• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.3. Laik, çoğulcu devletin okulunda zorunlu din eğitiminin teorisi

2.3.4. Çoğulcu din eğitiminin amaçları

Günümüzde, devlet eliyle yürütülen din eğitimin amaçları çoğulcu toplumun karmaĢık yapısına bağlı olarak farklılaĢmaya baĢlamıĢtır. Bu çerçevede devlet okulunda yürütülecek din eğitiminin amaçlarının öğrencinin geliĢimsel beklentileri, din alanının hususi özellikleri ile devletin vatandaĢlık talepleri yanında bir ölçüde toplumu oluĢturan farklı kesimlerin beklentileriyle de Ģekillenmekte olduğu söylenebilir. Zorunlu din eğitiminin amaçlarının ne olacağına iliĢkin tartıĢmalarda uzlaĢma kavramı öne çıkmaktadır. Toplumda yaĢayan farklı kesimlere zorunlu tutulacak bir din eğitimi faaliyetinin, söz konusu kesimlerin amaç ve beklentilerini karĢılayacak Ģekilde formatlanması için farklı kesimlerin diyalog ve uzlaĢısıyla oluĢturulması önem arz etmektedir. Çoğulcu din eğitiminde, toplumu oluĢturan değiĢik kesimlerin talep ve beklentileriyle örtüĢtüğü oranda ortak ve uzlaĢılmıĢ amaçlardan söz edilebilir. AĢağıda devlet okullarında her kesimden öğrencinin zorunlu olarak aldığı, çoğulcu bir din öğretiminin amaçları üzerinde durulacaktır.

Çoğulcu din eğitiminin amaçlarının baĢında toplumdaki başat din, kültür ve geleneğin yanında, farklı din, inanç, ve dünya görüşleri hakkında da doğru bilgiler vererek dinsel cehaleti önleme gelmektedir. Diğer bir anlatımla çoğulcu din eğitiminin en baĢat amacı dini okuryazarlığı (religious literacy) artırmaktır (Broadbent, 2002).

Günümüzde öğrenci aralarında okulun da bulunduğu çeĢitli iletiĢim ortamlarında farklı mensubiyeti olan insanlarla veya bu insanları temsil eden sembollerle karĢılaĢmaktadır.

Bu karĢılaĢmanın sağlıklı bir bilgi üretip üretmediği veya nitelikli bir öğrenme sürecine dönüĢüp dönüĢmediği dikkatle incelenmesi gereken bir husustur. Dolayısıyla farklı din, inanç ve dünya görüĢlerini dengeli bir biçimde, yansız ve bilimsel olarak öğrenmek farklılıkları doğru anlamlandırma bakımından önem kazanmıĢtır. Lahnemann Ģöyle demektedir: “Çoğulcu din eğitimi ile dini geleneklerin her biri, mensupları tarafından öylesine açıklığa kavuĢturulmalıdır ki, modern ve çoğulcu dünya tarafından rahatlıkla anlaĢılabilsin” (Lahnemann, 2003, s. 481-482). Elbette bu durum din eğitiminde yeni bir dil ve söylemin gerekliliği anlamına gelmektedir. Zira geçmiĢte ve bu gün din kaynaklı olumsuzlukların birçoğu din gerçeğini doğru anlayamamaktan kaynaklanmıĢtır/kaynaklanmaktadır. Üstelik program ve ders kitapları kimi zaman bu olumsuz imajı besleyici bir rol üstlenmekten geri durmamıĢtır. Dinlerin Ģiddet ve terör kaynağı olarak lanse edilmesi, örneğin Ġslam‟ın Haçlı seferleri ünitesiyle birlikte ele alınması ya da özellikle çok eĢlilik, recm cezası ve cihat gibi anlayıĢ ve uygulamalar üzerinden ele alınması gibi.

