• Sonuç bulunamadı

Doğu’daki işler kritikleştikçe İstanbul’da bir İngiliz elçisi bulunmasının önemi giderek daha da artıyordu. Lord Grey ve Lord Palmerston, acele etmesi için Lord Ponsonby’yi uyarıyorlardı59. İstanbul’da onu bekleyen Fransız Elçisi Roussin

de onun gecikmesine anlam veremiyor, bu durumu İngiltere’nin krize müdahale etmemek istemesiyle ilişkilendiriyordu60. Gerçekten de açık bir gecikme vardı61.

Kasım 1832’de elçiliğe atanan Lord Ponsonby, İngiliz hükûmeti de acele etmesine rağmen, ancak Mayıs 1833 başında İstanbul’a ulaşabilmişti.

Lord Ponsonby’nin İstanbul’da gördüğü manzara pek de iç açıcı değildi. Tarabya’daki İngiliz elçiliğine doğru yaklaştığında karşı kıyıda, Büyükdere’de kamp kurmuş Rus birliklerini ve Hünkâr İskelesi’ne demirlemiş Rus gemilerini

57

PP/GC/PO/133, Ponsonby’den Palmerston’a, 10 Ocak 1833.

58 PB, GRE/E/481/20/6, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 28 Ocak 1833; PP/GC/PO/137,

Ponsonby’den Palmerston’a, 30 Ocak 1833.

59 Lord Ponsonby’nin görev yerine ulaşmasında yaşanan gecikmeyi normal karşılamayanlar vardı.

Bazı İngiliz politikacılar, Lord Palmerston’a Rus güçleri İstanbul’a girdiğinde İngiliz elçisinin niçin orada bulunmadığını sorarak buna dair eleştiriler yöneltmişlerdi. Charles C. F. Greville, The Greville Memoirs A Journal of the Reign of Queen Victoria from 1837 to 1852, I, Longmans, London 1885, s. 404; Broglie, Memoirs of the Prince de Talleyrand, V, Griffith Farran and Co. Limited, London 1892, s. 78; Daly, age., s. 94; Bolsover, “Lord Ponsonby”, s. 99; Webster, age., I, s. 289, 301.

60 LC, Turquie, 266, Roussin’den Broglie’e, 11 Nisan 1833.

61 Lord Ponsonby’yi İstanbul’a götürecek gemi Acteon Napoli’ye Şubat 1833’ün ilk günlerinde

ulaşmış ama hava şartları sebebiyle Nisan 1833’e kadar hareket edememişti. PP/GC/PO/139, Ponsonby’den Palmerston’a, 04 Şubat 1833; Norman Anick, The Embassy of Lord Ponsonby

to Constantinople (1833–1841), (Yayınlanmamış Doktora Tezi), McGill University, Kanada

gördü62. Bundan sonraki günlerde ne zaman elçilik binasından dışarıya baksa karşı

kıyıda kümelenmiş Rus güçlerini görecekti. Bu psikolojik baskı, Rusya’nın Şark Meselesinde asıl oyuncu olduğu yönündeki düşüncesini, her geçen gün daha da arttırdı.

8. Büyükdere’deki Rus Askerleri’nin İngiliz Elçiliği’nden Görünümü, Mayıs 1833 (John Auldjo, Journal of a Visit to Constantinople, and some of the Greek Islands in the Spring and Summer of 1833’den)

Lord Ponsonby, İstanbul’a geldikten sonra, Osmanlı’nın genel durumuna ve istenilen reformların ne ölçüde gerçekleştirilebileceğine dair raporlarını hazırlamaya başladı. İlk tespitlerine göre, Osmanlı Devleti büyük bir düzensizlik ve tehlike içindeydi. Ona göre, Osmanlı Devleti’nin “siyasî varlığını bitirme

noktasına getiren hastalıkların büyüklüğünü ve niteliğini açıklamaya çalışmak ilânihaye bitmez”di. II. Mahmud’un kötü yönetimi ve üstüne üstlük Türklerin en

büyük düşmanı Rusları yardıma çağırması onu, halkın gözünden düşürmüştü. Kendi kişisel güvenliğini ve otoritesini korumak için Rusya ile böyle bir iş birliği yapmak, otoritesini bir hayli sarsmıştı. Lord Ponsonby, aynı mektubunda sözlerine şöyle devam ediyordu:

