• Sonuç bulunamadı

B. Venedik Tüccarlarının Faal Oldukları Osmanlı Ticaret Merkezleri

6. Adriyatik limanları

XV. yüzyılın ortalarına kadar Venedik’in Adriyatik’in bir Venedik Denizi olması özelliği, Fatih’in denizlere egemen olma ve Venedik’in denizlerdeki tekelini kırma siyaseti dolayısıyla ilk darbeyi almıştı. Bundan sonra da bu denizdeki Venedik egemenliği gittikçe gerileyecek ve hatta XVII. yüzyıla yaklaşılırken bu deniz ve ticaret devi, Adriyatik’te eli kolu bağlı bir hâle düşecektir.

Fatih’in bir yandan denizden ve karadan giriştiği askerî harekâtla Dalmaçya kıyılarındaki pek çok kale, liman ve adayı Osmanlı hâkimiyeti altına alırken, bir yandan da Avlonya limanını geliştirerek Venedik’in bu denizdeki egemenliğine meydan okuyacak askerî ve ticarî bir üs haline getirmiştir387. Fatih’in diğer bir

yandan ise İtalyan şehir devletleri olan Floransa, Ankona ve Ceneviz’e verdiği destek, diğer yandan Dubrovnik’e tanıdığı ayrıcalıklar, kuzeyinde Venedik ülkesinin yer aldığı bu denizin artık Venedik’in bir iç denizi olma özelliğini yitirmesini beraberinde getirmiştir. II. Bayezit devrindeyse Avlonya limanına Sefarad Yahudilerinin yerleştirilmeleri ve bunların Dubrovnik ile Ankona’yla birlikte ticarî

385 Köse, a.g.t., s. 155. 386 Köse, a.g.t., s. 110-111.

387 Bu limandan Venedik’e buğday, deri, post, zift sevkiyatı yapıldığına dair bkz. İnalcık, a.g.e., s. 324.

ağırlıklarını Adriyatik’te hissettirmeye başlamaları Venedik’i yine oldukça sarsmıştır388.

Preveze Deniz Savaşı’ndan sonra Orta Akdeniz’de de egemenliğini yayan Osmanlı Devleti’nin Venedik’e hali hazırda rakip olan Dubrovnik ve Ankona’nın yanı sıra, Osmanlı tâbiiyetindeki Bosnalı ve Yahudi tüccarı da himaye etmesi sonucu, Venedik Adriyatik’i kontrol altında tutamamıştır. XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı yandaşı bu devletler ile Osmanlılar, Adriyatik’te Venedik donanması ve ticaret filosuyla başa çıkabilmişlerdir389.

Önce Fransızların sonrasında 1580’de İngilizlerin kapitülasyon almalarıyla Akdeniz’e ve Adriyatik’e ticaret filolarıyla hücum etmeleri, ayrıca artık gelişmiş olan dokuma sanayilerinin bu limanlara sevkettiği ucuz ve kaliteli tekstil ürünleri ile bir zamanlar hâkimiyet sahaları olan Adriyatik’te bile ticarî etkinliklerini yitirecek bir pozisyona düşeceklerdir. Öyle ki Osmanlı pazarlarında boy gösteren, daha önce Venedikli tüccarlar vasıtasıyla gelen ucuz İngiliz yünlü kumaşları karziyalar, İngiliz dokuma sanayinde yaşanan gelişmeyle yine aynı dönemde İngiliz tüccarlar tarafından bu pazarlara kendileri tarafından sokularak, pahalı Venedik kumaşlarını piyasadan silip süpürecek bir tehdidi de beraberinde getirmiştir390. Bunların yanı sıra Fransızların, Venedik’in buğday ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan Arnavutluk’tan buğday ihraç etmeye başlamaları da, bu sefer buğday ikmalinde krize neden olmuştur391.

388 İnalcık, a.g.e., s. 324. 389 İnalcık, a.g.e., s. 320-321.

