• Sonuç bulunamadı

Ege ve Akdeniz Limanları ile Ticaret Merkezleri

B. Venedik Tüccarlarının Faal Oldukları Osmanlı Ticaret Merkezleri

3. Ege ve Akdeniz Limanları ile Ticaret Merkezleri

Ege kıyılarına gelecek olursak ilk gözümüze çarpacak olan ticaret merkezi İzmir olacaktır. XVI. yüzyılın sonlarına doğru büyük ilerleme gösteren bu liman şehrinin gelişiminde İngiliz, Fransız ve Hollandalı tüccarların etkisi fazlaydı245. İngilizler de, Hollandalılar da Osmanlı Devleti’nden kapitülasyonlarını aldıklarında, transit ticaretleri için İzmir’i tercih ediyorlardı. Yine Fransızlar da İzmir limanını yoğun olarak kullanmaktaydılar246. İzmir’in bu yükselişine paralel olarak, daha

karşılaştıklarına, yine Venedikli tüccarların burada yapağı ticareti yaptıklarına dair bkz. Köse,

a.g.t., s. 115-116.

242 Köse, a.g.t., s. 101-102.

243 8 Cemâziyelevvel 1032 (10 Mart 1623), MAD. 6004, s. 34/1; Köse, a.g.t., s. 101.

244 Örneğin bkz. Evâsıt-ı Receb 1034 (19-28 Nisan 1625), MAD. 6004, s. 117/2; ayrıca bkz. Köse,

a.g.t., s. 97. 1580’den sonra İngiliz tüccarlarının da sof almak için Ankara’ya geldiklerine dair

yine bkz. aynı tez, s. 101.

245 İzmir’in XVII. yüzyılda uluslar arası ticaretteki yükselişi hakkında bkz. Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 633; aynı yazar, a.g.e., s. 150.

önceki ticarî önemlerini belli oranda kaybeden diğer iskelelerden ve Ege adalarından da tüccarlar, alım-satımlarını yapmak üzere İzmir’e gelmekteydiler247.

Ayrıca İzmir’in tekstil sanayiindeki ilerlemesi de yükselişine büyük katkı sağlamaktaydı. İzmir’in bu gelişmesine özellikle, Osmanlı yönetiminin 1620’den sonra pamuk üzerindeki yasağı kaldırması da eklenmelidir. İzmir’de transit ticarete konu olan mallar ise; İran ipeği, Ankara sofu ve tiftiği, ipekli dokuma, pamuk ve pamuk ipliği ticaretinin yanında tekstil ürünleriydi248. Öyle ki 1621’e gelindiğinde İzmir, “Avrupa ile Asya arasında transit ticaretine konu olan her türlü emtianın en

büyük antreposu” haline gelmişti. İpek ticaret hacminin ortaya çıkardığı gümrük

geliri ise, Osmanlı Devleti hazinesine dev bir meblağ sunuyordu249. İzmir’in bu şekilde uluslar arası çapta bir ticaret merkezi ve bir ihracat limanına dönüşmesi, Venedikli tüccarların da bu limandan faydalanmalarını beraberinde getirmiştir. Yine saydığımız ulusların haricinde Venedikliler de XVII. yüzyılın başlarında İzmir’de konsolosluk açmışlardı.

Venedikli tüccarların İzmir limanından en çok ithal ettikleri ürünler, pamuk ve pamuk ipliğiydi250. Bunların yanı sıra; balmumu, gön ve sahtiyân gibi malları da alırlardı251. Buna karşın çuha, yünlü kumaşlar ve cam eşyalar, Venediklilerin buraya

247 Mesela İzmir’e ticaret yapmak için gelen bir Midillili için bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1033 (10-19 Şubat 1624), MAD. 6004, s. 54/2.

248 Faroqhi, a.g.e., s. 150-151, 358.

249 XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin ipek ticaretinin gümrük vergilerinden elde ettiği gelirlerin miktarına örnek olması açısından bkz. İnalcık, a.g.e., s. 300- 302.

