• Sonuç bulunamadı

İç ilişki, ortakların kendi aralarındaki ilişkileri anlatır ve bu kapsamda karşımıza özellikle, yönetim görev ve yetkileri çıkar. Dış ilişki ise, ortaklarla üçüncü kişiler arasındaki ilişki olup bu kapsamda özellikle temsil kavramı gündeme gelir.

Tüm şirketlerde olduğu gibi, adi şirkette de iç ilişkiler, sözleşme özgürlüğü il-kesine bağlıdır. Ortaklık sözleşmesi hükümleri adeta ortaklığın anayasası sayılır ve iç ilişkilerde bir sorun çıkarsa, emredici hükümlere aykırı olmayan ortaklık sözleşmesi hükümleri uygulanır (TBK m.26-27,621 vd.).

Emredici hükümler de çoğunlukla üçüncü kişileri, bazen de ortakları koru-mak amacıyla sevkedilmiştir. İç ilişkiler kapsamına, ortaklığın yönetimi yanında, ortaklar arasındaki mülkiyet ilişkisi, ortaklık kararları ve ortakların borçları ile hakları (sermaye koyma borcu, kâr-zarar paylaşımı ve ortaklığın denetimi) gibi konular girmektedir. Bunları ana hatlarıyla ele alırsak;

Ortaklar Arasındaki Mülkiyet İlişkisi

Ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından getirilen sermaye ortakların hepsine aittir; yani ortakların elbirliği mülkiyeti vardır (TBK m.638/1, TMK m.701 vd.).

Bu nedenle, konulan sermaye kapsamındaki mal ve haklar üzerinde tasarruf edi-lebilmesi, kural olarak ortakların oy birliğine bağlıdır; ortakların payları da ayırt edilmiş değildir (TMK m.702).

Ortağın alacaklısı, yalnızca ortağa düşecek tasfiye payını haczettirebilir. Fakat ortaklar isterlerse, elbirliği mülkiyeti yerine, paylı (müşterek) mülkiyetin uygu-lanmasını kararlaştırabilirler (TBK m.638/2; TMK m.703/1); bu durumda ortağın alacaklısı, o ortağın şirketteki payını haczettirebilir (TMK m.688/3).

Ortaklık Kararları

Ortaklığın yapısı ve örgütlenmesi ile ilgili kararlar olup sözleşmenin, sermayenin ve ortaklararası düzenin değişmesine, yöneticilerin atanması ve azline, hesapların onaylanması ve kazanç üzerinde tasarrufta bulunulmasına, şirketin sona erdirilme-sine ilişkin kararlar bu kapsamdadır. Bunları, şirketin işletme konusunu elde etmek amacıyla aldığı ve yönetime ilişkin kararlardan ayırmak gerekir. Öğretide, yönetime ilişkin olan olağandışı işlemler de ortaklık kararı kapsamında sayılmaktadır.

Ortaklık kararları, kural olarak tüm ortakların oybirliği ile alınır; sözleşmede çoğunluk öngörülebilir. Bu durumda çoğunluk, katılım payına göre değil, ortak-ların tam sayısına göre hesaplanır (TBK m.624).

Ortakların Hak ve Borçları Katılım Payı (Sermaye) Borcu

6098 sayılı TBK’da “sermaye” yerine “katılım payı” kavramı kullanılmıştır. Adi or-taklığa konulacak sermayenin türleri konusunda yetersiz bir düzenleme içeren TBK m.621’deki sayım sınırlı değildir. Ticaret şirketlerine konulabilecek sermaye türleri konusunda geniş bir sayım yapan TTK m.127, adi ortaklığa da kıyasla uy-gulanabilir bir hüküm sayılmaktadır.

Sermaye koymak, her bir ortağın diğer ortaklara olan borcudur; her ortak, sermaye getirme borcu altındadır. Getirilen sermaye, şirketin faaliyet konusu-nun gerektirdiği değer ve nitelikte olmak zorundadır. Şayet şirket sözleşmesinde aksine hüküm yok ise, ortakların eşit değerde sermaye getirmeleri gerekir (TBK m.621/2).

