• Sonuç bulunamadı

REFORM ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRME GİRİŞİMLERİ

C. David Urquhart Faktörü

III. REFORM ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRME GİRİŞİMLERİ

Lord Ponsonby, elçilik görevine başladığı tarihten itibaren bir yandan Rus ve Avusturya elçilerine, diğer yandan Babıâli’deki Rus destekçilerine karşı aralıksız bir mücadele sürdürdü. Bu sürede Churchill Olayı yüzünden aldığı eleştiriler ve Urquhart’ın onu yıpratma çalışmaları sebebiyle bütün şevkini ve enerjisini de kaybetti. Buna karşılık Lord Palmerston, reform programını hayata geçirme konusunda kararlılığını sürdürüyordu. Hatta reform programının sınırlarını daha da genişleterek Osmanlı’da yapılmasını istediği askerî, idarî ve malî reformlar yanında ticaret, endüstri ve tarımı da vurgulamaya başladı. II. Mahmud’un ancak bu alanlarda yakalayacağı ilerlemeyle Osmanlı sınırlarını koruyabilecek güce ulaşacağını savunmaktaydı79. Lord Palmerston, reform programındaki amacı bir süre sonra “eyaletlerin iç düzenini geliştirmek, verimli endüstriyi teşvik etmek, ticareti korumak,

halkın zenginliğini arttırmak, refahı, daha geniş alanlara yaymak ve böylece devletin gelirlerini arttırmak” şeklinde formülleştirdi. Devlet zenginleştikten sonra, ordunun

ve donanmanın güçlenmesi ve sınır güvenliğin sağlaması için gereken paraya sahip

78 NA, FO, 78/309, Fraser’dan Backhouse’a, 03 Ocak 1837. 79 PP/GC/VV/102, Palmerston’dan Vaughan’a, 10 Nisan 1837.

150

olacaktı. Sadece bunlar da yetmeyecekti. Çünkü ordunun ve donanmanın modernleştirilmesi, ancak yetenekli ve deneyimli subaylara bağlıydı80. Yine ona göre, M. Ali Paşa, Fransız subayları kullanmakta tereddüt göstermeyerek ordusunu, Osmanlı ordusundan üstün hâle getirmişti. II. Mahmud’un da bu yolu izlememesi için bir sebep yoktu81.

Görüldüğü gibi Lord Palmerston, diğer alanlarda reformlar yapılmasıyla ilgili düşüncelerini değiştirmemiş, hatta geliştirmişti82. Reform programının en önemli aşaması olan Osmanlı ordusunu güçlendirme planlarının sonuçsuz bırakılmasına ise ne olursa olsun izin verme niyetinde de değildi. Bu çerçevede, Babıâli’den Considine’e verilen olumsuz cevaba rağmen girişimlerde bulunmaya devam etti. Bu bağlamda, belirlediği üç aşamalı hareket tarzının üçüncü aşaması olarak kullanmayı amaçladığı Du Plat’ı devreye sokarak onu yanındaki subaylarla İstanbul’a gönderdi. Du Plat ve yanındakiler, kralın II. Mahmud’a hediye olarak gönderdiği askerî silah, modeller ve diğer malzemelerle Aralık 1836’da İstanbul’a ulaştılar. Du Plat’ın görevi, yanında getirdiği askerî malzemelerin kurulması, kullanılışlarının gösterilmesi ve askerî tecrübesini aktarması olarak belirlenmişti. Talep edilirse askerî okullarda da görev yapacaktı83. Du Plat’a, askerî görevleri dışında Türk kültürü ve Türklerin ihtiyaç duyabileceği bilgiler konusunda araştırma yapması ve İngiliz ordusunun prestijini Babıâli’nin gözünde arttırması görevi de verilmişti84. Onunla Teğmen Knowles, madenci, topçu ve istihkâmcı üç subay ve bir sivil mühendis İstanbul’a

80 NA, FO, 195/138, nr. 29, Palmerston’dan Vaughan’a, 11 Mayıs 1837.

81 BOA, HAT, nr. 37512. G, 10 Ağustos 1837. M. Ali Paşa’nın Mısır ordusunda ve donanmasına

kullandığı Fransız subaylar için bk. Jacques Thobie, “La France et la Modernisation de l’Empire Ottoman”, A Bridge Between Cultures: Studies on Ottoman and Republican Turkey in Memory of

Ali İhsan Bağış, (Ed. Sinan Kuneralp), İsis Yayınları, İstanbul 2006, s. 159–160.