250 Faroqhi, a.g.e., , s. 169-171. Venedikli tüccarların pamuğu daha ucuza almak için İzmir’in daha iç bölgelerindeki üreticilere (örneğin Manisa’ya) gittikleri hakkında bkz. aynı eser, s. 151; aynı yazar, “Ticaret Bağlantıları”, s. 60-61. Faroqhi’nin bu yorumu çıkardığı hüküm için bkz. Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 47/2; ayrıca örnekler için bkz. Evâhir-i Rebiülevvel 1030 (13-22 Şubat 1621), MAD. 6004, s. 12/1; Evâhir-i Cemâziyelevvel 1032 (23 Mart - 1 Nisan 1623), MAD. 6004, s. 34/2; Evâhir-i Rebiülâhir 1033 (10-19 Şubat 1624), MAD. 6004, s. 54/1. Fransızların pamuk ve pamuk ipliği almaları üzerine Venediklilere “France ve sâ’ir

tüccâr tâ’ifesine penbe ve rişte-i penbe almağa icâzet vardır Venediklüye yokdur” denerek

rencide ettiklerine dair bkz. Ek 7: Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 47/1. Yine bu ürünlerin ihracı yasak mallar içerisinde yer aldığını da öne sürmekteydiler. Bkz. Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 49/2.

251 Fransız, İngiliz ve Hollandalı tüccarların bu mamülleri serbestçe yükleyip götürebilmelerine karşın, Osmanlı yerel görevlilerinin Venedikli tüccarlara “‘ahidnâmenüzde yokdur” diyerek zorluk çıkardıkları hakkında bkz. Evâhir-i Cemâziyelevvel 1032 (23 Mart - 1 Nisan 1623), MAD. 6004, s. 34/2.

getirip sattıkları mallardı252. Yine bu alışverişleri, getirdikleri çuhanın karşılığında pamuk ve pamuk ipliğinin takas edilmesi şeklinde de gerçekleşebiliyordu253.

İzmir, Venedikli tüccarların belki de en çok sorun yaşadıkları yerdi. Buranın uluslar arası ticarette yaşadığı tüm gelişmelere rağmen XVII. yüzyılda idarî yapı içinde bir kaza olarak kalması ve daha alt düzey görevlilerce idare edilmesi, belli bir başıboşluğu ve serbestliği beraberinde getiriyordu254. Öyle ki, bu durumun farkında olan uluslar bu alt düzey görevlilerle ilişkilerini geliştiriyorlar ve faaliyetlerini sağlıklıca sürdürüyorlarken, Venediklilerin bu durumu hala kavramadıkları ve daha Osmanlı merkeziyle sorunlarını çözmeye çalışmaları problemlerin geç çözümlenmesini, ama daha da önemlisi bu yerel görevlilerin Venedikli tüccarlara diş bilemelerine neden oluyordu. Öyle ki buradaki Osmanlı görevlileri gümrük emininden yasakçısına, hatta hamalından İngiliz konsolosuna kadar Venediklilere neredeyse ellerinden gelen tüm zorlukları çıkartmaktaydılar. Zaten amaçları rencide etmek olduğunda, bulamayacakları bahane yok gibiydi. Örneğin pek çok suçlamalarla Venedik tüccarlara iftiralar edilip bunlarla uğraştırılabiliyorlardı255. İşin içerisinde ardniyet olduğunu bilen Osmanlı yönetimi de, bazen İzmir kadısının bu sorunu adaletle çözemeyeceğini anlayarak, açılan davanın İstanbul’da görülmesi gerektiğini salık veriyordu256.

