• Sonuç bulunamadı

Mutlakıyetten Modern Devlete Sosyal Disiplin: Gerhard Oestreich

MODERN TOPLUMDA DİSİPLİNİN KÖKLERİ VE YAYILIŞ

B. Mutlakıyetten Modern Devlete Sosyal Disiplin: Gerhard Oestreich

Oestreich, kişilerin psikolojik dünyasındaki dönüşümde disiplinin içselleştirilmesi ve devlet otoritesinin benimsenmesinin Avrupa modernleşmesindeki önemine vurgu yapar129. Feodal toplumlardan mutlakıyetçiliğe, oradan da modern devlete geçişteki esaslı unsur, kaynağını orduda bulan disiplinin, bütün toplumsal tabakalara sosyal disiplin olarak yayılması olmuştur. Mutlak monarşiler, monarşik disiplin ve modern devlet otoritesi yoluyla, kamusal ve özel hayat alanlarındaki bütün davranış biçimlerini belli kalıplar altına almayı başarabildiler130. Weber‘in 125 Bröckling, s. 67. 126 Leira, s. 679. 127 Oestreich, s. 7. 128 Oestreich, s. 9. 129 Krieken, http://hdl.handle.net/2123/908 130 Oestreich, s. 265.

aksine, Oestreich'e göre rasyonelleşme, merkezîleşme ve kurumsallaşma, devlet gücünün yayılmasında sosyal disiplinin birey üzerinde yarattığı ahlâkî ve psikolojik değişimler kadar önemli değildir131. Rasyonelleşme daha çok 18 ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkmış bir sonuçtur132. Rasyonelleşmenin temel bileşenleri olan merkezîleşme ve kurumsallaşma, devlet iktidarının kurulmasında, toplumun disipline edilmesi kadar önemli değildir. Sosyal disiplin bu yanıyla toplumun, devletin ve ulusun dönüşümünde çok daha radikal bir etki üretmiştir. Dolayısıyla da Oestreich, Avrupa modernleşmesini, kurumsal ve ekonomik etkilere yahut rasyonelleşmeye bağlayan ―büyük‖ teorilere karşı çıkar. Sosyal disiplinin bireyde yarattığı ruhsal, ahlâkî ve psikolojik dönüşüm, bütün diğer bu yan etkilerden daha önemlidir ve değişimin asıl sebebidir. Mutlakıyetçiliğin ve mutlak devletlerin temel başarısı ve modern devlete mirası da bu sosyal disiplini sağlayabilmesidir133. Sosyal disiplin, erken dönem Batı Avrupa toplumlarında, göçün yarattığı değişimin ve sosyal yapıdaki kırılmanın mevcut toplumsal düzen tarafından karşılanamaması karşısında mutlak devletlerin ürettiği bir çözümdür134. Oestreich‘e göre yukarıdan aşağıya gerçekleşen bir süreç olan sosyal disiplin:

“(…) başarı ve çabaları teşvik edip destekleyen, ama aynı zamanda örnek olacak şekilde önceden planlayan ve kendisi de gittikçe daha çok iş yapmaya hazır ve istekli hale gelen bir sosyal katmanın egemenliği aracılığıyla, eğitim ve alıştırmalar sonucunda yetenekler ve beceriler kazanacak şekilde yetiştirilmiş, itaati öğrenmiş ve disipline edilmiş devlet, vatandaşlarına daha çok diyalektik yoldan etki eden bir disiplindir.”135

Şimdi Oestreich'i bu tezi nasıl gerekçelendirdiğini Neostoicism and the Early

Modern State adlı kitabından takip ederek kısaca görelim.

Feodal düzenin çözülmesiyle birlikte mutlak devletler, eski hukukî yapıyı ve özgürlükleri mümkün mertebe korumaya çalışan yeni bir düzen kurmaya çabaladılar. Mutlak monarşiler kendilerini tanrısal ve tabiî hukukla bağlı hissetmekteydiler. Aynı zamanda da otoriter ve otokratik davrandıkları durumlarda bile, kendilerini toplumu korumak ve savunmakla görevli saydılar. Dönemin anayasal teorileri, baskı ile

131 Oestreich, s. 265; Krieken, http://hdl.handle.net/2123/908; Bröckling, s. 35. 132

Oestreich rasyonalizmin, sosyal disiplinin bir sonucu olduğunu ima ediyor. Oestreich, s. 6 ve 265.