390 İnalcık, “Osmanlı Pamuk Pazarı”, s. 304; aynı yazar, a.g.e., s. 326. Aynı sürecin ipekli dokuma sanayii ve ürünlerinde de gözlendiğine dair bkz. aynı eser, s. 299.

391 İnalcık, a.g.e., s. 326. Venedikliler daha önce tahıl ihtiyaçlarını Karadeniz’in çevresindeki ülkelerden ve Ege Bölgesi’nden karşılıyorlarken, Karadeniz’in Avrupalı gemilere kapatılması, hububat yasağının koyulması ve buralardaki üretimin Osmanlı ülkesinin ihtiyacına ayrılmasından sonra, buğday ikmalini Arnavutluk’tan yapmaya başlamışlardı. Osmanlı Devleti, Venediklilere verdiği bir takım imtiyazlarla veya kimi yerler için ödedikleri pişkeşin bir karşılığı olarak, sınırlı miktarda buğday ve diğer hububatı buradan ihraç edebilmelerine izin veriyordu. Örneğin bir belgede; Venedik’in Zaklise (Zante) Adası için Osmanlı Devleti’ne verdiği 1500 sikke altın pişkeşin bir getirisi olarak, Golos ve Kesendire’den yılda üç yüz müd terekeyi kendi akçeleriyle almalarına ve gemilerine yüklemelerine izin verilmesi bildiriliyordu. Bkz. Evâil-i Receb 1028 (14-23 Haziran 1619), MAD. 6004, s. 1/1. Yine benzer bir hükmün Kotor ve Kesendire kadılarına da verildiğine dair bkz. Evâsıt-ı Ramazan 1031 (20-29 Temmuz 1622), MAD. 6004, s. 23/1.

Ayrıca İngilizlerin Adriyatik’te giriştikleri ticaret faaliyetleri İngiliz askerî filosu ve korsan gemileriyle de destekleniyordu. Okyanus şartlarına dayanıklı olan bu yüksek ve gelişmiş toplara sahip İngiliz gemileri karşısında Venedik gemileri zayıf kalıyordu. Yine Habsburgların da kendi desteğindeki Üskok korsanlarının korumasında Fiume ve Trieste limanlarında ticarete başlamaları, XVI. yüzyılın son çeyreği ile XVII. yüzyılın ilk çeyreğini Venedik için kabusa çevirmiştir392.

Artık denizlerin Venedik gemileri açısından tehlikeli olması, kullandıkları bir diğer alternatif yol olan Balkanlar güzergâhının ise; oldukça çetrefilli, eşkıyalardan ötürü pek güvenlik arz etmeyen ve başlıca rakipleri olan Dubrovniklilerin Balkan şehirlerinde ticarî hâkimiyetlerini daha önceden kurmuş olmaları sebebiyle Venediklileri farklı bazı arayışlara yöneltmiştir. Aslında buralarda Venedik tüccarları, İstanbul’un fethinden sonra Karadeniz’in Avrupalı gemilere kapanması ve hububat yasağından beri pek çok ürünün tedariki için faaliyet göstermeye başlamışlardı. Ancak söz konusu olumsuzluklar Venediklilerin, XVII. yüzyılda daha ziyade İzmir ve Suriye limanlarını tercih etmelerine neden olmuştur. Ancak bunun için de, Venedik gemilerini Adriyatik’te hareket edemez hale getiren İngiliz gemileriyle Hollanda gemileri, Venedikli tüccarların güvenle mal taşımaları için tek çıkar yol olmuştur. Venedikli tüccarların bu yabancı navlun gemileriyle Osmanlı limanlarına gelmeleri, bu sefer de Venedik gemi taşımacılığını iyice çıkmaza sokacak ve ayrıca sorunları beraberinde getirecektir393.

