• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.2. Bedir Gazvesi

Hz. Peygamber ile müşrikler arasında meydana gelen ilk savaş olması hasebiyle önem arz eden Bedir Gazvesi 2/624 Ramazan ayının 17. günü meydana gelmiştir.286

Kur’ân-ı Kerîm’e göre Bedir Gazvesi’nin gayesi; müşriklerle çarpışıp onların İslâmiyete karşı olan mukavemetlerini kırmak, İslâmiyetin güçlenmesini sağlamak ve müşrikliği tamamen ortadan kaldırmaktı.287 Nitekim bu gerçek, ayet-i kerîmelerde şöyle açıklanmaktadır:

“Hani Allah, size iki taifeden birini, o sizindir diye va’dediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah’ın hakkı ortaya çıkarması ve bâtılı

285 Bakara 2:217.

286 İbn Kuteybe, el-Maârif, s.69; İbn Abdilber, el-İsti’âb, I/43; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/116. 287 Köksal, Mustafa Âsım, İslâm Tarihi, Şâmil Yayınevi, İstanbul, 1987, IX/79.

ortadan kaldırması içindi.”288

Ayet-i kerîmelerde Allah’ın gayesinin küfrü temelinden yok edip İslâm’ı ve Müslümanları yüceltmek olduğu bildirilmektedir. Nitekim netice itibariyle de Müslümanlar bu gazvede kervanı ele geçiremeseler de Allah’ın yardımıyla büyük bir zafer kazanmışlardır. Müslümanlara bu zaferin müşriklerle ilk karşılaşmalarında bahşedilmesi ise İslâm’ın ve Müslümanların geleceği açısından büyük önem arz etmektedir. Şayet bu ilk karşılaşmada Müslümanlar yenilgiye uğramış olsalardı bu durum bir daha kendilerini toparlayamamalarına ve bir avuç Müslümanın yok olup gitmesine sebep olacaktı.

Bu savaşın görünen sebebi ise Amr b. Hadramî’nin öldürülmesi289 ve Ebû Süfyân b. Harb’in idaresinde Kureyş’in büyük bir kervanının Şam tarafından gelmesi olmuştur. Hz. Peygamber kervan haberini alınca sahâbîlerini toplayarak “İşte Kureyş kervanı, içinde malları vardır. Belki Allah sizi onunla ganimetlendirir” diyerek kendilerini sefere davet etmiştir.290

Hz. Peygamber yerine Abdullah b. Ümmi Mektûm’u imam olarak bırakarak291 kervanı ele geçirmek üzere Medine’den yola çıkmıştır. Müslümanların sayısı 305’di. Orduda 70 deve vardı. Müslümanlar iki, üç veya dört kişi olarak sırayla bir deveye biniyorlardı. Nitekim Hz. Peygamber, Ali b. Ebî Talib ve Mersed292 de bir deveye nöbetleşe binmişlerdir.293

Ebû Süfyân, dönüşte Müslümanların kervana saldırma ihtimaline karşı Mekke’ye haberci göndererek yardım istemiştir. Mekkeli müşrikler kervanı kurtarmak ve aynı zamanda Müslümanlardan intikam almak üzere 950 kişilik bir ordu ile hareket etmişler, şımarıklık ve gösteriş için de yanlarına 100 tane at almışlardır. Allah Teâlâ

288 Enfâl 8:7-8.

289 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/116; Muhammed Rıza, Muhammed Rasûlullah, s.161.

290 İbn Hişâm, es-Sîra, I/606-607; el-Vâkıdî, Muhammed b. Ömer, Kitâbü’l-Meğâzî, Beyrût, 1984, I/20;

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/116; Muhammed Rıza, Muhammed Rasûlullah, s.161.

291 İbn Hişâm, es-Sîra, I/612.

292 Mersed yerine Zeyd b. Hârise olduğu da söylenir. Bkz.Vâkidî, Kitâbü’l-Meğâzî, I/23-24.

293 Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, I/23-24; İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b.Said, Cevâmiu’s-Sîre,

konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: 294

“Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır.295

Kervanın kurtulması üzerine müşriklerden bazıları “Şam’dan gelen kervan,

Müslümanların saldırısına uğramadan Mekke’ye ulaştı artık geri dönelim” dediklerinde Ebû Cehil bu teklife “Vallahi Bedir’e gidip orada içki içip, develeri keserek yiyip eğlenmedikçe, Arapların, bizim bu halimizi duyarak bizden çekinmeye devam etmelerini sağlamadıkça dönmeyeceğiz” diyerek cevap vermiştir.296 Ayet-i kerîme Ebû Cehil’in özellikle bu sözlerine işaret etmektedir.