133 Oestreich, s. 265.

134 Krieken, http://hdl.handle.net/2123/908 135 Aktaran Bröckling, s. 35.

özgürlük ve kanunîlik ile zorunluluk arasında bir denge kurabilmek problemi ile uğraşmaktaydılar136. Merkezî gücün belirginleşmesi ve yoğunlaşmasıyla birlikte yöneten ve yönetilen arasında daha keskin bir ayrışma ortaya çıktı. Başka deyişle merkezî siyasî iktidarın, diğer toplumsal iktidarları eritmesi, iktidar ilişkilerini de değiştirdi. Feodal düzendeki karşılıklı sadakat yükümlülüğü, yerini egemen ve tebaa arasında sözleşmeye dayalı bir emir-itaat ilişkisine bırakmıştır. Sözleşmeden kaynaklanan egemen-tebaa ilişkisi, aynı zamanda bahsettiğim emir-itaat mantığı içinde belli ölçüde bir disiplin de öngörmekteydi137

.

Gerek devletlerarası alanda gerekse toplumların kendi içindeki din ve mezhep çatışmaları sebebiyle, insanlar sürekli tehdit altında ve etkisini yitirmiş bir otoritenin gölgesinde yaşamaktaydılar138. Din çatışmalarının, hem toplumsal hem de ruhsal açıdan yarattığı bu huzursuz ve tehdit edici ortamda, politikayı dinin üstünde gören bir grup filozof ve devlet adamı, dinin ve din adamlarının kamusal hayat ve politikadaki etkisini kırmayı çıkış yolu olarak gösterdiler. Bu çözümün gerçekleşebilmesinin yolu da ancak mutlak ve merkezî otoritenin tesisi ile mümkün görüldü. Roma devletini kendilerine örnek alan hukukçular, devlet adamları ve ahlâkçılar, merkezî devletin gücü ve varlığı için sürekli ve disiplinli bir ordu ile yine disiplinli bir bürokrasi öngörmekteydiler. Bu da 16 ve 17. yüzyıllarda bürokrasi ve ordunun sıkıca kenetlenmesini sağladı. Dinin toplum ve iktidar üstündeki etkisi kırıldıkça, kurumsal bir yapı haline gelen laik devlet oluştu139

.

Dönemin meşhur bir hukukçusunun sözü, bu yapının disiplinle olan bağını özetler: “Non crudelitas, sed disciplina”140. İç savaşların, dogmatik ve ideolojik çekişmelerin, disiplinle ve tâbiyet kurularak sona erdirilmesi, yani düzenin emir-itaat yoluyla ıslahı öngörülmekteydi. Daha önce de bahsedilen iki ana kavram auctoritas ve disciplina, mutlak devletin kuruluşu için gerekli şartlardı. Hükümdar artık kendi otoritesi için, tebaasını ikna etmek, kendine/otoritesine saygı duyulmasını sağlamak için bir nevi kamuoyu oluşturmak durumundaydı. Egemenin şahsiyeti, üstün

136 Oestreich, ss. 265-266. 137 Oestreich, s. 266.

138 Orta Çağ toplumlarında şövalye ve savaşçıların yanı sıra hemen herkes belli ölçüde savaşa

hazırlıklı olmak durumundadır. Sürekli savunma hali, şiddetten ve başkalarına eziyet etmekten zevk alma olağan durumdur. Elias I, s. 315.

139 Oestreich, s. 267.

tecrübesi, bilgisi ve sorumluluğu, bu yeni siyasî düzen içinde topluma benimsetilmeliydi. Bunun da yolu disciplinadan geçmekteydi141.

