• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.6. Hudeybiye Antlaşması

Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinin üzerinden 6 yıl geçmiş, Hz. Peygamber ve ashâbı vatanlarını özlemiş ve Kâbe’yi ziyaret etmek istemişlerdi. Hz. Peygamber rüyasında ashâbıyla beraber Mekke’ye gittiklerini ve umre yaptıklarını görünce Mekke’ye gidip umre yapmaya karar vermiş ashâbına da hazırlanmalarını

391 Ahzâb 33:23-24. 392 Ahzâb 33:25.

söylemiştir.393 Zira peygamberlerin rüyaları haktır ve vahiy şekillerinden birisidir.394 Bu durum Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle ifade edilmektedir:

“Andolsun Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi. Ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.”395

Ayrıca Hz. Peygamber bu ibadet ile Müslümanların ibadet etme haklarını kabul ettirmek ve Mescid-i Haram’ın sadece kendilerinin mülkü olmayıp oradan kimseyi men edemeyeceklerini müşriklere anlatmak istiyordu. Çünkü Mescid-i Haram Hz. İbrahim’in bir mirasıydı. 396

Hz. Peygamber 6/628 Zilkade ayında397 yerine Abdullah b. Ümmi Mektûm’u bırakarak398 ashâbından 1400 kişiyle savaş kastetmeksizin umre yapmak üzere yola çıkmıştı. Hz. Peygamber ve ashâbı yanlarına kurbanlık hayvanlarını da almışlardı.399 Kâbe’yi ziyarete geldiklerine bir işaret olmak üzere hepsi ihram giymişlerdi. Hz. Peygamber hanımlarından Ümmü Seleme’yi de beraberinde götürmüştü.400

Mekkeli müşrikler, Hz. Peygamber’in ve ashâbının Kâbe’yi ziyaret etmek için yola çıktıklarını öğrendikleri zaman onları Kâbe’yi ziyaret etmeden geri çevirme hususunda karar almışlardır. Hz. Peygamber Mekkelilerin bu kararını öğrenince izledikleri yolun dışında başka bir yol takip ederek Hudeybiye’ye kadar ilerlemiştir.401

393 Halebî, İnsânu’l-Uyûn, III/10.

394 Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, XVI/290; Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, V/393. 395 Fetih 48:27.

396 Gazâlî, Fıkhu’s-Sîre, s.317. Bkz.Hac 22:26-27.

397 Belâzürî, Ensâbü’l-Eşrâf, I/439; İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s.207; İbn Kayyım el-Cevziyye,

Zâdü’l-Meâd, II/122; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV/164.

398 Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, II/573; İbn Hibbân, es-Sîra, s.280; İbnü’l- Cevzî, el-Vefâ, II/697. (İbn

Hişâm’a göre Numeyle b. Abdullah el-Leysî’yi bırakmıştır. Bkz.İbn Hişâm, es-Sîra, II/308.)

399 Buhârî, Meğâzî, 35; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/200. 400 İbn Sa’d, et-Tabakât, II/95.

Hz. Peygamber, Kureyşlilere geliş gayelerini bildirmek üzere Hz. Ömer’i göndermek istemiş ancak Hz. Ömer, Hz. Osman’ı göndermesinin daha isabetli olacağını ifade etmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Hz. Osman’ı Ebû Süfyân’a ve Kureyş’in eşrafına savaş maksadıyla gelmediklerini, sadece Kâbe’yi ziyaret etmek maksadıyla geldiklerini bildirmek üzere elçi olarak görevlendirmiştir. Kureyşliler Hz. Osman’ı hapsederek O’nu alıkoymuşlar bunun üzerine Müslümanlar arasında Hz. Osman’ın öldürüldüğü haberi yayılmıştır. Hz. Osman’ın gecikmesi ve hakkında öldürüldüğüne dâir yayılan haberler üzerine Hz. Peygamber, Müslümanları biat etmeye davet etmiş ve orada hazır bulunan bütün Müslümanlar402 Semure403 ağacı altında Hz. Peygamber’e biat etmişlerdir. Hz. Peygamber bir elini diğer eliyle tutarak Hz. Osman’ın yerine de biat etmiştir.404 Bu biat tarihte Rıdvân Biatı olarak isimlendirilmiştir. Bu şekilde isimlendirilmesi; Allah’ın bu biatı yapan müminlerden râzı ve ve hoşnut olduğunu açıkladığından ileri gelmiştir.405 Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de, Hudeybiye mevkiinde Hz. Peygamber’e biat eden mü’minlerden hoşnut olduğunu şöyle bildirmektedir:

“Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”406

Bu biat, Müslümanların kararlılığını ve Hz. Peygamber’e bağlılıklarını göstermesi açısından önem arz etmektedir. Mekkeliler üzerinde büyük etkisi olan bu biat neticesinde Kureyş ileri gelenleri Hz. Osman’ı serbest bırakmışlar ve Hz.

402 Sadece Ced b. Kays ismindeki şahıs biat etmemiştir. Bkz.İbn İshâk, es-Sîra, II/131; İbn Hişâm, es-

Sîra, II/316; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/203.

403 Dârimî, Siyer, 18; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/203; Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl, III/339.

404 İbn Hişâm, es-Sîra, II/315-316; Tirmizî, Menâkıb, 19; İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s.210; İbn Kayyım

el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, II/124.

