• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.3. Laik, çoğulcu devletin okulunda zorunlu din eğitiminin teorisi

3.1.3. Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında temel hak

Temel hak ve özgürlükler konusu, bu araĢtırma kapsamında incelenen öğretim programı ve ders kitaplarında insan olgusu ekseninde ele alınan önemli hususlardan birini oluĢturmaktadır. Öğretim programında temel hak ve hürriyetler konusu, özellikle

“Ahlak ve Değerler” öğrenme alanı içerisinde yapılandırılmıĢtır. Bu öğrenme alanında öğrencilerin, 10. sınıfta hak ve özgürlük kavramlarını, temel hak ve özgürlükleri, bunların dinle iliĢkilerini, kullanımlarını, kullanımlarını engelleyen alıĢkanlıkları, hukukun üstünlüğünü ve kul hakkına saygıyı; 12. sınıfta, barıĢın insanlık için ihtiyaç olduğunu, Ġslam'ın barıĢ dini olduğunu ve yaĢama hakkına büyük önem verdiğini, Hz.

Muhammed'in bir barıĢ elçisi olduğunu, zorunlu olmadıkça savaĢın insanlık suçu olduğunu öğrenmeleri öngörülmüĢtür (MEBDÖGM, 2010, s. 18). Öğretim programının temel hak ve özgürlükleri ilgili öğrenme alanı içerisinde ayrı baĢlıklar altında etraflıca ele almayı ön görmesi, bu çerçevede dinin, hususen Ġslam dinin temel hak özgürlüklere olan duyarlılığına dikkat çekmesi önemlidir. Zira son yıllarda dünyada, Ġslam dini ile Ģiddetin, savaĢın ve çeĢitli insan hakkı ihlallerini birlikte anılmaya baĢlandığı dikkatlerden kaçmamaktadır.

Genel olarak dinlerin, özelde Ġslam dininin barıĢa verdiği önemi öne çıkarmak, dinlerin temel insan hak ve özgürlüklerine olan katkısına yer vermek, ayrıca dinlerin hukukun üstünlüğüne verdiği öneme değinmek çoğulcu din eğitimi yaklaĢımlarının öne çıkardığı hususlar arasında yer almaktadır. Diğer yandan DKAB dersleri bağlamında, insan haklarıyla ilgili konulara ortaöğretim düzeyinde yer vermek önemlidir. Zira bu dönem, insan hakları eğitimini verme bakımından oldukça elveriĢli bir dönemdir (Kepenekçi & Aslan, 2011). Soyut düĢünen, tümevarım ve tümdengelim yoluyla akıl yürüten ortaöğretim çağındaki gençler, temel hak ve özgülükler, değerler ve inançlar üzerinde değerlendirmeler yapmaya baĢlarlar. Kepenekçi ve Aslan‟a göre gençlere insan hakları ile ilgili bilgileri hiyerarĢik ve düzenli bir biçimde verecek bağımsız bir dersin varlığı gerekli olmakla birlikte yeterli değildir; çünkü bu alan, tek bir derse sığmayacak kadar kapsamlıdır. Ġnsan hakları eğitiminde sürekliliği sağlamak için, okul programında yer alan diğer derslerde de insan hakları konusuna yer verilmesi gerekmektedir (Kepenekçi & Aslan, 2011, s. 480).

Ahlak ve Değerler öğrenme alanı içerisinde, 10. sınıfta yer alan “Haklar, Özgürlükler ve Din” baĢlıklı ünitede ise sırasıyla Hak ve Özgürlük Kavramları 2. Bazı Haklar, Özgürlükler ve Din 2.1. YaĢama ve Sağlık Hakkı 2.2. Eğitim Hakkı 2.3.

