• Sonuç bulunamadı

Pelagius ve Asli Günah Anlayışı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

B. Asli Günah Anlayışının Temelleri

2. Pelagius ve Asli Günah Anlayışı

Pelagius, Pavlus kaynaklı resmi Kilise görüşü olan asli günahı (peche-paccetum original), dini olamayacağını söyleyerek reddetmiştir.198 Her ikisi de aynı kapıya çıkmakla birlikte Kilise, kendi anlayışına muhalif görüşleri yok etmek için daha katı deyimleri bilerek ve kasten seçmiştir. Bu nedenle Kilise tarafından inkâr kelimesi, bir konuya değil de sanki dinin tamamına karşı geliniyormuş imajını vermek için kullanılmıştır. Hatta Pelagius’un ret gerekçelerine ve arka planına hiç bakılmadan buna karar verildiği görülmektedir. Biz inkâr kelimesini, onun Hıristiyanlığın tamamını değil sadece asli günah anlayışını reddettiği anlamda kullandık.

194 Bihlnmeyer, age, s.103, 111; Gündüz, Sözlük, s.100.

195 Eliade, DİDT, c. 3, s. 61.

196 Gündüz, Sözlük, s.304,312.

197 Gül, agTez, s. 63.

198 Gündüz, Sözlük, s.78.

Pelagius’a göre Tanrı, iyi ve ahlaklıdır. Yarattığı her şey de iyidir. Bu yüzden insan, doğası gereği ve yaratılış itibariyle kötü olamaz. Zaten bebekler de Tanrı’nın iyi ve güzel yaratıkları olduğu için kötü ve günahkâr değillerdir. Bu sebeple doğuştan günahkâr da olamazlar. Tanrı, insanı özgür bir yapıya sahip kılmış ve özgürlük iyi bir şey olduğu için onu iradesinde hür yaratmıştır. Bu özgür iradeyle insan, günah işleyip işlememeye kendisi karar verebilir. Âdem de öyle yapmış, seçimini özgür iradesiyle günah işlemekten yana kullanmıştır. İnsanların pek çoğu da bunu yapmaktadır. Ancak bu günah, Âdem’le sınırlı olup kuşaktan kuşağa iletilen bir şey değildir. İnsan, özgür iradesiyle günaha direnebilir de, onu isteyip işleyebilir de.

Pelagius’un insanın aklına güveni tamdı. Ona göre her Hıristiyan, erdemli yaşayarak ve çile hayatı ile mükemmelliğe ve azizliğe ulaşabilirdi. Günahlarından da her insanın kendisi sorumluydu. Zira insan, iyilik yapma ve kötülükten kaçınma yeteneğine sahipti. Hür iradesiyle bunu yapabilirdi. Günah, doğuştan olsaydı bu gayri ihtiyari olurdu. Eğer iradi ise o zaman da doğuştan olamazdı. Gayri ihtiyari günahtan da insan nasıl suçlu tutulabilirdi. Bu açıdan insan, Pelagius’a göre aynı zamanda kendi kurtuluş ve günahkârlığının da mimarıdır.199 Çocuklar ise kendi iradelerini kullanmaktan mahrum oldukları için zaten günahsızdır.

Pelagius, asli günahı reddederken, insanın kayıtsız şartsız özgür iradesine vurgu yapmıştır. Ona göre asli günah öğretisini savunan Kilise, insanı Tanrı’nın yönetiminde sadece kukla gibi görmektedir. Kişinin kendi iradesinin hiç önemi yoktur.

Pelagius, Kilise’nin bu anlayışını reddederken daima kötülenmiştir. Zira o, Tanrı’nın diğer yaratıklardan ayrı olarak insanı, doğa yasasına tabi tutmayarak, kendi özgür seçeneğini kullanmak suretiyle seçme konusunda eşsiz ayrıcalık verdiği bir yaratık olarak görmüştür. Bunu da yine kutsal kitaba dayandırmış ve Tanrı insanın önüne yaşam ve ölümü koyarak ona yaşamı seçmesini buyurmuş,200 ancak son seçimi onun özgür iradesine bırakmıştır. Buradan hareketle günah işleyip işlememek, doğru veya yanlış davranmak insanın kendisine bağlıdır. İşte bu sebeple ona göre Âdem’in özgür

199 Eliade, DİDT, c.3, s. 60–61; Kaya, age, s. 257.

200 Tesniye, 30/19.

günahı, diğerlerini kirletmez.201 Kilise, İsa Mesih’in aracı rolünü inkâr ediyor diyerek ona karşı çıkmıştır.

Pelagius’a göre Âdem, ölümlü olarak yaratılmıştır. Günah işlememiş olsa da öleceği kesindi. Bu nedenle günahı, bütün insanlığı değil, sadece Âdem’i lekelemiştir.

