• Sonuç bulunamadı

Para Vakıflarının Tanımı, Tarihi ve Tartışmalar

C- Literatür ve Yöntem

1.2. Osmanlı Devleti’nde Para Vakıfları

1.2.1. Para Vakıflarının Tanımı, Tarihi ve Tartışmalar

Para vakfı veya fıkıh kitaplarındaki ismiyle vakfun-nukûd178 (nakit vakfı), vakfeden

kimsenin hayrî bir amaç için ya doğrudan doğruya belirli miktarda parasını ya da gayr-i menkulü yanında belirli bir parasını da vakfetmesini ifade etmektedir. Buna göre para vakfı, kuruluş sermayesinin bir kısmı veya tamamı nakit paradan oluşan vakıftır diyebiliriz.179

Bir akara tabi olarak kurulan para vakıflarının, piyasaların para ihtiyacını karşılayan finansman kuruluşları olarak değil, aksine akarıyla özdeşleşmiş, onunla anılmaya başlanmış ve hatta zaman zaman akarının gölgesinde kalmış hayrî kurumlar olarak görülmektedir. Öte yandan doğrudan para vakıflarının, hayır amaçlı kurulmalarına rağmen, gelirlerini aktaracakları sabit bir akarları olmamasından dolayı salt birer finansman kuruluşu olarak değerlendirildiği ve hayrî yönlerinin fark edilmesinin güçleştiği, sonuç olarak da para vakıflarıyla ilgili tartışmaların konusu oldukları söylenebilir.180

Ancak, Allah’a yakınlık vesilesi her vakıfta olduğu gibi para vakıflarında da mevcuttur. Para vakıflarından elde edilen gelirin vakfiyelerde belirtilen amaçlara yönlendirilmesi, bu vakıfları ticariden çok birer hayrî kurum yapmaktadır. Bu durumda para vakıflarını, kuruluş gayesi açısından farklı bir noktaya oturtmak ve sadece birer finans kurumu olarak görmek yanlış olacaktır.181

177 Özcan, age, 17.

178 Çoğulu “el-Evkâfuʹn-Nakdiyye” şeklinde gelir.

179 Murat Çizakça, Risk Sermayesi Özel Finans Kurumları ve Para Vakıfları, (İstanbul: İlmi Neşriyat, 1993),

67.

180Hamdi Döndüren, “Osmanlı Tarihinde Bazı Faizsiz Kredi Uygulamaları ve Modern Türkiye'de Faizsiz

Bankacılık Tecrübesi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 1/Cilt 7, (2008): 1-24.; Çınar, agm, 163-164.; Kudat, agm, 257.

Osmanlı Devleti’nde para vakıfları, yani paranın vakfedilmesi ve nakit paraların vakfa konu olup olmayacağı hususu uzun yıllar tartışmalara neden olmuştur.182 Para vakıfları

konusunda ulema, para vakıflarına cevaz verirken, Osmanlı coğrafyasında en yaygın ve bir bakıma devletin resmî mezhebi olarak Hanefî müçtehit imamların görüşlerini esas almıştır. Bazı vakfiyelerde para vakıflarının hangi usullere göre caiz kabul edildiği detaylı olarak tarif edilmiştir. Vakfiyelerde, Hanefî müçtehit imamlarının, İmâm-ı Azam Ebu Hanife (ö.767)183,

İmam Muhammed Şeybânî (ö.805),184 İmam Ebu Yusuf (ö.789),185 İmam Züfer (ö.775)186

görüşlerine atıflar yapılmıştır.

Osmanlı Devleti’nde nakit para vakfının geçerli olup olmadığı konusu 16. yüzyılda Şeyhülislam Ebussuûd Efendinin (1490-1575) nakit parayı taşınır mal (menkul) kapsamına alarak Muhammed eş- Şeybani’nin “teamül bulunması” koşuluna bağlaması ile tamamen çözüme kavuşmuştur.187 İmam Züfer’in de nakit para vakfını doğrudan caiz görmesi, para

vakfının caiz olduğunu söyleyenlerin başlıca delilleri olmuştur188.

