• Sonuç bulunamadı

Refah Partisi’nin (RP) ve Fazilet Partisi’nin (FP) Siyasal Kimliği ve İdeolojik Yönelim

1.SİYASAL PARTİLERİN SİYASİ KİMLİK VE İDEOLOJİK YÖNELİMLERİ

1.8. Refah Partisi’nin (RP) ve Fazilet Partisi’nin (FP) Siyasal Kimliği ve İdeolojik Yönelim

İslamcı kökenli partilerin tamamı Milli Nizam Partisi’nin (MNP) ideolojik siyasal geleneğinden gelmektedir ( Peköz, 2009, s.378). Bu doğrultuda ele alındığında RP ve FP’ni anlayabilmek için öncelikli olarak MNP ve 1971 askeri muhtıranın ardından açılan Milli Selamet Partisi’nin (MSP) siyasal kimlik ve ideolojisine değinmek gerekir. MNP modern Türkiye’nin en belirleyici özelliği olduğunu söylediği ahlaki çöküntüye son vermeye kararlı militan, püriten ve İslamcı bir yapılanmayı içinde barındırır (Toprak’tan alıntı yapan: Ahmad, 2002, s.189). Partinin temelini Erbakan tarafından formüle edilen dünyevi bir ideoloji niteliğindeki “milli görüş” yer alır. Bu ideoloji öncelikle Türk-İslam kimliğine dayanan bir politik cephenin yaratılmasını öngörürken, teknolojiye dayalı kalkınmayı da temel bir amaç olarak benimser. Arkasındaki gerçek itici güç inancın kimi unsurlarını içine alan, buna karşılık laik milliyetçiliğin etnik söz dağarcığını dışlayan milliyetçiliktir (Karpat, 2009, s.285).

Anayasa Mahkemesi’nin dini siyasal amaçlar için kullandığı gerekçesiyle kapattığı MNP’nin yerine 1972 yılında kurulan MSP’nin resmi doktrini de İslami görüşe dayanır. Parti, Türkiye’nin daha hızla sanayileşmesi için halkçı bir ekonomik bölüşümün yanı sıra sosyal bir ahlak oluşumunun gerekliliği görüşlerini savunurken (Mardin, 2005, s.105), bu değişim MSP iktidarda iken başlar (Heper, 2011, s.298). MSP önceki partiden daha ciddi bir imaj oluşturmaya çalışırken, Türkiye’nin en popüler gösteri sporu olan futbola bile düşman olan İslami kültüralizmi daha az vurgular ve daha çok tekellerin gelişmesine, dış sermayeye olan bağımlılığa muhalefet eder (Toprak’tan alıntı yapan: Ahmad, 2002, s.189). MSP’nin selefi olan MNP dönemi ile kıyaslandığında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ilişki

143

kurmaya sıcak bakılmaya başlanır ve anayasada köklü değişikliklerden ziyade sadece belirli kamu kurumlarında reform yapma eğilimi belirlenir (Sarıbay’dan alıntı yapan: Heper, 2011, s.103-104).

1980 askeri darbesiyle kapatılan partiler arasında yer alan MSP 1983 yılında Refah Partisi (RP) adı altında yeniden kurulur (Karpat, 2009, s.285). RP gitgide daha sistemle barışık bir siyasal parti haline gelirken, iktidara geldikten sonra militan olmasa bile ütopik İslami görüşlerin pek çoğunu bir kenara bırakır (Heper, 2011, ss.297-298). “Adil düzen” sloganını parolası haline getiren RP farklı ideolojik kesimlerden geniş bir seçmen yığını etkileyerek 1995 seçimlerinde yüzde 21 oyla birinci parti olur (Karpat, 2002, s.289). Nitekim 1998 yılına gelindiğinde artık Erbakan’ın sert İslamcılığını terk etttiği NATO’dan çıkmaktan, İslami bankacılığı yerleştirmekten bahsetmez olduğu görülmektedir (Ahmad, 2010, s.211). RP döneminde laiklik ve dinin birbiriyle çatıştığı görüşü terkedilerek, laikliği bir kimsenin dininin gerekliliklerini kendi inançlarına göre herhangi bir müdahale görmeden yerine getirmesi olarak tanımlandığı anlaşılır (Şen’den alıntı yapan: Heper, 2011, ss.297-298). Tüm bu sistemle uyum sağlama çabalarına rağmen 16 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi RP’ni laiklik karşıtı etkinliklerden dolayı kapatma kararı alır. Erbakan’ın, Recai Kutan başkanlığında 2001’de kurduğu Fazilet Partisi (FP) de kısa süre sonra selefleri MNP, MSP ve RP’nin akıbetini paylaşır (Akşin, 2005, ss.174-175).

