• Sonuç bulunamadı

2. YENĠ MEDYANIN MANĠPÜLASYON ARACI OLARAK

2.1 Manipülasyon Kavramı ve YaklaĢımları

2.1.2 BaĢlıca manipülasyon yaklaĢımları

2.1.2.1 Propaganda yaklaĢımı

Propaganda (lat. Propaganda tam anlamıyla- ―yayılmaya tabi (inanç)‖, lat propago'dan- ―dağıt‖)- kamuoyunu etkilemek için gerçeklerin, iddiaların, söylentilerin ve diğer bilgilerin yanlıĢ kullanılarak sistematik olarak yayılmasıdır. "Propaganda" kelimesi, 1622 yılında Papa Gregory XV tarafından yaratılan Katolik örgütü Congregatio de Propaganda Fide'nin (inancın yayılması için bir araya getirme) adından gelmektedir (Öymen, 2014:111). Ancak, bir fenomen olarak propaganda, terimin kendisinden çok önce vardı. En eski propaganda örneklerinden biri, ülkedeki adaleti kurmak ve zayıfları güçlülere karĢı korumak için tasarlandığı belirtilen Hammurabi Yasalar Kanunu'dur. Yasalar esas olarak, fakir ve haklarından mahrum bırakılan halkı, baskı ve sömürü yoluyla zengin olan kesime karĢı korumaya yönelik tasarlanmıĢtır. ―Propaganda, politik manipülasyonun temel araçlarından biridir‖ (Çetin, 2014:243). Propaganda, duygular gibi olumsuz ya da olumlu (pozitif) olabilmektedir (Kalcı, 2016:18). Olumlu (yapıcı) propaganda, tüketiciye belirli inançları anlaĢılır bir biçimde aktarmaya çalıĢmaktadır. Olumlu (beyaz) propagandanın hedefi, toplumsal uyumu teĢvik etmek ve insanları genel kabul görmüĢ değerlere göre eğitmektir. Olumlu propaganda toplumda eğitim ve bilgilendirme iĢlevlerini yerine getirmektedir. Sınırlı sayıdaki kiĢilerin değil, ele alınan kiĢilerin çıkarları doğrultusunda gerçekleĢtirilmektedir. Olumlu propaganda, olumsuz propagandadan farklı olarak manipülatif hedefler peĢinde koĢmamaktadır. Propaganda yapılmadan kabul gören değerlerin, kabul edilmiĢ olmalarından ötürü yapıcı propaganda eylemleri gerçekleĢtirilmiĢ sayılır. Olumsuz (yıkıcı) propaganda, insanlara, amaç aracı meşru kılar ilkesi üzerinden bazı inançları dayatmaktadır. Olumsuz propaganda, toplumsal düĢmanlığa teĢvik eder, sosyal çatıĢmaları büyütür, toplumdaki çeliĢkileri arttırmakta, insani ve benzeri temel içgüdüleri uyandırmaktadır. Bu, insanların bölünmesine ve propagandacıların onların üzerinde kurmaya çalıĢtıkları hakimiyeti kabullenmelerine neden olmaktadır. DüĢmanın imgesini yaratma teknolojisi, propagandacıların etrafına kalabalığın toplanmasına ve bu kalabalığa, kendisinin lehine olan inanç ve kalıpları dayatmasına imkân sağlamaktadır. Olumsuz propagandaların asıl iĢlevi, ―ters‖ bir değerler sistemi,

inançlar ve görüĢler sistemi ile aldatıcı, paralel bir gerçeklik yaratmaktır (Kalcı, 2016:19). Negatif propaganda, bu kitleleri dar bir insan grubunun çıkarlarına hitap etmek için kitlelerin düĢük önem derecesini ve önerile bilirliğini aktif olarak kullanmaktadır.

GeniĢ propaganda kullanımı, birçok ülkenin bir yandan zafere ulaĢmak için toplum güçlerini harekete geçirme ihtiyacıyla, diğer yandan bireysellik ile bir araya gelme arasındaki çeliĢkili sorunuyla karĢı karĢıya kaldığı Birinci Dünya SavaĢı yılları ile bağıntılıdır. Ġnsanlarla toplum arasındaki bağları güçlendirmek, vatandaĢların sadakatini ve moralini arttırmak için, ilgili tarihsel dönemde- fotoğraflardan radyo yayınlarına kadar- mevcut olan çeĢitli araçlar aktif olarak kullanılmıĢtır (Yaylagül, 2006:6). Aynı zamanda, medyanın propaganda mesajlarının yayılmasındaki rolünü belirtmek önemlidir.