Osmanlı’da para vakıfları ile ilgili tartışma Anadolu Kazaskeri Çivizâde Muhyiddin Mehmed Efendi (ö.1547) ile Rumeli Kazaskeri olduğu yıllarda Ebussuûd Efendi (ö.1575) arasında yaşanmıştır. Çivizâde, para vakıflarının caiz olduğunu söyleyen Ebussuûd’u şiddetli bir şekilde eleştirmiş ve dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ı da etkileyerek, para vakıflarını yasaklayan fetvasının, 1538’de hükm-i şerîf haline gelmesini sağlamıştır. 1539-1542 yılları arasında şeyhülislamlık da yapan Çivizâde’nin fetvası ile yaklaşık 10 yıl,

182 Silah, at, kitap ve para gibi menkuller ile çiftliğe bağlı olarak zirai aletler gibi menkullerin vakıflarının nasıl

caiz olduğu ve işletme esasları ile bu konuda, mezhep imamları arasında mevcut görüş ayrılıkları; özellikle Osmanlı 15-16. yüzyıldaki İslâm Hukukçularından ÇivizadeMehmedMuhyiddin, Şeyhu'l-İslâm Ebussuud ve imam-ı Birgivi Mehmet Efendi ve diğer fakihler arasında cereyan eden tartışmalar, para vakıfları hakkında, lehte ve aleyhte yazılan kitap, risale ve fetvalar hakkında geniş bilgi için Bkz. Akgündüz, age, 1988, 141-174; Bahaeddin Yediyıldız, “XVIII. Asır Türk Vakıflarının İktisadi Boyutu”, Vakıflar Dergisi, XVIII (1984): 13- 15.; Tahsin Özcan, age, 11.

183 İmam Ebu Hanife gayrimenkul malların vakfedilmesine izin verirken menkul malların vakfedilmesine izin

vermemiştir. Menkul malların tek başına vakfedilmesinin vakfın temel şartlarından birisi olan kalıcılık ilkesiyle çeliştiğini söylemiştir.

184İmam Muhammed, eğer menkul malın vakfedilmesiyle ilgili bir teamül oluşmuşsa bunun caiz olacağını

söylemiştir.

185 İmam Ebu Yusuf, paranın vakfedilebilmesi için yanında gayrimenkulün vakfedilmesini şart koşmuştur. Ebu

Hanîfe menkul (taşınır) eşyanın vakfını kesin olarak yasaklamasına rağmen, onun talebesi, gayr-i menkulün zarurî tamamlayıcıları veya sadece onun için faydalı unsurlar oldukları zaman menkullerin de vakfına müsaade etmiştir. Bkz. Büyük İslam Tarihî, C.11, 20-21.

186 İmam Züfer, paranın doğrudan olarak vakfedilebileceğini söylemiştir. Yani gayr-i menkule bağlı olsun veya

olmasın, umumi bir tarzda menkullerin ve hatta kullandıkça tükenebilen şeylerin vakfını da kabul etmiştir. Bkz. Döndüren agm, 19.

187 Ebussuud, Muhammed, (v. 982/ 1574), Risale fi Vakfi ’l Menkul ve ’n- Nukud, (Süleymaniye

Kütüphanesi, Esad Efendi Blm., 1581/13, 162.

188Yediyıldız agm, 1986, 154; Döndüren, 1998, 38-42; Tabakoğlu, 2005, 93; Ayr. Bkz. İbnü’l- Hümâm,

Osmanlı Devleti’nde para vakıfları yasaklanmıştır.189 1545 yılında şeyhülislam olan

Ebussuûd Efendi, yazdığı “Risale fi vakfi’l-menkûli ve’n- nükûd” adlı eseriyle, nakit para vakfının hukukî şahsiyetini ortaya koymuştur. Para vakfı uygulamalarına Çivizâde’ dışında şiddetle karşı çıkanlar da olmuştur. Bu kimseler arasında Birgili Mehmed Efendi gibi hem dinî hem de ilmî yönden hatırı sayılır kimseler yer almıştır. Devrin en önemli alimlerinden sayılan İmam Birgivî, “es-Seyfü ’s-sarim fi ademi vakfi’l-menkûli ve’d-derâhim” isimli bir risale yazarak, para vakfı uygulamalarının, dinî yönden kişi ve toplum için çok sakıncalı durumlar ortaya çıkarabileceğini belirtmiştir. Osmanlı Devleti’nin önemli şeyhülislamlarından Bali Efendinin (ö.1543) tarihî mektubunda yer alan;

