• Sonuç bulunamadı

Hobbes: “İnsanı toplum için yaratan tabiat değil, disiplindir.”

MODERN TOPLUMDA DİSİPLİNİN KÖKLERİ VE YAYILIŞ

B. Hobbes: “İnsanı toplum için yaratan tabiat değil, disiplindir.”

Hobbes'u genellikle devlet üzerine geliştirdiği ―ürkütücü‖ düşüncelerinden tanıyoruz. Tabiat halinde mutlak bir özgürlük ve aynı zamanda ölüm korkusu içinde yaşayan insanın, Leviathan‘ın kontrolüne girerek güvenliğe kavuşması, onun teorisinin en kaba özetlerinden biridir39. Bu teoriyi burada uzun uzadıya anlatmak konumuz açısından gerekli değil. Ancak Hobbes'un kurgusunda bizim için çok önemli bir nokta var: Devlet, toplum ve birey ya da yurttaş kavramlarının tamamının

38 Aristoteles, Eğitim, ss. 150-151. (217 numaralı dipnot.) Burnet bu pasaja verdiği yorumda, Grekçe banausik kelimesinden yola çıkarak, bir fabrikada çalışmak gibi sürekli tekrarlanan hareketlerden oluşan eğitimin mekanik/banausik olduğunu söylüyor. Grekler bunu kölelik yoluyla çözmüşlerdi. Serbest zaman için böylelikle vakit buluyorlardı.

artefact40 varlıklar olması. Tabiat halinde, ölüm korkusu içinde yaşayan insan, rızası ile devlete üye olur. Devlet bu ―tabiî‖ insanın, sözleşme ile ―yaptığı‖ bir şeydir. Ancak insan bu sözleşme ile aynı zamanda çeşitli ―kısıtlar‖ altına da girmektedir. Çünkü devlet denilen bu büyük gücün içinde yaşayabilmesi için razı olduğu düzene uyması, itaat etmesi gerekir; bu nokta tabiî insandan bireye ya da yurttaşa, kalabalıktan topluma41

geçtiğimiz noktadır. Bu yeni durumdaki insan, tıpkı devlet gibidir, yani tabiî değildir. Kalabalık ya da bireyselleşmemiş insan devleti kurduktan sonra, o devletin bünyesinde yaşama kabiliyeti ―edinir‖; yani birey/yurttaş olur ve kalabalık da sosyoloji diliyle toplum, siyasî terminoloji ile (bahsettiğimiz bağlam içinde) ulus olur. İnsan, aşağıda daha ayrıntılı açıklayacağım üzere toplumsallaşması için bir dizi disiplin sürecinden geçirilmek durumundadır ve ancak bu yolla toplumsal bir varlık haline getirilebilir42

. Hobbes bu sürecin temellendirilmesini sağlamada çok önemli kavramsallaştırmalar ortaya koyar.

De Cive adlı eserinin hemen başlarında Hobbes, ―insan toplum için doğmuş

bir yaratıktır‖43

(born to fit for society) diyen Aristotelesçi geleneği eleştirir ve reddeder44. Ona göre, toplumsal ilişkileri ele alan geçmiş yazarların çoğu, insanın topluma uygun şekilde yaratılmış olduğunu söylerler: zoon politicon. Hobbes burada esas olarak, Aristoteles‘in Politika‘nın ilk kısmında, insanın sosyalliği ve toplumun tabiîliği üzerine söylediklerine ve bunu desteklemek için de cevher teorisini kullanmasına atıf yapar45. Oysa bu tamamen yanlış bir görüştür. İnsanların bir araya gelmeleri ve birlikte yaşamaları, tabiî bir zorunluluğun sonucu değil, tamamen bir

40 Hobbes, Leviathan, s. 17 ve 164; Cemal Bâli Akal, İktidarın Üç Yüzü, 2. Baskı, Dost Yay.,

Ankara, 2003, s. 94.

41 Akal, İktidarın Üç Yüzü, s. 100.

42 Ağaoğulları/Köker, doğa durumundaki insanın ―egemenin bulunmadığı bir ortamda yaşayan

toplumsal insan‖ olduğunu Macpherson‘a dayanarak ileri sürüyorlar. Ağaoğulları/Köker, Kral-Devlet, s. 202-203. Ancak bu düşünce doğru olmadığı gibi önceki sayfalarda yazılanlarla da çelişmektedir. Hobbes‘ta devlet ve yurttaşlık ile birlikte, insanın ―toplumsallığı‖ farklı bir form kazanmış değildir. İnsan toplumsallaşma yoluyla daha güvenli bir hayat içinde yaşayabileceğini fark ettiği için bu tercihte bulunmuştur. Dolayısıyla bu durum toplumsallık içgüdüsü ile değil, Hobbes'un genel felsefesi ile de uyumlu bir şekilde akıl ile açıklanmalıdır.