İzmir iskelesindeki eminlerin ve yasakçıların Venedikli tüccarlardan, ahidnâmede tespit edilenden daha fazla gümrük almaya çalışmaları, en sıkça

252 Venedikli tüccarların İzmir’e getirdikleri çuha, şeker ve şişeler için bkz. Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 30/3; Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 50/1; ayrıca bkz. Köse, a.g.t., s. 119, 167. Ayrıca getirdikleri çuha ve kumaşlar için bkz. Evâhir-i Cemâziyelâhir 1029 (24 Mayıs - 1 Haziran 1620), MAD. 6004, s. 8/3; Evâil-i Muharrem 1031 (16-25 Kasım 1621), MAD. 6004, s. 25/3; Evâil-i Muharrem 1031 (16-25 Kasım 1621), MAD. 6004, s. 27/1; Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 49/2. 253 Evâhir-i Rebiülevvel 1030 (13-22 Şubat 1621), MAD. 6004, s. 12/1; Evâhir-i Receb 1032 (21-30

Mayıs 1623), MAD. 6004, s. 36/3. 254 Faroqhi, “Ticaret Bağlantıları”, s. 37.

255 “… ba’zı kimesneler mücerred celb ve ahz içün kullarımız kaçırdınız ve haremimize ve

avretlerimize şetm eylediniz ve küfrsöylediniz ve kâh size karz akçe virdik ve kâh kefîl oldunuz deyu bunların emsâli niçe bî vech isnâd ve iftirâ idüb murâdları üzere şâhid ikâmet itmekle sulh ü salâha muhâlif rencide eyleyüb …” şeklinde ifâde edilen hüküm için bkz. Evâhir-i Safer 1032

(25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 28/1, 30/2. Yine İzmir’de ölen bir Venedik tüccarının metrukâtının, Osmanlı görevlilerince kendilerine borcu olduğu öne sürülerek el konulması hakkında bkz. Evâhir-i Cemâziyelevvel 1032 (23 Mart - 1 Nisan 1623), MAD. 6004, s. 35/1.

karşımıza çıkan sorunlar arasındadır. Bu şekilde ortaya çıkan sorunlar üzerine İzmir’deki Venedik konsolosu İstanbul’daki balyosa durumu bildirir, o da Osmanlı yönetimine başvurarak gerekli hükmün çıkarılmasını sağlardı ki, böylece İzmir kadısına gönderilen hükümle ahidnâmeye uygun bir şekilde davranılması ve sorunun da buna göre çözülmesi emredilirdi. Bu tip emirlerin çokça gönderilmesine rağmen bu sorunlar sıkça tekrarlanırdı257.

Bunun dışında iskele yasakçıları, adet olduğu üzere ‘yasakçı akçesi’ olarak 5 akçe almaları gerekirken Venedik barçalarından 10, 15 ve hatta 30 akçe istedikleri olurdu258. Bunun üzerine Osmanlı idaresinden gönderilen hükümde, adet olduğu

üzere alınan paradan daha fazlasının talep edilmemesi emredilmişti. Ayrıca bazı gemi reisleri kendi tercihlerine bağlı olarak, akçe yerine getirdikleri çuhalarla ödeme yapabilirlerken yine bu görevliler tarafından daha fazlası istenerek zorluk çıkarıldığı da olurdu259. Hatta İzmir’de hamallık yapanların Venedik tüccarlarından adet olduğu üzere aldıklarından daha fazla para istemeleri ve Venedikli tüccarların karşı çıkmaları üzerine başka hamalları tutmalarını engellemeleri dahi bir hükme konu olmuştur260.

Yine gemilerin Venedik’ten gelerek yükünü boşalttığında bu para ve gümrük resimleri verilirdi. Osmanlı limanlarına (yani iç ticarette) gidiş gelişlerinde ise bu para tekrar istenemezdi. Halbuki İzmir’den İstanbul’a gidip gelecek ve daha sonra Venedik’e doğru yol alacak olan gemilerden de, İzmir’e tekrar uğradığında bu parayı

257 Örneğin bkz. Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 30/3; Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 47/2, 50/1; Evâhir-i Rebiülevvel 1033 (12- 21 Ocak 1624), MAD. 6004, s. 53/3; Evâhir-i Rebiülâhir 1033 (10-19 Şubat 1624), MAD. 6004, s. 54/1-2.