Bütün Kureyş ileri gelenlerinin katıldığı bu orduya Ebû Leheb hastalığı sebebiyle katılamamış yerine bedel olarak Âs b. Hişâm b. el-Muğire’yi göndermiştir.297 Ayrıca dört bin dirhem de yardımda bulunmuştur.298

Kur’ân-ı Kerîm, bu iki ordunun Bedir’e geldiklerinde birbirlerinden habersiz olduklarını şöyle ifade etmektedir:

“Hani siz vadinin (Medine’ye) yakın tarafında, onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki) şayet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız). Fakat Allah, olacak bir işi (mü’minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”299

294 Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, I/39. 295 Enfâl 8:47.

296 Süleyman, Mukâtil, et-Tefsîru’l-Kebîr, thk:Dr.Abdullah Mahmud Şehhâte, Beyrût, 2002, II/118;

Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, IV/259-260.

297 İbn Hişâm, es-Sîra, I/646; Kândehlevî, Hadislerle Müslümanlık, V/1916. 298 Ya’kûbî, Târîhu’l-Ya’kûbî, II/45.

Allah’ın iki tarafın merkezlerini zikretmesinin ve kervanın daha aşağıda bir bölgede olduğunu bildirmesinin sebebi düşmanın durumunun ve silahlarının gücünü, hazırlıklarının tam olduğunu, müminlerin ise zayıf ve kafaları karışık bir durumda olduğunu böyle bir durumda galip gelmelerinin ise tamamen Allah sayesinde olacağını, zaferin sadece Allah’ın vereceği güç ve kuvvetle, Allah’ın yardımı ve eşsiz kudretiyle gerçekleşeceğini bildirmek içindir.300

Mekkeli müşrikler gelmeden Hz. Peygamber orduyu düzenlemiş, sancağı Mus’ab b. Umeyr’e vermiş,301 onlar saldırmadıkları sürece kılıçlarını çıkarmamalarını emretmiştir.302 Daha sonra Hz. Peygamber kendisi için yapılmış gölgeliğe Hz. Ebû Bekir ile birlikte çekilip “Ey Allah’ım eğer bu küçük Müslüman topluluk helâk olursa yeryüzünde sana bir daha ibadet edilmez. Allah’ım bana vermiş olduğun sözünü yerine getir” diyerek dua etmeye başlamıştır. Hz. Peygamber bu şekilde ridası omuzlarından düşünceye kadar duasına devam etmiş, Hz. Ebû Bekir ridasını alıp tekrar omuzlarına koyduktan sonra “Rabbine bu kadar dua yeter. O, sana verdiği sözü yerine getirecektir” demiştir.303 Bunun üzerine Allah Teâlâ şu ayet-i kerîmeyi inzal buyurmuştur:304

“Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, ben size ardarda bin melekle yardım ediyorum diye cevap vermişti.”305

Hz. Peygamber, gölgeliğinden; “O topluluk yakında (Bedir’de) bozguna

uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.”306 ayetini okuyarak çıkmış307 ve “Muhammed’in nefsini elinde tutan Allah’a yemin ederim bugün onlarla kim savaşır ve sabredip sevabını Allah’tan bekleyerek ileri atılıp geri çekilmeyerek savaşırsa Allah onu mutlaka cennetine koyacaktır” diyerek onları savaşmaya teşvik etmiştir.308

300 Zemahşerî, el-Keşşâf, II/585. 301 Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, I/56. 302 Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, I/67-68.

303 İbn Hanbel, el-Müsned, I/334; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/125. 304 Müslim, Cihâd ve’s-Siyer, 58; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 9. 305 Enfâl 8:9

306 Kamer 54:45. 307 Buhârî, Meğâzî, 4.

Müslümanlar ve Mekkeli müşrikler savaş meydanında karşı karşıya gelmişler ve Allah’ın yardımı ile müşrik ordusu bozguna uğratılmıştır. Müşrikler savaş alanında 70 ölü 70 esir bırakarak kaçmışlardır.309 Ebû Cehil’in310 de aralarında bulunduğu Kureyş ileri gelenleri bu savaşta öldürülmüşlerdir. 311 Bedir’de şehit edilen Müslümanların sayısı ise altısı muhâcirlerden, sekizi de ensardan olmak üzere toplam on dörttür.312

Müslümanların Bedir Gazvesi’nde meleklerin yardımıyla desteklendiğini ve Allah Teâlâ’nın kendilerine yardım ettiğini bildiren aşağıdaki ayet-i kerîmelerde Allah Teâlâ, melekleri, müminlere bir zafer müjdesi olsun ve onların moralleri yükselsin diye gönderdiğini zira zaferin kendi elinde olduğunu beyan etmektedir.

“Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız. Hani sen müminlere, Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi, diyordun. Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır. Bir de Allah bunu, inkâr edenlerden bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı.”313

309 Taberî, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, II/474; İbnü’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec Abdurrahman, el-Vefâ

biahvâli’l-Mustafa, thk: Mustafa Abdülvâhid, Mısır, 1966, II/679; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l- Meâd II/88; Kâsımî, Mehâsinü’t-Te’vîl, IV/963.

