• Sonuç bulunamadı

Kudret Mahalli Dışında Etkili Değildir Düşüncesi

2. KUDRETİN MAHALLİ VE ETKİ ALANI

2.2. Kudretin Etki Ettiği Yer

2.2.2. Kudret Mahalli Dışında Etkili Değildir Düşüncesi

Konuyla alakalı ilk defa görüş bildiren âlimlerden birinin Muhammed en-Neccar olduğunu görüyoruz. O, insanın başkasında fiil meydana getiremeyeceğini, kudretin et-kisinin sadece bulunduğu mahalde olduğunu ve insanın, tevellüd yoluyla elem, idrak, görme gibi benzeri fiilleri yapamayacağını vurgulamıştır.354 Ancak konuyu sistemli ola-rak temellendiren Eş’arî âlimleri olmuştur. Onlar, ‘insanın kendi bünyesine bir şeyler yaptığını ve bununla da kendi dışında bir fiilin doğduğunu’ belirten Mu’tezile’nin aksine,

347 Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, 1:66.

348 Bağdâdî, Usûlu’d-Dîn, 159.

349 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 566.

350 Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, 1:69.

351 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 403; Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, 1:68.

352 Bağdâdî, Usûlu’d-Dîn, 159.

353 Pezdevî, Usûlu’d-Dîn, 116

354 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 284

57 insanın kudretinin sadece kendi mahallinde olan fiillere taalluk ettiğini, kudret mahallin-den ayrı olarak meydana gelen fiillerin ise Allah’ın makduru olduğunu belirtmiş ve tevel-lüd nazariyesini reddetmişlerdir.355

Eş’arîlere göre tevellüd fiillerin insanın kudretiyle meydana gelmediklerinin delili, bu fiillerin sebeplerle meydana gelmeleridir. Çünkü onlara göre kudret sahibi bir insan, kendindeki fiilleri sebepler olmadan yapmaktadır. Bu bakımdan eğer insanın kudretinin mahalli dışındaki bir fiil, insanın kudretiyle meydana geliyorsa, aynı şekilde kudretin o fiile de doğrudan etki etmesi ve onu sebepler olmadan meydana getirmesi gerekir. Şâyet fiil için oluşan sebepler, insanın kendisinden var olan bir kudretten dolayı olduğu kabul edilirse, bu kudretin zıt durumlara da yeterli olmasının kabul edilmesi gerekir. Bu du-rumda da kişi ölü ve âciz olmadığı zaman taş ile okun hareketine kâdir olduğu gibi bu ikisinin hareketinden sonra da onların durmalarına kâdir olması gerekir ki kişinin böyle bir imkâna sahip olmadığı gâyet açıktır. Eş’arîler, bu temellendirmeyi “bir fiile kudreti yetenin onun zıttına da kudreti yeter” düşüncelerinden hareketle ortaya koyarlar.356 Bu anlamıyla insanın kendisine yakın cisimlerden birini sebepsiz hareket ettirdiği takdirde onu sebepsiz olarak durdurmaya da kudretinin yetmesi gerekir.357 İnsandaki bu durum, Allah’ın gerektirici ve doğurucu sebepler olmaksızın kudretinin her şeye yetmesi gibi olur. Çünkü Allah’ın mutlak kudreti her şeye hâkimdir. İnsanda böyle bir kudretin varlığı kabul edildiğinde onun kudretinin sebeplere muhtaç olmaksızın hâdislere taalluk etmesi gerekir.358 Ancak insanın sözünü ettiğimiz durumlar için mutlak kudret sahibi olmaması ve bundan dolayı bu fiilleri gerçekleştirememesi, kudretinin tevellüd fiillere etki etmedi-ğinin ispatıdır.359

Eş’arîler, insanın kudretinin dışında meydana gelen fiillerin Allah’ın fiilleri olduk-larını fâil-fiil ilişkisi çerçevesinde ispatlamaya çalışırlar. Onlar, fiillerin bir fâil olmadan meydana gelmesinin mümkün olmadığını belirtirler. Fâil kavramının da muhdis, mucid kelimelerle aynı anlama geldiğini, dolayısıyla fiili meydana getiren fâilin ona her yönüyle

355 Bağdâdî, el-Fark Beyne’l-Fırak, 339.

356 Bâkıllânî, Kitâbu’t-Temhîd, 337.

357 Bâkıllânî, Kitâbu’t-Temhîd, 337.

358 Bâkıllânî, Kitâbu’t-Temhîd, 337-338.

359 ŞerafeddinGölcük, Bâkıllânî ve İnsan Fiilleri, (Ankara:Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997), 161-162.