258 İzmir’deki iskele yasakçılarının Venedik barçalarından 10 ilâ 15 akçe talep etmeleriyle ilgili bkz. Evâil-i Muharrem 1031 (16-25 Kasım 1621), MAD. 6004, s. 25/3; Evâil-i Muharrem 1032 (5-14 Kasım 1622), MAD. 6004, s. 27/1; Evâsıt-ı Zilhicce 1032 (6-15 Ekim 1623), MAD. 6004, s. 43/1. Yine 30 akçe istedikleriyle ilgili bkz. Evâsıt-ı Şevvâl 1029 (9-18 Eylül 1620), MAD. 6004, s. 10/2.

259 Mesela bkz. Evâil-i Muharrem 1032 (5-14 Kasım 1622), MAD. 6004, s. 27/1. Bunun dışında, Venedikli tüccarların pamuğu doğrudan üreticisinden ucuza satın alarak İzmir’e getirdiklerinde eminlerin, aldıkları fiyattan değil İzmir’deki piyasadaki fiyat üzerinden gümrük almaya çalıştıkları hakkında bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1033 (10-19 Şubat 1624), MAD. 6004, s. 54/1. 260 26 Zilhicce 1029 (21 Ekim 1620), MAD. 6004, s. 10/4.

ikinci kez talep ettikleri olurdu ki, bu uygulama hem kanuna aykırıydı hem de merkezden gönderilen hükümlerle men edilmişti261.

Bazı zamanlarda ise bu görevliler Venedikli tüccarlardan “mîrî içün” diye bahane ederek paralarına ve mallarına el koydukları da oluyordu. Bunun üzerine İzmir kadısı yine, Osmanlı merkezinden gönderilen bir hükme muhatap kalıyordu ki, bu oldukça sık oluyordu262. Bu görevlilerin buna benzer bir diğer uygulamaları ise, Venedikli tüccarlardan ödünç para almalarıydı ki, gümrük vergisinden düşülmesi şartıyla ellerine temessükler verilerek alınıyor, ancak belli ki sonradan bunlar da problem oluyor ve Osmanlı merkezine yansıyordu263.

Bu görevlilerin görevleri arasında yer alan, tüccarların gemilere yükleyecekleri malların ihracı yasak mallar arasında memnu’ metâ’ olup olmadığının kontrolü de suistimal edilebilecek bir unsurdu. Örneğin İzmir’de eminler tarafından kontrolü yapılarak mal yüklenmiş bir Venedik gemisi, yasakçı ve çavuşlar tarafından ihracı yasak mal olup olmadığını teftiş etmek bahanesiyle malların yeniden boşaltılması istenmiştir264.

Venedikli tüccarlar belli ki, tüm bu olumsuz tavırlar ve davranışlarla karşılaşmamak için İzmir’e Venedik gemileriyle değil, diğer yabancı ulusların taşıma gemileriyle gelmeyi tercih ediyorlardı. Fakat bu da söz konusu sorunların ortaya çıkmasını önlemiyor, aksine yeni problemlerin oluşmasına neden oluyordu265.

261 Evâil-i Rebiülevvel 1033 (23 Aralık 1623 - 1 Ocak 1624), MAD. 6004, s. 51/3.

262 “… Venedik konsoloslarının ve bazerganlarının metâ’a ve esbâbı mîrî içün ve gayri bahâne ile

alınmayub … bazerganlarının esbâb ve metâ’aları rızâları yoğ iken bî vech mîrî cânibine ve gayrı birer bahâne ile cebrle almak isteyenleri men’ ve def’ eyleyesin deyu …” bkz. Evâhir-i

Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 28/2; ayrıca bkz. MAD. 6004, s. 27/3. 263 “… İzmir iskelesi emînleri Venedik tâcirlerinden metâ’alarının gümrükleriyle haklaşmak şartıyla

karz ve peşin tarîkiyle bir mikdâr akçe alub ellerine mührlü temessükler virüb … Venedik tâcirlerinden aldıkları akçe ellerinde olan mührlü temessük mûcibince gümrükleriyle hesablaşdırub bir daha tüccâr tâ’ifesinden karz ve peşin tarîkiyle akçe virdiklerinde hak üzere hesab olunub hakları bî kusûr alıvirilmek bâbında emr-i şerîf …” verilmek üzere olan hüküm için

bkz. Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 29/1; ayrıca bkz. Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 48/1.

