• Sonuç bulunamadı

MODERN TOPLUMDA DİSİPLİNİN KÖKLERİ VE YAYILIŞ

A. Kavramlar ve İlişkiler

Aşağıda verdiğim Şekil-4 ve buna ilişkin açıklamalar, benim Foucault'ya ilişkin düşüncelerimin özünü ifade eder ve aslen belki de bu bölümün sonunda verilmesi gerekir. Ancak bu açıklamalar aynı zamanda metindeki kavramlar arasındaki ilişkilerin anlaşılabilirliği açısından da kilit önemde. Bu sebeple peşinen bunu koymak daha uygun görünüyor. Bir Foucault uzmanı değilim; o sebeple de bu konuda çok iddialı bir girişimde bulunmam mümkün değil. Ancak hukuka uyma problemi açısından düşündüğümde, Foucault'nun, deyim yerindeyse icat ettiği kavramları ve bunlar arasındaki ilişki biçimini Şekil 4‘teki gibi anlıyorum:

355 Weber, Toplumsal, s. 67; Weber, Economy, s. 37. 356 Weber, Toplumsal, s. 68.

Şekil 4: Governmentality Governmentality Juridical Biyo-İktidar Ahlâk Bilgi Yasa Norm

Biyo-Siyaset Disiplin (Siyasî Anatomi)

1. Governmentality357: 16. yüzyılla birlikte yavaş yavaş oluşmaya başlayan ve 19. yüzyılda en yüksek mertebesine varan rasyonel yönetimin ifadesidir. Kavramı idarî rasyonalite (governmental rationality)358

veya devlet aklı (hikmet-i hükûmet) olarak da anlamak mümkündür. Bu kavramın, ilk bölümde incelediğim ―rasyonel bir düzen olarak hukuk‖la da ilişkilendirilmesi gerekir. Çünkü

governmentality, belli bir amaç doğrultusunda hem insanların hem de nesnelerin

hem de bir bütün olarak toplumunun belli bir rasyonalite (devlet aklı) çerçevesinde düzene konması ve bu düzen içinde işlemesinin sağlanmasıdır.

357 Michel Foucault, ―Governmentality‖, The Foucault Effect- Studies in Governmentality, Ed.

Graham Burchell, Colin Gordon, Miller, The University of Chicago Press, USA, 1991, s. 87-104. Gordon bu kavramı idarî rasyonalite (governmental rationality) olarak tanımlıyor. Colin Gordon, ―Governmental Rationality‖, The Foucault Effect- Studies in Governmentality, Ed. Graham Burchell, Colin Gordon, Miller, The University of Chicago Press, USA, 1991, s. 1. Ayrıca West, s. 281.

Modernleşme süreçlerinde tabiî hukukun giderek daralması ve siyasî iktidarlar eliyle belli bir düzen amacına matuf olarak yapılan hukuk, governmentality fikrine dâhildir. Ama hukuk burada araçsal bir konumdadır. Yasa kavramının içeriğinde artık ahlâkî temelli ortak iyiye itaat yoktur. Bunun yerine belli bir toplumsal düzeni kurmak üzere (ki bu liberal kapitalist toplumdur) bireylerin normların sınırları içinde kalması hedeflenir.

2. Biyo-iktidar - Juridical: (1) Juridical kavramının buradaki anlamı tam da Austinci bir hukuk anlayışına karşılık gelir: Egemenin iktidarının ifadesi olarak hukuk359. Bunu aşağıda hukukî iktidar ya da hükümranlık kuramı gibi deyimlerle de ifade ettim. Juridical, birkaç şeyi kapsar. Birincisi iktidar, egemen devlet (daha öncesinde ise kral) olarak anlaşılır ve siyasî iktidarla sınırlanır. İkincisi de bu egemenin (belli bir üst hukuka aykırı olmamak kaydıyla koyduğu) yasalara yurttaşların itaat etmesini, iktidarın meşruluğunu veya bir nesne/mülk olarak bizzat iktidarın kendisini temel problem olarak ele alır. Bu Foucault'nun ciddi biçimde eleştirdiği ve terk edilmesi gerektiğini söylediği bir anlayıştır. Juridicalin (2) Biyo-iktidar ise klasik dönemin ikinci yarısından (18. yüzyılın ortaları)360 itibaren artık iktidarın dikkatinin, bedenden nüfusa yöneldiği (düzenleyici iktidar ya da biyo-iktidar)361 bir iktidar türüne işaret eder. 17. yüzyıldan sonra gelişen disiplinci iktidar, kapitalist toplumu yönetmek mecburiyeti sebebiyle, juridical iktidara eklenmiş ve giderek onun hukukî formunun altında bir norm toplumunun işlemesini sağlamıştır. Modern iktidar, hukukî form içindeki biyo-iktidardır. Disiplinci iktidarın hedefi bedenin siyasî anatomisi iken, biyo-iktidarın hedefi nüfusun362

biyo-siyasetidir363. Biyo-siyasî iktidar, düzenleyici bir iktidar tipidir.