“Sultan, zorla alım yoluyla ve paranın dolaşımına engel olarak halkının zenginliğini tahrip etti. Gereksiz şekilde halkın dinî prensiplerine saldırdı, en kutsal kuralları ihlâl etti ve saygı duydukları geleneklerini küçümsedi. Aldığı tedbirler, yıllardır Osmanlı’yı yıkmak için çalıştığı bilinen düşmanların ülkesinin kalbine girmesine sebep oldu”63

. “Sultan, ne orduya

62 Auldjo, age., s. 45.

ne paraya ne güce sahip. Nefret ediliyor ve küçümseniyor… O, reformları güvenli bir şekilde yapabilirdi. Nerede duracağını bilerek, ordusunu canlandırma ve yenileme işini sağduyulu bir şekilde gerçekleştirebilirdi. Oysa o, dine, geleneklere, kıyafetlere ve insanların ceplerine saldırdı. Özellikle sonuncusu delilik ve zalimliğe eşdeğer bir tarzda yapıldı. Yakınındakiler dışında herkes onun karşısında yer alıyor”64

.

Lord Palmerston bu koşulları göz önünde bulundurarak Rusya’nın bu geniş imparatorluğun tüm otoritesini tek başına eline geçirmesine izin verilip verilmeyeceğine karar vermek durumundaydı65. Lord Ponsonby’nin bu ilk

izlenimlerinden anlaşıldığı üzere, II. Mahmud’un ülkesini Avrupa devletleri seviyesine çıkarabilmek adına sürdürdüğü girişimler, 1833’e gelindiğinde olumlu sonuçlar vermekten çok uzaktı. Aynı şekilde, Fransız Elçisi Roussin de bu tarihteki raporlarında padişahın halkın gözünde popülaritesini kaybettiğini, reform konusunda başarılı olmadığını dile getirmekteydi66. Bu dönemde İstanbul’u ziyaret

eden yabancıların gözlemleri de aynı yöndeydi67.

Lord Palmerston, bu iç karartıcı tabloya rağmen kararlılığından hiç bir şey kaybetmedi ve İstanbul elçisine Osmanlı Devleti bağımsızlığını gerçekten korumak istiyorsa ordusunu yeniden organize etmesi, ekonomisini canlandırması ve donanmasını bir düzene oturtması gerektiğini II. Mahmud’a bildirme talimatı verdi. Ancak Lord Ponsonby, bunu yaparken çok dikkatli olmak zorundaydı. Çünkü o bir Hristiyandı ve Müslümanların ön yargılarını göz önünde bulundurarak hareket etmeliydi. Bu esnada Lord Palmerston’un en büyük kaygısı, Rusya’nın İstanbul’u işgal etme olasılığıydı. II. Mahmud, içinde bulunduğu şartlarda kendini tamamen Ruslara bırakabilirdi. Böyle olursa İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’nden vazgeçip M. Ali Paşa’yı desteklemeye karar verebilirdi68.

Lord Palmerston, olayların böyle karışık olduğu ve hızla değiştiği bir ortamda, talimat vermekte ve gelişmeleri tahmin etmekte zorlanıyordu. Londra ve İstanbul arasındaki mesafe sebebiyle iletişim bugüne kıyasla oldukça zordu.

64

PP/GC/PO/142–143, Ponsonby’den Palmerston’a, 14 Mayıs 1833.

65 Aynı Belge.

66 LC, Turquie, 267, Roussin’den Broglie’e, 08 Aralık 1833.

67 Bu dönemde İstanbul’a bulunan Miss Pardoe’nin gözlemleri, Lord Ponsonby ile uyuşuyordu.

Pardoe’ye göre II. Mahmud, düşüncesizce yaptığı reformlar ve Rus askerlerini İstanbul’a sokması sebebiyle halk tarafından sevilmiyordu. Miss Pardoe, The City of the Sultan; and the

Domestic Manners of the Turks in 1836, II, Henry Colburn, London 1837, s. 93-94.

