• Sonuç bulunamadı

İKTİSADÎ SİSTEM İÇİN ÖNEMİ

2.2 ANONİM ŞİRKETLERİN DOĞUŞU

Sanayi dönüşümü sonrasında on dokuzuncu yüzyılda Batı’da yeni bir iktisadî ve siyasî evreye girilmiştir. Bu dönem önceki gelişmelerin üzerine kurulmakla beraber ciddi bir biçimde yenilikleri de beraberinde getirmektedir. İktisadî ve siyasî yaşam-daki genel değişiklikler ortaklıklar için de söz konusudur. Bu dönemde ortaya çıkan ortaklıklar ile “daha önceki ortaklık tipleri arasında yapısal açıdan bir karşılaştırma yapıldığında, benzerliklerin yanı sıra bazı çarpıcı farklılıklarla da karşılaşılmaktadır.”

(Çizikça, 1999: 36). Bugünkü şirket tipleri temelde on dokuzuncu yüzyılda meydana çıkmıştır. Sanayi dönüşümü sonrasında gelişen yeni iktisadî ve siyasî yapıda özellikle anonim şirketlerin ortaya çıkması büyük sermaye isteyen yeni girişimlerin finanse edilmesinde hayli yararlı olmuştur. Avrupa ülkelerinin sanayileşmelerine denk gelen dönemlerde bankerlerin finansmanı ve özel servetlerin birleştirilmesi ile çok sayıda anonim ortaklık kurulmuştur (Taşdelen, 2005: 57).

6 1700’lerin sonundan itibaren İngiltere’de Doğu Hint Kumpanyasının imtiyaz süresinin uzatılması çok ciddi tartışmalara neden olmuştur. Bu tartışmalarda yeni sanayici burjuvazinin eski ticaret burjuvazisi ile çekişmelerinin izini görmek mümkündür. Nihayetinde 1852’de kumpanyanın imtiyaz süresi son bir kez uzatılmış ve 1873’te, Doğu Hint Kumpanyası resmen ortadan kalkmıştır.

Teknik olarak sermaye sahiplerinin profesyonel yöneticiler eliyle yönetilen bir şirkete ortak olmaları anlamına gelen anonim ortaklıklar, ortaklıklara yüklenen bütün anlam ve işlevleri üstlenen ilk müessesedirler. Bu bakım-dan İlhan Tekeli anonim şirketlerin sermayenin önce akümülatörü sonra da emperyalist ve tekelci aşamalarda transformatörü olduğunu dile ge-tirmektedir. Tekeli, (1983: 2387) anonim ortaklıkların sermayenin değişik girişimciler üzerindeki denetimi güçlendirmenin mekanizması olduklarını belirterek onların modern iktisadî sistem açısından ne kadar önemli bir ko-nuda olduklarının altını çizmektedir. Çizakça’nın dile getirdiği gibi anonim şirketler modern iktisadî yaşam için hayati önemdedir: “Gerçekten de, bu şirketler iş ortaklıklarının yüzyıllar süren gelişiminde kaydedilen en önemli gelişmedir ve bizi modern zamanlara taşır.” (Çizikça, 1999: 39).

On dokuzuncu yüzyılda modern yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi iş yaşamında da temel bir kurumlaşma gerçekleşmiştir. Bunun uzantılarını özellikle hukuk sisteminin oluşumunda görebiliriz. Bu anlamda yukarıda tartışılan tüzel kişiliğin, sorumluluğun sınırlandırılmasının ve muhasebe sisteminin bu dönemde anonim ortaklıklarla birlikte yerleşmeye başladı-ğını görmekteyiz. Yani iktisat tarihçilerinin geriye dönük bir açıklamayla kökenlerini on altıncı hatta on dördüncü yüzyılda keşfettikleri bu uygula-malar diğer pek çok “modern” uygulama ve norm gibi ancak on dokuzuncu yüzyılda yerleşebilmiştir.

Bu bağlamda kumpanyalar etrafında ortaya çıkan çeşitli spekülasyon ve suistimalleri engellemek üzere çıkarılan ve on dokuzuncu yüzyılda giri-şimciliğin önünde engel olmaya başlayan çeşitli kanunların değiştirilmesi ve kaldırılması önemli bir aşamadır. Örneğin İngiltere’de 1720’de yürürlü-ğe konulan Balon Yasası 1825’te kaldırılmış ve her bir şirket için izin alma kuralı kaldırılmıştır. Böylece ruhsat alan herkes şirket kurma ve ortaklığa girme hakkını elde etmiştir (Taşdelen, 2005: 100). Bu gelişmeyi tamamlar nitelikte 1856’da İngiltere’de Anonim Şirketler Yasası yürürlüğe girmiştir7 (Çizikça, 1999: 34).

Bir sermaye şirketi mahiyetindeki anonim ortaklıklarda ortakların sorum-luluğunun sermaye payı ile sınırlandırılması önemli bir gelişmedir. Böylece anonim ortaklıklara konulan sermayenin paylara ayrılıp bir piyasada alınıp satılabilmesi mümkün hâle gelmiştir. Böylece şirketin bir tüzel kişilik sahibi olabilmesi söz konusu olmuştur. Zira sermayenin piyasada alınıp satılabilir olması, zamanla profesyonellerin yönetiminin ve denetiminin gerçekleş-mesini temin etmiştir. Şirketin organları sermaye sahiplerinin seçimi ile

7 Bu yasanın Osmanlı’daki anonim ortaklıkları mümkün kılan Kanunname-i Ticaret’ten on altı yıl daha genç olması ilginçtir. Bir sonraki bölümde tartışılacağı üzere sadece bu tarihler bile Osmanlı’da şirketlerin gelişmesinin önündeki engellerin hukuktan kaynaklanmadığını göstermektedir.

