• Sonuç bulunamadı

C- Literatür ve Yöntem

1.4. Osmanlı’da Para ve Para Sistemi

1.4.1. Osmanlı’da Madenî Para Dönemi

Madenî para dönemi de kendi içerisinde ikiye ayrılabilir; monometalist (tek madene dayalı para sistemi) ve bimetalist (iki madene dayalı para sistemi) dönem olarak ele alınabilir. Osmanlı Devleti ayrıca metal paraları bir finans kaynağı olarak yararlanmak amacıyla çeşitli dönemlerde sikke tecdîdi (yenileme) sikke tashihi, yeni para basımı (darbı)

284 Paul A. Samuelson, İktisat, Çev. Y. Demirgil, (İstanbul: Mentes Kitabevi, 1966), 305.

285 Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı İktisadi Yapısının Ana Hatları”, Osmanlı Ansiklopedi, Cilt. III, (Ankara: Yeni

kur ayarlamaları (tefâvüt) gibi para politikalarını uygulama safhasına koymuştur.

1.4.1.1. Monometalist Dönem

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Fatih döneminin sonlarına kadar (1477-1479) süren bu dönemde, gümüş akçeye dayanan monometalist (tek madenî paraya dayalı), istikrarlı bir para sistemi hâkim olmuştur. İlk para, gümüş sikke olarak Orhan Bey zamanında 1326-27 yılında Bursa’da bastırılmıştır. Bu tarihten itibaren, parasal sistem olarak tek gümüş sistemi uygulanmaya başlanmıştır. Daha sonra I. Murat döneminde (1362- 1389) bozuk para ihtiyacını karşılamak üzere mangır ya da pul denen bakır paralar286 da

tedâvüle girmiştir. Osmanlı’lar akçe dışında mangır adı verilen bakır sikkeleri de kullanmışlardır; bunların ilk basıldığı tarih ve ayarı konusunda fazla bilgi yoktur. Mangır, halk dilinde “pul” olarak bilinmekte idi. İstanbul ve Rumeli’nin ihtiyacı olduğu mangırlar, İstanbul’da basılırken, daha uzak yerlerde mahalli darphaneler tarafından basılıyordu. Akçenin mangıra olan değeri zaman zaman değişiklik göstermesine rağmen, 15. ve 16. yüzyılda 8 mangır = 1 akçe olduğuna ilişkin bilgiler mevcuttur.287

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan önce ve kurulduktan bir süre sonrasına kadar Selçuklu ve İlhanlı devletlerinden kalma sikkeleri tedâvüldeydi. Osmanlı öncesindeki beylikler döneminde, Bizans sikkelerinin üzerine kontrmark vurulmak sureti ile geçerli kılındıklarını, İslami kontrmarklı Bizans sikkelerinin varlığı ile bilinmektedir.288 Orhan

Bey’den Fatih Sultan Mehmet’e kadar Osmanlı’lar yalnızca iki metalden (gümüş akçe ve bakır mangır) sikke bastırmışlardır. 15. yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlı sikkeleri gümüş akçe ve bakır mangırdan oluşmaktaydı. Akçe (veya akça) temel hesap birimi olarak kabul edilmişti. Batılı Devletler ticaret yaparken akçe yerine asper demişlerdir. İlk akçeler Bursa, Edime ve Marmara’daki bazı darphanelerde kesilmiştir. Osmanlı Devleti akçeyle birlikte diğer Türkmen beyliklerinin sikkelerini de tedâvülde tutmuşlardır.

Darphaneler genellikle gümüş madenine yakın bölgelerde, ticaret ve kent merkezlerinde kurulmuştur. 15. yüzyıla kadar birçok darphane kurulmuş ve yeni fethedilen

286 Bakır paralar değer bakımından çok fazla önemsenmediği ve sadece günlük alışverişlerde kullanıldığı göz

önüne alınırsa bakır paraları monometalist dönemin bir parçası olarak görmemiz gerekir. Zaten ufaklık veya mangır olarak anılmıştır. Mangır daha ziyade bozuk para yerine kullanılmakta olup, esas ödeme aracı akçedir.

