• Sonuç bulunamadı

Otizmli Bireylerin Genel Özellikleri

1. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

1.1. Otizmin Tarihçesi

1.1.5. Otizmli Bireylerin Genel Özellikleri

Otizmin belirtileri daha çok bebeklik ve erken çocukluk döneminde belirmeye başlar. Otizm genelde 18 ile 36 ayları arasında belirginleşmektedir. Bazen de daha ileri yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Hangi dönemde olursa olsun otizmin kendine has belirgin belirtileri vardır. Bunlar bireylerdeki “konuşmanın gecikmesi veya gelişememesi, ilgi alanlarında sınırlılık, insanlar ile ilişki kurma yerine cansız nesnelerle ilgilenme, oyuna ilgisizlik, yaşıtlarıyla oyun oynamama ve tekrar edici davranışlarda bulunma” (Aile Eğitim Rehberi, 2006:20-21) gibi özellikler ile kendini gösterir. Dolayısıyla otizmli bireylerin sosyal, duygusal, zihinsel, dil ve motor gelişimleri, normal gelişim gösteren bireylerden farklıdır (Aksüt, 2001:64-66). Otizmli bireylerde normalden sapan davranışları genel olarak şöyle özetleyebiliriz: Duyusal işlevsizlik (işitsel, görsel ve tensel); Duygusal yetersizlik (nedensiz ağlama ve gülme, gereksiz korkular, ilgiye karşı tepkisizlik gibi); Dil ve iletişim yetersizlikleri (ekolali, kavramları karıştırma, gramer ve telaffuz bozuklukları, konuşma ve soyut kavramları anlayamama gibi); Sosyal etkileşimde ve sosyalleşmede yetersizlik (yaşıtları ile oyun oynayamamaları, kimseyle selamlaşamamaları gibi); Zihinsel işlevlerde yetersizlik (yetenek uyumsuzluğu, genelleme yapamamaları, olayları algılayamamaları, dikkat sürelerinin kısıtlılığı gibi); Takıntılı davranışlardan bulunma (sürekli aynı şeye ilgi duymaları, nesne takıntıları, davranış ve aynılığı devam ettirme takıntıları gibi) (Özbey, 2005:31-58) gibi özellikler otizmli bireylerin ortaya koydukları davranışlara ilişkin genel bir profili sunmaktadır.

Son zamanlarda yapılan araştırmalarda, otizmli bireylerin bir çoğunda aynı zamanda zihinsel gelişimlerinde de gerilik olduğu vurgulanmıştır (Korkmaz, 2000:24). Otizmli bireylerin çok azında bazı alanlarda ortalamanın üstüne çıkabilen zihinsel güce sahiptir. Bunların çoğunun beceri ve yetersizlikleri ile akranları arasında gözlenebilir bir fark vardır. Otizmde, “zeka düzeyine göre yapılan gruplamada, zekası normal ya da normalden yüksek olan otizmli bireylerin nöro-biyolojik açıdan ayrı bir grubu temsil ettiği ve daha iyi bir gidişata sahip olduğu kabul edilmiştir” (Korkmaz, 2000:66-67). Bu bireylerde bazı özel beceriler de görülmektedir. Otizmli bireylerde görülen özel beceriler genellikle soyut anlamı ve karmaşık durumu olmayan becerilerdir. Yani “Otobüs hareket saatleri, sayılar vb. ayrıntılarla ilgili bazı görsel yetenekler şeklindeki becerilerdir. Kendi kendine okuma-yazma öğrenebilme, okuduğunu anlamasa da akıcı bir şekilde okuyabilme, kısa sürede ezberleyebilme gibi iyi bir belleğe sahip olan erken gelişmiş kavramsal veya görsel-motor yetenekleri olan otizmli bireylere de

