• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE BASIN İŞ HUKUKU

2.1. Tarihsel Gelişim

2.1.1. Osmanlı Dönemi

Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. yüzyıla kadar basım ve yayım faaliyetleri topraklarında yaşayan azınlıklarca başlatılmış ve sürdürülmüştür. Türkler tarafından ilk basımevi 1727’de İbrahim Müteferrika tarafından kurulmuş ve ilk gazeteler Fransızlar tarafından yayınlanmıştır.

İstanbul’da Türkçe olarak yayınlanan ilk gazete dönemin padişahı II.

Mahmut’un isteğiyle 1831’de yayın hayatına başlayan Takvim-i Vakayi’dir. Türkçe

85 Çalışmanın diğer bölümlerinde kısaca Basın İş Kanunu olarak yer verilecektir.

86 Gazeteciliğin özel ve toplumsal öneminden dolayı “Uluslararası Çalışma Bürosu 1928 yılında gazetecilerin çalışma ve yaşam koşulları üzerine bir rapor yayımlayarak gazetecilerin çalışma yaşamında özel bir yeri olduğunu belirtmiştir. Rapora göre gazeteciler ne el emeği ile çalışan kişilerdir ne de tam anlamıyla fikren çalışanlara benzerler. Büronun bu raporu etkili olmuş ve bu tarihten sonra basın mesleğinde çalışanlar için özel yasalar ve düzenlemeler çıkmaya başlamıştır. Gazetecilerin özel çalışma koşullarını düzenleyen yasalardan sonra 1935 yılında Fransa’da “Gazetecilerin Profesyonel Statüsü Yasası” kabul edilmiştir.” M. A. Şuğle, 2001, s. 11.

87 M. A. Şuğle, 2001, s. 11.

41

olarak yayınlanan Takvim-i Vakayi’i 1860 yılında Agâh Efendi tarafından çıkartılmaya başlanan ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval izlemiştir.88

Osmanlı İmparatorluğu’nda matbaanın batıdan 277 yıl sonra kullanılmaya başlanmasından dolayı gazetelerin ortaya çıkışı gecikmiştir. Aynı zamanda ilk gazetelerin devlet tarafından çıkarılması da basın hayatına yönelik düzenlemelerin yetersiz olmasına sebep olmuştur. Bu dönemde çıkarılan düzenlemeler genellikle basın özgürlüğünün kısıtlanması ile ilgili olup doğrudan gazetecilerin çalışma ilişkilerini düzenlemeye yönelik yasal düzenlemelerin sınırlı olduğu görülmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu, Tanzimat Dönemi ile birlikte yayın hayatında ortaya çıkan gelişmeler ve çıkarılan gazetelerin sayısının artmasıyla, kendi topraklarındaki basım faaliyetlerini bir düzene koyma ihtiyacı duymuştur. Basın faaliyetlerini düzenlemek amacıyla yapılan ilk düzenleme 1857’de Matbuat Nizamnamesi ile yürürlüğe girmiştir.89

Matbuat Nizamnamesi ile matbaalar için birtakım kurallar koyulmuştur.

Nizamnameye göre, İstanbul’da matbaa açmak isteyenler Maarif Meclisi90 ve Zaptiye91 tarafından soruşturulduktan sonra, adı geçen meclis ve sadrazamlık makamından izin almaları gerekmektedir. Diğer illerde matbaa açmak isteyenler ise valiliklere başvuru yapabileceklerdir. Ayrıca Nizamname’ye göre yabancı uyruklu olan kişiler gazete çıkarmak ve matbaa kurmak için Hariciye Nezareti’nden izin almak zorundadırlar.92

Osmanlı İmparatorluğu’nda basım ve yayım hayatına yönelik olarak kurallar oluşturma isteği dikkat çekmektedir. Ancak, 1857 tarihli Matbuat Nizamnamesi’nde gazetecilerin çalışma hayatına yönelik olarak doğrudan bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolaylı olarak gazete çıkarılması ve matbaa açılmasına izin sisteminin getirilmesi ile gazetecilerin bu durumdan olumsuz etkilendiğini söyleyebiliriz. Bu durum basın özgürlüğü açısından gazete çıkartmak isteyenlerin

88 H. Topuz, İkinci Mahmut’tan Holdinglere Türk Basını, İstanbul, s. 15-17.

89 A. Ceylan, “Tanzimat Dönemi Osmanlı Basım ve Yayımında Hukuki Düzen”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları Dergisi ( 1839-1876), 2006, s. 139.

90 Maarif Meclisi: 1846 yılında eğitim işlerini düzenlemek üzere oluşturulan kurul.

91 Zaptiye: Osmanlı Devleti'nde toplum güvenliğini sağlamakla görevli askerî polis kuruluşu.

92 N. Odyakmaz, “Osmanlı’da Anayasal Düzenlemeler ve Basına Etkileri”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2003, s. 213-214.

42

kısıtlanmasına neden olmuş ve sadece idarenin izin verdiği gazeteler yayın hayatını sürdürebilmişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda açılan matbaa sayısının artmasıyla birlikte buna bağlı olarak gazete ve dergi yayıncılığında da bir artış görülmüştür. Matbuat Nizamnamesi gazete ve dergileri yayınlayan matbaaları denetlemekte yetersiz kalmaya başlamıştır. Basın yayın faaliyetlerinin denetimini sağlayacak yeni yasal düzenlemelere ve kuruluşlara ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple, basın yayın ve matbaa faaliyetlerini düzenleme amacıyla 1862’de Matbuat Müdürlüğü93 kurulmuştur.94

Matbuat Müdürlüğü 1920’de Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi ve 1984’te Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü isimlerini almıştır. Günümüzde Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürürlüğe girmesi ile kapatılmış ve yerine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İletişim Başkanlığı kurulmuştur.

