• Sonuç bulunamadı

Her Yönüyle Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Sivas Uluslararası Sempozyumu 1 : Tarih

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Her Yönüyle Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Sivas Uluslararası Sempozyumu 1 : Tarih"

Copied!
590
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SIVAS

1

CİLT

TARİH

SİVAS2019

ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

Editörler

Prof. Dr. Hakan Yekbaş - Doç. Dr. Ahmet Yüksel

Editör Yardımcısı

Arş. Gör. Okan Güven

(2)

SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ

Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Her Yönüyle Sivas Uluslararası Sempozyumu

1. Cilt ISBN

978-605-7902-16-0 (Tk.) 978-605-7902-17-7

Editörler Prof. Dr. Hakan YEKBAŞ Doç. Dr. Ahmet YÜKSEL

Editör Yardımcıları Arş. Gör. Okan GÜVEN

Yusuf KESGİN Baskı

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlük Matbaası Kapak ve İç Düzen

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlük Matbaası Dağıtım

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Sivas/2019

Tarih ve 2019/1/14 Numaralı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Yönetim Kurulu Kararına istinaden basımı uygun görülmüştür.

İNCELEME KOMİSYONU:

Prof. Dr. Mehtap ERDOĞAN TAŞ Sivas Cumhuriyet Üniv. Edebiyat Fak. Çağdaş Türk Lehçeleri Böl. SİVAS Prof. Dr. Hakan KOÇ Sivas Cumhuriyet Üniv. Eğitim Fak. Seyahat İşl. ve Turz. Rehb. Böl. SİVAS Prof. Dr. Alpaslan DEMİR Tokat Gaziosmanpaşa Üniv. Fen-Edebiyat Fak. Tarih Böl. TOKAT

(3)

Salih AYHAN – Sivas Valisi 9 Prof. Dr. Alim YILDIZ – Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü 11

Doç. Dr. Ahmet YÜKSEL - Takdim ve Teşekkür 13

Sempozyum Açış Konuşmaları

Salih AYHAN – Sivas Valisi 15

Prof. Dr. Alim YILDIZ – Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü 17

Hilmi BİLGİN – Sivas Belediye Başkanı 19

Prof. Dr. Suraiya FAROQHI – Onur Konuğu 21

Bildiriler

Asur Ticaret Kolonileri Çağında Sivas Çevresinden Geçen Yollar ve Bu Yollar Üzerinde Bulunan Kentler

Hasan Ali Şahin 25

Eskiçağ'da Sivas ve Çevresi (Koloni Devrinden Pers İstilasına)

Hülya Kaya Hasdemir 49

Suşehri, Akıncılar, Gölova ve Çevresinin İlk Çağ'daki Konumu ve Yerleşimleri; Hayaşa Krallığı-Dukkamma Yerel Yönetimi

Tahir Erdoğan Şahin 75

Türkiye Selçukluları Döneminde Sivas

Abdülkerim Özaydın 105

Bir Dinî İdeolojik Mücadele Alanı Olarak Sivas: Pavlikanlardan Babaîlere

Selcen Özyurt Ulutaş 131

Türkiye Selçuklularından Osmanlılara Alternatif İdeolojilerin Mücadelesinde Sivas

Gaye Yavuzcan – Pınar Savaş 149

Ayaklanmalar Gölgesinde Bir Osmanlı Şehrinin Doğuşu: 16. Yüzyıl Sivas'ının Sosyokültürel Yapısı ve İsyanların Rolü

Birol Gündoğdu 191

Osmanlı Dönemi Sivas'ta Yemek Kültürü

(4)

Zafer Karademir 233 Sivas Eyaletinde Vakıf Kurucuları (XVI. Yüzyıl)

Yılmaz Kurt 259

Rüstem Paşa Vakfiyesi Orijinali ve Sivas Ali Baba Zaviyesine Dair Bazı Yeni Bulgular

Saim Savaş 285

XVII. Yüzyılda Sivas'ta Kurulan Vakıflara Genel Bir Bakış

Mevlüt Dede 391

Sivas Hurûfat De erleri(1690-1835)'nde Vakıf Kurucu Hanımlar

Salih Şahin 401

Osmanlılar Döneminde Tokat Sancağından Gelir Sağlayan Sivas Vakıfları

Ali Açıkel 417

XVIII. Yüzyılda Sivas Eğitim Kurumları ve Dini Yapılar (Hurûfat De erlerine Göre)

M. Murat Öntuğ 435

Osmanlılar Devrinde Bir Maden Nasıl İşletilemez? Sivas Suşehri Geminbeli Simli Kurşun Örneği

Ahmet Yüksel – Hilal Üner 473

Çi çiyi Koruma ve Zirai Modernleşme Politikasının Somut Bir Örneği Olarak Sivas Numune Çi liği

Kemale in Kuzucu 499

XIX. Yüzyılın Sonlarında Yabancı Arkeologların Sivas ve Çevresinde Eski Eser (Âsâr-ı Atîka) Araştırmaya Yönelik Talepleri

(5)

Prof. Dr. Alim YILDIZ-Sivas Cumhuriyet Üniv. Rektörü

Prof. Dr. Derya ÖRS-Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik TURAN-Türk Tarih Kurumu Başkanı

SEMPOZYUM BİLİM KURULU Prof. Dr. Alim YILDIZ

Prof. Dr. Fatmagül CİRHİNLİOĞLU Prof. Dr. Recep TOPARLI Prof. Dr. Ahmet BOZDOĞAN Prof. Dr. Ünal KILIÇ

Prof. Dr. Fadime SUATA ALPASLAN Prof. Dr. Ali TAŞKIN

Prof. Dr. Mehmet ARSLAN Prof. Dr. Cemal YALÇIN

Prof. Dr. Ayşen AÇIKKOL YILDIRIM Prof. Dr. Ömer DEMİREL

Prof. Dr. Yıldız KARAGÖZ YEKE Prof. Dr. Bilal YÜCEL

Prof. Dr. Özden ÖZBAY Prof. Dr. Zafer CİRHİNLİOĞLU Prof. Dr. Erdal ESER

Prof. Dr. Pınar GÖZLÜK KIRMIZIOĞLU SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU

Mehmet Nebi KAYA Sivas Vali Yardımcısı

Doç. Dr. Ahmet YÜKSEL

İbrahim YASAK Sivas Hizmet Vakfı Genel Sekreteri

Doç. Dr. Taner ÇİFÇİ

Ahmet ÖZAYDIN Sivas Belediye Başkan Yrd.

Dr. Öğr. Üyesi Ramazan SÜER Prof. Dr. Recep TOPARLI Dr. Öğr. Üyesi Onur BALCİ Prof. Dr. Erdal ESER Dr. Öğr. Üyesi Ümit ÇAYIR

Prof. Dr. Fadime SUATA ALPASLAN SEMPOZYUM SEKRETERYASI

(6)

Doç. Dr. Abdullah KAYA Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Abdülkerim ÖZAYDIN İstanbul Üniv./Emekli Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Adem CEYHAN Manisa Celal Bayar Üniv.

Prof. Dr. Adnan MAHİROĞULLARI Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Adnan PINAR Konya Necmettin Erbakan Üniv.

Dr. Öğr. Üyesi Ahmet EDİ Ağrı İbrahim Çeçen Üniv.

Prof. Dr. Ahmet UZUN Akdeniz Üniv.

Doç. Dr. Ahmet YÜKSEL Sivas Cumhuriyet Üniv.

Öğr. Gör. Ahmet Necip GÜNAYDIN Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Ali AÇIKEL Tokat Gaziosmanpaşa Üniv.

Prof. Dr. Ali AKAR Muğla Sıtkı Koçman Üniv.

Prof. Dr. Alpaslan DEMİR Tokat Gaziosmanpaşa Üniv.

Prof. Dr. Atilla ENGİN Gaziantep Üniv.

Arş. Gör. Aydoğan BOZKURT Sivas Cumhuriyet Üniv. Prof. Dr. Ayşen AÇIKKOL YILDIRIM Sivas Cumhuriyet Üniv.

Arş. Gör. Buket ÇELİK Sivas Cumhuriyet Üniv.

Doç. Dr. Cengiz ATLI Iğdır Üniv.

Derya ACAR Sivas Cumhuriyet Üniv.

Arş. Gör. Doğan Can AKTAN Selçuk Üniv.

Dursun AYAN Türk Bilim Tarihi Kurumu

Edit TASNADI Elte Üniv./Budapeşte-Macaristan

Dr. Öğr Üyesi Ebru BİLGET FATAHA Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Erdal ESER Sivas Cumhuriyet Üniv.

Öğr. Gör. Ergün TARIKAHYA Sivas Cumhuriyet Üniv.

Erhan PAŞAZADE MEB

Prof. Dr. Erksin SAVAŞ Ankara Üniv.

Prof. Dr. Fadime SUATA ALPASLAN Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Fatma Zeynep AYGEN Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniv. Feyzullah BUDAK

Doç. Dr. Filiz ÇOLAK Uşak Üniv.

Dr. Öğr. Üyesi Gaye YAVUZCAN Uşak Üniv.

Arş. Gör. Gülseren KOYUN ESEN Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Gürsoy ŞAHİN Afyon Kocatepe Üniv.

Gülağ ÖZ

Prof. Dr. H. İbrahim DELİCE Sivas Cumhuriyet Üniv.

Öğr. Gör. Haluk KAYICI Trakya Üniv.

Dr. Öğr. Üyesi Hasan COŞKUN Tokat Gaziosmanpaşa Üniv. Prof. Dr. Hasan Ali ŞAHİN Erciyes Üniv.

Dr. Öğr. Üyesi Hülya KAYA HASDEMİR Muş Alparslan Üniv. Hüseyin CILGA

Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL Selçuk Üniv.

Prof. Dr. İbrahim SUBAŞI İstanbul Medeniyet Üniv. İlyas EGE

İsmail Hakkı ACAR

Prof. Dr. İsmet ÇETİN Gazi Üniv.

Doç. Dr. İsmet TÜRKMEN Tokat Gaziosmanpaşa Üniv.

Kadir PÜRLÜ

Prof. Dr. Kemalettin KUZUCU Marmara Üniv. Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ Balıkesir Üniv.

(7)

Prof. Dr. Mehmet Fatih KÖKSAL Amasya Üniv. Dr. Öğr. Üyesi Mehmet KUTLU Pamukkale Üniv. Mehmet ŞARKIŞLA

Dr. Öğr. Üyesi Meral ÖZTÜRK Sivas Cumhuriyet Üniv. Dr. Öğr. Üyesi Mevlüt DEDE Sivas Cumhuriyet Üniv. Doç. Dr. Miraç Burak GÖNÜLTAŞ Sivas Cumhuriyet Üniv. Seyyed Mohammedtoghi HOSSEİNİ İran

Prof. Dr. Mustafa TURAN Ankara Hacı Bayram Veli Üniv. Prof. Dr. Mustafa Murat ÖNTUĞ Uşak Üniv.