DüĢünce ve Ġfade Özgürlüğü 2.4. Ġnanç Özgürlüğü 2.5. Ġbadet Hakkı 2.6. Özel YaĢamın Gizliliği Hakkı 2.7. Ekonomik Haklar 3. Hak ve Özgürlüklerin Kullanımı 4. Hak ve Özgürlüklerin Kullanımını Engelleyen AlıĢkanlıklar 5. Hukukun Üstünlüğü 6. Kul Hakkı Yemek Büyük Günahtır konularına yer verilmiĢtir. Bu ünitede yer verilen konulardan hareketle programda, öğrencilerin bazı yeterlikleri kazanmaları istenmektedir. Bu çerçevede öğrencilerin, hak ve özgürlük kavramlarını irdeleyebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerin birey ve toplum için önemini açıklayabilmeleri, Ġslam dininin temel hak ve özgürlüklere verdiği önemi kavrayabilmeleri, hak ve özgürlüklerin kullanım sınırlarını açıklayabilmeleri, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği durumlarda ortaya çıkabilecek sorunları ön görerek çözüm önerileri geliĢtirebilmeleri, kendi hak ve özgürlüklerinin farkında olup gerekli durumlarda hakkını arayabilmeleri, baĢkalarının hak ve özgürlüklerine saygı duymaları, Ġslam dininin hukukun üstünlüğüne verdiği önemi fark edebilmeleri, Ġslam dininin kul hakkına verdiği önemi açıklayarak bunun ihlalinin doğuracağı sonuçları kestirebilmeleri ve kul hakkı ihlallerine karĢı duyarlı olmaları, vatandaĢlık görevlerini yerine getirmeye istekli olmaları, devlete karĢı görevler yerine getirilmediğinde ortaya çıkabilecek sonuçları fark edebilmeleri gibi hususlara iĢaret edilmektedir. Yukarıdaki kazanımların ODKAB öğretim programının temelinde öngörülen bazı genel amaçlarla da iliĢkili olduğu görülmektedir. Bu anlamda “din ve ahlakla ilgili konularda akılcı ve eleĢtirel yaklaĢım sergiler”; “dinin „hukukun üstünlüğünü‟ esas aldığını kavrar”; “inanma ve yaĢama özgürlüğünün bilincine varır”; “birlikte yaĢama ve hoĢgörü kültürünü özümser”

gibi amaçlar örnek olarak verilebilir. Programın öngördüğü, insan hak ve özgürlükleriyle ilgili bu temel yeterlikler, aynı zamanda, çoğulcu din eğitiminde insanın kazanması gereken temel niteliklere iĢaret etmektedir. Ancak bu niteliklerin ders kitaplarında nasıl ele alındığına detaylı olarak bakmak gerekmektedir. AĢağıda temel hak ve özgürlükler konusunda ders kitaplarının bakıĢı ele alınmıĢtır.

Ders kitaplarında, öncelikle hak ve özgürlük kavramları ele alındıktan sonra temel hak ve özgürlükler ulusal-uluslararası hukuk maddelerine, ayet ve hadislere atıflar yapılarak sırasıyla tanıtılmıĢ, din ile olan iliĢkileri üzerinde durulmuĢ, özellikle Ġslam dininin temel hak ve özgürlüklerin korunmasına verdiği önem bağlamında

açıklanmıĢtır. Burada ders kitaplarında yer verilen bütün hak ve özgürlüklerle detaylıca ilgilenilmeyecek, ders kitaplarında temel hak ve özgürlüklerin nasıl sunulduğu hakkında genel bir çerçeve çizildikten sonra önce inanç olgusunun nasıl temellendirildiği ardından inanç özgürlüğünün nasıl yapılandırıldığı ele alınacaktır.

Ders kitaplarında “hak” kavramı hem sözlük anlamıyla ele alınmakta hem de Kuran‟dan seçilen ayetler çerçevesinde tanımlanmaktadır. Buna göre ders kitaplarında hak kavramına, “gerçeğe uygunluk, adalet, hukukun gerektirdiği Ģey, doğruluk ve emek karĢılığı ücret” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 90); “adaletin ve hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı Ģey, kazanç”; (Barman, 2012, s. 84) “adalet, haklı olana hakkını verme, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı Ģey…” gibi anlamlar verilmektedir (Kabakçı, 2012, s. 75). Bununla birlikte ders kitapları hak kavramını sadece insana hasretmeyerek daha geniĢ bir düzlemde ele almakta, söz gelimi Allah ve devlet hakkından da bahsetmekte ve hak kavramının anlamını daha geniĢ bir çerçeveye oturtmaktadır. Bu bağlamda hak kavramı, ders kitaplarında “Allah‟a ve insanlara karĢı yerine getirilmesi gereken ödevler, fert ve devletten hakların talep edilmesi” benzeri hususlarla da iliĢkilendirilmektedir (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 90).