Çoğulcu din eğitiminin bir diğer amacı hoşgörü, barış, saygı, diyalog ve uzlaşıya dayanan demokratik çoğulcu kültürü geliştirmek olarak ifade edilebilir. Çoğulcu toplumda karĢılıklı farkındalık ve saygıyı geliĢtirmek; herkesin, haklar ve saygınlık bakımından eĢit kabul edildiği demokratik bir ortak yaĢam kültürünü özümsemek; bu bağlamda sivil katılım ve sosyal ahengin tesisi amacıyla birlikte nasıl yaĢanılacağını öğrenmek hem genel eğitimin hem de din eğitiminin temel amaçlarından biri haline gelmiĢtir (Milot, 2006, s. 15). Laik ve demokratik ülkelerde zorunlu din öğretimi faaliyetlerini de bu çerçeve içinde düĢünmek gerekmektedir. Nitekim günümüzde içerisinde farklı dili konuĢan, farklı dine inanan ve farklı kültürel çevreye mensup insan topluluklarını barındıran toplumlarda eskisinden çok daha güçlü bir birlikte yaĢama, diyalog ve uzlaĢı ortamına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu durum, hiç Ģüphesiz yürütülen din eğitimi faaliyetlerine de önemli sorumluluklar yüklemektedir. Esasında hangi din öğretimi modeli benimsenirse benimsensin din eğitimi faaliyetinin, bir arada yaĢama ve

uzlaĢı kültürünü benimsemiĢ, ötekilerle sağlıklı iliĢkiler kurabilen bireyler yetiĢtirmeye çalıĢması; bu kapsamda mezheplere göre oluĢmuĢ görüĢ farklılıklarının ve aynı dinin bağlıları arasındaki yorum farklılıklarının ayrıĢtırıcı bir amaçla kullanılmasını önlemeyi;

sosyal barıĢ ve bir arada yaĢama kültürünü ilerletmeyi kendine amaç edinmesi önemlidir (Selçuk, 2005).

Yukarıdaki gayeye hizmet edebilmek için çoğulcu din eğitiminin pasif bir birlikte var olmayı aşarak birlikte yaşamaya aktif katkı sağlayabilen, bu yönde inisiyatif alabilen bireyler yetiştirmeyi de kendine amaç edinmesi gerekmektedir. Çoğulcu din öğretimi programının diğer din, inanç ve kültürler hakkında doğru bilgi, tutum, tavır ve davranıĢ kazandırabilmesi için soyut, teorik, hazır bilgi kalıplarını aktarmakla yetinmemesi gerekmektedir. Lahnemann‟ın deyiĢiyle çoğulcu din eğitimi diğer dinlerin ve onların mensuplarının dini yaĢantılarıyla da kiĢisel olarak diyaloga girmeyi öğretmelidir (Lahnemann, 2003, s. 481-482). Zira birden çok din, inanç ve dünya görüĢüne yalnızca bilgi düzeyinde yer vermek saygılı ve kaynaĢık bir toplum inĢa etmede yetersiz kalabilmektedir. Daha açık bir ifadeyle örneğin, bir Budist‟in Ġslam hakkında sadece belirli kalıp bilgileri bilmesi gördüğü bir Müslüman‟a saygı duyması için tek baĢına yeterli olmayabilir. Onunla iyi iliĢkiler geliĢtirebilmesi, bir arada yaĢayabilmesi, ondan öğrenebilmesi için onunla kiĢisel ve grupsal bir diyaloga girmesi gerekir. Böyle bir anlayıĢı geliĢtirmeyi hedefleyen bir din eğitiminin salt bilgilendirmeyle yetinmesi düĢünülemez. Farklı olanla karĢı karĢıya gelme hem teorik/kitabi hem de pratik düzeyde olduğu takdirde canlı hale gelir ve anlam kazanabilir. Bu tür karĢılaĢmalar günümüzde, çoğulcu toplumun bireyini yetiĢtirme açısından oldukça önem kazanmıĢtır. Buradaki temel espri karşılaşma yolu ile tanımaktır.