264 Örneğin bkz. Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 49/1-2; ayrıca bu tip davranışların önlenmesi için gönderilen bir diğer hüküm için bkz. Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 29/2.

265 Venedikli tüccarlar yine de Osmanlı görevlileri tarafından tespit edilip aynı zorluklar yaşatılıyordu. Ayrıca Venedik konsolosunun vatandaşı olan tüccarlardan alması gereken kotimo, baylac ve

Bunun dışında yine İzmir’de yeniçerilerle Frenkler (muhtemelen Venediklilerdir) arasında meydana gelen bir kavga dolayısıyla bunların yeniçeri serdarı Venedik konsolosuna baskı yaparak, bu Venediklilerin bulunup teslim edilmesi gerektiğini öne sürerek zorlamıştır. Bunun üzerine İzmir kadısına gönderilen bir hükümde; ahidnâmeye göre bir Venediklinin suçu için bir başkasının tutuklanamayacağı ve konsolosun rencide edilemeyeceği bildirilmiştir266.

İngiliz, Hollanda ve Fransız gemilerine karşı yapılmayan bu olumsuz tutumların özellikle Venediklilere karşı takınıldığı anlaşılmaktadır267. Dolayısıyla

Osmanlı ülkesinin çeşitli yerlerinde de zaman zaman karşılaştığımız buna benzer tutumların, özellikle İzmir’de daha yoğun ve sıkça görülmesinin sebebini; Osmanlı yerel görevlileri nezdinde yerleşmiş, Venediklilere karşı olan önyargı ve husumetle açıklamak yetersiz kalacaktır. Buna eklenen ayrıca sebeplerden ilki olarak; burada faaliyet gösteren diğer ulusların tüccarlarının yoğun rekabeti içerisinde, Venediklilerin onlara ve diğer ticaret merkezlerine nispeten daha zayıf kaldıkları söylenebilir268. Buna artı olarak Osmanlı iç siyasetindeki değişikliklerin bir getirisi olarak, yerel görevlilere, eminlere ve mültezimlere bulundukları yerlerde kısmî olarak tanınan, özerk davranışlar içerisinde olabilmeleri karşısında diğer uluslar bunlarla anlaşma yoluna giderken, Venediklilerin sorunlarını sürekli olarak Osmanlı merkezi nezdinde çözmeye çalışmaları da önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı yönetimi ise yerel görevlilerini pek çok kez uyarmasına ve bu tüccarlara yapılan muameleler dolayısıyla İzmir’de ticarî faaliyetlerini yürütemediklerinde uğranılacak olan ekonomik zararlara269 da değinilmesine rağmen, bu olumsuzlukların son bulmadığını görmekteyiz.

konsolosluk hakkı gibi resimlerin İngiliz konsolosu tarafından el konulduğuyla ilgili bkz. Evâhir-i

Rebiülâhir 1029 (26 Mart - 3 Nisan 1620), MAD. 6004, s. 6/4.

266 Evâhir-i Zilhicce 1031 (27 Ekim - 4 Kasım 1622), MAD. 6004, s. 25/1; ayrıca bkz. Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 30/1.

267 İzmir limanındaki Osmanlı görevlilerinin bu ayrımı yaptığına dair hükümler için bkz. Evâil-i Muharrem 1032 (5-14 Kasım 1622), MAD. 6004, s. 27/1; Evâhir-i Cemâziyelevvel 1032 (23 Mart - 1 Nisan 1623), MAD. 6004, s. 34/2; Evâsıt-ı Zilhicce 1032 (6-15 Ekim 1623); MAD. 6004, s. 43/1; Ek 7: Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 47/1; Köse,

a.g.t., s. 119-120.