82 Lord Palmerston, 1834–1838 yılları arasında yukarıda açıklanan alanlardaki gelişmelerle ilgili

olduğu kadar, Osmanlı topraklarında fakirler için kurulan vakıfların durumu, sanat okullarının olup olmadığı gibi konularla da ilgilenmiş, Lord Ponsonby aracılılığıyla bu konularda bilgi toplamıştı. NA, FO, 195/109, Backhouse’tan Ponsonby’ye, 30 Kasım 1833; NA, FO, 78/278, nr. 235, Ponsonby’den Backhouse’a, 04 Mart 1834; NA, FO, 195/122, Palmerston’dan Ponsonby, 21 Eylül 1835. Bu çerçevede yapılanlar arasında Türk gençlerine İngilizce eğitim verilmesini öngören bir proje dahi yer almıştı. Lord Palmerston, bu projenin yürütülmesi için gizli ödenekten para tahsis etmeyi kabul etmişti. NA, FO, 78/298, Charlisle’den Palmerston’a, 23 Ocak 1836; NA, FO, 78/298, 02 Şubat 1836; NA, FO, 195/129, Palmerston’dan Ponsonby, 29 Şubat 1836.

83 NA, FO, 78/299, 05 Temmuz 1836. Lord Ponsonby, Du Plat ve getireceği hediyeler konusunda

uzun bir süre haber alınamamıştı. Daha sonra veba sebebiyle gemi değiştirmek zorunda kaldıkları için geç kaldıkları ortaya çıkmıştı. NA, FO, 78/277, nr. 197, Ponsonby’den Palmerston’a, 20 Ekim 1836; NA, FO, 78/278, nr. 211, Ponsonby’den Palmerston’a, 08 Kasım 1836.

151

gönderilmişti85. Ancak İstanbul’daki mevcut koşullar, onların da Considine’in akıbetiyle karşılaşacağını gösteriyordu.

Lord Ponsonby, yeni İngiliz subay grubunun İstanbul’a ulaşmasından kısa bir süre sonra, Du Plat'ın gelişini ve kralın hediyelerini Babıâli’ye bildirerek gelenlerin padişahın huzuruna kabul edilmelerini talep etti. Du Plat getirdiği silah, askerî çizim ve modelleri II. Mahmud’a sunmak üzere hazırlık yapmıştı. Buna rağmen Babıâli’den herhangi bir yanıt gelmedi. Bu tavır, Considine’den sonra Du Plat ve diğerlerinin de reddedilmesi ve bir anlamda İngiliz subayların Osmanlı ordusunda görevlendirilmesi projesinin bittiği anlamına da geliyordu86

.

Daha önce de vurgulandığı gibi Osmanlı ordusunu hangi devlet subaylarının eğiteceği ya da yöneteceği meselesi, Osmanlı ordusunu modernleştirme projesi olmaktan çoktan çıkmış, büyük güçlerin nüfuz yarışına dönüşmüştü. Bunun farkında olan Lord Palmerston, Londra’da oldukça sıkıntılı günler geçiriyordu87

. Diplomatik çevrelerde, gazetelerde, Rusya’nın bu konuda İngiltere’yi nasıl etkisiz hâle getirdiği konuşuluyordu. Hatta tahfif edilerek çeşitli biçimlerde alay konusu bile ediliyordu. Bunun üzerine Lord Palmerston, Considine’e görev verilmemesinde dinî sebeplerin gerçekten etkili olup olmadığını araştırmaya başladı. Lord Ponsonby’den önce Osmanlı ordusunda görev yapan bir Hristiyan bulunup bulunmadığını araştırmasını istedi. Çünkü kendine bazı Hristiyan Çerkezlerin orduda görev yaptığına dair istihbarat ulaşıyordu. Lord Ponsonby bu konuyu araştırdı. Gerçekten de Babıâli’nin iddia ettiği gibi Osmanlı ordusunda herhangi bir Hristiyan’ın komuta mevkiinde görev almadığını tespit etti. Orduda görevli Çerkezlerin hepsi Müslüman’dı. Orduda, Ermeni ve gayrimüslim Osmanlı tebaasından bazı kişiler de vardı; fakat bunlar sadece sivil görevlerde çalıştırılıyorlardı88

.