oluşturulmaktadır. Böylece şirket sermaye koyan ortakların kişiliğinden bağımsız bir hukuksal kişiliğe sahip olmaktadır. Bu anonim ortaklıkların teşekkülü için en önemli şarttır (Taşdelen, 2005: 23). Aksi hâlde hiç tanımadığı kişilerin kurduğu bir işletmenin hisselerini alarak kimse şirketin zararlarından sorumlu hâle gelmek istemeyeceği için anonim ortaklıklardan elde edildiği iddia edilen sermaye toplanması ve sermayenin gayrişahsileşmesi söz konusu olamayacaktı. Diğer taraftan sermaye sahipliğinin el değiştirmesine sağlanan olanak, teşebbüse konulan sermayeye bir süreklilik kazan-mıştır. Böylece “sermaye yönetiminde süreklilik de sağlankazan-mıştır.” (Taşdelen, 2005: 13).

Bugün gıpta ile bahsedilen 200 yıllık şirketler bu sürekliliğin neticesinde ortaya çık-mıştır.

Anonim ortaklıklar ilk olarak denizcilik, demiryolları, bankacılık gibi büyük serma-yelerle mümkün olan alanlarda ortaya çıkmıştır. Bunlar aslında hâlen daha devletin belirli alanlarda iş adamlarına verdiği imtiyazların piyasaya hisse satılması yoluyla gerçekleştirilmesi anlamına gelen işlerdir. Örneğin devletten belirli bir demiryolu hattının yapım ve işletme imtiyazını alan bir girişimcinin daha sonra bu imtiyaza dayanarak girişimi için sermaye toplamak üzere hisseleri satışa çıkarmaktadır. Böy-lece yatırımın piyasadaki faiz hadlerinin üzerinde bir getiri getireceğine insanları ikna ederse hisseleri satabilmektedir. Bir süre sonra hisselerin kendileri bir metaya dönüşmekte ve zamanla günümüzde olduğu gibi yatırımın değerini ölçen araçlara dönüşmektedirler.

Görüldüğü üzere anonim şirketler ile para ve sermaye piyasalarının gelişimi arasında ciddi bir ilişki söz konusudur. Bu iki alan birbirinden beslenerek hızla gelişmiştir. Ban-kaların topladığı paraları kredi olarak tekrar piyasalara vermesi insanların şirketlerin hisselerini alarak yatırımlara ortak olmaları ile toplumdaki toplam tasarruf miktarının önemli bir kısmının tekrar yatırımlara dönmesi temin edilmiş, büyük yatırımlar için kaynak yaratılabilmiştir.

Yirminci yüzyıla gelindiğinde artık şirket ve piyasa sistemi yerleşmiştir. Şirketlerin ekonominin taşıyıcıları olmaları ve iktisadî büyümenin temel aktörleri olmaları artık iyice yerleşmiş bir yargıdır. Joel Bakan (2007)’ın eleştirel nazarlarına muhatap olan uluslararası kurumsal şirketler bugünkü büyüklük ve güçleri itibarıyla neredeyse devletlerle boy ölçüşebilecek seviyededirler. Günümüzde artık devletlerin kararları-nı dahi etkileyebildikleri hatta uluslararası iktisadî düzenin birincil aktörleri oldukları dile getirilebilmektedir. Çetin ve Çevik de şirketlerin etkisini şöyle anlatmaktadırlar:

“Artık şirketleşme kavramına sadece ekonomik kalkınma ve sermaye birikimi açısın-dan bakmak oldukça dar bir yaklaşımı ifade etmektedir. Şirketlerin devletlerle top-lumla ve çalıştırdığı kişilerle oluşturmuş olduğu hukukî sosyal ve psikolojik ilişkiler de hayli karmaşık bir durum arz etmektedir.” (Çetin ve Çevik, 2005: 6-7).

Günümüzde iktisadî yaşam şirketler etrafında dönmektedir. Gelişmiş bir ekonomide iktisadî faaliyetlerin genel bir denge içerisinde yürümesi, ülkenin uluslararası iktisadî sistem içinde güçlü bir yere sahip olması çoğu kez sağlıklı bir şirket dünyasına bağ-lıdır. Devletlerin iktisadî gelişmedeki rolünün şirketlerin faaliyetlerini kolaylaştırmak

olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Onların sağladığı istihdam sosyal den-genin sağlanmasında ana etkendir; ürettikleri katma değer ise ülkeyi güç-lü kılan etkenlerin başında gelmektedir. Dolayısıyla günümüzde şirketlerin tarihsel bakımdan hiç olmadığı kadar iktisadî hatta bazen siyasî olayların merkezinde yer almaları söz konusudur.

T

Türkiye’de iş ortaklıklarını ele alan bir çalışmada ister istemez ortaklıkların tarihsel gelişim çizgisi gözden geçirilmek durumundadır.1 Zira meseleyi tartışmaya başladığımızda tarihî olguların hiç ummadığımız kadar güncel tartışmaların bir parçası olduğunu görebilmekteyiz. Bu anlamda bu kısım-da İslâm tarihinde iş ortaklıklarının ele alınış biçimine kısım-dair kısa bir tartışma-dan sonra hızlı bir biçimde Osmanlı ve Türk modernleşme tarihi içerisinde şirketlerin oluşturulması için sarf edilen çabalar incelenecektir. Böylece gü-nümüz Türk iş dünyasının şekillenmesini sağlayan unsurların anlaşılması hedeflenmektedir.