Bürokrasi, militarizm ve merkantilizm, devlete farklı şekillerde hizmet eden sosyal disiplin araçları haline geldiler. Devletin denetimine giren kilise, devlet tarafından örgütlenen ordu ve yine devlet tarafından kontrol edilen ekonomi. Bakanlar ve bürokratlar, subaylar ve askerler, müteşebbisler ve esnaflar yani bütün tebaa, işlerinde, tavır ve davranışlarında disipline riayet etmekteydiler. Kamusal çıkarlar için disiplinin yurttaşlar üstünde tesis edilmesi, Machiavelli için de temel bir mesele idi. Machiavelli‘ye göre ―Virtù ordinatanın142

kılavuzluğundaki respublica sürekli eğitim yoluyla disiplin ve düzen temin etmek zorundadır.‖143

16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadarki süreç, dönemin düşünürlerince, disiplin ve eğitim merkezli sosyo-politik dönüşümler olarak görüldü. Kamusal ve özel alandaki davranış biçimlerini ve gündelik hayatı organize etmek için, her konuda bolca düzenleme çıkarıldı: Pazar ayini, küfür, düğün masrafları, vaftiz ve cenaze törenleri, çocuk terbiyesi… Öyle ki Oestreich'e göre 16. yüzyılın sonunda topluma ilişkin hemen her alanda bir düzenleme getirmek neredeyse bir çılgınlık halini almıştı144

. Kilise, belediyeler, okullar… Bütün toplumu kuşatan bir disiplin süreci ortaya çıkmıştır. ―İnsan, kendini ifade biçimi ve tutkuları için disipline ediyordu. En yüksek amaç olan öz-denetime (self-control) ulaşmanın peşindeydi. 17. yüzyılın park ve bahçelerinde sanatsal olarak budanmış ağaçlar ve çitler ile tabiatı da disipline etti.‖145

17 ve 18. yüzyıllarda sivil idarenin bilimi olarak ―polis‖146, gitgide genişleyen kamusal hayattaki ―iyi/doğru‖ davranışları tanımlamak ve düzeni sağlamak için

141 Oestreich, s. 268. 142

Burada bahsedilen erdem, kişinin kendisine terk edilmiş tabiî bir erdem değil, devlet eliyle düzenlenmiş ve hem yurttaşlar hem de hükümdar için geçerli olan, rasyonel ve belli bir amaca dönük olarak tasarımlanmış bir erdemdir. Yine Machiavelli‘e göre virtù ordinata, sıradan diyebileceğimiz kişisel ve tabiî erdemin sonraki üst aşamasını teşkil eder. Friedrich Meinecke, Machiavellism The Doctrine of Raison D'État and Its Place in Modern History Transaction Publishers, USA, 1998, p. 35. 143 Oestreich, s. 53 ve 268. 144 Krieken, http://hdl.handle.net/2123/908 145 Oestreich, 270.

146 Polis kavramı Türkçede sadece ―Şehirde kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlayan kuruluş,

kolluk, zabıta ve bu kuruluşta yer alan görevli, kollukçu‖ (http://www.tdkterim.gov.tr/bts/) olarak kullanılsa da çok daha geniş anlama sahiptir: ―Özellikle kamu düzenini, güvenliğini, sağlığını, ahlâkını vs. korumak için toplumun düzenlenmesi ve kontrolü.‖

(http://dictionary.reference.com/browse/police) Zaten Oestreich de polisi, ―sivil yönetim bilimi‖ olarak ele almaktadır. Oestreich, s. 270. Dikkat edilirse tanımda yalnızca güvenlikten bahsedilmemiştir. Sonraları Foucault‘nun bahsedeceği biyo-iktidar, cinselliğin ve dolayısıyla nüfusun

sürekli kurallar koyma çabasını ifade eder. Bölgesel düzenlemeler önceleri ―iyi Hıristiyan yaşamını‖ korumak ve düzeltmek için yapıldıysa da, kurallar ve eğitici reçetelerle özel hayatın bütün alanlarına yayıldı. Refah ve düzen fikri, disiplinle yakın bir ilişki içinde oldu. 16. yüzyıldan itibaren sıkıca düzen ve denetim altına alınmış nüfus, özellikle de alt tabakalar disiplinli bir hayat sürmek üzere eğitiliyordu. 17. yüzyılda üreticilerin ve endüstrinin iyiden iyiye merkezî devletin kontrolü altına girmesiyle, ekonomik alan da hukukî düzenlemelerin önemli bir parçası oldu. Artık düzenli ve sistemli bir çalışma için, belli bir çalışma ahlâkı eğitimin içine dâhil olmuştu147. İşte Weber‘in bahsettiği fabrika disiplini ya da kapitalist disiplinin kaynağı budur. Demek ki eğitim, disiplinli bir ―polis‖ toplumu yaratmak için önemli bir araç haline gelmiştir. Aynı cümleden olmak üzere ıslahevleri ve çalışma evleri de ikili bir işlev görmekteydi: Eğitim ve ekonomi. Mutlakıyetçi devletler ekonomik disiplin için eğitimin önemini fark etmiştiler.

