• Sonuç bulunamadı

B. Venedik Tüccarlarının Faal Oldukları Osmanlı Ticaret Merkezleri

4. Ortadoğu

Asırlarca tarihi baharat ve ipek yolları ile güzergâhlarının üzerinden geçtiği, bu bölgedeki ülkelerin ve şehirlerinin bu ticaretle büyüyerek geliştiği ve büyük ticaret merkezlerine dönüştüğü Ortadoğu, Venedikli tüccarların da birkaç yüzyıldır tekel kurdukları Doğu Akdeniz (Levant) ticaretinde, alışverişini yaptıkları pek çok ürünün kaynağı veya ikmalini yaptıkları en önemli bölgelerdendir. Mısır, Suriye, Irak, Kızıldeniz ile Basra Körfezi ve limanlarını da içerisine alan bu bölge, Venedik’in ticaret hacminin büyük bölümünün dayandığı ve Venedik tüccarlarının oldukça yoğun bir şekilde etkin oldukları bir can damarıydı. Hint kaynaklı baharat yolunun iki ana güzergâhı; Kızıldeniz – Mısır (Kahire ve İskenderiye) – Akdeniz ve Basra Körfezi – Basra – Irak (Bağdat veya Musul) – Suriye (Şam; Halep; İskenderun, Beyrut veya Trablus) – Akdeniz ya da karayolundan Bursa yolu305 ile İran’dan gelen ipek yolunun güzergâhı olan İran (Tebriz) – Irak (Bağdat ve Musul) – Suriye – Akdeniz veya Bursa yolu306 bu bölgeden geçerdi307.

304 Evâsıt-ı Zilkade 1033 (25 Ağustos - 3 Eylül 1624), MAD. 6004, s. 105/1. Venedikli tüccarların mallarını Kıbrıs ile İskenderun arasında yine Hollanda gemileriyle taşıdıklarıyla ilgili bkz. Evâil-i Şaban 1031 (11-20 Haziran 1622), MAD. 6004, s. 21/2; ayrıca bkz. Köse, a.g.t., s. 128.

305 Kızıldeniz-Mısır güzergâhı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İnalcık, a.g.e., s. 373-377. Basra Körfezinden gelen güzergah hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. aynı eser, s. 407-418; Hint mallarının Suriye’den Bursa’ya giden güzergâhı içinse yine bkz. aynı eser, s. 297-298, 376. 306 İpek yolu güzergâhları için bkz. İnalcık, a.g.e., s. 275, 302-305; Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s.

629-633; aynı yazar, a.g.e., , s. 63-66. İran’dan gelen ipek yolu güzergâhının Osmanlı ülkesi dışına çekilmesi çabaları için bkz. İnalcık, aynı eser, s. 302-306.

307 Bkz. harita 2. Diğer ipek yolu güzergâhları olan Tebriz-Anadolu-Bursa-İstanbul ve Tebriz- Trabzon yollarının Venedikli tüccarlarla ilgisi olmaması sebebiyle konumuz içerisine dâhil etmiyoruz. Ayrıca ticaret yolları ve güzergâhları hakkında bkz. Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat

Tarihi, (5. Baskı), İstanbul 2000, s. 237; Şevket Pamuk, 100 Soruda Osmanlı – Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914), İstanbul 1990, s. 68-69.

Öncelikle baharat yolunun bahsettiğimiz ilk güzergâhından başlayacak olursak, Hindistan’dan Kızıldeniz üzerinden Mısır’a ulaşarak gelen mamüllerin, Mısır’ı bu transit ticaret içerisinde getirdiği noktaya değinmemiz gerekir ki, bu ticaretin Mısır’dan Akdeniz’e açılan ayağında ise en başlıca aktör, XVII. yüzyılın sonlarına kadar Levant’ın bu ticaretteki tekelini elinde bulunduran Venedikli tüccarlardır.