Tüm bu olumsuz gelişmeler karşısında 1592’de, Venediklilerin bu sıkıntılarını gidermek ve ticarî faaliyetlerini sürdürebilmek maksadıyla, Osmanlı Devleti’nin de işbirliğiyle İspilit (Spilato) limanı kurulmuştur. Venedik’in Dalmaçya kıyılarında kalan son limanlarından biri olan İspilit, Osmanlı Devleti’nin kendi tüccarlarının da hizmetini göreceği394 için gelişiminde destek verilmiş395 ve

392 İnalcık, a.g.e., s. 326.

393 İzmir ve Kıbrıs’a İngiliz veya Hollanda navlun gemileriyle gelen Venedikli tüccarların ve konsoloslarının karşılaştıkları sorunlara yukarıda değiniştik.

394 Limanın, Venedik’te faaliyet gösteren Osmanlı ve diğer Müslümanların ulaşımlarını kolaylaştırması hakkında bkz. Ş. Turan, “Venedik’te Türk Ticaret Merkezi” s. 256. Venedik’te ticaret yapan Osmanlı ve diğer Müslüman tüccarların yoğun faaliyetlerinden ötürü, şehirde Türk Hanı olarak da bilinen ve bunların ikâmetleri ile ticaretlerini yürütebilmeleri için 1621-1622’de kurulmuş olan Fondaco Dei Turchi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. aynı makale, s. 247-283;

Adriyatik’te önemli bir transit ticaret limanına dönüştürülmüştür. Ayrıca limanın, korsanlara karşı güvenlik sağlayan Neretva Körfezi’nde yer alması ve istihkâmları sayesinde savunmasının güçlü olmasının yanı sıra karayolu bağlantılarının da sağladığı imkânlardan ötürü kısa sürede Adriyatik’in başlıca limanı haline gelmiştir396. Öyle ki İspilit ile İstanbul arasında bir kervan yolu da oluşturulmuştu. Bu güzergâh İstanbul’dan yola çıkarak Edirne-Üsküp-Saray Bosna-Mostar-İspilit yolunu takip ediyordu ki, limandan da Venedik donanmasının koruduğu gemilerle Venedik’e varıyordu397. Sonuçta Venedik-İspilit arasındaki deniz yolu hem korsanların varlığından hem de o yıllarda Adriyatik’e dadanan İspanyol donanmasından ötürü tehlike arz ediyordu398. Yine tüccarlar Venedik’ten İspilit’e gemi taşımacılığıyla getirdikleri kumaş ve çuha gibi ürünleri, Balkanlar üzerinden kervanlarla önce Edirne’ye, oradan da İstanbul’a taşırlardı399.

Deniz yolunda olduğu gibi kervan yollarında da tehlikeler eksik olmuyordu. Özellikle Venedikli tüccarlar bu yolda pek çok sorunla karşılaşıyorlardı. Bir yandan eşkıya saldırıları, diğer yandan Osmanlı görevlilerinin olumsuz davranışları işlerini zora sokuyordu. Bunun dışında kervanların kâtiplerine bile güven olmuyordu ki, bazen bunlardan birisi niyetini bozarak tüccarların mallarına göz dikebiliyordu. Yine böyle bir olayın cereyan ettiği bir olayda; Can Yakamo Luka adlı bir kervan kâtibi, Venedikli bazı tüccarların bunun kervanıyla İstanbul’a gönderdikleri çuha ve

Şakiroğlu, “Venedik’teki Türk Ticaret Merkezi (Fondaco dei Turchi) Hakkında Yeni Bilgiler ve Bunun Ticaret Tarihimizdeki Yeri”, 5. Milletler Arası Türkoloji Kongresi (İstanbul, 23-28 Eylül

1985), III. Türk Tarihi – Tebliğler, II, İstanbul 1989, s. 615-620. Yine Osmanlıların İspilit’ten

Venedik’e, Saray Bosna’ya, Kilis’e ve Banya Luka’ya geçebilmelerini sağlaması hakkında bkz. Köse, a.g.t., s. 107.

