• Sonuç bulunamadı

Pavlus İle İlgili Şüpheler

C. Pavlus’un Hıristiyanlıktaki Yeri

2. Pavlus İle İlgili Şüpheler

Yukarıda anlatılan ve onun Hıristiyanlıktaki yerinin önemine işaret eden bilgiler yanında onunla ilgili birkısım şüpheler de bulunmaktadır. Pavlus’un Şam Vizyonu öncesi ve sonrası durumunda oldukça farklılıkların olması, mektuplarındaki dogma olan görüşleri ile diğer kutsal metinlerin zaman zaman çelişmesi, aslında birtakım araştırmacı tarafından bir problem olarak görülmektedir. Örneğin, Pavlus’un ihtida edip Hıristiyan olmadığı, sadece Şam Vizyonunda peygamber olarak ilahi bir şekilde görevlendirildiği belirtilmektedir. 242 Piskoposluğunun 3. yılında (35) Kudüs’e gelip 15 gün kaldığı ve burada başka bazı havariler yanında Yakup’la tanıştığı belirtilirken,243 yine bazı kaynaklarda onun Kudüs’e sadece Petrus ile tanışmaya geldiği ifade edilmektedir ki, bu bir çelişki olarak görülmektedir. Bunun yanında Pavlus’un aslında bir diyaspora Yahudisi olmasına ve Helenistik Yahudi kültürüne sahip bulunmasına rağmen, yazı ve konuşma dili Yunancadır.244

Pavlus’un Şam Vizyonu’nun bir halüsünasyon olduğu iddia edilmiştir. O anda yorgunluktan, hastalıktan ve hatta yaptığı uzun yolculuktan dolayı zayıf düşmekten bunları gördüğünü zannettiğini ve bu hale geldiğini söyleyenler de olmuştur. Ayrıca bunun bir rüya olabileceği de söylenmiştir.245 Hatta bu çeşit düşünceleri taşıyan ilim adamları, iki bin yıl sonra dahi Pavlus’un sözlerine şüphe ile bakmaya devam etmişler ve İsa’nın günahı yok etmesiyle insanlığın huzura ve emniyete kavuşmamasını da buna delil göstermişlerdir.246 Yine bu düşüncede olanlara göre Pavlus, yanlış dogması ve yanlış öğretisiyle insanlar ile Tanrı arasındaki sevgiyi kaldırmıştır. Zira onun, Hıristiyanlığa soktuğu öğretisi, ağırlıklı olarak Yahudi kaynaklı, Helenizm destekli, Gnostik esintiler içeren bir anlayışa sahiptir.247

242 Aydın, F, agTez, s.67–68.

243 Gal 1/18–20; Schnelle, s.104–106.

244Ben Chorin, Schalom, age, s.9–13.

245 Ben Chorin, age, s. 18–19.

246 Ben Chorin, age, s.19.

247 Ben Chorin, age, s. 99–100–104; Gal 3/13.

Bazı araştırmacılar Pavlus’u tutarsızlık ve çelişkili davranmakla da suçlamışlardır. Hatta Pavlus’un ikiyüzlü davrandığını söyleyecek kadar ileri giden araştırmacılar bu tezlerine şunu delil göstermişlerdir: “Gerçekte Pavlus, zaten doğuştan Yahudidir. Hıristiyan iken de Yahudi olarak kalmayı sürdürmüştür. Aslında onun ayrıldığı şey, modası geçmiş Yahudiliktir. Onun Hıristiyanlığı, görünürde Yahudiliğin tamamlanmasıdır.248 Ayrıca Pavlus, bazılarına göre hem bir Yahudi iken hem de Hıristiyanlığın mimarıdır”.249 Bazı araştırmacılar da bir diyaspora Yahudisinin, Hıristiyanlık teolojisini oluşturmuş olmasında sakınca gördüklerini dile getirmişlerdir.

