• Sonuç bulunamadı

Sivas as a Religion and Ideological Struggle Area: From Pavliks to Babais

I- Pavlikanizm; Doğuşu ve Gelişim

VII. yüzyıldan itibaren Bizans İmparatorlarının dikkatini doğuya çe- ken Pavlikanizm, yüzyıllar sonra dahi, etkileri Avrupa’ya kadar genişle- yen önemli bir dini-siyasi harekettir. Konuyu inceleyenler Pavlikan ismi- nin nereden geldiğine dair nihai bir fikir birliğine varamamıştır. Ancak Pavlikan ismindeki Paul adına binaen üç farklı köken iddiası vardır. İlk olarak Aziz Paul’un fikirlerine ithafen topluluğun bu isimle anıldığıdır. İkinci iddia ise II. yüzyılda Antakya Patriği olan Samsatlı Paul’ün ortaya

koyduğu fikirlerden beslendiği için hareketin Patriğin adı ile tanındığıdır (Arpee, 1906, s. 267-268). Son olarak Manihesit bir kadının iki oğlundan Paul isimli oğlunun başlattığı bir akım olduğu için onu takip edenlerin bu isimi kabul ettiğidir (Garsoian, 2010, s. 468). Hareketin adı nereden gelmiş olursa olsun önemli olan husus, Pavlikan öğretilerinin ortaya çıkmasın- dan itibaren Anadolu’dan Balkanlara ve Avrupa içine kadar yayılmasıdır. IX. yüzyılda başta Bulgaristan olmak üzere Balkanlar’da Bogomilizm ola- rak ortaya çıkan hareket Fransa’da Katharizm adıyla varlığını XIII. yüzyı- la kadar davam ettirmiştir.

Kaynaklara göre Bizans yönetiminin Pavlikanlarla ilişkisi hareketin kurucusu olarak kabul edilen Konstantinus’un VII. yüzyılın ortalarında Co- lonea (Koloneia1) bölgesinde Cibossa (Kibossa2) adlı bir yerde kilisesini kurmasıyla başladı. Kilisesinde yaklaşık 27 yıl faaliyet gösterdikten sonra İmparator IV. Konstantin, Symeon adlı bir adamını Konstantinus’u öldür- mek ve adamlarını kiliseye teslim etmek üzere görevlendirmişti. Symeon, Konstantinus’un taraftarlarını kiliseye teslim etti fakat onlar inançlarından dönmek yerine ölmeyi tercih ettiler. Symeon bu görevi sonuçlandırdıktan sonra kendisi de mücadele ettiği mezhebe ilgi duymaya başladı. Durumun fark edilmesi üzerine Konstantinopolis’e geri çağrıldı fakat burada bir süre kaldıktan sonra Pavlikanlığın merkezi olan Cibossa’ya geri döndü ve hare- ketin lideri oldu (Ay, 2012, s. 26). Elimizdeki verilere göre Pavlikanizmin doğması ve gelişmesinde etkili olan kişileri şöyle sıralamak mümkündür;

1. Konstantin Sylvanus (Mananalisli Konstantin) (öl.684): Pavlus- culuğun gerçek kurucusu olan Konstantin Sylvanus, Mananalis3 köyünde doğmuştur. Vaaz ettiği inanç kısa sürede Anadolu’da çok sayıda taraftar kazandı. Akabinde inanlarıyla birlikte bugünkü Şebinkarahisar’a yakın bir yeri kendine merkez olarak seçti ve faaliyetlerine buradan devam etti. O, söyledikleriyle Ortodoks mezhebine inan birçok insanı kendi tarafına çekti. Çünkü Konstantin halkı anlıyor, onlarla aynı acıları ve sıkıntıları çekiyordu. Fakat Ortodoks kilisesinin papazları ve rahipleri kendilerini dünya nimetlerine kaptırmıştı. Halka sabretmelerini söylerlerken kendile- ri zenginlik içinde yaşıyorlardı. Halk için bir anlam ifade etmeyen tören- ler düzenliyorlar, gösteriş yapıyorlardı. Mananalisli Konstantin, Bizans

1 Colonea: Şebinkarahisar

2 Cibossa: Sivas'ın Bizans döneminde adı Sebestia'ya dönüştürülmeden önce kullanılan

Luvi kökenli adıdır.

3 Mananalis: Tercan ile Kığı arasında Tuzla Suyu güney yanında uzanan bölgenin Bizans

İmparatoru II. Konstans (630-668) tarafından öldürüldü. Fakat bu hareketi sona erdirmedi (Oymak, 2008, s. 139).

2. Gegnesius (öl.?): VIII. yüzyılın ilk yarısında hareketin lideri olan Gegnesius kendisinden haberdar olan imparator III. Leon (717–41) tara- fından İstanbul’a çağrıldı ve Patrik’le görüşmesi sağlandı. Görüşmede kendisine yöneltilen suçlamalara, sorulara Sicilyalı Petrus’un ima ettiği gibi hileli cevaplar vererek veya görünürde inkâr ama gerçekte her birine farklı anlamlar yüklemek suretiyle kendisini aklamaya çalıştı. Bunu da başardı zira imparatorun sağladığı güvenceyle Episparis’e (Phana- roia/bugünkü Erbaa ovasında bir yer olmalı) döndü. Orada yandaşlarını etrafına toplayarak Konstantinus’un memleketi olan Mananalis’e gitti. Akabinde ikinci Pavlikan kilisesini kurdu. Burada uzun süre kaldıktan sonra yakalandığı vebadan dolayı hayatını kaybetti (Ay, 2012, s. 27).