359 François Ewald, ―Norms, Discipline, and the Law‖, Representations, No. 30, Special Issue: Law

and the Order of Culture (Spring, 1990), p. 138.

360

Foucault'da 16. yüzyıl Rönesans, 17 ve 18. yüzyıllar klasik ve 19. yüzyıl ise modern olarak dönemlendirilir. Urhan, s. 12.

361 Michel Foucault, Cinselliğin Tarihi, 3. Baskı, Çev. Hülya Uğur Tanrıöver, Ayrıntı Yay., İstanbul,

2010, s. 102; Veli Urhan, Foucault, Say Yay., İstanbul, 2010, s. 82. Foucault'nun başkaca bir sınıflandırmasıyla hukuksal toplumdan, hukukun da kendisine dâhil olduğu norm toplumuna geçiş. Foucault, İktidarın, s. 77-78. Foucault'ya göre klasik çağ ya da Aydınlanma, aslında özgürleşmeden ziyade insan davranışlarının disipline edilmesi ile teşhis edilir. Patrick H. Hutton, ―Foucault, Freud ve Benlik Teknolojileri‖, Kendini Bilmek (M. Foucault, H. Gutman, P. H. Hutton), 4. Baskı, Çev. Gül Çağalı Güven, Om Yay., İstanbul, 2003, s. 119.

362 Bu düşünceyi ele alırken, yukarıda bahsettiğim kitle toplumu meselesini hatırda tutmakta fayda

vardır. ―Nüfus, hukukî özneler bütünü değildir, politika-öncesi bir kategori olarak anlaşılan genel insanoğlu kategorisi bile değildir; kaynaşmış, bütünlüklü, genel, yığınlaştırılmış bir bütündür. Judith

Yani, beden üzerinde yoğunlaşan ve gözetime dayanan disiplinci iktidardan farklı olarak biyo-iktidar, nüfus gibi daha geniş bir alanı düzenlemek ve kontrol etmek maksadını taşır364

. Biyo-siyaset nüfus artışı, doğum oranları, sağlık, yaşam süresi gibi toplumun bütününe yönelik bir düzenleyici denetimin kurulmasıdır365

. Böylece artık iktidar keyfî bir öldürme ve hayatta bırakma değil yaşatma amacını edinir.

3. Yasa-Norm: (1) Hukukî iktidarın aracı da amacı da yasadır366. Bunu yukarıda özellikle tabiî hukuk bahsinde gördük. Yasaya uygun davranmak, hem hükümdar için hem de tebaa için gerekli ve yeterli bir amaçtır. Aslında hükümdar insanların yasaya uymasını sağlamaktan başka bir vazifeye sahip değildir. İnsanları ya da hayatları yönetmez. İdeal durumda erdem ve onur sahibi olarak halkın Tanrı yasasına uyuması için çalışır. Yasayı ihlâl edenleri de, bir fayda ya da ıslah gayesi olmaksızın, bizatihi yasanın ihlâli sebebiyle cezalandırır. Bir mülk olan iktidarını kaybetmemek onun aslî amacını oluşturur. (2) Norm kelimesinin aslî ya da önceki anlamının ―gönye‖ olduğu hatırlanırsa, norm kural anlamını taşır ve yasa ya da kural kelimesi ile bir kesinliğe gönderme yapması bakımından eşanlamlıdır. Fakat 19. yüzyılda norm ―ortalama‖ (average) anlamını kazanmıştır367. Bu sebeple de disiplin, ahlâkî bir kesinliğe değil, yönetimin amacını (ratio legis ve devlet aklı) sağlamaya yönelik bir ortalamaya/normale gönderme yapar. Çünkü artık yönetimin amacı bizzat Yasanın kendisi değildir; yasa da artık bir ahlâka, siyah-beyaz ayrımına işaret etmez. O sebeple artık yasa, yönetimin ve biyo-iktidarın bir aracıdır ve hukuku tanımlarken toplumsal düzen kavramına atıfta bulunmak zorunda kalırız. Normlaşma ya da normalleşmenin kaynağında bilgi, Yasanın kaynağında ahlâk vardır. Geleneksel toplumda yasa/hukuk toplumsal düzeni sağlamak için değil, Tanrının emrini yerine getirmek ya da evrensel düzene uymak içindir. Modern toplumda yasayı

Revel, Michel Foucault- Güncelliğin Bir Ontolojisi, Çev. Kemal Atakay, Otonom Yay, İstanbul, 2006, s. 163.