Yine bazı araştırmacılara göre Pavlus, Hıristiyanlığın Yahudilikle sentezini yaparak iki dinden bir din çıkarmış,250 daha çok putperestlere yönelik misyonerlik yapmış ve ona göre hükümler ortaya koymuştur. O, bu şekilde yeni dini kendisine göre esnetmiştir. 251

Pavlus’un bazen zikzaklar çizdiği de görülmüştür. Kendisini sahabi ya da benzeri durumda ifade etmesi gerekirken o, kendisini İsa’nın on iki havarisi ile eş tutmakta ve bunun için gerekli olan kriterlere sahip olduğunu söylemekte bir sakınca görmemiştir.252 Buna rağmen görüşlerini herkese kabul ettirmeyi başaramamıştır.

Ancak İsa’nın tarihsel yaşamı ve önceki durumu ile ilgili hiçbir konudan bahsetmeksizin sadece Müjde’yi, İsa’nın takipçisi ve onun mesajını yaymak için geldiğini ifade etmekten de kaçınmamıştır.253

Pavlus’un dini görüşlerinin yanında, siyasi görüşlerinin olduğu da bir gerçektir.254 Bu durum, birçok bilim adamı tarafından yadırganmaktadır.255 O, bir yandan Hıristiyan din kardeşliği, din yolunda hiçbir engelden yılmama ve bu konuda

248 Aydın F., age, s. 140–148.

249 Ben Chorin, s.16–17.

250 Ben Chorin, s.96–100.

251 Wilckens, c.1, s.44–52.

252 Aydın, Fuat, “İsa sonrası tartışma konularından Havarilik”, DTA III, Ankara 2003, s.76–84.

253 Eliade, DİDT, c. 2, s. 386; Pfander, age, s. 4, 10–11; Gündüz, Pavlus, s. 203–205.

254 Rom 13/1–7.

255 Wilckens, c.3, s.43.

engel olan yönetime itaatsizliği öngörürken,256 diğer yandan da devlete itaatsizliği tavsiye etmiştir.257 Onun bu tutumu, bazı teologlar tarafından bir çelişki olarak görülmektedir. 258

Pavlus’un mektuplarındaki tutarsızlıkların da onunla ilgili şüphelerin oluşmasında etkili olduğu bir gerçektir. Onun en önemli eseri olan Romalılara Mektubu’nun bazı bölümleri ile ilgili farklı yorumlar bulunmaktadır. Örneğin bazı araştırmacılar, Rom 16/1–23. bölümün orijinal mektup metninde aslında bulunmadığını ya da ona dâhil olmadığını söylemişlerdir.259 Bu iddiada bulunanların delili ise şudur:

Pavlus mektuplarında genelde Hıristiyanları selamlamamıştır. Ancak yeni bir cemaate, Hıristiyanlığı yaymak istediği yeni bir yerin insanlarına bir mektup gönderdiğinde, selamla başlamış ya da mektubu selamla bitirmiştir. Yani Pavlus tanımadığı toplumlara selam vermiş, tanıdığı toplumalara ise selam vermemiştir.260 O daha çok şahsi yazı ve sözlerinde ve bazı mektuplarında insanları selamlayarak Hıristiyanlığa kazanma yoluna gitmiştir.261 Ancak Romalılara Mektubu’nu genelde Hıristiyan olan kendi cemaatine yazdığı halde neden selam kısmı olduğu bilinmemektedir. Bu yüzden selamlı bölümün ona ait olmadığını söyleyenler bulunmaktadır. Ancak burada onun selamının ona ait olduğunu düşüneneler, bunu misyonerliğin başlangıç sözü olarak görme eğilimindedirler.