395 Müslüman gemilerinin artık Venedik’te mallarını Venedik gemilerine yükleyerek İspilit limanına getirdikleri hakkında bkz. Evâhir-i Muharrem 1030 (17-25 Aralık 1620), MAD. 6004, s. 11/3. 396 Köse, a.g.t., s. 107.

397 Bkz. harita 2; Ş. Turan, “Venedik’te Türk Ticaret Merkezi”, s. 256.

398 Örneğin 1621 yılında Venedik’ten İspilit’e doğru yol alan, içinde Venedik ve Osmanlı tüccarları ile mallarının da bulunduğu bir geminin İspanyol donanmasının taarruzuna uğradığı ile ilgili bkz. MAD. 6004, s. 11/3; ayrıca bkz. Evâhir-i Rebiülâhir 1034 (31 Ocak - 8 Şubat 1625), MAD. 6004, s. 113/2. Konunun 1625 Ahidnâmesi içerisindeki yeri için bkz. Ek 21: MAD. 6004, s. 118. Yine bu İspanyol donanmasına karşı Venedik donanmasıyla ittifak halinde olunacağına dair Arnavut İskenderiyesi, Delvine ve Avlonya sancakbeylerine gönderilen hüküm için bkz. Ek 4: Cemâziyelevvel 1030 (24 Mart - 22 Nisan 1621), MAD. 6004, s. 14/1.

399 İstanbul’dan İspilit’e mallarını almak ve İstanbul’a getirmek isteyen balyosun baş tercümanının tüccar bir akrabası olan Yalkar bin Korluya’nın yol güzergâhı için bkz. Evâil-i Receb 1028 (14-23 Haziran 1619), MAD. 6004, s. 1/3; ayrıca bkz. Köse, a.g.t., s. 106-108; İnalcık, a.g.e., s. 320, 323, 325-326; Braudel, a.g.e., I, s. 188.

kumaşlarına el koymuştur. Osmanlı yönetimi ise bunun üzerine Edirne ve Bosna arasındaki bütün kadılara bir hüküm göndererek, bu adamın bulunarak yakalanması ve alıkoyduğu mallarla birlikte İstanbul’a ulaştırılması emredilmiştir. Yine bu olaydan anlaşılmaktadır ki; Venedik tüccarları illa ki her zaman kendi mallarının başında olarak limandan İstanbul’a gitmemekte, bazen bir kervan tutarak mallarını göndermektedirler400.

Her ne kadar Osmanlı yönetimi hükümlerle, yerel idarecilerine ve görevlilerine bu sorunların halledilmesini ve tüccarlar ile kervanlarının korunmasını emretse de, problemlerin tam anlamıyla giderildiği söylenemez401. Öyle ki, bu

idarecilerin bizzat kendileri Venedikli tüccarlara garez duyuyorlardı402. Öyle ki daha İspilit limanı inşa edilirken bu, hem Dubrovnik’in önemini azaltan bir gelişme olarak Dubrovniklileri hem de Osmanlı transit merkezlerini de olumsuz etkileyebileceğinden Osmanlı yerel idarecilerini rahatsız etmiş ve bu konuda Bosna beylerbeyi, endişelerini Osmanlı merkezine bildirmişti403. Söz konusu kaygılar ile Osmanlı yerel görevlileri, bu yıllarda da pek çok uygunsuz davranış içerisine girmişlerdir. Öyle ki Dubrovnik’te gümrük emini olan İbrahim adlı bir kişi yanındaki Dubrovniklilerle, İspilit’e doğru yol alan bir ticaret kervanını yolundan ederek zorla Dubrovnik’e göndermeye çalışmışlardır. Bunun üzerine Bosna beylerbeyine gönderilen hükümle bu eminin cezasının verilmesi ve bu Dubrovniklilerin de bu tip davranışlardan uzak durmalarının tenbih edilmesi bildirilmiştir404.

