• Sonuç bulunamadı

Asli Günahın Tarihçesi

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

1. Asli Günahın Tarihçesi

Asli günah anlayışının temelinde mitolojik, felsefi, dini, mistik, kültürel anlayış ve inanışların olabileceği, konunun akışı içerisinde ilgili başlıklar altında görülecektir.

Ancak burada diğer başlıklara geçmeden önce tarihsel bir özet vermek yerinde olacaktır.

Asli günah (Almanca Erbsünde), Latince “Peccatum Originale” den gelmedir.

İnsanlığın başlangıcında Âdem’in sebep olduğu suçun, alın yazısı olarak Âdem’den sonra gelen bütün insanlığı etkilemesidir. Asli günahın temeli Tevrat’a dayandırılmaktadır. Pavlus, eski bir Yahudi olduğundan Yahudi kültür ve anlayışından etkilendiği bilindiği için oradan aldığı iddia edilmiştir. Nitekim Tevrat’a göre topraktan yaratılan insan (Âdem ve eşi), Tanrı tarafından tespit edilmiş olan ve daha sonra Mezopotamya bölgesinde bulunduğu tahmin edilen Aden mevkiindeki bahçede (cennet) yaşamaktaydı. Cennette iki ağaç vardı:

a- Hayat ağacı

b- İyilik ve kötülüğü bilme ağacı.

Bu ikinci ağacın meyvesini yemenin cezası ölümdü.1 Âdem ve Havva’nın burada bulunan iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemeleri yasaklanmıştı. Yedikleri takdirde ölümsüzlükten ölümcül bir varlık haline geleceği ve kötülüklere dalacağı kendilerine bildirilmişti. Fakat yılan önce Havva’yı, onun vasıtasıyla da Âdem’i kandırarak yasak meyveden yemelerine sebep olmuş, böylece insan tarafından ilk günah işlenmiştir.2 Bu sebeple Yahudi Rabbinik düşünceye göre, gelecek nesilleriın suça meyilli ve ölümlü oluşu, Âdem’in bu günahından ileri gelmektedir. 3 Asli günahın Hıristiyanlıktaki temelini Eski Ahit’teki bu ayetlere dayandıranlar da bulunmaktadır.

1 Tekvin, 2/9, 16–17.

2 Tekvin, 2/7–25, 3/1–24.

3 Tümer, “Asli Günah”, DİA, c. 3, s. 496.

Pavlus da Yahudi kökenli olması itibariyle Tevrat kültürüyle yetiştiğinden asli günaha zaten inanmaktaydı. Bir kısım araştırmacıya göre de Hıristiyanlıkta Pavlus tarafından şekillendirilen asli günah inancı, biraz değişiklik göstererek de olsa diğer etkilerin yanında Yahudilikten esinlenerek yeni dine aktarılmıştır. Buna göre, Âdem ile Havva’nın cennette yasak meyveyi yemeleri sonucu işledikleri günah, irsîleştirilmiştir.

Âdem ve Havva’dan gelen nesil, bu kalıtımsal günahla doğmuş ve Kabil’in (Kâin) Habil’i öldürmesi de bunun sonucu olarak gerçekleşmiştir. Zira bu olayda görüldüğü gibi öldürme eylemi sonuç olarak kötülükten doğmuş olmaktadır. İşte bu anlayışı, kredo olarak ilk yerleştiren Pavlus’tur. Ancak Asli Günah tabirini günümüzdeki haliyle şekillendiren Aziz Augustinus olmuştur.4

Bu inanışa göre Şeytan, Havva ve Âdem’i kandırmış ve bunlar Tanrı’dan uzaklaşmışlar, böylece sonraki nesilleri de Tanrı’dan uzaklaştırmışlardır. Sonuçta bütün insanlık günahkârlaştırılmıştır.5 İsa, Asli Günahtan insanlığı kurtarmak için çarmıhta kurban edilmiş, yeni doğan çocuklar da vaftiz edilmek suretiyle şayet kendilerinde günah kaldı ise bu günahtan kurtuluşları tamamlanmak istenmiştir. Asli Günah sebebiyle Âdem yüzünden insanlık ile Tanrı’nın arası açılmış; ancak İsa ile de barış sağlanmıştır.6 Nitekim ilgili başlık altında görüldüğü gibi Pavlus’un mektuplarında bu konu, inanç esası haline getirilerek Hıristiyanlığa yerleştirilmiştir.