Oestreich‘e göre disiplinin en net ve bariz uygulaması orduda görülür. Mutlak devletin ordusu, ―itaatin psiko-sosyal formları‖nı ve ―monarşik-burjuva disiplinini‖ eğitim ve talim yoluyla öğrenmekteydi148. Oestreich'in Karl Mannheim‘dan yaptığı alıntıya göre:

Mutlak devletlerin ordusu sadece, askerî disiplin ve korkunun üstesinden gelmek için çeşitli araçlar yoluyla, yapay olarak (artificially) tekdüze kitle davranışı yaratmak için rasyonel metotlar icat eden değil; aynı zamanda bu metotları büyük kitleler halindeki (çoğunlukla alt tabakalardan gelen) erkekleri, belirlenen şekilde davranmak ve mümkünse düşünmek üzere eğitim amacıyla da kullanan ilk büyük kurumdu.149

ve bunların görünür gerekçesi olarak ahlâkın kontrolü de polis içinde değerlendirilebilir. Dolayısıyla burada polis denildiğinde, idarenin topluma disiplini yayma ve toplumu kontrol etme araçlarının ve bunun için kullandığı yöntemlerin tamamı anlaşılmalıdır. Bu konuda daha geniş bilgi için şu makaleye bakılabilir. F. M. Dodsworth, ―The Idea of Police in Eighteenth-Century England: Discipline, Reformation, Superintendence, c. 1780–1800‖, Journal of the History of Ideas, Volume 69, Number 4, October 2008, s. 583 vd.. Foucault, De Lamare‘den aktararak polisin devlet içinde gözetmesi gereken on bir şeyi sayıyor: ―(1) Din; (2) ahlâk; (3) sağlık; (4) ihtiyaç maddeleri; (5) yollar, caddeler, şehir binaları; (6) kamu güvenliği; (7) serbest meslekler (kaba bir dille ifade edersek, sanat ve bilim); (8) ticaret; (9) fabrikalar; (10) erkek hizmetçiler ve emekçiler; (11) yoksullar.‖ Foucault, Özne, s. 51. Ayrıca bkz. Foucault, Siyasal Teknoloji, ss. 151-163.

147

Oestreich, s. 270.

148 Oestreich, s. 270.

149 Karl Mannheim, Man and Society in an Age of Reconstruction, London 1940, p. 255‘den

Oestreich'e göre mutlakıyet çağında toplumun disiplini, 19. yüzyıldaki bir başka dönüşümle, demokratikleşme ile kıyaslanabilir. Demokratikleşme esasen tam da mutlak devletlere ve disipline karşı hatta düşman olan bir süreçtir. Ancak demokrasi de disiplinli yurttaşın varlığını öngörür150. Ya da tersinden söylersek yurttaş olmak doğrudan disiplinle bağlantılı bir süreçtir. Demokratik bir sistem, öz- disiplinini sağlayabilmiş, başka deyişle sosyal ilişkilerini rasyonel olarak yürütebilen yurttaşların varlığına muhtaçtır. Krieken, Hobbes'un meşhur iddiasını hatırlatarak Oestreich'in çıkarımını genişletiyor: İnsanların tabiî olarak değil, disiplin yoluyla modern demokrasiye uyumlu hale getirilir!151 Oestreich'e göre yeni stoacılık burada temel bir rol oynamıştır.

Alman sosyolog Norbert Elias, disiplin sürecini medeniyetle ilişkilendirmektedir. O da mikro tarih incelemeleri ile toplumsal dokudaki dönüşümleri ele almakta ve modern toplumun aldığı formun kaynaklarına inmektedir. Aşağıda onun bu düşüncelerini ele almaya çalışalım.

IV. MEDENÎLEŞME VE DİSİPLİN:NORBERT ELIAS