Doç. Dr. Mustafa Serhan YÜCEL Bilecik Şeyh Edebali Üniv.

Müberra ŞAHİN Hacettepe Üniv.

Müjgan ÜÇER

Doç. Dr. Nasrullah UZMAN Ankara Hacı Bayram Veli Üniv. Dr. Öğr. Üyesi Nurettin BİROL Erzincan Binali Yıldırım Üniv.

Arş. Gör. Okan GÜVEN Sivas Cumhuriyet Üniv.

Dr. Öğr. Üyesi Olcay ZENGİN KOŞAN Sivas Cumhuriyet Üniv. Onur YEL

Prof. Dr. Ömer DEMİREL Sivas Cumhuriyet Üniv.

Doç. Dr. Özlem AYAZLI Sivas Cumhuriyet Üniv.

Pınar SAVAŞ Uşak Üniv.

Doç. Dr. Ramis KARABULUT Niğde Ömer Halisdemir Üniv. Dr. Öğr. Üyesi Recep ÇELİK Yalova Üniv.

Dr. Öğr. Üyesi Remzi AYDIN Erciyes Üniv. Sabri KOZ

Prof. Dr. Saim SAVAŞ Uşak Üniv.

Salih ŞAHİN

Prof. Dr. Sarper YILMAZ Ufuk Üniv.

Dr. Öğr. Üyesi Selcen ÖZYURT ULUTAŞ Uşak Üniv.

Doç. Dr. Siraceddin HACI Milli İlimler Akademisi/Bakü-Azerbaycan Prof. Dr. Suraiya FAROQHI İbn Haldun Üniv.

Doç. Dr. Sultan Murat TOPÇU Erciyesi Üniv.

Dr. Tahir Erdoğan ŞAHİN İnönü Üniv./Emekli Öğretim Üyesi

Doç. Dr. Taner ÇİFÇİ Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Turan GÖKÇE İzmir Katip Çelebi Üniv. Dr. Öğr. Üyesi Uğur BAŞARAN Sivas Cumhuriyet Üniv. Uğur MESCİ

Dr. Öğr. Üyesi Ümit ÇAYIR Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Ünal ÖZDEMİR Karabük Üniv.

Doç. Dr. Vefa İBRAHİM Milli İlimler Akademisi/Bakü-Azerbaycan

Doç. Dr. Vehbi ÜNAL Sivas Cumhuriyet Üniv.

Prof. Dr. Vladan VIRIJEVIC Universitet Priştina/Kosovska Mitrovica-Sırbistan

Yasin DÖNDER Tokat Gaziosmanpaşa Üniv.

Prof. Dr. Yılmaz KURT Ankara Üniv.-Emekli Öğretim Üyesi

Yusuf KESGİN Sivas Cumhuriyet Üniv.

Yunus BUDAKTAŞ Sivas Cumhuriyet Üniv.

Yücel YÖNAL

Doç. Dr. Zafer KARADEMİR Sivas Cumhuriyet Üniv.

Zehra HİZMETLİ On Dokuz Mayıs Üniv.

(8)
(9)

Salih AYHAN

Sivas Valisi

Hayat hızlı bir akışın, yoğun bir temponun, bitmeyen ve çözüldükçe yenileriyle çoğalan sorunların içerisinde dünden yarına akıp gider. İnsanoğlu kapıldığı bu hayat yolculuğunda nereden nereye geldiğini, dünde neler olduğunu, geleceğe nasıl bakması gerektiğini, çok da farkında olmadan sürdürür. Ancak bazı zaman dilimleri vardır ki, sürekli kendi mecrasındaki sorunlarla yoğrularak akıp giden zamanın durak noktalarıdır. Bu bir dinlenme, durup düşünme ve dünden bugüne yeniden değerlendirme zamanıdır; anma, hatırlama ve y d etme zamanıdır, yıl dönümleridir.

İnsanlar için de böyledir, tarih için de, şehirler için de...

Bu kadim şehrin medeniyet tarihimiz içindeki en önemli yıl dönümlerinden birisi de hiç kuşkusuz ki Millî Mücadele'ye ev sahipliği yaptığı, Cumhuriyete giden yolun ana karargâhı olan Sivas Kongresi'nin 100. yılıdır.

Sivas, ardında bıraktığı yüzyılda dünden bugüne ülkenin gelişim ve değişimine paralel olarak değişim ve gelişim yaşamıştır. Yüzyıl önce ülkemizin zor yılları yaşadığı dönemde, yedi düvelin her taraftan saldırdığı süreçte Mustafa Kemal Paşa'nın “emin belde” olarak tespiti ile yeniden var olma mücadelesine ev sahipliği yapmıştır bu şehir… O günkü Millî Mücadele ruhunu ve heyecanını, yüzyıl sonra yeniden duymak, o mücadeleyi verenleri rahmet ve şükranla anmak, her şeyden önce bizlere bıraktıkları güzel ülke için, hür ve bağımsızlık için bir vefa borcudur. Yine onların zor şartlarda canları ve kanları pahasına koruyup bize emanet ettikleri bu güzel ülkeyi daha müreffeh bir ülke olarak muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak bizlerin asli görevidir. Ayrıca yokluk ve yoksulluk içinde verilen mücadeleyi zihinlerimizde canlı tutmak, her zaman ve her şartta bu coğrafyanın insanının aynı heyecanı ve ruhu taşımasını canlı kılmakla mümkündür.

Bilindiği üzere 2019 yılı Sivas Kongresi'nin 100. yılıdır. O nedenledir ki, Sivas Kongresi'nin 100. yılında her hafta ve her ay bir dizi etkinlikle Milli Mücadele ruhunu canlı tutmanın, aynı ruhu ve heyecanı yeni kuşaklara aktarmak gayesiyle kutluyor, hatırlıyor ve yâd ediyoruz.

Yaptığımız bu faaliyetler arasında kayda değerlerinden birisi de ilim adamlarımızın bakış açısıyla ve bilimsel yaklaşımlarıyla Sivas Kongresi'ni ve kongreye ev sahipliği yapan Sivas'ı her yönüyle yeni baştan değerlendirmektir. Sivas Valiliğimiz ve Sivas Cumhuriyet Üniversitemizin öncülüğünde, Millî Mücadele'ye ev sahipliği yapan bu şehrin dünden bugüne tüm değişim ve gelişimi, tarihi, ekonomik, kültürel ve sosyal birikimi bir sempozyum çerçevesinde sunulan tebliğlerle değerlendirildi. Bu sempozyumda tebliğlerini sunan değerli ilim adamlarımıza, yazarlarımıza, sempozyumun yapılmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Daha nice yüzyılları aynı heyecan ve coşkuyla yaşamak ve bu şehri ve ülkeyi daha ileri seviyelere götürmek temennisiyle…

(10)
(11)

Prof. Dr. Alim YILDIZ

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü

Anadolu'nun orta yerinde kurulmuş güzide bir şehir olan Sivas, en eski devirlerden itibaren medeniyetlerin ticaret rotalarının ve kültürel birikimlerinin daima kesişme noktası olmuş, Selçuklu'dan Osmanlı'ya sıkça yönetim merkezi olma vazifesini üstlenmiştir. Bu sayılanların yanında daha nice hususiyetlere sahiptir Sultan Şehir Sivas. Belki onların en önemlilerinden birisi de tarih boyunca hep bir ilim irfan merkezi olma konumunu muhafaza etmiş olmasıdır. Nitekim yeni kurulan üniversitenin yanı sıra köklü bir geleneğin temsilcisi olan Sivas Cumhuriyet Üniversitemizle beraber Şehir, geçmişten aldığı söz konusu mirası haklı bir gururla yaşatmaya devam etmektedir. Özellikle Üniversitemiz bünyesinde ve paydaşlığında düzenlenen konferans, panel, kongre ve özellikle de bilimsel toplantıların en hacimlisi niteliğindeki sempozyumların Sivas'ın tarihî ve kültürel bilgi birikimini bir nokta daha ileriye taşıyacak etkinliklerden oldukları unutulmamalıdır. Bu bağlamda ev sahipliğini yaptığımız “Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Her Yönüyle Sivas Uluslararası Sempozyumu” eğitim ve kültür halkasının, Üniversite ile Şehir bütünleşmesinin güzide emsallerinden birisini teşkil etmiştir. Yurtiçinden ve yurtdışından katılım sağlayan 100'ün üzerinde kültür, sanat ve bilim insanı bir araya gelerek, üç gün boyunca şehrimize dair araştırmalarını ve birikimlerini hemşerilerimizle paylaşmışlardır. İşte elimizde bulunan 4 ciltlik ve yaklaşık 1600 sayfalık bu eser bahsedilen sözlü paylaşımların yazıya aktarılmış halidir ve Sempozyumun başarıyla tamamlanmış olduğunun da habercisidir.

Özellikle Sivas Kongresi'nin 100. yılı etkinlikleri kapsamında tertip edilen ve bu bakımdan Millî Mücadele ruhunun anımsanması ve yaşatılması yolunda önemli bir adımı oluşturan Sempozyumun düzenlenip nihayete erdirilmesine kadar geçen süreçte emek sarf eden, katılım ve katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Sempozyum açış konuşmasında dile getirmiş olduğum ifadeyi burada tekrarlayarak; bu defa, hacimli bu ilmî eserin özelde Şehrimize, genel anlamda bilim dünyasına faydalı ve hayırlı olmasını temenni ediyorum.

(12)
(13)

Sivas şehri kurulduğu devirden itibaren Anadolu'da mayalanmış her bir medeniyetin kültürel ve ekonomik anlamda bir kesişme noktası olmuş, 1071 Malazgirt Zaferi'nden günümüze değinse Türk tarihinin ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür. Katılımlarıyla bizleri onurlandıran tarih camiasının duayen isimlerinden Prof. Dr. Suraiya Faroqhi'nin deyimiyle “Sivas şehri Selçukluyla Osmanlı'yı, Osmanlı ile de Cumhuriyet'i bir kılmış, iç içe geçmiş kültürel ve tarihî bir bütünlüğün timsali olmuştur.” Türk-İslam mührünü taşıyan medreseleri, minareleri, camileri, kümbetleri, hanlar ve hamamları sadece şehrin değil, Anadolu'nun da ezeli ve ebedi meskenimiz olduğunun sarsılmaz anıt-vesikaları olmuşlardır.

Selçuklular ve Osmanlılar açısından Sivas'ın Türk tarihindeki müstesna yeri elbette tartışılamaz, ancak Millî kurtuluşa ve Cumhuriyet'e giden yolda belki biraz daha ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu söylemek de mübalağa olmayacaktır. Evet, o mukaddes mücadelenin temelleri Anadolu'nun kalbinde yer alan Sivas'ta atıldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün özdeyişiyle “Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kararlar verildi.” 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi kararları sadece kurtuluşun parolası olarak kalmadı, o kurtuluşu milli egemenlikle taçlandıran Cumhuriyet'in tohumları ilkin yine bu şehrin toprağına serpiştirildi ve burada filizlenip yeşerdi.

Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının yaktıkları hürriyet meşalesinin alevlerinden yükselen ruh bugün itibariyle tastamam 100 yaşına girmiş bulunmaktadır. Böylesi anlamlı bir yıl dönümünde artık asırlık bir mirasın bekçileri olan bizler bahsedilen ruhu ve o ruhun canlandırdığı tarihî ve kültürel değerleri anmak, anlamak, yaşatmak ve daha önemlisi bizden sonra gelen nesillere de aktarmak adına Şehrimizde neler yapabilirdik? Zihnimizi hayli kurcalayan bu soru nihayet “Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Her Yönüyle Uluslararası Sivas Sempozyumu” adıyla tertip ettiğimiz etkinlikle cevabını buldu. Kendisini ilme, kültür ve sanata adamış yurtiçinden ve yurtdışından Şehrimize ve Üniversitemize misafir olan 110 katılımcıyla 3 gün süren 26 oturum boyunca ve Sempozyumun adına yaraşır biçimde tarihi, sanatı, dili, edebiyatı, arkeolojisi, antropolojisi, coğrafyası, nüfusu, toplumsal yapısı ve daha nice cephelerden “Sultan Şehir” Sivas'ı konuştuk ve tartıştık. Davetimizi geri çevirmeden, çok kıymetli mesailerini bölerek, tüm enerji ve nezaketleriyle Sempozyumumuza katkı ve katılım sağlayan herkese sonsuz teşekkürler! Sivas'la ilgili araştırma yapmış yahut yapmaya namzet veya hazır olan isimlerin tespit ve davet edilmelerinde yardımlarını büyük bir özveriyle sunan Yazma Eserler İstanbul Bölge Müdürü Salih ŞAHİN'e minnettarız.

Gerek bizler gerekse konuklarımız açısından etkinliğimizin en anlamlı anlarından olan Sempozyum açış etkinliklerini ve oturumunu Sivas Kongresi kararlarının alındığı o tarihî binada, Sivas Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesinde icra etmemize olanak tanıyan ve kusursuz bir organizasyon için hemen her yardımı sağlayan Sayın Valimiz Salih AYHAN ile tüm Valilik çalışanlarına şahsımız ve bütün katılımcılar adına teşekkür ederiz. “Uzun ince bir yolda” karşılaştığımız problemleri aşma noktasında yardımlarını esirgemeyen bir diğer paydaşımız Sivas Belediyesine de ne kadar teşekkür etsek azdır.

(14)

olacaktı. Türk Tarih Kurumu, sempozyum için Ankara'da yaptığımız bir dizi ziyaretin ilk halkası, dolayısıyla fikrimizi paylaştığımız ve tereddütsüz kabul gördüğümüz ilk müessese oldu. Bu münasebetle başta kıymetli hocam Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik TURAN olmak üzere emeği geçen tüm çalışanlarına teşekkür ederiz, kuru bir teşekkürden fazlasını hak ettikleri hakikatini unutmadan.

Bu kutlu organizasyonun ev sahipliğini üstlenen ve bunu kusursuzca yerine getirme aşamasında bizlere her türlü yardım ve desteği sağlayan Rektörümüz Prof. Dr. Alim YILDIZ hocamıza ayrıca teşekkür etmek isteriz. Kendisinin Sempozyumumuz için “Sivas'ın her kulvarda oluşturulacak olan kültür envanterinin ortaya çıkarılması noktasında öncüllerinin tamamlayıcısı olması, ardıllarına ise heyecanlı bir şevkle örnek teşkil etmesi” yönündeki temenni ve değerlendirmeleri bizlere yakın gelecekte benzer etkinlikler yapma şevk ve cesareti aşılamıştır.

Arzumuz, yaklaşık bir yıllık kesintisiz bir mesainin mahsulü olan elinizdeki bu eserin özelde Şehrimizin genel anlamda ise Ülkemizin kültürel ve tarihî değerlerinin yaşatılıp kuşaktan kuşağa aktarılmasında bir köprü vazifesi görebilmesi, Sivas'a dair yapılacak araştırmalarda yahut merak edilen hususlarda ilgilileri için gereken ışık ve rehberliği sağlayacak temel başvuru eserlerinden birisi haline gelmesidir. Bu inanç ve ümitle Sempozyumumuza katkı sağlayan herkese bir kez daha teşekkür ederiz. Benzer daha nice etkinliklerde buluşmak dileklerimizle…

Düzenleme Kurulu Adına Doç. Dr. Ahmet YÜKSEL

(15)

Salih AYHAN

Sivas Valisi

Değerli komutanım, değerli belediye başkanım, rektörlerimiz, emniyet müdürümüz, çok değerli mesai arkadaşlarımız, sevgili hocalarım, basınımızın değerli temsilcileri hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bir şehirde bir üniversitenin olması şanstır. Geçmişi dolu dolu olan bir üniversiteyle çalışmak daha da büyük bir şanstır. Böyle etkinliklerle yol alabiliyorsak, üniversitenin güçlü birikim ve misyonuyla, derinliğiyle Sivas'ın geçmişi hep beraber ortaya çıkarılacaktır. Valilik ve üniversitenin ev sahipliğinde, belediyenin destekleriyle ve tüm paydaşlarla beraber Sivas'ın hazineleri de aydınlanacaktır. Elbette ki bu tür etkinlikler geçmişte de yapılmıştır. Yapılmaya da devam edilecektir. Her zamanın kendine ait bir ruhu vardır ve bu ruh değişmektedir. Her döneme farklı bakış açıları gerekmektedir. Dolayısıyla geçmişten alınacak bu miras geçmişin hazinelerinin de geleceğe ayna tutması vesilesiyle kullanılmalıdır. Dolayısıyla her yıl düzenlenecek bir etkinlik dahi nicel olarak yetersiz kalacaktır.

Atatürk ve silah arkadaşlarının 4 Eylül 1919'da gerçekleştirdikleri Kongre'ye Sivas'ın ev sahipliği yapması, manda ve himayenin burada, bu binada reddedilmesi Sivas için bir gurur vesilesidir. Sivas geçmişte bu tarz davranış ve tutumlarda bulunmuş ve gerekeni yapmıştır. Bugünde yapmaktadır ve yapmaya da devam edecektir. Sivas her anlamda bir kültür adresidir. Her metrekaresine mutlaka ve mutlaka bir kitap yazılabilecek bir coğrafya. Ahmet Necip Günaydın'ın aynı isimle basılmış olan “108 Gün” eseri ve “Çocuk Gözüyle 108 Gün” belediye ve valilik tarafından diğer ilgili kitaplarında yer aldığı setler halinde basılmıştır. Sivas'ta 108 gün geçirilmiş olması kavramı çok anlamlıdır. Bu bizim bir değerimizdir. Ciddi manada ilgili hususta çalışmalar da devam etmektedir.

Atatürk bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kahramandır. Bu binada ve Millî Mücadele'nin mihenk taşı olan Sivas'ta bulunmak hususen bir keyiftir. Sempozyumumuzdan güzel sonuçlar çıkacağına inanıyorum. 100'ü aşkın sayıda yer alan katılımcı ve onların makaleleri, sunumları, anlatımları ve konuşmaları güzel bir kitap haline getirilecek. Sivas'ın tarihi, coğrafyası, antropolojisi, sosyolojisi, edebiyatı, kültürü ve dini her yönüyle ele alınacak. Bir söz vardır; tarihi anlamak, hazine sandığının üstünde oturmaktır…

Bizim tarihimiz var, kimliğimiz var, geçmişimiz var, bunun kazıla kazıla ortaya çıkarılması gerekmektedir. Gün yüzüne çıkan geçmişimizin bilgileriyle ve sahipçisi olduğumuz mirasımızın hakkını alarak yolumuza devam edeceğiz. Bu manada herkes görevini layıkıyla yapmaktadır. Sempozyumun başarılı geçmesi dileklerimle misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. 100. Yıl etkinlikleri kapsamında Sivas en canlı, en heyecanlı dönemini yaşayacak. El birliğiyle bu sağlanacaktır. Ve 100. Yılın ruhuna uygun bir şekilde 7'den 70'e herkesi kucaklayacak şekilde kutlanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu niteliğinde olan Sivas'ın kıymeti ve değeri bilinmelidir. Emekleri geçen herkese teşekkür ediyorum.

(16)
(17)

Hilmi BİLGİN

Sivas Belediye Başkanı

Selçuklulara başkentlik yapmış, Osmanlılara eyalet merkezi olmuş ve en önemlisi bugün yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda 100 yıl öncesinde başlangıç noktası olmuş Cumhuriyetin temellerinin atıldığı bir şehirde yaşıyoruz. Cumhuriyetin kuruluşuna vesile olan tarihi Kongre Binası'nda bu vesileyle çok değerli bilim adamlarının, şehrimizin ve üniversitemizin katkılarıyla düzenlenecek programların açılmasını çok önemli bir gelişme olarak görüyorum. Sayın Valimize de bu hususta çok teşekkür ediyorum.

Bugün Cumhuriyetin kuruluşunun temellerinin atıldığı 100.yıl etkinlikleri kapsamındaki programların içerisinden birisini icra ediyoruz. Bundan 100 yıl önce çok zor şartlar altında Anadolu'daki milletimizin bir araya gelerek manda ve himaye kabul edilemez anlayışıyla Ya İstiklâl! Ya Ölüm! anlayışını ortaya koyarak bugün 100 yıldır yaşadığımız ve ilelebet yaşayacağımız bu devleti kuran iradeye de bir kez daha rahmet, minnet ve şükranlarımı arz ediyorum. Bu kadar köklü geçmişe sahip bir şehirde yaşamak hepimiz açısından önemli. Bize düşende bu salonda bulunanlar veya bu şehre hizmet eden valiler, bizler, üniversite rektörlerimiz, ilimizin protokolü, çok değerli bilim insanları olarak bize düşenler ortak aklı ortaya çıkararak altının çok defa çizildiği üzere bu şehrin belki de en önemli ihtiyacı olan ortak aklı ve istişareyi ortaya koymak, üniversite-şehir, sanayi-şehir işbirliğini sağlayarak tüm sivil toplum örgütlerinin de katkısını sağlayarak şehrimizin gelişmesi, daha ileriye gitmesi, daha tanınır hale gelmesi; şehrimizde var olan doğal güzellikleri, tarihi zenginliklerimizi ve şehrimizin daha da iyi tanıtılması ve bunların bir manada ekonomiye de katkı sağlayacak hale gelmesi noktasında da ortak aklın ve istişarenin çok önemli olduğuna inanıyorum.