Görüldüğü gibi ders kitaplarında hak kavramı büyük ölçüde insana has kılınmakla birlikte devlet ve tanrı hakkı vurgularını kapsayabilecek Ģekilde geniĢletilerek açıklanmaktadır. Yani incelenen metinlerin hak kavramını salt beĢeri düzlemde, yani insan-insan iliĢkileriyle alakalı olmanın ötesinde insan-devlet ve insan-yaratıcı iliĢkisi çerçevesinde ele aldıkları söylenebilir. Burada özellikle Allah hakkının vurgulanması dersin dini doğasından dolayı anlaĢılır bir durumdur. Konu her ne kadar temel hak ve özgürlükler olsa da ders kitaplarının Allah hakkının yanında, anne baba hakkına, daha sonra da değinilecek olan kul hakkına vurgu yapması din dersinin mantığıyla uyum arz etmektedir. Ancak konunun ana temasının temel insan hak ve özgürlükleri olduğu düĢünülünce ders kitaplarının meseleyi modern insan hakları ekseninde ele almadığı anlaĢılmaktadır.

Özgürlük ya da hürriyet kavramlarına bakıldığında ise ders kitaplarında bu kavramların benzer anlama gelecek Ģekilde ve genel olarak sözlük anlamı çerçevesinde kullandığı görülmektedir. Bu anlamda özgürlük, “serbestçe kendi kendine hareket etme ve karar verebilmek” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 90); “insanın dilediğini seçme hakkına sahip olması” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 90); “insanın baĢkalarına zarar vermeden, düĢündüğü ve dilediği Ģeyi yapabilmesi”, “doğuĢtan sahip

olduğu, vazgeçilmesi ve devredilmesi mümkün olmayan hakları kullanabilmesi”

(Barman, 2012, s. 85) hürriyet ise “herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düĢünme veya davranma, herhangi bir Ģarta bağlı olmama durumu” (Türkan, ġahan, Meydan, & Türker, 2012, s. 92); “baĢkasına zarar vermeyecek her türlü davranıĢta bulunma” (Kabakçı, 2012, s. 91) olarak tanımlanmaktadır. Gerek hak gerekse hürriyet kavramlarının tanımlarının yerinde olduğunu söylemekle birlikte ders kitaplarının bu iki kavram arasındaki iliĢki üzerinde yeterince durmadığı söylenebilir.

Oysa çoğunlukla birbirine karıĢtırılan bu kavramlar arasındaki iliĢkiler, öğrencilerin temel hak ve özgürlükleri doğru anlamalarına temel oluĢturması bakımından önemlidir.

Bilindiği gibi hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin korunumu yasayla garanti altına alınır. Bu çerçevede çoğulcu demokratik ülkelerde ortak bir değer de hukukun üstünlüğüdür. Ders kitaplarının bu değere vurgu yaptığı görülmektedir. Ġncelenen kitaplara göre “Ġnsanlar arası iliĢkilerde hukuk kurallarının hâkim olmasına hukukun üstünlüğü denir. Hukukun üstünlüğü toplumda herkesin hukuk kurallarına uyması ve bu kurallara göre yaĢamasıyla gerçekleĢir” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s.

104). Ders kitaplarına göre “bir toplumda adalet, ancak hukukun üstünlüğü ile gerçekleĢir. Hukuk ihlal edilirse yetkiyi elinde bulunduranlar, keyfî davranabilir” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 105).

Diğer yandan “hukuk devletinde insanlar, hak ve sorumluluklarını bilmelerini gerekir. Ancak bu sayede haklarından yeteri kadar yararlanır ve sorumluluklarını yerine getirebilirler. Zira hak ve görevlerin bilinmeyiĢi hukukun ihlaline zemin hazırlar. Haklar ihlal edildiği zaman nereye ve nasıl müracaat edileceği de bilinmelidir” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 105). Bu çerçevede kitaplara göre “vatandaĢlar, hak ihlalleri karĢısında, dilekçeyle mahkeme ve emniyete baĢvurarak ya da yasama organına müracaat ederek haklarını arayabilirler” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 102).