405 Köksal, M.Âsım, İslâm Tarihi, XIII/180. 406 Fetih 48:18-19.

Peygamber ile barış yapmak üzere Süheyl b. Amr’ı göndermişlerdir.407 Biattan sonra Hz. Osman dönmüştür.408

Antlaşma maddelerine göre Kureyş’ten Hz. Peygamber’in yanına velisinin izni olmadan kim gelirse Müslümanlar onu kendilerine iade edecek; buna karşılık Hz. Peygamber ile beraber olanlardan Kureyş’in yanına giden olursa müşrikler onu iade etmeyeceklerdi. 409

Hz. Peygamber ve Süheyl b. Amr antlaşmayı yazarken Süheyl b. Amr’ın oğlu Ebû Cendel, ayağındaki zinciri sürükleyerek gelmiştir. Babası O’nu Müslüman olduğu için zincire vurarak hapsetmişti. Ebû Cendel Mekke’den kaçmış ve Müslümanlara sığınmak için gelmişti. Süheyl b. Amr oğlunun geri verilmesini istemiş aksi takdirde antlaşmayı imzalamadan döneceğini söylemiştir. Barışın sağlanabilmesi için Ebû Cendel’in müşriklere teslim edilmesi gerekiyordu. Çektiği işkenceler sebebiyle müşriklerin yanında kalmak istemeyen Ebû Cendel’i Hz. Peygamber “Ey Ebû Cendel, biraz daha sabret, pek yakında Yüce Rabbim sana ve senin gibilere kurtuluş yolunu açacaktır” diye teselli etmiştir.410

Bu antlaşmanın yapılması müşriklerin Müslümanlarla temasını sağlayarak müşrikleri Müslümanların tesiri altında bırakmış iki sene zarfında İslâmiyeti kabul edenlerin sayısı düşmanlık ve mücadele seneleri zarfında Müslüman olanların kat kat üstüne çıkmıştı.411

Hz. Peygamber Hudeybiye’den ayrılıp Medine’ye dönerken Mekke ile Medine arasında şu ayet-i kerîmeler nâzil olmuştur:412

407 İbn İshâk, es-Sîra, II/131; İbn Hişâm, es-Sîra, II/316. 408 İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, II/124. 409 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/204.

410İbn İshâk, es-Sîra, II/133; İbn Hişâm, es-Sîra, II/ 318.

411 Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, XVI/291; Şiblî, Mevlânâ, Asr-ı Saâdet, çev: Ömer Rıza

Doğrul, sadeleştiren: Osman Zeki Mollamehmetoğlu, İstanbul, 1973, I/416.

“Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana şanlı bir zaferle yardım etsin.”413

Ayet-i kerîmelerde geçen fetihten maksat Hudeybiye’dir.414 Taberî ve İbn Kesîr ayet-i kerîmede zikredilen fetihten maksadın Hudeybiye olduğu görüşündedirler. Hudeybiye’de yaşananlara bakıldığında Hudeybiye bir fetih gibi gözükmese de bu fetih müjdesi Allah Teâlâ’nın Hz. Peygamber’e bildirdiği gayb haberlerindendir. Zira Hudeybiye ile fetihlerin önü açılmış ve bundan sonra da fetihler ardarda gelmiştir.

Antlaşma süreci içerisinde Hz. Peygamber’in yanına aralarında Ukbe b. Ebî Muayt’ın kızı Ümmü Gülsûm’ün de bulunduğu bir çok inanan kadın hicret etmiş, Ümmü Gülsüm’ün iki kardeşi Umâre ve Velîd Hudeybiye Antlaşması gereği onu geri vermelerini istemek üzere gelmişlerdir.415 Bunun üzerine Allah Teâlâ şu ayet-i kerîmeyi inzal buyurmuş Hz. Peygamber de ayetin hükmü gereği bu kadını Mekke’ye iade etmemiştir:416

“Ey iman edenler, mümin kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde

onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü Müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de Müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle

413 Fetih 48:1-2.

414 Buhârî, Tefsîru’l-Kur’ân, 48/1; Ebû Dâvûd, Cihâd, 155; Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXVI/69; İbn

Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, VI/326.

415 İbn İshâk, es-Sîra, II/139; İbn Hişâm, es-Sîra, II/ 325-326; İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, 211; İbnü’l-

Esîr, el-Kâmil, II/206.

evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”417

Hz. Peygamber bir yıl sonra 7/629 Zilkade ayında418 ashâbına Hudeybiye’de müşrikler tarafından engellendikleri umrenin kazasını ifâ etmek üzere hazırlanmalarını ve Hudeybiye’de hazır bulunan hiç kimsenin bu kaza umresinden geri kalmamasını emretmiştir. Hudeybiye Antlaşması sonrasında gerçekleşmiş olan Hayber Gazvesi’nde şehit düşen birkaç kişiyle bu süreç içerisinde vefât eden birkaç kişinin dışında herkes bu kaza umresine katılmıştır. Kaza umresine katılan Müslümanların sayısı toplamda 2000 kişiydi.419 Müslümanlar Mekke’de 3 gün kalmışlar sonra Medine’ye dönmek üzere çıkmışlardır.420 Tarihte bu umre Kaza Umresi diye meşhurdur.421 Kısas umresi de denilmiştir.422 Fetih Sûresi’nde sözü edilen umredir. Bu, Hz. Peygamber’in görmüş olduğu rüyanın te’viliydi ve o rüya sabah aydınlığı gibi zuhur etmişti:

“Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde, başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.”423