Artık bir üniversitemiz daha var, Sivas geçmişte medreseler şehriydi, bugünde inşallah üniversiteler şehri olması noktasında bir adım daha atıldı. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nin geçmişiyle birlikte geldiği nokta hepimizi gururlandırıyor. Daha da ileriye gidilecektir. Yeni kurulan Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi de Sivas'a farklı bir misyon ve vizyonla değer katacaktır. Üniversite-şehir ve sanayi-şehir, iş birliğini sağlayarak şehrin ekonomik gelişmesine de katkı sağlayacağına inanıyorum. Ve bu sempozyumu düzenleyen hocalarımıza, valimize, üniversitemize çok teşekkür ediyorum. Her fırsatta dile getirilen doğal güzelliklerimiz, tarihi değerlerimizi, turizm değerlerimizin yükseltilmesi, daha tanınır hale getirilmesi bunların şehrin ekonomisine daha büyük katkı sağlayacağı noktasında önemli bir görev üstleneceğine inanıyor, bu duygu ve düşüncelerle Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Her Yönüyle Sivas Uluslararası Sempozyumu'nun hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, tüm katılımcılara teşekkür ederek saygılarımı sunuyorum.

(18)
(19)

Prof. Dr. Alim YILDIZ

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü

Sayın Valim, saygıdeğer Hanımefendi, saygıdeğer Belediye Başkanım, protokolün çok saygıdeğer üyeleri, değerli bilim insanları hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sivas Kongresi'nin 100.Yılı etkinlikleri dolayısıyla hazırlanan sempozyumumuzun programına hoş geldiniz şeref verdiniz. Sempozyumun burada açılması da bizler için ayrı bir değer. Hatırlayalım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Sivas Kongresi'ni açarken şöyle diyordu; “Vatan ve milletin kurtuluşunu hedefleyen mecburiyetler sizleri bunca sıkıntı ve engellere rağmen Sivas'ta topladı…” Biz böyle bir zorunluluk ve onlar gibi bir mücadele içerisinde olmasak da ülkemizin içinden geçtiği durumdan dolayı her an teyakkuzda bulunmak zorundayız.

Şehrimiz tarih boyunca önemli yol güzergahları üzerinde bulunmuştur. Efes'ten Mezopotamya'ya uzanan “Kral Yolu”, İpek Yolu ve Selçukluların ticaret yolları şehrimizden geçmektedir. Ve Sivas, tarih boyunca bir ilim merkezi, darü'l-İlîm olmuştur. İşte o mirasın üzerindeyiz. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi bu mirasın üzerine kurulmuş bir üniversitedir ve bunun bilincinde olarak çalışmalarına devam etmektedir. Bundan yaklaşık on yıl evvel 2004'te Sivas'ta şehirle ilgili bir çalışma başlatılmıştı. O çalışmalar sırasında ve neticesinde şunlar konuşulmuştu; bir Sivas bibliyografyası oluşturulmalı, ancak elde hiçbir şey yok… Bu sebeple de Sivas Sempozyumları hazırlandı. Beylikler Dönemi Sivas, Selçuklular Dönemi Sivas, Osmanlılar Dönemi Sivas ile birlikte Cumhuriyet Dönemi Sivas çalışmaları hazırlanmıştı. İşte bu sempozyum, onların bir mütemmimi olacaktır. Yine Osman Ağa Konağı'nda yıllardır özlediğimiz Sivas Ansiklopedisi'yle ilgili bir çalışma başlatılacak. Sivas'la ilgili yapılmış tüm yayınlar orada toplanacak ve böylece bir merkez oluşacak. Sayın Vali'me bu faaliyetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Sempozyumun hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tekrar hoş geldiniz, şeref verdiniz.

(20)
(21)

Prof. Dr. Suraiya FAROQHI

Onur Konuğu

Burada bulunmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum. Burada Sivas konusunda uzman olan bir sürü insan bir araya gelmiştir. Üstelik çok belirgin bir şekilde Sivas'ta Osmanlı tarihi ve Orta Çağ tarihi iç içe girmiş durumdadır. Bu her yerde böyle değildir. Ankara'da genellikle Roma dönemi ağırlıklı olup Orta Çağ ile ilgilenen azdır. Onun ardından Osmanlı dönemiyle ilgili araştırmalar tekrar başlar. Oysa burada takip edilen literatür Osmanlı ve Orta Çağ tarihinde iç içe girmiştir. Tabi bu hususta özellikle kitabeler önemli. Ve hepinizin malumu modern Sivas araştırmaları Uzunçarşılı'nın ve Edgüer'in kitabe yayınıyla başlamıştır. Ondan sonra kent tarihi, kadı sicillerine dayanarak yapılmıştır. Aramızda bulunan Ömer Demirel o konuda birkaç tane çok önemli yapıt yayınlamıştır. Ömer Bey'in yayınladığı monografinin gözden geçirilmesinin ardından insanın aklına birtakım sorular gelmektedir. Bir tanesi o vakıf listesinde 18. yüzyılda kurulmuş olan sıbyan mekteplerinin çokluğunun göze çarpıyor olmasıdır. Açıkçası daha önce buna rağbet gösterilmediği anlaşılıyor. Ancak 18. yüzyılda peş peşe kurulan sıbyan mektepleri var. İnsan merak eder. Acaba biz bu merakın nedenini daha yakından inceleyebilir miyiz?

Aynı şekilde çözülemeyen bir diğer konu da Anadolu'daki Âyân arasında kadın vakıf kurucularının oldukça az olduğudur. Oysa Kahire'ye gittiğiniz vakit 18. yüzyılda Osmanlı tipi Memlukların hanımları epey vakıf kurmuştur. Aynı şekilde Bağdat'a gittiğiniz vakit o dönemde oradaki ailelerin kadınlarının da vakıfları var. İstanbul'da malum. Oradaki kadın vakıf kurucuları hiç de az değil. Oysa Anadolu'daki azlık çarpıcı bir şey. Diyelim Manisa'da önemli olan Karaosmanoğulları'nda da bu azdır. Vakıf çok, kadın vakıf kurucuları az. Program'da Salih Bey'in tebliğini gördüm. Umarım az da olsa konu aydınlanacaktır. Vakit az olmasına karşın esnaf kollarına da dikkat çekmek gerekiyor. Ama yiyecek hazırlayan esnaf dalları oldukça fazla. Ekmek anlaşıldığı üzere evde yapılmaktadır. Ama börek ve çörek gibi metaları hazırlayan esnaf var. Ve 18. Yüzyılın sonunda buradan geçmiş İtalyan bir seyyah var. Bu kişi yeşil soğandan bahsetmektedir. Buda bahçe ürünlerinin Sivas'ta çok ağırlıklı olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak eminiz ki Osmanlı döneminde Sivas'taki hayat kolay olmamış. Çünkü nihayet tüm Avrasya'yı saran küçük buz çağı diye anlatılan bir dönem var. Ve bu Çin'den Sibirya'ya, Polonya'ya kadar etkisini gösteren bir olgu. Zaten bir yaylak olan Sivas'ta emin olabiliriz kışlar özellikle uzun ve çetin olmuştur. Fakat en azından erkekler için (kadınları bilmiyoruz) bir teselli vardır. O ise kahve ve kahvehaneler. Ömer Bey'in çalışmalarından öğrendiğimiz üzere II. Mahmud döneminde bir cezveci çalışıyormuş. Cezve o dönemde yeni bir şey çünkü daha önce birkaç kişinin kahvesi hep birden hazırlanıyor. Oysa cezve olunca kişisel tercihe göre şekerli, az şekerli ve çok şekerli gibi tercihler sunulabiliyor. Umalım o dönemdeki kriz cezvecinin bakır bulmasına engel olmamıştır…

(22)
(23)

SIVAS

TARİH

(24)
(25)

ASUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞINDA SİVAS

ÇEVRESİNDEN GEÇEN YOLLAR VE BU YOLLAR

ÜZERİNDE BULUNAN KENTLER

The Roads Passing Around Sivas In the Age of Assyrian

Colonies and the Cities on These Roads

Hasan Ali Şahin

ÖZET

M.Ö. II. bin yıl başlarında Asurlu tüccarlar Musul’un güneyinde bulunan anakentlerinden kalkıp Anadolu’ya gelerek yaklaşık 40 adet ticaret kolonisi kur-muşlardır. Bu tüccarlar günümüz Irak ve Suriye topraklarından geçerek, Fırat Irmağını aşıp, Orta Anadolu ve Karadeniz bölgesine ulaştıkları üç yol güzerga-hını kullanıyorlardı. Birinci yol, Maraş, Göksun, Sarız ve Pınarbaşı üzerinden, ikinci yol Malatya, Darende, Gürün üzerinden, üçüncü yol Adıyaman, Gölbaşı, Elbistan ve Afşin üzerinden gelerek Kaniš’e ulaşıyordu. Asurlu tüccarların ker-vanları bu yollar üzerinden kuzey-batıya ilerleyip Şarkışla civarında olması gere-ken Kuššara’dan geçerek, Šamuha olacağı kabul edilen Yıldızeli’nin Kayalıpınar Köyünde Kızılırmak’ı aşarak, Tokat-Amasya yönüne doğru gittikleri anlaşılmak-tadır. Asurlu tüccarların bazen Kaniš’e uğramadan kuzeye doğru ilerledikleri harran-sukinnum denilen yol bu şehirlerden geçiyordu. Bölgenin gerek ticari ve gerekse askeri yollar üzerinde önemli bir konumda yer aldığını görmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Asurlu tüccarlar, Kuššara, Šamuha, Kaniš, Kervan yolları.

ABSTRACT

At the beginning of the second millennium B.C. II. Assyrian merchants came to Anatolia from their metropolitan areas south of Mosul and established about 40 trade colonies. These traders used three roads through the Iraqi and Syrian territo-ries, crossing the Euphrates and reaching the Central Anatolia and the Black Sea region. The first route was via Maraş, Göksun, Sarız and Pınarbaşı, the second via Malatya, Darende, Gürün, and the third via Adıyaman, Gölbaşı, Elbistan and Af-şin. It is understood that the caravans of Assyrian merchants proceeded north-west through these roads and passed through Kuššara, which should be around Şarkışla,

(26)

and crossed Kızılırmak in the Kayalipınar Village of Yıldızeli, which is assumed to be Šamuha, and went towards Tokat-Amasya direction. The road called harran-sukinnum, where Assyrian merchants sometimes travel north without stopping at Kanis, passed through these cities. We see that the region occupies an important po-sition on both commercial and military roads.

Keywords: Assyrian merchants, Kuššara, Šamuha, Kaniš, Caravan roads.

