilde karşılanmasını sağlayacak örgütsel ve teknolojik düzenlemeleri yapmalarına bağlıdır. Küresel ekonominin kuralları, bir firmanın rekabetçi pazar koşullarında ayakta kalabilmesi için, özellikle, teknoloji geliştirmeyi ve teknolojik yenilikleri takip ederek en uygun şekilde uygulamayı gerektirmektedir.