268 Bu konuda bkz. Köse, a.g.t., s. 77.

269 “… mezbûr bazerganlar ol câniblerde huzûr-ı hâl ile ticâret idemeyüb terk-i ticâret itmek lâzım

gelür mâl-ı mîrîye dâhi küllî zarar olub …” diye uyarı niteliğindeki hüküm için bkz. Evâhir-i

Venedik tüccarları Ege’de İzmir’in haricinde Sakız, Çeşme, Ayasluğ, Balat ve Foça’da da faaliyet göstermekteydiler ki, buralara çuha ve kumaş getirip yapağı, pamuk ve pamuk ipliği götürmekteydiler270. Venedikliler, İzmir gibi buralarda da

Osmanlı görevlilerinin benzer olumsuz tutumlarıyla karşılaşıyorlardı. Yine buralarda da Venedikli tüccarların malları, gemilere görevlilerin nezaretinde yüklenmesine rağmen, eminler tekrar malların boşaltılıp aranmasını talep ediyorlardı271. Buralarda kaçakçılığın sıkça yapılmaya çalışıldığı göz önüne alınırsa, bu denetlemelerin sıkı tutulmasındaki sebep de anlaşılır. Ancak ihraç yasağının kalktığı yapağı, pamuk ve pamuk ipliği gibi maddelerde de bu tavrın sürdürülmesi272, bahsettiğimiz ardniyetin bir eseri olmalıdır.

Sakız Adası 1566’da Cenevizlilerden alınarak Osmanlı hâkimiyetine girdiğinde, Osmanlılar burada süregelen ticareti engellemeseler de bu yüzyılın sonlarına doğru İzmir’in bir transit ticaret limanı olarak gelişmesi, Sakız’ın önemini yitirmesine sebep oldu273. Böylece Sakızlı zımmîler de, İzmir’in yükselmesiyle gittikçe bu limana yönelmeye başladılar ve alım satımlarını İzmir aracılığıyla gerçekleştirmeye başladılar274. Yine de hala adada yerleşik olup rençberlik yapan Cenevizlilerle birlikte mütemekkin / müstemen Venedikliler de vardı. Bunlar arasında adada boyahâne ve şem’hâne (balmumu üretilen yer) işletenler vardı275. Yine Venedikli tüccarlar da bu adaya uğrarlar ve alışveriş yaparlardı. Ayrıca bunlara özel pek çok hak, imtiyaz ve muafiyet de tanınmıştı276.

270 Bu ürünler İzmir ve Foça ile ilgili bir hükümde yer almaktadır. Ancak bahsettiğimiz diğer iskelelerde de bu ürünlerin ticaretinin yapıldığına kuşku yoktur. Bkz. Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 47/2, 49/2.

271 Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 29/2; Evâhir-i Muharrem 1033 (14-23 Kasım 1623), MAD. 6004, s. 49/1; Köse, a.g.t., s. 120.

272 MAD. 6004, s. 49/2.

273 Köse, a.g.t., s. 128. Adanın Akdeniz ticaretindeki gerileyişi hakkında bkz. Faroqhi, a.g.e., , s. 95. Ayrıca Sakız limanının doğal sebeplerden dolayı zarar görmesi hakkında bkz. aynı eser, s. 117- 118.

274 Köse, a.g.t., s. 129.

275 Evâsıt-ı Zilhicce 1032 (6-15 Ekim 1623), MAD. 6004, s. 91.

276 Sakız gümrüğünde emin olan Alkas isimli Yahudi, anlaşıldığı üzere Venedikli tüccarlara oldukça zorluklar çıkarmıştır. Sakız beyine ve kadısına gönderilen, ahidnâmede yer almayan vergilerin istenmemesi, adaya gelen Venedikli ve Girtli tüccarların himaye edilmesi gerektiğine dair olan hükümler için bkz. Evâsıt-ı Şaban 1032 (10-19 Haziran 1623), MAD. 6004, s. 38/2; Evâil-i Safer 1033 (24 Kasım - 3 Aralık 1623), MAD. 6004, s. 51/2; Ek 14: Evâil-i Şaban 1033 (19-28 Mayıs 1624), MAD. 6004, s. 100/1.

