• Sonuç bulunamadı

Osmanlı-Venedik Ticaretinde Uygulanan Yöntemler

Venedik tüccarları genellikle bizzat Osmanlı ülkesine gelerek ticaret yaparlardı ki, böylesi daha kârlı oludu. Ancak yine de kendilerinin gelmeyerek, Kıbrıs’ta ya da İstanbul’da açtıkları ticaret acenteleri – mağazalar aracılığıyla ticaretlerini yürüttükleri olurdu. Tüccar aileler ise, bir aile şirketi özelliği göstererek Venedik’te kalırlar, Osmanlı ülkesine faaliyetlerini yürütmek üzere bir akrabalarını gönderirler ve koordineli olarak ticaretlerini sürdürürlerdi. Bu uygulama ortaklıklar arasında da hayata geçirilirdi. Bu uygulamada; Osmanlı ülkesine gönderilen temsilci, iç piyasanın nabzını tutar, alışverişini yapacakları ürünlerin fiyat değişimlerini takip ederek Venedik’teki ortağına ya da ailesine bildirir, buna göre uygun dönemler geldiğinde alım satımlarını gerçekleştirirlerdi. Yine bu uygulama içerisinde Osmanlı ülkesinde satacakları malları, uygun fiyat değerleri oluştuğunda veya talep olduğunda Venedik’ten sipariş ederlerdi206. Ayrıca Venedik’te bulunan bir tüccarın, Osmanlı ülkesine vekilini yolladığı da olurdu ki, bu oldukça riskli bir uygulamaydı. Gerçi böylece tüccarlar, yollarda karşılaşabilecekleri muhtemel türlü çeşit tehlikeden uzak dururlardı, ancak bu vekilden tüccarın kendisi kadar ticaretlerine asılması beklenemezdi ve bu vekillerin güvenilirliği de aynı bir sorundu. Çünkü bunlar Osmanlı topraklarının oldukça ücra yerlerine kadar, yanlarındaki paralar ve mallarla giderler ve başlarına da birçok şey gelebilirdi. Yine bu malları çalarak kayıplara

206 Bu yöntemin, Galata’da oturan Venedikli tüccarlar tarafından da benimsenerek uygulandığı görülmektedir. Bunlar genellikle Bursa’ya gönderdikleri adamları vasıtasıyla burada ticarî işlemlerini yürütmekteydiler. Bkz. İnalcık, “Bursa I: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”, Osmanlı İmparatorluğu, Toplum ve Ekonomi, (2. Baskı), İstanbul 1996, s. 211.

karışmayacaklarına dair bir garanti yoktu ki, bu yüzden vekiller olabildiğince güvenilir kişilerden seçilmesi gerekirdi207.

Tüm bunların dışında bir de mütemekkin / müstemenler vardı ki, bunlar Osmanlı ülkesine geçici veya kalıcı olarak yerleşerek, ahidnâmede önceden belirlenmiş olan müstemen hukukundan faydalanırlardı. Bunların Osmanlı ülkesinde ikamet etmelerinin pek çok getirisi ve avantajı vardı. Mesela piyasayı rahatlıkla takip ederek en uygun zamanda alım-satımlarını yapabiliyorlar, ayrıca Osmanlı Devleti’nin birçok tekâlif-i örfiye vergisinden de muaf olarak ticaretlerini sürdürüyorlardı. Bunların içerisinde çok uzun yıllardır Osmanlı ülkesinde ikamet ederek ticaretle uğraşan bazı köklü aileler vardı ki, bunlara Osmanlı yönetimi özel

muafnâmeler verirdi. Örneğin Yavuz devrinden beri İstanbul’da oturan böyle bir

ailenin türlü vergilerden ve oğullarının da yeniçerilikten muaf olduklarına dair ellerinde beratları vardı ve bunların yenilenmesi için başvurmaları üzerine yeni bir

muafnâme verilerek, ayrıca bir nişân çıkarılmıştı208. Yine Osmanlı ülkesine gidip gelen Venedikli tüccarlardan da haraç gibi tekâlif-i örfiye vergileri alınmaz, haraç- güzârlardan ayrı tutulurlardı. Ayrıca bunlardan yeniçeri yapılmak için oğlanları da alınmazdı. Bazı yerleşim yerleri ise özel bazı muafiyetlere sahipti ki, bunlarla birlikte orada ikamet eden ve oraya gidip gelerek alışveriş yapan Venedikliler de bu muafiyetlerden faydalanırdı209. Örneğin Sakız, Anabolu ve Menevsebe böyle özel

