• Sonuç bulunamadı

HÂKİM-BAĞLI ŞİRKETLER HUKUKU

4.10 ORTAKLIKLAR HUKUKUNDAKİ GÜNCEL GELİŞMELERİN BİR DEĞERLENDİRMESİ

Türk Ticaret Kanunu’nun 1956 yılında kabulünden bu yana gerek dünyada gerekse ülkemizde meydana gelen önemli siyasal, ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmeler, ticarî hayatı büyük ölçüde etkilemiş ve bu alanda birçok yeni ilişki biçiminin doğ-masına neden olmuştur. Hukuk sistemi, bu ilişki biçimlerinden kaynaklanan hukukî meselelere bazen mevcut kanun hükümlerinin sınırları içerisinde, bazen de yargısal ve doktrinel içtihatlar eliyle cevap aramış, kimi zaman ise müstakil bir pozitif hukuk düzenlemesini gerektirecek ölçüde büyüyen ilişkiler ağı, yeni bir kanunun konusunu teşkil etmiştir. Zaman içerisinde kooperatifler hukukunun TK’dan ayrı bir kanunda düzenlenmesi, halka açık anonim şirketlere özgü düzenlemelere SPK’da yer verilmesi gibi gelişmeler, bu son durumun birer örneğidir.

Ancak belirtmek gerekir ki 50’li yıllardan bu yana yaşanan gelişmelerin şirketler hu-kukundaki yansımaları pozitif düzenlemelerin sınırlarını zorlayacak niteliktedir. Her şeyden önce süreç içerisinde hem dünyada hem ülkemizde yaşanan siyasal geliş-meler neticesinde demir perdeler aralanmış, hızla gelişen ve yaygınlaşan iletişim araçları ile birlikte pazar anlayışı küreselleşmiş ve kapitalizm, ekonomik süreçlerin anlaşılması ve yorumlanmasında hâkim ideoloji hâline gelmiştir. Bu gelişme çizgisi kapitalizmin anahtar kavramlarından birisi olan “rekabet”in de küreselleşmesini bir-likte getirmiş, yerel ve ulusal rekabetin yerini giderek küresel rekabet almıştır. Siyasal ve ekonomik düzlemde yaşanan bu farklılaşma, beraberinde sosyal ve kültürel bir değişimi de getirmiştir. Tabiri caizse kapitalizmin küresel pazarları kendi müşterisini de oluşturmuş, bu yeni müşteri tipi kapitalizmin aradığı yeni ihtiyaç algısı ve tüketim alışkanlıkları ile ekonomik faaliyetin nihai hedefi hâline gelmiştir.

Pazarların küreselleşmesi ile birlikte sermayenin de küreselleşmesi, beraberinde bü-yük sermayelerin farklı ulusal pazarlarda faaliyet göstermesini gerektirmiş, bu da kü-resel sermayenin kendini güvende hissedeceği, yerel motiflerden ve farklılıklardan arınmış, küresel pazarın bütününde cari olan yeknesak bir ticaret hukuku düzenle-mesi ihtiyacını doğurmuştur. Nitekim dünyanın her yerinde devletler üstü örgütlen-melerin, ülkemiz bağlamında da Avrupa Birliğinin konuyla ilgili olarak ortaya koydu-ğu metinler, işte bu yeknesaklaşmayı sağlamak amacına yönelmiştir.

Temel amacı 1956 tarihli TK’dan bu yana ulusal ve uluslararası planda yaşanan geliş-melerin getirdiği yeni ve çok çeşitli sorunları çözümlemek olan Yeni TK ile şirketler hukuku alanında getirilen yenilikler kısaca gözden geçirildiğinde, bu yeni kodun ekonomik hayatın düzenlenmesinde büyük ölçekli şirketleri ve küresel sermayenin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduğu, kanun koyucunun gözettiği öncelikli

hede-fin küresel piyasalar ve iş yapma biçimleriyle entegrasyonun sağlanması olduğu anlaşılmaktadır.21 Kısaca göz atmak gerekirse özellikle sermayenin korunmasına yönelik düzenlemeler, şirketlerin yeniden yapılandırılmaları, bağlı şirketler hukuku/holdingleşme, kamuyu aydınlatma yükümlülükleri, finansal raporlamanın standartlaştırılması, bağımsız dış denetleme zorun-luluğu, esas sözleşme metinlerinin yeknesaklaştırılması gibi birçok yenilik bu hedefin yeni kanun bakımından öncelikli olduğunu ortaya koyan dü-zenlemelerdir.

