• Sonuç bulunamadı

1. BALKANLAR’DA TÜRK-ĐSLAM ĐZLERĐ

1.2. Osmanlılar Dönemi (14 Yüzyıl 20.Yüzyıl)

Bosna, 10. yüzyılın başlarından 1360 yılına kadar Hırvatistan Krallığı’na bağlı prenslerce yönetildikten sonra 1360 yılında prensliğe getirilen Macar kralı R. Lafos’un yeğeni Travtko tarafından 1371 yılında bağımsız Bosna-Sırbistan krallığı kurulmuştur. 139l’de Sırbistan’ın ayrılması üzerine, bu hanedan 1461 yılına kadar Bosna’da egemenliğini sürdürmüştür. Son kral Stefan Tomasevic (1461-1463) Bosna’da yaşayan Bogomil mezhebine bağlılarına adil davranmayınca, Osmanlı Sultanı II. Mehmed (Fatih Sultan) 1463 yılında Bosna’yı Osmanlı topraklarına katmıştır. Osmanlılar bu bölgede yaşayan halkı ‘Boşnaklar’ olarak adlandırmışlardır. Slav, Hırvat ve Avar karışımı olan Boşnaklar l0’cu yüzyılda Bogomil mezhebine bağlıydılar.296 Teslisi ve Hz. Đsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğunu kabul etmeyen inançları yüzünden Boşnaklar, çevredeki Hıristiyanların özellikle de Ortodoks Sırbistan ve Bosna Krallarının baskısı altında kalmışlardır. Halkın tamamı Osmanlı yönetimi sırasında kendi istekleriyle Müslüman olmuşlardır. Anadolu’dan gelen dervişler yoluyla Nakşibendîlik, Rufailik ve Mevlevilik gibi tarikatlar, Boşnaklar arasında büyük ilgi görmüş ve kısa zamanda yayılmıştır. Böylece eski kültürleri ile Osmanlı-Đslam kültürünü karıştırmaya ve kendilerine ait bir yapıya bürünmeye başlamışlardır. Bu durum daha sonra sosyal yapıyı ve Osmanlı Devleti içindeki yerlerini de etkilemiş, pek çok devlet adamının üst kademelerde görev almalarına sebep olmuştur. Damat Đbrahim Paşa, Sofu Mehmet Paşa, Hersekzade Ahmed Paşa gibi ünlü devlet adamları Boşnak asıllıdır. Boşnaklar, Boşnakça denen ve

295 Ergünöz Akçora, a.g.m., s 93 296 Ahmet Maranki, a.g.e. , s 20,21

Sırpça-Hırvatçanın Stokav lehçesi yanında Boşnak Türkçesi denen ikinci bir dil kullanmışlardır.297

Osmanlı Türkleri, Bosna-Hersek’e ayak bastıkları zaman, Bosna bir krallık, Hersek de bir dukalıktı. Bosnalılar, gönüllü olarak Đslamiyet’i seçmeye başladıktan sonra Hersek’te de büyük kitleler halinde Đslamiyet kabul edilmeye başlanmıştır. Bütün bu gelişmeler 15.Yüzyılın sonlarından 16.Yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Böylece nüfusun % 60’ı Müslüman olmuştur.298

Bosna, Osmanlı idaresine girince, idare bakımından bir sancak haline getirilmiştir. Ayrıca bölgenin sosyal yapısında önemli değişiklikler meydana gelmeye başlamıştır. Osmanlı toprak sisteminin temelini teşkil eden tımar sisteminin bölgede uygulanması, yerli beylerin güçlerinin kırılmasına ve köylü üzerindeki baskıların azalmasına sebep olmuştur. Bu arada hayvancılık ve özellikle koyun besiciliği büyük gelişme göstermiştir. Bunlara ilaveten, bölgede yeni yerleşim merkezleri kurulmaya veya mevcut yerleşim merkezleri nüfus ve ekonomi bakımından büyük gelişme göstermeye başlamıştır. Bu dönemde küçük bir yerleşim merkezi iken kısa zamanda büyük bir gelişme gösteren yerlerden birisi, bugün Saraybosna olarak bilinen Sarayova şehri olmuştur.299

Slav kökenli olan Bosnalılar, Müslümanlığı Sırpların iddia ettiği gibi Osmanlı baskısı altında değil, tam aksine Sırp ve Hırvat baskısından kurtulmak için kendi hür rızaları ile seçmişlerdir. Osmanlıları bu toprakları fethi arifesinde “Bogomil” denen bir tür dini inanca sahip olan Bosnalılar, bir yandan Katolik olmaları için Hırvatların, diğer yandan da Ortodoks olmaları için Sırpların baskısı altında bunalmış bir duruma düşmüş iken Osmanlı fütuhatı ile rahat bir nefes almışlar ve Đslam Dini’ne katıldıklarını ilan etmişlerdir.300

Osmanlıların şiddet yanlısı olduğunu söyleyen bazı Batılı tarihçilere karşı, Bosna asıllı Sırp Tarihçi Vladimir Skaric şöyle cevap vermiştir:

“Osmanlıların işgal ettikleri bölgelerdeki yerlilere karşı gösterdiği alicenaplık, insan haklarını tanıyışları ve uyguladıkları tam bir adalet, komşu mıntıkalarda yaşayan

297 Ahmet Maranki, a.g.e. , s 21 – Cemalüddin Latiç, Çev: Enver Đbrahim-Kadiç-Sezin Serdar, Varolmak ya da Olmamak, Balkanlar’da Türk Kültürü Dergisi, Bursa, 1992, S.3, s 26

298 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Cilt 12, , Đstanbul, 1983, s 441 – Oya Akgönenç Mughisuddin, Bosna-Hersek Güney Slavları Birliği Dağılırken, Silahlı Kuvvetler Dergisi, S.334, s 37-39

299 Đlhan Şahin; Osmanlı Döneminde Sarayova’nın Kurtuluşu ve Yükselişi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı , Bosna-Hersek, Đstanbul, 1992, s 21

Hıristiyanları adeta büyülemiştir. Bu yüzden kendilerini de idareleri altına alıp zalim kral ve despotlardan kurtarmaları için Osmanlılara heyetler göndermişlerdir… Osmanlılar, ekseri Avrupa tarihçilerinin iddia ettiği gibi, şiddet yolu ile genişleselerdi, 19. yüzyıla kadar idareleri altında bulunan ülkelerde ne tek bir Hıristiyan kalır ne tek bir kilise görülürdü.”