rastlanmaktadır” (Darıca ve diğ., 2005:69-70). “Bazı otizmli bireyler, genel becerilerinden farklı olarak bir alanda üstün yeteneklere sahiptirler. (Örneğin, müzik, matematik gibi sınırlı alanlarda yetenekli iken, günlük yaşamla ilgili birçok alanda yetersizdirler.) Bu durumun, normal “düşünme”nin bozulması ve gecikmesinin sonucu olarak, diğer becerilerin aşırı gelişmesi nedeniyle olabileceği düşünülmüştür” (Ghaziuddin 2005: 13-41). Otizmli bireylerde zihinsel gelişim bireyden bireye değişiklik gösterdiği içinde hafiften ağıra doğru giden bir yelpazeyede otizmin etkisi bireylerde görülmektedir. Ancak en hafifleri bile sosyal çevresini algılamakta güçlük çekmekterdirler.

Otizmli bireylerin en belirgin özelliklerinden biri de duyularıyla ilgili problemler yaşamalarıdır. Otizmli bireylerin hemen hemen her birinin bir ya da birkaç duyusal sorunları vardır. Kimisi aşırı sese karşı duyarlı iken, diğeri ya kokulara ya dokunmaya ya da ışık ve renklere karşı hassastır. Otizmli bireyler, erken çocukluk döneminde bazı seslere tepki vermemedikleri için çoğunun ebeveyni o dönemde çocuklarında işitme kaybının olduğu düşüncesine kapılmaktadır. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar neticesinde, otizmli bireylerin çevrelerindeki olaylara açık olmadıkları için tepki vermede sorun yaşadıkları ortaya çıkmıştır (Darıca ve diğ., 2000:36). Diğer taraftan otizmli bireyler yüksek sesten aşırı derecede rahatsız olabilirler ve öfke nöbeti geçirebilirler ya da tamamen tepkisiz kalabilirler.

Otizmli bireylerin göz kontağından kaçınmasına rağmen, “hareket eden, dönen ya da parlak olan bazı nesnelere çok uzun bakabildikleri, bazılarının ışıktan rahatsız oldukları hatta karanlık bir odada daha rahat ettikleri görülmektedir” (Grandin, 2010:42). Nesnelerin duyumsal özellikleriyle aşırı ilgilenirler. Bazı otizmli bireyler de, aşırı ışığa maruz kaldıklarında gözlerini, aşırı gürültüye maruz kaldıklarında ise kulaklarını kapatmaktadırlar (Darıca ve diğ., 2000:36). Otizmli bireylerde göz kontağı zayıf olmaktadır, bazıları yan bakarak nesneleri izlemektedir. Bazıları da ışıktan sonderece rahatsız olmaktadır.

Otizmli “çocukların çevrelerindeki duyusal uyarılara çok farklı tepkiler vermelerine karşın, yeni bir nesneyi genellikle koklayarak, yalayarak ve parmaklarını üzerinde gezdirerek tanımaya ve keşfetmeye çalıştıkları gözlenmektedir” (Bachevalier, 1994:629). Otizmli bireyler “bazen dokunmayı, bazen de dokunulmayı severler. Bazen her iki durumdan da ileri derecede kaçınırlar. Bazı otizmliler hafif bir dokunuş bile korkutmaya yeter. Bazen de küçük bir dokunuştan ürkerken, acı veren durumlarda

tepkisiz olabilirler. Bunun nedeni ise, otizmli bireylerde opiot sistem denilen, vücudun kendi morfin sistemindeki bir bozukluk olarak görülmektedir. Bazı otizmli bireyler ise, örgülü giysileri giymekten ve tırnak kesme, yüz yıkama, saç kestirme gibi kişisel bakım etkinliklerinden şiddetle kaçınmaktadırlar” (Grandin, 2010:63).