Haberler çok geç ulaşıyordu. Bir olayla ilgili yazılan talimat, İstanbul’a gelinceye ve elçinin mektubu Londra’ya ulaşıncaya kadar, şartlar tamamıyla değişmiş olabiliyordu. Bu yüzden Dışişleri Bakanı, Lord Ponsonby’ye şartlara göre davranma ve inisiyatif kullanma izni verdi. Mademki İstanbul’da bulunan oydu, kendine verilen görevi nasıl yerine getireceğini de o belirlemeliydi69. Kısa bir süre

sonra Lord Ponsonby’nin Rusların İstanbul’dan çıkarılmasıyla ilgili verdiği emre uymayarak nasıl doğru bir karar verdiğini gördüğünde70 bu talimatını tekrarladı:

“Bu şartlar altında, kendi kararınla hareket etmenden daha doğru hiçbir şey

olamaz. Sana en güzel rehber, kendi reyin olacaktır”. Lord Palmerston, aynı

mektupta İngiltere’nin politikasını şu şekilde açıkladı:

“Hiçbir Osmanlı bölgesi, Rusya, Fransa ve Avusturya gibi devletlerin hâkimiyetine geçmemelidir. Sultan bize diz çöküp yalvarsa bile biz herhangi bir Osmanlı toprağının almayacağız. Sultan, bağımsız bir güç olarak kaldığı ve iktidarını koruduğu sürece, biz onu desteklemeye devam edeceğiz. Fakat o, Rusya’nın kölesi olmayı seçerse İstanbul’da kimi görmek istediğimiz konusunda fikrimiz değişebilir ve M. Ali Paşa, Doğu’daki güç dengesini korumak için daha iyi bir seçenek hâline gelebilir” 71

.

Bu ifadelere rağmen M. Ali Paşa, Lord Palmerston’un gözünde bir “maceracı” ve “gaspçı” idi. Öldüğünde arkasında bir şey bırakamayacak oğlu İbrahim Paşa da babasının yerini dolduramayacaktı. Oysa II. Mahmud sağlam, kalıcı, köklü bir sistemin başı ve İslâm’ın halifesiydi. Bu yüzden İngiltere tarafından desteklenmeye devam edilecekti. Sözlerine şöyle devam ediyordu: “Biz

elimizi serbest bırakmalıyız. Şartlara göre hareket etmeli, sultan ve valisinin savaşa girmesini engellemeli ve Rusya’ya karşı sultanı bağımsızlaştırmak için onu güçlendirmeliyiz.” II. Mahmud bir an önce, gerekirse ödünç para bularak, tazminat

borcunu ödemeli ve böylece Rusların işgal ettiği yerlerden çekilmelerini sağlamalıydı. Bu husus II. Mahmud’un bağımsız hareket edebilmesi açısından çok

69

PB, GRE/E/481/20/26, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 21 Mayıs 1833.

70

Lord Palmerston, Lord Ponsonby’ye diğer Avrupa elçileriyle de iş birliği yaparak, Rus birliklerinin İstanbul’dan çıkarılmaları için, II. Mahmud’a başvurulması talimatını vermişti. Ancak Lord Ponsonby, Rusya'nın padişah üzerinde çok büyük etkisi olduğunu, Boğaz’dan gemi sokma fikrinin doğru olmadığını ve Rusların çok zorlanması hâlinde kanlı bir şekilde İstanbul'u ele geçireceklerini, Rus güçlerinin çekilmesinin beklenmesi gerektiğini bildirmişti. Yani Lord Palmerston’un talimatına, inisiyatifini kullanarak uymamıştı. NA, FO, 78/223, nr. 9, Ponsonby’den Palmerston’a, 21 Haziran 1833.

önemliydi. Lord Palmerston, Rusların birliklerini geri çekeceğinden emindi. Ona göre Ruslar, askerî değil siyasî işgal yapmak istiyorlardı72.