58 kâdir olması gerektiğini vurgularlar.360 Bu ön açıklamadan sonra Eş’arîler şâyet fâil, kud-retin mahalli dışındaki fiilleri meydana getirme noktasında onlara kâdir olursa, o fiillerin yaratılış anında meydana gelmeleri noktasında da onlara kâdir olması gerektiğini ifade ederler. Fiillerin meydana gelmesi noktasında onlara kâdir olduğu takdirde, onların mey-dana gelmesinde, fiillerden önce oluşan sebeplere de kâdir olması, sebeplere de güç yeti-rebilmesi ve fiillerin meydana geldiği andaki kudrete de kâdir olması gerekir. Ancak on-lara göre bir insanın kudretinin, sebepleri etkileyerek onları yapabilmesi, iki yönden tezat teşkil etmektedir. Birincisi kudretin fiilden önce olmaması,361 ikincisi ise mütevellid fiil-leri meydana getiren kudretin hâdis olmasıdır. Çünkü onlar, hâdis kudretin ancak kendi-sinin etki alanında yani kendi mahallinde kaim olana taalluk edebileceğini; söz konusu kudretin mahallinden uzakta meydana gelen şeyin onun makduru olamayacağını belirtir-ler. Meydana gelen fiilin de fâilsiz olamayacağı anlayışından hareketle Mu’tezile’nin, in-sanın fiilinden mütevellid olarak isimlendirdikleri şeylerin hepsini, Allah’ın fiili olarak kabul ederler ve insanın kudret mahallinin dışında fâil olmasının doğru olmadığını söy-lerler.362

Eş’arî âlimleri, tevellüd fiillerin oluşmasını, Allah’ın böyle bir adet koymasıyla ala-kalı olduğunu ifade ederler. Onlara göre bir insanın okun yayını çekmesi, onu elinden çıkarması ve okun gitmesi, Allah’ın ‘gitmeyi’ yaratmasıyladır. Onlar, aynı zamanda Al-lah’ın, okta gitmeyi yaratmamasının da mümkün olduğunu belirtirler. Yine okun gönde-rilen şeye gitmesi, onu kırmamasını ve kesmemesini de Allah’ın bu fiilleri yaratamaya-bileceği nedeniyle caiz görürler. Çünkü onlara göre Allah, başlangıçta yaratmayı nasıl dilerse o fiil, ona göre meydana gelir ki Allah’ın kudreti her şeyi kuşatan mutlak kudret-tir.363 Dolayısıyla vurma anında elemin olması, camın kırılma olayı, taşın iterek bir yere gitmesi, kaşınma esnasında elem, lezzetin oluşması ve bunlar gibi başka olaylar tevellüd yoluyla Allah’ın yaratmasıyla olduğundan kulların kesbî değillerdir. Çünkü Eş’arî âlim-leri bir insanın ancak kudret mahallinde olan bir fiili kesb edebileceğini vurgularlar. On-lara göre bu fiiller kesb oOn-larak kulun fiilleri olsaydı, onların yaratma noktasında fâilin onlara güç yetirebilmesi gerekirdi ki böyle bir durum söz konusu değildir.

360 Bâkıllânî, Kitâbu’t-Temhîd, 335.

361 Bâkıllânî, Kitâbu’t-Temhîd, 335-336.

362 Cüveynî, Kitâbu’l-İrşâd, 230.

363 Bağdâdî, Usûlu’d-Dîn, 159.

59 Mâturîdîler de Eş’arîler gibi kudretin mahalli dışında etki etmesini, fiilleri doğur-masını ve başka bir fiil meydana getirmesini kabul etmezler. Mâturîdî, hiçbir insanın kendi mekânının ve kendi bedensel yapısının dışında herhangi bir fiili gerçekleştireme-yeceğini, başkasının yapacağı fiili güçlendirmeye ve onun fiilini yaratmaya muktedir ol-madığını ifade eder. O, bunları yapabilecek tek varlığın Allah olduğunu, gerek kudret bakımından, gerekse fiilin yaratılmıştaki oluşumu açısından Allah ile insan arasında bir benzeşmenin de söz konusu olmayacağını belirtir.364

