• Sonuç bulunamadı

Hz Peygamber’den Mucize İstemeleri

I. BÖLÜM

5.2. Verilen Tepkiler ve Kur’ân-ı Kerîm’in Verdiği Cevaplar

5.2.7. Hz Peygamber’den Mucize İstemeleri

Mekkeli müşrikler Hz. Peygamber’den birçok defa mucize göstermesini istemişlerdir. Peygamberleri inkâr edenler, onları yalancılıkla suçlayanlar mucize istediklerinde maksatları mucizeyi görüp imana gelmek değildir. Asıl gayeleri peygamberleri güç duruma düşürmek, mucize gösterememe durumunda yalancı olduklarını ortaya çıkarmaktır. İnkâr edenlere mucizeler geldiğinde de iman etmek yerine çeşitli bahaneler ileri sürmüşler, mucizeyi sihir olarak değerlendirmişler ve daima bir başkasını, daha büyüğünü, daha zorunu istemişlerdir. Hz. Peygamber’e en büyük ve en anlamlı olan mucize Kur’ân-ı Kerim nâzil olurken gerek müşriklerin ve gerekse ayet-i kerîmede ifade edildiği üzere Ehl-i Kitâb’ın “O’na gökten bir kitap gelmesini” istemeleri bu isteklerinde samimi olmadıklarını, inkâr ve inatları sebebiyle böyle davrandıklarını göstermektedir:191

“Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ’dan bundan daha büyüğünü istemişler ve Allah’ı bize açıkça göster demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ’ya apaçık bir güç ve yetki verdik. Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle Tûr’u üzerlerine kaldırdık ve onlara tevazu ile kapıdan girin dedik. Yine onlara cumartesi (yasakları) konusunda haddi aşmayın dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.”192

190 Derveze, Kur’ân’a Göre Hz. Muhammed’in Hayatı, I/ 573. 191 Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, II/175.

Ayet-i kerîmelerde Hz. Peygamber’i teselli etmek üzere İsrâiloğulları’nın Hz. Musa’ya yaptıkları hatırlatılmaktadır. Hz. Peygamber’den de müşriklerin ve Ehl-i Kitâb’ın istekleri karşısında yılmaması ve vazifesine devam etmesi istenmektedir.193

Kureyşliler, Hz. Peygamber’e “Ey Muhammed, bize Musa’nın bir asası olup onu taşa vurduğunu, taştan on iki pınar fışkırdığını, İsa’nın ölüleri dirilttiğini, Semûd’un bir devesi olduğunu haber veriyorsun. Sen de bazı mucizeler göster de seni tasdik edelim” dediler. Hz. Peygamber “Hangi mucizeyi göstermemi istersiniz?” diye sorunca “Safâ’yı bize altın yap” cevabını verdiler. Hz. Peygamber “Yaparsam beni tasdik eder misiniz?” buyurdu. Onlar da “Evet, vallahi eğer yaparsan hepimiz sana tabi oluruz” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber dua etmeye başladı. Cebrâil gelerek Hz. Peygamber’e “İstersen Safâ altın olur. Fakat mucize getiririz de inanmazlarsa mutlaka azap ederiz. Dilersen onları bırak da dileyen tevbe etsin” dedi. Hz. Peygamber bunun üzerine tevbe etmeleri için bıraktı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak şu ayet-i kerîmeleri indirdi:194

“Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ona inanacaklarına dâir Allah adını anarak en kuvvetli yeminlerini ettiler. De ki: Mucizeler, ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz? Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar. Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatin şahitleri olarak) toplasaydık Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.”195

193 Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, II/175-176. 194 İbn İshâk, es-Sîra, I/352.

Ayet-i kerîmelerde mucizelerin ancak Allah’ın dilemesiyle gerçekleşeceği

beyan edilmekte, müşriklerin mucize istemelerinde samimi olmadıkları mucizeleri görseler de şirk üzere devam edecekleri bildirilmektedir.