GİRİŞ

Kayseri şehir merkezinin kuzeyinde yer alan eski Kaniš şehri harabe-lerinde 1948 yılından beri yapılan kazılarda ortaya çıkarılan tabletler sa-yesinde, M.Ö. II. bin yılın ilk çeyreğinde Anadolu’da şehir devletlerinin varlığından haberdar olmaktayız. Şu ana kadar yapılan kazılarda, Kaniš krallığı ile Hattuš krallığının merkezi dışında diğer krallık merkezlerinin yerleri henüz bulunamamıştır. Ancak, Kültepe metinleri sayesinde bu krallıkların siyasi, iktisadi ve sosyal durumları hakkında bilgi sahibi olabi-liyoruz. Bu dönemde, krallıkların yapısını, kralın yanında kraliçe ve veli-ahdın durumunu, ayrıca saraydaki diğer görevlilerin fonksiyonlarını an-layabiliyoruz. Asurlu tüccarların M.Ö. II. binyıl başlarında Anadolu’ya gelerek ticaretle uğraşmaları sayesinde, Anadolu tarihi devirlere girmiş olmaktadır. Bunlardan kalan çivi yazılı eski Asurca tabletlerden Anado-lu’nun siyasi iktisadi ve sosyal yapısını öğreniyoruz.

Asurlu tüccarların kervanları, Dicle üzerinde Musul’un 70 km güne-yinde bulunan Asur şehrinden çıkarak kuzeye doğru ilerleyerek, Šaddua-tum’a ulaştıkları oradan hareketle Razamaya vardıkları görülür. Sonra Tell Rimahla eşimsenen Qattara’ya ulaşılıyor ve oradan Karana’ya varılı-yordu. Daha sonra Uhakim ve Sirwunum’da Haburatum ve Burulum is-tasyonları bulunuyordu. Azuhinum’dan Ašihum’â oradan Šubat-Enlil’e ulaşılıp oradan güney-batıya hareket edilip İlan-sura’ya varılırdı. Sonra Habur’un kolları üzerinde yer alan Amaz, Nahur, Admum, Mardaman ve Eluhtum’a ulaşılırdı1. Burası yaklaşık olarak Türkiye-Suriye sınırıdır. Bu-rullum’u Viranşehire lokalize etmemiz halinde, Šimala’yı Siverek’e yerleş-tirip buradan itibaren yol batıya dönerek Fırat geçip Hahhum’a ulaşıyor-du. Hahhum’dan itibaren bir yol batıya doğru ilerleyip, Timelkiya üze-rinden, Hurama geçilerek, diğer bir yol ise, kuzeye ilerleyip Darende ci-varında olması gereken Zalpa üzerinden Gürün-Pınarbaşı yolundan Ka-niš’e varılıyordu. Fırat’ın doğusundaki önemli bir merkez Haqa olup, Ela-zığ’ın güneyinde yer almış olmalıdır. İster Šubat-Enlil ile eşimsenen

(27)

Apum’dan, ister Yukarı Dicle bölgesinde olacağı söylenen Nihriya’dan is-terse Habur üçgeninde Asur’dan itibaren 15. istasyon olan Eluhut’tan ge-len yolda ikinci önemli merkezin Haqa olduğu görülür. Haqa’dan sonra Fırat ırmağı geçilerek, kuzeye ve batıya doğru yolun devam etmiş olması gerekir.

Kervanlar Timelkiya’dan kuzeye doğru harran-sukinnum denilen yoldan, Luhuzatiya, Kuššara, Šamuha, Karahna ve Kuburnat üzerinden Amasya civarında olacağı düşünülen Durhumit’e ulaşıyordu. Şöyleki, El-bistan civarında olacağı kabul edilen Timelkiya’dan itibaren Afşin üze-rinden ilerleyip kuzeye dönerek, Pınarbaşı’nın doğusunda olması muh-temel Luhušatiya’ya ve oradan Şarkışla civarında aranması gereken Kuššara’ya ulaşılıyordu. Kuššara’dan sonra Kızılırmak geçilerek Šamu-ha’ya varılıyordu (Yıldızeli’nin Kayalıpınar köyü). Daha sonra Hatipitra-Kutia geçilerek Tokat’ın hemen kuzeyinde bulunan Comana Pontika ol-ması gereken Karahna şehrine varılmaktaydı. Buradan itibaren Klasik Kaberia/Kybistra (Niksar) olması gereken Kuburnat’a varılarak oradan Amasya civarında olması muhtemel Durhumit’e ulaşılıyordu.

Hahhum- Timelkiya-Hurama-Kaniş Yolu Hahhum Şehri

Kervan yolarını gösteren bir belgede Asur’dan itibaren Zalpa’ya kadar yapılan yolculuk anlatılmaktadır. Asur’dan itibaren Tell Rimah olacağı ka-bul edilen Qattara’ya ve oradan itibaren Burullum’a ve Šimala’ya gelinmek-tedir. Sonra Hahhum’a ve oradan Zalpa’ya yolun devam ettiği görülür2.

Hahhum’un yeri konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Adı-yaman ili Kahta ilçesinin sınırları içerisinde yer alan, Fırat nehri kenarın-daki Samsat’a3 ya da kuzeyinde bulunan Lidar höyüğe yerleştirilmiştir4. Hahhum’dan Purušhattum’a harran-sukinnum denilen yoldan malların sevk edildiği anlaşılmaktadır5. Hahhum-Asur arasında yapılan antlaşma metninde gemilerden bahsedilmesi şehrin Fırat ırmağı üzerinde olacağını göstermiştir. Bu yüzden Sammat/Sumeysat’ın eski Hahhum olma ihtimali oldukça artmıştır.

Bir masraf listesinde çeşitli şehirlerde yapılan harcamalar ele alınmış-tır. Ayrıca kervan güzergahını öğrenmemize yarayan önemli bir belge

2 Günbattı 2002, 83. 3 Salvini 1998, 497-504. 4 Nashef 1991, 46-47. 5 Kt. m/k 75.

(28)

yılır. Buna göre,6 2 /3 mina kalay 10 mina onun awitumu Hahhum’dan Timelkiya’ya kadar Timelkiya’dan Šalahšuwa’ya kadar 2 ½ šeqel Šalahšuwa’dan Hurama’ya kadar ödenmektedir.

Timelkiya’dan itibaren iki ayrı yoldan ticari eşyanın taşındığını bun-lardan birinin Harran-Sukinnum diğerinin ise Hurama üzerinden Kaniš’e ulaşılan yol olduğunu öğrenmekteyiz.

(29)

Hurama Şehri

Koloni Çağı’nda Anadolu’da kurulmuş olan krallıklardan birinin merkezi olan, Hurama şehrinin Kaniš ile Fırat arasında bulunduğu söy-lenmektedir. Yol güzergahlarını gösteren bir belgede7, ‚Ben ticari mallarım

için Hahhuma gittiğim zaman Hurama’dan Hahhum’a kadar senin iki uşağının ve eşeğinin Hahhuma kadar onların tatum vergisi ve yiyecekleri, Hahhum’dan itibaren senin 7 talent 32 mana malına karşılıktır. Hahhum’dan Timelkiya’ya ka-dar 1/3’er mana üzerinden tatum vergisi tuttu. Timelkiya’dan Kaniš’e kaka-dar 1/3 mana 5 šeqel tatum vergisi tuttu” denilmektedir. Belgeden anlaşıldığına

gö-re, Kaniš ile Hahhum arasında yapılan yolculukta, iki şehir arasında Hu-rama ve Timelkiya şehirleri sayılmaktadır. Bir başka belgede ise8, Luhušatiya, Hurama ve Šalahšuwa ile birlikte geçmektedirler, ancak bu sıralamanın yönünü tayin etmemiz mümkün gözükmemektedir. Sadece, bu şehirlerin birbirine sınır olduklarını anlıyoruz. Son araştırmalarda Hu-rama şehri Hurmankale ve Hurman Çay ile alakalı görülmekte ve bu ha-valideki Yeşilhöyüğe yerleştirilmektedir9.

Hurama şehrinin yerini bulmamıza yardımcı olacak belgeler bulun-maktadır. Genellikle baktığımızda, Hahum-Timelkiya-Šalahšuwa-Hurama üzerinden Kaniš’e ulaşılmaktadır. Masraf listesi olarak adlandır-dığımız belgelerden birinde10, ‚2/3 mana kalay 10 mana Onun awitumu

ola-rak Hahhum’dan Timelkiya’ya kadar, Timelkiya’dan Šalahšuwa’ya kadar. 2 ½ šeqel Šalahšuwa’dan Hurama’ya kadar. 2 ¼ šeqel qaqqadatum‛ ifadeleri geçer.

Hurama’nın Anadolu’da ticaretle uğraşan tüccarlar için son derece

önemli bir istasyon olduğu anlaşılmaktadır. Tüccarların ticari mallarını buraya kadar getirdikleri ve buradan yolun ikiye ayrıldığı, birinin

harran-sukinnum diğeri ise, pazurtum diye adlandırıldığı görülmektedir.

Tüccarla-rın yazışmalaTüccarla-rında, Timelkiya’dan Purušhattum’a kadar iki yolun uzandığı görülmektedir. Bunlardan biri harran-sukinnum diğeri ise, pazurtum olup, bu yol Hurama yolu olmalıdır11. İmdilum isimli tüccarın Pušuken’e yazdığı mektupta, Zalpa’nın kumaşlarını ve Hurama’nın bakırını Tawiniya yoluyla

harran-sukinnumdan Wahšušana’ya girdirdim demektedir12. Bu şekilde,

Hu-rama’dan itibaren kuzeye doğru uzanan yolun harran-sukinnum olarak,

7 Karaduman 1994, 56. 8 ATHE 62,. 86-88. . 9 Forlanini 1985, 45-67. 10 LB 1283. 11 BIN 4, 48. 12 KTS 2,4.

(30)

Kaniš’in güneyinden geçen yolun ise, pazzurtum şeklinde adlandırıldığını

söyleyebiliriz. harran-sukinnum adı verilen yoldan geçen tüccarların kārum dairesine šadduatum vergisi ödedikleri anlaşılmaktadır.

Šalahšuwa şehri

Kültepe metinlerinde geçen Šalahšuwa şehri Hurama ile Timelkiya arasında önemli bir istasyon durumundadır. Belgelerimizde kralından, sarayından bahsedilir. Asurlu tüccarların burada yerleşerek bir kārum kurdukları anlaşılmaktadır. Belgelerimizde tüccarların bu şehirden altın ve gümüş madeni temin ettikleri görülür. Bu konuları daha etraflıca açık-layalım.

Kervan güzergahını gösteren bir belgede şunlar yazılıdır13: ‚2 /3 mana

kalay 10 mana onun awitumu Hahhum’dan Timelkiya’ya kadar Timelkiya’dan Šalahšuwa’ya kadar 2 1/2’ šeqel Šalahšuwa’dan Hurama’ya kadar ödenmektedir.