43 ―Toplumsal ilişkiler üzerine kalem oynatan geçmişteki yazarların çoğunluğu, insanın toplum için

uygun doğmuş bir hayvan olduğunu, ya varsayarlar ya da ispatlamaya çalışırlar. Yunanca ifadesi ile zoon politikon.‖ Thomas Hobbes, Elementa Philosophica De Cive – Yurttaşlık Felsefesinin

Temelleri, Çev. Deniz Zarakolu, Belge Yay, İstanbul, 2007, s. 22; David Burchell, ―The Disciplined

Citizen: Thomas Hobbes, Neostoicism and the Critique of Classical Citizenship‖,Australian Journal of Politics & History, Vol. 45, Issue 4, December 1999, p. 508.

44

Hobbes, De Cive, s. 22; Burchell, Disciplined, s. 508 vd.; Hünler, s. 20; Gerhard Oestreich,

Neosticism and the Early Modern State, Trans. David McLintock, Cambridge University Press,

USA, 2008 (Digitally Printed Version), s. 269.

tesadüfün (accident-accidente) eseridir46. İnsanların peşinde koştukları arkadaşlık değil, şan ve yarardır. İnsanlar tabiî olarak içlerinde diğerlerine karşı bir sevgi duymazlar. Bir araya gelmenin sebebi, sevgiden çok korkudur47. Yani insanları bir araya getiren temel duygu çıkardır. Eğer bu çıkar duygusu ve insanların birbirlerinden duydukları korku olmasaydı, herkes bir araya gelmek yerine, yani toplum yerine, hâkimiyete sarılırdı. Onun için toplumların temelinde karşılıklı sevgi değil insanların birbirlerine karşı duydukları korku vardır48

.

Bu noktada Hobbes, iddialarına karşı ileri sürülebilecek itirazları ele alıyor. Toplum dışında var olan bir insan örneği olmadığına ve insanların doğduğu andan itibaren ebedî bir yalnızlığa tahammül etmeleri de mümkün olmadığına göre, toplumu bir arada tutanın korku olduğunu ve toplumun bir zorunluluk olmadığını söylemek tuhaf değil midir?49

Sonunda Hobbes, hayır diyor:

“Çocuklar ve eğitimsizler kuvvetleri konusunda cahildirler ve toplumun yokluğunda nelerin kaybolacağını bilmeyenler onun yararlılığından da habersizdir. Bundan dolayı, birinciler topluma katılamazlar, çünkü onun ne olduğunu bilmezler ve ikinciler ise bunu umursamaz çünkü onun yaptığı iyilikleri bilmezler. Dolayısıyla, tüm insanların (hepsi de bir bebek olarak dünyaya geldiğine göre) toplum için uygun doğmadıkları âşikârdır ve çoğu da (belki çoğunluğu) zihinsel hastalıklar veya eğitim eksikliği yüzünden hayatları boyunca öyle kalırlar. Yine de bir çocuk ve yetişkin olarak insan doğasına sahiptirler. Bu nedenle, insan topluma tabiat yoluyla değil ama disiplin50 yoluyla uygun hale getirilir.”51

Latince aslından İngilizceye ve oradan da Türkçeye eğitim (education) olarak çevrilen disciplina, aslında eğitimden çok daha geniş anlamlara sahiptir. ―Kelime, yönerge (instruction), öğretim ve talimi tam anlamıyla kapsayan geniş bir anlama

46

Hobbes, De Cive, s. 22; Burchell, Disciplined, s. 509.

47 Hobbes, De Cive, s. 22. Dolayısıyla Aristoteles‘in ileri sürdüğü gibi devlet, insandan önce gelmez. 48 Hobbes, De Cive, s. 24; Burchell, Disciplined, s. 509. ―İnsanları barışa yönelten duygular şunlardır:

ölüm korkusu, rahat bir hayat için gerekli şeyleri elde etmek arzusu ve çalışarak onları elde etme umudu.‖ Hobbes, Leviathan, s. 103.