Görüldüğü gibi hukukun üstünlüğü bağlamında hukuk devleti kavramına da yer verilerek güncel bir konuya, hak ihlallerinin nasıl ortadan kaldırılacağına, örneğin hak ihlali durumunda nereye ve nasıl müracaat edileceğine değinilmektedir. Ġncelenen ders kitaplarının hukukun üstünlüğüne ayrı bir baĢlık açması, ayrıca konuyu güncel problemlerle iliĢkilendirerek açıklamaya çalıĢması, insan haklarının doğru öğrenilmesi bakımından not edilmelidir. Diğer yandan ders kitaplarının, hukuk ihlal edildiğinde

“yetkiyi elinde bulunduranların” keyfî davranabileceklerine dikkat çekmesi demokrasi ve insan hakları eğitimi bakımından altı çizilmesi gereken bir örnektir. Bu durum öteden

beri ders kitaplarına yöneltilen otoriterlik, devletçilik ve itaatçilik yönündeki iddiaların/eleĢtirilerin (Örneğin bkz. ġen, 2006; Doğan, 2011; Nazıroğlu, 2011) bütünüyle gerçeği yansıtmadığını göstermektedir.

Kültürel bir çevrede ve insan eliyle yoğrulduğu için kavramlar ve kavramlara yüklenen anlamlar zamanla değiĢebilmektedir. Bu değiĢim yatay olarak tarihin aynı döneminde farklı toplumlarda, dikey olarak ise tarihsel geliĢime bağlı olarak aynı ya da farklı toplumlarda söz konusu olabilir. Hak ve özgürlük gibi kavramlar da bu değiĢimden etkilenebilmektedir. Ders kitaplarına göre “hak kavramına yüklenen anlam, tarihsel süreç içinde zamana ve toplumun yapısına göre değiĢebilir” (Barman, 2012, s.

84); “hak kavramının ifade ettiği anlam, zaman içinde toplumdan topluma farklılık gösterebilmektedir” (Kabakçı, 2012, s. 75); “bütün bu haklara iliĢkin kavramlar sürekli geliĢme göstermektedir” (Türkan, ġahan, Meydan, & Türker, 2012, s. 93). Nitekim önceleri hak olarak görülmeyen bir durum, günümüzde hak olarak kabul edilebilmektedir. Örneğin, “kadınlar bu gün geçmiĢte sahip olmadığı birçok hakka sahiptir. Cumhuriyet Döneminden önce ülkemizde kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip değildi”(Barman, 2012, s. 84). Bu durumun tersi de söz konusu olabilmektedir.

Örneğin önceleri hak sayılan bir durum, zaman içerisinde hak olarak görülmeyebilir.

Ders kitapları bu duruma çok evlilik ve köle edinmeyi örnek göstermektedirler. Buradan da anlaĢılacağı üzere ders kitapları, değiĢim gerçeğine duyarlık göstermektedirler. Diğer yandan, örneklerde de görüleceği üzerine, hak kavramına yapılan değiĢim vurgusu özgürlük kavramına yapılmamıĢtır. Oysa günümüzde geçmiĢe oranla özgürlük alanları ve özgürlük anlayıĢı değiĢmiĢ durumdadır. Örneğin eğitim bağlamında öğrencinin özgürlüğü sıkça vurgulanan bir kavramdır.

Ders kitaplarının hak ve özgürlükler noktasında, genelleyici bazı tavırlar sergiledikleri gözlerden kaçmamaktadır. Örneğin “oysa (kadınlar) günümüzde siyasi, ekonomik, hukuki vb. her türlü hakka sahip durumdadırlar” (Kabakçı, 2012, s. 75) ifadesinde kadınlar için vurgulanan “her türlü hakka sahip olma” durumu gerçeği yeterince yansıtmamaktadır. Özellikle geçmiĢle günümüz arasında bu derece keskin bir ayrım yapmak doğru değildir. GeçmiĢte bazı hak ve özgürlük ihlallerin olabildiği gibi günümüzde de bu anlamda pek çok sorun yaĢanabilmektedir. Örneğin günümüzde kadınlara yönelik onlarca kötü muamele ve hak ihlali bulunmaktadır. Nitekim cinsiyet sorunun bütünüyle çözmüĢ bir toplumdan söz etmek zordur. Özellikle Türkiye‟de kadına yönelik pek çok sorunun görmezden gelinmesine yol açacak bu genellemeci

anlayıĢ yerine daha analitik ve betimleyici bir dil kullanılması sosyal gerçeğe daha uygun düĢecektir.