Kaniš’in doğusunda Kaniš-Hahhum yolu üzerinde bulunan şehirle-rin geçtiği belgede şunlar yazılıdır. ‚Luhušatiya’ya geçsin, Timelkiya’ya

gi-rerse onun emirlerini bana getirsin. Kervanı Azu ile gitsin…. Huramalı ve Šalahšuvalı nishatumu almadılar‛14.

Alişar’da Kaniš kārumunun Ib tabakasıyla çağdaş belgeler bulun-muştur. Özellikle burada oturan Asurlu tüccar Nabi-Enlil’e gönderilen mektuplar önemlidir. Bunlardan biri Enna-Aššur’un Nabi-Enlil’e gönder-diği mektup olup, 5 gün içerisinde Zalpa’ya gideceğini bildiriyor. Ona bir çırpıcı göndereceğini ve oradan 20, 10, 5 ve 3 litrelik meşe palamudu alıp göndermesini istiyor. Šalahšuva sarayının hapiru adamlarının hapishane-de bulunduklarını belirterek; ‚Orada, kraliçe ve rabi-simmiltimin sözünü

araştır ve bana kraliçe ve rabi-simmiltimin meyletmesi konusunda yaz. Bu adam-lar konusunda sarayın ne düşündüğünü bana bildir. Bunadam-ların salıverilme parala-rı büyük yekun tutar” demektedir15. Hapiru tabiri Hahhum-Asur arasındaki antlaşma metninde geçer. ‚Yalancı ve kötü olan bir göçebeye (hapiru)

(Asur-luya ait olan) gemiyi batırması ve yükünün kaybına sebep olması için emir ver-meyeceksin‛16 şeklindeki ifadeden hapiruların kralın emrinde çalışan kim-seler olacağı görülür. Šalahšua sarayının hapiruları da benzer şekilde kra-lın hizmetinde bulunan kimseler olmalıdır.

13 LB 1283. 14 KTK 64

15 OIP 27, 5, Dercksen Studie Veenhof, 43. 16 Günbattı 2005, 773.

(31)

Asurlu tüccarların Hurama ile Šalahšuwa arasında ticaret yaptıkları ve bu iki şehrin birbirine yakın ve bağlantılı olduğunu öğrenmekteyiz. Šuma-libi-ilima Ahuwaqar’a yazdığı mektupta 20 gün içinde Hurama’ya gelip oradan altın almak üzere Šalahšuwaya geçeceğini ve tekrar Hura-maya döneceğini bildiriyor17.

Bir belgede Buruddum’dan Kaniš’e kadar gelen kervanın hangi şe-hirlerde kime ne kadar mal teslim ettikleri yazılıdır. Belgenin 15. satırın-dan itibaren deniliyor ki; ‚Adad-bani’nin oğlu Dudu’nun borcu olan 8 ½ šeqel

gümüşle ilgili tableti mupazzirum Hanu’ya Šim-beli’nin kervan sürücüsü Šalahšuwa’da teslim etti. Kuluma onu Kaniš’e taşıyor”18.

Çeşitli yer ve şahıs adlarının sıralandığı bir Kültepe tabletinde, Arše-nahšu Šalahšuwa şehrindedir ifadeleri yer alır. Kaniš çevresinde olacağı görülen pek çok yer ismi yanında Šalahšuwa isminin de geçmesi bu şeh-rin Kaniš’ten fazla uzakta olamayacağını gösterir19.

Asurlu tüccarların mektuplarında sıkça bu şehirde bırakılan kalay ve kumaşlardan söz edilir. Böylece Šalahšuwa şehrinde hangi tüccarların bü-rosu bulunuyordu, hangi tüccarlar buraya mal sevk etmişlerdir öğren-mekteyiz. Bir belgede, 18 kutanu elbisesi DAM.GAR adına konulup, Šalahšuwa’da Adada’nın bürosunda bıraktım. Šalahšuwa’da kumaşları Aššur-nišu alacak 20deniliyor.

Šalahšua kārumu tarafından sonuçlandırılan bir davan anlaşıldığına göre, Amur-İštarın kızı ve Aššur-nādā Šamaš-bani için şahitler tutarak dava açmıştır. ½ mana gümüş İli-dan’ın kölesinin parası olup onun babası babama borçludur. İli-dan’ın kölesinin parası bana aittir diyerek bu para-yı istemektedir. İli-dan’ın kızı rahibe (gubabtum) tüccar evinden bu köleyi çıkarıyor. Sonuçta Šalahšua Kārumu bu konuda hüküm veriyor21. Kudu-du’nun oğlu, Adada Naram-Suen’in oğlu Šu-Belum ve Alahumun oğlu Aduki burada şahitlik yapıyorlar. Bu şahısların da Šalahšua’da bulunuyor olmaları gerekir.

Zalpa-Tegaramma-Kaniş yolu Zalpa Şehri

Koloni devrinde Anadolu’da varlığından haberdar olduğumuz kral-lıklardan biri de Zalpa Krallığı’dır. Zalpa’nın yeri konusunda pek çok

17 TMH 1 3 B. 18 TC 1 81. 19 Günbattı 1987, 3. 20 Kt. n/k 198. 21 Kt. m/k 148.

(32)

lifler ileri sürülmüştür. Kaniš kraliçesi efsanesine dayanılarak, Kızılır-mak’ın Karadeniz’e döküldüğü yerde olacağı ifade edilmiş, daha sonra iki adet Zalpa şehrinin bulunduğu birinin Bafra yakınlarında İkiztepe diğeri-nin ise, Orta Anadolu’nun güneyinde olacağı ifade edilmiştir. Mari metin-lerinde geçen, Zalwar şehri ile aynı tutularak, Tilmen Höyüğe yerleştiril-mektedir22.

Zalpa’nın yerini tayin konusunda pek çok belge yayınlamıştır. Bu belgelerde Zalpa şehriyle bağlantılı olan kentleri ele alarak yerin tayine çalışalım. Bir belgede şu ifadeler geçer, yolun ağzında Zalpa’da nehrin

kıyı-sında, buradan hareketle Zalpa’nın ırmak kıyısında bir yer olacağı

anlaşı-lır23. Aššur-rei İnnaya’ya yazdığı mektupta şöyle demektedir: Sizin habe-riniz Zalpa’ya ulaştığında orada bekleme dedin, klavuz orada sizinle gö-rüşecek ve ben endişeleniyorum. Tegaramma’ya git ve orada bekle, zor günlerdeyiz. Šu-Suen ve cariye Zalpa’da kaldı24.

Belgelerimizde sırasıyla; Apum-Haqa-Tegaramma; Nihraya-Haqa-Zalpa, Asur – Qattara – Burulum – Šimala – Hahhum - Nihraya-Haqa-Zalpa, Asur – Ha-mişanum – Šimala - Zalpa yolu görülür.

Bir masraf listesinde çeşitli şehirlerde yapılan ödemeler kayıtlıdır. Belgede şu ifadeler geçer: ‚3 mina 5 šeqel kalayı kaššum memuruna adedim. 1

½ mina 5 šeqel sizin haberciniz için Kaniš’e kadar ödedim. 1 mina 1/6 sıla iyi ka-litede yağı Nihriya’da sizin habercinize ödedim. ½ mina kalayı bizim kervan ba-şımız Šu-Aššur’a her bir kumaş için 5/6 mina kalayı Haqa’da verdim. Zalpa’ya gittiğimde 1/2 mina 1 šeqel kalayı harcadım. 1 šeqel kalayı da handa ödedim”25.

Bir diğer Kültepe metinde aynı bölgede yapılan harcamalardan şu şekilde bahsedilir: 12 šeqel gümüşü Eluhut’tan Haqa’ya kadar, 5 šeqel gümüşü Asur’dan Burallum’a kadar, 7 šeqel gümüşü Eluhut’ta Aššur-taklāku ile bıraktım. 4 šeqel gümüşü Zalpa’dan Kaniš’e kadar merkeple-rin kirası. Eluhut Asur’dan itibaren kuzeye doğru devam edip batıya dö-nen kervan yolu üzerinde Habur üçgeninde yer alır26. Bu yol güzergâhın-da Fıratın doğusungüzergâhın-dan kuzeye yönelip güzergâhın-dağlık bir bölge olan Haqa’güzergâhın-dan sonra ırmak geçilerek Zalpa’ya ve oradan Kaniš’e doğru yolun gittiği gö-rülür. Haqa ile Zalpa arasında bir direkt yol olduğu anlaşılıyor. Bir

22 Forlanini 1985, 45-67.

23 ICK II, 1 56, Donbaz –Joannes 1982, s. 33: i-na ba-ab ha-ra-ni-šu i-na ša- pa-at na-ri-im i-na

Za-al-pa.

24 CCT 5, 36.

25 Barjamovic 2011, 110, 86/k 192. 26 TC 3, 164; Barjamovic 2011,. 110

(33)

de; Zalpa’ya geçtiğin günde Aššur-idī’nin tabletini al ve Haqa’ya götür deniliyor27.

Bir diğer belgede ise, şu anda Haqa’da bulunuyorum. Senden rica ediyorum. Mesajlarımı bana Zalpa’da ulaştır ve ben kendim Asur yoluna girdim28 denilerek, iki şehrin bir biriyle yakın bağlantısı görülür.

Haqa ve Šimala şehirlerinin alternatif yol olabileceği ve Šimala’nın Zalpa’dan ziyade Hahhum ile yakınlığı gözlenir. Haqa’nın ise Zalpa’ya Hahhumdan daha yakın olduğu anlaşılıyor. Kaništen itibaren Timelkiya ve Zalpa şehirleri birlikte anılmaktadır. Timelkiya şehrinden hem Zal-pa’ya hemde Hahhum’a yol ayrıldığı görülür. Bir belgede şunlar yazılıdır. 21 adet merkep içerisinden 1 adedi Aššur-šad-ili Timelkiya’ya sevk etti. İki eşek Zalpa’da öldü. 18 eşekle Kaniš’e girdim29. Bir diğer belgede ise; Timelkiya’dan çıktığımda 15 šeqel gümüşü handa ödedim. Onları Zal-pa’ya götürdüm ve 5 šeqel gümüşü harcadım30 denilmektedir.

Tegaramma Şehri

Belgelerimizde Tegaramma’nın kralından ve sarayından bahsedil-mektedir. Bir masraf listesinde31, Tegaramma’da kumaşları saraya götür-dük ifadesi yer almaktadır. Tegaramma şehri, Tilgarimmu ya da Togar-mah isimlerine benzerliğinden dolayı bugünkü Gürün şehrine lokalize edildiği gibi32‘, Yeni Asur Devri krallarından II. Šarru-ken (M.Ö. 721-705) ve Sin-ahhe-eriba(M.Ö. 704-681) ya ait kitabelerden hareketle Elbistan ovasına yerleştirileceği iddia edilmektedir33.