49 Hobbes, De Cive, ss. 24 25. 50

(Vurgu benim) Türkçe çeviri metinde ―eğitim‖. Metnin Latince aslında kullanılan kelime disciplina‘dır: (“Ad societatem ergo homo aptus, non natura sed disciplina factus esi”). Ancak Latinceden İngilizceye yapılan çeviride (Thomas Hobbes, De Cive English Version, Oxford University Press, New York, 1987, s. 44) disciplina, education (eğitim) olarak çevrilmiştir. Burchell, Disciplined, s. 509; Hobbes, De Cive, s. 25. Bu not, çevirinin yanlış yapıldığını ima etmiyor. Eğitim, disiplinin en temel anlamlarından biridir. Ancak disiplin, eğitimden daha fazlasını içermektedir.

51 Hobbes, De Cive, s. 25. Bu kısım De Cive‘in ilk baskısında (1642) yoktur. Anlaşılan o ki kitaba

getirilen itirazlar üzerine 1646 tarihli ikinci baskıda not olarak eklenmiştir. Burchell, Disciplined, ss. 509-510.

sahip, ama aynı zamanda klasik Latincede, (bilim, sanat, ahlâk, siyaset için) eğitime müsait kapasiteye sahip bütün özneleri ifade etmek üzere de kullanılmış.‖52

İnsanın içinde çeşitli istidatlar (dispositions) vardır53. İnsan bu eğilim ve tutkulardan, bir toplum içinde olmadıkça sorumlu tutulamaz. Daha doğru bir ifade ile bu eğilim ve tutkular, ancak toplum içinde davranış kalıplarına (manners) dökülüp belli bir otorite emri altına girince, yani iyi ve kötü diye sınıflandırılınca insanın sorumluluğu ortaya çıkar54. Bundan çıkan sonuç, Hobbes‘un genel düşüncesiyle de uyumlu olarak55, insanın belli normlar, kurallar karşısında, yani belli bir iktidarla karşı karşıya gelmesiyle toplumsallaştığı ve itaat ettiğidir. Bunun tersi durumdaki insan, tabiî insan yahut tabiat durumundaki insandır. Tabiî insan ile medenî yahut disipline edilmiş insan arasındaki fark, ilkinin bilinçsizce, bir içgüdü ile itaat etmesi, ikincisinin ise, itaatin sağlam sebeplerine sahip ve düşünceli insan olmasıdır56

. Hobbes, On Man adlı eserinin 15. bölümünde (On Artificial Man), Yunan ve Latinlerin insan hakkında kullandıkları iki kelimeyi tavzih etmekle söze başlar57

. Buna göre facies (face: yüz) veya countenance (surat) kelimeleri gerçek insanı (true

man) ifade ederken, persona (mask: kişilik, maske)58 kelimesi ile ise yapay, suni insanı ifade etmektedir59. Bunu tiyatro ile örneklendiren Hobbes, orada da konuşanın aktörün kendisi değil, oynadığı roldeki (mask) kimse olduğunu söylüyor. Bunun gibi aynı aktör, birden fazla rol oynayabilir ve her birinde farklı kişilikleri (persona) canlandırabilir60. Bu şunu gösterir, kişilik (persona) edinilen bir şeydir. Örneğin

52

Burchell, Disciplined, s. 510.

53 ―Dispositions, that is, men‘s inclinations toward certain things…‖, Thomas Hobbes, Man and

Citizen, Second Printing, Trans. Charles T. Wood/T. Sayı: K. Scott-Craig/Bernard Gert, Hackett

Publishing, USA, 1993, s. 63. Disposition aynı zamanda yaradılış, fıtrat, yetenek, mizaç, istidat gibi anlamlara da sahiptir.

54

Hobbes, Man and Citizen, s. 68; Burchell, Disciplined, s. 510.

55 Zaten Hobbes‘un genel felsefesi içinde insanların bir araya gelmesi de dâhil olmak üzere birlikte

ürettikleri her şey uzlaşımsaldır. Aristoteles‘in tersine Hobbes‘ta insanın tabiatında olan ya da tabiî olarak insanda bulunan özellik, özgürlük ve haktır. İnsan çıkarı için bunlardan feragat ederek topluma katılır, belli kurallara ve düzene tâbi olur. Hünler, s. 17 ve 21.

56 ―Disiplin olmaksızın doğa içindeki her insan, davranışlarına –görebildiği kadarıyla- itaatinin

kendisine kazandıracağı fayda gözüyle bakar.‖ Hobbes‘tan aktaran Burchell, Disciplined, s. 510, dn. 17.

57

Hobbes, Man and Citizen, s. 83. Benzer açıklamalar Leviathan‘da da vardır. Hobbes, Leviathan, s. 126.

58 Persona: 1. Kişilik, şahsiyet, karakter, 2. psik. Maske: kişinin kendisine, çevresine karşı takındığı

değişik davranış, görünüş. Atalay, Sözlük, s. 2557. Bu kavram için ayrıca, Mauss Marcel, Sosyoloji ve Antropoloji (Çev: Özcan Doğan), Doğu-Batı Yay., İstanbul, 2005, s. 449 vd.‗na bakılabilir.