RP ve FP’nin siyasal geleneğinde milliyetçilik önemli bir etki alanı oluştururken, İslamcılık çoğunlukla sistemin belirlediği ihtiyaçlara yanıt verir niteliktedir (Peköz, 2009, s.390). Bu anlamda ele alındığında ümmetçi bir anlayışla yola çıkan milli görüş kökenli siyasal ideolojinin RP ve FP’sinde artık İslami değerlerin temelinde muhafazakâr kimliğin ön plana çıkarıldığı bir değişimi yaşadığı söylenebilir. FP’nin genel başkanı Recai Kutan laiklik konusunda Erbakan’dan daha ılımlı görüşler taşıyan bir lider olduğu izlenimini verir (Heper, 2011, s.299). Ahmad, her İslamcı partinin kapatıldıkları haleflerine göre sonrasında daha ılımlı ve daha az İslamcı oldukları iddiasıyla yeni partiler kurduğunu ifade eder (Ahmad, 2010, s.211). Bu anlamda ele alındığında MNP, MSP, RP, FP’nin kronolojisine bakıldığında milli görüş geleneğinden gelen ideolojik yapının iktidar olabilmek ya da iktidarda

144

kalabilmek adına sert yanlarını yumuşatarak sistemle uyumlu hale getirilmeye çalışıldığı değerlendirmesi yapılabilir.

1.9. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Siyasal Kimliği ve İdeolojik Yönelimi

Türk İslam sentezi ideolojisinden etkilenen RP ve FP’de yapılanan lider- teşkilat-doktrin üçlemesi parti içinde muhalefet yapılmasının önüne geçerken, alınan kararlara karşı çıkmak ve yöneticilere itaatsizlik etmeyi davayı verilen en büyük zarar olarak görmektedir (Peköz, 2009, s.387). Fakat milli görüşün bu geleneksel yapısı RP ve FP’nin kapatılması süreçleri sonrasında kurulan Saadet Partisi’ndeki (SP) genel başkanlık tartışmalarıyla değişeceği sinyallerini verir. Nitekim partinin 2000 yılındaki kongresinde genç yenilikçilerin adayı Abdullah Gül’ün genel başkanlık seçimini kaybetmesiyle (Karpat, 2009, s.290) yeni bir siyasal oluşumun temelleri atılmaya başlanır. 14 Ağustos 2001 tarihinde Erdoğan ve Gül’ün başını çektiği yenilikçi grup “muhafazakâr demokrat” kimliği altında AKP’yi kurar. AKP’nin kökleri siyasal İslam’da yatsa da liderlerinin çoğu merkeze kaymış ve tıpkı Avrupa’daki Hristiyan demokratlar gibi “Müslüman demokrat” ve “laik demokratlar” kimliklerini inşa ederler (Ahmad, 2010, s.220).

AKP muhafazakâr demokrat bir parti olarak milli görüşten farklı olduğunu her zeminde belirtirken, demokrasiyi evrensel değeri olan bir ana prensip olarak benimsediği gibi hukuk devleti, insan hakları, hoşgörü ve kültür farklılıklarına saygılı davranmayı da temel ilke olarak kabul eder (Karpat, 2013, s.244). Öte yandan kendi İslami geleneğinin yanı sıra kendi tabanının siyasi ve iktisadi talep ve eğilimlerini muhafazakâr bir neoliberal küreselleşme programına eklemlemeye ve bu çerçevede kendisini de bir merkez sağ parti olarak konumlandırmaya çalışır (Özkazanç, 2012, s.93). Bu açıdan ele alındığında AKP yalnızca İslam ve demokrasi değil, İslam ile neoliberalizm arasındaki buluşmayı temsil eder (Uzgel, 2010, s.24).

Farklı inançlar ve fikirlere sahip olma hürriyetinin korunması gerektiğine inanan AKP’nin millet iradesini ön planda tutarken (Karpat, 2013, s.246) demokrasiyi, moderniteyi, anayasayı, Kemalizmi, cumhuriyetçiliği ve laikliği devletin ilkeleri olarak kabul eder (Karpat, 2009, s.291). AKP’de kendinden bir önce

145

dini eğilimli SP gibi devletin ve dinin birbirinin alanına girmesini onaylamamaktadır. Ayrıca yalnızca devletin değil dinin de dogmaları olabileceğini kabul etmekte ve her ikisini de sakıncalı görmektedir. Bu nedenle AKP dini dogmalara sahip İslamcıların değil, ahlaki ilkeleri olan dindar insanların kurduğu bir siyasal parti olarak düşünülür (Heper, 2011, s.413). Yani AKP içinde dinin de yer aldığı geleneksel değerlerin korunması ile küreselleşme sürecini buluşturmaya hedefler (Uzgel, 2010, s.22).

1.10. Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) Siyasal Kimliği ve İdeolojik