• Sonuç bulunamadı

Karadeniz ve Bağlantılı Ticaret Merkezleri

B. Venedik Tüccarlarının Faal Oldukları Osmanlı Ticaret Merkezleri

5. Karadeniz ve Bağlantılı Ticaret Merkezleri

XI. yüzyıldan itibaren Akdeniz ticaretinde başlayan ticarî hareketlenmenin, Papalık’ın Haçlılarla mücadele eden Memlûklülere koymuş olduğu ambargo dolayısıyla sekteye uğraması üzerine Venedik ve Ceneviz Karadeniz’e yönelmişlerdi. Karadeniz ticareti, bu İtalyan şehir devletleri arasında savaşlara yol açacak olan bir mücadeleyi de beraberinde getirmişti. Bu mücadele sonucunda XIV. yüzyılın sonlarında Ceneviz, Venedik’i Karadeniz’den uzaklaştırmayı başarmış; böylece Venedik de yeniden Memlûklülerle ticarete başlayarak faaliyet sahasını tekrar Akdeniz olarak belirlemişti373.

Bundan sonra XVI. yüzyılın sonlarına kadar Venedik her ne kadar Akdeniz ticaretinde baş rol oynadıysa da, Karadeniz ticaretindeki Ceneviz hâkimiyeti Venediklilerin bu iç denizde ciddi bir faaliyet gösterebilmelerini engellemiştir. Yine de Venedik, Karadeniz’de bazı ticarî kalemlerde kendini göstermiş ve XIII. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar buğday ihtiyacının önemli bir kısmını, Mısır’ın yanı sıra Karadeniz ticaretinden sağlamıştır. Yine Kastamonu’nun sof ve bakırı da, bu dönemlerde Venedikli tüccarların Sinop limanından aldıkları maddelerdi.

Fatih devrinde izlenen denizlere hâkim olabilme siyaseti uyarınca, Ege Denizi’nde Venediklilere karşı başlayan mücadeleden daha önce, Karadeniz’deki Ceneviz tekeli bertaraf edilmiştir. İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Devleti, Boğazlara tam egemen olarak Karadeniz’i uluslar arası ticarete kapatılmış ve böylece Ceneviz tekeli kırılmıştır. Bu yine Karadeniz’den oldukça önemli ihtiyaçlarını karşılayan Venedik’e de ciddi zararlar vermiştir. Artık Osmanlı tüccarının denetiminde olan Karadeniz’deki ticarete Osmanlı Devleti, ancak kendisine tâbi olan Avrupa ülkelerinin ticaret gemilerine izin verecektir. Karadeniz’in etrafındaki topraklarda üretilen buğdayı ise, Ege Bölgesi’ndeki gibi kendi iç ihtiyacına ayırarak,

372 İnalcık, a.g.e., s. 306; aynı yazar, “İktisadi Vaziyet”, s. 177-178. 373 Bu süreç hakkında ayrınca bilgi için bkz. Tabakoğlu, a.g.e., s. 134.

ihracını yasaklamıştır. Bu durumun olumsuz etkilediği Venedik ise tahıl ihtiyacı için Trakya, Makedonya ve Mora’ya yönelmiştir. Burada ise Osmanlı idaresi ve yerel görevlilerin desteğiyle kurulmuş olan Dubrovnik ticarî üstünlüğü ile karşılaşmışlardır. Yine Avrupalı tüccarlara kapatılan Karadeniz, bunlarla birlikte Venediklilerin de Trabzon, Amasra, Kırım ve Sinop gibi limanlardan ihtiyaç duyduğu ürünleri alamamasını beraberinde getirmiştir374.

Bundan sonra Avrupalı devletler arasında Venedik bir istisna olarak, ancak II. Bayezid’in 1482’de yenilediği Venedik ahidnâmesine eklediği bir madde sayesinde Kefe ve Trabzon’da375, o da ciddi bir takım sınırlamalar ile girebilmiştir. Fakat

Venedik, Osmanlı hazinesine her yıl ödemekle yükümlü olduğu 10 bin dükayı vermeyince, Osmanlı limanlarının Venediklilere kapatıldığı 1496’dan Osmanlı- Venedik savaşının sona erdiği 1503’teki yeni ahidnâmeye kadar Karadeniz’de ticaret yapabilmekten yine mahrum kalmıştır376. Bundan sonra da ancak yeni çatışmaların ve akabinde Kıbrıs Savaşı’nın başladığı tarihe kadar, az da olsa Karadeniz’de ticaret yapabilme olanağı bulmuştur377. 1566’dan itibaren II. Selim’in Venedikliler aleyhinde yürüttüğü siyaset, yine Venediklilerin ticaret hacmi içerisinde önemli yer tutan şarap ticaretinde önemli kayıplara yol açmıştır. Nakşe ve ona bağlı Kiklad adalarının iltizamının Venediklilerden alınarak Don Yasef’e verilmesi, bölgeden elde edilen şarabın ve dolayısıyla ticaretinin tekelinin de, bu şahsa verilmesi anlamına geliyordu. Böylece Ege adaları ve Girit’ten Boğazlar ile Karadeniz aracılığıyla Tuna Nehri’ne gelerek, bu nehrin ağzında ve içeri kesimlerinde yaptıkları şarap ithalatı ciddi bir darbe yemiştir378. 1573’ten sonra başlayan uzun barış dönemi içerisinde Venedikliler, özellikle 1600’lü yıllarda bu ticarete yeniden sahip olacaktır.