Çoğu otizmli bireylerin “ip atlama, dans etme, yüzme gibi büyük kas veya kaba motor becerilerin kullanılmasını gerektiren bazı hareketleri taklit etme becerilerinin az olması ya da hiç olmamasına bağlı olarak bu yetileri daha geç öğrendikleri görülmüştür. Küçük kas veya ince motor becerisi isteyen kâğıt kesme, kutu içine küp atma ve ipe boncuk dizme gibi becerilerinin de oldukça zayıf olduğu gözlenmiştir” (Darıca ve diğ., 2000:39). Ayrıca kas güçsüzlüğü (hipotoni), kaba motor disfonksiyon (apraksi) ve parmak uçlarında yürüme gibi değişik motor bozukluklara rastlanmıştır (Ming ve diğ., 2007:565-70). Örneğin, belli hareketleri tekrar etme, tek ayağı üzerinde ileri geri sallanma, kendi etrafında dönme gibi stereotipi bazı süregelen hareketleri sık sık yineleyen otizmlilerin hiperaktif (çok hareketli) veya hipoaktif (az hareketli) olmaları da motor davranış özellikleri olarak kabul edilmiştir (Darıca ve diğ., 2000:40). Fiziksel olarak birçok beceriyi gerçekleştirecek gibi görünmelerine rağmen, bazı becerilerin gelişimi geç olabilmektedir. Bazıları motor becerilere yönelik hareketleri yönergeye uygun ve seri olarak gerçekleştirmekten zorlanmaktadırlar. Otizmli bireylerde görülen motor problemler, motor koordinasyon problemleri ile ilişkili olduğu ve bu bireylerdeki fiziksel uygunluk seviyesinin, normal bireylerden daha düşük olduğu ileri sürülmektedir (Yanardağ, 2007:115).

1.1.5.1. Sosyal Etkileşim Sorunları

Otizmli bireylerin sosyal uyaranlara karşı dikkatleri sınırlıdır. Adlarıyla seslenildiğinde çok az tepki vermektedirler. Başkalarıyla nadir göz teması kurmaktadırlar. Hâlbuki göz teması gibi sözel olmayan iletişim biçimi sosyal davranışlar üzerinde büyük etkisi vardır (Volkmar ve Chawarska, 2005:19-21). Otizmli bireylerin başkasına yaklaşması, duygularına karşılık vermesi ve onu taklit etmesi, onunla iletişim kurması ya da iletişim esnasında karşısındakini dinlemesi, sırası geldiğinde söz alıp konuşması gibi sosyal kavrayışları zayıftır (Sigman et al, 2004:221- 33). Otizmli bireylerde, en basitten en karmaşığa doğru giden bütün sosyal beceriler çok zayıftır. Yani akranları ile sosyal ilişki kurmakta, iletişim kurdukları kişilerin duygularını anlamakta ve kendi duygularını ifade etmekte güçlük çekmektedirler.

İnsanların yüz ifadesi, mimikleri, duruş pozisyonu ve ses tonu ile ilgili iletişimsel ipuçlarını yorumlamakta zorlanmaktadırlar (Özlü-Fazlıoğlu, 2004:16-17). Dolayısıyla Kanner’ın da belirttiği gibi sosyal çekingenlik otizmin en önemli belirtilerinden biri olarak görülmektedir (Akmaniş, 2010:6). Otizmli bireyler, arkadaşlık ilişkilerinde yetersizlik yaşamaktadırlar. Özel ilgiye dayalı ilişkilerin geliştirilmesine ihtiyaç duymaktadırlar. Hatta bazı araştırmacılar otizmli bireylerin belli oranda desteklendiğinde istenen sosyal tepkilerde bulunulacaklarına dikkat çekmişlerdir (Clark ve Ruther, 1981:201-217).