207 Köse, a.g.t., s. 93-95.

208 “… nâm zımmîler Südde-i Sa’âdetime gelüb bunların babaları ve dedeleri merhûmun ve

mağfurlehüm ecdâdım Sultân Selim-i evvel ve Sultân Süleyman Han ve Sultân Selim Han-ı sâni ve Sultân Murad Han ve Sultân Mehmed Han neverallahü merkadehü zamânlarında Âsitâne-i sa’âdetde istikâmet ile hizmet itdikleri ecilden harâcdan gayri ispencden ve ‘avârızdan ve tekâlif- i ‘örfiyyeden kendüler ve oğulları mu’âf ve müsellem olalar deyu müşârü’n-ileyhim zamânında ellerine berât ve müte’addid mu’âfnâmeler virilüb …” ifadesi için bkz. Evâsıt-ı Cemâziyelevvel

1033 (1-10 Mart 1624), MAD. 6004, s. 57.

209 “…Sakıza gelüb kâr ve kesb içün sâkin olub Venedik re’âyâsından olanlardan ol veledlerinden ve

mücerredlerinden harâc ve yive harâcı ve ‘avârız ve nüzûl ve sâ’ir tekâlif olunmayub Venedik beğlerine virilen ‘ahidnâme-i hümâyûn ve sulh ü salâh mûcibince himayet ve sıyânet olunub … harâc cem’ine me’mûr olanlar Venedik re’âyâsına sâ’ir harâc-güzâr re’âyâ gibi harâc ve yive harâcı taleb idüb sulh ü salâh ve mu’tâd-ı kadîme muhâlif rencide ve ta’addî idüb men’ olunmak içün hükm taleb itmeğin …” ifadesi için bkz. Evâsıt-ı Şaban 1032 (10-19 Haziran 1623), MAD.

6004, s. 38/3; Evâil-i Safer (24 Kasım - 3 Aralık 1623), 1033, MAD. 6004, s. 51/1. Ayrıca bir başka örnek olarak, Ankara’da mütemekkin olan bir Venedikliden haraç alınmaması hakkındaki hüküm için bkz. Evâsıt-ı Receb 1034 (19-28 Nisan 1625), MAD. 6004, s. 117/2. Yine bazı limanlarda ticaret yapan bir Venedik tüccarından haraç gibi tekâlif-i örfiye vergisi alınmaması hakkında verilen hüküm için bkz. Evâsıt-ı Zilkade 1032 (6-15 Eylül 1623), MAD. 6004, s. 42/1. Ayrıca Galata’da sâkin olan bu tüccarların oğullarından yeniçeriliğe kimsenin alınmaması

statülü yerleşim birimleriydi. Osmanlı ülkesinde ölen bir Venediklinin metrukâtı ise, ahidnâmeye göre ilgili yerin konsolosuna veya balyosa teslim edilirdi ki, o da vekillerine veya varislerine ulaştırırdı210.

Venedikli tüccarlar genellikle paralarıyla alım yaparlardı211. Ancak yine de getirdikleri malları alacakları mamüllerle takas yapmaları veya mallarını satarak yine bu mamülleri ihraç etmeleri de sıkça gözlenen ticarî yöntemlerdi. Örneğin getirdikleri çuha ve kumaşların karşılığında İzmir’den, Halep’ten yahut da İskenderiye gibi ticaret merkezlerinden pamuk, ipek, baharat veya diğer ürünlerle doğu mallarını fiyatları karşılığında ya takas ederler, ya da mallarını satarak bu ürünlerden alıp dönerlerdi212. Takas usulü, pek çok yönden avantajlı ve tercih edilen bir yöntemdi. Bu sayede Venedikli tüccarlarla alım satım yaptıkları kişiler arasında hem borç harç kalmıyor, hem de mallarını satacakları alıcıları ayrı, mal alacakları kişileri ayrıca bulmak zorunda kalmıyorlardı. Bu pratik yöntem yine kâr marjlarını da yükselten bir uygulamaydı. Ayrıca üstlerinde fazla nakit taşımak zorunda

hakkında verilen nişân için bkz. Evâhir-i Rebiülevvel 1033 (12-21 Ocak 1624), MAD. 6004, s. 96. Yine Anabolu ve Menevsebe ahalisinin muafiyetleri hakkında çıkarılan nişân için bkz. Evâil-i Şaban 1034 (9-18 Mayıs 1625), MAD. 6004, s. 121/1.