“Rumeli feth olalı amel olunmakta bulunan...ulemâ ittifakıyla ve padişahlar

emriyle üç yüz yıla yakın tarih bulundu, amel olagelmekte, bazı kadıların berâtında yazılmış; ihtilaflı meselelerden en kuvvetlisi ile amel edesin, zayıf görüş ile amel etmeyesin. Ancak para vakfı ile amel edesin, zayıftır diye terk etmeyesin” 190

ifadeleri para vakfı uygulamalarının ve cevazına dair düşüncelerin çok eskilere uzandığını göstermektedir. Osmanlı Devleti’nde genel olarak para vakıflarına bakıldığı zaman bu kurumların 15. yüzyıldan itibaren sürekli bir gelişme içerisinde olduğu görülecektir.

Bu tartışmaların ekonomiden çok özellikle İslam hukuku üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Şeyhülislam Ebussuûd’un bir fetvası ile Hanefî mezhebine göre para vakıfları kabul görmüştür. Bu vakıflar elde ettikleri gelirleri vakfın gayesine uygun kullandıkları ve istifade eden birçok kişi bulunduğu için şer’î bir hüküm olarak değil vakfın yaşaması için gerekli bir unsur olarak kabul görmüştür.191

Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520-1566) bizzat ulemânın fikirlerini dinleyerek kabul gören (icâzet alan) ve izin verilen para vakıfları, sadece vakıf olarak kabul görme yönünde bir icâzet almışlardır. Yani tartışma bugünkü manada paranın işletmesi ve usulü hususlarında gerçekleşmemiş olup menkul bir değer olan paranın vakfa gelir getirici bir unsur olarak kabulü şeklinde cerayan etmiştir. Süreç padişah ve aileleri başta olmak üzere halkın nazarında değer gören pek çok kimsenin ve din adamlarının da para vakfı hususunda lehte

189 Kurt, 1996, 16.; Özcan, 2003, 36-38.

190Osman Keskioğlu, “Bulgaristan’da Türk Vakıfları ve Bâlî Efendinin Vakıf Paralar Hakkında Bir Mektubu”,

Vakıflar Dergisi, S.9, Ankara, 1971, 92- 94.

191 Yaşanan tartışma para vakfının vakıf olup olmadığı ile ilgili olup menkullerin vakfı caiz görülmüştür. Bkz.

Mehmet Genç, https://www.dunyabulteni.net/kultur-sanat/mehmet-genc-kapitalizmi-ehlilestirmek-lazim- h206049.html (ET: 09/11/2018) Açk: Para vakıflardan temin edilen krediler muâmele-i şerʻiyye usulü ile veriliyordu. Bu muamele ile yapılan işleme her ne kadar bazı ulemânın muhalefeti olsa da dönemin şeyhülislamı Ebussuud Efendi ve daha birçok fakih cevaz vermişlerdir.

görüş beyan edip uygulamalara bizzat iştirak etmeleri yönünde sürmüş ve para vakıflarının gelişmesinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Para vakıfları gerek ihtiyaç sahibi halk gerek esnaf ve tüccar sınıfı ve hatta pek çok önemli kamu kuruluşu için önemli bir finans kaynağı olmuştur. Bu tartışmalar Osmanlı devletinde 16. yüzyılda nihayete ermiş, müessesenin teorik kısmı olan para vakıflarının kabulü sağlanmıştır.192

Paranın işletilmesi hususu günümüzde de çok yönlü ele alınan ve tartışılan bir meseledir. Bütün dinlerde ve dinimizde de bulunan faiz hassasiyeti dolayısıyla tartışma devam etmektedir. Para vakıflarının Osmanlı’da kabulü sonrası çeşitli fetva kitaplarında193 para vakıflarının işletme yöntemlerinin kabul edildiği hususunda olumlu görüş verilmiştir.