Bu sırada Londra Elçisi M. Reşid [Paşa], Osmanlı-İngiliz ilişkilerindeki problemlerin yarattığı sıkıntıları gidermek için çabalıyordu. Babıâli’ye, Londra’daki koşulları açıklayan raporlar gönderiyor, gelen cevapları kendi süzgecinden geçirerek

85 NA, FO, 195/138, nr. 13, ek. 1, Du Plat’tan Palmerston’a, 17 Şubat 1837; NA, FO, 195/130, nr. 75,

Palmerston’dan Ponsonby’ye, 31 Ağustos 1836; NA, FO, 78/278, nr. 233, Ponsonby’den Palmerston’a, 06 Aralık 1836.

86

NA, FO, 195/138, nr. 13, ek. 1, Du Plat’tan Palmerston’a, 17 Şubat 1837.

87 PB, GRE/E/481/6/2, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 17 Ocak 1837.

88 NA, FO, 195/131, nr. 109, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 20 Kasım 1836; NA, FO, 78/301, nr. 2,

152

Lord Palmerston’a aktarıyordu. Ocak ayı sonunda, bu konuda Lord Palmerston’la görüşen M. Reşid [Paşa], İngiliz subayların Osmanlılar tarafından hakarete maruz bırakılmadığını ve orduya kabul edilmemeleri gibi durumun olmadığını anlatmaya çalıştı. Asıl problemin Considine’in İngiliz subayların ferik, liva ve miralay rütbesiyle görevlendirilmelerini talep etmesinden ve Babıâli henüz kesin bir ret cevabı vermeden İstanbul’u terk etmesinden kaynaklandığını açıkladı89

. Lord Palmerston ise Mısır askerlerini yabancıların yönettiğini ve İran’da da bu gibi bir kısıtlama olmadığını öne sürdü. İngiliz subayların zorla değil, Nuri Efendi’nin resmî takriri üzerine gönderildiklerini; Hüsrev Paşa’nın “Nuri Efendi asker değil, bu yüzden kavramları

karıştırmış olmalı” gibi mazeretlerinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Lord

Palmerston bunun aksine Considine’in, Rusya’nın itirazı sebebiyle istihdam edilmediği görüşündeydi. Buna karşılık M. Reşid [Paşa], bu konunun ne kadar önemli olduğunu açıklamaya çalıştı. Lord Palmerston, İngiliz subayların İstanbul’a gönderilmesinde asıl sebebin Osmanlı ordusunun eğitilerek kuvvetlendirilmesi olduğunun bilinmesini istiyordu. Ayrıca Rusya’nın da bir gün karşısına çıkacak güçlü bir Osmanlı Devleti istemediği için bu işe mani olmaya çalıştığı kanaatindeydi. İngiliz hükûmeti, İngiliz subayların Osmanlı askerlerini yönetirken emirlerinin dinlenmesi için, onlara geçici rütbe verilmesini istiyordu. Buna karşılık M. Reşid [Paşa], bir Osmanlı elçisi olmanın yüklediği sorumlulukla kendi böyle düşünmese de devletin resmî tavırlarını sergiliyordu. Bu konuda Rusya baskısının etkisi olmadığını ve Rusları da onlarının isteklerini yerine getiriyormuş gibi oyaladıklarını söylemek durumunda kaldı90. Aslında o da Rus müdahalelerinin etkili olduğunu biliyordu. Bu konuda İngiliz Dışişleri Bakanından farklı da düşünmüyordu.

Lord Palmerston, bundan sonraki bir görüşmede bir önceki görüşmeye göre, M. Reşid [Paşa]’ya karşı tavrını oldukça yumuşattı. Bu tavır değişikliğinde, Considine’in ansızın İstanbul’u terk etmesi ve Osmanlı ordusunda Hristiyan çalıştırılmadığının

89

Considine, Lord Palmerston’dan izin almadan İstanbul’u terk etmişti. Lord Palmerston 17 Şubat tarihli mektubunda Considine’le henüz görüşemediğini belirtmişti. PB, GRE/E/481/6/2, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 17 Ocak 1837.

