• Sonuç bulunamadı

Katılımcının Yazlık Evi / Özdere – İzmir

3.3.4. Otizmli Bireylerde Eğitimin Önemi

Otizmin nedenleri konusunda son zamanlarda birçok ilerleme kaydedilmişse de, tedavi açısından sınırlı bir ilerleme söz konusudur (Korkmaz, 2000:66). Günümüzde otizmli çocukların tedavilerinde davranışsal, biyolojik, psikodinamik ve duyusal yaklaşımlara ilişkin farklı yöntemler kullanılmaktadır. Otizmli bir çocuğun tedavisinde bütün bu yaklaşımların her birinin önemli bir yeri vardır (Özlü-Fazlıoğlu, 2004:2). Ayrıca ilaçla da tedavinin olduğunu unutmamak gerekir. Ancak en etkili tedavi yolunun eğitim olduğu bir geçektir.

Otizm bireyler için eğitimin merkezi bir önemi vardır. Çünkü otizmli bireylerin otizmin etkisinden belli oranlarda çıkmasına yardımcı olacak en etkili yol eğitimdir. Bu konuda eğitimin alternatifi söz konusu değildir. Bu nedenle otizmli bireylerin tanının konulduğu zamandan itibaren hayat boyu eğitimden yararlanması gerekir. Bu bireyler için ilk yıllarda yoğunlaştırılmış (haftada en az 40 saat) ve kesintisiz (yılın 12 ayı boyunca) eğitim hayati derecede önemlidir. Aynı zamanda otizm konusunda uzman öğretmenler (üniversitelerde otizm bölümlerinin açılmasıyla orada mezun olanlar) tarafından eğitimlerinin verilmesi de bir o kadar önemlidir. Bunun yanısıra otizmli bireyler için uygun eğitim ortamlarının oluşturulması da çok önemlidir. Diğer bir ifadeyle otizmli bireylerin eğitimi her yönüyle tam donanımlı ve özel programlanmış eğitim ortamlarında uzman kadrolarla sürekli yürütülmesi gereken bir faaliyettir. Aksi taktirde otizmli bireylere istenilen davranışların yerinde ve zamanında kazandırılması mümkün olmayacaktır. Bu da ailede ve eğitim personellerinde belli bir zaman sonra ciddi anlamda bir yorgunluk ve bitmişlik duygusuna yol açacaktır. Bunun maliyeti ise devlet ve topluma yüksek olacaktır. Dolayısıyla doğru bir şekilde eğitim imkânlarında yararlanan otizmli bireyler hem aile hem toplum hem de devlet açısında daha az maliyet doğuracaktır. Bu bahsedilen maliyet sadece ekonomik bir anlam taşımamakta, aynı zamanda sağlam bir psikolojik duruma ve sosyal bütünleşmeye dönük bir anlam da taşımaktadır. Dolayısıyla otizmli aileler için otizmli bireylerin eğitiminin ne kadar önemli olduğuna şu soruyla ulaşmak istenmiştir. Yani “Otizmli bireylerin eğitimi konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusu sorulmuştur. Katılımcılardan gelen cevaplardan hareketle Tablo 17’de 5 alt kategori şeklinde veriler sunulmuştur.

1- Bireysel eğitimin gerekliliği 2- İlgi ve yetenek eğitimin gerekliliği

3- Otizmi bilen ve çocuklara sevgiyle yaklaşan öğretmenlerin gerekliliği 4- Fırsat eğitiminin gerekliliği

5- Zorunlu olmadıkça öğretmen değiştirmemenin gerekliliği

Tabii ki yukarıdaki tespitler otizmli bireylerin eğitimi konusunda önemli derecede denilebilecek bir yetersizliğe sahiptir. Çünkü otizmli bireylerin eğitim kapsamı bireyin tüm davranışlarını, öz bakımını, günlük-sosyal-kültürel yaşamını bir ömür boyu düzenleyecek kadar geniştir.