400 Evâhir-i Receb 1031 (1-10 Haziran 1622), MAD. 6004, s. 21/1. Bahsi geçen adamın yerine, bu malları İstanbul’a götürmekle görevlendirilen yeni kervan kâtibi hakkındaki hüküm için bkz. Evâhir-i Receb 1031 (1-10 Haziran 1622), MAD. 6004, s. 69/1; Köse, a.g.t., s. 107.

401 Örneğin İstanbul-İspilit ve sonra İspilit-İstanbul arasında seyahat edecek olan balyosun baş tercümanının tüccar akrabasının yol güvenliği için Bosna’da bulunan vezir Mustafa Paşa’ya ve İstanbul’dan Bosna’ya, oradan da İspilit’e kadar olan yerlerin sancakbeylerine ve kadılarına gönderilen hüküm için bkz. Evâil-i Receb 1028 (14-23 Haziran 1619), MAD. 6004, s. 1/3. Yine bir Venedik beyzâdesinin İstanbul’dan İspilit’e karayoluyla gitmek arzusunda olduğu ve Osmanlı yönetiminin yol üzerinde olan tüm beyleri, kadıları, kale komutanlarını, neferat ağalarına, çavuşları ve voyvodaları uyardığı ve güvenliğinin sağlanmasını emrettiği hüküm için bkz. Evâhir- i Zilhicce 1031 (27 Ekim - 4 Kasım 1622), MAD. 6004, s. 25/2.

402 Mesela İspilit’ten gelen ve Kilis’e doğru yol alan bir kervan Şevlin mevziine uğradıklarında, mallarının vergisi diye zorla para alan bir kişi, bizzat yeniçerilerden Bekir adlı biriydi. Bkz. 1032 (1623), MAD. 6004, s. 41/3; Köse, a.g.t., s. 109.

403 Köse, a.g.t., s. 107. İspilit açıldıktan sonra düşen Dubrovnik gelirlerinin rakamsal verileri için bkz.

aynı tez, s. 109.

Bu liman sayesinde Adriyatik deniz ticareti ve trafiğinde yitirdikleri etkinliklerini bir nebze de olsa tekrar kazanan Venedikliler, daha önceleri egemenlik sahaları olan Adriyatik’e her ne kadar bir daha hâkim olamayacaklarsa da, bu denizde sürdürülen ticarette tekrar rol oynayabilecek duruma gelmişlerdir. Bundan sonra Avlonya limanının Adriyatik’teki önemi de İspilit’e kaymaya başlamıştır ki, daha önce buradan Dubrovnik’e yerleşmeye başlayan Yahudi tüccarlar, artık yükselen yeni değer olan İspilit’i tercih etmekteydiler. Ancak bu, Avlonya’da süren ticaretin sona erdiği anlamına gelmemektedir. Sonuçta Venedikli tüccarlar da Arnavutluk’un bu limanına gidip gelmeye ve ticaretlerini sürdürmeye devam ede gelmişlerdir405.

Kendileri aleyhindeki tüm bu olumlu-olumsuz gelişmelere karşın Venedikli tüccarlar, ticarî faaliyetlerinin aleyhindeki durumlardan olabildiğince az etkilenmesine çalışmışlar ve hali hazırdaki ortam içerisinde ticaretlerini yürütmeye çabalamışlardır. Osmanlı Devleti de Venedikli tüccarların güven içerisinde ticaretlerini yapabilmeleri için, bu bölgedeki idarecilere ve görevlilere de sürekli hükümler göndererek bunlarla iyi geçinilmesi, bunlara zarar verilmemesi, aksine korunması ve ahidnâme kurallarına bağlı kalınması hususlarında uyarılarda bulunmuştur406.