90 BOA, HAT, nr. 48981. A, 04 Şubat 1837. M. Reşid Paşa, Considine’e görev verilmeyerek

İngiltere’nin aşağılandığına yönelik Londra’da yapılan eleştiri ve buna yönelik gazete haberlerini Babıâli’ye bildirmişti. Buna karşılık Babıâli’den gelen cevapta Considine’in sadece komuta yetkisi istediği ve diğer teklifleri kabul etmediği ve aniden İstanbul’u terk ettiği belirtilmişti. BOA, HAT, nr. 32991.

153

tespiti etkili oldu91. Ayrıca Nuri Efendi’nin İngiliz subaylara komuta yetkisi verilmesini kabul ettiğine dair somut bir delil de bulunamamıştı. Buna rağmen Lord Palmerston, subaylar için komuta yetkisi istemekten vazgeçmek niyetinde değildi. Lord Ponsonby’ye gönderdiği talimatta yer alan “Albay Considine veya herhangi bir

subayın, birliklere komuta yetkisi verilmedikçe faydalı olabilmeleri imkânsızdır.”

cümlesi bunu açıkça gösteriyordu. Yalnız bu çerçevede istenenlerin gerçekleştirilebilmesi için taktik değiştirmeye karar verdi. Lord Ponsonby’den de İngiliz subayların daha önce talep edildiği gibi Osmanlı ordusunda daimî değil, geçici statüde istihdamını sağlamasını istedi92

.

Lord Ponsonby, bu emri alır almaz A. Hulusi Paşa’ya bu mevzuda bir nota gönderdi. Bu notada, Londra’da M. Reşid [Paşa]’nın dinî sebeple değil halkın tepkisinden çekinildiği için Considine’e komuta yetkisi verilemediğine dair ifadelerde bulunduğunu; şimdiye kadar Babıâli’den kendine gönderilen cevaplarda ise dinî gerekçelerin ret sebebi olarak gösterildiğini belirterek bu iki açıklamanın birbiriyle tezat oluşturduğunu bildirdi. İngilizlerin M. Reşid [Paşa]’nın söylemiyle Babıâli’nin İstanbul’daki tavrı arasındaki bu farklılığa rağmen subay meselesini görüşmeye kalındığı yerden devam etmeye hazır olduklarını ve İngiliz subayların orduda kalıcı değil geçici görevlendirilmesini istediklerini bildirdi. Lord Ponsonby, Considine’e ve Kaptan Cooke’a birer madalya verilmesini de talep etti93. A. Hulusi Paşa ise M. Reşid [Paşa]’nın böyle konuşabileceğine ihtimal vermiyordu. Lord Palmerston’un yanlış anlamış olabileceğini, gerçekten söylediği buysa onun hata ettiğini düşünüyordu. Bu sebeple ona, Hüsrev Paşa ve Considine görüşmesinin bir kopyasını gönderdi. A. Hulusi Paşa, Considine’in istediği koşullarda herhangi bir Hristiyan’a hiçbir zaman görev verilmeyeceğinin bilinmesini istediğini de ifade etti94. Babıâli’ye verilen notaya A. Hulusi Paşa’nın verdiği cevapta, M. Reşid [Paşa]’ya ait değerlendirmenin

91 Lord Palmerston, Osmanlı ordusunda Hristiyanlara görev verilip verilmediğini araştırmaktan

vazgeçmedi. 1837 yılı Kasım’ında Prusyalı Binbaşı Kopke’nin Çanakkale’deki Türk askerlerine komuta ettiğine dair bir istihbarat aldığında, konuyu araştırması için Lord Ponsonby’yi görevlendirmişti. NA, FO, 195/140, nr. 100, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 02 Şubat 1837. Ancak bu istihbarat doğru çıkmadı. Lord Ponsonby, Kopke’nin Osmanlı ordusunda rütbe almadan çalıştığını tespit etti. NA, FO, 78/307, nr. 318, Ponsonby’den Palmerston’a, 05 Aralık 1837.

92

NA, FO, 195/138, nr. 6, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 04 Şubat 1837.

93 NA, FO, 78/302, nr. 48, Ponsonby’den Palmerston’a, 23 Mart 1837; NA, FO, 78/302, nr. 48, ek. 1,

Ponsonby’den A. Hulusi Paşa’ya, 10 Mart 1837; BOA, HAT, nr. 46631, 10 Mart 1837.