Bundan başka Hıristiyanlara selamla başladığında onlara çok sert emirler verdiği, Romalılara Mektubu 16/3–16 ve 16/17–23 bab ve ilgili cümlelerindeki selamı da bunun için seçtiğini söyleyenler de bulunmaktadır.262 Araştırmacıların bir kısmı ve bazı teologlara göre ise Pavlus, Romalılara Mektubu’nu sanki son öğretisi, vaazı ve öğütleriymişcesine bir sonla ve selamla bitirmiştir. Yani bu düşüncede olanlara göre

256 Rom 13/8–10, 12/8–13.

257 Rom 13/1–7.

258 Wilckens, c.3, s.71–72.

259 Wilckens, c.1, s.23–24.

260 Kol 4/15.

261 Kor I 16/19, Timo II 4/19.

262 Wilckens, c.1, s.25–26.

Pavlus, mensuplarını hem yanlış din öğretilerine karşı uyarmış hem de mektubunu bütün din kardeşlerine ve hizmete yardım edenlere selamla bitirmiştir. 263

Pavlus’un Gentile Hıristiyanlarına özel ilgi gösterdiği ve Yahudi kökenlileri pek önemsemediği, hatta bu durumun Yahudileri ve Yahudi kökenli Hıristiyanları kızdırmış olduğu da anlaşılmaktadır. Hâlbuki Pavlus, Yahudileri yeni dine çekerken onlara yakınmış gibi durmaktaydı. Zira onlara hitap ederken, Eski Ahitten alıntlara yer vermekte ve bunun için Tora etkileriyle hareket etmekteydi. Ancak ikinci Kudüs ziyaretinde herkese göre konuştuğu ve yeni dini ona göre sunduğu, oradaki Yahudi cemaatinin gözünden kaçmamıştı. Kendi içerisinde bazı paradoksları taşıyan bir anlatım ve öğreti sunumu mevcuttu ve bu açığa çıkmıştı. Bu yüzden birtakım sıkıntılar yaşamak durumunda kalmıştır.264 Bu konuda Pavlus’un güvenilmezliğini kendi sözleri de ele vermektedir. Nitekim bizzat kendisi şu sözünde bunu açıkça söylemekten çekinmemiştir: “Yahudilerin yanında Yahudi oldum, onları kazanayım diye.

Putperestlerin yanında purperest oldum, onları kazanayım diye. Herkesin yanında her şey oldum ki, Müjdenin yayılışında katkıda bulunayım diye.”265 Nitekim bu tür bir anlayışın asırlarca misyonerler tarafından kullanılarak kendi dinlerinden olmayan insanları kandırma hatta bu yolla sömürme yoluna gittikleri, ilim adamlarınca da ifade edilmektedir. İşte bunun dayanağı ve ilk uygulayıcısı Pavlus’tur. 266

Bir kısım ilim adamı ve bazı Hıristiyan araştırmacılar, aslında Pavlus’un bir teolog olmadığını, dogma ihdas edecek bilgi ve yetkiye sahip bulunmadığını dile getirmişlerdir. Bu düşüncede olanlara göre onun teoloji dalında ciddi bir kitabının dahi bulunmayışı her ne hikmetse bazı Hıristiyan teologlar tarafından göz ardı edilmektedir.

Bunun yanında yine bir kısım araştırmacı, Pavlus’un ilmi bir altyapısının, eğitiminin ve çalışmasının olmadığını, sistematik bir din koyucusu ve kurucusu pozisyonundan uzak olduğunu, sadece mektupları ve onlardaki görüşlerinden başka bir şeyinin olmadığını da dile getirmişlerdir. Araştırmacılar, bu mektupların dogma, kutsal ve teolojik bir metin

263 Wilckens, c.3, s.143.

264 TİB, c.1, s.21–24.

265 Kor I 9/19–23.

266Karatepe, Ali, Silahsız Haçlı Seferi, Tarih Düşünce Dergisi, Eylül 2004, s.16.

olarak çok önemli gösterilmesini aslında Pavlusa gereğinden fazla değer verilip abartma olarak görmektedirler.267 Burada tuhaf olan bir başka nokta da, Pavlus’un misyonerlik yaptığı için değil, halk arasında bölücülük yaptığı için Roma’ya götürülüp yargılanmış olmasıdır.268