Asur’dan itibaren Tegaramma’ya kadar yapılan yolculuğu anlatan bir belgeden Asur-Apum-Haqa-Tegaramma şehirlerinde ödenen paradan bahsedilir34.

Adana Arkeoloji Müzesinde bulunan bir tablette, Kaniš’ten kaçan üç kişinin yakalanması için emir verilmektedir. Kaçaklar eğer Mama’ya git-mişlerse yakalayacak olan kimsenin onları Zalpa veya Tegaramma yoluy-la Mama’ya gidip buyoluy-labileceği kaydedilmiştir35.

27 Kt. c/k 591. 28 ATHE 41. 29 Barjamovic 2011, 112. Kt. c/k 337. 30 Kt. c/k 235. 31 CCT V 30 a.

32 Veenhof 1980, s. 42’de Gürün ile identifiye etmektedir. Nashef 1991’de

Buruddum-Tegaramma-Mama- Kaniš güzergahını göstermektedir.

33 Hawkins 1993, s. 273-279; 1998, 281-295. 34 Günbattı 2002, s. 81.

(34)

Šalim-Aššur temsilcileri olan Ali-ahum ve Ennam-Aššura yazarak diyorki, şu anda Tegaramma’da bulunuyorum. Mektubu okuduğunuz günde Ali-ahum benimle Hurama’ya veya Kuššara’ya görüşmeye gelsin36. Anlaşıldığı üzere Tegaramma’ya hem Hurama hem de Kuššara yolu ile ulaşmak mümkündü.

Tegaramma şehrinden Fırat’a doğru giden bir yol üzerinde yapılan harcamalardan bahsedilir. Buna göre, 2 1/2 mina bakır Tegaramma’da handa harcanmıştır. 1/3 mina bakırı ekmek için Talpa’da, 15 šeqel gümüş ölen köle için handa, 1/3 šeqel gümüş ekmek için Supana’da, ½ šeqel gü-müş muhafızlar için ödenmiştir37. Supana şehri, Klasik Dönemdeki Sop-hene ile eşimsenmekte ve İmikuşağına lokalize edilmektedir. Talpa ise Tohmasu üzerinde olmalıdır.

Tegaramma’da Asurlu tüccarların konakladıkarı bir han bulunuyor-du38. Tüccarların burada kalmaları şehrin ekonomisine önemli ölçüde kat-kı sağlamış olmalıdır. Kaniš kārumundan Tegaramma’ya kārumun direk-tiflerini bildiren belgelerin götürüldüğünü öğrenmekteyiz39.

Aššur-bani isimli tüccar Šarr-Adad’a yazdığı mektupta, 10 šeqel gü-müşü kendisine sermaye olarak verdiğinin ve Tegaramma’dan dönüşün-de ödönüşün-demesi gerekirken ödönüşün-demeyip söz konusu parayı 3 yıldır işlettiğini söylüyor40.

Tegaramma şehri Mama şehri ile birlikte anılmaktadır. Bazen birbir-lerine alternatif olarak bir yol güzergahı olarak da ele alınmaktadır. Aššur-ennam’ın Kuliya ve İl-baniye gönderdiği mektubunda, gümüşü is-ter Mama’dan isis-terse Tegaramma’dan gönderecek deniliyor41. Bir başka belgede ise, huzuruma Tegaramma’dan değil Mama’dan taşıyacaklar de-niliyor. Böylece iki alternatif yol olacağı görülüyor42.

Tegaramma şehri Asur-Kaniš yolu üzerinde bulunduğundan Asurlu tüccarların buradan geçerken yerli beylere vergiler ödemiş olmaları ge-rektir. Ayrıca, burada bulunan kārum dairesinin temsilcilerinin de yerli kral ya da beyle anlaşarak burada ticaret yapma müsadesi almış olması ve sarayın ihtiyaçlarını karşılayacaklarına dair söz verdikleri anlaşılabilir.

36 Larsen 2010, s. 263; Kt. 94/k 1238. 37 KUG 24.

38 CCT V, 27 C. 39 TPAK 1, 198. 40 AKT IV, No. 34, s. 77.

41 Veenhof AKT V, s. 116; CCT V, 30 A. 42 Kt. g/k 25.

(35)

Asurlu tüccarların mektuplarından Tegaramma şehrine mal sevk eden ya da burada oturan tüccarlar hakında bilgi edinmekyeyiz. İnnaya’ya gön-derdiği mektupta Aššur-taklāku tarafından İkunum ve Aššur-lamassi’ye ödenen 20 mina gümüşün Tegaramma’ya gönderildiği yazılıdır43.

Bir toplu kayıt belgesinde şu ifadeler geçer: ‚kumaşlarla birlikte 2/3 mina 5 šeqel gümüş, 1 mina kalay ve 3 mina bakırı Tegaramma’ya gitti-gimde aldım, 1 mina 15 šeqel kalayı Tegaramma’da Elali ona verdi‛44.

Šu-Suen’in İnnaya’ya gönderdiği mektubunda 20 mina gümüşü sa-tılması için Asur’a gönderdim, Kaniš’ten Tegaramma’ya onların vekili üzerine sevk ettim, şehrin maškattumunu bize taşıyacak deniliyor45.

Kaniš kolonisi merkez kārum olduğundan sürekli diğer kārum ve wabartumlarla yazıştıkları görülmektedir. Kaniš kolonisinin Tegaramma kolonisine yazdığı bir mektuptan Kukulanum’un oğlu İdī-Aššur’un bu şehirde ticaretle uğraştığını öğrenmekteyiz46. Kārum dairesi Asurlu tüc-carlardan šadduatum adı verilen bir vergi almaktaydı. Bu mektupta šad-duatum vergisinin ödenmesi istenilmektedir. Ayrıca, Kaniš kolonisi İdī-Aššur adına ödediği datum adı verilen bir tür yol vergisinin de kendisine ödenmediğini belirtilerek bu parayı istemektedir.

Aššur-taklāku ve İdī-šamaš Hašušarna’ya yazarak mektubu okudu-ğunda Tegaramma’ya gelerek borcunu ödemesini istemektedirler47.

Tegaramma kolonisinin tüccarlar arasındaki davaları sonuçlandırmış olduğunu biliyoruz. Bir tabletten anlaşıldığına göre, sululi Aššur-emuqi’yi dava etmiştir. Aššur-emuqi’ye Kuliyanın ajanı Belum-baninin parasını alıp almadığını sormuştur. O’da aldığını ve o gün tekrar alacağı-nı beyan etmiştir. Bunun üzerine Tegaramma kolonisi hükmünü vermiş-tir. Her halde bu dava Kaniš kolonisine sevk edilmişvermiş-tir. Belgede hem Te-garamma kolonisinin kararı hem de Kaniš kolonisinin kararı bulunur48.

Asurlu tüccarlar aralarındaki davaları hakem tutarak çözmekte ve sonra bir belge düzenleyip kārumda onaylıyorlardı. Söz konusu kārumun kararını çoğaltarak taraflara veriliyordu. Bir mektuptan böyle bir resmi evrakın Tegaramma’ya gönderildiğini öğrenmekteyiz49.

43 PRAG 723. 44 KTS 1, 51 B. 45 Akkadica 18, s. 31. 46 Çeçen 1997, s. 219-232; AKT V, s. 75. 47 POAT 27. 48 Veenhof , AKT V; s. 144. 49 PRAG I 470.

(36)

Tegaramma şehrinde teslim edilen para veya kumaşlardan bahseden belgeler bulunmaktadır. Bunlardan birinde 1 šeqel gümüşün Aššur-bani adına teslim edildiğini görmekteyiz50. Aššur-ennam ise Ennanatum’a ya-zarak patronuma ait 10 kumaşı Tegaramma’da mühürledin demektedir51. Ev satışıyla ilgili belgeden öğrendiğimize göre, Asurlu tüccarlar yerli bir şahsın evini satın almışlardır. Evi satan kişi ile eşi ve çocukları ilerde alıcıya karşı bir hukuki itirazda bulunmayacaklardır. Belgede ister Tega-ramma’da isterse Kaniš’te itiraz ederlerse ifadeleri geçmektedir52. Genelde bu tür senetlerde Kaniš’te Durhumitte, Purušhattum’da, Wahšušana’da, Nihriya’da gibi ifadeler yer alır. Söz konusu şehirler Anadolu’daki önemli kralık merkezleridir.

Ahu-waqar ve Zuba şahitler tutarak birbirlerini dava etmişlerdir. Ahu-waqar Zuba’ya kız kardeşini büyüdüğünü bu yüzden gelerek Ka-niš’te onunla evlenmesini istemektedir. Zuba ise kardeşini istediğin kişiy-le evkişiy-lendir diyerek cevap vermiş ve bunun üzerine Tegaramma kolonisi şahitleri huzuruna kabul ederek onlardan yemin almış ve belgeyi tanrı kapısında yazdırmışlardır53. Ahu-waqar Zubanın Kaniš’e gelmemesi üze-rine şahitleri Tegaramma’ya götürmüş olduğu anlaşılıyor. Zuba’nın Tega-ramma’da oturmuş olması gerekir. Tegaramma kolonisinin kararını içeren bir başka mahkeme tutanağından anlaşıldığına göre, İkuppi-İštar Zuba’yı dava etmiştir. Ona teslim ettiği kumaşların bedelini ondan istemektedir. Tegaramma kolonisi büyük/küçük kararını vermiştir54. Anadolu’daki bazı kolonilerde büyük küçük meclislerin yer aldığını görmekteyiz. Kaniš, Durhumit, Purušhattum gibi çok sayıda tüccarın yerleştiği yerlerde bu tür meclisler bulunuyordu. Tegaramma’da bunlar arasında olmalıdır.

Nimar-Suen Šu-İšhara’ya yazıyor ve diyorki, 99 kumaştan 6 kusitum ve 6 kara eşeği yükleriyle birlikte şehrin kapısında sizin için bıraktım. Bu ticari eşyayı Tegaramma’da bıraktım ve ben Hattum’a gideceğim. Hat-tum’dan sana ticari eşyayı getireceğim55.

Bir toplu kayıt belgesinde Mama ve Tegarammada bırakılan ticari eşyadan bahsedilir. buna göre, 114 kumaş Asur’da teslim alınmış ve 16 adedini Mama’da Merali’nin bürosunda, 6 yünlü kumaş ve 30 elbise Te-garamma’da Šalma-Aššur’un bürosunda bırakılmıştır56.