Bu temel bilgilerden yola çıkarak ders kitaplarının temel hak ve özgürlükler konusuna yaklaĢımını daha etraflıca ele almaya çalıĢalım. Ġncelenen ders kitaplarına göre insanlar dünyaya gelirken bazı hak ve özgürlüklere sahip olarak doğarlar (Genç, 2012, s. 104; DemirtaĢ, 2012, s. 181). Bunlara temel hak ve özgürlükler denir (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 91). “Ġnsan hakları tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin eĢit, özgür ve onurlu yaĢama hakkına sahip olmasıdır… Tarih boyunca hemen hemen her toplumda “insanca yaĢama arzusu” insan haklarının özünü teĢkil etmiĢtir (Türkan, ġahan, Meydan, & Türker, 2012, s. 93). Temel hak ve özgürlükler kiĢiye özel olup gasp edilemez, dokunulamaz, vazgeçilemez ve bir baĢkasına devredilemez (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 91,102). YaĢama, inanma, düĢünme, düĢüncelerini ifade etme, mülk edinme hakkı bunlardan bazılarıdır. Ders kitaplarında sağlık, iletiĢim, eğitim ve öğretim hizmetlerinden faydalanma, güvenlik, kamu hizmetlerinden eĢit Ģekilde yararlanma, özel hayatın gizliliği (Genç, 2012, s. 92) gibi bilinen temel hakların yanında; “adil ve eĢit ücret, insan haysiyetine yaraĢır bir yaĢam düzeyine kavuĢma”, “temiz bir çevrede yaĢama, sanat ve bilim özgürlüğü, tüketici hakları”, “dernek ve sendika kurma özgürlüğü… Ģikâyet, mülkiyet, seçim”

(Türkan, ġahan, Meydan, & Türker, 2012, s. 93) gibi daha yeni bir takım hakların da temel insan haklarından olduğu vurgulanmaktadır. Ġncelenen ders kitaplarında birincil, ikincil, üçüncül kuĢak haklar benzeri ayrımlara/kategorilere rastlanılmamakla birlikte, genel olarak birincil kuĢak hakların detaylı olarak ele alınmıĢ olduğu diğerlerinin ise ismen zikredildiği söylenebilir.

Bilindiği gibi Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‟nin 3-21. maddeleri arasında yer alan haklar genellikle birincil kuĢak haklar olarak nitelendirilir. Bu haklar ülkelerin anayasalarında genellikle ilk sıralarda yer verilen haklardır. Bu hakların baĢlıcaları yaĢama hakkı, tanınma hakkı, kanun önünde eĢitlik, adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı, düĢünce, vicdan ve din özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi hak ve özgürlüklerdir.

Klasik haklar olarak da adlandırılan bu hakların özelliği, bireyi korumaya yönelik olmalarıdır. Genelde bireyi korumaya, devleti ise sınırlandırmaya dönük oldukları için negatif haklar diye de anılmaktadırlar. Söz konusu haklar, kiĢiye devletin, toplumun ve üçüncü kiĢilerin dokunamayacağı özel, bağımsız bir faaliyet alanı sağlar. Ders kitaplarının bütün haklara değinmeyip genel olarak birincil kuĢak haklara yer vermesi,

bir din öğretimi müfredatı açısından yeterli görülebilir. Nitekim bu konuda, temel eğitimin farklı kademelerinde bulunan çeĢitli derslerde etraflıca bilgiler verilmektedir.

Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, farklılıklar içerisinde/farklılıkları koruyarak bir arada yaĢama bakımından önem arz etmektedir. Bu anlamda, incelenen metinlerde temel hak ve özgürlüklerin önemine değinildiği görülmektedir. Örneğin ders kitaplarına göre “fertlerin kendilerini geliĢtirmeleri ve insanca bir hayat sürdürebilmeleri için mutlaka özgür olmaları gerekir. Bu nedenle bireye ait özgürlükleri kanunlarla güvence altına almak ve bunların rahatça kullanılmasını sağlamak devletin temel görevleri arasında yer alır” (Barman, 2012, s.

