• Sonuç bulunamadı

Hıristiyanlarla İlişkiler

I. BÖLÜM

3.2. Hıristiyanlarla İlişkiler

Kur’ân-ı Kerîm diğer din mensuplarına nispetle inananlara en yakın olanların “Biz Hıristiyanız” diyenlerin olduğunu çünkü onların içinde keşiş ve rahiplerin bulunduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmektedir:

“(Ey Muhammed) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahûdiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da, Biz hıristiyanlarız, diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.”504

Allah Teâlâ, Yahûdilerin aşırı kibirli hallerini ve hakka icabetlerinin zorluğunu buna mukabil Hıristiyanların huylarının yumuşaklığını ve İslâm’a meyil ve yaklaşımlarının kolaylığını vasfetmiştir. Hıristiyanların müminlere karşı eğilimlerini muhabbet ve yakınlıkları içlerinde âlimler ve abidler bulunmasına ve tevazu sahibi

501 Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, I/40. 502 İbn Kesîr, el-Bidâye, IV/181. 503 Fetih 48:18-19.

alçak gönüllü kimseler olmalarına bağlanmıştır. Yahûdiler ise tam aksi özelliğe sahiptirler. 505

Hz. Peygamber, Hıristiyanları Ehl-i Kitâb olmaları hasebiyle müşriklerle aynı muameleye tabi tutmamıştır. Hıristiyanlar, Müslümanlara karşı düşmanca bir tavır içine girmedikleri sürece Hz. Peygamber de onlara karşı ılımlı davranmıştır. Esasen Mekke döneminde Müslümanların Hıristiyanlarla fazla bir ilişkisi de göze çarpmamaktadır. Hıristiyanlarla ilk ciddi ilişkinin Habeşistan’a hicretle başladığı söylenebilir. Zira Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretten önce Müslümanların hicret etmelerini istediği yer hükümdarı ve tebası hıristiyan olan Habeşistan olmuştur

8/629 yılında Bizans ile Mûte Gazvesi gerçekleşmiştir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de bu gazveyle ilgili ayete rastlanmamıştır. Bu gazvenin sebebi; Hz. Peygamber’in Hâris b.Umeyr el-Ezdî’yi bir mektup ile Rum kralına Şam’a veya Busra’ya göndermiştir. Şurahbil b. Amr önünü kesip boynunu vurmuştur. Hz. Peygamber’in O’ndan başka elçisi öldürülmemiştir. 506

3.2.1.Tebûk Gazvesi

9/630 Recep ayında507gerçekleşen bu gazve Hz. Peygamber’in bizzât katıldığı en son gazvedir.508 Bizans imparatoru Herakleios’un Hıristiyan Arapların da desteğini alarak Müslümanlara karşı savaş hazırlığı yaptığını haber alan Hz. Peygamber Tebûk Gazvesi için hazırlıklara başlamıştır.509

Tebûk Seferi vakit itibariyle yaz sıcağının şiddetli olduğu bir döneme rastlamıştı ve kıtlık hüküm sürüyordu. Bununla beraber Medine’nin hurmaları yetişmiş, gölgeleri de güzelleşmişti. 510 Ayrıca gidilecek yer uzak, düşman sayıca çok ve techizat bakımından da güçlüydü. Dolayısıyla diğer gazalardan daha fazla hazırlığa

505 Zemahşerî, el-Keşşâf, II/280-281.

506 İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, II/155.

507 Süheylî, Muhtasaru Kitâbi “er-Ravdu’l-Ünüf”, s.510; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, III/2. 508 Abdürrezzâk, İbn Hemmâm es-San’ânî, el-Musannef, Beyrût, 1983, V/398; İbn Sa’d, et-Tabakât,

II/167; İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s.249.