Genel olarak propaganda teorileri, diğer Ģeylerin yanı sıra, medyaya, içeriklerine, etkilerine vb. odaklanan ilk teorilerdir. AraĢtırmacılar, farklı bilgileri kullanan medyanın insanlar üzerinde nasıl bir etkisinin olabileceğini ve bunun da belli bir bakıĢ açısı oluĢturabileceğini açıklamaya çalıĢmıĢlardır. O zaman, uyarıcı-tepki gibi basitleĢtirilmiĢ kitle iletiĢim teorisi, medyanın her insana belli bir Ģekilde sunabileceği ve tüm alıcılar tarafından eĢit olarak kabul edilecek ve benzer ya da rastlantısal reaksiyonlara neden olacak uyaranları oluĢturduğu için baskındı (Yaylagül, 2006:30). Buna göre, ilk propaganda teorileri, bir kiĢinin dıĢ psikolojik etkiye karĢı yüksek derecede kırılganlığının ve bireyin rasyonel özerkliği kontrol edememesi varsayımı çerçevesinde ortaya çıkan, kötümser görüĢlerinde, davranıĢçılık ve Freud fikirlerine dayanmaktaydı (Yaylagül, 2006:107).

En önemli propaganda modelleri denildiğinde Lasswell, Lippman ve Dewey`in önemli teorilerinden bahsetmek gerekmektedir.

Lasswell'in teorisi Freud ve yapısalcılık etkisiyle iĢaretlenmiĢ, propaganda etkisi, belirli mesajların özellikleri ile değil, insan bilincine etkisi ile iliĢkilidir. AraĢtırmacıya göre, herhangi bir ekonomik kriz veya siyasi çatıĢma potansiyel olarak tehlikelidir, çünkü kitlesel psikoza neden olmaktadır ve bireylerin propaganda etkisine karĢı duyarlılığını artırmaktadır. Daha sonra, Lasswell bu konudaki pozisyonunu değiĢtirdi, sihirli mermi fikirlerinden uzaklaĢmıĢtır.

BaĢarılı bir propaganda kampanyasının uzun, dikkatlice geliĢtirilmiĢ bir stratejiye sahip olması gerektiği sonucuna varmıĢtır; bu sırada belli sembolik imgeler yaratmanın ve insanlara gerekli duyguları, bununla birlikte, sonuçta gerekli duyguları nasıl birleĢtireceklerini öğretmenin, bilim adamının, kolektif veya referans sembollerinin geliĢtirilebileceği sonucuna varmıĢtır (Erdoğan, Korkmaz, 2005:60). Lasswell, ilgili süreci sistematik hale getirmeyi, medya propagandasının kontrolünü bir tür ―yeni elit‖ e, bazılarını ―kötülük için değil, toplumun iyiliği için kullanma sözünü verecek ve yerine getirecek‖ bir ―bilimsel teknoloji‖ olarak transfer etmeyi önermiĢtir.

Lippmann'ın fikirleri (1949), Lasswell'in orijinal görüĢlerinin özelliği olan Ģüphecilikle karakterize edilmiĢtir. Ortalama bir insanın etrafındaki dünyada bağımsız olarak dolaĢabileceğine ve belirli bir durumda nasıl hareket edeceğine dair makul kararlar alabildiğinden Ģüphe etmekteydi. Lippmann, o zamanın karakteristiği olan çevrenin karmaĢıklığının, belirli siyasi güçlerin tehlikesini ve bilgi kaynaklarının bulunmamasının temel nedenlerini göstermekteydi (Erdoğan, Korkmaz, 2005:60). Ayrıca, propaganda yapmanın yıkıcı etkisiyle ilgili endiĢelerini paylaĢtı ve tehdidin ciddiyetinin, politikanın yeniden yapılandırılması gerektiğine- medyanın içeriği üzerinde kabul edilebilir ancak katı bir kontrol uygulayacak belirli bir organ veya mekanizmanın oluĢturulması gerektiğini vurgulamıĢtır. Özellikle Lippman (1949), görevleri bilgiyi analiz etmeyi, karar verme için elitlere yönlendirmeyi ve insanlara hangi bilgilerin bilinmesi ve bilinmemesi gerektiğini belirlemeyi içeren bir soruĢturma bürosu kurmayı teklif etmiĢtir.

Dewey (1939), Lasswell ve Lippman'ın ifade ettiği fikirleri aktif olarak eleĢtirdi. Ona göre propagandaya karĢı koymanın anahtarı insanları kendilerini zararlı etkilerden koruyacak Ģekilde eğitmektir. Ayrıca, kitle iletiĢim araçlarının kontrolünü bazı elit teknolojilere aktarma fikrini de reddetmiĢtir (Erdoğan, Korkmaz, 2005:43). Dewey (1939), eğitim ve medyada reform yapmayı önermiĢtir. Böylece eleĢtirel düĢüncenin temellerine daha fazla dikkat etmeleri ve ayrıca önemli sosyal meseleleri tartıĢmaları gerektiğini söylemiĢtir.