Bu bireylerde taklit ve sosyal oyun becerileri ya yetersiz olmakta ya da hiç olmamaktadır. Jest ve mimik kullanımında yetersiz kalmaktadırlar. Başkalarıyla etkileşimde mesafeyi belirleyememektedirler. Konuşurken alışılmadık ses kalitesi ve vurgu özelliğine sahiptirler. Sosyal kuralları anlamada sorun yaşamaktadırlar (Darıca ve diğ., 2000:21). Hayal gücüne dayalı yaratıcı oyunlar oynayamazlar. Senaryolu ve sembolik oyunlarda sınırlıdırlar. Oyunlara başkasının ısrarı ile katılırlar ve genellikle başkalarıyla oynamazlar. Oyuncaklarla alışılmadık biçimde oynarlar. Sosyal oyunlara ilgi gösteremezler (Bachevalier, 1994:629). Aile bireylerine bile başarı ve sevinçlerini paylaşmaktan yetersizlik göstermektedirler. Çoğu otizmli birey başkaların duygu ve düşüncelerini anlamakta güçlük çekmektedirler. Onların duygu ve düşünclerine uygun tepki veremedikleri için sosyal etkileşimleri sınırlı olmaktadır. Çoğu sempatik olmasına karşın empati duyguları gelişemediği için, başka bireylerin ne hissettiğini anlamamaktadırlar. Her ne kadar otizmli bireylerin yalnız kalmayı tercih ettiği düşülülürse de başkasıyla arkadaş olmak ve onunla arkadaşlık ilişkilerini sürdürmek zor olduğu için yalnızlığı tercih edildikleri düşünülmektedir. Dolayısıyla “ne kadar yalnız olduklarını, arkadaşlarının sayısı değil arkadaşlıklarının niteliği belirlemektedir” (Burgess ve Gutstein 2007:80-6).

1.1.5.2. Dil ve İletişim Sorunları

Otizmli bireylerin önemli bir kısmı gündelik iletişim gereksinimlerini karşılayacak kadar doğal konuşma becerisine sahip değildir (Noens et al, 2006:621-32). Bunlar isteklerini ifade etmekte, deneyimlerini paylaşmakta sınırlıdırlar veya ekolali denilen başkalarının söylediklerini, televizyonda ya da çevresinde duyduklarını, okuduklarını bağlam dışı olarak tekrarlama özellikleri gösterirler (Landa, 2007:16-25). Ben, sen gibi şahıs zamirlerini kullanmada zorlanırlar. Zamirleri ya tersine çevirirler ya

da bütünüyle aslına uygun kullanırlar ya da kişi zamirlerini karıştırırlar (Kanner, 1943:100-36). İşlevsel bir konuşma için birleşik dikkate ihtiyaç duyarlar ya da birleşik dikkat eksiklikleri onların fark edilmesini sağlayabilmektedir (Johnson et al, 2007:1183- 215). İşaret edilen nesne yerine işaret eden ele bakarlar (Volkmar et al, 2005:315-36). Yaşlarına uygun olarak deneyimleri hakkında yorum yapmayı ya da paylaşmayı başaramazlar (Johnson et al, 2007:1183-215). Hayal gücüne dayalı oyunlarda ve sembolleri dile çevirmede zorlanırlar (Tager-Flusberg ve Caronna, 2007:469-81).

Otizmli bireylerde sosyal iletişimdeki yetersizlik oldukça yaygındır. Bazıları kendileriyle iletişim kurmaya çalışan kişilerden kaçma eğilimindedirler. Bazı otizmliler ise iletişim kurmak isteyebilirler ama iletişimi başlatmada, devam ettirmede ve sonlandırmada zorlanırlar. Çok küçük yaşlarda genellikle çevreyle ilişki kurmazlarken, 2-5 yaşlarına gelindiğinde çevreye ilgisizlik daha belirgin hale gelir (Günal, 2007:1).

Otizmden ağır etkilenmiş birisi konuşmayı hiç öğrenemeyebilir ya da konuşulanları hiç anlamayabilir. Bunlar “çok küçük yaşlardan itibaren sözlü ve sözsüz iletişim kanallarını kullanmazlar ya da kullanmayı reddederler. Dili kavramadaki zorluklar, basit şakalar, soru ve emirleri anlayamama şeklindedir” (Aydın, 2008:24). İletişimde “yüz ifadesi, beden dilini kullanma ve anlama, hayret ve sempati gibi duygusal jest ve mimiklerin kullanımından yoksundurlar. Bunlarda konuşma gelişse de dilin işlevsel olarak kullanımı çok azdır ya da yoktur” (Darıca ve diğ., 2000:17).

