• Sonuç bulunamadı

Otonomi Devrinin Karşılığı: ABD Askeri ve Ekonomik Yardımları

BÖLÜM I: TEORİK ÇERÇEVE: HİYERARŞİK DÜZENDE MUKTEDİ

2.4. Hiyerarşinin Doğası: Yardım Karşılığında Otonomi Devri

2.4.2. Otonomi Devrinin Karşılığı: ABD Askeri ve Ekonomik Yardımları

1947-64 döneminde Türkiye-ABD arasında sürdürülen asimetrik müttefiklik ilişkisi yukarıda değindiğimiz söz konusu maliyetlerin yanı sıra önemli faydaları da

108

beraberinde getirdi (Zimmermann, 2017: 2-3). Hiyerarşinin devletlere getirdiği maliyet ve kazanımların tümünü hesaplamak zor olsa da (Lake, 2009a: 132) daha az maliyetli bir güvenlik, kriz zamanında ekonomik ve siyasi destek, uluslararası veya bölgesel alanda saygın bir statü elde etmek, ticari partnerlerin çeşitlendirilmesi, GSMH’den savunma harcamalarına ayırılan oranın azaltılmasını, özel ekonomik ve askeri kaynaklara ulaşma imkânı vd. şeklinde birçok fayda sunar (Lake, 2007: 76; 2009a: 11, 138, 151-161).228

Kısaca özetlemek gerekirse, 1947-64 döneminde Türkiye-ABD ile imzaladığı ikili anlaşmalar çerçevesinde toplamda 1.862 milyon dolarlık Amerikan askeri malzeme, 1.394 milyon dolarlık ise ekonomik yardımı aldı (Aydın, 2000: 110). 1950-64 yılları arasında Türkiye’ye yapılan Amerikan yardımı GSMH’nin %17’sine karşılık gelirken (Eşel, 2017: 414) 1948-62 döneminde bu oran (bu miktarlar hakkında daha detaylı bilgi için tablo 4’e bkz.) Türkiye’nin askeri harcamalarının %34’üne karşılık gelmekteydi (Uslu, 2016: 211).229

Tablo 4: 1946-64 Döneminde Türkiye’ye Yapılan ABD Ekonomik Yardımları (Milyon dolar cinsinden)

Mali Yıl 1946-48 1949-52 1952-62 1962 1963-64

Ekonomik Yardım

44.5 225.1 1.107.8 195.9 340.1

Kaynak: (Uslu, 2016: 209; Harris, 1972: 155; Aydın, 2000: 110; Türkiye’ye Amerikan İktisadi Yardımları: 1949-1968, Ankara: Maliye Bakanlığı, Kasım 1968).

228 Bu argümanın elde edildiği diğer kaynaklar için ayrıca bkz. (Lake, 2013a: 82, 86; 2017: 364-365;

Ikenberry, 2011: 10-25, 72; Scharman, 2012: 203; Nexon ve Wright, 2007: 257; Neumann, 2010: 127;

Schweller 1994: 74; Sampanis, 2012 98; Nieman, 2016: 667; Cooley ve Nexon, 2020: 42; Walsh, 2007:

164; Long ve Leeds, 2006: 433-434, 436, 440; Barnett ve Levy, 1991: 372; Clark, 1989: 38; Miller, 2006:

29-32; Griffiths, 1993: 5).

229 Elde edilen kazanımlar konusunda farklı tespitler söz konusudur. Erhan bu rakamları şöyle aktarmaktadır;1947-1951 döneminde Türkiye’ye Truman ve ikili anlaşmalar çerçevesinde 550 milyon dolara yakın bir askeri malzeme yardımı yapılmıştır. 1954-1962 döneminde ise yapılan ekonomik yardım miktarı 867 milyon dolar iken askeri yardım 1milyar 550 milyon dolardı (Erhan, 2002: 553)

109

Tablo 5: 1948-62 döneminde Türkiye’nin Yaptığı Askeri Harcamalar, GSMH’si ve ABD’den Alınan Askeri Yardımlar (Milyar TL Cinsinden)

Yıllar Toplam Askeri Harcama ABD Askeri Yardımı GSMH

1948 0.733 0.203 10.1

1949 0.712 0.156 9.3

1950 0.730 0.131 10.4

1951 0.817 0.165 12.3

1952 1.134 0.409 14.3

1953 1.318 0.491 16.8

1954 1.556 0.620 17.1

1955 1.542 0.465 21.1

1956 1.641 0.482 24.3

1957 2.090 0.824 30.5

1958 3.734 2.264 38.5

1959 3.281 1.128 47.7

1960 3.196 0.786 51.0

1961-62 7.857 2.169 114.4

Kaynak: (Uslu, 2016: 210; Erhan, 2002: 553; Oran, 2002: 79; Atmaca, 2014: 27).

Bu yardımların Türkiye’ye sunduğu faydaları kısaca özetlemek gerekirse, Türkiye’nin, GSMH’den savunma harcamalarına daha az oran ayırmasını (tablo 5’e bkz.), ordunun modernize edilmesini, üretimi yapılamayan silah ve diğer askeri teçhizatlara (örneğin;

taktik uçaklar, destroyer, denizaltı, tank, zırhlı personel taşıyıcı, füze, makinalı silah, havan topları, kamyon vb.) ulaşılmasını, SSCB tehdidinden korunmasını, ekonominin liberalleştirilmesini, ekonomik-diplomatik ilişkilerin, borç, yardım kaynaklarının ve

110

ticari partnerlerin çeşitlendirmesini sağladı (Zimmermann, 2017: 2-3; Yanık, 2012: 47;

Uslu, 2016: 211-215). Bunun yanı sıra Türkiye Batı düzeninde yer alarak Batılı devletler arasında bir konum elde etti. Aynı düzende yer alan devletler birbirileriyle ticaret yapma, askeri ve diplomatik ilişkiler geliştirme olanağı eder. Bu faydaların yanı sıra hiyerarşide yer alan devletler dış yardım kaynaklarını çeşitlendirme ve uluslararası alanda saygın bir konum elde etme imkâna ulaşır (Lake, 2009a).