Jackson‟a göre tanıma veya tanıĢma, insanlar arasındaki benzerlik ve farklılıkların tanınmasını gerektirir. Ona göre tanı(Ģ)ma çok kültürlü toplumlarda, gerek bireysel gerekse devlet düzeyinde farklı olanlar arasında daha olumlu yaklaĢımlara yol açabilecektir. Örneğin çeĢitliliğe karĢı daha olumlu bir yaklaĢıma kapı aralayabileceği gibi, bireysel kimliğin „öteki‟ ile karĢılaĢması sonucu zenginleĢmesi de söz konusu olabilecektir. Böylece farklı inanç ve kültürel pratiklere sahip insanlar arasında daha zengin buluĢmalara kapı aralanabilir. KarĢılaĢma veya tanıĢma Ziegler‟e göre insan geliĢiminin temel prensiplerinden biridir (Ziegler, 2003, s. 426). KarĢılaĢma ve farklı olanla tanıĢma yalnızca biliĢsel geliĢimi değil kültürel, sosyal ve dini geliĢimi de

etkilediğinden din eğitiminin temellerinden biridir. Dinler arası öğretimin esasını karĢılaĢma oluĢturmaktadır. Nitekim Streib‟a göre dinler arası meselelerde ilerleme ve öğrenme ötekiyle, yabancıyla, gittikçe geliĢtirilen bir anlayıĢ ve tavır çerçevesinde karĢılaĢma yoluyla gerçekleĢmektedir (Streib, 2007, s. 503). Bu sayede ötekinin farklılığı tanınmaya, saygınlığı açıklanmaya, değeri ise takdir edilmeye baĢlanır. Streib, bu hiyerarĢik geliĢim süreci için dinler arası müzakereler yolu ile öğrenme ifadesini kullanır. Ne var ki dinler arası müzakere yoluyla farklılıklardan/farklı olandan öğrenebilmek için ötekine, ötekinden öğrenmeye açık olmak gerekmektedir.

Çoğulcu din eğitiminin bir diğer amacı başkalarından/farklı olandan/ötekinden öğrenmeyi ve böylece gelişmeyi sağlamaktır. Jackson baĢkalarını tanıyarak kendisi hakkındaki görüĢlerini derinleĢtirmeye ve böylece zihni ve ahlaki yönden olgunlaĢmaya edifikasyon adını vermektedir (Jackson 2005, s. 177). Nitekim bizim gibi inanmayan veya savunduğumuz inanç ve kanaatlere aykırı bir inanç ve anlayıĢı savunan biriyle karĢılaĢtığımızda kendi bilgi, duygu, inanç ve düĢüncelerimizi gözden geçirme gereği hissederiz. Bir süre sonra sağlam ve özümsenmiĢ olanlar bizimle yoluna devam ederken zayıf olanlar elenirler. Bu aslında uzun soluklu bir araĢtırma, sorgulama ve uzlaĢma da maratonunun baĢlangıcıdır. Bu sayede kim olduğumuzu, neye inandığımızı daha iyi anlarız. Ġnancın çoğulcu toplumda ayakta kalabilmesi için böyle bir teste ihtiyacı olduğu açıktır. Gerçekten de farklı olanla karĢı karĢıya getirilmeyen veya mukayese edilmeyen bilgi, duygu ve düĢünceler hatta inançlar zamanın değiĢimine ve modern çoğulluğa ayak uyduramayıp elenmekte ya da aĢınmaktadır. Sahip olduğu, inanç, değer ve kanaatlerin o güne dek en iyi, en doğru, en sağlam inanç, değer ve kanaatler olduğuna inanan bir öğrenci, bunlarla çeliĢen baĢka inanç, değer ve kanaatlerle karĢılaĢtığında duruĢunda bir sarsılma veya kriz hali baĢ gösteriyorsa aldığı eğitim onu geniĢ topluma yeterince hazırlamamıĢ demektir. Bunun için öğrencileri ötekiyle diyaloğa teĢvik eden bir din eğitimi anlayıĢına ihtiyaç bulunmaktadır.