287 Ekrem Erdem, “Osmanlı Para Sistemi ve Tağşiş Politikası: Dönemsel Bir Analiz”, Bankacılar Dergisi, S.56

(2006), 12.

288 Oğuz Tekin, “Aşağı Anzaf (Varı) Kazısından İslâmî Konrrmarklı Bir Bizans Sikkesi”, Toplumsal Tarih, S.

bölgeler de dahil olmak üzere akçenin tedâvül alanı genişlemiştir. Sayılarının çokluğuna rağmen devlet bütün darphaneleri denetlemekteydi.

Büyük kent merkezlerindeki darphaneler devlet tarafından işletilmekte ve emin adı verilen yöneticiler tarafından idare edilmekteydi. Nispeten küçük darphaneler ise; iltizâm usulü ile özel işletmelere devredilmekteydi. İltizâm düzeninde mültezim veya âmil; günlük işlerin yürümesi için bir emin çalıştırmaktaydı. Sahib-i ayar adı verilen diğer görevli ise; sikkelerin ayar ve ağırlık gibi devletin koyduğu standartlara uyup uymadığından sorumluydu.

Devletin tespit ettiği standartlara göre akçeler, temiz ya da halis ayar gümüşten darp ediliyordu. Merkezi devletin standartlarına göre 100 dirhem halis ayar gümüşten kaç adet akçe darp edileceği belirlenmekteydi. Akçenin üretimi sırasında gümüşün içerisine bakır vb. maden katmak kesinlikle yasaktı.

Akçenin ilk dönemlerde 1,15-1,20 gr. civarında olan ve 90 ayar gümüşten basılan akçenin ağırlığı giderek düşürülmüştür. Akçenin ağırlığı 1580’lerde 0,7 gramdan 1640 yılında 0,3 grama düşürülmüştür.289Akçe (Osmanî), 0,7 gr. ağırlığında olan gümüş akçe,

Anadolu ve Balkanlar’da 17. yüzyıla kadar küçük, orta ve büyük parasal büyüklüklerin en önemli hesap birimiydi.290 17. yüzyılın ikinci yarısında akçenin piyasa değeri kaybolmaya

başlamıştır. Artık yalnızca hesaplamalarda kullanılan bir para ölçüsü olarak görülmekteydi. Ödemeler ise tedâvüldeki sikkeler ile yapılıyordu. Böylece III. Ahmet zamanında akçenin yerini genel geçer ölçü olarak para291 almıştır. Bu arada Amerika’nın keşfinden bir süre sonra, 16. yüzyılda Amerika’dan getirilen gümüş neticesinde çok miktarda büyük gümüş sikke basılmıştır.292

(1451-1481) döneminde ticarî faaliyetlerin gelişmesiyle büyük akçeler ve nihayet 1479’da ilk Osmanlı altın parasını basılmıştır. Altın sikke bastırılması ile bimetalist (çift metal) dönem başlamıştır293

289 Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğunda Paranın Tarihi, (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul

1999), 156.

290 Pamuk, age, 73.

291(1 pare= 3 akçe, 1 kuruş= 40 pare)

292 Pamuk, age, 9; Ali Akyıldız, Osmanlı Finans Sisteminde Dönüm Noktası, (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1996),

23.

