• Sonuç bulunamadı

Rasyonel Bir Düzen Olarak Governmentality

MODERN TOPLUMDA DİSİPLİNİN KÖKLERİ VE YAYILIŞ

B. Rasyonel Bir Düzen Olarak Governmentality

Modernliğin ayırıcı vasfının akıl (rasyonalite) olduğunu biliyoruz. Akıl, bu üstün konumu kazandığında karşıt kategorisini de üretti: Akıl dışılık; akla uygun olan (normal) ve akla uygun olmayan (abnormal). Norm kelimesinin aslında gönye372 demek olduğunu hatırlayalım. Bu durumda kişilere ve topluma dair olan bütün işleyişlerde, devlette, çocukta, ahlâkta normu (akıl gönyesini) kullanacağız; buna uygun olmayanlar (anormal) için artık aslî amaç cezalandırmak değil hizaya getirmek, ıslah etmek, gönyeden ―kaçık‖ olanı düzeltmektir. Bunun için akıl (siyasî rasyonalite - devlet aklı) önce normu/normali tespit eder; bunun tabiî sonucu da norm dışı/anormal belirlenir. Ama öte ayandan bu akıl, kendi halinde yetişen kişinin normal olmayacağının farkındadır. Normal olmak için, normalleştirmek gerekir. Ham insan, bu yolla özne haline gelir.

Bauman‘ın bahçe ve bahçıvan metaforu bu konuda aydınlatıcıdır:

Vahşi kültürler”, diyor Ernest Gellner, “bir kuşaktan ötekine kendilerini bilinçli bir tasarım, nezaret, gözetim ya da özel beslenme olmaksızın yeniden üretirler”. Buna karşın “işlenmiş” ya da “bahçe” kültürleri, ancak okumuş ya da uzmanlaşmış kimselerce yürütülebilir. Yeniden üretmek için tasarıma ve nezarete gereksinimleri vardır; onlarsız bahçe kültürleri yok olur, her yanı yabanî otlar kaplardı. (…) Modernitenin ortaya çıkışı, böylesi bir vahşi kültürlerin bahçe kültürlerine dönüşmesi süreciydi.373

Bauman‘a göre vahşî kültürden bahçe kültürüne geçiş önemli bir figürü ortaya çıkarır: Bahçıvan374. Bahçıvanlık, amacı vahşî tabiatta belli bölgeleri korumak, buradan tabiî olarak elde edilen ürünlerin yağmasını engellemek olan avlak bekçiliğinden farklıdır. ―Moderniteyi yaratan iktidar (devletin pastoral modeli375

),

372 Kelimenin Latince aslı marangoz gönyesi, kural ya da yol anlamını taşır.

http://dictionary.reference.com/browse/norm?s=t

373

Bauman, Yasa Koyucular, s. 65. ―Kültür, şeyleri olduklarından ve aksi hâlde olacaklarından farklı yapmak ve onları bu hâlde, yapay şekilde tutmaktır.‖ Bauman, Sosyolojik Düşünmek, s. 161.

374 Bauman, Yasa Koyucular, ss. 66-67.

375 Pastor kelimesi, çoban, papaz, yönlendirici, yol gösterici gibi anlamlara sahip. Pastoral iktidar ise

Foucault'ya göre çobanın sürüsü üstündeki iktidarıdır. Bu iktidarda çoban sürünün bütününden sorumlu olduğu gibi tek tek her bir koyundan da sorumludur. Sürüyü yönlendirir, beslenmelerini sağlar, aralarında yaralanan ya da hastalanan olursa tedavi eder, yol gösterir. Çobanın iktidarı bir sürü üstündendir, toprak üstünde değil. Onun görevi sürüsünün selametidir. Foucault'ya göre bu iktidar tipi feodaliteye yabancıdır ve klasik dönemin hukukî (juridical) iktidar tipini anlamakta yardımcı olur.

bahçıvan modeli üstüne kurulmuştur.‖376

Modernlik öncesinde yönetici sınıfın konumu avlak bekçilerine benzer. Onlar sadece elde ettikleri ganimet, vergi ve savaşta toplayabilecekleri adam sayısı ile ilgilidir; avlağın, insanın, nesnenin kendisi Allah‘a emanettir. Toplumsal düzenin kendisi de tabiatın kendisi gibi tabiî ve kendisine tâbi olunan bir düzendir. Hâlbuki toplumsal düzenin, tabiî ya da mutlak bir kabul değil de insanların mutabakatından kaynaklanan bir birleşme olduğu ve çeşitli şekillerde düzenlenebileceği kabulü modernitenin aslî bir niteliğidir.

Foucault ile Bauman‘ın anlattıklarını birleştirirsek şunu görürüz: Bir bahçıvanın kurduğu bahçe her şeyden önce ―düşünülmüş‖ bir şeydir; yani belli bir rasyonaliteye dayanır. Bahçıvan, bahçeyi belli bir forma sokmak için tek tek bitkilerle ilgilenmek onların vahşi tabiatlarını yontmak zorundadır. Foucault'ya göre iktidarın hukukî (juridical) modeli ile organik bir yapının şekillendirilmesini, forma sokulmasını anlatmak mümkün değildir (yapma demek yerine neden yapılmaması gerektiğini, yapılırsa neden yanlış olacağını benimsetmek). Dolayısıyla iktidar/devlet, nötr bir yönetme aracı değildir. Bahçe de bahçe bitkileri de bahçıvandan önce yoktur. Bahçıvan hem bahçeyi kurar hem her bir bitkinin bakımını sağlar, (hatta bazen genetiği ile bile oynar) onları budar ve hem de zararlı, istenmeyen otları ayırır/ayıklar. Çünkü vahşi hayatın aksine, eğer dikkatle ve sürekli olarak korunmazsa, bahçeyi kısa sürede otlar sarar; bitkiler çürür, bahçe dağılır. Vahşî hayat, ne kadar az dokunulursa o kadar yayılır; bahçe ise dokunulmadığı zaman yok olmaya mahkûmdur.