Mısır, Kızıldeniz üzerinden gelen baharat yolu güzergâhının transit ticaret merkezleri olan Kahire ve İskenderiye gibi şehirleri ile Akdeniz’de yürütülen uluslar arası ticarette ve Ortadoğu’da, en başlıca ekonomik önem taşıyan ülkelerden birisiydi. Ülke bu ana limanlarıyla Hint Baharat yolu üzerinde ise en önemli ticaret bölgesiydi. Venedikler, Akdeniz’de özellikle baharat ticaretine hâkim olan konumlarıyla Mısır limanlarına gelirler, baharatı ve diğer doğu mallarını yüklerler ve daha sonra Akdeniz üzerinden dağıtımını yaparlardı. Yine Reşid ve Bulak308 da ülkede, Venedikli tüccarların faaliyet gösterdikleri diğer yerlerdi.

Osmanlı Devleti de, burada cereyan eden ticaretten gerek ülkeye altın ve gümüş akışıyla olsun, gerekse gümrük gelirleriyle olsun çok büyük gelir elde ederdi309. Bu ticaretin sağlıklı bir şekilde devamını temin etmek için, Levant’ın baş aktörü olan ve burada en yoğun olarak ticaret yapan Venedikli tüccarların faaliyetlerinin korunması hakkında Mısır’ın ve bu liman şehirlerinin idarecilerine hükümler gönderir, ahidnâme maddelerini hatırlatır ve buna göre davranılmasını emrederdi.

Öncelikle İskenderiye, Baharat Yolunun en işlek noktası olması dolayısıyla Venedikliler için çok önemli bir konumdaydı. XVI. yüzyılın ilk otuz yılında Memlûklülerin ihmalleri ve Portekizlilerin Hint sularındaki faaliyetleri ile yine Memlûklülerin bu tehlikeyi önleyememesi, şehrin ticaret hacmini ve Venedikli tüccarları olumsuz etkilemiştir. Ancak Osmanlı egemenliğine girdiği ve sonrasında

308 Bulak’ın Nil Nehri taşımacılığında arz ettiği önem ve buradan Kahire’ye sevkedilen tahıl, pirinç ve keten hakkında bkz. Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 611.

309 Rakamsal değerler için bkz. İnalcık, a.g.e., s. 127-128. Avrupa’dan gelen altın ve gümüşün büyük çoğunluğunun, Venedikli tüccarların baharat ve ipek ticaretinden elde edildiğine dair bkz. aynı

Portekizlilerle yapılan mücadelenin sürdürüldüğü dönemlerde bu liman şehri yeniden gelişme göstermiş, Osmanlı yönetiminin burada sürdürülen ticareti koruyup kollamasıyla ve gereken önlemleri almasıyla da eski ihtişamlı günlerine dönmüştür310.

XVII. yüzyılın ilk çeyreği sona erene kadar önemini koruyan bu liman, baharat yolu güzergâhının değişmesiyle Halep gibi sarsıntıya uğramıştır. Halep’in, bir diğer büyük ticaret yolu olan ipek yolunun da merkezi olması gibi bir şansı bulunmayan İskenderiye, Hindistan’dan gelen baharat hacminin düşmesine rağmen yine de belli miktarda akış devam etmiştir. Bunun yanı sıra çevresindeki köylerde yetiştirilen ürünlerle de hem Osmanlı iç pazarının ihtiyacını karşılayamaya devam edecek, hem de Akdeniz çevresindeki ülkelere ve İtalya’nın hinterlandına Venedikliler ve diğer Akdenizli tüccarlar tarafından götürülen mamüllerle, bundan sonra da işlek bir liman olma özelliğini koruyacaktır311. Öyle ki 1625’teki Venedik Ahidnâmesi’nde de, Venediklilerin bu limana gemileriyle her yıl mevsimsel olarak gelip gittikleri kayda geçmiştir312.