Türkiye, 1947-64 döneminde dış politika otonomisinin bir kısmını ABD’ye devretmesinin karşılığında ekonomik ve askeri yardım almanın yanı sıra sınır komşularından yönelmesi muhtemel olan tehditlerden de korundu. Lake’in (2009a: 12;

2009c: 41), ikili etki (dyadic/dual effect) olarak adlandırdığı duruma bu aşamada değinmek faydalı olacaktır. Bu argümana göre, bir devlet yer aldığı bölgede tek bir hegemonun otoritesini meşru olarak kabul ettiği zaman büyük güçlerden, potansiyel hegemonlardan ve komşularından (özellikle rakip hegemonun otoritesini tanıyanlar) kendisine yönelen tehditlerden hegemonun güvenlik yardımları sayesinde korunur.

Üstelik hegemonik güç ekonomi ve/ya güvenlik hiyerarşisinde konum elde eden devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıkların yanı sıra bu devletlerin komşularının birbirileriyle olan anlaşmazlıklarını da şiddete varmadan çözer (güvenlik ikilemleri azaltılır). Kısacası, hiyerarşide başat güç sadece kendi liderliğindeki düzende yer alan devletlerin değil aynı zamanda onların komşularını da olası güvenlik risklerinden korur (spill-over effect) (Lake, 2009b: 40-43, 52; 2017: 368; Lake ve Morgan, 2010: 17-20;

Goh, 2008: 353-354; Cooley ve Nexon, 2020: 48).230

Teorik önermeden hareketle, Türkiye’nin 1947-64 döneminde ABD’nin de taleplerini dikkate alarak sürdürdüğü Ortadoğu politikası hiyerarşinin ikili etkisinin sunduğu faydayı da beraberinde getirdi. Örneğin; Türkiye 1950’lerde ABD oluşumlu bölgesel paktlarda (örneğin; Bağdat Paktı)231 yer alarak bir taraftan Sovyet tehdidinden diğer tarfatan da yakın coğrafyasındaki Mısır ve Suriye’den kaynaklanabilecek güvenlik risklerinden korundu (Kürkçüoğlu, 1972: 38-39). Bununla birlikte Türkiye’nin iyi

230 Tıpkı, 1945’te ABD’nin otoritesini tanıyan Batı Almanya’yı silahsızlandırarak komşularına tehdit yaratmasını önlemesi örneğinde olduğu gibi. ABD böylece bir taraftan Almanya’yı Sovyet tehdidinden diğer taraftan da Batı Avrupa devletlerini Almanya’nın olası işgalinden korudu (Lake, 2009b: 40-43;

Lake ve Morgan, 2010: 17-20; Goh, 2008: 353-354).

231 Bağdat ve Balkan Paktlarının Türkiye’ye getirdiği güvenlik kazanımlarının yok denecek kadar az olduğunu belirten görüşler de söz konusudur (Örneğin; bkz. Aydın, 2000: 112).

111

ilişkilerde olduğu İran ve Irak’ın Bağdat Paktı’na dâhil edilmeleri bu ülkelerin SSCB’nin etki alanına girmesini önledi. Böylece “Türkiye’nin düşman komşularla çevrilme endişesi” (kısmen) yatıştı. Bir liderin öncülüğünde kurulan bölgesel güvenlik komplekslerine dâhil olan devletlerin güvenlik endişeleri (tam olmasa da) giderilir (Lake, 2009b: 35-38; Lake ve Morgan, 2010: 17-24).232

Sonuç olarak, Türkiye 1947-64 döneminde ABD ile geliştirdiği asimetrik ilişkiden ABD kadar olmamakla birlikte anarşik dünyaya (tarafsızlık politikası anlamında) kıyasla önemli faydalar sağladı. Türkiye’nin anarşik dünyaya kıyasla daha fazla kazandığı sonucuna şu nedenle varmak mümkündür: Şayet Türkiye görece zayıf olan materyal kapasitesine rağmen Sovyet tehdidini kendi başına dengelemeye yönelmiş olsaydı büyük bir olasılıkla bütçesinin büyük bir kısmını Sovyet tehdidine seferber etmek zorunda kalacaktı. Hatırlanacağı üzere 1946’da olası bir Sovyet saldırısına karşın ordunun teyakkuzda tutulması bütçeye önemli miktarda ek bir maliyet yükledi. Ancak çalışmanın bu bölümünde değindiğimiz üzere Türkiye’nin söz konusu dönemde ABD ve Batılı devletlerden sağlanan yardımlar SSCB tehdidini caydırmak aşamasında etkili oldu. Hiyerarşi sunduğu faydalar bakımından adil ve eşit değildir. Bir başka deyişle hiyerarşi kurucusuna (başat güç) ve büyük güçlere daha fazla imtiyaz tanır. Ancak hiyerarşinin adil ve eşit olmayan yönüne karşın devletleri cezbetmesinin nedeni devletleri doğa durumundan kurtarmasından ve anarşik dünyaya kıyasla ucuza güvenlik, ekonomik refah ve uluslararası alanda saygın bir statü sağlamasından kaynaklanır (Lake, 2009a: 15, 93; 2012: 7; 2013a: 86).233

2.5.ABD-Türkiye İlişkilerinde Kriz Dönemi (1964-75): Dış Politikada Otonomi