Lord Ponsonby, İstanbul’a geldiğinden beri aynı zamanda eniştesi olan Başbakan Lord Grey’le özel yazışıyordu. İstanbul’a elçi olarak gönderilmesinde bunun mutlaka etkisi vardı. Talimatları bile beklemeden rahatça hareket etme anlayışını benimsemesinde ve rahat hareket etmesinde, eniştesinin başbakan olmasının da rolü vardı. Ona gönderdiği mektupta Osmanlı Devleti’nin düşünüldüğünden çok daha kritik bir durumda olduğunu bildirdi. Rusya’ya ve onları çağıran II. Mahmud’a karşı Osmanlı yöneticileri ve halk arasında büyük bir tepki vardı. Çünkü halk, Rusların İstanbul’da bulunmasından kaynaklanan aşağılanma sebebiyle çok rahatsızdı. Ruslar çekildiğinde, despotluğu sebebiyle sevilmeyen padişaha karşı bir ayaklanma çıkabilirdi. O zaman Rusya veya M. Ali Paşa Osmanlı topraklarına saldırabilirdi. Lord Ponsonby’ye göre, büyük güçler73

bunu önlemek için Osmanlı’yı korumak için aralarında bir antlaşma yapmalıydılar. Ayrıca İngiltere, padişahı ve yağmacılığa alışmış yöneticileri ülkenin yıkılmasını önleyecek reformlar yapmaya zorlamalıydı. Bu bağlamda alınabilecek tedbirlerin en önemlisi yönetimde reforma gidilmesi ve imparatorluk kaynaklarının etkili bir şekilde kullanılmasını sağlamak olacaktı. Lord Ponsonby, mektubunun sonunda, Avrupa’da, Rusya’nın Osmanlı’yı ele geçirmesini arzu etmeyen birileri varsa, bu hususta bir şeyler yapmanın tam zamanı olunduğu uyarısını yapmıştı74.

Gerçekten de bu tarihte İstanbul’daki durum çok kritikti. II. Mahmud ve Kont Orlof arasında gizli bir antlaşma için görüşmeler sürdürülüyordu. Bu sebeple İstanbul Elçisi Lord Ponsonby, Lord Grey’den en azından Ruslar tamamen çekilene kadar İngiliz donanmasının geri çağrılmamasını talep etti75. Lord Grey de

72

Aynı Belge.

73 İngiltere, Fransa, Avusturya ve Prusya.

74 PB, GRE/E/270/5, Ponsonby’den Lord Grey’e, 15 Haziran 1833. Lord Grey böyle bir anlaşmayı

İngiltere’nin çıkarlarına uygun görmüyordu. Lord Ponsonby’nin Osmanlı’yı korumak amacıyla büyük güçlerin yapmasını önerdiği anlaşmayla ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Anick,

agt., s. 48-49. Lord Ponsonby, Osmanlı yöneticileri hakkında bu şekilde olumsuz görüşlere

sahipti. Ancak Roussin’in aynı tarihli bir raporunda Namık Paşa ve Halil Rıfat Paşa’nın bir an önce reformlara başlanılması gerektiğine dair konuşmalarına tanık olduğunu bildirmektedir. “Namick, et Halil Pachas, se sont ensuite avec complaisance sur les

ameliorations qu'ils esperent voir bientot introduire en Turquie”. LC, Turquie, 266,

Roussin’den Broglie’e, 18 Haziran 1833.

onun bu mektuplarını Lord Palmerston’a gösterdi. Lord Palmerston, Lord Ponsonby’nin önerdiği gibi bir antlaşmanı yapılması fikrini desteklemiyordu. Çünkü İngiltere herhangi bir yabancı gücün Osmanlı topraklarını ele geçirmesine izin vermemeli idi. Ruslar İstanbul’dan çekildikten sonra karışıklık çıkabilirdi. Ancak bu, Osmanlı’nın iç meselesiydi. Bu sebeple herhangi bir yabancı güç, buna müdahale etmemeliydi. Ayrıca Lord Palmerston, II. Mahmud’un bundan sonra Rusların tavsiyeleri doğrultusunda hareket edeceğini tahmin ediyordu. Bu gelişmeler ışığında İngiltere’nin mevcut politikası, beklemek ve olayların nasıl değiştiğini gözlemlemek olacaktı. Zamanla nasıl bir politika izleneceğine karar verilebilirdi76.