Patristik dönemde asli günaha hem teolojik hem de filozofik açıdan bakılmış ve zamanın bilginlerince tartışılmıştır. Tertullian ve Origenes gibi şahsiyetler bu konuda en belirgin örneklerdir. Hatta ünlü kilise babalarından Tertullian, Tanrı’nın insanı doğuştan günahkâr yarattığını düşünenlerin hem Tanrı’nın güzel ve adil tabiatına hem de Tanrı’ya karşı geldiklerini söylemek durumunda kalmıştır. Kendi zamanından önce bunlar konuşulmuş olmasına rağmen Augustinus asli günahı, daha da keskinleştirmiştir.

Hatta kaynaklarda açık bir şekilde bulunmamasına, dini içerikli eserlerde bu konuda belirgin bir ifade olmamasına rağmen İsa’nın kendini günahkâr olarak tanımladığı dahi

4 Cedid, Günah ve Bağış, s. 27–28; Tümer, “Asli Günah”, DİA, c. 3, s. 496.

5 Rom. 5/12, Kor. I, 15/22.

6 “Religious Perspectives”, Wikipedia der Freien Enzyklopâdie,

http://www.en.wikipedia.org/wiki/Jesu#Christian _views, 14.03.2007.

söylenebilmiştir. Radikal ve çoğulcu baskı yanlılarının, yanlış olan bu düşüncelerin hâkim olması için oldukça belirgin girişimlerde bulundukları aşikârdır. Ancak aklıselim düşünenler, bu konuda fikirlerini açıklamaktan vazgeçmemişlerdir. Nitekim Ambrosius, Petrus Lombardus gibiler elbetteki günahkârlığın ilahi kanuna karşı gelmekten oluştuğunu söylemişler, ancak doğuştan günahkârlığa Augustinus gibi bakmamışlardır.

Pelagius ve arkadaşlarının ortaya çıkmasıyla ilk kez asli günah (Peccatum Original) tabiri, onların tezlerine karşı Augustinus tarafından kullanılmıştır. Daha sonraki zamanlarda başta Anselm von Conterbury olmak üzere bir kısım teologlar, Augustinus’un tezine karşı özgür iradeyi öne çıkarmışlar ve özgür irade ile lütfun çatışmayacağını savunmuşlardır. 7

Hıristiyan teologlar, Asli Günahı yaratılıştan kabul ederek Antropoljik hale getirmişlerdir. Nitekim asli günah Augustinus ile Pelagius arasında süren mücadeleler esnasında, ilk defa 415’de Kudüs konsili’nde tartışılmış sonra da 418’de Kartaca Konsili’nde çerçevesi tam olarak belirlenmemiş olsa da bir dogma haline gelmiştir.

Ancak Kilise’nin Pavlus kaynaklı Augustinus anlayışını dogma haline getirmesinin bu tartışmaların hızını olduça kesmiş olduğu görülmektedir. 8

Bugün Hıristiyan çoğunluk, Âdem’in yasak ağaçtan yemekle büyük bir günah işlediğine, Allah’ın gazabına uğradığına, onun Havva ile cinsi ilişkisi sonucunda bu günahının kıyamete kadar her yeni doğan çocuğa geçtiğine, dolayısıyla onların ve herkesin günahkâr olduğuna inanır.9 Bunun için asli günahın sadece kişisel değil, bilakis kolektif bir problem olduğu sadece bir şahsın değil, bütün toplumun düzenini bozucu bir etkiye sahip bulunduğu ve Tanrı yazgısı olduğu anlayışı yerleşmiştir.10 Asli günahın (Erbsünde-Peccatum Originale) hem Hıristiyanlığın inanç esaslarının temeli sayılmış olması hem de asırladır sonu gelmeyen tartışmaların da odağı olması elbetteki garipsenecek bir durum olarak görülmüştür. 11