509 Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, III/990; İbn Sa’d, et-Tabakât, II/165.

ihtiyaç vardı.511Bu sefer esnasında büyük güçlüklerle karşılaşıldığı için Kur’ân-ı Kerîm512 bu seferi “Sâatü’l-Usra” (güçlük zamanı) diye nitelemiştir. Hz. Peygamber genellikle sefer hazırlığı yaparken sefere gidilecek yeri gizli tuttuğu halde bu kez Bizans üzerine gidileceğini iyi hazırlık yapılması için açıkça bildirmiştir.513 Zira yol uzak, hava sıcak ve düşman da çoktu.514 Hz. Peygamber’in ordusu güçlük ordusu diye isimlendirilmiştir. Çünkü insanlar çok zor durumdaydılar.515

Samimi Müslümanlar arasında bile bu meşakkatli yolculuğu göze alamayanlar ve ağır davrananlar vardı ki Allah Teâlâ onlar hakkında da şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler, ne oldunuz ki, size Allah yolunda sefere çıkın denilince yere çakılıp kaldınız? Yoksa âhiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa âhirete göre dünya hayatının yararı pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. Eğer siz O’na (Peygamber’e) yardım etmezseniz (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman O’na bizzat Allah yardım etmişti.”516

Allah Teâlâ, cihâda gitmek istemeyen müminleri kınayıp azarlamakta, cihâda katılmadıkları takdirde kendilerine yazık edecekleri bildirilerek uyarılmaktadırlar. Hz. Peygamber’e yardım etmeyecek olurlarsa Allah’ın bizzat peygamberine yardım edeceği, nihayetinde Hz. Peygamberin bu yolda asla yardımsız bırakılmayacağı net bir şekilde belirtilmiş hatta Hz. Peygamber’in en zor anlarından birisi olan hicreti esnasında Hz. Ebû Bekir ile birlikte mağarada saklanırken Allah’ın kendisine yardım ettiği hatırlatılmaktadır.

511 Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, IV/376. 512 Bkz.Tevbe 9:117.

513 İbn Sa’d, et-Tabakât, II/165; İbn Hanbel, el-Müsned, XXV/67-68; Buhârî, Megâzî, 79; Kândehlevî,

Hadislerle Müslümanlık, II/424.

514 İbn İshâk, es-Sîra, II/270-271; İbn Hişâm, es-Sîra, II/516; Buhârî, Meğâzî, 79. 515 Belâzürî, Ensâbü’l-Eşrâf, I/471.

Bu gazveye hazırlanılırken techizat eksikliğinden dolayı Hz. Peygamber zenginlerin ordu için bağışta bulunmalarını istemiştir. Hz. Ebû Bekir malının tamamını, Hz. Ömer yarısını bağışlamıştır.517 Hz. Osman ise orduya bin dinar infak etmiştir.518 Hz. Osman bu gazvede öyle bir bağışta bulunmuştur ki o güne kadar onun mislini kimse infak etmemişti.519 Buna rağmen savaşa katılmak istedikleri halde binek ve azık bulamayanlar da vardı. Bunlardan 7 kişi Hz. Peygamber’e gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü, gazaya gitmek istiyoruz fakat yiyecek azığımız binecek devemiz yok” demişlerdi. Hz. Peygamber “Sizi bindirecek deve kalmadı” deyince ağlayarak ayrılmışlardı. Bu sebeple bunlara Bekkâün (ağlayanlar) denilmişti.520 Bu durum Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılmaktadır:

“Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum, dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur.”521

Uzun ve zorlu bir yolculuk sonrası Tebûk’e varılmış ancak ne Bizans ordusuna ne de herhangi bir Arap kabilesine rastlanmıştır. İslâm ordusu 20 gece522 Tebûk’te kaldıktan sonra Medine’ye dönmüşlerdir.

Hz. Peygamber Tebûk’ten dönünce mescide girip iki rekat namaz kılmış Medine’de mescitte sefere katılmayanların mazeretlerini dinlemiş ve onlar hakkında Allah’tan mağfiret dilemiştir.523

Müslümanlardan 3 kişi münâfıklardan olmadıkları halde bu seferden geri kalmışlardı. Onlar Kâb b. Mâlik, Mürâre b. Rebî ve Hilâl b. Ümeyye’dir. Hz. Peygamber ashabına bu üç kişiyle konuşmayı yasaklamış ve Müslümanlar da o 3

517 Halebî, İnsânu’l-Uyûn, III/148; Kândehlevî, Hadislerle Müslümanlık, II/425-426. 518 Tirmizî, Menâkıb,19.

519 İbn Hişâm, es-Sîra, II/517- 518; İbn Hibbân, es-Sîra, s.367. 520 İbn İshâk, es-Sîra, II/272.