Ancak büyük sermayelerin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilen ve ulu-sal mevzuatlara aktarılan bu yeni hukukulu-sal yapı, zaman zaman uluulu-sal pa-zarın nispeten küçük aktörlerinin ihtiyaçları ile çelişmektedir. Bu bağlamda özellikle büyük ölçekli ve sermaye piyasalarında faaliyet gösteren şirketleri hedef alan kamuyu aydınlatma yükümlülükleri, bağımsız dış denetleme zorunluluğu, esas sözleşme metinlerinin standartlaştırılması, internet si-tesi kurma zorunluluğu gibi, yeni TK’da da yer verilen ve özellikle küçük ölçekli işletmeler bakımından kayda değer bir külfet teşkil edebilecek veya hareket serbestilerini kısıtlayabilecek çeşitli düzenlemeler bu niteliktedir.

Gerçi bu tip düzenlemelerin daha ziyade anonim şirketler çerçevesinde benimsendiği, ayrıca küçük ve orta ölçekli anonim ortaklıklar açısından bu yükümlülüklerden bazı muafiyetler tanındığı, nihayet küçük çaplı işlet-melerin özellikle limited ortaklık veya şahıs şirketlerinin çatısı altında iş-letilmesinin tercih edilebileceği söylenebilir. Ancak bu yeni düzenlemeler çerçevesinde olabildiğince büyük sermayenin faaliyetlerine uygun hâle getirilen piyasa şartları içerisinde küçük ölçekli şirketlerin rekabet gücü-nün giderek zayıflayacağı da bir başka gerçektir. Bu bakımdan özellikle Yeni TK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte ortaya çıkacak yeni piyasa şart-larında küçük ve orta ölçekli şirketlerin ayakta kalabilmesinin kısa vadeli reçetesinin güç birliği ve profesyonelleşme olduğu söylenebilir. Güç birliği ve bu çerçevede şirketler arası yoğunlaşmalar özellikle rekabet gücü için ihtiyaç duyulan sermaye yeterliliği bakımından önem arz ederken, profes-yonelleşme ise giderek teknik bir hâle gelen şirketler hukuku düzenleme-lerine uyum sağlanmasını, şirketi daha büyük zararlara sokması muhtemel ihmallerin önlenmesini ve yeni piyasanın kurallarına uygun olarak faaliyet gösterilmesini mümkün kılacaktır.

21 Yeni TK’nın genel gerekçesinde yeni bir ticaret kanununun çıkarılmasında etkili olan sebep-ler arasında, Türkiye’nin “uluslararası piyasaların bir parçası olması” da sayılmış, bu çerçevede

“Türkiye bir taraftan AB üyeliğine hazırlanırken, diğer taraftan da uluslararası ticaret, endüstri, hiz-met, finans ve sermaye piyasalarının bir parçası olmak zorundadır. Bunun için uluslararası piyasa-ların kurumpiyasa-larına, kurulpiyasa-larına ve kuralpiyasa-larına yer veren bir ticaret kanununa sahip olmalıdır. 2005 yılının Ekim ayında AB ile tam üyelik müzakerelerine başlama hazırlığı içinde bulunan Türkiye, uluslararası piyasaların bir parçası, Türk işletmeleri de bu piyasaların rekabet gücünü haiz, etkin ve güvenilir aktörleri olmak zorundadırlar” denilerek bu hedefin içeriği ortaya konulmuştur (Yeni TK Genel Gerekçe, N. 5).

Y

Yukarıda metodoloji kısmında belirtildiği üzere bu araştırma nitel bir alan araştırması olarak gerçekleştirilmiştir. Yüz yüze görüşmeler ve bunun ön-cesinde gerçekleştirilen odak grup çalışmaları aşağıdaki verilerin kayna-ğını teşkil etmektedir. Görüşmeler odak grup çalışması ve literatür araş-tırmasına göre belirlenen soru protokolü çerçevesinde yarı yapılandırılmış mülakat tekniğine göre gerçekleştirilmiştir. Her bir görüşmeden sonra ses kayıtları deşifre edilerek elde edilen metinde kavramsal kodlama gerçek-leştirilmiştir. Bütün görüşmeler tamamlandıktan sonra kategorik kodlama-lar yapılmış ve en sonunda da elde edilen kategoriler kapsamında veriler aşağıdaki 7 ana başlık altında yorumlanmıştır.