Venedikli tüccarlar İskenderiye’de, şehrin içinde bulunan hanlarda kalırlardı. Yanlarında getirdikleri malları satarlar; çeşitli baharatların yanı sıra burada pirinç, mercimek, sinameki313, keten, pamuk ve deri gibi ürünlerle Yemen’den gelen kahve, balmumu ve kaliçe (küçük halı) alıp götürürlerdi314.

Venedikli tüccarlar burada da bazı sorunlarla karşılaşırlardı. Tüccarlar, aldıkları malların gümrüklerini ödemelerine rağmen, gemilerinin limanda günlerce bekletildiği olurdu315.

310 İskenderiye’nin Hint kaynaklı mallar ve baharat ticareti ile gösterdiği gelişmenin tarihî seyri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İnalcık, a.g.e., s. 373-376.

311 Köse, a.g.t., s. 149-150.

312 Ek 21: Evâsıt-ı Receb 1034 (19-28 Nisan 1625), MAD. 6004, s. 120. 313 Evâil-i Cemâziyelâhir 1033 (21-30 Mart 1624), MAD. 6004, s. 59/2.

314 Köse, a.g.t., s. 149-150. İskenderiye’ye gelen Venedikli tüccarların getirdikleri malları baharatla takas ettiklerine dair bkz. Evâsıt-ı Rebiülâhir 1031 (23 Şubat - 4 Mart 1622), MAD. 6004, s. 18/1; Köse, aynı tez, s. 99.

Diğer bazı Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi burada da, hem de Mısır beylerbeyinden alınan emirle iskele eminleri, Venedik konsolosundan ve tüccarlarından, “hızâne’-i ‘âmire müsâ’adesiyçün akçe lâzımdır” bahanesiyle ve gümrüklerinden düşülmesi şartıyla yüksek miktarlarda akçe toplamışlardı. Tüccarlar mallarını gümrüğe getirip ellerine verilen temessükleri göstererek verdikleri akçelerin gümrüklerine hesaplanmasını istediklerinde ise bu sefer, “mîrî akçeye

müzâyaka vardır” denerek geri çevrilmekteydiler. Bunun üzerine Osmanlı idaresi

Mısır’da bulunan vezir Hasan Paşa’ya ve Mısır defterdarına gönderdiği hükümle bunları, eğer bu tip davranışların devam etmesi halinde tüccarların ticaretten el çekecekleri ve bu durumda “mâl-ı mîrîye zarar ve ziyân” geleceği konusunda uyararak gerek Mısır beylerbeyinin gerekse diğer görevlilerin bu davranışlarını önlemeleri için emir vermiştir316.

Mısır’da ihraç edilen baharattan, gümrüğün haricinde özel bir takım vergiler de alınırdı. Tüccarların yükledikleri mallardan, adından ve uygulamadan da anladığımız kadarıyla, bu malların gemilerde yer kapladığı hacim göz kararıyla belirlenerek alınan “zâhir resmi” bu vergilerden biriydi. Bu verginin tahsil edilmesinde de bir takım problemler çıkmaktaydı. Örneğin buradaki görevlilerin “olıgelana” ve “‘adet ve kânûna muhâlif” olarak, bu mallar gemilere daha yüklenmeden Venediklilerden bu resmi istemeleri, tüccarların tepkisine yol açmıştır. Bunun üzerine Mısır beylerbeyine ve İskenderiye beyi ile kadısına gönderilen hükümde, kanunda geçtiği üzere baharat gemiye yüklenmeden ve miktarı belli olmadan bu resmin alınmaması bildirilmiştir. Yine iskele eminlerinin bu resmi tahsil ettikten sonra, başka bir eminin gelerek tekrar talep etmemesi için dikkatli olunması da tenbih edilmiştir317. Ancak bundan sadece iki yıl sonra, bu kez Mısır’da vezir olan Satfi Paşa aynı şekilde Venediklilerden akçe ve guruş toplamış318, yetmemiş bir başka paşa da bunlara ek olarak tüccarların bir miktar malına ve parasına daha el koymuştur319. Bu alınan para ve mallarının gümrükte hesaplanarak düşüleceği sözü