XVI. yüzyıl boyunca olduğu gibi XVII. yüzyılın ilk çeyreğinde de Venedik tüccarlarını, Adriyatik’in Osmanlılara tâbi limanlarında görebilmemiz mümkündür. Birer Arnavutluk limanı olan Avlonya ve Draç, Venediklilerin kullandıkları ve ticaret yaptıkları bu limanlardan ikisidir407. Yine Ayanoros da Venedikli bazı gemi reislerinin düzenli olarak gidip gelerek kohça tahtası yükledikleri bir limandı408.

405 İnalcık, a.g.e., s. 320, 323, 326.

406 Örneğin Arnavutluk İskenderiyesi’nin beyine, kadılarına ve kale komutanlarıyla neferat ağalarına gönderilen bir hükümde; Venedik beylerinin Osmanlı Devleti’nin dostu olduğu ve onlarla iyi geçinilmesi, tüccarlarının ise korunması gerektiği bildirilmiştir. Bkz. Evâsıt-ı Rebiülevvel 1033 (2-11 Ocak 1624), MAD. 6004, s. 53/2.

407 Ayrıca Venedik’e tâbi bir iskele olan Şibenik de, Venedikli tüccarların kereste alım-satımını yaptıkları yerlerden biriydi. Bkz. Evâil-i Şaban 1033 (19-28 Mayıs 1624), MAD. 6004, s. 98/2. 408 Bu gemi reislerinin Adriyatik’te emniyet içerisinde mal taşıyabilmeleri için derya beylerine hüküm

Avlonya, Venedik’in tuz ikmal ettiği bir limandı. Ayrıca üç ayrı belgeye yansıyan bir olayda; Venedikli bir tüccarın Avlonya’da, gemisine yapağı ve ipek gibi ürünler yükleyerek limandan ayrıldığını öğrenmekteyiz409. Yine Avlonya’da ikamet

eden bir Venedikli konsolosun varlığından haberdarız. 1625 yılında Avlonya’daki Venedik konsolosu olan Danyel Kodoto isimli kişinin de ticarî faaliyetlerinin bulunduğunu anlıyoruz. Bu konsolos, yanında görevli olduğu anlaşılan bazı adamlarını alacakları için bir takım kimselere göndermiş, ellerinde fatura kağıtları olmasına rağmen bunlar ve konsolos ters muamele görmüşler ve bunun üzerine bu kişiler için Avlonya sancakbeyine ve kadısına bir hüküm gönderilmiştir. Kesin bir dille bunların rencide edilmemesi ve aksine korunmaları gerektiğine dair uyarılmışlardır410.

Görüldüğü üzere Avlonya’da da şartlar, yerel idareciler ve görevliler tarafından gerek söz konusu sebeplerden, gerekse şahsi çıkar ve menfaat sağlama çabalarından Venediklilerin aleyhine çevrilmeye çalışılmaktadır. 1623 yılında Avlonya sancakbeyi olan Osmanlı yerel idarecisinin de, Venedikliler aleyhinde Osmanlı ülkesinde görmeye alıştığımız düşmanca tutumu paylaştığını görmekteyiz. Öyle ki yukarıda bazı sebeplerine de değindiğimiz hususlardan ötürü bu kişi, yine Avlonya’ya gelen bir korsan gemisinin zapt ettiği Venedik gemisiyle birlikte limanına girmesine izin vermiştir. Bu sancakbeyi, konunun balyosa aksetmesi ve onun da Osmanlı yönetimine başvurması üzerine, merkezden gönderilen bir hükme muhatap kalmıştır. Bu Venedik gemisinin korsanların elinden alınması, bunların ele geçirdikleri malları satmalarına izin verilmemesi, bu korsanların cezalarının verilmesi ve bir daha da böyle bir davranış içerisine girmemesi sert bir dille tenbih edilmiştir411. Anlaşılan o ki, halk arasında da Avlonya’da korsanlarla işbirliği yapılmaktadır. Öyle ki, korsanlarla anlaşmalı olarak iş yapan Salamon adlı bir Yahudi, korsanların saldırdığı Marislane adlı bir Venedik gemisindeki Covan ve Teroter isimli tüccarların mallarını bunlardan satın almaktadır. Bunun üzerine

409 Evâhir-i Cemâziyelâhir 1036 (9-17 Mart 1627), MAD. 6004, s. 126/2; Evâil-i Rebiülâhir 1036 (20- 29 Aralık 1626), MAD. 6004, s. 128.