Diğer Ege adalarından Midilli’ye de Venedik gemilerinin geldiklerini ve Venedik tüccarının bu adada da aktif olduğunu görmekteyiz277. Buraya çuha getiren

Venedikli tüccarlar, pamuk satın almakta ve anlaşılan balmumu, pamuk ipliği gibi ürünlerin de kaçakçılığını yapmaya çalışmaktadırlar278. Anlaşılan o ki, bazı Venedikli tüccarlar adaya giderek ticaret yapmaktansa, mal alım-satımı için İzmir’e gelen Midillili zımmî tüccarlarla alışverişlerini yapmaktaydılar279.

Ege Denizi’nde Mora beylerbeyiliğine bağlı bir sancakbeyliği olan Nakşe Adası, bazı kaynaklarda dükalık olarak geçmektedir280. 1566’ya kadar Nakşe

dükalığının bir Venedikli’de olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarihten sonra 6 bin altın karşılığında adanın iltizamı II. Selim tarafından, aynı zamanda danışmanı da olan Don Yasef Nasi’ye verilmiştir. Adanın başlıca önemi, Mora ile arasında yer alan ve Nakşe’ye bağlı olan Kiklad adalarında üretilen kaliteli şarapların, ticarî önem taşımasından kaynaklanıyordu281. Venedikli tüccarlar bundan sonra da adadaki faaliyetlerine devam etmiş ve bunların “maslahatlarını görmek” üzere burada bir Venedik konsolosu bulundurmuşlardır.

Yine Mürtedabad Adası da, Venediklilerin konsolos bulundurdukları bir adaydı ki, buraya palamut almaya gelirlerdi.

İzmir’in haricinde Mora da, Ege Denizi’ndeki Venedik ticareti için oldukça önemli bir bölgeydi. Venedikliler Mora’nın hem Ege limanlarında hem de batı limanlarında oldukça faaldiler ve gemileri bu limanlara yoğun olarak gidip gelirdi. XVI. ve XVII. yüzyıllarda özellikle Balyabadra (Patras, Paleopatras)282, Mora’da

277 Evâhir-i Safer 1032 (25 Aralık 1622 - 2 Ocak 1623), MAD. 6004, s. 28/3. 278 Köse, a.g.t., s. 130.

279 Örneğin İzmir’de pamuk ticareti yapan bir Venedikli tüccarın, Midillili Dimitri veled-i Mihal adlı zımmiye 20 pastav çuhayı, her pastav başına 12.400 akçeden satarak karşılığında dört ay sonra kantarı 80 akçeden pamuk satın almak için yaptığı anlaşma üzerine, Dimitri’nin işe hile karıştırarak Venedikli tüccarı dolandırmaya çalıştığı ve bunun bir davaya konu olduğu hakkında bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1033 (10-19 Şubat 1624), MAD. 6004, s. 54/2.

280 İnalcık, a.g.e., 264.

281 Yakın bir tarihte 1571’de, şaraplarıyla ünlü bir diğer ada olan Kıbrıs’ın, bu Yahudi danışmanın da etkisiyle Venediklilerden alınması oldukça düşündürücüdür. Bkz. İnalcık, a.g.e, 264.

282 Bu şehir hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Machiel Kiel, “Balyabadra”, DİA, V, İstanbul 1992, s. 42-43; ayrıca bkz. Faroqhi, “Ticaret Bağlantıları”, s. 58. Aşıkpaşaoğlu’nda ise bu şehrin ismi “Ballıbadra” olarak geçer. Fethi için bkz. (Derviş Ahmed Âşıkî) Âşık Paşaoğlu, Âşık Paşaoğlu

ticarete konu olan en önemli şehirdi. Üzüm, hububat, zeytinyağı, ipek, bal mumu ve meşe palamudu bu şehirde üretilen en başta gelen mamüllerdi283. Yine Mora’da