316 MAD. 6004, s. 19/2.

317 Evâsıt-ı Rebiülâhir 1031 (23 Şubat - 4 Mart 1622), MAD. 6004, s. 18/1; Köse, a.g.t., s. 174. 318 “… hazîneye imdâdî nâmıyla karz birkaç yük akçe alub …” ifadesi için bkz. Evâil-i Cemâziyelâhir

1033 (21-30 Mart 1624), MAD. 6004, s. 58.

verilmesine rağmen, eminlerin tüccarlardan gümrüklerini tam olarak istemeleri üzerine yine benzer bir hüküm, bu sefer Mısır beylerbeyi de dâhil olmak üzere Mısır kadısına ve defterdarına gönderilmiştir320.

İskenderiye’nin yanı sıra Kahire de, Mısır ve dolayısıyla Osmanlı Devleti için çok büyük öneme sahip bir ticarî merkezdi. İstanbul’dan sonraki en kalabalık nüfusa sahip olması, şehri uluslar arası bir pazar konumuna sokuyordu. Ayrıca Şam’la birlikte hacı kervanlarının uğrak noktası olması, hac mevsimlerinde şehrin pazar olma konumuna büyük katkılarda bulunuyordu321. Bunun yanı sıra Kahire’nin de

baharat yolunun bir merkezi olması ve ayrıca kahve ticaretinin şehrin ticarî değerine sağladığı artı katkıyı da eklediğimizde Kahire, Osmanlı Devleti’nin altın şehirlerinden biri olmuştu. Tüm bu etmenler şehri, Suriye ve İstanbul’la birlikte Osmanlı ülkesinin “üç ana ekonomik bölge”sinden biri haline getiriyordu322.

Dolayısıyla Venedikli tüccarların da en faal oldukları şehirlerden biriydi. Venedikli tüccarlar Kahire’ye Reşid iskelesi aracılığıyla ulaşırlardı. Dolayısıyla bu iskele Kahire’nin Akdeniz’e açılan kapısı durumundaydı ki, tüccarlar da burada depo kiralayarak veya acentalar açarak ticaretlerini kolaylaştırmaktaydılar. Venedikliler buraya lüks tüketim eşyaları ve cam mamüllerini getirip pazarlarlar, yine baharatla birlikte doğu mallarını ihraç ederlerdi. Ayrıca Venedikli tüccarlar buradan aldıkları malları, Avrupa pazarlarının yanında İstanbul’a ve diğer Osmanlı iç pazarlarına da taşırlardı323.

Suriye de, Venedikli tüccarların yoğun faaliyet gösterdiği bir diğer Ortadoğu ülkesiydi. Özellikle Halep ile Şam gibi, baharat yolunun bahsettiğimiz iki güzergâhından ikincisi olan Basra Körfezi – Basra – Irak – Suriye yolunun ve ayrıca ipek yolu güzergâhının üzerinden geçtiği büyük ticaret merkezleri olan şehirleri ve limanları içinde barındırmasıyla, Osmanlı ülkesinin “üç ana ekonomik bölge”sinden

320 MAD. 6004, s. 58.

321 Kahire’ye ulaşan kervanlar ve hacı kervanları hakkında bkz. Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 614. Hac yolları ve kervanlar hakkında ayrıca bilgi için bkz. aynı yazar, a.g.e., , s. 66-68.

322 Köse, a.g.t., s. 150-152. 323 Gös. yer.

bir diğeri olarak sayılmaktaydı. Beyrut, Trablusşam, Filistin ve Kudüs324 de, Venediklilerin gidip geldikleri ve ticaret yaptıkları diğer şehirler ve limanlardı.