210 Örneğin bkz. Evâhir-i Receb 1032 (21-30 Mayıs 1623), MAD. 6004, s. 37/3; Evâsıt-ı Şaban 1032 (10-19 Haziran 1623), MAD. 6004, s. 72/1; Evâhir-i Şaban 1033 (8-16 Haziran 1624), MAD. 6004, s. 100/3.

211 Venedikli tüccarların İzmir’de akçeleriyle pamuk, pamuk ipliği, balmumu, gön ve sahtiyân satın almak istedikleri hakkında bkz. Evâhir-i Cemâziyelevvel 1032 (23 Mart - 1 Nisan 1623), MAD. 6004, s. 34/2.

212 Örneğin İzmir’de ticaretle de uğraşan Venedik konsolosunun çuhasını pamukla takas etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre her pastav çuha, altı kantar veya seksen bin okka pamuk ya da pamuk ipliğine veyahut da 12.384 akçeye karşılık gelmektedir. Bkz. Evâhir-i Rebiülevvel 1030 (13-22 Şubat 1621), MAD. 6004, s. 12/1. Ayrıca yine İzmir’e 20 pastav çuha getirip pamukla takas eden bir Venedikli tüccar hakkında bkz. Evâhir-i Receb 1032 (21-30 Mayıs 1623), MAD. 6004, s. 36/3. Yine benzer bir alışverişte 20 pastav çuha getiren bir Venediklinin çuhasına da her pastav başına 12.400 akçe hesabı üzere pamuk almak için anlaşma yapılmıştı. Bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1033 (10-19 Şubat 1624), MAD. 6004, s. 54/2; Köse, a.g.t., s. 130. Yine İzmir ve Foça’ya çuha ve kumaş getirip satan Venedikli tüccarların dönerlerken pamuk ve yapağı satın aldıkları hakkında bkz. Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 49/2. Bunun haricinde Bursa’da da ipek satın alan tüccarların, karşılığında altın veya gümüş parayla ödeme yaptıkları ya da yanlarında getirdikleri çuha ve kumaşlarla takas ettiklerine dair bkz. İnalcık, “Bursa”, s. 211. Ayrıca Venedikli tüccarların Halep’e götürmek üzere İskenderun limanına çuha, kumaş ve akmeşe indirdikleri hakkında bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1029 (26 Mart - 3 Nisan 1620), MAD. 6004, s. 7/1. Dönüşlerinde ise bunların baharat, ipek, yapağı, pamuk ve pamuk ipliği, mücevher ve fıstık almalarıyla ilgili bkz. MAD. 6004, s. 141. Bunların dışında tüccarların, İskenderiye’ye getirdikleri malların karşılığında baharat talep etmeleriyle ilgili bkz. Evâsıt-ı Rebiülâhir 1031 (23 Şubat - 4 Mart 1622), MAD. 6004, 18/1. Yine Mısır’a mal getiren Nikola ve Andırye adlı Venedik tüccarlarının 47 kantar mercanı, fülfül, kebabe ve çivitle takas ettikleri hakkında bkz. Köse, aynı tez, s. 99.

kalmadıkları için daha bir güvenle hareket edebiliyorlardı213. Yine mallarını pazarlamak üzere simsarlara / madrabazlara emanet etmek de bir ayrıca yöntemdi. Bunların dışında borç veya krediyle ticaret yapmak da alışılagelen bir yöntemdi214. Venedik tüccarları, ticaret muamelelerini genel olarak kredi ile yaparlardı. Üç, altı veya on iki aylık vadelerdeki kredilerinin borcu için kefalet veya rehin ile kadının tescili gerekirdi215. Bunun karşılığında ise ellerine, borçları ve şimdiye kadar ödedikleri tutarın kayıtlı olduğu bir temessük verilirdi. Bir anlaşmazlık olduğunda kadı huzurunda sicil ve hüccet edilen bu temessükler referans alınarak davaları görülürdü. 5 bin akçeden fazla bir tutarın konu olduğu bir dava ise, ahidnâmeye göre divâna havale edilir ve orada kazasker tarafından görülürdü216.