Bir başka rivayete göre ise; Mekkeliler, Hz. Peygamber’den Safâ tepesini kendileri için altın madenine dönüştürmesini ve etraflarını kuşatmış olan dağları yürütüp uzaklaştırmasını böylece ziraat yapma imkânına kavuşturulmalarını istemişlerdi. Allah da Hz. Peygamber’e “İstersen bu dileklerini geciktiririm, isterse de hemen yerine getiririm. Ama inkâr ederlerse kendilerinden önceki ümmetleri yok ettiğim gibi kendilerini de yok ederim” diye buyurmuştur. Hz. Peygamber “Bu isteklerinin geciktirilmesini isterim” diye cevap vermiş bunun üzerine Allah Teâlâ şu ayet-i kerîmeleri inzal buyurmuş196 ve mucizeleri gerçekleştirmeyişinin sebebini açıklamıştır:

“Bizi (Kureyş’in istediği) mucizeleri göndermekten ancak, öncekilerin onları yalanlamış olması alıkoydu. (Nitekim) Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onlar bu yüzden zalim oldular. Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz. Hani sana, muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur’ân’da lanetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık. Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu sadece onların büyük azgınlıklarını (daha da) artırdı.”197

Mekkeli müşrikler hem Hz. Peygamber’in davetini reddediyor hem de O’ndan mucizeler göstermesini istiyorlardı. Onların sonu gelmeyen mucize isteklerinin sıralandığı ayet-i kerîmeler şöyledir:

“Dediler ki: Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça yahut iddia ettiğin gibi gökyüzünü

196 İbn Hanbel, el-Müsned, IV/173; İbn Kesîr, el-Bidâye, III/52. 197 İsrâ 17:59-60.

üzerimize parça parça düşürmedikçe yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe yahut altından bir evin olmadıkça ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz. De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak rasûl olarak gönderilen bir beşerim.”198

Ayet-i kerîmelerin sonunda Hz. Peygamber’den onların bu isteklerine karşı sadece Rasûl olarak gönderilen bir beşer olduğunu söylemesi istenmiştir. Zira mucizeler Allah’ın dilemesiyle gerçekleşmektedir.

Mucize isteyen müşriklere Kur’ân-ı Kerîm’in en büyük mucize olduğu ve daima gözlerinin önünde olduğu şöyle bildirilmektedir:

“Dediler ki: Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya! De ki: Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım. Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.”199

Kendilerine mucize gösterilmesini isteyen Mekkeli müşriklere mucize göstermenin Allah’a ait olduğu, Hz. Peygamber’in görevinin ise uyarmak olduğu beyan edilmektedir. Ayet-i kerîmelerde Hz. Peygamber’in en büyük mucizesinin Kur’ân-ı Kerîm olduğu da bildirilmektedir. 200

Dağları yürütmeye, yerleri parçalamaya ve ölen atalarından geçenleri diriltmeye dâir kavminin, kendileri için Hz. Peygamber’den istedikleri mucizeler hakkında Allah Teâlâ şöyle vahyetmiştir:201

“Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’ân olacak olsaydı (o yine bu

198 İsrâ 17:90-93. Ayrıca Bkz.Ra’d 13:27, Tâhâ 20:133-135, En’âm 6:37. 199 Ankebût 29:50-51.

200 Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, IV/278. 201 İbn Hişâm, es-Sîra, I/308-309.

kitap olurdu) Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. İman edenler anlamadılar mı ki Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez.”202

Ayet-i kerîmede kendilerine pek çok mucizeler de indirilse iman etmeyecekleri ifade edilmektedir. Bunu teyit eden aşağıdaki ayet-i kerîmelerde de Cenâb-ı Hak mucizeler gösterse de bunun müşriklerin inatlarından bir şey eksiltmeyeceği açık ve net olarak beyan edilmektedir:

“Onlara gökten bir kapı açsak da oradan çıkmağa koyulsalar yine gözlerimiz döndürüldü, biz herhalde büyülenmiş bir toplumuz derlerdi.”203

Bu başlık altında zikredilen ayet-i kerîmeler Hz. Peygamber’in hiçbir mucize göstermediği şeklinde yorumlanmamalıdır. Hz. Peygamber’in asıl mucizesi Kur’ân-ı Kerîm olmakla birlikte hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’e verilen mucizelerden bahsedilmektedir. 204 Burada olumsuzlanan durum müşriklerin düşüncelerindeki mucize algısıdır. Çünkü onlar inanmak için değil reddetmek için kendilerine mucize gösterilmesini istiyorlardı.