Bu borcun ifa edilmemesinin yaptırımları konusunda TBK’de düzenleme bu-lunmadığı için, ticaret şirketlerinin genel hükümleri arasındaki TTK m.128 vd. , adi ortaklığa da kıyasla uygulanabilir. Sermaye para ise, gecikmiş ifa ile birlikte temerrüt faizi istenebilir; tazminat ve sözleşmede öngörülmüş ise cezai şart talep edilebilir; somut olayda haklı neden oluşturması koşuluyla, TBK m.639, b.7’ye dayanılarak şirketin feshi yoluna gidilebilir.

Kazanca, Zarara ve Tasfiye Sonucuna Katılma

TBK m.622’ye göre ortaklar, niteliği gereği şirkete ait olan bütün kazançları arala-rında bölüşmekle yükümlüdürler. TBK m.623/I uyarınca, sözleşmede aksine hü-küm yoksa kazanç ve zarar eşit şekilde paylaşılır. Sözleşmede yalnız kazanç veya zarar paylaşımı düzenlenmiş, her ikisi düzenlenmemiş ise, yapılan düzenleme, diğeri bakımından da uygulanır (TBK m. 623/2).

Elbirliği Mülkiyeti:

Birden çok kişinin bir eşya üzerinde pay oranları açıkça gösterilmeden mülkiyet hakkına sahip olmalarıdır.

Paylı Mülkiyet: Birden çok kişinin aynı eşya üzerinde fiilen bölünmüş paylara sahip olmalarıdır.

Bazen şirkete sermaye olarak emek getirilebilir. İşte kanun koyucu, emeğini sermaye olarak getiren kişinin zarara katılmayacağını öngören sözleşme hüküm-lerini geçerli saymıştır (TBK m.623/3). Hükmün gerekçesi, emeğe verilen değer olup şirket zarar edince, emek zaten karşılıksız kalacak ve ilgili kişinin ayrıca za-rara katılması, katmerli bir haksızlığa yol açacaktır. Bu istisna dışında, zaza-rara ka-tılmama şartı geçerli olmaz.

Şirket sona ermiş ve tasfiye yapılmış ise, geriye kalan artı değer veya zarar da ortaklar arasında paylaştırılır (TBK m.642-643).

Rekabet Etmeme Borcu

Ortaklardan hiçbiri kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, şirkete zarar verecek ve şirket gayesine aykırı düşecek işleri yapamaz, rekabet oluşturan fiilleri başkası hesabına da yapamaz (TBK m.626). Buna aykırı davranılmasının yaptırımı kanunda gösterilmemiştir. Genel olarak, tazminat istenebilir; TBK m.553 hükmü kıyasen uygulanabilir.

İnceleme (Denetleme) Hakkı

Ortaklık borçlarından dolayı ortaklar birinci derecede ve sınırsız sorumlu oldu-ğundan, yönetim yetkisi olmasa bile, ortaklardan her birine, ortaklık işlerini in-celeme yetkisi tanınmıştır. İnin-celeme hakkı, emredici olarak düzenlenmiş bir hak olup aksine sözleşme yapılamaz. Hakkın kullanılması, yöneticilerden bilgi isteme, defter ve kayıtları inceleme ve bunlardan örnek alma, mali durum özeti çıkarma gibi yollarla gerçekleşir (TBK m.631). Yöneticiler de bu hakkın kullanılmasına izin vermek ve kendilerinden talep edilenleri sağlamakla yükümlüdürler.

Gider, Faiz ve Ücret İsteme Hakkı

Ortaklardan birisi, şirket işlerini yürütürken birtakım giderler yapmış veya borçlar üstlenmiş ya da zarara uğramış ise diğer ortaklar ona karşı sorumlu olurlar (TBK m.627/1). Şirkete avans olarak para veren bir ortak, verdiği günden itibaren faiz isteyebilir (TBK m.627/2). Ayrıca, yükümlü olmadığı hâlde şirket işleri için emek harcayan bir ortak, hakkaniyet gereği bir karşılık (ücret) isteyebilir (TBK m.627/3).