Venedikli tüccarlar bu yıllarda hem denizlerde korsanlardan sakınmak hem de Osmanlı ülkesinde oluşan Venedik aleyhtarı atmosferden etkilenmemek için Osmanlı limanlarına diğer yabancı ulusların taşıma / navlun gemileriyle gelmeye başlamışlardı. Özellikle İngiliz ve Hollanda gemilerini tercih etmekteydiler217, çünkü bu ulusların gemileri diğerlerine göre nispeten çok daha az korsan saldırılarına uğrarlardı. Ayrıca Osmanlı ülkesinde bu uluslara duyulan güven, bu yıllarda

213 Bu hususlarda ayrıntılı bilgi için bkz. Köse, a.g.t., s. 98-99. 214 Ayrıntılı bilgi için bkz. İnalcık, a.g.e., s. 257-260.

215 Özellikle Bursa örneği için bkz. İnalcık, “Bursa”, s. 211. Edirne’de kefil göstererek ticaret yapan bir takım tüccarlar için bkz. Evâhir-i Muharrem 1029 (28 Aralık 1619 - 6 Ocak 1620), MAD. 6004, s. 6/2. Ayrıca İzmir’de kefil gösterilerek borç alınıp da ticaret yapıldığına dair bkz. Evâil-i Cemâziyelevvel 1030 (24 Mart - 2 Nisan 1621), MAD. 6004, s. 15/2. Yine İzmir’de Venedikli tüccarlara borç veya kredi verdiklerini ya da birilerinin borcuna, kredilerine kefil olduklarını öne sürerek bunları rencide eden kişiler hakkında bkz. Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 28/1, 30/2; Evâhir-i Cemâziyelevvel 1032 (23 Mart - 1 Nisan 1623), MAD. 6004, s. 35/1.

216 “… Venediklü tâ’ifesinden birisine da’vâ idüb beş bin akçeden ziyâde olan mâdemki ol siccil ve

hüccet olunub ve yâhud kendü hattıyla ellerinde temessükât olmıya ol mak’ûle aslı olmayub da’vâ ve nizâ’ idenlerin ve dahi sicil-i mahfûza kayd olunmuş olmıya ‘ahidnâme-i hümâyûn mûcibince Âsitâne-i Sa’âdetime havâle olunub dîvân-ı hümâyûnumda görilüb ol mak’ûlelerin şâhîdleri anda istimâ’ olınmıya …” ifadesi için bkz. Evâsıt-ı Receb 1028 (24 Haziran-3 Temmuz 1619), MAD.

6004, s. 2. Ayrıca İzmir’de bir alacak verecek davasının, Venedikli tüccarın eline verilen “temessükleri mûcibince” halledileceğine dair bkz. Evâil-i Cemâziyelâhir 1029 (4-13 Mayıs 1620), MAD. 6004, s. 8/3; ayrıca bkz. Evâil-i Receb 1034 (9-18 Nisan 1625), MAD. 6004, s. 116. 217 Venedikli tüccarların İzmir’e İngiliz gemileriyle mal taşıdıkları hakkında bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1029 (26 Mart - 3 Nisan 1620), MAD. 6004, s. 6/4; Evâil-i Cemâziyelâhir 1029 (4-13 Mayıs 1620), MAD. 6004, s. 8/3; Ek 19: Evâil-i Cemâziyelâhir 1029 (4-13 Mayıs 1620), MAD. 6004, s. 9/1. Ayrıca Venedik taşımacılığında Hollanda gemilerinin de kullanıldığı hakkında bkz. Evâil-i Şaban 1031 (11-20 Haziran 1622), MAD. 6004, s. 21/2. Bu konuda ayrıca bkz. Köse, a.g.t., s. 100.

yüksekti. Yine denizyolunun tehlikelerinden ötürü Balkanlar üzerinden İstanbul’a gelmek üzere karayolunu tercih eden Venedikli tüccarlar da bulunmaktaydı ki, bu da ayrıca tehlikeleri içinde barındırmasıyla XVII. yüzyılda tercih edilmemeye başlanmış ve söz konusu ulusların gemileriyle yolculuk yapılıp mal taşınmaya başlanmıştı.