293 Nezihi Aykut, Osmanlı İmparatorluğu’nda XVII. Asır Ortalarına Kadar Yapılan Sikke Tashihleri, Prof. Dr.

Bekir Kütükoğlu’na Armağan, (İstanbul: İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yay. 1991), 343; Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı İktisadî Yapısının Ana Hatları”, Osmanlı Ansiklopedisi, Cilt. III, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları,

1.4.1.2. Bimetalist Dönem

Anadolu’nun ilkçağlardan beri transit ticaret bölgesi olma vasfı, zaman zaman kesintiye uğramışsa da istikrar dönemlerinde tekrar ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan sonra geçirilen zor günleri müteakip birliğin sağlanması ve Doğu Akdeniz’le Karadeniz’de güvenliğin gerçekleştirilmesi sonunda ticarî faaliyetler büyük bir canlılık göstermiş ve mübâdele hacmi büyümüştü. Bu ihtiyaca binaen, Fatih Sultan Mehmet tarafından ilk defa 1479 yılında altın para bastırılmış ve böylece çift metal sistemi yürürlüğe girmiştir. İmparatorluğun bu ilk altın parasına Sultânî veya hassene-i Sultânîye denilmiştir (daha sonra eşrefi ve şerifiye olarak da isimlendirilmiştir). Böylece ikili (altın ve gümüş) madene dayanan (bimetalist) sistem dönemi açılmıştır.

Bu dönem, 1479’da ilk altın sikkenin bastırılmasından 1585-86’daki büyük tağşîşe kadar geçen dönemi kapsamaktadır. Bu dönem, Osmanlı Devleti’nin fetih politikaları ile paralel olarak iktisâdî alanda da gelişmeye devam ettiği, dolayısıyla güçlü bir ekonomik ve parasal yapıya geçtiği dönemdir. II. Mehmet döneminde Osmanlı’lar özellikle Doğu Akdeniz havzasında uzun mesafeli ticarî faaliyetleri geliştirmek; böylece, kara ve deniz ticaret yollarında hâkimiyet kurmak istiyorlardı. Uzun mesafe ticareti yapabilmek için ödeme aracının da dünyada kabul görmesi gerekmekteydi. Osmanlı Devleti’nin ilk 150 yılında gümüş akçe özellikle yerel ekonomik işlemlerde kolaylık sağlamış ancak toprakların genişlemesi ile Batılı devletlerin kabul edebileceği bir ödeme aracına geçiş yapılması gerekliydi.

Altın para olan Sultânî, büyük parasal ödemelerin ifa edilmesinde sıklıkla kullanılmaktaydı. Mesela vergi ya da fidye gibi büyük siyasal ve idârî ödemelerde de altın sikkeler kullanılmaktaydı. Ancak nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan köylüler, göçerler ve şehirlerde yaşayanların büyük bölümü ise altın sikkeleri kullanamayacaktır.

17. yüzyıldan itibaren devlet piyasa akçe talebini karşılayamayınca ve fetihler devam ettikçe, merkeze uzak bölgelerde yukarıdaki para düzenini aynen muhafaza etmek mümkün olmamıştır. Genellikle Osmanlı Devleti’ne yeni dâhil olan bölgelerde eskiden kullanılan para birimlerine de dokunulmadan kullanılmış; böylece, farklı para tedâvül bölgeleri oluşmuştur. Bu bölgelerin en önemlileri Balkanlar, Doğu Anadolu, Kırım, Mısır ve Kuzey- Batı Afrika (Tunus, Cezayir ve Trablusgarp) bölgeleridir. Sultânî, devlet genelinde temel para birimi haline getirilirken, bölgesel sikkeler yerel düzeyde kullanılmaya devam edilmiş,

üzerlerine sadece dönemin Osmanlı padişahının adı eklenmiştir. Hatta diğer ülkelerin kullandıkları para birimlerinin ülke içinde kullanımı bile altın ve gümüş miktarını artırmak maksadıyla özendirilmiştir. Doğu’da İran Şahî’si, Mısır’da Pare, Eflak-Boğdan, Erdel ve Macaristan civarında Penz, Kırım’da Kefevî akçe tedâvül etmiştir. Bunlardan başka, Venedik dukası, Ceneviz Altını, İspanyol Riyali, Hollanda Esedîsi, Polonya Zolotası, Avusturya Taleri vs. hep birlikte piyasada dolaşımda olmuştur. Ancak Osmanlı akçesi diğerlerine nispeten daha yüksek ayarda olduğu için, genelde tercih edilmiş ve yurtdışına kaçırılmaya çalışılmıştır.