Yüzyıllardır devamlı Venedikli tüccarların uğrak noktası olan Halep, XIV. yüzyılın sonlarında bir Venedik kolonisine dönüşmüş ve bundan sonra İran’dan gelen ipeğin karşılığında kumaş ve kalay sevkiyatını yine Halep üzerinden gerçekleştirmeye başlamışlardır. Yine 1400’lü yıllarla birlikte Venedikliler, pamuk ihtiyacının önemli bir kısmını, Halep ve çevresinde üretilen pamukla sağlamışlardır325.

Halep 1516’da Osmanlı hâkimiyetine girdiğinde, Osmanlılar burada süregelen ticarî yapıyı aynen korumuştur. Bu tarihten sonra şehir gittikçe gelişmeye başlamıştır. Akdeniz’e İskenderun aracılığıyla bağlanan Halep, hem İran’dan gelen ipeğin hem de Hint kaynaklı ürünler ile baharatın en başlıca antreposu ve transit ticaret merkezi durumuna gelmiştir. Ayrıca karayolundan deve kervanlarıyla yapılan taşımacılığın da hem başlangıç hem de varış noktası konumundadır. Venedikli tüccarlar da bu şehre sadece ticaret için gelmezler, aynı zamanda diğer şehirlere kervanlarla ulaşmak için de gelirlerdi326. Hint malları bir yandan Kızıldeniz yoluyla Mısır’a gidiyor iken, diğer taraftan Basra’dan gelenler kervanlarla Halep’e ulaştırılırdı327. Yine buraya gelen malları Bursa’ya götüren kervanlar da bulunurdu328. Ayrıca Bağdat-Halep arasında da düzenli olarak gidip gelen kervanlar vardı. İran’dan gelen ipek de Basra’dan veya Bağdat üzerinden Halep’e akardı329. Gene şehirden geçen ve burada konaklayan hacı kervanları da, hac mevsimlerinde

324 Filistin ve Kudüs’ün en başlıca önemleri, ticaretten ziyâde Avrupa’dan bu kutsal topraklara gelen kalabalık hacı adayları ve ziyaretçilerden kaynaklanmaktaydı. Buralarıyla ilgili Ahkâm defterimizde yansıyan hükümler de genel olarak kutsal mekânların bakımı, tamiri, din adamlarının korunması, bunların yerel görevlilerle olan sorunlarının giderilmesi, hac yollarının güvenliği… vs. gibi konuları içermekteydi. Örneğin bkz. Evâsıt-ı Cemâziyelevvel 1031 (24 Mart - 2 Nisan 1622), MAD. 6004, s. 20/1-2; Evâsıt-ı Şaban 1032 (10-19 Haziran 1623), MAD. 6004, s. 40/2; Evâhir-i Zilkade 1034 (25 Ağustos - 3 Eylül 1625), MAD. 6004, s. 122/1-3.

325 Köse, a.g.t., s. 130-131.

326 Yine Venediklilerin Halep’ten Basra, Bağdat, Şam ve Trablus’a ulaşmak için Halep’i kullandıklarıyla ilgili bkz. Köse, a.g.t., s. 144.

327 Basra-Halep arasında çalışan kervanlarla ilgili bkz. İnalcık, a.g.e., s. 416.

328 İstanbul-Halep güzergâhı üzerinde çalışan ve Bursa’dan geçen kervan için bkz. Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 612.

329 Halep’i de içerisine alan kervan güzergahları ile ilgili bkz. İnalcık, a.g.e., s. 399-401; Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 613-614, 627; ayrıca bilgi için bkz. Köse, a.g.t., s. 140, 144.

Halep’in büyük bir ticaret merkezi ile pazar olma kimliğine önemli katkılar sağlarlardı330.