Çoğulcu din eğitiminin diğer bir amacı ise din anlayışlarından kaynaklanan ayrımcılık, dışlama, şiddet ve düşmanlık gibi olumsuzluklarla mücadele etmek, böylece farklı dünyalar arasında köprüler kurmak, ortak bir anlayış geliştirmektir. Bu gün dünyada dinsel farklılıklardan kaynaklanan ayrımcılık, dıĢlama, Ģiddet, terör gibi problemlerin varlığı din eğitimine yeni amaçlar yüklemiĢtir. Siyasi, kültürel, coğrafi ve dini açıdan mesafelerin ortadan kalktığı ya da belirsizleĢtiği bir yüzyılda yaĢamaktayız.

Bu düzlemde bir din, mezhep veya inanç gurubunun birlikte yaĢadığı öteki din, inanç

veya mezheplerle ya da kültürlerle iliĢkisinde pek çok problem ortaya çıkmaktadır. Din eğitiminin bu iliĢki ekseninde, gerek teorik/teolojik, gerekse pratik/diyalojik açıdan çoğulluk gerçeğiyle ilgilenmesi gerekmektedir. Ġster teorik isterse pratik açıdan olsun, bu iliĢkinin niteliği üzerine odaklanan ve bu iliĢkiyi yönetmeye odaklanmıĢ her din eğitimi faaliyeti karĢılıklı saygı ve anlayıĢa dayalı bir iĢbirliği ve bilgi üretim sürecini geliĢtirmesi gerekmektedir (Thompson, 1988, s. 20). Bunun için de, Hulmes‟un ifadeleriyle, “kendine has söz dağarcığı, grameri, nüans ve deyimleri bulunan yeni bir doğrulama diline” (Hulmes, 1992, s. 127) ihtiyaç bulunmaktadır. Bu dil veya gramer üzerine kurulacak bir iĢbirliği ve diyalog neticesinde, genel eğitimin ana amaçlarından biri olan toplumsal bütünleĢme ve sosyal ahengin sağlanmasına ve daha nitelikli bir toplumun oluĢmasına din eğitiminin katkı sunması söz konusu olabilecektir. Zira dinlerden kaynaklanan olumsuzluklar bertaraf edilmeden ve dinler arasında sağlıklı bir diyalog zemini kurmadan farklı kültürler ve milletler arasında yapıcı iliĢkiler oluĢturmak kolay olmayacaktır.

Çoğulcu din eğitiminin temel amaçlarından birisinin din, kültür, kimlik vb.

bakımlardan duruşu/tavrı belirgin; manevi ve ahlaki gelişimini ilerletmiş, değişimi yönetebilen “iyi insan”ı yetiştirmek olduğunu söylemek mümkündür (Shepherd, 1997, s. 89). Hull‟ın ifade ettiği gibi çoğulcu din eğitiminin amacı öğrencilerin ahlaki ve manevi geliĢimine katkıda bulunmak suretiyle onların insanlaĢmalarını (humanisation) geliĢtirmektir (Hull, 2003). ĠnsanlaĢması önemsenen varlık öncelikle bir öğrencidir, ancak o devletin nitelikli bir vatandaĢı, bağlı bulunduğu dinin bilinçli bir dindarı ya da inançsız bir kimse de olabilir. Bu anlamda çoğulcu din eğitiminin doktriner anlayıĢta olduğu gibi salt bir dinin dindarını yetiĢtirmeyi amaçladığı söylenemez. Bu çerçevede çoğulcu din eğitimi, ister inanan ister inanmayan olsun tüm öğrencilerin bilgi, anlayıĢ ve tercihlerini derinleĢtirerek (Lovat, 1995, s. 4) onları sağlıklı bir kimlik ve kiĢilik inĢa etmede cesaretlendirir (Hulmes, 1992, s. 126), çoğullukla ilgili hususlarda onların kendi duruĢlarını belirginleĢtirmelerine yardımcı olabilir (Lahnemann, 2003, s. 481-482;

Jackson 2004, s. 87).