50 TPAK 1 2. 51 TPAK 1, 11. 52 Kt. 87/k 316. 53 Balkan 1987, s. 421. 54 Kt. k/k 57. 55 Kt. m/k 141. 56 TPAK 1, 50.

(37)

Sonuç olarak, Tegaramma şehri bu devirde bir krallık merkezidir. Asurlu tüccarlar buraya ticari mal getirmişlerdir. Burada kurmuş oldukla-rı kārum ve wabartum teşkilatı sayesinde düzenli bir ticari hayatlaoldukla-rı ol-muştur. Sarayın ihtiyacı olan özellikle kalay ve kumaşları getirerek bunun karşılığında aldıkları parayı Asur’a göndermişlerdir. Tegaramma şehri-nin, Kaniš-Asur ticaret yolu üzerinde bulunması ona önemli bir imkan sağlamıştır. Bilhassa Zalpa ve Mama gibi bu devrin önemli merkezleriyle komşu olup belgelerimizde bu şehirlerle birlikte zikredilmektedir.

Luhušatiya Şehri

Kültepe metinlerinde, Luhušatiya’nın kralından ve kraliçesinden bahsedilmektedir. Böylece, bu şehrin bir krallık merkezi olduğunu öğ-renmiş bulunuyoruz. Bu şehrin yeri hakkında çeşitli görüşler ileri sürül-müştür. Özellikle, Hititler zamanından itibaren çok önemli bir kült mer-kezi olan Kummanni’nin doğusunda bulunduğu kabul edilir57. Son araş-tırmalarda, Elbistan Karahöyüğe yerleştirilmektedir58. Hurama ve Kuššara ile olan yakınlığı, Timelkiya’dan sonra anılması, Kaniš’e giden yola alter-natif olan harran-sukinnum üzerinde bulunması Luhušatiya’nın Gürün-Pınarbaşı arasında olacağını göstermektedir.

Luhušatiya şehrinde bir kralın ve oturduğu sarayın bulunduğunu çeşitli belgelerden öğrenmekteyiz. Bir belgede59 Luhušatiya sarayının as-kerlerinden bir diğer belge ise60 Luhušatiya kralının askerlerinden bahse-dilir. Koloniler Çağı’nda krallar arasında yoğun bir siyasi mücadelenin yaşandığını biliyoruz. Asurlu tüccarlar Anadolu’daki şehir devletleri ara-sındaki savaşlar konusunda net bilgi vermezler, ancak kendi ticari ilişkile-ri tehlikeye girdiğinde bu konuda mektuplar göndererek bir birleilişkile-rini ha-berdar etmişlerdir.

Koloniler Çağı’nda saray görevlileri hakkında bilgi edinmekteyiz. Sa-rayda devlet işlerini yürüten memurlar bulunuyordu, bu cümleden olmak üzere Luhušatiya sarayında rabi-mahirim unvanıyla geçen ve pazar ağası şeklinde tercüme edebileceğimiz bir görevlinin varlığını öğrenmekteyiz61. Luhušatiya krallığıyla ilgili bir belgede, Luhušatiya kralı Azu’nun adı geçmektedir62. Bu kralın icraatlarını öğrenememekteyiz. Ancak, onun

57 Garelli 1963, s. 106. 58 Yiğit 1997, s. 1-14. 59 VS 26, 109. 60 Kt. m/k 144. 61 CCT II, 18. 62 Çeçen 1995, s. 43-72.

(38)

ölümünün halk üzerinde büyük bir etki yaptığını ve bu yüzden de tarih-leme olarak kullanıldığını anlıyoruz. Kralın ölümünün insanları bu kadar etkilemiş olmasının nedeni ne olabilir. Onun herhangi bir hastalıktan ve-ya bir savaşta ölmüş olacağı ve bu yüzden halk arasında büyük bir üzün-tüye sebebiyet verdiğinden bu gün insanların hafızalarından silinmeyip, tarihleme olarak kullanılmış olmalıdır.

Bu şehrin Boğazköy tabletlerinde Lawazantiya olarak şıkça geçtiği görülür. I. Muršili yıllıklarında Tegaramma ve Lawazantiya üzerine bir sefer söz konusudur. Muwatalli’nin dua metinlerinde Šarišša, Hurama ve Lawazantiya birlikte anılır. Hurma ve Lawazantiya Hurri istilalarında bağlantılı görülür. Uršu kuşatmasının anlatıldığı metinlerde Lawazanti-ya’nın oynadığı rol söz konusudur63.

İnah-ili ve Agia Hanunu’ya yazdığı mektupta, Agia’nın kalayı ulaştı, harran-sukinnum’a girdirmek için uygun değil, senin kalayını Luhušati-ya’da verdim. Kaniš’e girdirecekler. Şayet girdirmezlerse haber ver diyor64. Kayseri Arkeoloji Müzesinde bulunan bir Kültepe tabletinden öğ-rendiğimize göre65, Luhušatiya bölgesinde iki Asurlu öldürülmüştür ve Kuššara Wabartumu olayı araştırmak suretiyle Kārum Kaniš’e bir mektup yazmıştır. Luhušatiya şehrinde bir Asur kolonisi bulunmuyodu. Bu yüz-den olayı Kuššara kolonisi araştırmıştır diyebiliriz. Belgede şunları oku-yoruz: Kārum Kaniš’e ve şehrin (Asur’un) habercisine Kuššara wabartu-mu şöyle söyler. Biz Luhušatiya bölgesinde iki Asurlunun öldürülmüş ol-duğunu işittik. Biz kendimizi saraya yöneltik ve dedik ki; Senin ülkende iki Asurlu öldürülmüş. O yerlileri yolladı. Çünkü onlar Luhušatiya ’nın öbür tarafındaki dağlarda öldürülmüşlerdi.

Asurlu tüccarların yerli beylerle yaptıkları antlaşmalara uymadıkları zaman mallarına el konulduğunu görmekteyiz66. Kaniš kraliçesi de bu yüzden Pušuken’i hapse atmış ve Luhušatiya, Hurama ve Šalahšuwa şe-hirlerine haber göndererek67 kaçakçılık konusunda dikkatli olmalarını is-temiştir. Bu bölgede kaçakçılığın yaygın olduğunu diğer belgelerden de bilmekteyiz. Özellikle Šalahšuwa şehrinde kaçakçılık faaliyetlerinin çok yoğun olduğunu görmekteyiz68. Bu yüzden de yöneticilerin Asurlu tüc-carlara karşı bu konuda taviz vermediklerini öğreniyoruz.

63 Barjamovic 2010, s. 142. 64 Kt. n/k 166. 65 Hecker 1996, s. 140. 66 CCT 4 19 c. 67 ATHE 62. 68 Bayram 1987, s. 285-289.

(39)

Koloni Çağı’nda pek çok sarayın ihtiyacı olan hammadde ve mamul eşyanın Asurlu tüccarlar marifetiyle sağlandığı anlaşılmaktadır. Luhušatiya şehrinde kralın tüccarlardan kumaş satın almış olması bunu teyit eden en güzel örnektir69.

Bir belgede, Puzur-Aššur ve Alabum isimli tüccarların Hattum’dan aldıkları demir cevherini Luhušatiya şehrine taşıyacakları kayıtlıdır. Bel-gede Hurama ve Kuššara şehirlerinden de söz edilir70.

Asurlu tüccarların mektuplarında Luhušatiya şehrinden bahsedilir. Ennum-Aššurun İrma-Aššur’a gönderdiği mektupta şunlar yazılıdır: ‚3 mina’dan 3 šeqel eksik gümüşü Hattum’dan Šu-Suen Kaniš’e senin için taşıyor. ½ mina gümüş nishatumu eklenmiş ve šadduatumu doyrulmuş olarak Tanrı Aššur’un ikribumu olup Azuta ve Nide-bani’nin huzurunda Hurama’da sana teslim ettim. Ben dedim ki, lüften kalayı satmak için taşı-sın. Sen satmak için taşımadın. Luhušatiya’dan alınan kumaşları bize tes-lim etti‛71.

Luhušatiya çevresinde koyun yetiştiriciliği önemli bir uğraş olmalı-dır. Belgelerimizde yününden, kumaşlarından ve koyun derisinden bah-sedilir. Bir belgede 187 adet koyun derisinin Luhušatiya’dan taşındığı an-laşılıyor72

Luhušatiya şehrinden Asur’a önemli oranda yün gönderildiği anlaşı-lıyor. Bir belgede, Luhušatiya şehrinden 10 talent 15 mina yün alındığın-dan ve pirikannu kumaşlarınalındığın-dan bahsedilir73. Bir toplu kayıt belgesinde 9 mina gümüş ve 57 talent yünün Luhušatiya şehrinden alındığı belirtil-mektedir74. Aššur-imitti’nin Elama’ya gönderdği mektupta, çeşitli kişi ve kurumlara ödenen paradan bahsedilmekte ve bir uşağı Luhušatiya’ya çe-virsin deniliyor75.

Usur-ša-İštarın İkupiya’ya göndediği mektupta, Luhušatiya’da Enna-Suen’e 25 šeqel gümüş borç verdiğini ve bu alcağını faiziyle birlikte iste-mektedir76.

Bu bölgede olduğu anlaşılan, Hurama, Hahhum, Zalpa, Mama, Te-garamma gibi şehirlerde kārum ya da wabartum bulunmasına rağmen,

69 Kt. k/k 51. 70 ICK I 1. 71 Kt 91/k 407. 72 CCT II, 187. 73 BIN 4, 6; 162; BIN 6, 176; TC 3, 51; CCT 4, 6 c. 74 Kt. 87/k 464. 75 Kt. 91/k 291. 76 Kt. n/k 283.

Referanslar

Benzer Belgeler

Asıl adı Mehmet Köşe olan Kaptanî, 1952 yılında Sivas’ın Çayboyu mahallesinde doğmuştur.. Çoğumuzun bildiği gibi Çayboyu, daha önceleri, Sivas’a bağlı merkez köy

Sivas çeşmeleri hakkında ikinci önemli bilgiye, 1637 tarihinde Vezir-i Azam Bayram Paşa'nın İran seferine giderken şehre yapmış olduğu su vakfında rastlıyoruz"..

Pir Sultan Abdal Kültür Derne ği Başkanı Genç, katliamı yaratan zihniyetin bütün kadrolarıyla iktidarda olduğunu vurguladı.. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Özel de

Sivas Madımak Oteli’nde gerçekleştirilen katliam davasında yakınların müdahillik talebi, 16 yıl sonra kabul edildi.. Firari sanıkların yargılanmasına

Mitinge, Taksim direnişi damgasını vurdu, kitle sık sık "Bu daha başlangıç mücadeleye devam", "Her yer Taksim her yer direniş", "Hükümet

Seryumun keflfinden bir y›l sonra, ayn› bofllukta Günefl çevresinde dönen baflka bir gezegen daha keflfedildi.. Al - man gökbilimci Heinrich Olbers taraf›n - dan keflfedilen

The aim of this study was to noninvasively create an ideal state of renal hypothermia (RH) which will ensure ideal hypother- mia setting in distant parts of the renal cortex

Zekeriya AKMAN Her Yönüyle Gül Sempozyumu Düzenleme Kurulu Başkanı.. 1 (Rose Reflectiıons In Ceramic Art And Rose Motifs In