310 Buhârî, Meğâzî, 8; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, I/171.

311 Buhârî, Edeb, 115; Ya’kûbî, Târîhu’l-Ya’kûbî, II/45-46; İbn Abdilber, el-İsti’âb, I/43.

312 İbn Sa’d, et-Tabakât, II/17-18; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, III/122; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II/136;

el-Makrîzî, Takiyüddîn Ahmed b. Ali, İmtâü’l-Esmâ’ bimâ linnebiyyi mine’l-Ahvâl ve’l-Emvâl ve’l-

Hafedeti ve’l-Meta’, thk: Mahmûd Muhammed Şâkir, Beyrût, 1999, I/119; Ebu’s-Suûd Efendi, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm, II/13.

Allah Teâlâ’nın Bedir Günü müminlere yaptığı yardımı beyan eden aşağıdaki ayet-i kerîmelerde müminlerin Allah Teâlâ tarafından desteklendiği kâfirlerin ise kurmuş oldukları tuzaklarının ve planlarının bozulduğu bildirilmektedir:

“(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Müminleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. İşte durum bu: (Allah, müminleri güzel bir şekilde dener). Bir de Allah, kâfirlerin tuzağını zayıf düşürendir.”314

Bedir Gazvesi öncesi Hz. Peygamber’e müşrik ordusu rüyasında gösterilmiştir. Allah Teâlâ’nın Hz. Peygamber’e rüyasında müşrikleri sayıca az gösterdiğini şayet oldukları gibi çok gösterseydi Müslüman ordunun yılgınlık göstereceğini bildiren ayet-i kerîme şu şekildedir:

“Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.”315

Sonrasında ise Hz. Peygamber’in rüyasının aynen tezahür ettiği şu ayet-i kerîmeden anlaşılmaktadır:

“Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah’a döndürülür.”316

Ayet-i kerîmeden anlaşıldığı üzere savaşta sayıları çok olan düşman askerleri Müslümanlara az gösterilmiş, sayıları az olan Müslümanlar da müşriklere daha az gösterilmiştir. Böylelikle Müslümanları olduklarından az gören müşrikler savaşı

314 Enfâl 8:17-18. 315 Enfâl 8:43. 316 Enfâl 8:44.

ciddiye almamış, müşrik ordusunu olduğundan daha az gören Müslümanların ise moral ve motivasyonları artmıştır.

Ebû Cehil Bedir günü yardım istemiş ve (Hz. Peygamber’i kastederek) “Allah’ım akrabalık bağlarını kesti ve bize bilinmeyen bir din getirdi. O’nu helâk et” diye dua etmiş Allah Teâlâ da bunun üzerine şu ayet-i kerîmeyi indirmiştir:317

“(Ey inkârcılar) Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer (peygambere karşı gelmekten) vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah, müminlerle beraberdir.”318

Ayet-i kerîmede fetih isteyen Ebû Cehil’e ve O’nun nezdinde tüm inkâr edenlere istihza yoluyla cevap verilmiştir. Kâfirler Hz. Peygamber’e karşı çıkışlarına son vermeleri hususunda teşvik edilmiş, sayılarının çok olmasının kendilerine fayda sağlamayacağı zira Allah’ın müminlerle beraber olduğu beyan edilmiştir.

Gazve sonrasında Hz. Peygamber, esirler konusunda Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali ile istişare etmiştir. Hz. Ebû Bekir esirlerin fidye alınarak serbest bırakılmasını Hz. Ömer ise onların öldürülmelerini teklif etmiştir. Hz. Peygamber, Ebû Bekir’in görüşünü benimseyip onlardan fidye almıştır.319 Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:320

“Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, halbuki Allah âhireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Eğer Allah’ın daha

317 Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, I/70; Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, II/328; Makrîzî, İmtâü’l- Esmâ’,

I/105.

318 Enfâl 8:19.

319 İbn Hanbel, el-Müsned, I/334-335; İbnü’l-Cevzî, el-Vefâ, II/ 679.

önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size büyük bir azab dokunurdu.”321

Ganimet ve fidye müminlere bir rahmet ve nimet eseri olarak helâl kılınmıştır.322 Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:323

“Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ey Peygamber, elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah, kalplerinizde (iman, ihlâs, iyi niyet gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”324

Ganimetlerin müminlere helâl kılındığı bildirildikten sonra müminler arasında savaş ganimetlerinin nasıl taksim edileceğini Allah Teâlâ şu ayet-i kerîmeyle düzenlemiş ve ganimetlerle ilgili son hükmü vermiştir:

“Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri, mutlaka Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a hak ile bâtılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.”325

321 Enfâl 8:67-68.

322 Müslim, Cihâd ve’s-Siyer, 58. 323 İbn İshâk, es-Sîra, I/385. 324 Enfâl 8:69-70.