Türk toplumunda ilk yazılı Anayasa olarak nitelenen Kanun-i Esasi 1876’da çıkarılmıştır. Kanun-i Esasi’de “Basın kanun dairesinde serbesttir” ifadesi yer almaktadır. Ancak, yasa hükümete sınırsız bir yetki tanıdığından basına herhangi bir güvence sağlayamamıştır. Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlamasıyla Padişah Abdülhamit, yayınladığı Sıkıyönetim Kararnamesiyle olağanüstü yetkiler elde etmiştir. Bu yetkilerden birisi de basına yönelik olmuş ve padişaha gazeteleri kapatma yetkisi tanınmıştır.95 Padişah Anayasayı askıya alınca Kanun-i Esasi’de belirtilen Matbuat Kanunu ise 1877’de hazırlanmış ancak yürürlüğe konmamıştır.96

Gazete kapatma yetkisinin padişaha verilmesi gazetecilerin çalışma hayatına olumsuz etkiler getirmiştir. Bunlardan en önemlisi kapatılan gazetelerdeki basın çalışanlarının işsiz kalması ve basın özgürlüğünün devlet tarafından kısıtlanması olmuştur.

93 Matbuat Müdürü olarak ilk atanan kişi Sakızlı Ohannes Paşa’dır. Sakızlı Ohannes Paşa kendisine tevdi edilen bu görevi 1868 yılına kadar yürütmüştür.

94 H.R. Ertuğ, Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, İstanbul, 1959, s. 181.

95 H. Topuz, İkinci Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, 2012, s. 48-50.

96 N. Gökçek Karaca, 2010, s. 26.

43

Meşrutiyetin ikinci kez ilan edilmesiyle basın alanında önemli bir değişikliğe gidilmiştir. 1876 Anayasası’nın "Matbuat kanun dairesinde serbesttir" şeklindeki hükmüne "Hiçbir veçhile kapatılıp teftiş ve muayeneye tâbi tutulamaz" ifadesi eklenmiştir. Böylelikle II. Abdülhamit döneminde uygulanan, basının ön denetime tâbi tutulması uygulaması anayasa ile güvence altına alınarak kaldırılmıştır. II. Meşrutiyet'in ilânının yol açtığı rahatlama basın alanına da yansımıştır ancak Birinci Dünya Savaşı'na girilmesiyle beraber İttihat ve Terakki taraftarı olan gazetelerin dışındakiler kapatılmıştır.97

Gazete ve dergilere yönelik yapılan düzenlemeler genellikle basın özgürlüğüne yönelik olup çalışma hayatına dair herhangi bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir.

Bu dönemde gazetecilik mesleği, edebiyatçılar ve fikir insanlarının yazdıkları yapıtların gazete ve dergilerde yayınlanması sebebiyle profesyonel bir meslek olarak yapılmamıştır. Bunun neticesinde gazeteciler ve işverenleri açısından hukuki düzenleme yapılmasını gerektirecek bir durum ortaya çıkmamıştır.

Meşrutiyetin ikinci kez ilan edilmesiyle birlikte Fransız Basın Kanunu’ndan esinlenerek Matbuat Kanunu çıkarılmıştır. Özgür bir basın yaratmanın amaçlandığı yasa yirmi iki yıl yürürlükte kalmıştır. Gazete ve dergi yayınlamak için kullanılan izin sistemi kaldırılarak yerine beyanname98 verme sisteminin getirilmesiyle basın özgürlüğü açısında ilerleme kaydedilmiştir. Ancak, ilerleyen dönemde basına yönelik sansürün artmasıyla Osmanlı’da basın özgürlüğü olumsuz şekilde etkilenmiştir.

Matbuat Kanunu’nda yapılan düzenleme ile vatandaşları suç işlemeye yönelten yazıların yayınlanması ve ahlak kurallarına aykırı resim ve yazı yayını yasaklanmıştır.

Ayrıca kişilere cevap hakkı tanınmış, Ayan ve Mebusan Meclisi, hanedan, mahkemeler, ordu ve donanma, konsoloslar aleyhine yapılan yayınlar yasaklanmış ve sultana yazıyla hakaret edilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Gazetecilerin çalışma ilişkilerine yönelik olarak ise gazetenin sorumlu müdürlerine yirmi beş yaş ve yedi yıllık idadi ya da yüksek öğretim görme koşulu getirilmiştir.99

97 N. Ünal Özkorkut, “Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devleti'ndeki Görünümü”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2002, s. 78-79.

98 Günümüzde süreli yayınların çıkartılması için kaydedilmek üzere yönetim yerinin bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığına bir beyanname verilmesi yeterlidir. (5187 sayılı Basın Kanunu Madde 7)

99 N. Mazıcı, “1930’a Kadar Basının Durumu ve 1931 Matbuat Kanunu” Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 1996, s. 136-137.

44

Cumhuriyet ilan edilmeden önce gazetecilerin çalışma ilişkilerine yönelik düzenlemelerin yetersiz olduğu görülmektedir. 1909’da hazırlanan Matbuat Kanunu ile gazetecilerin çalışma hayatına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Günümüzde uygulanmakta olan Basın Kanunu’nda, gazete ve dergilerde sorumlu müdür olabilmek için on sekiz yaşını bitirmiş olmak ve en az ortaöğretim veya dengi bir eğitim kurumundan mezun olma şartı aranmaktadır. Buna benzer bir düzenleme, Matbuat Kanunu’nda da görülmektedir.