Ortaklığın Yönetimi

Yöneticinin Atanması ve Azledilmesi

Ortaklar isterlerse, sözleşmede kimin yönetici olacağını belirleyebilirler.

Belirlememiş iseler, sonradan alacakları bir kararla yönetici atayabilirler. Aksi sözleşmede öngörülmedikçe, yönetim, dışarıdan birine de verilebilir; yani yöneti-cinin ortak olma zorunluluğu yoktur. Ortaklık sözleşmesinde veya daha sonra alı-nan bir kararla yönetici atanmamışsa şirket yönetimi bütün ortaklara aittir (TBK m.625/1).Tüm ortaklar veya birden çok ortak yönetici ise, kural olarak her biri tek başına yetkilidir; aksi kararlaştırılabilir (TBK m.625/2).

Yönetim yetkisi nasıl verilmiş ise, aynı şekilde geri alınır. Örneğin, bir kararla atanan yönetici yine bir kararla görevden alınabilir. Ortaklık sözleşmesi ile atanan yöneticinin yetkisinin geri alınması için kural olarak sözleşme değişikliği gerekir.

Değişiklik kararı da ortakların oybirliğini gerektirir; sözleşmede ortakların ço-ğunluğu ile karar alınacağı kararlaştırılabilir (TBK m.624/1).

Şirket sözleşmesi ile ortaklardan birisine verilen yönetim yetkisi, haklı bir neden olmadıkça, diğer ortaklar tarafından kaldırılamaz ve sınırlanamaz (TBK m.629/1). Ortaklık sözleşmesinde yetkinin kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile, haklı nedenin varlığı hâlinde, ortaklardan herbiri mahkeme kararı-na gerek olmaksızın, ortaklardan birine verilmiş olan yönetim yetkisini kaldıra-bilecektir. Zira TBK m.629’da “...diğer ortaklardan herbiri yönetim yetkisini kaldı-rabilir” denilmektedir.

Haklı nedenin takdiri, somut olayın özelliklerine göre hâkime aittir. Özellikle, yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi (TBK m.629/3), yolsuzluk, gibi hâller, haklı neden sayılır.

Yöneticinin Yetkileri

Yönetim yetkisi sadece olağan işleri kapsar. Olağandışı işlerde ise ortakların oy-birliği gerekir ancak gecikmesinde sakınca bulunan (acil) işlerde yöneticilerden herbiri yetkilidir (TBK m.625/3).

Sonuçları oldukça önemli olmasına rağmen, olağan/olağandışı iş ayrımının öl-çütü konusunda kanunda bir açıklık yoktur. Kanunda yalnızca, genel yetkili vekil atanması ile olağandışı işlemlerde oy birliği gerektiği düzenlenmiş fakat olağandı-şı işlerin neler olduğuna değinilmemiştir.

Ortaklar, şirket anayasası niteliğinde olan sözleşmede, hangi işlerin olağandı-şı, hangilerinin olağan sayılacağını belirleyebilirler. Olağandışı işlerden birisi de, yukarıda değinilen ortaklık kararlarına tabi olan, dolayısıyla kural olarak oybirliği gerektiren işlerdir. Örneğin, ortaklık sözleşmesinin değiştirilmesi bu kapsamda-dır (TBK m.624).

Genel olarak, bir ortaklığın, yapısına, niteliğine ve işletme konusuna göre sü-rekli olarak yapageldiği ve özellikle gündelik işler olağan, bunun dışındakiler ise olağandışıdır. Fakat bu ölçü çok genel ve soyut olduğundan, somut ölçütün ne olabileceği konusu, öğretide tartışmalara yol açmıştır.