Yine İstanbul’un Şam ve Halep’ten sipariş ettiği tekstil ürünleri de, İngiliz ve Fransızlarla birlikte Venedikli tüccarlar vasıtasıyla başkente ulaştırılırdı. Halep’te özellikle XVII. yüzyılda Venedik ve İngiliz kumaşları tekel kurmuştu. Şehir bu yükselişiyle Suriye’nin başlıca ticaret merkezi olup çıkmış ve XVI. yüzyıldan sonra bu vasfını Şam’ın elinden almıştır. Venedik de XVI. yüzyılda Halep’in ticarî öneminin artışına paralel olarak buradaki konsolosluğa, daha önce Şam konsolosluğunda bulunan “konsolosluk merkezi” vasfını ve konsoloslarındaki “balyos” sıfatını devretmiş ve böylece tüccarlarının Halep’teki faaliyetlerinin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlamıştır331.

XVII. yüzyıldan itibaren İzmir’in uluslar arası ticarette yabancı tüccarlar için bir cazibe merkezi haline gelmesi, bu liman şehrini Halep’le rekabet eder bir duruma getirmiştir. Yine de Halep iç ticarette önemini koruduğu gibi, dış ticarette de Venediklilerin faaliyet gösterdiği ticaret merkezlerinden biri olmaya devam etmiştir332. Ayrıca bu yıllarda Halep, ipek ticaretindeki en önemli pazar olması konumunu hala sürdürmekteydi333.

Venedikli tüccarlar, yabancı dil sorunundan ötürü diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi bu şehirde de simsarlar ve madrabazlar aracılığı ile ticaretlerini yürütürlerdi. Bu tüccarlar genelde Halep’te yaşamazlar, burada özellikle tüccarlar için çoğu Osmanlılarca inşa edilmiş olan hanlarda (kervansaray) kalırlardı334.

Anlaşılan bu hanlardan İbrik ve Şeybânî, Venediklilerin öncelikle tercih ettikleri hanlardı ki, burada mallarını depolamak için mahzen tutarlar ve faaliyetlerini

330 Bkz. harita 2; Köse, a.g.t., s. 132.

331 Şam, baharat ve ipek yolları üzerindeki bir transit ticaret merkezi ve antreposu konumunu Halep’e kaptırsa da, hac mevsimlerinde şehirden geçen ve burada konaklayan hacı kervanlarıyla yine de ticarî bir öneme sahipti. Bu hac mevsimlerinde gelen kervanlar şehri büyük bir pazar şekline sokmaktaydılar. Bu da tüccarların belli dönemler de dahi olsa, buradaki faaliyetlerinin devam etmesini sağlamıştır. Bkz. İnalcık, a.g.e., s. 246, 399-401; ayrıca bkz. Köse, a.g.t., s. 131-132, 151.

332 Köse, a.g.t., s. 133-134. 333 İnalcık, a.g.e., s. 300.

buradan gerçekleştirirlerdi335. Venedikli tüccarlara buralarda da rahat verilmediği anlaşılmaktadır. Öyle ki, hancılara daha fazla kira vermeyi teklif edenler dolayısıyla Venedikliler, kiralarını 3-4 yıllık peşin olarak vermelerine rağmen, kaldıkları hanlardan çıkmaları ve mahzenlerini boşaltmaları gibi baskılarla karşılaştıkları oluyordu336. Halep’te hanlarda kalan Venedikliler, dinî ayin ve ibadetlerini de yerine getirmek, için Osmanlı Devleti’nden gerekli izinleri alırlardı. Bu izne, ayinlerine tüketecekleri şarap da dâhildi ki, Osmanlı yönetimi bunun için gümrük vs. gibi vergilerin teklif edilmemesini gümrük eminleri ve hizmetlileri ile yasakçılara salık veriyordu337.