Bir başka Sırp Tarihçisi olan Vlad Corceviç, “Yugoslavya” adlı eserinde şöyle demiştir:

“Neden bu kadar çok Hıristiyan, 19.yüzyıla kadar Osmanlıların idaresinde tutunabildi? Osmanlıların Balkanlar’a gelişi ile birlikte kilise ve dini müesseseler de artmıştır. Bu bakımdan Đslam Dini’ni yerli Hıristiyanlara zorla kabul ettirme iddiası çoktan suya düşmüştür. Bunun en büyük delillerinden biri de Türk veya diğer Müslüman kuvvetlerinin hiçbirinin girmediği yerlerde, mesela Endonezya, Afrika ve Asya’nın çeşitli bölgelerinde, yüz milyonlarca insanın Đslamiyet’i kabul etmesidir.”301

1922 yılında Saraybosna’yı ziyaret eden, zamanın Đçişleri Bakanı Boja Maksimoviç ve Maliye Bakanı Kosta Kumanudi’ye, kilisenin başrahibi tarafından söylenen şu sözler, Balkanlarda Osmanlı yönetiminin başarılarının sebeplerini açıklamıştır: “Bugün, eski Osmanlı zamanından çok daha kötü durumdayız. Osmanlılar zamanında kilisenin geniş arazisinden vergi alınmamaktaydı. Ormanlarımızı da serbest bırakmışlardı. Hiçbir resim veya tekalif tahakkuk ettirilmemişti. Halbuki şimdiki hükümet kiliseden vergi alıyor ve üstelik ormanlarımızı müsadere ediyor.302

19. yüzyıla kadar bölgede Osmanlı yönetiminde tam bir huzur ve istikrar olmuş, etnik çatışmalar ve iç savaşlar görülmemiştir. Bu süre zarfında bölgede yaşayan milletler herhangi bir baskıya ve asimilasyona maruz kalmadan dinlerini, dillerini ve kültürlerini muhafaza ederek yaşamışlardır. Ancak Avrupalı Devletlerin özellikle Balkanlar üzerinde planları olan Avusturya ve Rusya’nın kışkırtmalarıyla 19.Yüzyılın başlarında bu bölgede isyan hareketleri başlamıştır. Sırplar 1804 yılında isyan ederek Osmanlı Devleti’ne ilk isyan eden millet olmuşlar ve 1829 Edirne Antlaşması ile de yarı bağımsız özerk bir devlet olmuşlardır. Bölgede 1875 yılında başlayan bir isyan hareketi sonunda da 1877 yılında Osmanlı-Rus Savaşı çıkmıştır. Rusya'nın ilerleyişi Batılı ülkelerin devreye girmesiyle durdurulabilmiş ve 1878 Berlin Kongresi'nde alınan bir kararla, Bosna'nın yönetimi Avusturya-Macaristan'a verilmiştir. Ancak Müslüman-Türk

301 Zekeriya Yıldız, a.g.e. , s 91,92 302 Zekeriya Yıldız, a.g.e. , s 93,94

halk, Ortodoks Hıristiyanlarla iş birliği yaparak bu yönetime karşı ayaklanmış, Avusturya-Macaristan hakimiyet kurmak için dört ay mücadele etmiş ve çıkan olaylarda 82 bin kişi ölmüştür. Bosna'da yaşayan Müslüman-Türk halkın bir kısmı bu dönemde Anadolu'ya dönmüştür. Yine 1878 Berlin Antlaşması ile Sırplar bağımsızlıklarını kazanarak tam bağımsız bir devlet olmuştur.303

1877-78 Türk-Rus Savaşı'nda Sırbistan, Türkleri Balkanlar'dan çıkartmak için Rusya'yla ittifak yapmıştır. Bu tarihten sonra Sırplar, bölgede yaşayan Müslümanlara ve Boşnaklara zulüm ve işkence yapmaya başlamışlardır. 1908 yılında, Avusturya- Macaristan yönetimi, Bosna'yı ilhak etmiş ve Bosna Đslam idaresinden kopmuştur. Bosnalılar, çekilen Osmanlı birliklerine gözyaşlarıyla veda etmişlerdir, çünkü yeni yöneticilerinin kendilerine uygulayacağı zulümleri tahmin edebilmişlerdir. Nitekim Osmanlı'nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Müslümanlara yönelik saldırı ve tacizler başlamıştır. Bu dönemde bölge, Hırvat ve Sırp milliyetçilerin propaganda hedefi haline gelmiştir. 1912 ve 13'te, Balkan Savaşları'na aktif olarak katılan Sırbistan bu savaştan sonra topraklarını Makedonya, Sancak ve Kosova dahil olmak üzere genişletmiştir. Ancak bu genişleme Avusurya-Macaristan'ı tedirgin etmiş, Avusturya-Macaristan'ın müdahalesi ile Sırp ilerlemesi durdurulmuştur.304