• Sonuç bulunamadı

2. KUDRETİN FİİLLE ETKİSEL İLİŞKİSİ

2.5. Bir Kudretin iki Fiil Veya İki Zıdda Etkisinin İmkânı

2.5.1. Olabilirliğini Savunan Görüş

149

150 gerektiğini belirtirler. Yani kudret yoksa herhangi bir insanın tercihinin olması söz ko-nusu olamaz. Bundan dolayı kudretin fiilden önce ve iki zıdda da taalluk etmesi gerekir ki tercihin bir anlamı olsun.727

Mu’tezile âlimleri, ‘kudret makduru ile birlikte olup iki zıtta uygun değildir’ di-yenler ile ‘kudret makduru ile birlikte olup iki zıtta uygundur’ didi-yenler şeklinde iki gru-bun olduğunu söyler. Onlara göre ‘kudret makduru ile birlikte olup iki zıdda uygundur diyenler, görüşlerini ‘teklif-i mâlâ yutâk’a düşmekten kurtulmak amacıyla yaparlar. An-cak Mu’tezile’ye göre bu görüşü savunmanlarıyla ondan kurtulma durumları yoktur.

Çünkü kudret makduru ile beraber ve iki zıdda uygun olsa bile kâfirde küfrün ve imanın beraberce yaratılması veya kişinin bu şekilde imanla mükellef kılınması, yine teklif-i mâlâ yutâk’tır. Ayrıca eğer kudret, fiille beraber olursa o, ya imânâ ya da iman dışındaki şeylere yönelik olmalı ve hangisine yönelikse o fiili meydana getirmelidir.728 Dolayısıyla kudret makduru ile birliktedir ve iki zıdda uygundur düşüncesinin çelişkili olduğu açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Çünkü Mu’tezile’ye göre kudret iki zıdda uygun denildi-ğinde kâdir hangisini dilerse onun olmasının uygunluğu kastedilir. Bu da kudretin daha önce olmasını gerektirir. Bu bakımdan kudretin makduru ile beraber ve zıdda uygun ol-ması kendi içerisinde çelişkilidir.729 Hatta Mu’tezile’ye göre kudret zıtlarla beraber ol-saydı kudretin varlığı anında birbirine zıt şeylerin varlığının da zorunlu olması gerekirdi.

Bu durumda imanla mükellef olan kâfirin aynı anda hem kâfir hem de mümin olması icap ederdi ki böyle bir durum muhaldir.730 Çünkü böyle bir durum iki zıt şeyin aynı anda bulunmasını kabul etmek anlamına gelecektir ki böyle bir durum ise aklen mümkün de-ğildir. Ancak Mu’tezile’ye göre kudretin iki zıdda uygun olduğunu kabul etmek, iki zıd-dın bir arada bulunmasını gerektirmez.731 Bu anlamda Mu’tezile, kudretin iki zıdda uy-gunluğu hususunda diğer ekollerin öne sürdüğü bedel anlayışını da eleştirir. Çünkü onlara göre bedel sadece iki zıddan birine etkili olan bir durumdur. Ancak kudretin her iki du-rumda eşit seviyede olması gerekir ki insan birini diğerine tercih edebilsin.732

727 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 400.

728 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 397.

729 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 398.

730 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 397.

731 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 398.

732 Kâdî Abdulcebbâr, Kitâbu’l-Mecmu fi’l-Muhit-bi’t-Teklif, 2:49.

151 Kudretin iki fiile taallukunu kabul eden diğer düşünce ekolü Mâturîdîlik’tir.

Mâturîdî geleneği de insanın seçiminin olması için kudretinin iki zıt fiil için geçerli ol-ması gerekir.733 Mâturîdî, fiil kudretinin bir şeyin hem kendisine hem de zıddına elverişli olduğunun reddedilmesi halinde kişinin yaptığı bir işin zıddını işleme kudretinin ortadan kalkması anlamına geleceğini belirtir. Bundan dolayı bir şeyin hem kendisine hem de zıddına yönelik kudretin mevcudiyetine hükmetmenin zorunlu olduğunu ve kudretin bir fiile elverişli olup onun zıddına elverişli olmamasını fiilin iradi değil, tab’an oluşma ni-teliği taşıyacağını belirtir. Bu anlamda kudret de iki zıddın oluşmasına müsait bir durum arz etmeseydi, ortaya çıkacak şey ihtiyari değil tab’an vücut bulmuş olurdu.734

Konuyla alakalı çıkarımları somutlaştırmaya çalışan Mâturîdî geleneğinin en önemli metodu, günlük hayatta insanların fiili oluşturan sebeplerin iki zıddını da yapabi-lecek durumda olmalarıdır. Mesela dil, hem yalan söylemeye hem doğru söylemeye vb.

söylemlerde bulunabilir. Aynı şekilde el, kâfirleri öldürmeye ve cihad etmeye yararken Müslüman kanı dökmeye ve yeryüzünüzde fesat çıkarmaya da elverişlidir.735 Dolayısıyla Mâturîdî âlimleri, şâyet kudret iki zıdda yönelik olmazsa o zaman teklif-i mâlâ yutâk’ın olacağı kanaatini de paylaşırlar. Böylece kâfir imanla yükümlü olur ancak iman etmeye kudreti olmaz. Sonuç olarak onlara göre bir şey zıddına yaramazsa o zaman o şey, ken-dinden meydana gelir bu da iradenin ortadan kalkması demektir. Mesela kardan doğrudan soğuğun olması, ateşten doğrudan sıcağın oluşması gibi durumlar bunun açık örnekleri-dir.736