59 Hobbes, Man and Citizen, s. 83. Tıpkı insanın kendisi gibi devlet de ―yapay bir insandan başka bir

şey değildir.‖ Hobbes, Leviathan, s. 15 ve 130.

Roma‘da kişiliğe (persona) sahip olma hakkı hukukî olarak ortaya çıkmıştır61. İsim ve soyadı da kişiliğin bir göstergesidir. Yine meselâ kendi bedeni üstünde tasarruf hakkı bulunmayan kölelerin kişiliği de yoktur.62

Daha sonraları bu hukukî anlamdaki kişilik kavramına, ahlâkî bazı anlamlar da eklenir. Bunlar, bilinçli, bağımsız, otonom, özgür ve sorumluluk sahibi varlık anlamlarıdır.63

Modern psikolojideki rol tanımlarında olduğu gibi insanlar kişilikleri öğrenir ve içselleştirirler. Hobbes‘un yaklaşımı tam da bunu ifade etmektedir. Dolayısıyla da Hobbes'un tabiî ve yapay olarak nitelendirdiği iki tip insandan yapay olanı bir toplum içinde persona kazanmış ve toplumsal rolleri oynayan kişidir. Bu anlamıyla benzerlik açıktır: nasıl bir aktör ya da tiyatrocu tabiî olan benliğinin dışında bir kişilik edinir ve diğer kişilere (seyircilere) bu edinilmiş kişilik gösterilirse, toplumsallaşan insan da (ki artık bireyden söz ederiz), toplumsal rolleri sürdüren insandır. Başa dönersek bütün bu toplumsallaşma ve rol edinme süreçleri disiplin yoluyla sağlanır.

Hobbes‘un devlet teorisinin bütününe baktığımızda da aslında devasa bir disiplin mekanizması tasarlamış olduğunu görebiliriz. Tebaasına, güvenlik sağlama dışında hiçbir borcu olmayan Leviathan, mutlak itaate rıza karşılığında kurulmuş mutlak bir güçtür. Bu rıza olmadığı müddetçe Leviathan‘ın mutlak gücünün de işe yaramayacağının farkında olan Hobbes, zor kullanarak değil varsayımsal bir sözleşme yoluyla sağlanan ve disiplin/eğitim yoluyla da kişilere benimsetilen bir toplumsal düzen tasavvuru kurmuştur. Rızanın olduğu yerde de artık pasif itaatten değil aktif uymadan söz etmek daha doğru olur.

Kant, Aristoteles ve Hobbes, toplumun ve benliğin kuruluşunda disiplinin oynadığı rolü bize teorik olarak gösterdiler. Bat tarihinde disiplin bu teorik düşüncelerde kalmamıştır. Disiplin, 16. yüzyıldan itibaren ordudan başlayarak bütün topluma yayılmıştır. Şimdi bu süreci ortaya koymaya çalışalım.

61 Roma‘daki kişilik kavramı da psikolojik bir anlam taşımaz. Tiyatro ya da mahkemede kullanılır. Persona bireysel farklılaşma ve edinilmiş bir karakter olarak değil, hukukî ya da rol anlamında kullanılır. Guryeviç, s. 100.

62 Marcel Mauss, Sosyoloji ve Antropoloji, Çev: Özcan Doğan, Doğu-Batı Yay., İstanbul, 2005, ss.

453-454.

III. ASKERÎ DİSİPLİNDEN SOSYAL DİSİPLİNE: JUSTUS LIPSIUS VE GERHARD OESTREICH

Alman tarihçi Gerhard Oestreich sosyal disiplin kavramı üstünde durmuştur. 1547-1606 tarihleri arasında yaşamış, döneminin en ünlü düşünürlerinden biri olan Hollandalı Justus Lipsius‘un, askerî reform ve yönetim üstüne, disiplin ve öz- denetim (self-kontrol) temelinde geliştirdiği düşüncelerden yararlanan Oestreich, Avrupa medeniyetinin oluşumuna dair düşünceler ileri sürmüştür64

. Burada hem Roma ordusundaki askerî disiplinden yola çıkarak 16. yüzyılda bir disiplin teorisi geliştiren Justus Lipsius‘u, hem de onun üstüne çalışmalar yaparak sosyal disiplinin Avrupa modernleşmesinin merkezî kavramı olduğunu ileri süren Gerhard Oestreich'in düşüncelerini incelemeye çalışalım.