Venedikli tüccarlar Halep’e genellikle akmeşe, çuha ve çeşitli kumaşlar getirip satarlardı338. Çivit, mazı, ravendi339, baharat, ipek, yapağı, pamuk, pamuk ipliği, mücevher, fıstık340, meşin ve sahtiyan341 gibi mallar ise Venediklilerce buradan ihraç edilen ürünlerdi. Osmanlı yönetiminin bunların ihracının serbest olduğunun belirtilerek, görevlilere bu ticarete engel olmamaları gerektiğinin bildirilmesi, Venedikli tüccarların Halep’ten bu malları götürürken yine bir takım zorluklarla karşılaştıklarını düşündürtmektedir342.

Görüldüğü üzere Osmanlı ülkesinde Venediklilere karşı takınılan olumsuz tutumlar ve tepkiler, Halep’te de kendini göstermekteydi. İzmir’de olduğu gibi burada da Venedikliler aleyhinde oluşan olumsuz hava, yine aynı şartlardan ve aynı sebeplerden ileri gelmekteydi. Osmanlı yerel görevlileri yine burada da Venedikli

335 Evâhir-i Cemâziyelevvel 1038 (16-25 Ocak 1629), MAD. 6004, s. 140; 27 Cemâziyelâhir 1030 (19 Nisan 1621), MAD. 6004, s. 141-142; ayrıca bilgi için bkz. Köse, a.g.t., s. 134.

336 “… Venedik’den ve âna tâbi‘ olan vilâyetlerden Haleb’e giden tâcirleri sâkin olageldikleri han-ı

İbrik ve han-ı Şeybânî ve sâ’ire hanlarda ve ol hanlarda olan mahzenlerine kendü mallarından dörder ve beşer yüz altun harc ve sarf idüb ve döşemelerin döşemeyüb ve üçer dörder yıllık ol îcârların peşin virüb olıgelene muhâlif ve hakları yoğ iken bâ‘zı kimesneler mücerred ahz ve celb içün mahzenlerinizin ziyâde îcâre ile taleb vardır ve bâ‘zıları ziyâde îcâreye tahammül vardır deyu mahzenlerinden ihrâc itmek isteyüb rencîde itmekle …” ifadesi için bkz. MAD. 6004, s. 140.

337 Gös. yer. Yine kaldıkları hanlarda ibâdetlerine karışılmaması hakkında bkz. MAD. 6004, s. 141- 142.

338 Örneğin bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1029 (26 Mart - 3 Nisan 1620), MAD. 6004, s. 7/1. 339 MAD. 6004, s. 142.

340 MAD. 6004, s. 141.

341 Köse, a.g.t., s. 135. Yine bazı Venedikli tüccarların Basra’dan Halep’e karanfil, biber, tarçıni misk ve devekuşu tüyü getirdikleri hakkında bkz. İnalcık, a.g.e., s. 401; ayrıca bkz. Faroqhi, “Ticaret Bağlantıları”, s. 65.

tüccarlardan fazla gümrük veya ahidnâmelerinde olmayan vergiler talep etmekteydiler343. Mesela gümrük eminlerinin, ahidnâmeye aykırı olarak, Venedikli

tüccarların getirdikleri akçelerinden diğer mallar gibi % 2 gümrük kesmeye teşebbüs etmeleri üzerine Halep beylerbeyine ve kadısına bir hüküm gönderilmiş ve getirilen paralardan gümrük alınmayacağı emredilmiş, sadece 30 bin guruşu geçerse bir miktar ceb harclığı alınabileceği belirtilmiştir344.

Tüm bunlara karşı Osmanlı yönetimi Venedikli tüccarlara ve konsolosluk görevlilerine gerek izin belgeleri ve emirler vererek olsun, gerek Osmanlı idarecilerine ve görevlilerine ahidnâme maddelerine uyulmasıyla ilgili fermanlar ve emirler göndererek olsun önlemler almaya çalışıyordu. Burada yüzyıllardır süre gelen ticaretten edinilen tecrübelere dayanarak ticaretin “olagelen” yöntemlerle yapılması, malların fiyatlandırılmasında adil olunması, vergilerde saptanmış olan yasal miktarın alınması, fazlasına tenezzül edilmemesi, Osmanlı yerel görevlilerine yollanan hükümlerin genel içeriğini oluşturuyordu. Gene tüm bunlara rağmen bu sorunların tam olarak önüne geçilebildiği söylenemez345.