Mâturîdî’nin iki alternatife de kudret vermesi, Allah’ın emir ve nehyine uygun olmayacağı düşüncesiyle, Mu’tezile’nin eleştirilerine sebep olur. Ancak o, Mu’tezile’nin

‘bir kudretin imânâ da zıddına da müsait olduğunu kabul etmesini örnek vererek, Al-lah’ın, iki alternatife de kudret verdiğini söylemenin mümkün olduğunu belirtir.737 Ancak kudretin fiilden önce iki zıdda etkili olması, yasağın teklif edilmesi manasında değildir.738 Bu noktada Mâturîdî’nin Mu’tezile’den en önemli ayrılık noktası, iki zıdda etkili olan

733 Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, 260-262

734 Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, 349.

735 Nesefî, Tabsiratu’l-Edille fî Usûli’d-Dîn, 2:830-831.

736 Nesefî, Tabsiratu’l-Edille fî Usûli’d-Dîn, 2:831.

737 Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, 368.

738 Semerkandî, Cümelu Usûlu’d-Dîn, 66-67.

152 kudretten kastının özellikle fiilden önce var olduğunu kabul ettiği kudret olmasıdır. Do-layısıyla bu kudret müspet ve zıddın her ikisinde geçerlidir. Ancak fiile etki eden kudret kullanılınca, fiille beraber olduğu için sadece birinde geçerli olur.739 Bu düşüncesiyle Mâturîdî, kudreti alternatif iki fiili aynı anda gerçekleştirmeye ya da terk etmeye de ihti-malinin olmadığını, kudretin alternatiflerden biri için yaratıldığını ortaya koyar. Çünkü ona göre belli bir amaç için yaratılan kudretin, hem ısıtmayı hem de soğutmayı sağlayan türden olmak üzere varlıkları kendi konumundan alıp başka yöne çeviremez. Yani fiil kudret sayesinde vücud bulsa bile, kudretin bir fiili farklı bir formata çevirme gibi bir durumunun olmadığını söyler.740 Mâturîdî geleneği, her fiilin kudretinin bir başka fiil için geçerli ve uygun olmasını, bedel, yerine geçme, sıra yoluyla olduğunu, devamlılık ve süreklilik yoluyla olmadığını da belirterek Mu’tezile’den ayrılır. Bu anlamda kudretin hem fiille beraber hem de iki zıdda taallukunu, Ebu Hanife’nin ortaya koyduğu ‘bedel’

anlayışıyla aşmaya çalışmıştır.741

Mâturîdî bu hususta Eş’arî’lerden ayrıldığı noktaları da belirtir. Eş’arîler, şerre uygun olan kudretin hayra uygun olmayacağını savunurlar. Ancak o böyle bir düşüncenin cebre yakın bir görüş olduğunu belirterek, kudretin her iki duruma da şamil olduğunu ifade eder. Bu düşüncesini onun sisteminin temelini oluşturan Ebu Hanife’nin, taat kuv-vetinin masiyet için, masiyet kuvkuv-vetinin de taat için geçerli ve uygun olduğu görüşünden yola çıkar.742 Ayrıca Eş’arîler’in her fiilin kudreti farklıdır düşüncesinden yola çıkarak, iyi hareketten birine kuvvet verilmesine tevfik, diğerine güç verilmesine ise hızlan dedik-lerini belirtir. Ancak Mâturîdîler, hareket olma yönünden ikisi arsında fark olmadığını söylerler. Onlar kudretin taalluk farkının, mahzurlu olma ve mendup olma yönünden ola-cağını vurgularlar. Çünkü onlara göre taat ve masiyet hareketten ibarettir. Ancak bunlar-dan birisi mahzurludur ve yasaktır, diğeri menduptur, emredilmiştir veya mubahtır. Kud-ret sadece hareket olması hasebiyle onun var oluşunun sebebi olup bütün hareketler bir

739 Semerkandî, Cümelu Usûlu’d-Dîn, 66.

740 Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, 369.

741 Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, 350; Nesefî, Tabsiratu’l-Edille fî Usûli’d-Dîn, 2:785; Pezdevî, Usûlu’d-Dîn, 127.

742 Pezdevî, Usûlu’d-Dîn, 120.

153 tek cinstendir. Dolayısıyla hareketin kudreti, zorunlu olarak bedel yoluyla kendi cinsin-den bir başka harekete yeterli ve uygundur. Çünkü kudreti ilgilendiren ve söz konusu olan cinsten harekettir. Kudret ise bu hareketin sebebinden başka bir şey değildir.743

Sonuç olarak Mu’tezile, kudretin fiilden önce olduğu ve iki zıdda uygun olduğunu savunurken, Mâturîdî geleneği de fiilden önceki kudretin iki zıdda uygun olduğunu belir-terek bir yönüyle Mu’tezile ile aynı düşünceyi paylaşmıştır744