Yukarıdaki amacın gerçekleĢebilmesi için gençlerin değiĢen yaĢam Ģartlarına, gündelik hayatın içindeki farklılıklara adaptasyonunu kolaylaĢtıran bir anlayıĢa gereksinim bulunmaktadır. Bu çerçevede hızla değiĢmekte olan toplumsal yaĢam Ģartlarına bireyi hazırlarken onu statik bir varlık olarak ele almak doğru değildir. Birey çevresine pasif olarak uymaktan çok çevresiyle dengeli iliĢkiler kurmaya teĢvik

edilmelidir. Ertürk‟ün dediği gibi, onu günün Ģartlarına, belirli bir çevreye göre eğitmekten çok, içinde bulunduğu her çevre ile dengeli yaĢayabilen insan olarak yetiĢtirmeye ihtiyaç vardır (Ertürk, 1972, s. 35). Bu aynı zamanda Morin‟in dünya vatandaĢı diye isimlendirdiği varlığa karĢılık gelmektedir. Farklı ortam ve Ģartlara kolaylıkla uyum sağlayabilmek için üst düzey entelektüel yeterliklere gereksinim bulunmaktadır. Dolayısıyla çoğulcu din eğitiminin amaçlarından birisinin eleştiri, sorgulama, anlamlandırma gibi üst düzey entelektüel becerileri gelişmiş bireyler yetiştirmek olduğu söylenebilir. Çoğulcu din eğitimi bir eleĢtiri ve sorgulama sürecidir.

Bu süreçte hem öğretmen hem öğrenciler baĢkalarını olduğu kadar kendilerini de eleĢtirir ve sorgularlar. Dahası eleĢtiri muhtevanın dayanıklılık veya kalıcılığını artıran önemli bir unsurdur. Sahip olduğu değer, inanç, tavırlar vb. açılardan sorgulanmamıĢ din ve kültürler modern çağa ayak uydurmakta zorlanabilirler, geliĢme ve dinamizmini kaybedebilirler. Ancak eleĢtiri veya sorgulamanın niteliği önemlidir. Bir inancı, ideolojiyi ya da değeri eleĢtirmek ile aĢağılamak; bir Ģahsı, gurubu eleĢtirmek ile suçlamak ya da değerini göz ardı etmek veya küçük görmek aynı Ģeyler değildir. Tavır ve davranıĢları, inanç ve değerleri eleĢtirmek ile Ģahsın kiĢiliğini eleĢtirmek farklı Ģeylerdir.

Çoğulcu din eğitiminin öne çıkardığı eleĢtiri ve bu çerçevede oluĢturulan değerlendirme süreci anlamaya ve tanımaya dönüktür. Anlama bireyin hem kendisine hem de çevresine dönük, sürekli aktif olmayı gerektiren bir entelektüel eylem biçimidir.

Bu çerçevede öğretmenin sınıftaki bir öğrenciyi gerekli eleĢtiri ve sorgulama becerileriyle donatması ne kadar önemliyse, eleĢtirilen öğrenciyi karĢıt görüĢlere makul cevaplar verebilmek, kendini savunabilmek için gerekli bilgi ve becerilerle donatması da o kadar önemlidir. Böylece öğrenci, bir eleĢtiri karĢısında sahip olduğu değerleri rasyonel argümanlarla savunabilecek, yeri geldiğinde karĢısındakinin eleĢtirilerinde haksız olduğunu gücü yettiği kadar açıklayabilecektir (Ceylan, 2013). Böyle bir öğrenme ortamından geçen bireylerin belirli bir (öz)eleĢtiri, sorgulama, anlamlandırma kültürünü kazanabileceğinden, dolayısıyla daha derinlikli bir anlayıĢ ve dünya görüĢüne sahip olabileceğinden söz edilebilir.