363

Foucault, Cinselliğin, s. 102-103.

364

Ergün Yıldırım, Bilginin Sosyolojisi, Ekin Yay., Bursa 2007, s. 73.

365 Foucault, Cinselliğin, s. 103.

366 Anayasa ve genel kamu hukuku disiplinlerinde klasik egemenlik anlayışı olarak adlandırılan

teoridir. ―Siyasal iktidar, içinde Tanrısal olanı barındırır. Ona itaat edilmesini gerekli kılan, her şeyden önce bu tanrısal niteliktir.‖ Caniklioğlu, Anayasal, s. 170.

367 Normalité (normallik) 1834 yılında, normatif 1868‘de, normalisation (normalleşme) ise 1920

yılında ortaya çıkmıştır. Ewald, s. 140. Bugün sıkça karşımıza çıkan ve hukukun normatif bir bilim olduğunu ileri süren tanımlamayı da hatırlamakta fayda vardır.

uygulamaya çalışan bir kamu görevlisi, her şeyden önce tıbba, psikiyatriye ve bir sürü başka bilirkişiye yani hukuk dışı araçlara başvurmak ve norm/normal tespit edildikten sonra o ölçüye göre yasayı uygulamak zorundadır. Demek ki artık yasa ve norm iç içe geçmiştir ya da yasa çoğu zaman norm formundadır.

Yasa kavramındaki keskinlik ya da katılık, ilk bölümde sıkça bahsedilen,

geleneksel toplumlardaki özgürlük ve özerklik yokluğunu da bir parça aydınlatır. Ahlâka ya uygun davranırsın ya da aykırı, yasayı ya ihlâl edersin ya ona uyarsın… Özgürlüğün doğruyu ya da yanlışı seçmiş olmakla sınırlıdır. Kamusal ya da özel ayrımı olmadığı için dine ya da ahlâka aykırı her bir davranış ilâhî düzenin ihlâli olduğu için cezalandırılmalıdır. Ceza ile kefaret ödenmektedir.

Norm, iktisadî ve siyasî iktidarın kesiştiği noktada status quonun korunmasının

ölçüsüdür. Artık ilâhî bir düzen olmadığına göre, belli bir amaçla kurulmuş rasyonel toplumsal düzende siyasî ve iktisadî iktidarın368

menfaatlerine halel gelmediği sürece sorun yoktur369

.

4. Biyo-siyaset - Disiplin: Bir toplumun rasyonel bir düzen olarak kurulabilmesi için o düzene uyum sağlayabilecek unsurlara ihtiyacı vardır. Unsurların her biri ile disiplin ilgilenir; bütün yani nüfus ile ise biyo-siyaset. Disiplin, normalleştirmenin mekaniğidir; biyo-siyaset kontrolün. (1) Disiplin: Gözetim, cezalandırma, talim, terbiye kısaca öz-denetim (self-control) sağlayıcı pratikler

368 ―Modern toplumlarda iktidar ilişkilerinin egemen ideolojiyle bütünlük içinde olduğu düşünülürse,

iktisadın modern topluma özgü bir iktidar ilişkisi yorumlaması olduğu kabul edilebilir.‖ Caniklioğlu, Liberalizm 1, s. 38.

369 ―Bu burjuvazi ve burjuvazinin çıkarı kavramlarının, en azından şimdi burada ortaya koyduğumuz

