• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.1. Beşerî Yönü

Kur’ân-ı Kerîm’de peygamberler hakkında bilgi verilirken üzerinde durulan önemli hususlardan bir tanesi; peygamberlerin beşer olmasıdır. Ayet-i kerîmelerden anlaşıldığına göre Hz. Peygamber’in beşer olması itibariyle karşılaştığı itirazları kendisinden önce gönderilen diğer peygamberler de yaşamışlardır.20

Mekkeli müşriklere göre peygamber olarak insanüstü bir varlık gönderilmeliydi. Bu düşüncelerinden dolayı Hz. Peygamber’in insan olmasını yadırgıyorlar ve Hz. Peygamber’i de büyülenmiş biri olarak nitelendiriyorlardı. Şu ayet-i kerîmeler onların bu durumunu haber vermektedir:

“Dediler ki: Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda, pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya! Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçe olsaydı ya! Zalimler (inananlara), siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz, dediler.”21

Müşrikler kendileri inanmadıkları gibi diğer insanların da Hz. Peygamber’e iman etmelerini engellemek için Hz. Peygamber’in insan olmasını ileri sürmüşlerdir. Onların bu durumunu haber veren bir diğer ayet grubu da şöyledir:

“Rablerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?”22

Mekkeli müşriklerin bu itirazlarına cevap verilen aşağıdaki ayet-i kerîmelerde Hz. Peygamber’den önce gönderilen peygamberlerin de yiyip içen ölümlü birer insan oldukları dolayısıyla bunun yadırganacak bir durum olmadığı ifade edilmektedir:

20 Bkz.Mü’minûn 23:24, 33-34, 47; Şuarâ 26:186; Kamer 54:24. 21 Furkân 25:7-8.

“Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. Biz onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.”23

Cenâb-ı Hak, Hz. Peygamber’e bir insanın peygamber olabileceği düşüncesini kabullenemeyen müşriklere karşı şöyle demesini emretmektedir:

“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, sizin ilâhınız ancak bir tek ilâhtır diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”24

Yine bir başka ayet-i kerîmede ise Hz. Peygamber’den müşriklere şöyle cevap vermesi istenmiştir ki ayet-i kerîmede Hz. Peygamber’in gaybı bilmediği, melek olmadığı ve diğer insanlar gibi olduğu ancak kendisine peygamberlik verildiği açık ve net bir şekilde beyan edilmiştir:

“De ki: Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana gönderilen vahye uyuyorum. De ki: Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”25

Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’e iman etmeyişlerine temel neden olarak O’nun insan oluşunu gösterdiklerini ifade eden ve Cenâb-ı Hakkın da Hz. Peygamber’den onlara vermesini emrettiği cevabı beyan eden ayet-i kerîmeler şöyledir:

23 Enbiyâ 21:7-8. Ayrıca Bkz.Ra’d 13:38; Furkân 25:20. 24 Kehf 18:110. Ayrıca Bkz.Fussilet 41:6.

“İnsanlara hidayet (Kur’ân) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, Allah bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi? demeleri engel olmuştur.”26

“De ki: Eğer yeryüzünde (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”27

Ayet-i kerîmeden anlaşıldığına göre; müşrikler Allah’ın peygamberleri insan

olarak göndermesindeki hikmeti kavrayamıyorlardı. Eğer yeryüzünde melekler yaşasaydı Allah Teâlâ onlara peygamber olarak melek gönderirdi. Ama Allah insanlara peygamber olarak melek gönderseydi onu göremezler, kendi dilleriyle iletişim kuramazlar, neticede risâletin hedefi gerçekleşemezdi.28

Yine aşağıdaki ayet-i kerîmeler de Hz. Peygamber’in beşer oluşuna işaret etmektedir. Nitekim ayet-i kerîmelerde zikredilen özellikler insanlara mahsustur.

“Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?”29

“İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun.”30

Hz. Peygamber’in beşer olması hasebiyle diğer insanlar gibi ölümlü olduğu Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilmiştir. Bu durumu bildiren ayet-i kerîmelerden biri şöyledir:

26 İsrâ 17:94. 27 İsrâ 17:95.

28 Kur’ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Prof. Dr. Hayrettin Karaman,

vd., Ankara, 2006, III/522.

29 Duhâ 93:6-8. 30 Şûra 42:52.

“(Ey Muhammed) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.”31

Hz. Peygamber’in de diğer bütün peygamberler gibi ölümlü olduğunu vurgulamak için nâzil olan aşağıdaki ayet-i kerîme ise Hz. Peygamber vefât ettiğinde O’nun vefâtını kabullenemeyenleri kendine getirmiştir. Nitekim Hz. Peygamber vefât ettiğinde Hz. Ömer O’na ölümü yakıştıramamış ve Hz. Peygamber’in öldüğünü kabul etmek istememişti. Hz. Ebû Bekir ise daha dirayetli davranmış ve halka yönelerek “Kim Muhammed’e tapıyorsa, Muhammed öldü. Kim de Allah’a tapıyorsa, Allah diridir ve ölmez” diye hitap etmiş ve sonrasında aşağıdaki ayet-i kerîmeyi okumuştur. Sanki insanlar o zamana kadar böyle bir ayetin nâzil olduğunu hiç bilmiyorlardı.32

“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi O ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.”33

Cenâb-ı Hak bu ayet-i kerîmede peygamberlerin, kavimleri arasında ebediyyen kalmayacaklarını bildirmekle birlikte peygamber olarak gönderilen elçilerin ölmeleri veya öldürülmeleri durumunda onların getirdiklerine sımsıkı yapışma gerektiğini anlatmaktadır.34 Çünkü peygamber göndermenin maksadı risâleti tebliğ ve gerekli olan hücceti getirmektir. Yoksa peygamberlerin, aralarında ebedî olarak bulunmaları değildir.35

31 Zümer 39:30.

32 İbn İshâk, es-Sîra, II/381; İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik, es-Sîratü’n-Nebeviyye, Mısır,

1955, II/656; Hâkim en-Nîsâbûrî, Ebû Abdullah Muhammed, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, Beyrût, 1986, II/295; İbnü’l-Esîr, İzzüddîn Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed, el-Kâmil fi’t-Târîh, Beyrût, 1965, II/324.

33 Âl-i İmrân 3:144.

34 el-Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Kâhire,

1967, IV/222.

35 er-Râzî, Fahruddîn, Mefâtîhu’l-Gayb, terc: Prof. Dr. Suat Yıldırım, vd., Akçağ Yayınları, Ankara,