Bu ayıklama ve yetiştirme süreci öznenin inşası sürecidir. Anormal olanlar (deliler, suçlular, aylaklar, yoksullar, eşcinseller…) eğer mümkünse ıslah edilir değilse kapatılır. Özneleştirme, yani iktidarın kişilik/birey inşası Foucault'nun biyo- iktidar adını verdiği yepyeni bir iktidar mekanizması tarafından yürütülür. Biyo- iktidarın iki kolu vardır: (1) Disiplin (bedenin siyasî anatomisi) yani, kendi bedenlerini en yüksek seviyede kontrol edebilecek ve en yararlı hale getirebilecek şekilde bireylere iç denetim ve kontrol mekanizmalarının yerleştirilmesi; (2) Biyo-

Kralın egemenliği çerçevesinde geliştirilen hukukî ve siyasî modeller buna uygun düşer. Çoban, Kral ya da Tanrı, hep benzer şekilde kişilerin ve halkın yararı, iyiliği için çalışır. Onların emirlerine, sırf onlar emrediyor diye itaat edilir ayrıca bir gerekçeye ihtiyaç duyulmaz. Sürünün çobana itaati bir erdemdir. Batı siyasî düşüncesinin dayandığı rasyonalite pastorallikten devlet aklına geçmiştir. Foucault, Özne, ss. 25-56.

siyaset (nüfusun siyasî biyolojisi) yani büyük bir organizma gibi düşünülen toplumun nüfusu, sağlığı ve eğitimine ilişkin normalleştirici süreçlerin uygulanması. Yani hem tek tek bitkilerin hem de bir bütün olarak bahçenin düzeni, sağlığı, estetiği, korunması…

Bir bütün olarak bu anlayış, yeni bir yönetim düzenine işaret eder:

Governmentality. Foucault'ya göre feodal Orta Çağ düzeninde, yasa kavramına

dayanan adalet devleti, 15. ve 16. yüzyıllarda çözülen feodalite ortaya çıkan ulusal sınırlar ile birlikte yerini düzenleme ve disiplin toplumuna yani idarî devlete bıraktı. Bunu takiben artık toprağının (territory) genişliği ile değil, nüfusunun hacmi, yoğunluğu ve kütlesi üzerinden tanımlanan yönetim devleti (governmental state) ortaya çıktı377. Yönetim devleti temel olarak nüfusa dayanır. Ekonomik bilginin araçlarını kullanan bu yönetim, güvenlik aygıtları tarafından denetlenen bir toplumda işler. Artık sorun hükümranlık sorunu değil, nasıl yönetmeli sorusudur378

.

Bu iktidar mekanizması ve siyasî teknoloji bizi iki kavrama götürür: Devlet aklı ve polis379. Aquino'lu Thomas gibi yazarların düşüncelerinin aksine modern devlet yönetimi, ilahî ya da tabiî yasalara dayanan bir sanat değildir. Dolayısıyla da tabiatın düzenine uyum ya da saygı göstermesi gerekmez. ―Bu, devletin gücüne uygun olarak yönetmektir. Amacı geniş kapsamlı ve rekabetçi bir çerçeve içinde bu gücü arttırmak olan yönetmektir.‖380

Bu şekliyle de yönetim problemi, adalete, ilahî ya da tabiî yasalara dayanıyor olmaktan çıkar, rasyonel bilgiye dayalı bir bilimselliğe eklemlenir. Bu aklın kullandığı araç da polistir; ama daha önce de bahsettiğim gibi, bu kavram bugün bizim anladığımızdan çok daha geniş bir yönetim ve gözetim teknolojisini ihtiva etmektedir. Polis kavramı aslında siyasî iktidarın disipline edici ve bireyselleştirici araçlarının toplamıdır381

.

377 Bu sıralama, bir önceki anlayışın yok olması mânâsında değil, birbirine eklenmesi ve bütünleşmesi

olarak anlaşılmalıdır. 378 Gordon, s. 7. 379 Foucault, Özne, s. 44 vd. 380 Foucault, Özne, s. 47. 381

Mesela Turquet‘in yazılarında polis; yargı, ordu ve maliye dışındaki bütün alanları kapsamaktadır. Bu, halkın ahlâkından eğitimine, işinden eşine kadar her alanı kapsar. Belli bir işte çalışmayanlar toplumun tortusu olarak görülür. ―Polis her şeyi kapsar. Ama son derece özel bir açıdan. İnsanlar ve eşya ilişkileri bakımından ele alınır: İnsanların bir toprak parçasında ortaklaşa yaşamaları; mülkle ilişkileri; hangi ürünleri ürettikleri; piyasada mübadeleye giren malları. Ayrıca insanların nasıl bir yaşam sürdürdükleri, başlarına gelebilecek hastalık ve kaza gibi felaketleri dikkate alır. Polisin ilgilendiği, canlı, etkin, üretken insandır. Turquet bu noktada çarpıcı bir ifade kullanır: Polisin gerçek nesnesi insandır.‖ Foucault, Özne, s. 49. (Vurgular yazarın) Bir başka yazar, De Lamare de ―Polis