154

Babıâli’nin resmî görüşünü yansıtmadığı bildirildi. İstanbul’da İngiliz elçisinin verdiği notadan ve buna verilen cevaptan Dışişleri Bakanı Lord Palmerston habersizdi. Babıâli’nin cevabından habersiz Considine’e İstanbul’a gitmesi emri verdi95

. Londra’ya dönmek isteyen Du Plat’a ve yanındaki subaylara kendisi talimat vermedikçe yerlerinden ayrılmamalarını da bildirdi. Aslında A. Hulusi Paşa’nın olumsuz cevabından haberi olsa da bundan farklı davranamayacaktı. İngiliz hükûmetinin amacı “gerekirse Türk hükûmetinin kendine rağmen, Babıâli’ye yardımcı

olmak” idi 96.

1837 yılı başlarına gelindiğinde, Churchill Olayının tamamen kapatılması için anlaşma sağlanmıştı97. II. Mahmud, gerginliği daha fazla sürdürmek istemiyordu. Bu tavır değişikliği önce A. Hulusi Paşa’nın üslubundaki yumuşamayla kendini gösterdi. A. Hulusi Paşa, İngiliz elçiliğine gönderdiği yeni bir yazıyla İngiliz subaylara komuta yetkisi verilemeyeceğini tekrar ifade etti. Fakat bu kez, İngiliz subayları incitecek bir harekette bulunmak istemediklerini ve onların talep ettikleri şekilde görev veremeyecekleri için “özür” ifadesini de içeren çok farklı bir üslup kullanıldı. Üstelik tıpkı Lord Ponsonby’nin talep ettiği gibi, padişahın İngiliz subayları onurlandırmak için madalya vermek istediği de bildirdi98. İngiliz elçiliğine kısa bir süre sonra, Lord Ponsonby’yi ve İngiliz subaylarını huzura davet eden bir yazı ulaştı. Lord Ponsonby, Knowles ve Kaptan Richards 13 Nisan 1837’de II. Mahmud’la görüştü. Padişah, hepsine çok sıcak davrandı. Daha önce söz verilen madalyalar kendilerine burada verildi99. II. Mahmud’un böyle davranmasında İngiltere ile yeniden yakınlaşma isteği yanında Lord Ponsonby’nin A. Hulusi Paşa’ya 10 Mart 1837’de gönderdiği notanın üslubu da etkili oldu. II. Mahmud, subay meselesinin ikinci bir Churchill Olayına dönüşmesinden çekiniyordu. Bu notanın kopyası Londra’ya ulaştığında Lord

95 NA, FO, 78/326, Palmerston’dan Lord Hill’e, 23 Mart 1837; Webster, age., II, s. 545. 96

NA, FO, 195/138, nr. 13, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 25 Mart 1837; NA, FO, 195/138, nr. 13, ek. 1, Du Plat’tan Palmerston’a, 17 Şubat 1837; NA, FO, 78/309, Palmerston’dan Du Plat’a, 20 Mart 1837.

97

NA, FO, 78/301, nr. 34, Ponsonby’den Palmerston’a, 19 Şubat 1837.

98

NA, FO, 78/302, nr. 63, ek. 2, A. Hulusi Paşa’dan Ponsonby’ye, 19–28 Mart 1837.

99 Du Plat, hasta olduğu gerekçesiyle görüşmeye katılmamıştı. II. Mahmud Lord Ponsonby’ye, Du

Plat’ı göremediği için çok üzüldüğünü söylemişti. NA, FO, 195/89, Ponsonby’den Palmerston’a, 13 Nisan 1837; The Times, nr. 16416, 15 Mayıs 1836, s. 5; The Morning Chronicle, nr. 21061, 12 Mayıs 1837. Du Plat için hazırlanan madalya bir süre sonra kendisine verildi. NA, FO, 78/309, Du Plat’tan Palmerston’a, 07 Mayıs 1837. Lord Palmerston, madalyaları sadece Osmanlı topraklarında takmalarına izin vermişti. NA, FO, 78/309, Palmerston’dan Du Plat’a, 08 Haziran 1837.