3. Karbeas (öl.863): Asker kökenli olan Karbeas, dağınık halde bu- lunan Pavlikanları bir araya topladı (Arpee, 1946, s. 268). Ardından Ma- latya Emiri Ömer bin Abdullah Mervan el Akta ile ittifak kurarak onunla Bizans’a karşı savaştı. Bu sırada Arguvan’da bulunan Pavlikanlar buraya sığmaz hale gelmişti. Bu durumu Emir ile görüşen Karbeas, Bizans- Abbasi sınırında yer alan ve doğal savunma olanaklarına sahip Divriğ’e yerleşme izni aldı. Burayı başkentleri yapıp muhkem bir kale inşa ettiler (Kommena, 1996, s. 472). Fakat 863’de Karbeas, Emir Ömer ile bir sefer esnasında esir edildi ve öldürüldü (Özışık, 2007, s. 84).

4. Khrysakherios (Chrysocheir) (863-872): Onun döneminde Pavli- kanlar Arap ordularıyla beraber Bizans’a karşı savaştılar ve İznik, İzmit, Ankara ile Eskişehir’i işgal ettiler. Yaşanan mağlubiyetler nedeniyle İm- parator Basileios, haraç teklif ederek barış yapmak istedi. Fakat kazandığı askeri başarılara güvenen Khrysakherios, gelen teklife karşılık; “Ey İmpa-

rator, bizimle barış yapmak istiyorsan devletin doğu (Anadolu) kısmını bize bırak ve batı ile yetin ancak o zaman seninle barış yaparız. Şayet bunu yapmazsan seni tahtından edene kadar savaşacağız” dedi (Kommena, 1996, s. 472). Verilen

cevap üzerine, İmparator Basileios, Pavlikanlara tamamen son vermek maksadıyla 871’de sefere çıktı. Ancak yapılan ilk sefer mağlubiyetle so- nuçlandı. 872’de bir kez daha harekete geçen İmparator onların yaşadığı yerlerin büyük bir kısmını yaktı, yıktı fakat muhkem Divriği hisarına do- kunamadı. Savaşta istediğini elde edememesine rağmen İmparator savaş- tan dönen Khrysakherios’u pusuya düşürdü ve öldürdü. Khrysakhe- rios’un ölümüyle sarsılan topluluğun toparlanmasına fırsat tanımadan yeniden hücuma geçen Basileios, Divriği’de dahil olmak üzere Pavlikan- ların yoğun olarak yaşadığı Sivas-Malatya arasındaki tüm toprakları ele

geçirdi. Yakaladığı Pavlikanları ya öldürdü ya da Slavlar ve Bulgarlar arasında tampon bölge oluşturmak amacıyla Doğu Balkanlara sürdü (Ar- pee, 1946, s. 267-268). Muhkem mevzileri Divriği’yi kaybetmelerine rağ- men Pavlikanlar mücadelelerine devam ettiler. Kurtulanlardan bazıları Kilikya’ya, Tarsus’a kaçtı. Bazı kaynaklara göre ise Pavlikanların bir kısmı İslâmiyeti kabul etti (Gökbel, 2004, s. 66-67).

Harekete liderlik eden bu kişiler zaman zaman Bizans’a karşı ciddi başarılar elde etmiş ve kendi devletlerini kurmuşlardır. Peki Pavlikanların dini bir söylemle ortaya çıkıp askeri ve siyasi bir güce ulaşmalarının sebe- bi nedir? Bizans’ın her türlü baskısına rağmen Pavlikanizm nasıl devam etmiştir. İnsanları bu inanca böylesine tutkuyla bağlayan, onları motive eden manevi değerler nelerdir?

Bizans Devletinin VII. yüzyıldan itibaren gerçekleştirdiği içten yeni- lenme, her şeyden önce kuvvetli bir köylü sınıfının zuhuruna yani küçük arazi sahipliğinin artmasına dayanmaktaydı. Uygulamaya konulan sistem sayesinde köylüler bağımsız arazi sahipleri haline geliyor ve herhangi bir büyük arazi sahibine değil sadece devlete karşı vergi ödemekle yükümlü oluyorlardı. Ancak Heraklios’tan sonra imparator olan II. Justinianos’un tehcir ve yeniden iskân siyaseti halk arasında ciddi huzursuzluklara neden oldu. Ayrıca imparatorun yüksek maliyetli inşatların giderleri için yeni vergiler koyması halk arasındaki infiali arttırmış ve 695’de isyan patlak vermiştir (Ostrogorsky, 1991, s. 125-130). Akabinde yıllarca sürecek olan kaos ve kargaşa dönemi Pavlikanizmin taraftar kazanmasını hızlandırmış- tır. Çünkü Pavlikan cemaatini oluşturan halkın çoğu köylü idi. Tarım ve hayvancılıkla geçiniyorlardı. Bu sebeple yaşanan siyasi ve idari değişiklik- lerden doğrudan etkileniyorlardı. Öte yandan Araplarla yapılan mücadele- ler, bu bölgelerde yaşayan halkı zor durumda bırakıyordu. Kırsal bölgeleri, köyleri yıkıma uğratan aralıksız istilalardan ve akınlardan bunalan halk VII. yüzyılın ikinci yarısında tepkisini Mananalisli Konstantin’in oluştur- duğu daha sonra Pavlikanlar adını alan cemaate destek vererek gösterdi. Köylüler ve kentliler gittikçe yoksullaşırken aksine Ortodoks kilisesinin zenginliği artmaktaydı. Mananalisli Konstantin, vaazlarında ilk kilisedeki eşitliği ve bu eşitliği sadece dinsel alanda değil günlük hayata da taşımak istediğini belirtiyordu. Bu vaazlarıyla Mananalisli Konstantin, Ortodoks mezhebe inan birçok insanı kendi tarafına çekti. (Levtchenko, 1979, s. 163).