Otizmli bireylerin tedavisinde en önemli aracın daha önceki araştırmalarda olduğu gibi burada da eğitim olduğu tespiti yapılmıştır. Çünkü otizmde en önemli sorun davranışlarıyla ilgili olan sorunlardır. Dolayısıyla davranış bozukluğu ya da davranış temelli sorunlar ancak eğitimle aşılabilecek sorunlardır. Bu araştırmada otizmli bireyler için eğitimin ne kadar önemli olduğu sorgulanmış ve tüm katılımcılar tarafında eğitimin son derece önemli olduğu vurgulanmıştır. Böylece Türkiye’de otizmli bireylere hem yetersiz hem de yanlış eğitim uygulamalarının yapıldığı gerçeği de ortaya çıkmıştır. Bir kere otizmli bireyler tanılamada farklı bir engeli veya yetersizliği ifade etmesine rağmen otizm konusunda veya davranış bozuklukların sağaltımı konusunda her hangi bir eğitimi olmayanların otizmli bireylere eğitim vermesi önemli bir sorun oluşturduğu tespit edilmiştir. Bu tıpkı şuna benzemektedir. Resim, müzik veya beden konusunda üstün yetenekli bir öğrenciye, yan alan bilgisiyle farklı bir branştan mezun olan öğretmenlerin vereceği eğitime benzer. Otizmli bireylerin eğitimi ise daha çok zihin engelliler sınıf öğretmenleri tarafından verilmektedir. Hatta en son değişiklikle işitme engelliler ile görme engelliler alanında mezun olanlar da “özel eğitimci” adı altında bu çocuklara öğretmen olabilecekler. Ya da öğretmen yetersizliği nedeniyle bu alanlarda mezun olmadan çeşitli kurslarla kısa süreli sertifikalarla özel eğitim alanına yetiştirilen ve alan değişikliği ile geçişi yapılan sınıf öğretmenleri de bu çocuklara eğitim vermektedirler. Daha fazla ihtiyac durumunda ise, hiç bir eğitime gerek kalmadan görevlendirme yoluyla ataması yapılan öğretmenlerce otizmli bireylere eğitim verilmektedir. Dolayısıyla tamamıyla otizmli bireylere uzman olmayanlarca eğitim verilmektedir. Bu da otizmli bireylerin eğitim ile yol almasını önemli derecede geciktirmektedir. Bu nedenle otizmli bireylerin eğitimini verebilecek otizm alanına yönelik bölümlerin oluşturulması ve bu bölümlerde otizmli bireyler için binlerce davranış analizinin olduğu programlar dâhilinde öğretmen adayları yetiştirildikten sonra otizm uzmanı veya

öğretmeni adı altında atamanın yapılması, Türkiye adına önemli bir kazanç olacaktır. Ayrıca otizm bireylerin eğitimi sadece bu kişilerle de yapılacak bir eğitim olmadığının da bilinmesi gerekir. Çünkü otizmli bireylerin eğitimi ancak otizm konusunda yetişmiş uzmanların yanısıra dil terapistin, psikoloğun, pedagogun, sosyologun, sosyal çalışmacının, fizyoterapistin, özel eğitimcinin, müzik-resim-beden eğitimi gibi eğitimcilerin de içinde olduğu geniş bir eğitimci kadrosuyla mümkündür. Ayrıca donanım açısından 31.05.2006 tarihli ve 26184 sayılı özel eğitim hizmetleri yönetmenliğinin 88. maddesinde belirtildiği gibi; özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitimlerini sürdürdükleri okul ve kurumların özelliğine göre; a) Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri servisi, b) Destek eğitim odası, c) Gözlem odası, ç) Bireysel eğitim odası, d) Dinlenme odası, e) Oyun odası, f) Revir, g) Aile eğitimi odası, ğ) Resim ve müzik odaları, h) Uygulama evi, ı) Çok amaçlı salon, i) Hidroterapi havuzu, j) Kütüphane, k) Açık ve kapalı bahçe, l) Beden eğitimi salonu, m) Gösteri ve tiyatro salonları, n) İşitme, konuşma ve dil lâboratuvarları, o) Fizik tedavi ve rehabilitasyon salonu, ö) Atölye gibi bölümlere yer verilmesi için tedbirler alınır (www.meb.gov.tr/mevzuat). Dolayısıyla bu maddeyle özel eğitim gereksimi olan bireyler için özel eğitim kurumlarında bulunması gereken birimlerle ilgili bir çerçeve verilmiştir. Ayrıca bunlara ek olarak beslenme eğitimi dersi için yemekhane salonu, öğrencilerin basit yiyecekleri hazırlayabileceği mutfak kısmı, oyun odası, duyu bütünleme veya biçimleme odası, etkinlik odası, kız ve erkek çocuklar için banyo ve üst değiştirme yerleri, uyku odası veya krizden çıkma odası, bahçede fitnees merkezi, hayvanla terapi için küçük hayvan barınakları gibi daha da sayılabilecek çeşitli eğitim ortamlarının olması otizmli bireylerin eğitim kalitesini belirleyecektir.