155

Palmerston, notayı yazarken kullandığı sert üslup sebebiyle Lord Ponsonby’yi uyardı. Çünkü böyle sert ifadeler kullanırsa bu üslup, Babıâli’nin yeniden ret cevabı vermesine sebep olabilirdi100. Bütün bunlar hem II. Mahmud’un hem de Lord Palmerston’un iki ülke ilişkilerinin daha fazla bozulmamasını istediklerini ortaya koyuyordu.

Kısacası Lord Palmerston, ikili ilişkilerdeki gergin ortamın daha fazla sürdürülmesini istemiyordu. Ancak 1836 yılı başında, Du Plat’ın hazırladığı raporu okuyunca çok sinirlendi. Çünkü bu raporda, Prusya’dan istenilen subayların kısa sürede İstanbul’a geleceği bilgisi vardı. Raporda ayrıca Moltke’nin iki yıllık ücreti padişah tarafından ödenmek üzere görevlendirildiği101

ve üç Prusyalı subayın da yolda oldukları belirtiliyordu. Lord Palmerston’a göre, bunları Rusya ayarladığı ve onayladığı için Prusyalı subay demek, Rusyalı subay demekti, arada çok fazla bir fark yoktu. Bunlar neticede “İngiltere için dostça olmayan bir amaçla ve Türkiye’ye zarar

vermek için” gönderiliyordu. Berlin’deki İngiliz temsilcisi Russell’a bu subaylarla

Rusya arasında bir bağlantı olup olmadığı konusunda bilgi toplaması emrini verdi102 . Mayıs 1837 sonunda Considine, yanında Kaptan Champhell ve Albay Lynch olduğu hâlde İstanbul’a ulaştı. Zaten Lord Palmerston, Considine’den İstanbul’a gitmesini ve kendine orduda görev verilinceye kadar bir yılı aşmamak kaydıyla orada beklemesini istemişti. Ayrıca ondan bu sürede Anadolu’yu dolaşarak Türkçe öğrenmesini ve gezdiği yerlerdeki Osmanlı birliklerinin durumuyla ilgili kendine raporlar göndermesini istemişti. İlaveten daha önce talep ettiği gibi, Malta’daki ve Korfu’daki İngiliz subayların bir kısmını İstanbul’a çağırma izni de verdi. Kaptan

100 PB, GRE/E/481/6/20–21, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 19 Mayıs 1837.

101 Moltke, 1835’te ziyaret amacıyla İstanbul’a gelmişti. Hüsrev Paşa, padişahın da onayını alarak

onun İstanbul’da kalmasını sağlamıştı. Moltke, II. Mahmud’un Varna, Silistre gibi şehirleri içeren gezisine de katılmıştı. Helmulth von Moltke, Moltke’nin Türkiye Mektupları, (Çev. Hayrullah Örs), Remzi Kitabevi, İstanbul 1995, s. 35, 95–108; Hale, age., s. 20; Kütükoğlu,

agm., s. 139; Gültekin Yıldız, Neferin Adı Yok: Zorunlu Askerliğe Geçiş Sürecinde Osmanlı Devleti’nde Siyaset, Ordu ve Toplum (1826–1839), Kitabevi Yayınları İstanbul 2009, s. 422.

102 NA, FO, 78/302, nr. 71, ek. 1, Ponsonby’den Palmerston’a, 03 Nisan 1837, Du Plat’tan

Ponsonby’ye; NA, FO, 195/138, nr. 30, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 11 Mayıs 1837. Paris’teki Avusturya elçisi, M. Reşid Paşa’ya Rusya’nın İngiltere’den ve Fransa’dan subay getirmesini engellemek için çalıştığını ve II. Mahmud’u bu amaçla Prusya’ya yönlendirdiğini söylemişti. Aynı konuşmada, Prusyalı subayların Rusya tarafından gönderildiği için Rusyalı sayılacaklarını ve Osmanlı’ya zarar vereceklerini düşündüğünü de ifade etmişti. BOA, HAT, nr. 46617, 13 Ekim 1836.

156

Champhell de onunla Anadolu’yu dolaşacaktı103. Lord Palmerston, bu bir yıllık bekleme süresini Babıâli’den olumlu yanıt alana kadar, Considine’in ikinci kez olaylı bir şekilde görüşmelerden ayrılmasını engellemek için vermişti. Anadolu’da incelemeler yapmasını ise Türkiye hakkında faydalı bilgiler elde edebileceğini hesaba katarak istemişti.