Yine Venediklilerin Karadeniz’de bir başka rakipleri Dubrovnikli tüccarlar olmuştur ki, Osmanlı tabiiyeti ve himayesi altında bunlar, Karadeniz’de de önemli

374 Venedikli tüccarlar bu maddeleri, sofu Ankara’dan ikmal etmeye başlamaları gibi, Osmanlı ülkesinin diğer bölgelerinden temin etmeye çalışacaklardır. Bkz. Köse, a.g.t., s. 153.

375 Gökbilgin, “Türkçe Belgeler Kolleksiyonu”, s. 39-42. 376 Kaçan, a.g.t., s. 14.

377 1500’lü yıllarda Venedikli tüccarlar, Girit’in Kandiye Limanı ile Tuna Nehri arasında şarap ticaretine devam etmiş ve en önemli ihtiyaçlarından olan tenekeyi buradan ikmal etmişlerdir. Bkz. Köse, a.g.t., s. 153-154.

bir ticaret ağı kurmuşlar379 ve bu deniz ticaretine ağırlıklarını koyarak Venedikli tüccarların burada rahatça ticarî faaliyet gösterebilmelerini önlemişlerdir. Karadeniz ve Balkanlardaki Dubrovnikli tüccarların ticaret üzerindeki egemenliği ise en çok Venediklileri olumsuz etkilemiş ve ortaya çıkan düşmanca tutumlar içerisinde Dubrovnik’e karşı, gerek limanlarına gerekse gemilerine yaptıkları saldırılarla olsun durumu kotarmaya çalışmışlardır380.

Bunun dışında Venedikliler, Karadeniz’e giremedikleri hallerde (örneğin savaş dönemlerinde) Rum381 ve Giritli tüccarları382, buradan ihtiyaç duydukları

ürünleri, özellikle de buğdayı elde edebilmek için vasıta olarak kullanırlardı. Yine bazı Venedikli tüccarlar, Osmanlı Devleti’nden aldıkları özel izinlerle Karadeniz limanlarında ticaret yapabiliyorlardı. Mesela bu tüccarlardan biri İzayu veled-i Sathon adında bir Venedikliydi. Tuna ağzındaki Kili ve İsmail iskelelerine morina (mersin) balığı gibi ürünler almaya gelen bu tüccar, balyosun aracılığıyla Osmanlı yönetiminden aldığı izinle ticarî faaliyetlerini yürütüyordu. Bu izin belgesi ile Osmanlı görevlileri, bu kişi ve yanındakilerden haraç gibi tekâlif-i örfiyye vergileri alınmaması ve bunların korunması hususunda uyarılıyorlar, ayrıca ölmeleri durumunda metrukâtlarının ahidnâmeye bağlı olarak işlemlerinin yapılması konusunda hatırlatılıyorlardı383. Yine bir diğer Venedikli bir tüccar olan Kostantin Deyuli, Osmanlı yönetiminden aldığı izinle iki gemi kiralayarak, Kili ve İsmail iskelelerinden İstanbul’a getirmek üzere morina balığı ve havyar satın alıyordu. Bu tüccar İstanbul’a geldiğinde, iskele görevlileri tarafından gemisi angaryaya tutulmaya kalkışılmış, bunun üzerine verilen hükümde bu davranışlar men edilmişti384.

379 Dubrovnikli tüccarların XVII. yüzyılın başlarına kadar, Osmanlı Devleti’nin izniyle Karadeniz ticaretinde kurdukları hâkimiyet için bkz. Braudel, a.g.e., I, s. 61.

380 Yine Osmanlılarla olan savaş hali sona erdiğinde Venediklilerin, savaş dönemlerindeki ticarî boşluklarını dolduran ve onların yerine geçen Dubrovniklilerin ticarî faaliyetlerini baltalamak ve böylece tekrar eski ticâri ağırlıklarını geri kazanabilmek amacıyla Adriyatik’te yaptıkları saldırılar hakkında bkz. İnalcık, a.g.e., s. 286.

381 Köse, a.g.t., s. 154-155.

382 Osmanlı Devleti aynı zamanda Giritlilerin buğday satın almalarına da izin vermekteydi ki, bunların aracılığıyla Karadeniz ülkelerinin buğdayından Venedik de faydalanırdı. Örneğin bkz. Evâsıt-ı Ramazan 1031 (20-29 Temmuz 1622), MAD. 6004, s. 23/1; ayrıca bkz. Köse, a.g.t., s. 123. 383 Evâsıt-ı Zilkade 1032 (6-15 Eylül 1623), MAD. 6004, s. 42/1.

384 Evâil-i Cemâziyelevvel 1029 (4-13 Nisan 1620), MAD. 6004, s. 8/1. Edirne’de ikâmet eden ve Boğdan voyvodası Radol’un adamlarından olan Belgros Fortdote adlı zımmîye borcu olan Kostantin’in aynı kişi olup olmadığı ise belli değildir. Bkz. Evâil-i Receb 1028 (14-23 Haziran 1619), MAD. 6004, s. 1/2.

Karadeniz’den gelen tüccarların, aldıkları malları önce İstanbul’a getirmeleri şarttı. Böylece ilk olarak İstanbul’un ihtiyaç duyduğu miktar ayrılır, bu miktar tamamlandıktan sonra ancak ihtiyaç fazlasının götürülmesine izin verilirdi. Yine Venedikli tüccarlar bu limanlara da şarap götürerek satarlardı. Getirdikleri şarabın alıcıları arasında Doğu Avrupalı tüccarlar da bulunurdu385.

Venedik tacirleri Eflak, Boğdan ve Lehistan’la sürdürdükleri ticaret için de Karadeniz’e çıkarlar ve Tuna nehrine gelerek muhatap oldukları yerel tüccarlarla alışverişlerini burada yaparlar ya da bu nehir aracılığıyla iç bölgelere geçerlerdi. Sattıkları şarabın karşılığında buralardan sığır ihraç ederlerdi386.