85). “Hak ve özgürlük, insan hayatının vazgeçilmez iki unsurudur. KiĢinin mutlu, huzurlu bir Ģekilde, insanca bir Ģekilde yaĢayabilmesi için özgür olması ve temel haklarının korunması gerekir” (Kabakçı, 2012, s. 76). “Ġnsanların hak ve özgürlüklerini serbestçe kullanabilmeleri, toplumda barıĢ ve huzur ortamının egemen olmasını sağlar… Eğer toplumda insanlar hak ve özgürlüklerini kullanamazlarsa pek çok sorun ortaya çıkar. Ġnsanlar arasında kin, nefret, düĢmanlık gibi kötü duygu ve davranıĢlar artar. Toplumda huzursuzluk ve kargaĢa meydana gelir. Ġnsanların birbirine olan güveni, sevgi ve saygısı azalır… Bütün bunlar da toplumsal birlik ve bütünlüğe zarar verir”

(Kabakçı, 2012, s. 91). Görüldüğü üzere ders kitapları gerek hak, gerekse özgürlüklerin demokratik toplumdaki yerine ve önemine vurgu yapmakta, hak ve özgürlüklerin devletçe ve kanuni düzenlemelerle güvence altına alınmasının gereğine değinerek aksi takdirde ortaya çıkabilecek sorunlara dikkat çekmektedir. Yukarıdaki bulgulardan hareketle ders kitaplarının temel hak ve özgürlüklerin üzerine ciddiyetle durduklarını söylemek mümkündür.

Bilindiği gibi mensubiyeti ne olursa olsun her insan, temel insan haklarına sahip olmak bakımından eĢittir. Bu bakımdan temel hak ve özgürlükler evrenseldir. Ders kitapları bu durumu Ģöyle ifade etmektedir: “KiĢi; makamı, mevkii, dini, dili, ırkı, cinsiyeti, rengi ve milliyeti ne olursa olsun her zaman her yerde bu hak ve özgürlüklere sahiptir” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 90). “Her insan, bu gibi hak ve özgürlüklerini hiçbir baskı olmaksızın serbestçe kullanabilmelidir” (Kabakçı, 2012, s.

90). Ders kitaplarında insan haklarına saygı toplumu birleĢtiren ortak değerler arasında sayılmaktadır (Genç, 2012, s. 87). Bu önemlidir zira demokratik toplumları birleĢtiren, farklılıkların üzerinde uzlaĢtığı zemin ortak insani değerledir. Bunların içerisinde insan hak ve özgürlükleri, bu özgürlüklere saygı ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Çünkü ders

kitaplarının da belirttiği gibi, “temel hak ve özgürlükler insanın onurunu, Ģerefini ve değerini korumaya yöneliktir” (Kabakçı, 2012, s. 90). Bununla birlikte “insanlar baĢkalarının hak ve özgürlüğüne zarar vermeden” söz konusu hak ve özgürlüğünü kullanabilir (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 90). Diğer bir deyiĢle, “kiĢi, hak ve özgürlüklerini kullanırken baĢkalarına zarar vermemeli, kamu düzenini bozucu davranıĢlardan kaçınmalıdır. Toplumdaki diğer insanların hak ve özgürlüklerini kısıtlamamalı, onlara saygı göstermelidir” (Kabakçı, 2012, s. 90). Dolayısıyla ders kitaplarına göre temel hak ve özgürlüklerin bir takım sınırları bulunmaktadır. Bilindiği gibi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususu farklı kesimlerin üzerinde en çok tartıĢtığı konuların baĢında gelmektedir.

ODKAB ders kitaplarına göre “özgürlükler sınırsız değildir. Toplumsal hayatta herkesin uyması gereken kurallar, ilkeler vardır. Bu nedenle kiĢiler hak ve özgürlüklerini, baĢkalarını rahatsız etmeden kullanmalıdırlar” (Kabakçı, 2012, s. 82).