Holomiç limanına da Venedik’ten ve ona tâbi Zaklise’den (Zante) Venedikli tüccarlar; koyun, sığır, peynir gibi yiyecek maddeleri almak için gelirlerdi284. Ayrıca İnebahtı ve Eğriboz’da Venedikli tüccarların uğrak yerlerindendi. Venedikliler, İnebahtı’dan hububat alırlardı285 ki, Anadolu’daki hububat İstanbul’un ihtiyacını karşılamaktaydı. Yine Ege’de üretilen üzümler de başkentin gereksinimi için ayrıldığından, Venedikliler üzümü Mora’dan almaktaydılar286. Venedik tüccarları Mora’daki limanlarda ve panayırlarda287 rahatça faaliyetlerini yürütebilmek, buralarda Venedikliler aleyhinde olabilecek davranışlardan etkilenmemek için Osmanlı merkezinden izin belgeleri alırlardı. Osmanlı merkezi yönetimi de Mora, İnebahtı ve Eğriboz’daki yerel görevlilere gönderdikleri hükümler ve nişânlar ile Venedikli tüccarlara haksızlık yapılmaması, ahidnâmede geçen vergilerin dışında vergi veya fazla oranda gümrük alınmaması konularında uyarıyordu288.

Ayrıca Mora’nın coğrafi özelliklerinin elverişli olması dolayısıyla buradaki koylara sığınma imkânı bulan korsanlar da, Venedik tüccarlarını ve gemilerini tehdit eden bir diğer sorundu. Öyle ki saldırıya uğrayan gemilerden alınan esirler ve ganimetler, Mora kıyılarına, şehirlerine veya adalarına getirilebiliyorlar idi. Osmanlı yönetimi böyle hallerde veya bir olay gerçekleşmeden uyarı ve hatırlatma babında, ilgili yerin yöneticilerine gönderdiği hükümlerle bu korsanlara yardım edilmemesi ve

283 Köse, a.g.t., s. 120-121.

284 Gös, yer. Holomiç’te Venedikli bir tüccarın mallarının gümrüğünü ödemesine rağmen eminlerin ödünç olarak aldıklarını öne sürerek, bu tüccarın mallarına ve parasına el koymaları, daha sonra da geri vermemeleri üzerine gönderilen hüküm için bkz. Evâil-i Rebiülevvel 1031 (14-23 Ocak 1622), MAD. 6004, s. 17/1.

285 Zante Adasından gelen tüccarların buradan hububat aldıkları hakkında bkz. Gökbilgin, “Türkçe Belgeler Kolleksiyonu”, s. 81.

286 Faroqhi, “Ticaret Bağlantıları”, s. 38. Bu üzümlerin şarap imalinde kullanıldığına dair bkz. aynı yazar, a.g.e., , s. 101-102.

287 Venedikli tüccarların Mora ve Teselya’daki panayırlarda oldukça aktif olarak ticaret yaptıklarını bilmekteyiz. Ahkâm defterimize pek yansımayan bu panayırlar ve bulundukları yerler için bkz. Faroqhi, “Krizler ve Değişim”, s. 618.

288 Örneğin Mora ve Eğriboz beyleriyle kadılarına gönderilen, ahidnâme şartlarının hatırlatıldığı böyle bir hüküm için bkz. Evâil-i Rebiülevvel 1031 (14-23 Ocak 1622), MAD. 6004, s. 17/2. Yine Mora’ya gelerek ticaret yapan Anton ve yeğeni Salvador adlı Venediklilerin, burada panayırda yeniçeri çavuşlarına ve eminlere fazla gümrük vermek zorunda kalmaları üzerine benzer bir hükmün Mora, İnebahtı, Eğriboz ve diğer Akdeniz adalarındaki beylere, kadılara ve voyvodalara gönderildiğine dair bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1032 (22 Şubat - 2 Mart 1623), MAD. 6004, s. 32/2.

oralarda faaliyet göstermelerinin önlenmesini emrederdi. Yine batan ya da fırtınaya