Fatih Sultan Mehmet döneminde basılan ilk altınların ayarı ve çapında Venedik dukaları esas alınmıştır.294 Fatih’in bastırdığı altınlarda Venedik altın dukası esas alınmıştır. Ele geçen dukalar üzerinde “Sahih” (doğru, kusursuz) kontrmarkının bulunması, bu sik- kelerin ayar ve ağırlıklarının kontrol edilmiş olduğunun bir göstergesidir.295 Duka dışında

dönemin revaçta sikkeleri arasında İspanyolların sekiz riyallik sikkesi ile Hollandalıların thalerini vardır. Üzerindeki aslan tasvirînden dolayı "Leeuwendaaider” ya da “Aslanlı Dolar” olarak bilinen Hollanda thalerleri 16. yüzyılın sonlarından ya da 17. yüzyılın başlarından itibaren Doğu Akdeniz ticareti için eskiye nazaran çok daha fazla basılmıştır.296

Bu sikkeler Osmanlı İmparatorluğu’nda “Aslanlı guruş” veya “Esedî guruş” (Abu kelb) olarak biliniyordu. Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, Osmanlı sikkelerinin yanı sıra yabancı sikkelerin de kullanılmış olması Osmanlı ekonomik sisteminin bir esnekliği olarak yorumlanmaktadır.

Osmanlı devletinin metal sisteminde büyük değişiklik olarak ele alabileceğimiz dönem Abdülmecid dönemidir. Bu dönemde kuruşu esas alan yeni bir para sistemi oluşturul- muştur. Bundan böyle 100 kuruş, 1 liraya, 40 para da 1 kuruşa eşitlendi.

Sultan Abdülaziz (1861-1876) dönemi Osmanlı nümismatiği için kayda değer bir

294 Oğuz Tekin, “Sikke” DİA, C, 37, 2009, 179-184.; Sikke: Madenî ödeme aracını ifade eden terim. Ağırlığı

önceden ayarlanmış, üzerinde darbedip tedavüle çıkaran ve istendiğinde geri almayı taahhüt eden devletin, hükümdarın ya da resmî otoritenin simge veya yazısının yer aldığı madenî para türüdür. Kelime Arapça’dan gelmekte olup “damga veya nakış basmak için hazırlanmış kalıp, demir kalıp” demektir. Çoğulu olan meskûkât da “damga ile damgalanmış” mânasını taşır. Bir ödeme aracı olarak sikkeden önce tahıl ürünleri, araç gereçler, değerli madenî parçalar vb. para yerine kullanılırken sikkenin ortaya çıkışıyla bu çeşitlilik son bulmuş ve standart bir ödeme aracı ile işlem görme imkânı sağlanmıştır. Günümüzde kullanılan madenî bozuk paralar da özellikleri itibariyle gerçekte birer sikkedir.

295 Hans Wilski, “Venedik Duka Altınlarına Osmanlı’lar Tarafından Vurulan ‘Şah’ Damgası”, Türk

Nümismatik Derneği Bülteni, (1984): 4.

dönemdir. Bu dönemde üç metalden ve çeşitli birimlerde basılan sikkeler şunlardır.297

Altın: 500 kuruş, 250 kuruş, 100 kuruş, 50 kuruş ve 25 kuruş. Gümüş: 20 kuruş, 10 kuruş, 5 kuruş, 2 kuruş, 1 kuruş ve 20 para. Bakır: 40 para, 20 para, 10 para ve 5 para.

Sultan Abdülaziz’in her üç metalden paralarının bir kısmı Paris devlet darphanesinde basılmıştır. Diğer darphaneler ise İstanbul, Bursa, Mısır ve Tunus’taydı.

Ayrıca H. 1255'teki (1839) “tashihi sikke” kararından sonra piyasadaki iş ve işlemlerde kullanılmak üzere 40, 20, 10, 5 ve 1 paralık bakır sikkeler basılmıştır.