“…Diğer insanların özgürlüğünün baĢladığı yerde kendi özgürlüğünün sınırlanacağını veya biteceğini bilmelidir” (Barman, 2012, s. 85). Demek ki, ders kitaplarına göre, özgürlük-sorumluluk dengesi, özgürlüklerin sınırlandırılması noktasındaki temel kıstaslardan birisidir. Bu anlamda ders kitapları temel hak ve özgürlüklerin; kiĢinin topluma, ailesine ve diğer kiĢilere karĢı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini vurgulamakta ve kiĢinin, özgürlüklerini sorumluluk bilinci içinde baĢkalarına zarar vermeden kullanması gerektiğinin altını çizmektedir (Örneğin bkz. EkĢi, Yapıcı, Özbay,

& Akgül, 2012, s. 102). Görüldüğü gibi burada özgürlükler “sorumluluk” ve

“baĢkalarına zarar vermeme” ilkesiyle sınırlandırılmaktadır. Ancak bu sınırlandırmayı geniĢletmeye baĢladığımızda bazı tartıĢmaların doğacağı, belirsizliklerin yaĢanacağı açıktır. Söz gelimi “…kiĢi ve toplumun hayatı söz konusu olduğunda özel hayatın gizliliği hukuki yollarla sınırlandırılabilir” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012) ifadesinde yer alan “toplumun hayatı” oldukça muğlâk ve tartıĢmaya açık bir ifadedir.

Yine örneğin “vatandaĢlar hak ve özgürlüklerinin sınırlarını iyi bilmelidirler. Toplumsal kurallara, kanunlara uymalıdırlar” (Kabakçı, 2012, s. 82) cümlesinde olduğu gibi

“toplumsal kurallar ve kanunların” neler olduğu yeterince açıklanmamıĢtır. Bu durum temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında noktasında yanlıĢ anlamalara ve belirsizliklere yol açması bakımından risk taĢımaktadır.

Özellikle düĢünce ve ifade özgürlüğü bağlamında bu tür belirsizlikler tartıĢmayı daha da derinleĢtirmektedir. Örnek olarak Ģu ifadeler verilebilir: “…DüĢünce ve ifade

özgürlüğü, her akla gelenin söylenmesi anlamına gelmez. DüĢünceyi ifade ederken iyi niyet, inanca saygı, ahlaka riayet, devlet ve milletin birlik ve bütünlüğü dikkate alınmalıdır” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 95). Oysa demokratik çoğulcu toplumlarda Ģiddet içermeyen, nefret ve düĢmanlığı açık ya da örtük biçimde körüklemeyen her düĢünce meĢrudur, dile getirilebilir. Üstelik Türk Ceza Kanununda son yapılan değiĢikliklerle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması durumunda suçun oluĢacağına vurgu yapılmaktadır (Özbey, 2013, s. 89). Ders kitaplarında zikredilen "ahlaka riayet", "iyi niyet" ifadelerinin yeterince açıklanmadığı, göreceli olduğu bu yüzden de belirsiz/tartıĢılabilir sınırlar ortaya koyduğu iddia edilebilir. Zira Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına bakıldığında ahlâk gibi hassas bir konuda dahi, ifade özgürlüğüne iliĢkin genel ve/veya daimi yasaklamaların

özgürlüğü, her akla gelenin söylenmesi anlamına gelmez. DüĢünceyi ifade ederken iyi niyet, inanca saygı, ahlaka riayet, devlet ve milletin birlik ve bütünlüğü dikkate alınmalıdır” (EkĢi, Yapıcı, Özbay, & Akgül, 2012, s. 95). Oysa demokratik çoğulcu toplumlarda Ģiddet içermeyen, nefret ve düĢmanlığı açık ya da örtük biçimde körüklemeyen her düĢünce meĢrudur, dile getirilebilir. Üstelik Türk Ceza Kanununda son yapılan değiĢikliklerle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması durumunda suçun oluĢacağına vurgu yapılmaktadır (Özbey, 2013, s. 89). Ders kitaplarında zikredilen "ahlaka riayet", "iyi niyet" ifadelerinin yeterince açıklanmadığı, göreceli olduğu bu yüzden de belirsiz/tartıĢılabilir sınırlar ortaya koyduğu iddia edilebilir. Zira Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına bakıldığında ahlâk gibi hassas bir konuda dahi, ifade özgürlüğüne iliĢkin genel ve/veya daimi yasaklamaların