410 Evâsıt-ı Cemâzîyelevvel 1034 (19-28 Şubat 1625), MAD. 6004, s. 115/2. 411 Evâhir-i Cemâziyelâhir 1032 (22-30 Nisan 1623), MAD. 6004, s. 35/3.

Avlonya beyine gönderilen bir başka hükümle bu olayların önüne geçilmesi ve korsanlarla iş yapılmasına izin verilmemesi istenmektedir412.

Yine Arnavutluk limanlarından biri olan Draç (Dreç, Durazzo) da, Venediklilerin faal oldukları, ayrıca yine Osmanlı görevlilerinin olumsuz tutumlarına maruz kaldıkları bir limandı. Mesela Draç limanına gelen Andırye Petrovnik adlı tüccar buraya, gemisine çuha, kumaş ve gön yüklemişti. Ancak garibler ağası Mustafa ve iskele emini Süleyman’ın hışmına uğramış, 1600 guruş ve iki pastav çuha ve altı tonluk kumaş bunlar tarafından el konularak hapsedilmiştir. Bunların, tüccarın bir akrabasından Andırye ve gemisi için 1100 guruş fidye istemeleri üzerine konu Osmanlı yönetimine bildirilmiş ve gönderilen hükümle tüccarın salıverilmesi, parasının, eşyalarının ve mallarının tam olarak iade edilmesi bildirilerek suçluların cezalandırılması emredilmiştir413.

Bir diğer olayda ise; Venedik’e doğru yol alan ve içinde Ponte adında Venedik’e ait üç adaya komutanlık yapan bir Venedik beyinin bulunduğu gemi ile ormancıların bulunduğu üç kadırga fırtınaya yakalanmışlar ve Draç’ta karaya vurmuşlardır. Bunun üzerine emin ve aynı zamanda bir subay olan Yusuf Ali Bey oğlu Mehmet Çelebi, Mahmut Çelebi ve İlbasan sancakbeyinin kethüdası Abaz isimli kişi ile yanlarına aldıkları daha pek çok kişi, gemi ve kayıklardan çıkan 130 kişiyi esir alarak bunlar için oldukça yüklü bir fidye istemişler, gemideki eşyalarına, aletlere ve toplara el koymuşlar, ayrıca Ponte’nin 2700 guruşunu “gözetmek

bahânesiyle” alıp paylaşmışlardır. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi İlbasan

sancakbeyine, Draç kadısına, kale komutanına ve neferat ağalarına gönderdiği hükümle bütün bu şahısların serbest bırakılıp, aldıkları her şeyin geri verilmesi ve suçluların cezalandırılması salık verilerek ilgili ahidnâme hükümleri hatırlatılmıştır414. Yine Avlonya’dan Venedik’e giden yapağı ve ipek yüklü bir gemi, fırtına dolayısıyla Nova’da karaya oturduğunda Nova ahalisi bu malları yağma

412 Evâsıt-ı Rebiülevvel 1033 (2-11 Ocak 1624), MAD. 6004, s. 52/3. 413 Evâsıt-ı Ramazan 1031 (20-29 Temmuz 1622), MAD. 6004, s. 23/2.