Son olarak çoğulcu din eğitiminin küresel bir amacından söz etmek gerekmektedir. Bu anlamda çoğulcu din eğitiminin bir diğer amacının da küresel ölçekli sorunları doğru anlayabilen, dinin küresel meselelerdeki yerini veya bunlara bakışını doğru tayin edebilen/tartışabilen bireyler yetiştirmek olduğunu söylemek mümkündür.

Bilgi ve teknolojinin hızla arttığı/yer değiĢtirdiği bir çağda bireylerin küreselleĢmenin etkileriyle sağlıklı bir Ģekilde baĢ edebilmeleri, küresel sorunları doğru anlamlandırabilmeleri, değiĢim ve çeĢitliliği doğru anlayabilmeleri kadar önemlidir. Bu anlamda çoğulcu din eğitiminin bireyleri küreselleĢen dünyada, özellikle çevresel sorunlar, Ģiddet, terör, gelir dağılımındaki adaletsizlikler, açlık, yoksulluk, asimilasyon, kimlik bunalımı gibi evrensel ölçekli sorunlara duyarlı hale getirmesi de bir diğer önemli amacıdır. Bir din eğitimi faaliyetinin tüm bu amaçları kapalı toplumun dindarını yetiĢtirerek baĢarması mümkün değildir. Sınırların kalktığı bir dünyada açık toplumun insanını (birey/vatandaĢ/dindar…), ya da daha geniĢ ölçekte dünya vatandaĢını yetiĢtirecek bir anlayıĢa gereksinim vardır. Sonuçta tinsel farkındalık, sosyal bütünleĢme, kültürel duyarlılık konularında kapasitesi zayıf (Rudge, 1997‟den aktaran Selçuk, 2005a, 171); çoğulcu toplumda var olan dini ve din dıĢı görüĢleri anlama ve bu görüĢlere dair düĢüncelerini gerektiği Ģekilde yansıtma becerileri geliĢmemiĢ (Milot, 2006, s. 15); baĢkalarının yaĢam biçimlerini, dini dil ve sembollerini, inanç, duygu ve tavırlarını anlama noktasında yetersiz (Jackson 2005,177); yani öteki din, inanç, ideoloji ve kültürlere bakıĢı/tavrı belirsiz (Lahnemann, 2003, s. 481-482); karĢılıklı farkındalık ve saygıdan yoksun (Milot, 2006, s. 15); diyalog ve etkileĢime, değiĢim ve dönüĢüme kapalı bireylerin globalleĢmiĢ bir çağda ayakta kalmalarının oldukça zor olacağının altını çizmek mümkündür.

Yukarıdaki temel kaygılardan yola çıkıldığında çoğulcu din eğitiminin amaçlarını barıĢ ve uzlaĢı kültürünü özümsemiĢ, farklılıklara duyarlı/saygılı, değiĢimle baĢ edebilen, barıĢ içerisinde bir arada yaĢamaya dönük aktif ve bilinçli tutumlar sergileyen, hoĢgörülü; farklı olandan öğrenmeye açık; ötekileĢtirme, dıĢlama, ayrımcılık, indirgeme, aĢağılama, peĢin hüküm vb. olumsuz tavırları tanıyabilen, bunlarla mücadele edebilen; farklı din, inanç ve dünya görüĢlerini tanıyan ve doğru anlayan, bunları ortak ve farklı noktalarını da gözeterek karĢılaĢtırabilen, değerlendirebilen; kendi dini, kültürel ve ahlaki hassasiyetlerini kaybetmeden evrensel düĢünüp davranabilen; ötekine karĢı farkındalık, saygı, diyalog, anlayıĢ ve eleĢtiri becerileri geliĢmiĢ, empatik; küresel sorunların çözümünde bilinçli Ģekilde, aktif rol alabilen; esnek, yenilikçi, değiĢim ve dönüĢüme açık bireyler yetiĢtirmek Ģeklinde özetlemek mümkündür.