7 Ritter, HWP, c.10, s.601–603.

8 Ritter, HWP, c.10, s.604–606.

9 Bolay, Süleyman Hayrı, “Âdem”, DİA, c. 1, s. 362.

10 Harsch, age, s. 24,39–40.

11 Pannenberg, age, s. 116–117.

Asli günah konusunda Âdem’in günahı, özgür iradesiyle işlediği ve bunun tabii olarak sonraki nesillere geçtiği tezini savunanlar da olmuştur. Alexander von Hales ve Wilhelm von Auxerre bu görşte olanlardandır. Bu kişilerin, “hür irade bilincini insana Tanrı verdiği için bunda şaşılacak bir durumun olmadığı” tezinden hareketle söz konusu görüşü savundukları anlaşılmaktadır.12 Ancak bu anlayışın asli günahın kader olduğunu savunanların anlayışı ile çeliştiği açıkça görülmektedir. Thomas von Aquinas da materyal olarak asli günahı delillendirme çabasında olmuştur. Aquinas, asli günahı farklı şekilde savunmaktadır. O, asli günahın nesilden nesile Âdem’in kişisel günahını üstlenmek şeklinde değil de sırf insan olması, insanlık tabiatına sahip bulunması sebebiyle geçtiğini savunmaktadır. 13

Asli günah anlayışı toplanan daha sonraki konsillerde özellikle Trent Konsili’nde kesin kredo halini almış ve Katolik Kilisesi’nin inancının bel kemiğini oluşturmuştur. Bu tamamen çoğunluğun baskısı ve gücü elinde bulunduranların isteği doğrultusunda ortaya çıkmış bir karar olarak gözükmektedir. Ancak asırlar içerisinde farklılıklara, karşı görüşlere, farklı yorumlara rağmen bugün Resmi Kilise inancı söyledir: “Biz Hıristiyanlar, Peygamber İşaya’nın (Yeşaya) onu İsa’dan 600 yıl önce (yani daha önce Yahudi kaynaklarında bildirildiği gibi) tebliğ ettiği şekilde İsa’nın çilesinde ve ölümünde kurtarıcının çizgilerini yeniden tanıyoruz. Gerçek acılarımızı o taşıdı. Elemlerimizi o yüklendi. Biz sandık ki, o cezaya uğradı. Fakat günahımızdan dolayı o yaralandı. Selametimiz için olan ceza o’nun üzerine indi. Onun bereleri ile biz şifa bulduk. İnsanın asli günah suçunun ağırlığını İsa çekti. Bizim bu konuda zorlanmamız ortadan kalktı.” 14

İnsanın doğuştan Âdem’in işlediği suçun günahı sebebiyle günahlı doğduğu inanışı hem tartışılmış hem de çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. Nitekim Luther ve Leipniz gibi birçok batılı Hıristiyan teologu da sanki istemeye istemeye bu şekilde kabule ve düşünmek durumunda kalmışlardır. Örneğin Reimarust, günahla kötülüğün dünyaya geldiğini; Kierkegaard, aslında biraz şüphe ile de olsa asli günahın Tanrı’nın

12 Ritter, age, c.10, s.605–606.

13 Gündüz, Sözlük, s.44.

14 İşa’ya (Yeşaya) 53/4–5; CFE, 8.

ölçülü bir yazgısı ve kurgusu olduğunu, her doğan insanla birlikte Âdem’in bu ilk günahının bu sebeple tekrar tekrar dünyaya geldiğini ifade etmişlerdir.

Schleiermacher’e göre ilk günah, bütün kötülükleri ortaya çıkaran ve aynı zamanda iyiliklere kapıyı kapatan bir durumdur. Dolayısıyla insanın bütün hayatını mahveden bir oluşumdur. Hatta iradi-fiili (Peccatum Actuale) günaha sebep olan da asli günahtır.

Schopenhaver’e göre asli günah, Hıristiyanlık inancının değişmez bir temeli ve çekirdeği olan büyük bir gerçektir. Bu anlayış, artık böylece yerleşmiştir. Sonuçta asli günahın şu ifade ile yerleştiği görülmektedir: “Erbsünde ist eigene Schuld und der Mensch wird in die Erbsünde hinein geboren”, yani bu, “Asli Günah özel bir suçtur ve insanın günahlı doğmasına sebep olmuştur” anlamına gelmektedir.15 Bütün tartışmalara rağmen asli günah anlayışı, Hıristiyanlık inancında oldukça merkezi bir konumda yer almayı sürdürmüştür. 16