Eğitimde hayvanla terapiye bir örnek olay;

“L:Biz Merve’ye bi de köpek aldık. K:Uzmanlar hep dediler bi hayvan besletin. Balık besledik öldü, kuş besledik öldürdü ya da kaçırdı. En sonunda hani S. B. var. O dedi bakın dedi siz biraz büyükçe yani büyük baş derken diğer önceki hayvanlardan büyük. Köpek beslettin. Ben köpekten korktum. Küçük bir köpek alırsanız, sütlükten çıkmış. Bebekken alırsanız dedi hem sen korkuyu yenersin hem kızın (ile köpek), ikisi de birbirinin huylarını öğrenir dedi. Biz Merve’nin ne bilip ne bilmediğini o köpek gelince, o köpeği alınca, o köpek yanlışlar yapınca kızım

konuşunca anladım. L: Kırk günken getirdik köpeği. Hem hanımın köpeğe antipatisi kayboldu, korkumuz falan. Merve’ye de arkadaş oldu, kardeş oldu. Beraber yattılar kalktılar. (Tam da burada ikinci kardeşin otizmli birey için ne kadar önemli olduğunu anlamaktayız, Araştırmacı) Evin içinde besledik küçük, büyümeyen cinsten. K: Bir iki yıl sonra komşular dediler ki kızınız dediler bir yaş büyüdü. Köpek geldikten sonra çok değişti dediler. L: Şimdi okula gidiyo, geliyo. Bi kere evde bizimle ders yapmıyo çocuk. Öğretmenler, çalışın beraber yani dese bile yani biz birlikte ders yapamıyoduk veya soruyodum Merve ne öğrendin bugün, ne anlattı öğretmenin ses yok. Köpeğin adı da Kar. Kar gel buraya oturur yanına, onu da otutturur. Köpek de öyle alıştı ki. L: Eline alır defteri, kitabı neyse. Bak bu “a”. Bu “1” öğretmenin ona anlattıklarını Merve Kar’a anlatıyodu. K: Evet. L: 6 sene beraber yaşadılar. Geçen sene köpeği kaybettik. K: Evden bi firar. Babaannemiz var evde ben ona güvendim de temizlik yapıyorum kendimce. Artık kapı açılmış. Anahtarı bulmuş. Kapıyı açmış. Fırlamış dışarıya. Bir şey oldum… Geçen sene takıntısı da karşı dükkân komşunun bebeği vardı. Hemen onu aradım. Evet, şimdi kapıdan içeri girdi dedi. Köpeği fark ettim olmadığını. Köpek de arkasından bakıyo dükkâna gelmiş dükkânda işçinin kızı varmış. Kızı da köpekten korkuyomuş onlar köpeği içeri almamışlar mı? Köpek de çıkmış gitmiş. İki saat sonra mı ne Merve de yok. Karşıdan şöyle gelir geçerken bir araba çarpıyo. Biz hastanelere onu götürüyoz derken. Köpek o arada gene geldi, biri buldu herhalde, kayboldu köpeğimiz. Bir haftadır da sayıklıyo anne Kar gelecek mi? (K7-Kerime ve K8-Levent).”