Venedikli tüccarlar Halep’e ulaşmak için büyük çoğunlukla Halep beylerbeyliğine bağlı olan İskenderun limanını kullanırlar ve gümrüklerini burada

343 Tüccarlardan fazla tamga bacı (çarşı ya da transit vergisi) ve haraç istenmesiyle ilgili bkz. MAD. 6004, s. 142. Kendi tüketimleri için aldıkları üzüm ve şarabın bac resminden muaf olmasına rağmen, görevlilerin bu resmi isteyerek rencide etmemelerine dair bkz. MAD. 6004, s. 140. 344 20 Cemâziyelâhir 1030 (13 Mayıs 1621), MAD. 6004, s. 16/2.

345 Örneğin Mihail adlı bir Venedik tüccarının Ahmet bin Osman isimli Haleplide kalan 1800 riyal guruş alacağının tahsil edilmesi hakkındaki hüküm için bkz. Evâhir-i Şaban 1031 (2-9 Temmuz 1622), MAD. 6004, s. 22/1; Evâhir-i Muharrem 1032 (25 Kasım - 4 Aralık 1622), MAD. 6004, s. 27/2. Halep’te sürekli Venedikli tüccarlara sorun çıkaran Ermeni gümrük mültezimi Bedik hakkında pek çok hüküm ve bilgi mevcuttur. Mesela Bedik’in, bazı Venedikli tüccarlardan toplam 4700 guruş fazla para alması üzerine, bu paranın söz konusu tüccarların gümrüklerinden düşülmesi hakkındaki Halep beylerbeyi, kadısı ve defterdarına gönderilen hüküm için bkz. Evâsıt-ı Şaban 1032 (10-19 Haziran 1623), MAD. 6004, s. 39/2. Bedik’in, Kohim adlı Yahudi bir gümrük emîniyle birlikte Venedikli tüccarlardan fazla gümrük aldığıyla ilgili bkz. Evâsıt-ı Şaban 1032 (10-19 Haziran 1623), MAD. 6004, s. 40/1. Yine bu kişinin Venedikli tüccarların ellerindeki emirler ile imtiyazlarını gösteren belgelerin eski ve geçersiz olduğunu öne sürerek işlerini engellediği; buna karşın ellerindeki belgelerin geçerli olduğu ve buna benzer uygulamaların bir daha tekrarlanmaması hakkında yine Halep beylerbeyi, kadısı ve defterdârına gönderilen hüküm için bkz. Evâil-i Zilhicce 1032 (26 Eylül - 5 Ekim 1623), MAD. 6004, s. 42/3; ayrıca bkz. Köse, a.g.t., s. 74-75. Haleb emîni olan Kohim adlı Yahudinin yine Venediklilerden fazla gümrük aldığı ve konunun halli için verilen hüküm için bkz. Evâil-i Şaban 1033 (19-28 Mayıs 1624), MAD. 6004, s. 99/2. Halep’teki Venedik konsolosu ve görevlileriyle ilgili verilen hükümler için bkz. Evâil-i Cemâziyelevvel 1029 (4-13 Nisan 1620), MAD. 6004, s. 8/2; 27 Cemâziyelevvel 1030 (19 Nisan 1621), MAD. 6004, s. 141-142.

ödedikten sonra Halep’e doğru, İskenderun-Halep arasında gidip gelen ve “Mekâri” adı verilen kervanlarla yol alırlardı346. Tüccarların getirip götürdükleri mallar

İskenderun veya Halep gümrüğünde vergilendirilir ve tüccarların eline icâzet verilirdi ki, tüccarlar bir diğer gümrük noktasına vardıklarında bu belgeyi göstererek