521 Tevbe 9:92.

522 İbn Sa’d, et-Tabakât, II/168; İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s.253; İbnü’l-Cevzî, el-Vefâ, II/708. 523 Buhârî, Meğâzî, 79; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, III/10-11.

kişiyle konuşmaktan uzak durmuşlardır. 524 Özürleri olmadığı halde bu sefere katılmayan üç kişi Ka’b b. Mâlik, Mürâre b. Rebî’ ve Hilâl b. Ümeyye hakkında da “Allah, hakkınızda hüküm verinceye kadar bekleyin” dedi. Müslümanların onlarla konuşmasını yasakladı. 50 gün boyunca onlarla kimse konuşmadı. Sonunda tevbelerinin kabul edildiği bildirildi:525

“Geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah(ın azabın)dan yine O’na sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönsünler diye onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.”526

3.2.2.Necrân Hıristiyanları

Necrân Yemen’e yakın bir kasaba olup Arabistan’da Hıristanlığın merkeziydi.527

Hz. Peygamber diğer civar kabilelere olduğu gibi Necrân piskoposuyla Necrân ahalisine mektup göndererek onu ve kavmini İslâm’a davet etti. Piskopos mektubu okuyunca korktu ve kavminin ileri gelen ulemasını toplayarak ne yapması gerektiği hususunda istişare etti. Yapılan uzun görüşmelerden sonra Hz. Peygamber’e bir heyet göndermeye karar verdiler. Medine’ye vardıkları zaman yolculuk elbiselerini çıkarıp ucu yerde sürünen Yemen kürkü giyip parmaklarına da altın yüzük taktıktan sonra Hz. Peygamber’in huzuruna çıktılar. Hz. Peygamber onları bu şekilde kabul etmedi. Necrân heyeti kabul edilmek için Hz. Osman ve Abdurrahman b. Avf’ı daha önceden tanıdıkları için araya koydular. Onlar da Hz. Ali’ye sordular. Hz. Ali kürkleri ve yüzükleri çıkarıp yolculuk elbiselerini giyip öyle Hz. Peygamberin yanına girmelerini söyledi. Hz. Peygamber onları bu halleriyle kabul etti ve şöyle buyurdu: Beni hak peygamber olarak gönderene yemin ederim ki ilk sefer yanıma geldiklerinde şeytan da

524 İbn İshâk, es-Sîra, II/282; İbn Hişâm, es-Sîra, II/531. 525 İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s.255.

526 Tevbe 9:118.

onlarla beraberdi. Onlar Hz. Peygamber’e İslâm inancına göre Hz. İsa’nın durumunu sordular. Hz. Peygamber O’nun hakkında bir bilgiye sahip olmadığını, kalmalarını ve Allah’ın bildireceğini söyleyeceğini söyledi. Ertesi gün şu ayet-i kerîmeler nâzil olmuştur: 528

“Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: O’nu topraktan yarattı. Sonra ona, ol, dedi. O da hemen oluverdi. Hak Rabbindendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma. Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” 529

Bu ayete “Mübâhale (lanetleşme) ayeti” denir. Hangi taraf yalancı ise Allah ona lanet etsin, diye karşılıklı olarak lanetleşmek demektir.530

Bu ayetler nâzil oldu fakat onlar ikrar etmekten çekindiler.531 Ertesi günü Hz. Peygamber kızı Fatıma, torunları Hasan ve Hüseyin’i alarak Hıristiyan heyetiyle lanetleşmek üzere evden çıktı. Bunu gören heyetin başkanı arkadaşlarıyla kısa bir istişareden sonra Hz. Muhammed (as)’ın peygamber olma ihtimalini göz önünde bulundurarak mübâhaleye cesaret edemediler. Arkadaşlarının bu teklifi kabul etmeleri üzerine Necrân Hıristiyan heyeti mübâhaleden vazgeçip vergi vermeyi kabul etmişlerdir.532

4.Münâfıklarla İlişkiler