414 Evâhir-i Receb 1033 (9-18 Mayıs 1623), MAD. 6004, s. 99/1; Evâhir-i Cemâziyelâhir 1036 (9-17 Mart 1627), MAD. 6004, s. 127. Bu olayda adını saydığımız Osmanlı görevlilerinin yanı sıra iki ayrı belgede, failler arasında Draç’ta emin ve subay olan Cafer Ağa ve Hasan adlı bir görevlinin de ismi geçmektedir. Bkz. Evâsıt-ı Ramazan 1033 (27 Haziran - 6 Temmuz 1624), MAD. 6004, s. 102/2; Ek 22: Evâsıt-ı Receb 1036 (28 Mart - 6 Nisan 1627), MAD. 6004, s. 129.

etmiştir. Bu olaydan sonra Nova kadısı, kale dizdarı ve neferat ağalarına yollanan hükümde, bu yağmacıların bulunarak cezalandırılmaları ve el koydukları malların “sulh ü salâh ve ‘ahidnâme-i hümâyûn mûcibince” sahiplerine iade edilmesi bildirilmiştir415.

Bunların dışında yerel halk veya bizzat Osmanlı askerleri tarafından bir takım saldırılar düzenlendiği de oluyordu. Bunlar zaman zaman görevli oldukları kalelerden çıkarak Venedik gemilerini yakalıyorlar ve mallarını gasp ederek tüccarları hapsedebiliyorlar idi416. Yine Arnavutluk, Venedik’e tâbi olan topraklara

sınır olduğundan dolayı, Bosna’da olduğu gibi burada da sınır ihlalleri ve bir takım sınır ötesi saldırılar yaşanmaktaydı. Bu olaylara bazen Osmanlı görevlileri ve hatta idarecileri de katılabiliyorlar veya kendileri bu saldırıları düzenleyebiliyorlar idi417.

Osmanlıların Adriyatik limanlarının haricinde, Venedik’e tâbi olan Korfoz (Korfu) Adası da bu denizde ve limanlarda yürütülen Osmanlı-Venedik ticaretinde rol oynamaktaydı. Ayrıca bu ada Adriyatik’in hemen girişinde olup, Arnavutluk ile Makedonya sınırının birleştiği kıyı kesimine yakın olması ve böylece bir boğaz oluşturması dolayısıyla, ayrıca bir kalenin koruması altında Venedik ve Osmanlı tüccar gemilerine belli bir güvenlik sağlardı. Bu gemiler Adriyatik’e girerlerken bu boğazdan geçerek gidecekleri limana yol alırlardı. Bu vasfından ötürü Korfoz, 1625 Ahidnâmesi’nde de yer bulmuştur418.

415 Evâhir-i Cemâziyelâhir 1036 (9-17 Mart 1627), MAD. 6004, s. 126/2. Yine aynı hükmün Bosna beylerbeyisi ile Hersek sancakbeyine de gönderilmiş olduğuna dair bkz. Evâil-i Rebiülâhir 1036 (20-29 Aralık 1626), MAD. 6004, s. 128.

416 Korfoz’dan Adriyatik Denizi’ne giren Elkarute adlı bir Venedik ticaret gemisinin, Ülgün kalesinden gönderilen gemilerle yakalanarak kaleye getirildiği ve içindeki tüccarların hapsedilerek gemilerindeki malların gasp edildiği hakkındaki hüküm için bkz. Ek 23: Evâil-i Muharrem 1037 (12-21 Eylül 1627), MAD. 6004, s. 130-131. Ayrıca İskradinlilerin kayıklarıyla Şibenik’teki kereste taşıyan Venedik rençber kayıklarına saldırmalarıyla ilgili olan hüküm için bkz. 26 Zilhicce 1031 (1 Kasım 1622), MAD. 6004, s. 26/2. İskradinlilerin birkaç senede bir, kereste taşıyan bu Şibenikli rençber kayıklarına saldırdıkları hakkında bkz. Evâil-i Şabân 1033 (19-28 Mayıs 1624), MAD. 6004, s. 98/2. Benzer bir olayın Ülgün sâkinlerinin kayıklarla Venedik’e tâbi Budva reayasına saldırmaları üzerine yaşandığına dair olan hüküm için bkz.