Mâturîdî âlimleri, insanın fiilinin onun sıfatı olduğunu ve sıfatın mevsuftan ayrı olmasının mümkün olmaması nedeniyle insana ait fiillerin onunla birlikte ve onunla kaim hareketler olmaları gerektiğini belirtirler. Onlar, mütevellid fiillerin insanda kudretin ve fiilin olmadığı bir zamanda meydana gelen fiiller olduklarını, böylelikle insanla kaim ol-madıklarından dolayı onun fiili olamayacağını vurgularlar. Bu düşüncelerini somutlaştır-mak için örnekler üzerinden yürürler. Mesela onlara göre bir insan, başka bir insana ok attıktan hemen sonra üzerine ateş düşer yanarsa ve daha sonra atılan ok, bir hayvana isa-bet edip onu öldürürse bütün bu fiiller, ok atan insandan fiil hâsıl olmasının düşünüleme-diği bir vakitte meydana gelmiştir. Bundan dolayı bu fiiller o insana ait olamazlar. Çünkü fiil, aynı zamanda insanın kendisinden kaçınabildiği, çekinebildiği ve idare edebildiği bir durumdur. Ancak bu fiillerde insan, herhangi bir şekilde istese bile okun geçmemesine, gitmemesine kudreti etki etmiyor ve ona hâkim olamıyor. Aynı şekilde taşı attığında onun yuvarlanmasını istemese de taş yuvarlanır ve insan dilediğini sabit tutamaz. Ayrıca onlar, kudretin mahalli dışında meydana gelen bu fiillerin, kudretin ilk etkisinden sonra mey-dana gelebildikleri gibi bazen de meymey-dana gelemeyebileceklerini beyan ederler. Mesela bazen kudretin etkisiyle fiilin varlığından sonra elem ve hayvan telef olmayabilir. Dola-yısıyla fiiller, insanın meydana getirmek istediği durumdan farklı şekilde cereyan ettikleri için bahse konu fiillerin fâili insandan başkası olup bu fiiller insana ait değildir.365

Mâturîdî âlimlerine göre kulun yaratma kudreti olmadığından dolayı kudret mahal-linde devamlılığı olmayanı yapması imkânsız bir durumdur.366 Bu bakımdan bir kişinin birine ok atması ve ona oku isabet ettirmesi, isabet ettiği bedeni yaralaması, bundan sonra acıların meydana gelmesi ve okun o adamı acı çekerek öldürmesi, yine kırma fiilinde

364 Mâturîdî, Kitâbu’t-Tevhîd, 320.

365 Pezdevî, Usûlu’d-Dîn, 118.

366 Nesefî, Tabsiratu’l-Edille fî Usûli’d-Dîn, 2:938.

60 camın kırılması fiillerini meydana getiren sebep Allah’ın fiilidir. Mâturîdîler, vurma kud-retinin, elem meydana gelmeden önce olduğunu belirtir. Aynı şekilde onlara göre fırlatma kudretinin de, okun gitmesinden, hedefi vurmasından, yaralamasından, elem vermesi ve öldürmesinden öncedir. Dolayısıyla onlar, hâdis kudretin makdurdan önce olmasının mümkün olmayacağından hareketle insanın kudretinin o fiillere etki etmesinin söz konusu olamayacağını belirtirler.367

Sonuç olarak tevellüd fiillerde üç mezhebin de farklı yaklaşımlar sergilediklerini görüyoruz. Mu’tezile adalet ilkesi gereği, insanın sorumluluğuna dayalı bir yaklaşım or-taya koyarak insanın sebep olduğu fiilleri kendisine nispet etmiştir. Bu düşüncesini te-mellendirmek için kudretin etkisinin sebepler aracılığıyla devam ettiğini ortaya koymaya çalışmıştır. Bunun aksine Eş’arîler’in tevellüd fiilleri yaratma odaklı ele aldıklarını görü-yoruz. Onlar da bu durumu temellendirirken kudretin araz olmasından ve etkisinin sadece anlık ve mahallinde olabileceğini ispat etmeye çalışmışlardır. Mâturidîler’in ise tevellüd fiillerin Allah tarafından yaratılması noktasında Eş’arîlere, fiillerin meydana gelmesini sağlayan fâilin, fiilden sorumlu olduğu düşünceleriyle de Mu’tezile’ye yaklaştıkları söy-lenebilir.

367 Nesefî, Tabsiratu’l-Edille fî Usûli’d-Dîn, 2:941.

61 İKİNCİ BÖLÜM

OLUŞUM VE ETKİLEŞİMİ AÇISINDAN KUDRET FİİL İLİŞKİSİ