Çoğu otizmli birey sözel iletişimi birkaç kelimeyle sürdürme, bazı anlamsız sesler çıkarma, ekolali davranışını sergileme, zamirleri ters kullanarak (ben iyiyim diyeceğine sen iyiyim demesi gibi) karıştırma, başkasının kendisine yönelik konuşulanları anlamada güçlük çekme, gramer bozuklukları ve telâffuz güçlüğü gibi özellikler görülmektedir. Sözel olmayan iletişimde ise temel duygularını (mutluluk, üzüntü vb.) dışa vurmaktan, başkası ile göz kontağı yoluyla iletişim kurmayı tercih etmeme, bazen isteklerini bağırarak ifade etme, vurma, çığlık atma gibi özellikler gözükmektedir (Ghaziuddin, 2005: 13-41). Dolayısıyla otizmli bireylerin önemli bir kısmında dil kullanımındaki sınılılık, konuşmasının hızını, tonlamasını, sıklığını, ritmini ve vurgusunu belirlemektedir.

1.1.5.3. Sınırlı veya Yenilenen İlgi ve Davranışlar

Otizmli bireyler yenileyici/tekrarlayıcı ve sınırlı davranışın birçok türünü gösterirler. Yani otizme özel yenileyici bir davranış olmamasına karşın otizmli

bireylerde bazı davranışlara çok sık rastlanır ve şiddetleri diğerlerine göre daha fazladır (Bodfish et al, 2000:237-43). Bunlar “Gözden Geçirilmiş Yineleyici Davranış Ölçeği’ne (Repetitive Behavior Scale-Revised (RBS-R)” (Bodfish et al, 2000:237-43) göre şöyle sınıflandırılır: “Stereotipi; el çırpma, kafa ve vücut sallama gibi amaçsız hareketlerdir. Sıra dışı beden hareketleri, parmak ucunda yürümek, çok yavaş yürümek, kendi etrafında yürümek, durduğu yerde sallanmak, sıra dışı el hareketi, ellerini sallamak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirmek, ellerini farklı biçimde tutmak, gibi hareketleri tekrarlayıp durmaktadırlar. Kompulsif davranış; isteyerek yapılır ve nesneleri belirli bir düzende dizmek gibi rutin kuralları izler. Tekdüzelik; değişikliğe karşı direnç göstermektir” (wikipedia.org/wiki/Otizm). Örneğin ev eşyalarının yer değiştirilmesi gibi durumlar “otizmli bireyin huzursuzlaşmasına ve öfke nöbeti geçirmesine neden olabilmektedir. Uzmanlar bu durumu, bireyin yapılan değişikliğe bağlı olarak kendisini güvensiz hissetmesine ve çevredeki aynılığı koruyarak rahatlamasına bağlamaktadırlar” (Darıca ve diğ., 2005:64). “Ritüel davranış; günlük etkinlikleri her zaman aynı şekilde yapmaktır. Örneğin aynı yemeklerin yenmesi ya da aynı giysilerin giyilmesi şeklinde süreklilik arz etmektedir. Bu davranış, tekdüzelik ile çok yakından ilgilidir” (Lam et Aman, 2007:855-66). “Sınırlı davranış; ilgi ve etkinliklerde sınırlı olmaktır. Örneğin tek bir televizyon programı ile ilgilenmek bunun dışında hiçbir programa ilgi duymamak şeklinde davranmaktadır. Kendini yaralama; kişiyi yaralayan ya da kendini ısırma gibi yaralayabilecek hareketleri içermektedir” (Dominick et al, 2007:145-62).

Otizmli bireylerin bir kısmı bazı konulara karşı aşırı ilgi duyarken diğer konularla hiç ilgilenmemektedirler. İlgi duydukları konularda en ince ayrıntıları bile ezbere bilmektedirler. Belli etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapabilmektedirler. “Nesneleri sıra dışı amaçlarla kullanmakta, nesnelerin duyusal özellikleriyle aşırı ilgilenmektedirler. Hareket eden nesnelere aşırı ilgi göstermektedirler. Bazı nesneleri sürekli elinde bırakmamak gibi nesne takıntıları olmaktadır” (Darıca ve diğ., 2005:64).