Bir adi şirkette ortaklardan A, şirketin daha iyi yönetileceği düşüncesiyle profesyo-nel yöneticiyle çalışılması gerektiğini ileri sürmekte, diğer ortaklar ise kanun gereği bütün ortakların yönetici olduğunu bu nedenle isteğinin kabul edilemeyeceğini sa-vunmaktadırlar. Sizce taraflardan hangisi haklıdır?

Yöneticilerin Hakları Yönetim ve İtiraz Hakkı

Yöneticinin temel hakkı, ortaklığı yönetmektir (TBK m.625). Birden fazla yöneti-ci ortak var ise, kural olarak her bir yönetiyöneti-ci, diğerlerinin katılımı gerekmeksizin işlem yapabilir. Fakat yönetici ortaklardan birisi, diğer bir yöneticinin yapacağı iş-leme, tamamlanmasından önce itiraz etmek suretiyle engel olabilir. Bu itiraz üze-rine, üçüncü kişilerle yapılacak işlem işlem durur; yani itiraz, dış ilişkide işlemin yapılmasını ve icrasını önler (TBK m.625/2).

İtiraz haksız olsa bile sonuç doğurur; itirazın haklı olup olmadığı konusunda do-ğabilecek bir çekişmenin nasıl çözümleneceği konusunda da kanunda açık bir hü-küm yoktur. Öğretide, haksız itiraza muhatap olan yöneticinin, herhalde sorunun çözümü için konuyu tüm ortaklara götürebilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ortak olmayan yöneticinin itiraz hakkı da yoktur; o yalnızca bilgi alma, denetleme ve haklı bir neden varsa, ortaklığın feshini isteme (TBK m.639, b.7) haklarına sahiptir.

2

Ücret Hakkı

Sözleşmeyle veya kararla ücret ödenmesi kararlaştırılmış ise, yönetici, ücret iste-me hakkına sahiptir (TBK m.628/3,630). Yükümlü olmadığı hâlde ortaklık işleri için emek sarfetmiş olan bir ortak da TBK m.627/3 uyarınca hakkaniyetin gerek-tirdiği bir karşılık ödenmesini isteyebilir.

Yöneticilerin Borç ve Yükümlülükleri Özen Gösterme Borcu

Kanun, ortaklardan her biri için şirket işlerinde özen gösterme yükümünden söz etmiş ise de aslında bu, yönetici ortaklar için sözkonusudur. Özen göstermeyip zarara yol açarsa tazminat ödeme yükümü doğar (TBK m.628/1).

Yöneticinin özen yükümünün derecesi açısından kanun ikili bir ayrım yaparak, yöneticinin ücret alıp almadığını gözetmiştir. Yönetici ücret almıyor ise, özen ölçütü subjektiftir; yani yöneticinin kendi işlerinde göstereceği özene bakılır. Şayet yönetici ücret alıyor ise sorumluluğu vekilin sorumluluğu hükümlerine tabidir (TBK m.628/3, 506,396,400), bu durumda özen ölçütü objektif (işin gerektirdiği özen) olmaktadır.

Bir ortak, yönetici olsun veya olmasın, kendi kusuru ile diğer ortaklara bir za-rar verir ise bu zaza-rarı tazminle yükümlüdür (TBK m.628/2). Kanunda, ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığı için, diğer ortaklara verilen zarardan söz edilmiş ise de aslında zarar şirket ilişkisi nedeniyle verildiğinden, özellikle, ortakların dolaylı zarara uğradığı hâllerde tazminatın da şirkete ödenmesi gerektiği düşünülebilir.

Hesap Verme Borcu

Yönetici, en az yılda bir kez diğer ortaklara hesap verme ve kâr paylarını dağıtma yükümü altındadır. Bu süre uzatılamaz, ama kısaltılabilir (TBK m.630/3).

İncelemeye İzin Verme Borcu

Yönetici, şirket işlerinin incelenmesine ve denetim hakkının kullanılmasına izin verme yükümü altındadır. Bu hak sözleşme ile bertaraf edilemez (TBK m.631).