Gerçekten de Lord Palmerston, II. Mahmud’la ilgi tahmininde yanılmıyordu. Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın (8 Temmuz 1833) imzalanması ve ardından Rus güçlerinin İstanbul’u terk etmesinden bir gün sonra, Lord Ponsonby İstanbul’daki durumu şöyle özetledi: “II. Mahmud, bütün kalbini ve ruhunu Rusya’ya terk etmiş

durumda. Biz, sultan ve çevresindekiler sebebiyle Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığını çok ciddî bir tehlike altında görüyoruz. Ben inanıyorum ki, bütün Türk halkı sultanın politikasına karşı durumdadır”77.

Lord Ponsonby, Hünkâr İskelesi Antlaşması’nı “Türkiye’nin Rusya’nın

kontrolü altına girmesinin tamamlanması” olarak niteliyordu. Ona göre, o tarihten

sonra hiçbir antlaşma Osmanlı’yı kurtarmaya yetmeyecekti. İngiltere ve Fransa’nın artık reel önlemler alması gerekiyordu; aksi hâlde “Türkiye, Rusların avı olmaya

hazır” hâle gelecekti78. Lord Palmerston da durumun ciddiyetinin farkındaydı;

Hünkâr İskelesi Antlaşması konusundaki düşüncelerini şu şekilde ifade etmişti: “Bu antlaşma, Rus entrikası ve Türk akılsızlığının bir şaheseridir. Eğer biz bu

antlaşmanın onaylanmasını engelleyebilirsek, bu İngiliz diplomasisinin bir zaferi olacaktır. Ancak bunu yapabileceğimizi zannetmiyorum”. Bu çerçevede Lord

Ponsonby’den padişaha antlaşmayı onaylamamasını tavsiye etmesini ve Rusya’ya karşı İngiltere ve Fransa’nın artık kendisini yalnız bırakmayacağı sözünü vermesini

76 PB, GRE/E/481/4/35, Palmerston’dan Ponsonby’ye, 08 Temmuz 1833. 77 NA, FO, 78/223, nr. 34, Ponsonby’den Palmerston’a, 11 Temmuz 1833. 78 PB, GRE/E/270/15, Ponsonby’den Lord Grey’e, 24 Temmuz 1833.

istedi79. Lord Palmerston bu şekilde düşünmekle birlikte, mektubunun devamında

bu sonucu, 1832’de İngiltere’nin II. Mahmud’un yardım isteğini reddetmesinin doğurduğunu itiraf ettiği de görülüyordu. Bütün bunlar gösteriyordu ki bu antlaşma, aslında İngiltere’nin Osmanlı Devleti ile ilgili son dönemde izlediği yanlış politikaya toptan çıkarılmış bir fatura gibiydi.

Lord Ponsonby, Fransız elçisiyle birlikte antlaşmanın onaylanmaması için çok uğraştı. Antlaşmayı, İstanbul’da ve Petersburg’ta bulunan İngiliz ve Fransız elçileri, ilgili hükûmetler nezdinde protesto ederek antlaşmanın tanınmadığını açıkladılar80. Ancak bu girişimler, antlaşmanın onaylanmasını engelleyemedi.

Bununla beraber bu son girişimlerin önemli bir anlamı vardı. Çünkü İngiltere, bu adımı atmakla ve donanmasını Çanakkale Boğazı önünde bekletmeye devam etmekle Şark Meselesine aktif olarak müdahaleye kararlı olduğunu açıkça ortaya koymuş oluyordu. Kısa bir süre sonra Lord Palmerston, Rusya’ya karşı İngiltere, Fransa, İspanya ve Portekiz’den oluşacak bir cephe meydana getirmek için çalışmaya başladığını bildirilecekti81. İngiltere bu yönde politik manevraya

girişerek Lord Ponsonby’nin Osmanlı’nın geleceği için İngiltere’nin reel önlemler alması gerektiği talebini uygulamaya koymuş oluyordu. Bu durum aynı zamanda hem Osmanlı’nın hem de Osmanlı’yı destekleyen yabancı devlet adamı ve diplomatların görüşlerinin dünya politikasının şekillenmesinde ne denli etkin bir rol oynadığını da göstermektedir. Nitekim bu sürecin devamı, I. Dünya Savaşı’nda çok çarpıcı bir şekilde görülecektir.