Çocuklar da Âdem’in cennetten kovulmadan önceki haliyle doğmaktadırlar. Bu açıdan Pelagius’a göre çocuklar, tertemiz oldukları halde asli günahtan kurtuluş için değil, İsa’nın şahsiyetinde birleştirmek için vaftiz edilir.202 İsa Mesih’ten önce, hiç günah işlememiş pekçok insan gelmiştir.203

Hıristiyanlığın ilk anlayışında Pavlus’la birlikte yerleştirilmeye çalışılan asli günah ile ilgili en önemli hususlardan birisi de, asli günah–çarmıh olayının, Tanrı’nın yazgıısı ve kaderi olarak vuku bulmasının kaçınılmazlığı düşüncesidir. Origenes’ten itibaren asli günaha karşı görüş beyan edenlerin reddeddiği gibi bu görüşü, Pelagius da insanlığın günahkâr doğasının kader olduğu anlayışına karşı çıkmıştır. Ona göre kişiyi günahkâr, suçlu veya suçsuz yapan Tanrı yazısı değil kendi hür iradesidir. Pelagius, günahın irsîliğini de reddetmiş, bunun yanında Tanrı yazgısının kaçınılmazlığına karşı güzel savunmada bulunmuş, bütün günahlardan insanların aracısız olarak kendi istek ve hür iradeleriyle kurtulabileceğini ileri sürmüştür. Pelagius’a göre her günah, hiç ayırt edilmeksizin insanın Tanrı’nın yasasına karşı kendi iradesiyle işlediği bir eylemdir.204

Pelagius’a göre Hıristiyanlık dâhil bütün dinler, peygamberler, kutsal kitaplar, İsa ve İnciller, Tanrı’nın, insana verdiği özgür iradeyi iyiye kullanmada yardımcı olarak gönderdiği ilahi hediyeleridir. Ancak Kilise, sonradan bu hediyelerin içeriğini bozarak merkezine kendini koymuştur.205 Hatta Pelagius, Tanrı’nın insanı doğuştan günahkâr yaratmış olduğunu kabul etmenin Tanrı’ya hakaret olduğunu, çünkü böyle düşünmenin Tanrı’yı suçlu çıkarmak anlamına geldiğini savunmuştur. Bu da sanki Tanrı’nın

201 Tomlinson, age, s. 11–12.

202 Kılıç, age, s.99.

203 Eliade, DİDT, c. 3, s.61.

204 A B, c.17, s. 497; TCE, s.2096.

205Cross, K.L., The Oxford Dictionary of the Christian Church, 3. baskı, Oxford Üniversity Pres, New York 997, s.1248-1249; PRE(2)t, c.19/1, s.226-242.

insanları, irsiyet yoluyla günahkâr kılmış olduğu anlamına gelmektedir ki, Pelagius bunun Tanrı’ya asla yakışmayacağını söylemiştir. Bu görüşlerden hareketle Pelagius’un gerçekten çok keskin bir zekâ ve muhakeme gücüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Pek tabi ki zamanın şartlarında kâfirlik ile suçlanan Pelagius, bu görüşlerine tahammül edemeyen Kilise tarafından zındıklıkla suçlanmış, eserleri toplatılmış ve tehdit edilerek yalnız bırakılmıştır.206

Pelagius’un bu görüşleri savunması ve Aziz Augustinus’un da Kilise görüşünü savunması sebebiyle İ.S.410–431 yılları arası iki görüş taraftarlarının mücadele ve tartışmalarıyla geçmiştir.207 Pelgius, yaşlı ve olgun bir keşiş iken öne sürdüğü mantıklı çıkışları ile çok saygınlık kazanıp çevre edinince, tabii olarak çoğunluktaki Kilise grubunun tepkisini çekmiştir. Neticede Pelagius’un bu görüşleri, kısa zamanda Anadolu’da, Makedonya ve Kuzey Yunanistan’da, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da taraftar bulmuş, pek çok takipçisi olmuştur. Ancak, daha önce de kısmen belirtildiği gibi Aziz Augustinus, Pelagius’a karşı çok sert mücadeleye girişmiştir. Hatta onun Pelagius’un fikirlerine karşı on beş civarında risale şeklinde reddiye yazdığı da ifade edilmektedir.208

Sonuçta Pelagius ve fikirlerinden oluşan Pelagianizm, büyük baskı ve caydırmalarla sindirilmiştir. O, daha sonraları toplanan birkaç konsille aforoz edilmiş, eserleri de yasaklanmak ve yakılmak suretiyle yok edilmiştir.209 Bu açıdan Pelagius ve Pelagiusçuluk hakkındaki bilgiler sınırlı kalmıştır. Ancak Pelagius’un asli günahı reddetmesiyle Kilise tedbir almış ve asli günahı sistemleştirerek yerleştirmiştir. Tıpkı Marcion’un İncilleri reddetmesiyle İncillerin Kilise tarafından şekle sokulup resmi olarak yerleştirmesi gibi.

206 “Pelagius”,FileDocuments20, http://www.uluulhikmekoeln.de/geneldusuncetarihi/Pelagius.htm, 27.08.2007.

207 LAK, c. 3, s. 124; Eliade, DİDT, c. 3, s. 57–88; Mehl, agm, s. 189–190.

208 Mohr, c.5, s.206–207; Eliade, TEOR, s.523.

209 Eliade, TEOR, s. 524; LAK, c. 3, s. 124.