Lord Palmerston, Considine’e böyle bir seçenek sunmakla çok doğru bir karar vermişti. Lord Ponsonby ve Considine arasında geçen bir konuşma, bu kararın ne kadar isabetli olduğunu gösteriyordu. Bu konuşmada Considine’in “Babıâli tarafından

görevlendirilmem konusunda herhangi bir şans var mı?” sorusunu Lord Ponsonby,

“Sanmıyorum. Babıâli kararını değiştirmeyecektir. Babıâli, herhangi bir yabancı

subaya komuta yetkisi veya rütbe vermeyecektir.” şeklinde cevaplamıştı104

. Considine, bunun üzerine karamsarlığı ve ilgisizliği sebebiyle Lord Ponsonby’yi eleştiren bir mektubu Lord Palmerston’a gönderdi. Daha sonra Hafız Mehmed Paşa ordusunun105

bulunduğu Diyarbakır’a gitti. Lord Ponsonby, Considine’in orduda görevlendirilmesiyle ilgili herhangi bir teşebbüste bulunmamışsa da en azından onu, Hafız Mehmed Paşa’ya tavsiye eden bir mektubu sadrazamdan alabilmişti106

.

Lord Palmerston, Considine’in mektubunu okuduğunda Lord Ponsonby’nin ümidini kaybetmiş olmasına çok üzüldü ve subayların orduya alınması için çok az şansları olduğunu anladı. Buna rağmen Lord Ponsonby’ye gönderdiği talimatta ondan Babıâli’yi bu konuda ikna edebilmek için tüm gücünü kullanmasını istedi107

. Bunun üzerine Lord Ponsonby, İngiliz subayların görevlendirilmesi için Babıâli’ye yeniden

103 NA, FO, 78/303, nr. 112, Ponsonby’den Palmerston’a, 31 Mayıs 1837; NA, FO, 78/309,

Palmerston’dan Considine’e, 17 Nisan 1837; NA, FO, 78/309, ek. 1, Considine’den Palmerston’a, 11 Mart 1837; NA, FO, 195/138, nr. 23, Palmerston’dan Vaughan’a, 14 Nisan 1837; NA, FO, 195/138, nr. 23, ek. 1, Palmerston’dan Considine’e, 17 Nisan 1837. Considine, İstanbul’a ulaştıktan sonra Lord Palmerston’a, Malta ve Korfu’da bulunan İngiliz subaylarından bazılarının İstanbul’a gönderilmesini teklif etmişti. NA, FO, 78/299, Palmerston’dan Hill’e, 18 Temmuz 1836; NA, FO, 195/130, nr. 62, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 28 Temmuz 1836.

104 NA, FO, 78/303, nr. 121, Ponsonby’den Palmerston’a, 31 Mayıs 1837.

105 Reşid Mehmed Paşa’nın Kasım 1836’da vefat etmesiyle onun üzerinde bulunan Sivas, Diyarbakır

ve Rakka eyaletleri Hafız Mehmed Paşa’ya verilmişti. Bu bölgedeki Osmanlı birliklerinin başına da o getirilmişti. Mustafa Nuri Paşa, age., IV, s. 275.

106 NA, FO, 78/309, Considine’den Palmerston’a, 07 Haziran 1837. Considine, Lord Ponsonby’yle

yaptığı görüşmeler hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir. Considine, Lord Ponsonby’yi görevlendirilmeleri için yeterince gayret göstermemekle suçlamaktadır. Buna göre Lord Ponsonby, Anadolu’yu gezmesi için Considine’e seyyahlara verilen izinden almıştı. Oysa Considine, ordu içinde serbestçe dolaşabilmesi için ferman talep etmişti. NA, FO, 78/309, ek. 1, Considine’den Backhouse’a, 07 Haziran 1837.

157

bir yazı gönderdi ve bu yazının padişaha ulaşmasını temin etti. Bir sonuç çıkacağına dair umudu yoktu. Ancak en azından Babıâli’nin cevap vermeyi geciktirmesini olumlu bir işaret olarak da görüyordu108. Bir süre sonra, Prusyalı üç subay Fincke, Muhlbach