sorunlar açısından, gerçek içerikten yoksun görünmesi ölçüsünde bakılması gereken, tam da deliliğin dışlanması, çocuk cinselliğinin bastırılması gerektiğini düşünen bir burjuvazi olmadığı, ama deliliği dışlama mekanizmalarının, çocuk cinselliğini gözetleme mekanizmalarının, belirli bir andan itibaren ve incelenmesi gereken nedenlerden ötürü, belirli bir ekonomik kazanç, belirli bir siyasî yararlılık sağlamış olması, ardından global mekanizmalar ve sonunda bütün bir devlet sistemi tarafından çok doğal biçimde kolonileştirilmiş ve desteklenmiş olmasıdır. Bu iktidar tekniklerini temel alıp bunlardan yol alarak ve belirli bir bağlam içerisinde ve belirli nedenlerden ötürü bu tekniklerden doğan ekonomik çıkar ya da siyasî yararlılıkları göstererek, sonunda bu mekanizmaların nasıl gerçekten bütünün birer parçasına dönüştüğünü anlayabiliriz. Başka deyişle: deliler burjuvazinin kesinlikle umurunda bile değildir, ama delileri dışlama usulleri, XIX. yüzyıldan başlayarak ve yine belirli değişimlere göre sistemi sağlamlaştıran ve sistemi bütünüyle işleten siyasî bir çıkar, hatta gerektiğinde belirli bir ekonomik yararlılık doğurmuş, bunların yolunu açmıştır. Burjuvazi delilerle değil, delilerin üzerindeki iktidarla ilgilenir; burjuvazi çocuğun cinselliğiyle değil, çocuğun cinselliğini denetleyen iktidar sistemiyle ilgilenir. Burjuvazi, suçluların, ekonomik olarak büyük önem taşımayan cezalandırılmalarını ya da tekrar topluma kazandırılmalarını kesinlikle umursamaz. Buna karşın, suçlunun denetlenmesini, takip edilmesini, cezalandırılmasını, ıslah edilmesini sağlayan mekanizmaların bütününden, burjuvazi için, genel ekonomik-siyasî sistemin içerisinde işleyiş kazanan bir yarar doğar.‖ (Vurgu benim) Michel Foucault, Toplumu Savunmak Gerekir, Çev. Şehsuvar Aktaş, YKY, İstanbul, 2002, s. 47.

disiplininin kurulmasını sağlar. Burada belli bir kamusal rasyonalitenin yahut da devlet rasyonalitesinin (devlet aklı) kişi tarafından ölçü (norm) kabul edilerek, yine bizzat kişinin kendi bedeni üstünde denetim ve kontrol uygulaması kastedilir. Kant‘ın aydınlanmış bireyi, bu disipline tâbidir. Yani özel alanda ve formel olarak alabildiğine özgür ama yasa karşısında itaatkâr. Yasa karşısındaki itaat, normun rasyonalitesinin benimsenmesidir. Ama yasa artık Orta Çağdaki ahlâkî içeriğinden kopmuştur; o normun bir ifadesi haline gelmiştir. O sebeple itaat kavramındaki katılık burada işe yaramaz. Aksine normun esneme payı içinde bireyin uyması ya da sapması söz konusu olur. (2) Biyo-siyaset370

:

Kapitalizmin üretim ve tüketim açısından kitleselleştirici etkisi371

nüfusun bütününe yönelik yönetme ve denetleme mekanizmaları kurulmasını zorunlu kılar. Biyo-siyaset, adı üstünde, biyolojinin varlık olarak insanların oluşturduğu toplumun bilgisine dayanılarak rasyonel düzen kurulmasıdır. Doğum-ölüm oranları, hastalık-sağlık istatistikleri, sınıflandırma, nüfus sayımı, ekonomik hareketlilik gibi yüzlerce konu başlığı altında toplum en verimli şekilde işletilmek istenir. Her bir bireyin sağlığı kadar (geniş anlamda) toplum sağlığı da önemlidir. Bu sebeple bulaşıcı hastalık taşıyanlar, akıl hastaları ve suçlular kapatılır. Henüz normalleşme süreçlerini tamamlamamış olanlar, meselâ öğrenciler, çocuklar, erler topluma yararlı ortalama bir birey olacakları ana kadar kısmen (meselâ okullara) kapatılırlar. Normal olmayanlar meselâ eşcinseller, hippiler dışlanır.

Böyle bir şema içinde hukukun yeri büyük ölçüde araçsaldır. Zaten rasyonel bir düzen olarak hukuk dediğimiz anda, asıl hedefin rasyonel bir düzen kurmak olduğunu söylemiş oluruz. Hukuk bunun bir aracıdır. Hukuku yasa kavramına indirgemediğimiz sürece, governmentality tam da budur.

370 Biyo-siyaseti governmentality ile eş anlamlı olarak düşünenler de vardır. Bana göre de bu çok

hatalı bir yaklaşım değildir. John S. Ransom, Foucault’s Discipline – The Politics of Subjectivity, Duke University Pres, USA, 1997, s. 61.

371 Endüstriyel ve tarımsal devrim nüfus hareketlerini ve nüfus problemini ortaya çıkarmıştır. Ransom,